logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Engin Baran [2.B.], B. No: 2019/24893, 11/12/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ENGİN BARAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/24893)

 

Karar Tarihi: 11/12/2024

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

 

 

Metin KIRATLI

Raportör

:

Muhammed Cemil KANDEMİR

Başvurucu

:

Engin BARAN

Vekili

:

Av. Birsen BARAN ÖTER

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; polis eğitim merkezine kayıt yapılmamasına ilişkin işleme karşı açılan davada uyuşmazlığın esasına ilişkin iddialar karşılanmadan karar verilmesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ve yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucunun da içinde bulunduğu başkasına ait aracın polis ekiplerince durdurulmak istenmesi üzerine araç camından dışarıya -daha sonra içinde Hint keneviri bitkisi olduğu anlaşılan- çeşitli kâğıtlar atılmıştır. Bunun üzerine araçtaki diğer üç kişi ile başvurucu hakkında kullanmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde satın alma suçundan ceza davası açılmıştır. Şefaatli Sulh Ceza Mahkemesi 23/9/2010 tarihli ve E.2010/39, K.2010/132 sayılı kararıyla, yüklenen suçun başvurucu tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223. maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi uyarınca başvurucunun beraatine hükmetmiştir. Bu karar temyiz edilmeden 26/10/2010 tarihinde kesinleşmiştir.

3. Başvurucu, İstanbul Adile Sadullah Mermerci Polis Meslek Eğitim Merkezine (Polis Eğitim Merkezi) kayıt yaptırmaya hak kazanmıştır. Ancak idarece yaptırılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda başvurucu hakkında derdest kamu davası olduğu, bu davanın 7/5/2008 tarihli ve 26869 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Polis Meslek Eğitim Merkezleri Giriş Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 7. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan "uyuşturucu veya uyarıcı madde nedeni ile hakkında herhangi bir adlî veya idarî soruşturma veya kovuşturma devam ediyor olmamak," ibaresi ile (f) bendinin (3) numaralı alt bendinde yer alan "Devam etmekte olan bir kovuşturma bulunmamak" şartına aykırı olduğu gerekçesiyle başvurucunun kaydı yapılmamıştır.

4. Başvurucu, kaydının yapılmamasına ilişkin 13/8/2010 tarihli işlemin ve dayanağı olan Yönetmelik kurallarının iptali talebiyle 27/9/2010 tarihinde dava açmıştır. Ankara 5. İdare Mahkemesi 29/9/2010 tarihli kararıyla davanın görev yönünden reddine ve dosyasının Danıştaya gönderilmesine karar vermiştir.

5. Danıştay Sekizinci Dairesi (Daire) 19/3/2014 tarihli kararıyla düzenleyici işlemler yönünden davanın reddine, bireysel işlem yönünden dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, her ne kadar dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte başvurucu hakkında devam eden bir yargılama bulunmakta ise de devamında verilen beraat kararıyla başvurucunun Polis Eğitim Merkezine kayıt yaptıramamasına gerekçe olabilecek bir nedenin kalmadığını belirtmiştir.

6. Bu karar üzerine başvurucunun Polis Eğitim Merkezine kaydının yapıldığı anlaşılmıştır.

7. Daire kararının iptale ilişkin kısmı davalı idare tarafından temyiz edilmiştir. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK) bireysel işlemin hukuka aykırı olmadığı gerekçesiyle kararı bozmuştur. İDDK'nın 8/11/2017 tarihli bozma gerekçesi şöyledir:

"...her ne kadar yapılan yargılama sonucunda davacının beraatine karar verilmiş ise de, Adile Sadullah Mermerci Polis Meslek Eğitim Merkezine kayıt yaptırmak üzere başvurduğu dönemde, "kullanmak için uyuşturucu madde satın almak, kabul etmek, bulundurmak" suçundan dolayı ceza kovuşturması geçirdiği ve yargılanmakta olduğu sabit olan ve bu konumu itibarıyla Polis Meslek Eğitim Merkezine kayıt için gerekli şartları taşımayan davacı hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır."

8. Bu karar üzerine başvurucunun 13/6/2018 tarihinde mesleğiyle ilişiği kesilmiştir.

9. Başvurucu bu karara karşı karar düzeltme başvurusunda bulunmuştur. Karar düzeltme dilekçesinde; mahkeme kararı üzerine mesleki eğitimine başladığını, üç yıldır polis olarak görev yaptığını, bozma kararının kamu yararına aykırı olduğunu ileri sürmüştür. İDDK24/4/2019 tarihli kararıyla başvurucunun karar düzeltme talebini reddetmiştir. Başvurucu bu kararı 21/6/2019 tarihinde öğrenmiş ve 18/7/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

10. Sonraki süreçte Danıştay Sekizinci Dairesinin bozma kararına uyduğu ve bireysel işlem yönünden de davayı reddettiği, bu karara karşı yapılan temyiz başvurusunun İDDK'nın 3/11/2021 tarihli kararıyla reddedildiği görülmüştür. Bu karara karşı yapılan karar düzeltme başvurusu da İDDK'nın 2/6/2022 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

11. Başvurucu; 2014 yılında Danıştayın 19/3/2014 tarihli iptal kararı üzerine Polis Eğitim Merkezine kaydının yapıldığını, eğitimini başarıyla tamamladıktan sonra atamasının yapılmasıyla polis olarak görev yapmaya başladığını, asaletinin tasdik olduğunu, doğu görevini yaptığını, İDDK'nın 8/11/2017 tarihinde verdiği bozma kararına kadar yaklaşık 4 yıl görevine devam ettiğini, bozma kararı üzerine memuriyetten atıldığını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca birbirine tamamen zıt yargı kararları nedeniyle hayatında oluşan hukuki belirsizlikten dolayı mağdur olduğunu, 35 yaşına girmesi nedeniyle memuriyet yaşının geçtiğini, eğitim fakültesi mezunu olduğunu, bu süreç nedeniyle ücretli öğretmenlerin kadroya geçirilmesi hakkından yararlanamadığını iddia etmiştir. Başvurucu, adil yargılanma hakkının ve hukuk devleti ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

12. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucunun açtığı davada yargılama mercilerinin ilgili mevzuat hükümlerini ve başvurucunun istemini gözönünde bulundurarak bir değerlendirme yaptığı belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevap vermemiştir.

13. Başvurucunun bu iddiaları gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.

14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

15. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." denilerek kararlarını gerekçeli olarak yazma yükümlülüğü mahkemelere yüklenmiştir. Anayasa'nın 36. maddesi, 141. maddesinin üçüncü fıkrası ışığında yorumlandığında adil yargılanma hakkı, gerekçeli karar hakkını da güvence altına almaktadır. Bu sebeple gerekçeli karar hakkı Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının temel güvencelerinden biridir (Hilmi Kocabey ve diğerleri, B. No: 2018/27686, 17/11/2021, § 77).

16. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddiaların kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri, ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

17. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı yanıt vermesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak mahkemeler, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) mahkemelerin davanın esas sorunlarını inceledikleri gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.

18. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve şartlarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt vermeyi gerektiren usul ya da esasa dair iddiaları cevapsız bırakması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

19. Öte yandan istinaf/temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus, istinaf/temyiz merciinin bir şekilde istinafta/temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, mahkemenin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Yasemin Ekşi, § 57). Ancak istinaf/temyiz incelemesi sırasında ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların istinaf/temyiz mercilerince cevapsız bırakılması gerekçeli karar hakkının ihlaline neden olabilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Caner Kandırmaz, B. No: 2013/3672, 30/12/2014, § 31).

20. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli karar hakkı bağlamındaki görevi uyuşmazlığın esası yönünden önem taşıyan meselelere ilişkin olarak mahkemelerin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyup koymadıklarını incelemekten ibarettir. Anayasa Mahkemesinin açıkça keyfî olmadığı veya bariz bir takdir hatası içermediği sürece gerekçeyi denetleme şeklinde görevi olmadığı gibi kararlardaki hukuka aykırılıkları gidermek de Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (Halit Kabadağ, B. No: 2019/3589, 23/11/2021, § 30).

21. Somut başvuruya konu dava, başvurucunun Polis Eğitim Merkezine kaydının yapılmamasına ilişkindir. Başvuruya konu davada Danıştay Sekizinci Dairesinin verdiği 19/3/2014 tarihli karar üzerine başvurucunun söz konusu merkezde eğitim aldığı, polis olarak atamasının yapıldığı ve üç yıla yakın bu meslekte çalıştığı anlaşılmaktadır. İDDK'nın bozma kararı üzerine başvurucunun 13/6/2018 tarihinde mesleğiyle ilişiği kesilmiştir.

22. Başvurucu, -başvuru formunda ve yargılama mercileri önünde- mahkeme kararı uyarınca başladığı memuriyetten aradan uzun bir süre geçtikten sonra başka bir mahkeme kararı uyarınca çıkarılmasının mesleki ve özel hayatı üzerinde olumsuz etkileri olduğunu ileri sürerek bazı haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Nitekim başvurucu İDDK'nın bozma kararı sonrasında sunduğu dilekçelerinde; işlemediği bir suçtan dolayı hakkında açılan dava nedeniyle Polis Eğitim Merkezine kaydının yapılmayarak mağdur edildiğini, Danıştay Sekizinci Dairesinin beraat kararını dikkate alarak lehine karar verdiğini, bu karar üzerine mesleğe başladığının ve 4 yıla yakın çalıştığının dikkate alınmaması nedeniyle kazanılmış hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Başvurucu ayrıca, birebir aynı durumda olduğu kişiler lehine kararlar verilirken kendisi aleyhine karar verilmesinin hukuki güvenlik ilkesini zedelediğini, İDDK'nın sadece şekli açıdan bir inceleme yaptığını, Polis Eğitim Merkezine kaydının yapılmasına engel olan suçu işlemediği hususunun değerlendirilmemesinin hakkaniyete uygun olmadığını iddia etmektedir. Başvurucunun özel hayata saygı hakkı kapsamındaki mesleki yaşamıyla ilgili ileri sürdüğü esaslı nitelikteki iddia ve itirazlarına ilişkin olarak -olumlu ya da olumsuz- herhangi bir cevap verilmediği tespit edilmiştir. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

23. Diğer yandan bu ihlal kararının başvurucu tarafından açılan davanın esasıyla ilgili herhangi bir değerlendirme içermediği vurgulanmalıdır. Zira gerekçeli karar hakkı, taraflara yargılama sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmelerine imkân sağlayan bir hak olup yargılama sonucuna yönelik bir teminat sağlamaz. Bu itibarla Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirttiği ihlal gerekçelerini gözeterek ve söz konusu iddialarla ilgili olarak yeniden bir değerlendirme yaparak gereken kararı vermek yargı mercilerinin takdirindedir.

24. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

25. Başvurucu, yargılama süresinin dokuz yılı aşması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde; makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasına ilişkin olarak yapılacak incelemede başvurucunun tutumunun, davanın karmaşıklığının, olağanüstü hâl koşullarının ve COVID-19 salgının gözönünde bulundurulmasının faydalı olacağı ifade edilmiştir. Ayrıca yargılama sürecinin İDDK'nın 3/11/2021 tarihli kararıyla sona erdiği ve 11 yıl 1 ay sürdüğü belirtilmiştir.

26. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK], B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

28. Başvurucu, masumiyet karinesinin ve eşitlik ilkesinin de ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Gerekçeli karar hakkı yönünden ulaşılan sonuç gözetildiğinde başvurunun diğer şikâyetleri yönünden kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

29. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yeniden yargılamaya karar verilmesi, yeniden yargılama talebi kabul görmezse 500.000 TL maddi ve manevi tazminat talep etmemiştir.

30. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,

D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna (E.2018/1553, K.2019/1983) iletilmek üzere Danıştay Sekizinci Dairesine (E.2010/9095, K.2014/2189) GÖNDERİLMESİNE,

E. 364,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.364,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Engin Baran [2.B.], B. No: 2019/24893, 11/12/2024, § …)
   
Başvuru Adı ENGİN BARAN
Başvuru No 2019/24893
Başvuru Tarihi 18/7/2019
Karar Tarihi 11/12/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, polis eğitim merkezine kayıt yapılmamasına ilişkin işleme karşı açılan davada uyuşmazlığın esasına ilişkin iddialar karşılanmadan karar verilmesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ve yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Gerekçeli karar hakkı (idare) İhlal Yeniden yargılama
Makul sürede yargılanma hakkı (idare) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Masumiyet karinesi (idare) İncelenmesine Yer Olmadığı
Ayrımcılık yasağı Ayrımcılık İncelenmesine Yer Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi