logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Güllü Genç [1.B.], B. No: 2019/24520, 21/9/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GÜLLÜ GENÇ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/24520)

 

Karar Tarihi: 21/9/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Volkan ÇAKMAK

Başvurucu

:

Güllü GENÇ

Vekili

:

Av. Muhammet KUZU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, zorunlu askerlik görevinin ifası sırasında meydana gelen ölüm olayı nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 22/7/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ile eklerinde ifade edildiği ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kayıtlarından tespit edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucunun oğlu Ö.G., zorunlu askerlik görevini yerine getirmek için Ankara'da mukim Etimesgut İlçe Jandarma Komutanlığına 8/12/2017 tarihinde katılmıştır. Ö.G., birliğine teslim olduktan sonra yapılan Psikososyal Risk Faktörü Tarama Anketi'nde herhangi bir psikolojik rahatsızlığının bulunmadığını, daha önce intihara teşebbüs etmediğini ve böyle bir düşünceye kapılmadığını beyan etmiştir. Ö.G., söz konusu ankette ayrıca kendisinin yokluğunda ailesinin maddi sıkıntı çekeceğini belirtmiştir. Ö.G. 2018 yılının Haziran ayında yıllık izin kullanarak ailesinin yanına gelmiştir.

10. Ö.G., Etimesgut İlçe Jandarma Komutanlığı bünyesinde yer alan Turkuaz Jandarma Karakol Komutanlığı (Karakol) emrinde zorunlu askerlik görevini ifa etmekte iken 2/9/2018 tarihinde saat 16.00'da başladığı nöbetinin bitimine yakın (saat 17.57 sıralarında) zimmetli tüfeği (MP5) ile kendisini vurmuştur. Ö.G., kaldırıldığı Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yapılan tıbbi müdahalelere rağmen hayatını kaybetmiştir.

A. Soruşturma Süreci

11. Askerî personelin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) ve Ankara İl Emniyet Müdürlüğüne olayı haber vermesinin ardından polis ekipleri saat 19.40 sıralarında olay yerine intikal etmiş, olay yerinin krokisini çıkararak olay yeri inceleme raporunu düzenlemiştir.

12. 2/9/2018 tarihli olay yeri inceleme raporunda öncelikle delil güvenliğinin alındığı ifade edilmiş ve akabinde olayın 180x90 ebatlarındaki nöbetçi kulübesinde meydana geldiği, kulübe zemininde şarjörü takılı vaziyette bir adet MP5 tüfek ve bir adet MKE 9P ibareli kovan bulunduğu, tüfeğin emniyetinin açık, fişek yatağının ve şarjörünün boş olduğu, kulübedeki sandalyenin sırt tarafında, kulübe zemininde, kulübe giriş kapısı önünde kan benzeri lekelerin olduğu, kulübe zemininde üzerinde kan benzeri lekeli, omuz kısmı delik çelik yelek bulunduğu, kulübe içindeki dolap üzerinde içeceklerin (çay, meyve suyu vb.) ve sigara paketinin olduğu, kulübenin dağınık olmadığı, boğuşma emaresi bulunmadığı belirtilmiştir.

13. Olay günü saat 20.30'da Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi morgunda, Ö.G.nin ellerinden swap örnekleri temin edilerek gömleği muhafaza altına alınmış ve bu işlem tutanağa bağlanmıştır. Ayrıca, Ö.G.nin parmak izlerinin, Ankara Adli Tıp Kurumu morguna nakledildikten sonra emniyet birimleri tarafından alındığı 3/9/2018 tarihli tutanaktan anlaşılmaktadır.

14. 2/9/2018 tarihli ölü muayene tutanağında, sternum (göğüs kafesi kemiği) alt ucunun 6-7 cm altında yaklaşık 1,5 cm çapında muhtemel ateşli silah giriş yarası ve sol skapula (kürek kemiği) üst kısmında, yine 1,5 cm çapında muhtemel ateşli silah çıkış yarası bulunduğu ifade edilmiştir. 31/10/2018 tarihli otopsi raporunda ise özetle epigastrik (karın üst orta) bölgede ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası, sol kürek kemiği orta alt kısımda ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası tespit edildiği, ceset içinde mermi çekirdeği ile kanda alkol, uyarıcı madde bulunmadığı ifade edilerek önden arkaya, sağdan sola ve aşağıdan yukarıya seyir izleyen mermi çekirdeği yaralanmasının ölümcül mahiyette olduğu belirtilmiştir. Sonuç olarak raporda Ö.G.nin ateşli silah yaralanmasına bağlı olarak hayatını kaybettiği yönünde kanaat bildirilmiştir.

15. Olayın hemen akabinde -saat 23.00 sıralarında- polis memurları, olaya tanık olan Uzman Çavuş F.K. ve er Z.D.nin ifadeleri alınmıştır.

-Z.D. ifadesinde özetle olay günü Ö.G.nin 16.00-18.00 saatleri arasında koruma nöbeti tuttuğunu, 17.30 sıralarında Ö.G.nin yanına gittiğini, birlikte çay ve sigara içtiklerini, bu sırada gülüp şakalaştıklarını, Ö.G.nin "Bu nasıl hayattır, kendimi vuracağım, sıkıldım bu hayattan yaşanacak gibi değil." dediğini, kendisinin de "1 ayımız kaldı analarımız bizi bekliyor, boş şarjörle mi kendini vuracaksın." dediğini, Ö.G. esprili biri olduğundan söylediklerini ciddiye almadığını, gülüştüklerini, kendisinin daha sonra lavaboya gittiğini, döndüğünde Ö.G.yi sandalyede oturur vaziyette, tüfeği çelik yeleğin altından kalbine dayamış hâlde bulduğunu, Ö.G.ye "Dur ne yapıyorsun, silahı yere bırak komutana söyleyeceğim." dediğini, Ö.G.nin ise "Hakkını helal et, yastığımın altında askeri künyem var anneme verirsin." dediğini, kendisinin de "Saçma sapan konuşma, komutanı çağırıp geliyorum." şeklinde karşılık verdiğini ve o sırada çardakta oturan F.K.nın yanına giderek "Ö.G.ye bir şey söyleyin saçma sapan hareketler yapıyor." dediğini, F.K.nın da kulübeye doğru bakarak Ö.G.ye ismiyle seslendiğini, Ö.G.nin de "Ney komutanım." şeklinde cevap verdiğini, F.K.nın "Ne saçma sapan hareketi yapıyor." sözü üzerine "Silahla kendisini vuracağını söylüyor." şeklinde komutana cevap verdiğini ve bunun ardından birlikte kulübeye doğru koştuklarını, "Dışarı çık" diye bağırdıklarını, bir el silah sesi duyduklarını, kulübenin içinde Ö.G.yi sandalyede oturur, tüfeği çelik yeleğin altından kalbine doğru dayamış, başı arkaya düşmüş, sırtından kan akar ve sandalyenin üzerinden düşer vaziyette bulduklarını, hemen diğer personele haber verdiklerini, yaraya tampon yapıp 112 Acil Servis hattını aradıklarını, Ö.G.yi on aydır tanıdığını, zaman zaman "Bu nasıl hayat şeklinde?" yakınmaları olsa da Ö.G.nin hep gülerek konuştuğunu, esprili biri olduğunu ve ailesinin maddi zorluklar yaşadığını beyan etmiştir.

-F.K. ifadesinde olay örgüsüne dair Z.D.nin ifadeleri ile örtüşecek şekilde beyanda bulunmuş; ek olarak olay günü Ö.G.nin normal hal ve tavırları olduğunu, şüphelenmesine neden olacak bir durum bulunmadığını, nöbet tutan tüm erlerin silahlarına takılı şarjörün boş olduğunu ancak çelik yeleklerindeki şarjörün dolu olduğunu beyan etmiştir.

16. Olay yerindeki kameraların kayıtlarının incelenmesine ilişkin olan ve polis memurlarının imzasını taşıyan 16/10/2018 tarihli tutanakta; nöbet kulübesine doğru iki askerin ilerlediği, akabinde birinin koşarak bina içine doğru gittiği, diğer personelin de koşarak nöbet kulübesine girdiği, kulübe içine ait kamera kaydının bulunmadığı belirtilmiştir.

17. Olayın gerçekleştiği kulübede bulunan çelik yelek ile Ö.G.nin gömleği ve Ö.G.den alınan svap örnekleri üzerinde 17/9/2018 tarihinde yapılan kimyasal inceleme sonucunda Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı tarafından düzenlenen uzmanlık raporunda; svaplarda ve çelik yelekteki delikler etrafında atış artığına rastlanmadığı, gömleğin orta kısmında yan yana bulunan iki delik etrafında atış artıklarının tespit edildiği, atış artıklarının dağılım yoğunluğuna göre atışın yakın mesafeden yapıldığı kanaatinin oluştuğu ifade edilmiştir. Ayrıca raporun açıklama kısmında silahın cinsine, tutuş şekline bağlı olarak ateş eden elde atış artığı bulunmayabileceği belirtilmiştir.

18. 9/10/2018 tarihli balistik inceleme sonucu düzenlenen uzmanlık raporunda ise olay yerinde bulunan kovanın MP5 marka tüfekle uyumlu olduğu belirtilmiştir.

19. Başsavcılık, Ö.G.nin Elâzığ ve Antalya'da mukim akrabalarının ifadelerinin ilgili başsavcılıklar kanalıyla alınmasını sağlamıştır.

- Ö.G.nin annesi başvurucu Güllü Genç 28/1/2019 tarihli Şikâyetçi İfade Tutanağı'ndaki beyanında özetle oğlunun 2018 yılı Haziran ayında kullandığı iznini komutanının çağırması üzerine yarıda kestiğini, telefon konuşmalarında hep tedirgin olduğunu, komutanının kendisini sevmediğinden, kendisiyle uğraştığından ve sürekli geceleri nöbet tutturduğundan yakındığını, vefatından bir hafta önce yaptıkları görüşmede koğuşta yaşadığı kavga sonucu telefonunun kırıldığını söylediğini, sesinde bir tedirginlik olduğunu, oğlunun askerlik öncesi bir psikolojik sıkıntısının bulunmadığını, sorumlu kişilerden şikâyetçi olduğunu ifade etmiştir.

- Ö.G.nin kardeşleri İ.G., F.A.G, M.G. ve S.E. de anneleriyle örtüşen beyanlarda bulunmuş ve ek olarak Ö.G.nin kendilerine Karakol komutanının namaz kıldığını gördüğünü ve bu nedenle kendisiyle uğraştığını, uzman çavuşluk mülakatına girmesi nedeniyle yine karakol komutanının kendisine olumsuz rapor verdiğini, ayrıca koğuşunda bulunan Diyarbakırlı iki askerin kendisiyle çok uğraştığını söylediğini ifade etmişlerdir. Ayrıca M.G., kardeşinin izne geldiği dönemde kendisine "Bana rapor alın, askere gitmek istemiyorum." dediğini beyan etmiştir.

20. Başsavcılık, soruşturma sonunda idari tahkikat sürecine de (bkz. §§ 22-24) atıf yapıp soruşturmada elde edilen deliller yanında idari tahkikat sürecinde alınan ifadelerden de faydalanarak 14/5/2019 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:

"Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, maktul [Ö.G.]nin yaşadığı psikolojik sorunlardan dolayı olay tarihinde nöbet tuttuğu kulübede silahla intihar ettiği, intihar etmesinde üçüncü bir kişinin kast yada taksire dayalı herhangi bir kusurunun yapılan soruşturmada tespit edilmediği, soruşturmaya konu olayda herhangi bir kimseye isnad edilebilecek bir suç veya suç unsuru bulunmadığı anlaşılmakla,

olay hakkında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına ... "

21. Başvurucunun söz konusu karara karşı itirazı Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 28/6/2019 tarihinde reddedilmiştir.

B. İdari Tahkikat Süreci

22. Olayın hemen akabinde Ankara İl Jandarma Komutanlığı (Komutanlık) tarafından konuyla ilgili idari tahkikat başlatılmıştır. Askeri personel tarafından tutulan 2/9/2018 tarihli tutanak emniyet birimleri tarafından düzenlenen rapor ve alınan ifadelerle örtüşmektedir (bkz §§ 12,15). Ayrıca 5/9/2018 tarihli kamera kayıtlarının izlenmesine ilişkin tutanakta, emniyet birimlerinin izleme kayıtlarına ilişkin tutanağına (bkz. § 16) koşut tespitler yapılmış; ek olarak silahın ateşlenmesi sonrası askerî personelin binadan çıkarak kulübeye geldiği, yaralı personelin kulübeden çıkarılarak kendisine ilk yardım yapılmaya çalışıldığı ifade edilmiştir.

23. Karakolda görevli askerî personelin olay gecesi ifadesi alınmıştır.

- Karakol komutanı olan Kıdemli Başçavuş E.S. ifadesinde özetle olayın kendisine haber verilmesi üzerine hemen Karakola geldiğini, ilgili astsubaylara savcılığa ve emniyet birimlerine haber vermelerini söylediğini, Ö.G.nin intihar etme nedeniyle ilgili bir bilgi elde edemediğini, olay günü duyduğu kadarıyla Ö.G.nin ağabeyinin iş problemi olduğunu, zaman zaman bu nedenle tartıştıkları bilgisine ulaştığını, yıllık izni sonrası Ö.G. ile kısa bir görüşme yaptığını, bu görüşmede Ö.G.nin bir şey anlatmadığını, Ö.G.nin sakin bir yapısı olup sıkıntılarını paylaşmadığını beyan etmiştir.

- Astsubay Üstçavuş M.İ.T. ifadesinde; olay günü karakol içinde evrak tanzim etmekte iken dışarıdan silah sesi duyması üzerine dışarı çıktığını, nöbet kulübesine gittiğinde yerde yatan Ö.G.nin yanında F.K. ve Z.D.yi gördüğünü, Ö.G.nin yarasına tampon yaptıklarını, olay yerine gelen ambulansla Ö.G.nin hastaneye sevk edildiğini, bölge Ankara Adliyesinin sorumluluk alanında olduğundan savcılığa ve emniyete haber verildiğini, delillerin bozulmaması adına kulübeye kimseyi yaklaştırmadığını, Ö.G.nin neşeli bir insan olduğunu, problemleri ve intihar sebebi hakkında bilgisi olmadığını, sadece abisi ile problem yaşadığını duyduğunu ifade etmiştir.

- İntiharın gerçekleştiği an olay yerinde bulunan Uzman Çavuş F.K. ve er Z.D. emniyet mensuplarına verdiği ifadelere (bkz. § 15) koşut beyanlarda bulunmuş; F.K., Ö.G.nin esprili biri olduğunu, bir problemi olmadığını, üstlerine saygılı ve karakolda sevilen biri olduğunu beyan etmiş; Z.D. ise Ö.G.nin sürekli olarak "Bıktım bu hayattan." diye yakındığını, "Fakirliğin gözü kör olsun." dediğini, Ö.G.ye dayısının harçlık gönderdiğini, askere gelmeden önce dayısının yanında çalıştığını kendisine söylediğini hatta Ö.G.nin askerden sonra biriktirdiği parayla ağabeyini evlendirmeyi düşündüğünü beyan etmiştir.

- Karakolda görevli olan erlerin (toplam10 kişi) ifadelerindeki ortak noktalar özetle Ö.G.nin uzman çavuşluğa müracaat ettiği ancak komutanlarından yeterli nitelik belgesi alamadığı için uzman çavuş olamadığı, bu duruma çok üzüldüğü, komando olarak askerlik yapmak istediği, dinini seven, iyi, güler yüzlü ve sevilen bir insan olduğu, herhangi biriyle bir problem yaşamadığı, küfür dahi etmediği, psikolojik bir sıkıntısının olmadığı, maddi problemlerinin olduğu, işsiz ağabeyiyle sıkıntılar yaşadığı, hemen iş sahibi olmak istediği, bu konuda ailesinden baskı gördüğü, dayısından harçlık aldığı ve askerden önce dönercide çalıştığı, herkese olmasa da bazı arkadaşlarına intihar fikrinden, ölümden bahsettiği, sohbet ortamlarında uyumlu ve güler yüzlü biri olduğu yönündedir. Bazı erler ise Ö.G.nin sohbet ortamlarında güler yüzlü, neşeli olmakla birlikte içine kapanık biri olduğunu, Ö.G.nin kırılan telefonu için ağabeyinden para istediğini ancak ağabeyinin bu talebini olumlu karşılamadığını beyan etmiş; bazı erler de kendisini pek tanımadıklarını, sadece selamlaştıklarını ifade etmiştir.

24. İdari tahkikat sonucu düzenlenen 4/9/2018 tarihli raporda anılan ifadelere yer verilmiş, Ö.G.nin "Bıktım bu hayattan." şeklinde arkadaşları içinde dile getirdiği yakınmaların amirlerine bildirilmemiş olduğu, Ö.G.nin Rehabilitasyon Danışma Merkezinden (RDM) faydalanmadığı ifade edilmiş; sonuç olarak Karakol içinde herhangi bir personelle problem yaşamayan, askerliğe kabulde psikolojik bir rahatsızlığı tespit edilmeyen, RDM görüşmesi olmayan, ailesi ile ilgili bazı sıkıntılar ve maddi problemler yaşayan Ö.G.nin intiharında kusur veya ihmali bulunan personel olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.

25. Başvurucu, Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin takipsizlik kararına itirazın reddedilmesine ilişkin verdiği 28/6/2019 tarihli kararı tebellüğ etmesinin ardından 22/7/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

26. İlgili hukuk için çok sayıda karar arasından bkz. Coşkun Çiftler, B. No: 2014/18624, 22/2/2018, §§ 55-57; Kumrişan Akkuş ve Sefer Akkuş, B. No: 2014/14672, 1/2/2017, §§ 45-56, Yasin Ağca, B. No: 2014/13163, 11/5/2017, §§ 91-96.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Anayasa Mahkemesinin 21/9/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

28. Başvurucu; takipsizlik kararında, olayla ilgili olarak sorumluluğu bulunma ihtimali olan idare tarafından yapılan tahkikat sürecinde alınan ifadelere dayanıldığını, tüm tanık ifadelerinin şablon olduğunu, tanıkların yönlendirildiğini, beyanlarda çelişkiler olduğunu, erlerin bazılarının baskı ile ifade verdiğini, Ö.G.nin intihar esnasında silah tutuşunun, dolayısıyla ölümünün şüpheli olduğunu, Silah Teslim Tutanaklarındaki imzaların birbiriyle örtüşmediğini, olay yeri jandarma bölgesi olmamasına rağmen askerî makamların soruşturmayı yürüttüğünü, ayrıca mermi giriş ve çıkışının yukarıdan aşağıya doğru olması nedeniyle ölümün şüphe uyandırdığını belirterek yaşam ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

29. Bakanlık görüşünde olayın özeti, Anayasa Mahkemesinin benzer olaylar için verdiği kararlar aktarılmış; yaşam hakkı yönünden mevcut dosya kapsamı itibarıyla Başsavcılığın vakıaya ve nitelendirmeye dair ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektirir maddi ve hukuki bir neden olmadığının düşünüldüğü, etkili soruşturma yükümlülüğünün gereklerinin yerine getirildiği, başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların dayanaksız olduğu ifade edilmiştir. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı, beyanların çelişkili olduğu, eksik inceleme yapıldığı, olayda şüphe uyandıran hususların bulunduğu yönündeki başvuru formunda yer alan iddialarını yinelemiştir.

B. Değerlendirme

30. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesi şöyledir:

 “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.

 (…) meşru müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması (…) veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır."

31. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, ... kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

32. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyeti yürütülen soruşturma sürecine ilişkindir. Başvurucunun Ö.G.nin askerî personel tarafından kasten öldürüldüğüne, üstleri tarafından darbedildiğine, kötü aşağılayıcı muameleye tabi tutulduğuna ve/veya intihar eğilimi, üçüncü kişilerin saldırı ihtimali olmasına karşın gereken tıbbi desteğin/korumanın sağlanmadığına dair açık bir iddiası bulunmamaktadır. Bu perspektiften başvuru, şüpheli bir ölüm olayına ilişkin olarak etkili bir soruşturma yürütülüp yürütülmediği çerçevesinde, bir başka ifadeyle yaşam hakkının usul boyutu bağlamında değerlendirilecektir.

33. Yaşam hakkı bağlamında zorunlu askerlik hizmeti alanındaki içtihatlar silah altındaki bir askerin askerî makamların kontrolü altındayken şüpheli bir biçimde ölmesi durumunda bağımsız ve tarafsız bir şekilde etkili ve uygun ceza soruşturmanın yürütülmesini gerekli kılmaktadır. Bu noktada belirleyici olan husus büyük ölçüde ileri sürülen ihlal iddiasının niteliğidir. Koruma yükümlülüğü üzerinden silah altındaki kişiler için gereken tıbbi desteğin sağlanmadığı, kişinin kendisinin ya da diğer üçüncü kişilerin eylemlerine karşı korunamadığı iddialarının söz konusu olması hâlinde ise etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğü tazminat davasını işaret etmektedir. Zorunlu askerlik hizmeti sırasında meydana gelen ölümlerin sıklıkla sadece yetkili makamların veya devlet görevlilerinin denetimi altında bulunan alanlarda ya da az veya çok halkın erişim sağlayamadığı binalarda meydana geldiği dikkate alındığında cinayet varsayımının en azından olay ve olgular bakımından tartışılabilir olduğu, ölümün bir kazadan veya kasıtlı olmayan başka bir olaydan meydana geldiğinin açıkça ve ivedilikle tespit edilmediği durumlarda asgari etkililik kriterlerini karşılayan cezai nitelikte resmî bir soruşturma yürütme yükümlülüğü doğmaktadır.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

34. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvurucu, başvuruya konu olan süreçte hayatını kaybeden Ö.G.nin annesi olduğundan başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır. Ayrıca başvurucu tarafından koruma (intihar ve/veya üçüncü kişinin saldırı/etki ihtimalinin öngörülebilir olması bağlamında) yükümlülüğüne ilişkin olarak bir iddia ileri sürülmediğinden, iddia salt şüpheli ölüm olayına ilişkin soruşturmanın etkisizliğini temel aldığından başvurucu tarafından tam yargı davası açılmamış olması başvuru yollarının tüketilmesi kriteri açısından bir eksiklik teşkil etmemektedir. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

35. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı, Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 50).

36. Devlet, bireyin maddi ve manevi varlığını her türlü tehlikeden, tehditten ve şiddetten korumakla yükümlüdür (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 51; AYM, E.2005/151, K.2008/37, 3/1/2008; E.2010/58, K.2011/8, 6/1/2011). Devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında can kaybının gerçekleştiği durumlarda Anayasa’nın 17. maddesi devlete elindeki tüm imkânları kullanarak yaşam hakkını korumak için oluşturulan yasal ve idari çerçevenin gereği gibi uygulanmasını, bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri alma görevi yüklemektedir. Bu yükümlülük -kamusal olsun veya olmasın- yaşam hakkının tehlikeye girebileceği her türlü faaliyet bakımından geçerlidir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 52).

37. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin usule ilişkin yönü, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirmektedir. Yürütülecek bu soruşturmanın temel amacı yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını, kamu görevlilerinin müdahalesiyle veya onların sorumlulukları altında meydana gelen ya da diğer bireylerin filleriyle gerçekleşen ölümler nedeniyle ilgililerin hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).

38. Ceza soruşturmasının etkili olması için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri gerekir. Soruşturmada ölüm olayının nedeninin veya sorumlu kişilerin belirlenmesi imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57). Ceza soruşturmasının fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olması, ayrıca her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmalarının sağlanması gerekir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58). Hukuk devletine bağlılığın sağlanması ve hukuka aykırı eylemlere hoşgörü ve teşvik gösterildiği görünümü verilmesinin engellenmesi amacıyla ceza soruşturmasının makul bir özen ve süratle yürütülmesi şarttır (Salih Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013, § 30).

39. Somut olayda ölüm olayının zorunlu askerlik vazifesi sırasında gerçekleşmesi nedeniyle soruşturmaların etkili olabilmesi için soruşturma makamlarının olaya karışmış olabilecek kişilerden bağımsız olması gerektiğine ve soruşturma makamlarının sadece hiyerarşik ve kurumsal bağımsızlığının yeterli olmayıp aynı zamanda soruşturmanın da fiilen bağımsız olarak yürütülmesi gerektiğine ilişkin ilke (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319,16/7/2014, § 96) somut başvuruya da uygulanabilir niteliktedir.

40. Anayasa'nın 17. maddesi başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı vermediği gibi devlete tüm yargılamaları mahkûmiyetle sonuçlandırma ödevi de yüklemez. Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 56). Soruşturma yükümlülüğünün sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğü olması, her soruşturmada mağdurların olaylarla ilgili beyanlarıyla bağdaşan bir sonuca varılması gerektiği anlamına gelmemektedir ancak soruşturma kural olarak olayın gerçekleştiği koşulların belirlenmesini ve iddiaların doğru olduğunun kanıtlanması hâlinde sorumluların tespit edilerek cezalandırılmasını sağlayacak nitelikte olmalıdır (Doğan Demirhan, B. No: 2013/3908, 6/1/2016, § 66). Temel anlayış bu yönde olmakla birlikte -her somut olayın şartlarında ayrıca değerlendirilmesi yapılmak koşuluyla- derece mahkemelerinin yaşam hakkına yönelik eylemlerin cezasız kalmasına imkân vermemesi de gerekmektedir (Filiz Aka, B. No: 2013/8365, 10/6/2015, § 32).

41. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesinin ele alması gereken önemli bir diğer husus da yargı makamlarının bu tür olaylara ilişkin olarak yürüttükleri yargılamalarda bir sonuca varırken Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği seviyede derinlik ve özenle bir inceleme yapıp yapmadıklarını ya da ne ölçüde yaptıklarını değerlendirmektir zira derece mahkemeleri tarafından bu konuda gösterilecek hassasiyet, yürürlükteki yargı sisteminin daha sonra ortaya çıkabilecek benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde sahip olduğu önemli rolün zarar görmesine engel olacaktır (Filiz Aka, § 32). Bu husus hukuk devletine bağlılığın sağlanması, hukuka aykırı eylemlere hoşgörü ve teşvik gösterildiği görünümü verilmesinin engellenmesi yönünden bir gerekliliktir (Fahriye Erkek ve diğerleri, B. No: 2013/4668, 16/9/2015, § 91).

42. Diğer taraftan olayların oluşumuna ilişkin delillerin değerlendirilmesi idari ve yargısal makamların ödevidir (Rıfat Bakır ve diğerleri, B. No: 2013/2782, 11/3/2015, § 68). Anayasa Mahkemesinin ilgili soruşturma ve yargılama makamlarının yerine doğrudan geçecek şekilde delillerin değerlendirmesini yapmasının veya yürütülmesi gerekli olan soruşturma işlemlerini belirlemesinin söz konusu olamayacağı belirtilmelidir. Başka bir ifadeyle Anayasa Mahkemesinin görevi, bu makamların maddi olaylara ilişkin yaptıkları değerlendirmenin yerine kendi değerlendirmesini koymak değildir (Hıdır Öztürk ve Dilif Öztürk, B. No: 2013/7832, 21/4/2016, § 185). Anayasa Mahkemesinin bu husustaki görev ve yetkisi ilgili yargısal sürecin Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının güvencelerinde aranan hususların sağlanıp sağlanmadığının incelemesinden ibarettir.

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

43. Somut başvuruya altlanan süreç öz olarak zorunlu askerlik hizmetinin ifası sırasında meydana gelen şüpheli ölüm olayına ilişkindir.

44. Yaşam hakkının sağladığı güvenceler gereği devlet; doğal olmayan her ölüm vakasına ilişkin olarak olayın gerçekleştiği koşulların belirlenmesini, sorumluların tespit edilmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek nitelikte etkili bir soruşturma yürütmekle mükelleftir.

45. Somut sürece bakıldığında başvurucunun oğlu Ö.G. 2017 yılının Aralık ayında zorunlu askerlik hizmetini ifa etmeye başlamış ve askerliğe kabul esnasında kendisinde bir psikolojik rahatsızlık tespit edilememiştir. Ö.G., 2018 yılının Eylül ayında -tanık beyanları ve soruşturma sürecinde elde edilen verilere göre- nöbet tuttuğu kulübe içinde zimmetli silahını karnına dayamak suretiyle ateşlemiş ve kaldırıldığı sağlık kurumunda hayatını kaybetmiştir.

46. Resmî belgelere (kamera kayıtları, tanık ifadeleri, tutanaklar) yansıyan akışa bakıldığında olayı takiben askerî personel tarafından emniyet birimlerine ve Başsavcılığa haber verildiği, olay yerine ambulans çağırıldığı, Başsavcılığın talimatıyla emniyet birimlerinin saat 19.40 sıralarında olay yerine gelerek inceleme başlattığı görülmektedir. Olay gecesi emniyet birimleri tarafından olay yeri krokisi ve inceleme raporu düzenlendiği, delillerin toplanarak tutanağa bağlandığı, olay mahallinin ayrıntılı bir biçimde olay yeri inceleme raporuna yansıtıldığı ve olaya tanık olan iki askerî personelin aynı gece ifadelerinin alındığı soruşturma sürecine esas olan belgelerden anlaşılmıştır.

47. Takip eden süreçte Ö.G.nin bedeni üzerinde otopsi işlemlerinin yapıldığı, vücudundan ve giysilerinden svap örnekleri alındığı, olay mahallini gören kameraların kayıtlarının incelendiği, elde edilen deliller (silah, boş kovan, çelik yelek) ve alınan svap örnekleri üzerinde kimyasal ve balistik inceleme yapıldığı, başvurucunun ve Ö.G.nin kardeşlerinin talimat yoluyla farklı illerin adli makamları aracılığıyla ifadelerinin alındığı görülmektedir. Bu süreç askerî makamlar tarafından değil sivil adli makamlar tarafından yürütülmüştür.

48. Başsavcılık tarafından söz konusu süreç sonucu elde edilen delillerden takip eden cümlelerde aktarılan sonuçlara ulaşıldığı görülmektedir. Olay yerinde bulunan boş kovan Ö.G.nin silahı ile uyumludur. Nöbet tutulan kulübede dağınıklık, boğuşma emaresi söz konusu değildir. Ö.G. kendisini vurmadan hemen önce nöbet sırasında olan arkadaşına kendisini vuracağı yönünde söylemlerde bulunmuştur. Ö.G.nin maddi konulardan kaynaklanan ailevi problemleri vardır. Gömleğinde bulunan atış artıklarına göre ölümüne neden olan kurşun yakın mesafeden ateşlenmiştir. Kurşun, göğüs kafesi kemiğinin altından -karın üst orta bölge- girmiş; kürek kemiğinin olduğu bölgeden çıkmıştır (Aşağıdan yukarı, önden arkaya doğru bir seyir izlemiştir.). Kamera kayıtlarına göre askerî personel nöbet kulübesine koşmuş, Ö.G.yi dışarı çıkararak ona ilk müdahaleyi yapmaya çalışmıştır. Olayı takiben hemen adli makamlar bilgilendirilmiştir. Soruşturma sürecinde elde edilen veriler uyarınca Başsavcılık tarafından olayın intihar vakası olduğu ve olayın gerçekleşmesinde ihmali ve/veya sorumluluğu bulunan bir kişinin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Süreç bir yılın altında bir sürede sonlandırılmıştır.

49. Ö.G.nin ölümü ile ilgili olarak ayrıca Komutanlık tarafından başlatılan idari tahkikat sürecinde Karakolda görevli askerî personelin ifadesi alınmış, kamera kayıtları incelenmiştir. İdari tahkikat sonucunda olayın gerçekleşme biçimine ilişkin olarak ulaşılan sonuç Başsavcılığın ulaştığı sonuçla örtüşmektedir. Ayrıca tahkikatla, diğer askerî personelin Ö.G. hakkında sahip olduğu bilgiler de elde edilmiştir. Buna göre Ö.G. özetle sosyal ortamlarda güler yüzlü, hiç kimse ile problem yaşamayan, maddi sıkıntıları olan, herhangi bir psikolojik rahatsızlığı olmamakla birlikte biraz içe kapanık biridir. İdari tahkikat sonucu ayrıca Ö.G.nin rehabilitasyon hizmetleri için daha önce herhangi bir talebinin olmadığı anlaşılmıştır.

50. Başvurucu, oğlunun ölümüne dair yürütülen soruşturmaya ilişkin olarak, ifadelerin yönlendirme ile baskı altında alındığını, oğlunun kişiliğine dair çelişkili ifadeler olduğunu, kurşun giriş ve çıkışının yukarıdan aşağıya doğru olduğunu, bunun da şüphe uyandırdığını, soruşturmanın olayda sorumluluğu bulunma ihtimali olan jandarma makamları tarafından yapıldığını, oğlunun sıkıntı yaşadığı, kavga ettiği askerlerin olduğunu, oğluna komutanının baskı yaptığını ancak bu hususların araştırılmadığını, soruşturmanın eksik yapıldığını olayın tüm boyutlarıyla sorumluları ortaya çıkaracak biçimde yapılmadığını ileri sürmüştür.

51. Başvuruya konu süreçte Başsavcılık tarafından askerî makamların bildirimi üzerine hemen olay gecesi inceleme başlatıldığı, olay yerinde mevcut delillerin toplandığı, kroki ve rapor hazırlandığı, otopsi işlemlerinin, kamera kaydı incelemesinin yapıldığı, bizzat olay yerinde olan tanık ifadelerine olay gecesi başvurulduğu, yapılan idari tahkikatta alınan ifadelerden faydalanıldığı, başvurucu dâhil Ö.G.nin yakınlarının beyanlarının alındığı, deliller üzerinde kimyasal ve balistik inceleme yapıldığı açıkça görülmektedir. Bu bağlamda süreçte ivedilik koşulunun yerine getirilmediği ve/veya sürece özensizliğin hâkim olduğu söylenemeyecektir.

52. Diğer taraftan soruşturma sürecine katılım açısından başvurucunun bir şikâyeti bulunmamakla birlikte soruşturmanın şeffaflığı bağlamında olumsuz izlenim uyandıracak bir müdahale tespit edilememiştir. Soruşturmanın Başsavcılığın talimatıyla Ankara İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı ekipler tarafından yapıldığı, olaya bizzat tanık olan kişilerin ifadelerinin olayın hemen akabinde alındığı dikkate alındığında askerî makamlar tarafından yapılan idari tahkikat sürecinde alınan ifadelerden Başsavcılığın faydalanmasının tek başına soruşturma makamının bağımsız ve tarafsız addedilmesine gerekçe oluşturamayacağı açıktır. Zira idari tahkikat esnasında alınan ve Başsavcılığın da faydalandığı ifadelerin yönlendirme ve baskı ile alındığı yönünde başvurucunun soyut iddiası dışında herhangi bir delil, bilgi, belge bulunmamaktadır. Ayrıca olayın oluş biçiminin belirlenmesine belirli ölçüde dayanak teşkil eden ve çok sayıda askerî personel tarafından verilen ifadelerde olayın başka türlü de gerçekleşmiş olabileceğine (başkaca personelin yönlendirmesi, Ö.G.nin başkaca kişilerle problemler yaşaması) dair şüphe uyandıracak herhangi bir emare ve/veya ima söz konusu değildir.

53. Başvurucu; komutanların oğluna baskı uyguladığını, koğuşta beraber kaldığı arkadaşlarının oğlunun üzerine gittiğini, bu nedenle büyük sıkıntılar yaşadığını ancak bu hususlara dair bir araştırma yapılmadığını ileri sürmüş ise de oğlunun Karakoldaki personelle problemler yaşadığı, baskı altına alındığı iddialarını destekleyici nitelikte, doğrudan ya da dolaylı, şüphe uyandıracak herhangi bir veri, kayıt yahut ifade bulunmamaktadır. Ayrıca başvurucu; başvuru formunda kurşun giriş ve çıkışlarının şüphe oluşturacak şekilde yukarıdan aşağı mermi seyrini gösterdiğini ileri sürmüş ise de otopsi raporunda açıkça kurşunun önden arkaya ve aşağıdan yukarı seyir izlediği ifade edilmiştir. Dolayısıyla olayın oluşuna ilişkin adli makamlarca yapılan tespit elde edilen verilerle uyumlu olup Başsavcılığın ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektirecek, şüphe uyandıracak bir emare, veri veya kanıt olmadığı gözlemlenmiştir.

54. Sonuç olarak şüpheli ölüm olayına ilişkin derhâl başlatılan, sivil adli makamlar tarafından yürütülen, makul bir sürede sonuçlandırılan, olay yerinde bulunan kişilerin tanıklıklarına ve şikâyetçilerin beyanlarına başvurulan, ölüm olayını çevreleyen koşulların tespitine imkân sağlayan gerekli ve yeterli bilgilerin olabildiğince elde edildiği, teknik incelemelerin yapıldığı soruşturma sürecine ilişkin olarak ortaya çıkan ve yetkililere yüklenebilecek bir boşluğun oluştuğu yorumunu getirmek, etkisiz ve pasif kalındığını söylemek mümkün görünmemektedir.

55. Bu perspektifte soruşturma makamının olayların seyrini aydınlatmaya yönelik işlemlerinden kuşku duyulmasını gerektirecek bir durumun veya yürütülen soruşturmanın derinliği ve ciddiyeti üzerinde etki gösterecek nitelikte bir hususun söz konusu olmadığı, dolayısıyla yaşam hakkının usul boyutuna yönelik bir ihlal bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

56. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/9/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Güllü Genç [1.B.], B. No: 2019/24520, 21/9/2022, § …)
   
Başvuru Adı GÜLLÜ GENÇ
Başvuru No 2019/24520
Başvuru Tarihi 22/7/2019
Karar Tarihi 21/9/2022

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, zorunlu askerlik görevinin ifası sırasında meydana gelen ölüm olayı nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Kişinin intihar riskine karşı korunması İhlal Olmadığı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 353 Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu 96
97
98
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 153
1602 Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu 43
6098 Türk Borçlar Kanunu 74
Yönetmelik 24/11/1986 Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliği 4
5
6
10
15
16
17
18
19
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi