TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ADEM AYDİL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/24622)
Karar Tarihi: 10/12/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Osman KODAL
Başvurucu
Adem AYDİL
Vekili
Av. Emine Didem TEZCAN AYDİL
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, aynı iş yerinde çalışan işçilerin açmış olduğu işçilik alacaklarına ilişkin davada farklı karar verilmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının, istinaf mahkemesinin verdiği kararın kesin olması nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ve yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
A. Başvurucunun Açtığı Dava ve Bireysel Başvuruya Konu Davayla İlgili Süreç
2. Başvurucu, 1/7/2011 tarihinde işçilik alacaklarının ödenmesi için dava açmıştır.
3. Davayı inceleyen Ankara 12. İş Mahkemesi (Mahkeme) 1/6/2017 tarihli kararıyla davayı kısmen kabul etmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Davalı A. Yapım (Y.A) ile diğer davalıÖ. Tiyatro Ltd.Şti. arasında akdedilen 17.12.2010 günlü sözleşme ile A.Yapım-Y.A tarafından yapımı üstlenilen Vurgun isimli TV dizisinin alt yapımcılığının Ö. Tiyatro Ltd.Şti.ne verildiği ve dizi çekimi ile ilgili her türlü sorumluluğunun Ö. Tiyatro Ltd.Şti.ne verildiği, dizinin ilk 15 bölümünün sözleşme imzalatılmasından itibaren 85 gün içerisinde teslim edileceğinin kararlaştırıldığı, sözleşme ekinde yapım takvimine göre dizi çekimi hazırlıklarının, montaj işlerinin tamamlanarak teslim edileceğinin belirlendiği dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Davacı tarafından Ankara 5. İş Mahkemesinde açılan hizmet tespiti davası sonunda verilen ve Yargıtay 22.Hukuk Dairesince onanarak kesinleşen 12.01.2015 gün 2013/298 Esas sayılı karar ile davacının Ö. Tiyatro Yapım Eğitim Ltd.Şti. nezdinde hizmet akdi kapsamında 21.12.2010-21.03.2011 döneminde çalıştığının tespitine karar verildiği anlaşılmıştır.
Davacı davalılar nezdinde Prodüksiyon Asistanı olarak çalışmıştır.
Davacının aylık 1.500,00 TL ücretle çalıştığı anlaşılmakla, hesaplamada bu miktar nazara alınmıştır.
Davacının iş akdinin işverenlik tarafından feshedildiği anlaşılmakla alacaklarının hesaplanması için dosya bilirkişiye verilmiştir.
Alınan 21/07/2015 tarihli bilirkişi raporu ve 14.12.2016 tarihli bilirkişi ek raporu tarafların iddia ve savunmalarını irdeler mahiyette, dosya kapsamına ve Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına uygun bulunmakla, bilirkişinin yaptığı tespit ve değerlendirmelere aynen iştirak olunarak aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
..."
4. Anılan karar davalılar tarafından istinaf edilmiştir. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 30/5/2019 tarihinde kararı kaldırmış, davalı Varlık Anonim Şirketi aleyhine açılan davanın reddine, diğer davalılar hakkında açılan davanın kısmen kabulüne kesin olarak karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
Dairemizce dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda davacının 22.01.2011-21.03.2011 tarihleri arasında davalılardan Ö. Tiyatro Ltd. Şti. işçisi olarak diğer davalıların film yapımı işinde çalıştığı, iş akdinin dizi çekim işinin iptali sebebiyle işveren tarafından feshedildiğinin, ihbar öneli kullandırılmadığının hafta tatili günlerinde çalışıldığının ve fazla mesai yapıldığının tanık beyanlarıyla ispatlandığı, feshin haklı sebepleyapıldığı davalılar tarafından kanıtlanamadığındandavacının ihbar tazminatı almaya hak kazanacağı, ispat yükü üzerinde olan davalı işverenin davacının hak ettiği ücreti, fazla mesai ve hafta tatili ücretlerinin ödendiğini kanıtlayamadığı, davacının prodüksiyon asistanı olarak çalıştığı S.-S. ve TÜİK'ten bildirilen emsal ücretler, tanık beyanlarıve davacının yaptığı iş birlikte değerlendirildiğinde davacının asgari ücretle çalışmasının hayatın olağan akışına aykırı olacağı, davacının ücret iddiasını kanıtladığı, dosyada mevcut olan T.T Aşnin A.Yapım Ltd. Şti. Yetkililerine gönderdiği fesih ihtarnamesinden, davacının dava açmadan önce alacaklarının ödenmesi için keşide ettiği ihtarnameye verilen cevaptan ve medyada yer alan haberlerin içeriğinden davalı Varlık AŞ(eski adı T.T. AŞ) nin yapımcı olduğu davalılardan Y.A. ile aralarında dizi filmin çekimi hususunda sözleşme yapıldığı, sözleşmede dizi film yapım işinin, işin teslimi suretiyle bütün olarak davalı Y.A. ya bırakıldığı, davacının alacaklarından Varlık AŞ nin sorumlu tutulamayacağı, Y.A.nınyapılan bu sözleşme kapsamında davalılardan Ö. Tiyatro Ltd. Şti. ile dizinin alt yapımcılığı,işçi alımı,dizi çekimi ile ilgili tüm sorumluluğun davalı Ö. Tiyatro Ltd. Şti. ne ait olacağını düzenleyen bir sözleşme yaptığı, bu sözleşme üzerinedavacı ve diğer çalışanlarla sözleşme yapılarak film çekmeye başlandığı dikkate alındığında Varlık A.Ş dışındaki davalılar arasında asıl-alt işveren ilişkisinin bulunduğunun kabulü gerekeceği, davacının talep ettiği alacaklardan sorumlu olacakları, anlaşılmakla davalı ... AŞ vekilinin istinaf talebinin kabulüne davalı Y.A. vekilinin istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
5. Başvurucu, nihai hükmü 2/7/2019 tarihinde öğrendikten sonra 23/7/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
B. Başvuru Formunda Belirtilen ve Somut Davayla Benzer Nitelikte Olduğu İleri Sürülen Davalarla İlgili Süreç
6. Başvurucu ile aynı işverene bağlı olarak çalışan C.C. 1/7/2011 tarihinde işçilik alacaklarının ödenmesi için dava açmıştır.
7. Davayı inceleyen Ankara 12. İş Mahkemesi (Mahkeme) 1/6/2017 tarihli kararıyla davayı kısmen kabul etmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
Davalı A. Yapım (Y. A.) ile diğer davalı Ö. Ltd. Şti. arasında akdedilen 17.12.2010 günlü sözleşme ile A Y.-Y. A. tarafından yapımı üstlenilen Vurgun isimli TV dizisinin alt yapımcılığının Ö. Ltd.Şti.ne verildiği ve dizi çekimi ile ilgili her türlü sorumluluğunun Ö. Ltd.Şti.ne verildiği, dizinin ilk 15 bölümünün sözleşme imzalatılmasından itibaren 85 gün içerisinde teslim edileceğinin kararlaştırıldığı, sözleşme ekinde yapım takvimine göre dizi çekimi hazırlıklarının, montaj işlerinin tamamlanarak teslim edileceğinin belirlendiği dosya kapsamından anlaşılmıştır.
A.Y. Y. A. TV Sinema Reklam ve Müzik Hizmetleri ile Ö. Ltd.Şti. Arasında imzalanan 17.12.2010 tarihinde imzalanan sözleşmenin 22.04.2011 tarihinde feshedildiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafından Ankara 5.İş Mahkemesinde açılan hizmet tespiti davası sonunda verilen ve Yargıtay 22.Hukuk Dairesince onanarak kesinleşen 12.01.2015 gün 2013/596 Esas sayılı karar ile davacının Ö. Ltd.Şti. Nezdinde hizmet akdi kapsamında 12.01.2011-21.03.2011 döneminde çalıştığının tespitine karar verildiği anlaşılmıştır.
Davacı davalılar nezdinde Kostüm Asistanı olarak çalışmıştır.
Davacının akdin feshi tarihinde giydirilmiş aylık 3.382,90 TL ücretle çalıştığı anlaşılmakla, hesaplamada bu miktar nazara alınmıştır.
Alınan 06/07/2015 tarihli bilirkişi raporu tarafların iddia ve savunmalarını irdeler mahiyette, dosya kapsamına ve Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına uygun bulunmakla, bilirkişinin yaptığı tespit ve değerlendirmelere aynen iştirak olunarak aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
8. Anılan karar davalılar tarafından istinaf edilmiştir. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 19/12/2019 tarihinde istinaf talebini kesin olarak reddetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
Somut olayda, davalılardan T.T. A.Ş. (yeni ünvanı: Varlık A.Ş.) ile Y. A. (A. Y.) arasında akdedilen bir sözleşme dosyada mevcut değil ise de, iş bu davalıların her ikisi de Show TV için çekilecek dizi işinin, davalı Varlık A.Ş. tarafından davalı Y. A. (A. Y.)'a verildiğini kabul etmektedirler. Davalı Y.A. (A. Y.) ile diğer davalı Ö. Ltd. Şti. arasında imzalanan 17.12.2010 tarihli sözleşme dosya içeriğinde mevcuttur. Gerek iş bu dosyada, gerekse hizmet tespitinin yapıldığı Ankara 5. İş Mahkemesi'nin 2013/596 Esas, 2015/11 Karar sayılı dosyasında dinlenen tanıkların beyanlarından, davalı Varlık A.Ş. ile davalı Y. A. (A. Y.)’nın çekilen film üzerinde söz sahibi olduğu anlaşılmakta olup, hatta söz konusu tanıklar tarafından, çekimlerin beğenilmemesi üzerine müdahale ederek teknik düzeltmeler yapabildikleri (tanık T. D.), işçilerin emir ve talimatları davalı Varlık A.Ş. elemanlarından aldıkları (Ankara 5. İş Mahkemesi dosyası tanığı E. E.), davalı Varlık A.Ş. ile davalı Y. A. (A. Y.)’nın birlikte akdi sona erdirdikleri, yani işçilerin özlük hakları üzerinde işlem yetkisine sahip oldukları (tanık A. Y. S.), asıl yapımcının davalı Y. A. (A. Y.) olduğu; davalı Varlık A.Ş.’nin ise pazarlama işlerini yapan şirket olduğu (tanık E. Ç.), davalı Varlık A.Ş. ve Ö. Ltd. şti. tarafından çekilen bölümlerde teknik yetersizlik bulunduğu gerekçesi ile dizinin yayına girmediği (tanık C. Ç.) şeklinde beyanlarda bulunulmuştur. Tüm bu beyan ve dosyadaki diğer delillerin incelenmesinden, davalılar arasındaki sözleşmelerin anahtar teslimi iş olmadığı ve yine eser sözleşmesi niteliğinde bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu halde, davalılar T.TA.Ş. (yeni ünvanı: Varlık A.Ş.) ve Y. A. (A. Y.) asıl işveren sıfatı ile, diğer davalı Ö. Ltd. Şti. ise, alt işveren sıfatı ile dava konusu tüm alacaklardan tüm dönem ile sorumludurlar.
9. Başvurucu ile aynı işverene bağlı olarak çalışan A.Y. 1/7/2011 tarihinde işçilik alacaklarının ödenmesi için dava açmıştır.
10. Davayı inceleyen Ankara 36. İş Mahkemesi (Mahkeme) 30/11/2018 tarihli kararıyla davayı kısmen kabul etmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
Davacının makyöz olarak çalıştığı dizi çekim işini üstlenen davalı Varkıl A.Ş (Eski Unvanı : T.T A.Ş. ) ' nin dizi filmi yapım işini sözleşme ile Y. A. (A. Y.) firmasına verdiği , Y. A. (A. Y.) firmasının üstlendiği yapım işinin uygulayıcı alt yapımcılığını davalı Ö. Ltd. Şti ' nin üstlendiği , buna göre davalılar arasında asıl işveren - alt işveren ilişkisinin bulunduğu kanaatine varılmış olup davacı işçinin işçilik alacaklarından müteselsilen sorumlu oldukları anlaşılmıştır.
Ankara 5. İş Mahkemesinin 2013/334 esas sayılı dosyasının incelenmesinde ; davacının davalı Ö. Ltd. Şti işyerinde 22/01/2011 - 21/03/2011 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak çalıştığının tespitine karar verildiği , kararın Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 18/04/2016 tarih 2015/12619 esas 2016/6849 karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davacının 22/01/2011 - 21/03/2011 tarihleri arasında 2 ay hizmet süresinin bulunduğu, son ücretinin 2.500,00 TL olduğu anlaşılmıştır.
Davacının iş akdine dizi yapım işine ait sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle işveren tarafından son verildiği anlaşılmıştır. Buna göre davacının çalışma süresine göre 2 haftalık ücreti tutarında 1.372,83 TL ihbar tazminatı hesaplanmış ise de taleple bağlı kalınarak 1.372,79 TL ihbar tazminatı alacağının tahsili gerektiği kanaatine varılmıştır.
Davacı tanık beyanları ile haftalık 45 saatten fazla çalışması bulunduğunu ispatladığından takdiri indirim uygulanarak hesaplanan 1.679,83 TL fazla mesai alacağı talebidehaklı bulunmuştur.
Davacı 22/01/2011 - 21/03/2011 tarihleri arasındaki hizmetine ilişkin ücretinin ödenmediğini belirtmiş , işyerinde çalışmasının varlığını ispatlamıştır . Davalı işveren ücretin davacıya ödendiğini ispat edemediğinden 5.000,00 TL ücret alacağın tahsili gerektiği kanaatine varılmış olup davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
11. Anılan karar davalı Y.A. ve başvurucu tarafından istinaf edilmiştir. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesi başvurucunun istinaf talebini 29/6/2021 tarihinde kabul etmiş, kararı kaldırmış, davayı kısmen kabul etmiştir.Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
Dosya kapsamının incelenmesinde; davanın kısmi alacak davası olarak açılıp, kısmi alacak davası olarak görülmesi yerinde olmuştur. Davalılar Varlık A.Ş. ile Y. A. (A. Y.) arasında akdedilen sözleşme dosyada mevcut değil ise de davalılar Y. A. (A. Y.) ile Ö. Ltd. Şti. arasında imzalanan 17.12.2010 tarihli sözleşme dosya içeriğinde mevcut olup, çekilen bölümlerde teknik yetersizlik bulunduğu gerekçesi ile dizinin yayına girmediği anlaşılmıştır. Davacı ve davalı tanık anlatımları ve tüm dosya kapsamına göre, davalılar Varlık A.Ş. ile Y. A. (A. Y.)’nın çekilen yapım üzerinde söz sahibi olduğu, çalışanların emir ve talimatları davalı Varlık A.Ş. elemanlarından aldıkları, davalılar Varlık A.Ş. İle Y. A. (A. Y.)’nın iş akitlerini birlikte sona erdirdikleri, neticeten çalışanların özlük hakları üzerinde işlem yetkisine sahip oldukları anlaşılmakta olup, asıl işveren yapımcının davalı Y. A. (A. Y.) olduğu, davalı VarlıkA.Ş.’nin ise pazarlama işlerini yapan yani işi temin eden şirket olduğu sonucuna varılarak işin anahtar teslim işi olmadığının tespiti yerinde olmuştur. Şu halde; mahkemece 4857 Sayılı İş Kanunun 2/6 maddesine göre davalılar Varlık A.Ş. ve Y. A. (A. Y.)'nın asıl işveren sıfatıyla, diğer davalı Ö. Ltd. Şti.'nin ise alt işveren sıfatı ile dava konusu alacaklardan müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları sonucuna varılması yerinde olmuştur.(Benzer şekilde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 19/12/2019 tarih2018/729 Esas,2019/3084 Karar sayılı ilam)
II. DEĞERLENDİRME
A. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkinİddia
12. Başvurucu, davalı Varlık A.Ş.'nin asıl işveren olmasına rağmen işçilik alacaklarının ödenmesi noktasında sorumlu tutulmadığını, olayda asıl işveren - alt işveren ilişkisinin bulunduğunu, diğer istinaf mahkemelerinin aynı iş yerinde çalışan işçilerin açmış olduğu davalarda davalı Varlık A.Ş.'yi de müteselsilen sorumlu tuttuğunu aynı durumda olanlar için farklı karar verilmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma ve çalışma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
13. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
14. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun şikâyetlerinin özünün açılan davada emsal kararlara aykırı şekilde karar verilmesi nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin zedelendiği hususuna ilişkin olduğu görüldüğünden başvuru bütün olarak hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.
15. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).
16. Somut olayda Bölge Adliye Mahkemesi davalı Varlık A.Ş.'ninişi bir bütün olarak davalı Y.A.'ya bırakması, davalı Y.A'nın da diğer davalı Ö.Ltd.Şti ile asıl işveren alt işveren ilişkisiolacak şekilde sözleşme yapması başvurucunun da davalı Ö. Ltd.Şti ile iş sözleşmesi yapması hatta davalı Ö.Ltd. Şti'ne karşı hizmet tespiti yaptırması başvurucunun davalı Varlık A.Ş ile ilgili bir iş sözleşmesinin ve ilişkisinin olmaması hususlarını gözeterek başvurucunun işçilik alacaklarından davalı Varlık A.Ş.'nin sorumlu olmadığına diğer davalıların sorumlu olduğuna karar vermiştir. Diğer istinaf mahkemeleri ise davalı Varlık A.Ş. ile davalı Y.A. arasında asıl işveren - alt işveren ilişkisinin bulunduğu yorumunu yaparak bütün davalıların davacılara karşı müteselsilen sorumlu olduğuna karar vermiştir. Başvurucu bütün yargılama boyunca davalı şirketler arasında organik bağ olduğunu muvazaa bulunduğunu, kendisinin aslında davalı Varlık A.Ş'nin işçisi olduğunu iddia etmemiştir. Davacıların açmış olduğu davaların farklı sonuçlanmasının nedeni istinaf mahkemelerinin açılan davalara ilişkin hukuki yorumlarının farklı olmasından kaynaklanmaktadır.
17. Öncelikle adil yargılanma hakkının hukuk kuralının davanın başvurucu lehine sonuçlanmasını temin eden yorumunun esas alınmasını güvence altına almadığı hatırlatılmalıdır. Uyuşmazlığa uygulanacak hukuk kurallarının yorumlanması derece mahkemelerinin takdirindedir. Öte yandan aynı nitelikteki uyuşmazlıkla ilgili olarak değişik mahkemelerin farklı kararlar vermesi de tek başına adil yargılanma hakkını ihlal etmemektedir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerince yapılan yorumların hukuka uygun olup olmadığını denetleme ve bu yorumları birleştirme gibi bir görevinin bulunmadığının altı çizilmelidir. Anayasa Mahkemesinin açıkça keyfî olmayan veya bariz takdir hatası da içermeyen bir yorumdan dolayı adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmedebilmesi için bu yorumun yerleşik hâle gelen bir içtihattan saptığına veya derinleşmiş ve süregelen bir nitelik kazanan içtihat farklılığına dayandığına ikna olması gerekir.
18. Eldeki davadabaşvurucunun işçilik davasının kabulüne ilişkinkararı inceleyen İstinaf Mahkemesi, davalı Varlık A.Ş.'nin dizi çekimi işini bir bütün olarak diğer davalı Y.A'ya devrettiği, davalı Y.A'nın da bu işin yapımı ile ilgili olarak davalı Ö.Ltd.Şti ile asıl işveren- alt işveren sözleşmesi yaptığını başvurucunun da davalı Ö.Ltd.Şti'nin işçisi olduğunu davalı Varlık A.Ş. ile ilgili bir ilişkisinin olmadığını davalı Varlık A.Ş. ile başvurucunun işvereni konumunda olan davalı Ö. Ltd.Şti arasında herhangi bir sözleşmealt işveren ilişkisinin bulunmadığını gözeterek davalı Varlık A.Ş.'nin başvurucuya karşı sorumlu olmadığı sonucuna varmıştır. Diğer istinaf mahkemeleri ise farklı işçilerin açtığı davalarda bütün davalıların müteselsilen sorumlu olduğuna karar vermiştir.
19. Başvuru formunda başvurucu istinaf mahkemesinin vermiş olduğu kararın Yargıtay yerleşik kararlarına aykırı olduğunu iddia etmiş ise de başvurucunun sunmuş olduğu kararlar incelendiğinde bu kararlardaki maddi vakıaların farklı olduğu, kararların bir kısmının kamu kurumları tarafından işin bir bölümünün alt işverene verilmesi durumu ile ilgili olduğu, bir kısmının ise işçilerin asıl işverenin muvazaalıolarak işi devretmesi ve işçinin muvazaa iddiasında bulunmasına yönelik olduğu görülmüştür.
20. Bu bağlamda başvurucunun maddi vakasının kamu kurumu niteliğindeki bir kuruluş tarafından işin alt işverene verilmesi olmadığı gibi başvurucunun asıl işverenin işçisi olduğu davalı Varlık A.Ş ile diğer şirketler arasında muvazaalı alt işverenlik ilişkisinin kurulmasına yönelik bir iddiasının bulunmadığı da anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucu istinaf mahkemesinin vermiş olduğu kararın Yargıtay'ın vermiş olduğu yerleşik kararlara aykırı olduğunu da ortaya koyamamıştır.
21. Öte yandan benzer durumda olan kişi veya kişilerle ilgili olarak lehe verilmiş bir veya birkaç kararın mevcudiyetinden yola çıkılarak adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi bir konuda ortaya çıkan farklı uyuşmazlıkların kaderinin bir mahkemenin kararına bağlanması anlamına gelir. Bu durumda da söz konusu uyuşmazlığa bakan farklı mahkemeler ilgilisi lehine karar veren mahkemenin görüşünü kabul etmeye zorlanmış olur ki Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamında bu şekilde bir fonksiyonu bulunmamaktadır.
22. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesinin görevi istinaf mahkemeleri arasındaspesifik belirli bir maddi olay üzerine yapmış oldukları değerlendirmeler sonucu ortaya çıkan farklı hukuki yorumlardan birine üstünlük tanınmasını sağlamak değildir. Anayasa Mahkemesinin asıl görevi mevcut hukuki yorumlar yapılırken açıkça keyfî hareket edilip edilmediğini,bariz takdir hatasındabulunulup bulunulmadığını tespit etmektir. Başvurucunun açtığı davada İstinafMahkemesinin iş akdinin feshine ilişkin yorumu yaparken açıkça keyfî hareket etmediği, yorumunda bariz takdir hatasında bulunmadığı anlaşılmıştır.
23. Bu itibarla başvuru konusu olayda başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların yargılama mercilerince delillerin değerlendirilmesine ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğu, başvurucunun iddialarını ve itirazlarını ileri sürme imkânından yoksunbırakılmadığı, mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmınınaçıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
25. Başvurucu istinaf mahkemesinin kararının kesin olduğunu temyiz yoluna başvuramadığını ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
26. Anayasa Mahkemesi Abdurrahman Şanda (B. No: 2014/3907, 7/12/2016) ve Ayşe Türk ve diğerleri (B. No: 2018/1906, 21/4/2021) kararlarında dava sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkların makul sürede sonuçlandırılması amacıyla bir kısım mahkeme kararına karşı temyiz yolunun kapalı tutulmasının adalet duygusunu rencide edecek veya hukuk devleti kavramıyla bağdaşmayacak sonuçlara yol açacak boyutta bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. Somut başvuruda da anılan kararlarda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
28. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
29. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduklarına karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1.Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA, 10/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.