TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
B.Ü. VE İBRAHİM HALİL KILIÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/24852)
|
|
Karar Tarihi: 15/12/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Tuğba TUNA IŞIK
|
Başvurucular
|
:
|
1. B.Ü.
|
|
|
2. İbrahim Halil KILIÇ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, baro levhasına yazılma işlemine ilişkin iptal
davasında hukuk kurallarının öngörülemez biçimde yorumlanması nedeniyle
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular 24/7/2019 ve 19/2/2020 tarihlerinde
yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konularının aynı olması nedeniyle 2020/6375 numaralı başvurunun
2019/24852 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine ve
incelemenin 2019/24852 numaralı dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Genel
Bilgiler ve Olağanüstü Hâl İlanı ve Bu Süreçte Uygulanan Tedbirler
7. Başvuruya konu olaylara ilişkin genel bilgiler ile
olağanüstü hâl ilanı ve bu süreçte uygulanan tedbirler için bkz. M.B.
[GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, §§ 11-19.
B. Başvuru
Konusu Olaylara ilişkin Süreç
8. Başvuruculardan İbrahim Halil Kılıç İstanbul Barosuna,
B.Ü. ise Ankara Barosuna avukat olarak görev yapabilmek için baro levhasına
yazılma talebiyle başvurmuştur. Başvurucuların talebi, baro levhasına kaydedilebilmek
için aranan kanuni şartların taşındığı gerekçesiyle Türkiye Barolar Birliği
(TBB) tarafından kabul edilmiştir.
9. Söz konusu kararlar, Bakanlık tarafından uygun
bulunmayarak bir daha görüşülmek üzere TBB'ye gönderilmiştir.
10. TBB Yönetim Kurulu, önceki kararında ısrar ederek
başvurucuların baro levhasına yazılmalarına karar vermiştir.
11. Bakanlık, başvurucuların baro levhasına yeniden
yazılmalarına ilişkin TBB kararının kesinleşmesi üzerine Ankara İdare
Mahkemelerinde (Mahkeme) TBB'ye karşı iptal davası açmıştır. Başvurucular,
iptal davasında davalı TBB yanında müdahil olarak yer almıştır.
12. Mahkeme dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir.
Karar gerekçesinde Halil İbrahim Kılıç hakkında resmî belgede sahtecilik,
17/2/2011 tarihli ve 6114 sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'a muhalefet, suç işlemek
amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesinde
dava açıldığı ve davanın hâlen derdest olduğu; başvurucu B.Ü.'nün Fetullahçı
Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçundan Ankara
29. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığı belirtilmiştir. 19/3/1969 tarihli ve
1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 5. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince
başvurucuların yargılandıkları suçların aynı maddenin birinci fıkrasının (a)
bendinde sayılan suçlardan biri olduğu, bu nedenle avukatlık mesleğine
alınmasına ilişkin kararın kovuşturma sonuna kadar bekletilebileceği, bundan
dolayı TBB işleminin hukuka uygun olmadığı vurgulanmıştır. Ayrıca kararda
avukatlık mesleğinin önemine ve özelliğine değinilmiş, ceza davalarının
sonucunun beklenmesinin yerinde olacağı ifade edilmiştir. İstinaf başvuruları,
Bölge İdare Mahkemesi tarafından kesin olarak reddedilmiştir.
13. Başvurucular 24/7/2019 ve 19/2/2020 tarihlerinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
14. 1136 sayılı Kanun'un "Avukatlığa
kabulde engeller" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Aşağıda yazılı durumlardan birinin
varlığı halinde, avukatlık mesleğine kabul
istemi reddolunur :
a) Türk Ceza Kanununun 53 üncü
maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan
dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da Devletin güvenliğine karşı
suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…) zimmet,
irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma,
hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan
kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm
olmak,
...
Adayın birinci fıkranın (a) bendinde
yazılı cezalardan birini gerektiren bir suçtan kovuşturma altında bulunması
halinde, avukatlığa alınması isteği hakkındaki kararın bu kovuşturmanın sonuna
kadar bekletilmesine karar verilebilir.
..."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 15/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
16. Başvuruculardan İbrahim Halil Kılıç gerekçede esas
alınan Kanun maddesinin soyut olduğunu ve yeterince açık olmadığını,
suçluluğunun sabit olmamasına rağmen verilen hükmün hukuka aykırı olduğunu,
aynı durumda bulunup yargılaması devam ettiği hâlde görev yapan avukatların
bulunduğunu ve çalışma özgürlüğünün kısıtlandığını ileri sürmüştür. Başvurucu
B.Ü. ise ceza yargılaması devam edenler hakkında baro levhasına yazılma
talebinin ertelenmesine ilişkin düzenlemenin TBB'ye bırakılmış bir takdir
yetkisi olduğunu belirtmiştir. Başvurucular, belirtilen gerekçelerle çalışma ve
adil yargılanma hakları ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
17. Anayasa’nın iddianın incelenmesinde dayanılacak olan "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun şikâyetinin Anayasa'nın 36. maddesinde güvence
altına alınan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
19. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında adil
yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. 3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı
Kanun'un Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasına adil yargılanma
ibaresinin eklenmesine ilişkin 14. maddesinin gerekçesinde "değişiklikle
Türkiye Cumhuriyeti'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence
altına alınmış olan adil yargılama hakkı[nın] metne dahil" edildiği
belirtilmiştir. Dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesine söz konusu ibarenin eklenmesinin
amacının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde (Sözleşme) düzenlenen adil
yargılanma hakkını anayasal güvence altına almak olduğu anlaşılmaktadır (Yaşar
Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 54). Bu itibarla Anayasa'da
güvence altına alınan adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriği belirlenirken
Sözleşme'nin "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6.
maddesinin gözönünde bulundurulması gerekir (Onurhan Solmaz, B. No:
2012/1049, 26/3/2013, § 22).
20. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel
başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu
olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil
eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu
kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013).
21. Ancak temel hak ve özgürlüklere müdahalenin söz
konusu olduğu durumlarda derece mahkemelerinin takdir ve değerlendirmelerinin
Anayasa'daki güvencelere etkisini nihai olarak değerlendirecek merci Anayasa
Mahkemesidir. Bu itibarla Anayasa'da öngörülen güvenceler dikkate alınarak
bireysel başvuru kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip
edilmediğine ilişkin herhangi bir inceleme kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususun incelenmesi olarak nitelendirilemez (Şahin Alpay (2) [GK],
B. No: 2018/3007, 15/3/2018, § 53).
22. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi çok istisnai
durumlarda temel hak ve özgürlüklerden biri ile doğrudan ilgili olmayan bir
şikâyeti kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin yasak kapsamına
girmeden inceleyebilir. Açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin
temelden sarsıldığı ve adil yargılama hakkı kapsamındaki usule ilişkin
güvencelerin anlamsız hâle geldiği çok istisnai hâllerde, aslında yargılamanın
sonucuna ilişkin olan bu durumun bizatihi kendisi usule ilişkin bir güvenceye
dönüşmüş olur. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin
değerlendirmelerinin usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirip
getirmediğini ve açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin
temelden sarsılıp sarsılmadığını incelemesi, yargılamanın sonucunu
değerlendirdiği anlamına gelmez. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi derece
mahkemelerinin delillerle ilgili değerlendirmelerine ancak açık bir keyfîlik ve
adil yargılanma hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle
getiren bir uygulama varsa müdahale edebilecektir (Ferhat Kara [GK], B.
No: 2018/15231, 4/6/2020, § 149; M.B., § 83).
23. 1136 sayılı Kanun'un 5. maddesinin üçüncü fıkrasında,
aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen suçlardan hakkında
kovuşturma bulunanların baro levhasına yazılma taleplerinin kovuşturma sonuna
kadar ertelenebileceği düzenlenmiştir.
24. Mahkeme kararlarında başvurucuların baro levhasına
kaydedilmelerine ilişkin işleminin iptal edilme gerekçesi olarak başvurucular
hakkında silahlı terör örgütüne üye olmak suçlarından kovuşturma bulunması
gösterilmiştir. Avukatlık mesleğinin önemine de işaret edilerek baro levhasına
yazılma talebinin kovuşturmanın sonucuna kadar bekletilmesi gerektiği
vurgulanmıştır.
25. Başvuruya konu olayda başvurucuların ileri sürdüğü
iddiaya ilişkin olarak Mahkeme tarafından değerlendirme yapılmış ve gerekçede
uygulanması gerekli olan mevzuat hükmü ayrıntılı bir şekilde tartışılmıştır.
26. Başvurucular tarafından ileri sürülen iddialar,
derece mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının
yorumlanmasına ilişkin olup mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir
keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal
iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde
BIRAKILMASINA 15/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.