TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
İLKER MURAT AYDIN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/23304)
Karar Tarihi: 7/12/2022
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Kenan YAŞAR
Raportör
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR
Başvurucu
İlker Murat AYDIN
Vekili
Av. Ali BOZAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yakalama sırasında ve gözaltında darbedilme iddiasına ilişkin olarak etkili soruşturma yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/6/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyonca adli yardım talebinin kabulüne, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu 19/3/2019 tarihinde, PKK/KCK silahlı terör örgütü üyesi olma ve terör örgütü adına eylem ve faaliyette bulunma suçlarından dolayı yürütülen soruşturma kapsamında Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı doğrultusunda gözaltına alınmıştır. Başvurucu 22/3/2019 tarihine kadar Mersin İl Emniyet Müdürlüğünde gözaltında kaldıktan sonra hakkında adli kontrol kararı verilerek serbest bırakılmıştır.
7. Başvurucu, 21/3/2019 tarihinde vekili aracılığıyla Mersin Cumhuriyet Başsavcılığına kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin bir dilekçe vermiştir. Anılan dilekçede başvurucu vekili; başvurucunun gözaltına alındığı sırada darbedildiğini, gözaltı işlemine direnmeyen başvurucuya yüzü yere vurulmak suretiyle elleri arkadan birleştirilmek suretiyle kelepçe takıldığını, araç içinde bu şekilde kelepçelenmişken darbedilmeye devam edildiğini, Terörle Mücadele (TEM) Şube Müdürlüğüne götürülen başvurucunun yanında avukatı olmadan mülakat adı altında ifade vermeye zorlandığını, ifade vermeyi kabul etmemesi üzerine avukat görüş odasına götürülerek burada uzun saçlı, sakallı bir polis memuru tarafından darbedildiğini, başvurucunun sol göz altında, sol elmacık kemiğinde ve sol bilek bölgesindeki darp izlerini kendisinin de gördüğünü, işkence izlerinin doktor raporlarına yansıyıp yansımadığını bilmediğini belirtmiştir.
8. Başlatılan soruşturma kapsamında Cumhuriyet Başsavcılığı, aynı gün Mersin İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğünden başvurucunun gözaltı sürecinde ve sonunda alınan tüm doktor raporlarının, olayla ilişkili tutanakların ve avukat görüş odasının giriş ve çıkışlarını gösteren kamera kayıtlarının CD'ye aktarılarak gönderilmesini yazılı olarak istemiştir.
9. Mersin İl Emniyet Müdürlüğü Mersin Cumhuriyet Başsavcılığına ilettiği cevabi yazıda 19/3/2019 tarihli Yakalama ve Muhafaza Altına Alma Tutanağı'nda başvurucunun saat 12.45 sıralarında yakalandığını, başvurucunun görevli polis memurlarına zorluk çıkarması üzerine kademeli olarak zor kullanılarak gözaltına alındığını bildirmiş, 19/3/2019 ile 21/3/2019 tarihleri arasında gözaltında bulunduğu TEM Şube Müdürlüğünden istenen kamera kayıtlarının temin edilemediğini belirtmiş ve sağlık raporları ile tutanakları göndermiştir.
10. Başvurucu hakkında düzenlenen sağlık raporları şöyledir:
i. 19/3/2019 tarihinde düzenlenen gözaltı giriş raporunda başvurucunun sol elinde 0,5 cm'lik cilt abrazyonu, sağ dirsekte ağrı mevcut olduğu belirtilmiştir.
ii. 20/3/2019 tarihinde düzenlenen raporda, başvurucunun eski lezyonlarının devam ettiği, yeni darp ve cebir izi bulunmadığı ifade edilmiştir.
iii. 21/3/2019 tarihinde düzenlenen raporda başvurucunun çene sol bölgesinde eskiden kalma 1x1 cm'lik yüzeysel kızarıklık, sırtında eskiden kalma lineer kızarıklığın mevcut olduğu, yeni darp ve cebir izine rastlanmadığı belirtilmiştir.
iv. 22/3/2019 tarihli gözaltı çıkış raporunda ise darp ve cebir izine rastlanmadığı belirtilmiştir.
11. Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı 24/4/2019 tarihinde, Mersin İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğünde görevli kolluk memurları hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Başvurucunun gözaltına alınması ve tutulması süresi zarfında; kendisine yönelik işkence uygulandığına dair başvurucu vekilinin soyut iddialarından başka, soruşturmayı genişletecek ve kamu davasının açılmasını gerektirecek nitelikte yeterli delil mevcut olmadığı, yapılan tüm işlemlerin, gözaltı kararının kanuna ve yönetmeliklere uygun olarak gerçekleştirildiği, 5271 Sayılı CMK'da yazılı olan soruşturmaya ve gözaltına almaya yönelik amir hükümlere ilgili kolluk birimince riayet edildiği, şahsın gözaltına alındığı tarihte müdafii ile görüştürüldüğü ve devam eden süreçte de düzenli olarak müdafii ile görüştürüldüğü, avukatsız olarak sorguya çekildiğinde ilişkin olarak herhangi bir delil olmadığı, şahsın gözaltına alındığı sırada tutanakta da belirtildiği üzere polis memurlarına zorluk çıkartması üzerine şahsa kademeli olarak zor kullanıldığı, polis memurlarının eylemlerinin 2559 Sayılı PVSK'nın 16. maddesi kapsamında zor kullanma yetkisi sınırları içerisinde kaldığı şahsın gözaltına alındığı 19 Mart 2019 tarihli doktor raporunda belirtilen yaralanmalarının da tutanak ile uyumlu olduğu ve sonrasında alınan doktor raporlarında herhangi bir yeni darp veya cebir izinin olmadığının belirtilmesi karşısında polis memurları tarafından müştekiye işkence yapıldığına ve görevlerini kötüye kullandıklarına dair soruşturmayı genişletecek herhangi bir delil bulunmadığı... "
12. Başvurucunun anılan karara karşı yaptığı itiraz reddedilmiştir. Ret kararı başvurucuya 28/5/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Anayasa Mahkemesinin 7/12/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
14. Başvurucu, gözaltına alınması sırasında darbedildiğini, gözaltı sırasında da kötü muamelenin devam ettiğini, avukatı olmadan ifade vermek istememesi üzerine avukat görüşme odasında uzun saçlı bir polis memuru tarafından darbedildiğini, gözaltına alınırken direnmesi nedeniyle kuvvet kullanıldığına ilişkin tutanağın gerçeği yansıtmadığını, şikâyetine ilişkin gerekli delillerin toplanmadığını ve etkili bir soruşturma yürütülmediğini belirtmiş; kötü muamele yasağı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
15. Bakanlık görüşünde, başvurucunun kötü muameleye ilişkin iddialarının Başsavcılık tarafından araştırılarak başvurucunun iddialarını destekler nitelikte delil bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruları inceleme yetkisinin ikincilliği bağlamında Başsavcılık soruşturması neticesinde varılan kanaatten ayrılmayı gerektirir bir husus bulunmadığı, Cumhuriyet savcısının başvurucunun iddiaları üzerine kendisinden beklenen oranda büyük bir titizlikle ve süratle hareket ettiği, atılması gereken her türlü adımı attığı, iddiaların gerçekliğini ortaya çıkarmak amacıyla her türlü objektif delilin temini cihetine gittiği, başvurucunun soruşturmaya dahlinin sağlandığı, elde edilen delil ve bilgilerin kapsamlı ve nesnel bir analiziyle neticeye ulaşıldığı, usul yükümlüğünün gereğinin özenle yerine getirildiği ifade edilmiştir.
16. Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvurucu, kolluk görevlilerinin kamera kaydı görüntülerini vermediğini, Başsavcılığın bu hususu araştırmadığını, gözaltı işlemine direnmiş olsaydı hakkında ceza soruşturması başlatılacağını ancak böyle bir soruşturmanın bulunmadığını, sağlık raporu aldırılması yoluna gidilmediğini, beyanının alınmadığını ve dosyaya sunduğu fotoğrafların değerlendirilmediğini belirtmiştir.
B. Değerlendirme
17. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.
19. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
20. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu çerçevesinde bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir iddiasının bulunması hâlinde olay hakkında etkili bir resmî soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110; Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25).
21. Somut olayda başvurucu, gözaltına alınırken direnmediği hâlde darbedildiğini, gözaltına alındıktan sonra da yine darp eylemlerinin devam ettiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun gözaltına alınırken darbedildiği ile gözaltındayken darbedildiği iddiaları ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
22. Gözaltına giriş raporunda başvurucunun sol elinde 0,5 cm'lik cilt abrazyonu tespit edilmiş, ayrıca başvurucunun sağ dirseğinin ağrıdığını ifade ettiği belirtilmiştir. Kamu makamları başvurucunun gözaltı işlemine direndiğini, bu nedenle kuvvet kullanıldığını belirtirken başvurucu direndiği iddialarını reddetmekte; kendisine hukuka aykırı kuvvet kullanıldığını ileri sürmektedir. Başvurucu hakkında Cumhuriyet savcısı tarafından verilmiş bir gözaltı talimatının yerine getirildiği görülmüştür. Bu kapsamda kuvvet kullanımı yetkisinin doğduğunu söylemek mümkündür. Başvurucunun gözaltı işlemine direnip direnmediği meselesi kuvvet kullanımı yetkisinde sınırın aşılıp aşılmadığının değerlendirilmesinde önem arz etmektedir. Bununla birlikte başvurucuda tespit edilen elinde bulunan 0,5 cm'lik cilt abrazyonu şeklindeki yaralanma ile başvurucunun beyanına dayalı ağrı şikâyetinin başvurucunun gözaltına alınması sırasında kendisine kelepçe takılırken meydana gelmesi mümkün olup başvurucu direnmemiş olsa bile kuvvet kullanımında sınırın aşıldığını gösterir nitelikte bir yaralanmasının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
23. Başvurucunun ertesi gün alınan sağlık raporunda yeni lezyon tespit edilmemiştir. 21/3/2019 tarihinde düzenlenen raporda ise başvurucunun çene sol bölgesinde eskiden kalma 1x1 cm'lik yüzeysel kızarıklık, sırtında eskiden kalma lineer kızarıklık mevcut olduğu belirtilmiştir. Başvurucunun 19/3/2019 tarihinde (rapor tarihinden iki gün önce) gözaltına alındığı değerlendirildiğinde eski lezyonlar olarak tarif edilen yaralanmaların gözaltı tarihinden öncesine ait olduğu anlaşılmaktadır. 22/3/2019 tarihli gözaltı çıkış raporunda da yine darp ve cebir izine rastlanmadığı ifade edilmiştir. Başvurucu, gözaltında darbedildiğini ileri sürmekte ise de sağlık raporları anılan iddiayı doğrulamamaktadır.
24. Başvurucunun sağlık raporlarına da itirazı bulunmakla birlikte başvurucunun22/3/2019 tarihinde adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığı, herhangi bir sağlık kuruluşuna başvurarak rapor almasının mümkün olduğu ancak yaralanma iddialarını destekler nitelikte herhangi bir raporu dosyaya sunmadığı değerlendirildiğinde sağlık raporlarına yönelik itirazının değerlendirmeye esas alınması mümkün görülmemiştir.
25. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturma kapsamında polis merkezindeki kamera kaydı görüntülerinin tespit edilemediği şeklindeki cevapla neden yetinildiği ve görüntülerin tespit edilememe sebebinin neden araştırılmadığı anlaşılamamıştır. Bununla birlikte başvurucunun darbedildiği iddialarının sağlık raporlarıyla desteklenmediği, başvurucunun imkânı olmasına karşın iddialarını destekler nitelikte bir sağlık raporunu dosyaya sunmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin savunulabilir bir iddia ortaya koyamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 7/12/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.