TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AYSEL HANEDAR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/24406)
Karar Tarihi: 9/1/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Eren Can BENAKAY
Başvurucu
Aysel HANEDAR
Vekili
Av. Dilek MURAT AYAN
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlandığı gerekçesiyle veri hazırlama ve kontrol işletmenliği görevine başlatılmama işlemine karşı açılan iptal davasında davanın sonucuna etkili iddianın kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu 2016 yılına ait Kamu Personeli Seçme Sınavı'ndan aldığı puan ve tercihine bağlı olarak İçişleri Bakanlığı bünyesinde veri hazırlama ve kontrol işletmeni olarak yerleştirildikten sonra hakkında 3/10/2016 tarihli ve 676 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (676 sayılı KHK) 74. maddesiyle 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendine eklenen (8) numaralı alt bent uyarınca güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yaptırılmıştır. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlanması nedeniyle başvurucunun ataması yapılmamıştır.
3. Başvurucu, söz konusu işlemin iptali talebiyle 10/4/2017 tarihinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde yapılan işlemin hukuka aykırı olduğunu, idari işlemin taşıması gereken şeklî ve maddi unsurların dava konusu işlemde yer almadığını belirtmiştir.
4. Yozgat İdare Mahkemesi (Mahkeme) 6/7/2018 tarihinde dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; güvenlik soruşturması neticesinde başvurucunun şahsıyla alakalı olarak herhangi bir tespit yapılmadığı, sırf eşinin eylemleri sebebiyle yapılan değerlendirme sonucunda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının menfi olarak değerlendirilmesinin Anayasa'nın 38. maddesinde yer alan suçta ve cezada şahsilik ilkesine uygun bulunmadığı belirtilmiştir.
5. Davalı idare 28/7/2018 tarihinde karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
6. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 26/12/2018 tarihinde istinaf başvurusunu kabul ederek mahkeme kararını kaldırmış ve davayı kesin olarak reddetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu durumda, davacının eşinin KHK ile kapatılan iltisaklı, irtibatlı eğitim kurumları ve şirketlerde SGK kaydı, terör örgütüne müzahir gazete, dergi aboneliği, kapatılan Sendika üyeliği, iki adet bylock kullanıcılığının olduğu, bu kullanımlarından 1. hattı ile 17024; 2. si ile 254 erişim kaydına rastlandığı yönündeki somut tespitler ışığında, 'kişinin birlikte yaşadığı yakın çevresi' kapsamında eşi ile ilgili olarak edinilen somut tespitlerin, nitelikleri itibariyle Devlet aleyhine türemiş yasadışı terör örgütü ile irtibatlı veya iltisaklı olunduğunu, eşinin bunları destekleyici faaliyetlerinin bulunduğunu gösterdiği anlaşılmış olup davacının da bu bağlamda, güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak değerlendirilmesinde ve kamu görevlisi sıfatıyla İçişleri Bakanlığı bünyesinde Yozgat Valiliği 112 Acil Çağrı Merkezi Müdürlüğü emrinde çalıştırılmasının güvenlik soruşturmasına dayalı olarak ilgili mevzuat gereğince ve kamu yararı ile hizmet gerekleri kapsamında sakıncalı olduğu sonucuna varılarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği gibi tazminine hükmedilmesi gereken özlük veya parasal hak alacağı bulunduğundan da söz edilemeyeceğinden, dava konusu işlemin iptali ile davacıya ödeme yapılması yolundaki Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır."
7. Karar 15/6/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu 12/7/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Adil Yargılanma Hakkı Kapsamındaki Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
9. Başvurucu; Bölge İdare Mahkemesinin Yozgat Valiliğinin gönderdiği yazıyı dayanak aldığını, bu raporun yalnızca istihbari nitelikte olduğunu ve hukuki olarak dayanaktan yoksun olduğunu ifade etmiştir. Raporda yer alan tespitlerin doğruluğu irdelenmeden gerekçeye esas alınmasının hukuka aykırı olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
10. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Bölge İdare Mahkemesince dava konusu maddi olay ve olguların, delillerin değerlendirilmesinin, hukuk kurallarının yorumlanmasının ve uygulanmasının, uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun ve kullanılan takdir yetkisinin sebeplerinin gerekçelendirildiği, bu nedenle başvurucunun iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olup olmadığının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca başvurucu hakkındaki kararın olağanüstü hâl döneminde çıkarılan bir düzenlemeye istinaden alınması nedeniyle yapılacak incelemede Anayasa'nın 15. maddesinin de dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir.
11. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun esas olarak Bölge İdare Mahkemesi kararının gerekçesinden şikâyet etmesi nedeniyle başvurunun gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
13. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Bu hak, tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddiaların kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve demokratik bir toplumda kendileriyle ilgili verilen yargı kararlarının sebeplerini öğrenmelerinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31-34). Kararların gerekçeli olması, davanın taraflarının mahkeme kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven duymalarını sağladığı gibi tarafların kanun yoluna etkili başvuru yapmalarını mümkün hâle getiren en önemli faktörlerdendir. Gerekçesi bilinmeyen bir karara karşı gidilecek kanun yolunun etkin kullanılması mümkün olmayacağı gibi bahsedilen kanun yolunda yapılacak incelemenin de etkin olması beklenemez (Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, § 34).
14. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarını incelediği gerekçeli karardan anlaşılmalıdır. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve şartlarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce ilgili ve yeterli bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Sencer Başat ve diğerleri, § 35).
15. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usule veya esasa dair iddiaları cevapsız bırakması hak ihlaline yol açar (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
16. Somut olayda veri hazırlama ve kontrol işletmeni olarak yerleştirilen başvurucu hakkında gerçekleştirilen güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak sonuçlanması nedeniyle başvurucunun ataması gerçekleştirilmemiştir. Mahkeme, başvurucunun şahsıyla alakalı herhangi bir tespit olmamasının, eşi hakkında yapılan tespitlerden sorumlu tutulmasının suçta ve cezada şahsilik ilkesi ile bağdaşmaması nedeniyle işlemin iptaline karar vermiştir. Bölge İdare Mahkemesi ise başvurucunun eşi hakkında yapılan tespitlere yer vererek kişinin birlikte yaşadığı, yakın çevresi kapsamında bulunanlardan sorumlu olduğunu belirterek davayı reddetmiştir.
17. Güvenlik soruşturmasının olumsuz olmasına bağlı olarak atanmamaya dair tesis edilen işleme karşı açılan bir davada davacının hangi sebeple güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığının ve güvenlik soruşturması neticesinde elde edilen verinin yapacağı görevi neden olumsuz etkilediğinin açıkça ortaya konulması önemlidir. Bu kapsamda derece mahkemelerinden beklenen, güvenlik soruşturması sonucunda elde edilen bilgilerin neler olduğunu kararında belirtmesi ve söz konusu bilgiyi, davacının yerleştirildiği kurumu ve alacağı görevi gözönünde bulundurarak değerlendirmesidir. Burada önemli olan husus güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasını doğuran tespitlerin davacının şahsından kaynaklanması ya da şahsıyla güncel ve kişisel bir bağlantıyı ortaya koyabilecek nitelikte olmasıdır. Yine bu noktada derece mahkemelerince söz konusu bağlantının nasıl kurulduğunun detaylı bir şekilde gerekçelendirilmesi keyfîliğin önüne geçilebilmesi adına önemlidir.
18. Bölge İdare Mahkemesi başvurucunun güvenlik soruşturmasını olumsuz kabul ederken başvurucunun şahsından kaynaklanan tespitlere dayanmamıştır. Yalnızca başvurucunun eşi hakkında yapılan tespitleri aktararak güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığını söylemiştir. Söz konusu tespitleri değerlendirmemiş ve başvurucunun yapacağı göreve olan olumsuz etkisini açıklamamıştır. Bir kişinin akrabalarının davranışlarından sorumlu tutulamayacağı hususu hukuk devleti ilkesinin evrensel prensiplerindendir. Başkasının yaptıklarından dolayı sorumlu tutulmak, insanı hür ve irade sahibi bir varlık olarak kabul etmemek demektir. Hukuk devletinde bir kimsenin başkalarının fiillerinden sorumlu tutulması kanunda öngörülen çok istisnai hâller dışında kabul edilemez. Çağdaş hukuk sistemleri bireyin özerkliğini esas alarak ona haklar bahşetmekte ve sorumluluklar yüklemektedir. Bir kimsenin hukuken ve fiilen davranışlarını kontrol etme gücü ve yükümlülüğünü haiz olmadığı başka bir bireyin fiillerden dolayı kamu otoritelerinin yaptırımına maruz kalması bireysel özerklik düşüncesiyle bağdaşmamaktadır (Sebiha Kaya [GK], B. No: 2018/34124, 20/5/2021, § 54).
19. Sonuç olarak başvurucunun eşiyle ilgili iddia edilen bilgilerin idari işlemi neden ve nasıl haklılaştırdığı hususunun Bölge İdare Mahkemesi kararının gerekçesinde yer almadığı görülmüştür. Bölge İdare Mahkemesi başvurucu ve eşi hakkında elde edilen bilgileri herhangi bir şekilde değerlendirmemiş; söz konusu bilginin tesis edilen işleme ulaşmadaki hukuki etkisi ve benzeri boyutlarını, uyuşmazlığın esasıyla ilgili kendi değerlendirmesini ortaya koymamıştır. Diğer bir ifadeyle güvenlik soruşturmasının sonucuna ilişkin başvurucunun iddiaları yeterli bir şekilde açıklığa kavuşturulmamıştır. Yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
20. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
21. Başvurucu; eşi hakkında yapılan tespitlerden sorumlu tutulması nedeniyle suçların ve cezaların şahsiliği ilkesinin, haksız bir şekilde görevine atanmaması nedeniyle çalışma hakkının, mülkiyet hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden başvurucunun diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
III. GİDERİM
22. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 500.000 TL maddi ve 1.000.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
23. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği mahkemece yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
24. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması amacıyla Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesine (E.2018/1368, K.2018/2109) iletilmek üzere Yozgat İdare Mahkemesine (E.2017/1213, K.2018/598) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 9/1/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.