TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ABDÜLMACİT SELEKLER VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2019/25096)
Karar Tarihi: 13/4/2022
Başkan y.
:
Hicabi DURSUN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Raportör
Ayhan KILIÇ
Başvurucular
1. Abdülmacit SELEKLER
2. Adnan Fuat SELEKLER
3. Ahmet Edip SELEKLER
4. Mustafa BAŞKAN
5. Nilüfer BALCI
6. Seher SELEKLER
7. Seher Şule SELEKLER
8. Ünser SELEKLER
Başvurucular Vekili
Av. Necati YILMAZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamulaştırmasız el atmaya dayalı olarak açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular muhtelif tarihlerde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 2020/3656, 2020/3849 ve 2020/8965 numaralı başvurular eldeki başvuruyla birleştirilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Kadastro Tespitine İtiraz Süreci
5. 1958 yılında 15/12/1934 tarihli ve 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu'na göre yapılan kadastro çalışmalarında 556 ada 2 parsel ve 570 ada 3 parsel sayılı taşınmazlar 19 Sefer 1264 tarihli tapu kaydına dayalı olarak Hazine ve diğer paydaşlar adına tespit edilmiştir.
6. Tespite yönelik itiraz üzerine Antalya Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açılmış, 13/10/1987 tarihli karar ile 21/6/1986 tarihli ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun geçici 1. maddesi uyarınca dava dosyası Antalya Kadastro Mahkemesine devredilmiştir.
7. Tespite itiraz davasında davacılar; dava konusu parsellerde haricî satış, muristen intikal ve zilyetliğe dayanmıştır. Antalya Kadastro Mahkemesince 29/6/2004 tarihli karar ile dava konusu taşınmazın payları oranında Hazine ve gerçek kişiler adına tesciline karar verilmiştir. Anılan kararda, başvurucular murisi Mehmet Rüştü oğlu Abdülmacit Tevfik Selekler pay sahibi olarak gösterilmiştir. Hüküm Yargıtay denetiminden geçerek 13/7/2006 tarihinde kesinleşmiştir.
8. Başvurucuların murisi Abdülmacit Tevfik Selekler yargılama devam ederken 11/11/1977 tarihinde vefat etmiştir.
9. Öte yandan 556 ada 2 parsel ve 570 ada 3 parsel tapuya tescil edildikten sonra imar uygulamasına tabi tutulmuş olup bu parsellerin ifrazından oluşan toplam 54 taşınmazın bir kısım hissesi hâlen muris Abdülmacit Tevfik Selekler adına kayıtlıdır.
B. Kamulaştırma Süreci
10. Uyuşmazlığa konu taşınmazların bir kısmı çeşitli kamu kurumları tarafından kamu hizmetinde kullanılmak üzere 1960'lı ve 1980'li yıllarda kamulaştırma işlemlerine konu edilmiştir. Kamulaştırma kararları ilgililere tebliğ edilmiş ve belirlenen kamulaştırma bedelleri de bankaya depo edilmiştir. Ancak taşınmazların mülkiyeti ihtilaflı olduğu için söz konusu bedelin ödenmesi kadastro davasının sonuçlanıncaya kadar mümkün olamamıştır.
C. Başvuruya Konu Yargılamalara İlişkin Süreç
11. Başvurucular 556 ada 2 parsel ve 570 ada 3 parsellerin ifrazından oluşan bazı taşınmazların çeşitli kamu kurumları tarafından fiilen yol, okul ve kamu hizmet binası olarak kullanıldığını belirterek tazminata hükmedilmesine karar verilmesi istemiyle çeşitli tarihlerde Antalya Asliye Hukuk Mahkemelerinde davalar açmıştır.
12. Yargılama sonucunda çeşitli tarihlerde verilen kararlarla davalar reddedilmiştir. Kararların gerekçesinde, dava konusu taşınmazların geldisi olan 556 ada 2 parsel ve 570 ada 3 parsel numaralı taşınmazların bedeli karşılığında ilgili kurumlar tarafından kamulaştırılıp kamulaştırma işleminin başvurucuların murisine usulüne uygun olarak tebliğ edildiği saptamasına yer verilmiştir. Mahkemelere göre bu sebeple kamulaştırmasız el atma mevcut değildir.
13. Kararlar başvurucular tarafından temyiz edilmiş ise de Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin (Daire) muhtelif tarihli kararlarıyla onanmış, karar düzeltme talepleri de aynı Dairenin muhtelif tarihli kararlarıyla reddedilmiştir.
14. Nihai kararlar başvuruculara tebliğ edilmiş, başvurucular süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. İlgili hukuk için bkz. Abdülmacit Selekler ve diğerleri, B. No: 2016/1107, 10/12/2019, §§ 18-20; Şevket Karataş [GK], B. No: 2015/12554, 25/10/2018, §§ 26-33.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Anayasa Mahkemesinin 13/4/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
17. Başvurucular, murislerinden intikal eden taşınmazların bazı kısımlarına çeşitli kamu kurumları tarafından 1960'lı yıllardan itibaren kamulaştırmasız olarak el atıldığından yakınmaktadır. Başvurucular; taşınmazların el atılan kısmının hâlen kamu hizmetinde kullanıldığını, fiilen el atılan kısmının kamulaştırılmasına 1960'lı veya 1980'li yıllarda karar verilmişse de yapılan işlemlerin murislerine usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini ve depo edilen paranın da taşınmazların aynının Kadastro Mahkemesinde çekişmeli olması nedeniyle 2006 yılına kadar alınmasının mümkün olmadığını ifade etmiştir. Başvurucular, kamulaştırma işleminin tamamlanmış olduğu kabul edilse dahi Kadastro Mahkemesindeki yargılama sonuçlanana kadar bedeli alamayacakları gibi tezyidî bedel davası açma imkânlarının da bulunmadığını, aradan geçen süre içinde depo edilen bedelin anlamsız hâle geldiğini belirtmiş ve Mahkemece davanın reddine karar verilmesinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
18. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
20. Anayasa Mahkemesi Abdülmacit Selekler ve diğerleri kararında uyuşmazlık konusu taşınmazın başvurucular için mülk teşkil ettiğini kabul etmiştir (Abdülmacit Selekler ve diğerleri, §§ 31-33). Aynı değerlendirme mevcut başvurudaki taşınmazlar için de geçerlidir.
21. Somut olayda başvurucuların hissedar olduğu taşınmazların bir kısmına, kamulaştırma yapılmadan kamu hizmet alanı olarak kullanılmak suretiyle idareler tarafından el atılmıştır. Dolayısıyla müdahalenin mülkten yoksun bırakmaya ilişkin ikinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir (Abdülmacit Selekler ve diğerleri, § 34).
22. Anayasa'nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62).
23. Anayasa'nın 46. maddesinde öngörülen kamulaştırma, Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkına getirilmiş anayasal bir sınırlamadır. Bu itibarla 46. maddede belirtilen kamulaştırmanın anayasal ögelerine uygun bir düzenleme, 35. maddeye bir aykırılık oluşturmayacaktır. Kamulaştırma, Anayasa'da özel mülkiyetin kamuya geçirilmesi konusunda başvurulabilecek bir yöntem olarak düzenlenmiş olup bir taşınmaz üzerindeki özel mülkiyet hakkının malikin rızası olmaksızın kamu yararı için ve karşılığı ödenmek kaydıyla devlet tarafından sona erdirilmesidir (AYM, E.2017/110, K.2017/133, 26/7/2017, §§ 12, 15). Anayasa'nın kamulaştırmayı düzenleyen 46. maddesine göre devlet ve kamu tüzel kişileri tarafından yapılabilmesi, kamu yararının bulunması, kamulaştırma kararının kanunda gösterilen esas ve usullerine uyulması, gerçek karşılığın kural olarak peşin ve nakden ödenmesi kamulaştırmanın anayasal ögeleridir (AYM, E.2017/110, K.2017/133, 26/7/2017, § 11).
24. Anayasa Mahkemesi Abdülmacit Selekler ve diğerleri kararında ihtilaf konusu taşınmazın Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından yol olarak kullanılan kısmına yönelik olarak açılan tazminat davasının reddi üzerine yapılan bireysel başvuruyu incelemiştir. Anılan kararda, uyuşmazlığa konu taşınmazın iki ayrı bölümünün 1964 ve 1969 yıllarında kamulaştırılması yönünde işlem tesis edilerek bedeli depo edilmiş ise de bu taşınmaza yönelik kadastro tespitine itiraz davası sonucunda Kadastro Mahkemesinin söz konusu taşınmazın ilgili payının başvurucuların murisi adına tapuya tesciline karar verdiği hatırlatılmıştır. Kararda, kesin hüküm niteliğindeki söz konusu karar doğrultusunda oluşturulan tescilin iptal edilmediği ve sonrasında yapılan bir kamulaştırma işleminin de bulunmadığı gözetildiğinde önceki kamulaştırma işlemlerine hukuki bir değer atfedilebilmesinin mümkün olmadığı ifade edilmiştir (Abdülmacit Selekler ve diğerleri, § 39).
25. Anayasa Mahkemesi 1964 ve 1969 yıllarında yapılan kamulaştırma işlemleri çerçevesinde depo edilen bedelin taşınmaza yönelik kadastro tespitine itiraz davası nedeniyle mülkiyeti ihtilaflı olduğu için aradan geçen yaklaşık kırk yılı aşkın bir süre boyunca ödenebilmesinin mümkün olamadığına ve başvurucuların bu sürenin uzamasında bir kusurlarının olduğunun ortaya konulamadığına vurgu yapmıştır. Anayasa Mahkemesi kamulaştırma işlemi tebliğ edilmiş olsa dahi mülkiyetin ihtilaflı olduğu bir durumda gerek kamulaştırma işlemine gerekse kamulaştırma bedeline yönelik olarak başvurucuların murisi tarafından dava açılmasının pratikte etkili olabilmesinin de mümkün görülmediğine işaret etmiş ve usulüne uygun bir kamulaştırma işleminin bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır (Abdülmacit Selekler ve diğerleri, § 40).
26. Maddi koşulları büyük ölçüde aynı olan mevcut başvuruda anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
27. Bu durumda başvurucuların tazminat isteminin esasının incelenmemesi mülkiyet hakkına yönelik ihlalin giderilmesini önlemiştir. Kanuna aykırı olduğu açık olan müdahaleye yönelik tazminat isteminin reddedilmesi ve başvurucuların uğradığı zararın tespitiyle ilgili olarak bir incelemenin yapılmaması mülkiyet hakkına matuf ihlalin sürdürülmesi sonucunu doğurmuştur.
28. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. Giderim Yönünden
29. Başvurucular ihlalin tespiti ve sonuçlarının ortadan kaldırılması talebinde bulunmuştur.
30. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.
31. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
VI. HÜKÜM
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2012/39), Antalya 5. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2007/28) ve Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2013/392) GÖNDERİLMESİNE,
D. 1.705,30 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 6.205,30 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/4/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.