TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ADEM ARISOY VE ŞÜKRÜ ARISOY BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/23872)
Karar Tarihi: 8/6/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Ferhat YILDIZ
Başvurucular
1. Adem ARISOY
2. Şükrü ARISOY
Başvurucular Vekili
Av. Mustafa ÖZCAN
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucuların şikâyeti üzerine Sincan Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gerçekleştirilen soruşturma sonucunda şüpheliler hakkında yaralama ve tehdit suçlarından 4/3/2014 tarihli iddianame ile kamu davası açılmıştır. Ankara Batı 4. Asliye Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 16/9/2014 tarihinde, hakaret suçundan sanık A. hakkında ceza verilmesinden vazgeçilmesine, basit yaralama suçundan sanık T. hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB), tehdit ve yaralama suçlarından ise sanık A.nın mahkûmiyetine karar vermiştir.
3. Bahsi geçen mahkeme kararından; HAGB kararı itiraz edilmeden 23/9/2014, ceza verilmesinden vazgeçilmesine ilişkin karar temyiz edilmeden 24/9/2014, tehdit suçundan verilen mahkûmiyet kararı ise temyiz talebinin reddi üzerine 19/2/2018 tarihlerinde kesinleşmiştir. Sanık A. hakkında yaralama suçundan verilen mahkûmiyet kararının Yargıtay tarafından bozulması üzerine gerçekleştirilen yargılama sonucunda Mahkemece sanık A.nın yeniden mahkûmiyetine karar verilmiş olup anılan karar 22/10/2019 tarihinde Yargıtay tarafından onanarak kesinleşmiştir.
4. Başvurucular 5/7/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
5. Komisyonun 9/12/2022 tarihli kararıyla; başvurucuların basit yaralama, tehdit ve hakaret suçlarından gerçekleştirilen yargılamanın uzun sürdüğü iddialarının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna, başvurucuların yaralama suçundan gerçekleştirilen yargılamanın uzun sürdüğü iddialarının kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
6. Başvurucular; kendilerinden kaynaklanmayan nedenlerle yargılamanın uzun sürmesinin kabul edilebilir bir gecikme olmadığını, başvuruya konu yargılamanın karmaşık olmadığını, uyuşmazlığın kısa süre içerisinde çözülebileceğini ileri sürmüştür. Başvurucular ceza davasında vücut bütünlüğüne verilen zarara ilişkin ve bunun sonucunda oluşan suça dair etkin soruşturma yapılması ile kısa sürede ceza verilmesi gerekirken uzayan sürenin manevi huzursuzluklarını artırdığını iddia etmiştir.
7. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; 15/2/2014 tarihinde gerçekleştirilen yaralama eylemine ilişkin kovuşturmanın 22/10/2019 tarihinde sonlandırıldığı, adli raporların alındığı, eyleme uygun cezaların verildiği, başvurucuların ulusal makamların önünde itirazlarını ileri sürebildikleri ve kanun yollarına başvurabildikleri ifade edilmiştir. Görüşte ayrıca yargılamanın gerçekleştiği dönemde Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) darbe teşebbüsünün yaşandığı, yargı organlarının iş yükünün öngörülemez bir şekilde arttığı, yargı mensuplarının da FETÖ/PDY mensubiyeti nedeniyle meslekten çıkarılmış oldukları, bu durumların yargılama süreleri üzerinde ciddi etkiye sahip bulunduğu vurgulanmıştır. Başvurucular Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
8. Başvurucuların iddialarının yargılamanın uzun sürdüğüne, kısa sürede ceza verilmesi gerekirken uzayan süreye rağmen gerçekleştirilemediğine dayandığı, soruşturma veya kovuşturmanın uzun sürmesi dışında etkili gerçekleştirilmediğine yönelik şikâyetler bulunmadığı değerlendirildiğinden Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkı yönünden inceleme yapılmıştır.
9. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
10. Sözleşme’nin 6. maddesinde, adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular, Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz. Dolayısıyla bir ceza davasında haklarında suç isnadı bulunmayan mağdur, suçtan zarar gören, şikâyetçi veya katılan sıfatını haiz kişiler Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır (Onurhan Solmaz, §§ 23, 24).
11. Somut olayda, başvurucular hakkında herhangi bir suç isnadına ilişkin olmayan ve üçüncü kişinin cezalandırılmasına yönelik olduğu görülen ihlal iddialarının adil yargılanma hakkının kapsamına girmediği anlaşılmaktadır.
12. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 8/6/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.