TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KÜRŞAT DURMUŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/25369)
|
|
Karar Tarihi: 21/10/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Muzaffer KORKMAZ
|
Başvurucu
|
:
|
Kürşat DURMUŞ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 17/7/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve adli yardım talebinin kabulüne
karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve
belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Başvurucuya
İlişkin Süreç
8. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) Selam-Tevhid
Kudüs Ordusu isimli bir terör yapılanmasının olduğundan bahisle 12/5/2010
tarihinde soruşturma başlatılmıştır. Bu soruşturmanın başlatılmasına gerekçe
olarak ise 1990'lı yıllarda N.Ş. isimli kişinin önderliğinde kurulan söz konusu
örgütün bu kişinin 2004 yılında ceza infaz kurumundan çıkması üzerine tekrar
faaliyetlerine başlaması gösterilmiştir. Ancak bu soruşturma kapsamında
gazeteci/yazar, iş adamı, akademisyen, bürokrat, diplomat, siyasetçi, üst düzey
devlet yetkilisi konumundaki çok sayıdaki kişinin ailevi, mesleki, ticari ve
özel hayata ilişkin telefon görüşmelerinin anılan soruşturma gerekçe
gösterilerek dinlendiği hatta bu soruşturma kapsamında Başbakan'ın Filistin
Devlet Başkanı ve Somali Cumhurbaşkanı ile yaptığı dış politikaya ilişkin
telefon görüşmeleri ile Bakanlar ve Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT)
Müsteşarı'nın devletin güvenliğine ilişkin telefon görüşmelerinin dinlenerek
kaydedildiği, bu görüşmelerin bir kısmının da yazılı hâle getirildiği tespit
edilmiştir (Ömer Köse ve Yurt Atayün, B. No: 2015/7285, 11/12/2018, §
7).
9. Başsavcılıkça Selam Tevhid Kudüs Ordusu kapsamında
soruşturmaya dâhil edilen ve haklarında iletişimin tespiti ve teknik araçlarla
izleme kararı alınan kişilerin terörle ilişkilendirilebilecek herhangi bir
faaliyetinin olmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
verilmiştir.
10. Selam-Tevhid Kudüs Ordusu isimli yapılanmayı
konu alan bu soruşturmadaki usulsüzlük iddiaları kapsamında Türkiye
Cumhuriyeti devletinin güvenliği veya ulusal ve uluslararası yararları
bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken görüşmelerinin
dinlendiği, kaydedildiği ve bir kısmının iletişim tespit tutanağı hâline
getirilerek terörle ilişkilendirildiği gerekçesiyle başvurucunun da aralarında
olduğu çok sayıda kolluk görevlisi hakkında Başsavcılıkça ceza soruşturması
başlatılmıştır.
11. Başvurucu, anılan soruşturma kapsamında 22/7/2014
tarihinde gözaltına alınmıştır. Başsavcılık 26/7/2014 tarihinde başvurucuyu
tutuklanması istemiyle İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
Hâkimlik, başvurucunun üzerine atılı suçu işlediğine ilişkin kuvvetli suç
şüphesi bulunmadığı gerekçesiyle 29/7/2014 tarihinde tutuklama talebinin
reddine karar vermiştir.
12. Başsavcılık serbest bırakma kararına 4/8/2014
tarihinde itiraz etmiştir. İtiraz talebi üzerine İstanbul 2. Sulh Ceza
Hâkimliği 8/8/2014 tarihli kararla başvurucu hakkında yakalama kararı
çıkartmıştır. Bu kapsamda Başsavcılık başvurucuyu tutuklanması istemiyle
yeniden İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Hâkimlik 14/8/2014
tarihinde, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal ve askerî
casusluk amacıyla temin etme suçundan başvurucunun tutuklanmasına karar
vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"...Şüpheli Kürşat Durmuş'un
üzerine atılı devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal-askeri
casusluk amacı ile temin etme suçundan suç tarihi itibari ile yapmış olduğu
görev, çalıştığı birimdeki görev süresi, bir çok dinleme ve takip talebi
yazılarının altında imzasının bulunduğu, görevi nedeni ile dinlemelerin ve
teknik takiplerinin içeriklerinden haberdar olduğu, denetlemekle görevli olduğu
görevlilerin eylemlerinden haberdar olmamasının hayatın olağan akışına aykırı
olduğu bu suretle atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin var
olduğu, bu suça ilişkin yasada öngörülen ceza miktarı dikkate alındığından
tutuklama nedenlerinin var olduğu, devam eden soruşturmada delillerin yok
edimesi, gizlenmesi, değiştirilmesi, tanık veya mağdurlar üzerinde baskı
kurulması şüphesinin halen devam ettiği, suça ilişkin verilmesi muhtemel ceza
veya güvenlik tedbirleri değerlendirildiğinde adli kontrol tedbiri
uygulamasının bu aşamada yetersiz kalacağı anlaşıldığından CMK 100 ve devam
maddeleri gereğince şüphelinin tutuklanmasına... [karar verildi.]"
13. Başsavcılık; başvurucunun da aralarında olduğu 122
şüpheli hakkında 23/10/2015 tarihli iddianamesi ile devletin gizli
kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme,
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını
engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütünü kurma veya yönetme, suç
uydurma, resmî belgede sahtecilik, özel hayatın gizliliğini ihlal etme, hukuka
aykırı olarak kişisel verileri kaydetme, suç delillerini yok etme, gizleme veya
değiştirme suçlarını işlediklerinden bahisle cezalandırılmaları istemiyle aynı
yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.
14. İddianamede öncelikle Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel
Devlet Yapılanmasından (FETÖ/PDY) ve örgüt liderinin talimatları doğrultusunda Kudüs
Ordusu terör örgütü soruşturmasının başlatılması ve yürütülmesi sürecinden,
anılan soruşturmanın 17-25 Aralık ve MİT tırları soruşturması ile
bağlantısından ayrıntılı şekilde bahsedildikten sonra başvurucu ve diğer
şüpheliler hakkında suçlama konusu yapılan olay ve olgulara yer verilmiştir. Bu
bağlamda iddianamede özetle;
i. FETÖ/PDY'nin kurucusu ve lideri Fetullah Gülen ile
yöneticisi sanık E.U.nun talimatları doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetini ortadan kaldırmak ve görevlerini yapmasını engellemek amacıyla Selam
Tevhid Kudüs Ordusu adı altında bir örgüt kurgulanarak soruşturma
başlatıldığı, soruşturma kapsamında haklarında herhangi bir delil bulunmadığı
hâlde veya gerçeğe aykırı şekilde üretilen belgelerle başta Başbakan, Bakanlar,
MİT Müsteşarı ve milletvekilleri olmak üzere çok sayıda kişi, kurum, vakıf ve
derneğin iletişiminin tespit edilerek kayda alındığı, teknik araçlarla izleme
tutanakları düzenlendiği, bu kişilerin terör örgütü üyesi olarak gösterilmeye
çalışıldığı, Türkiye Cumhuriyeti devletinin millî güvenliği ya da iç veya dış
siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken, üst düzey devlet yetkililerinin
yaptıkları görüşmelerin kayıt altına alındığı, bu kapsamda İstanbul ve Bursa
Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde çeşitli kademelerde görev
yapan FETÖ/PDY üyesi emniyet teşkilatı mensuplarının gerçeğe aykırı şekilde
tanık beyanları aldıkları, haklarında terör örgütü üyeliğine ilişkin hiçbir
delil bulunmayan şikâyetçi ve mağdurlarla ilgili iletişimin tespiti ve teknik
araçlarla izleme kararı talep edebilmek için gerçeğe aykırı raporlar
düzenledikleri, usulsüz dinleme ve izleme yaptıkları, suç unsuru içermeyen
görüşmeleri imha etmeleri gerekirken iletişim tespit tutanağı hâline getirip
kişilerin terör örgütü ile irtibatları bulunduğu algısını oluşturmaya
çalıştıkları, sahte iletişimin tespiti ve fiziki takip tutanakları
düzenledikleri, 17 Aralık soruşturmasıyla ilgili olarak İstanbul Emniyet
Müdürlüğünde bulunan belgeleri kaçırdıkları ve log kayıtlarını
sildikleri, FETÖ/PDY üyesi bir kısım şüphelinin ise MİT'e ait tırların 1/1/2014
tarihinde Kırıkhan, 19/1/2014 tarihinde ise Ceyhan'da durdurulması ve aranması
eylemlerinden sorumlu olduğu belirtilmiştir.
ii. Suç tarihlerinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle
Mücadele Şube Müdürlüğünde emniyet amiri olarak görev yapan başvurucu ile aynı
dosyada yargılaması devam eden ve çoğu emniyet görevlisi olan şüphelilerin
Başbakan da dâhil olmak üzere çok sayıda devlet adamı, siyasetçi, akademisyen,
gazeteci, yazar, iş adamı, vakıf, dernek vb. kuruluşların başkan ve
görevlilerini -terör örgütleriyle bağlantılı olduklarına dair herhangi bir
delil olmamasına rağmen- sahte belge ve gerçeğe aykırı beyanlara göre
kurguladıkları Selam Tevhid Kudüs Ordusu kapsamına dâhil ederek hukuka
aykırı şekilde yaptıkları dinleme ve takipler sonucunda elde ettikleri gizli
bilgileri Türkiye Cumhuriyeti devleti aleyhine kullanarak bir kısım devlet
görevlisi ile vakıf ve yöneticilerinin terör örgütleriyle bağlantılı olduğu
yönünde algı oluşturmak suretiyle Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini devirmeye
çalıştıkları iddia edilmiştir.
15. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme)
iddianame kabul edilerek E.2015/297 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması
başlamış ve 1/2/2016 tarihinde ilk duruşma yapılmıştır.
16. Mahkeme 2/2/2016 tarihinde yaptığı duruşmada
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Kararın gerekçesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"Tutuklu sanıklar ...yönünden
üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, buna göre
tutuklu sanıklar yönünden 'iletişim tespit tutanakları, araştırma raporları,
müşteki beyanları, fiziki takip tutanakları, tanık ve gizli tanık anlatımları,
görev belgeleri, tanık K.Y.nin ifadeleri ve bu tanık tarafından dosyaya sunulan
materyaller, MİT, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlıktan gelen yazı cevapları,
teftiş raporları, dinlemeye ilişkin ses çözüm tutanakları, diplomatik
dokunulmazlığı olan kişilerle ilgili dinleme yapılmış olması, mail adreslerinin
takip edilmiş olması' kapsamında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren
somut kanıtlar bulunması, sanıklara atılı bir kısım suçların tutuklama
nedenlerinin yasal karine olarak var sayıldığı 5271 sayılı CMK.nun 100/3-a.11
alt bendinde sayılan katalog suçlardan oluşu, sanıklara atılı suçların kanunda
öngörülen cezalarının alt ve üst sınırlarının kaçma kuşkusunu somutlaştırması,
sanıkların savunmalarının henüz alınmamış oluşu, müştekilerin ve sanıklara
atılı eylemlerin sayısal çoğunluğu da dikkate alındığında sanıkların suçunun
sübutu halinde yargılama sonucunda verilmesi muhtemel ceza veya güvenlik
tedbiri ile tutuklama tedbirinin ölçülü oluşu, tüm bu nedenlerle sanıklar
üzerinde adli kontrol hükümleri ile yeterli ve etkili hukuksal denetim
sağlanamayacak oluşu hususlarına nazaran adı geçen sanıkların CMK.nın 100 ve
devamı maddeleri uyarınca tutukluluk hallerinin ayrı ayrı devamına, adı geçen
sanıklarla ilgili tahliye istemlerinin ayrı ayrı reddine... [karar verildi.]"
17. Mahkeme sonraki tarihlerde yaptığı duruşmalarda da
benzer gerekçelerle başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
18. Mahkemece 2/9/2016 tarihinde yapılan duruşmada,
dosyanın Yargıtay 16. Ceza Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla
yargılaması yapılan E.2016/2 sayılı dosya ile birleştirilmesine karar
verilmiştir. Anılan dosya hâkimler M.B. ve M.Ö.nün yargılandığı davadır. Bu
dava, adı geçen hâkimlerin görev ve yetkileri olmadığı hâlde -dava dosyalarını
da incelemeleri söz konusu olmadan- başvurucunun da aralarında olduğu çok
sayıda şüpheliyi FETÖ/PDY'den aldıkları talimat uyarınca tahliye etmelerine
ilişkindir (bu sürece ilişkin ayrıntılar için bkz. Mustafa Başer ve Metin
Özçelik, B. No: 2015/7908, 20/1/2016, §§ 149-161). Yargıtay 16. Ceza
Dairesinin birleştirmeye muvafakat etmemesi üzerine dosya, birleştirme
uyuşmazlığının çözülmesi için Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu ise 22/11/2016 tarihli kararıyla Mahkemenin
birleştirme kararının kaldırılarak yargılamanın Mahkemece yapılmasına karar
vermiştir.
19. Anılan karar üzerine yargılamaya Mahkemenin E.2017/2
sayılı dosyası üzerinden devam edilmiştir. Mahkeme 9/3/2017 tarihinde yaptığı
duruşmada başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Kararın
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Tutuklu sanıklar ... yönünden
üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, buna göre
tutuklu sanıklar yönünden 'iletişim tespiti tutanakları, araştırma raporları,
müşteki beyanları, fiziki takip tutanakları, şahıs tespit tutanakları, tanık ve
gizli tanık anlatımları, görev belgeleri, tanık K.Y.nin ifade ve teşhisleri ile
bu tanık tarafından dosyaya sunulan materyaller, MİT, Cumhurbaşkanlığı ve
Başbakanlıktan gelen yazı cevapları, teftiş raporları, dinlemeye ilişkin ses
çözüm tutanakları, diplomatik dokunulmazlığı olan kişilerle ilgili dinleme
yapılmış ve mail adreslerinin takip edilmiş olması, 2011/762 soruşturma sayılı
soruşturmada görev yapan ve sanıkların eylem ve işlemleri ile irtibatlı
oldukları iddia edilen hâkim ve savcılarla ilgili yargılamanın devam ediyor
olması' kapsamında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut
kanıtlar bulunması, sanık ve müşteki sayısı, sanıklara yüklenen eylemlerin
yoğunluğu, suçlamaların niteliği ile dosya kapsamının geniş oluşu sanıklara
atılı bir kısım suçların tutuklama nedenlerinin yasal karine olarak var
sayıldığı 5271 sayılı CMK'nın 100/3-a.11 alt bendinde sayılan katalog suçlardan
oluşu, sanıklara atılı suçların kanunda öngörülen cezalarının alt ve üst
sınırlarının kaçma şüphelerini somutlaştırması, bir kısım sanıkların
savunmalarının henüz alınmamış oluşu, tutuklama sebep ve şartlarında sanıklar
lehine bu aşamada değişiklik meydana gelmemiş oluşu, müştekilerin ve sanıklara
atılı eylemlerin sayısal çoğunluğu da dikkate alındığında sanıkların suçunun
sübutu halinde yargılama sonucunda verilmesi muhtemel ceza veya güvenlik tedbiri
ile tutuklama tedbirinin ölçülü oluşu, tüm bu nedenlerle sanıklar üzerinde adli
kontrol hükümleri ile yeterli ve etkili hukuksal denetim sağlanamayacak oluşu
hususlarına nazaran adı geçen sanıkların CMK'nın 100., 102/2-cümle.2 maddeleri
uyarınca tutukluluk hallerinin ayrı ayrı devamına... [karar verildi.]"
20. Mahkeme sonraki tarihlerde yaptığı duruşmalarda da
benzer gerekçelerle başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
21. Mahkeme 20/6/2019 tarihli duruşmada yaptığı
değerlendirme sonucunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar
vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...FETÖ/PDY terör örgütünün kendi
içerisinde yapmış olduğu fişlemelerin çözümlenmesi neticesinde ortaya
çıkartılan veriler ışığında yapıldığı anlaşılan tespit uyarınca tutuklu
sanıklardan ... Kürşat Durmuş örgütsel konumlarına dair dosyada bulunan veri
inceleme raporları, tutuklu sanıklardan ... Kürşat Durmuş ... adlarına
kayıtlı/kullanılan GSM hatlarından FETÖ/PDY Terör Örgütü mensuplarının kriptolu
haberleşme aracı olarak kullandıkları tespit olunan ByLOCK programına dair
dosyada bulunan tespit ve değerlendirme tutanakları, davamıza konu 2011/762
sayılı soruşturmanın başlama sebebi olan K.Y. adlı şahsın 26/02/2014 tarihinde
İstanbul Emniyetinde ve 27/02/2014 tarihinde İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığında verdiği ifadelerinde 04/03/2011 tarihli ve 06/04/2011 tarihli
ifadeleriyle ilgili aleyhe beyanları, 2011/762 sayılı soruşturma dosyasında
ifadesi alınan gizli tanık Ş.nin, 20/08/2014 tarihinde İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığınca alınan ifadesinde 22/03/2013 tarihli ifadesiyle ilgili aleyhe
beyanları, bahse konu 2011/762 sayılı soruşturmanın yürütüldüğü tarihlerde
sanıklarla aynı birimde çalışmış olduğu anlaşılan M.S'nin İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığında verdiği 11/12/2014 tarihli aleyhe ifadeleri ve aynı yöndeki
dilekçesi, sanıkların, 2011/762 sayılı (08/08/2010 tarihinde K.Y. adlı şahsın
Bursa ilinde polis teşkilatına müracaatı ile başlayıp 20/10/2010 tarihinde
İstanbul TEM Şube Müdürlüğüne gönderildiği anlaşılan) soruşturmanın (bu
soruşturma ile 17/08/2012 tarihinde birleştirilip de 12/05/2010 tarihli sanık
Y.A. imzalı yazı sonrası başlatıldığı anlaşılan 2010/1074 sayılı soruşturma)
yürütüldüğü süreçte, bulundukları konum ve ifa ettikleri görevleri, bahse konu
2011/762 sayılı (birleşen 2010/1074 sayılı) soruşturma dosyası üzerinden 6 kişi
(2010/1074) ve 232 kişi (2011/762) hakkında şüpheli/hedef şahıs olarak
soruşturma yürütüldüğü, yürütülen soruşturma kapsamında yapılan iletişimin
tespiti/dinleme işlemlerine konu seslerden bazılarının T.C. Başbakanlık
Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğünün 06/02/2015 tarihli 41654118/663-07/00211
sayılı yazıları ekinde bulunan Değerlendirme Raporu ve T.C. Cumhurbaşkanlığı
Genel Sekreterliğinin 26/01/2015 tarihli 80971375-663.07-125 sayılı yazıları
uyarınca Türk Ceza Kanununun 328 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen
"Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından,
niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgiler" kapsamında olduğunun
bildirilmesi, dosya münderacatında bulunan diğer tutanak, kayıt ve belgeler,
dosyamıza C.Başsavcılıklarınca gönderilen etkin pişmanlık hükümlerinden
yararlanmak isteyen kişilerin aleyhe beyan veya teşhislerine ilişkin evraklar,
müşteki beyanları, tanık anlatımları, tanzim olunan raporlar, görev belgeleri,
2011/762 sayılı soruşturma dosyası evrakları, iletişim tespit tutanakları,
teşhis, tespit ve takip tutanakları, tape kayıtları, dijital materyaller,
cevabi yazı içerikleri, hts kayıtları gibi tüm kayıt ve belgelerle sanıkların
tutuklu bulundukları bir kısım suçların (TCK Md. 312 ve 314) tutuklama
nedenlerinin yasal karine olarak var sayıldığı 5271 sayılı CMK'nın 100/3-a.11
alt bendinde sayılan katalog suçlardan oluşu gözetildiğinde; sanıklar aleyhine
tutuklama tedbirinin devamına yeter derecede kuvvetli suç şüphesini ortaya
koyan somut olguların halen varlığını sürdürdüğü, maddi gerçeğin tam olarak
ortaya çıkartılmasının sağlanması amacıyla tutukluluk halinin devamına karar
verilmesinin gerekliliği ve adli kontrol tedbirlerinin yeterli olamayacağı
değerlendirilerek tutuklama tedbirinin devamının işlendiği iddia olunan suçlara
ve dosyadaki mevcut delil durumuna göre ölçülü ve zorunlu olduğu kanaatine
varıldığından, sanıkların 5271 sayılı CMK'nın 100, 101, 102 maddeleri uyarınca
TUTUKLULUK HALLERİNİN DEVAMINA ... [karar verildi.]"
22. Başvurucunun anılan karara yaptığı itiraz, İstanbul
15. Ağır Ceza Mahkemesince 8/7/2019 tarihinde reddedilmiştir.
23. Anılan karar başvurucuya 9/7/2019 tarihinde tebliğ
edilmiş, başvurucu 17/7/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
24. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih
itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir ve başvurucunun tutukluluk durumu
devam etmektedir.
B. İlgili Süreç
25. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Olağanüstü hâl
19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal
temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır
faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda FETÖ ve/veya PDY olarak
isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz
ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
26. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında darbe
girişimiyle bağlantılı ya da darbe girişimiyle doğrudan bağlantılı olmasa bile
FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık,
ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik
olarak ülke genelinde Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar
yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri
uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51, Mehmet Hasan Altan (2)
[GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
IV. İLGİLİ
HUKUK
27. İlgili hukuk için bkz. Yurt Atayün. B. No:
2017/34216, 29/5/2019, §§ 36-44.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
28. Mahkemenin 21/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
29. Başvurucu; uzun süredir tutuklu olduğunu, tahliye
taleplerinin ve itirazlarının -tutukluluğun devamını meşru kılacak- ilgili ve
yeterli gerekçe olmadan, kendisini ilgilendirmeyen ve kişiselleştirilmemiş gerekçelerle
reddedildiğini, tutukluluğun devamına karar veren Mahkemenin her seferinde
genel, soyut ve aynı matbu gerekçelerle tahliye taleplerini reddettiğini, somut
gerekçeleri gösterilmeden beş yıllı aşkın süreyle devam eden tutukluluğunun
makul süreyi aştığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
30. Bakanlık görüşünde, başvurucuya isnat edilen
suçlamanın niteliği, başvurucunun bağlantılı olduğu iddia edilen terör
örgütünün (FETÖ/PDY) örgütlenme biçimi ve işleyişi, soruşturma/kovuşturma
konusu edilen olayların özellikleri birlikte dikkate alındığında tutukluluğun
devamı kararlarındaki gerekçelerin tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve
tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içerikte olduğu, dolayısıyla
tutukluluk hâlinin devamına ilişkin bu gerekçelerin tutukluluk süresi
itibarıyla ilgili ve yeterli olduğu değerlendirilmektedir. Bakanlık,
başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığı şikâyetinin Anayasa Mahkemesi ve
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları ile somut olayın kendine özgü
koşulları bağlamında açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
bulunmasına karar verilmesi gerektiği kanaatindedir.
31. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru
formundakilere benzer beyanlarda bulunarak Bakanlık görüşünü kabul etmediğini
ifade etmiştir.
B. Değerlendirme
32. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
"Tutuklanan kişilerin, makul süre
içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı
isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince
duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir
güvenceye bağlanabilir."
33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Bu itibarla somut olayda başvurucunun iddialarının özünün tutukluluk
süresinin makul süreyi aştığına yönelik olduğu anlaşıldığından şikâyetlerinin
Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
34. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Genel
İlkeler
35. Genel ilkeler için bkz. Erdal Tercan [GK],
2016/15637, 12/4/2018, §§ 190-200.
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
36. Başvurucu 17/25 Aralık operasyonlarından sonraki
süreçte, Selam-Tevhid Kudüs Ordusu soruşturmasındaki usulsüzlük iddialarına
ilişkin olarak başlatılan soruşturma kapsamında İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin
14/8/2014 tarihli kararıyla devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal
veya askerî casusluk amacıyla temin etme suçundan tutuklanmıştır. Bireysel
başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucunun tutukluluk hâli devam
etmektedir. Buna göre başvurucunun tutukluluk süresi 6 yıl 2 ay 7 gündür.
37. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun 102. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ağır ceza mahkemesinin
görevine giren işlerde tutukluluk süresinin en çok iki yıl olduğu belirlendikten
sonra zorunlu hâllerde gerekçesi gösterilerek bu sürenin uzatılabileceği
belirtilmiştir. Kanun'da bu uzatma süresinin toplam üç yılı geçemeyeceği ifade
edilmiştir. Böylelikle uzatma süreleri dâhil toplam tutukluluk süresi azami beş
yıl olabilecektir (Hamit Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 40). Bununla
birlikte 15/8/2017 tarihli ve 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı
Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 141. maddesiyle
-1/2/2018 tarihli ve 7078 sayılı Kanun'un 136. maddesiyle de aynen kabul
edilerek yasalaşmıştır- anılan fıkraya eklenen son cümle ile 26/9/2004 tarihli
ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun İkinci Kitap, Dördüncü Kısım Dördüncü,
Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölüm'ünde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli
ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda uzatma
süresinin beş yılı geçemeyeceği düzenlenmiştir. Dolayısıyla anılan suçlara
ilişkin olarak kanun koyucu azami tutukluluk süresini 7 yıla çıkarmıştır.
Başvurucuya yöneltilen suçlamanın da bu kapsamda olduğu görülmektedir. Bu kanun
değişikliğinin başvurucunun tutukluluk süresinin beş yılı bulmasından önce
gerçekleşmesi dolayısıyla bu tutukluluk bakımından Kanun'da öngörülen azami
tutukluluk süresinin aşıldığının kabulü mümkün değildir (Metin Güneş (2),
B. No: 2018/17593, 10/3/2020, § 34).
38. Başvurucu, kamu makamlarınca ve yargı organlarınca
17/25 Aralık operasyonlarının ve 15 Temmuz darbe teşebbüsünün arkasındaki
yapılanma olduğu değerlendirilen FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu belirtilen
emniyet mensuplarına yönelik olarak Başsavcılıkça yürütülen bir soruşturma
kapsamında tutuklanmıştır. Başvurucunun isnat edilen suç yönünden kuvvetli suç
şüphesi altında olduğu sulh ceza hâkimlikleri ve yargılamayı yapan ağır ceza
mahkemesi tarafından verilen tutukluluğa ilişkin kararlarda açıkça
belirtilmiştir. Bu bağlamda soruşturma makamlarınca 17/25 Aralık operasyonları
öncesinde, suç tarihlerinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube
Müdürlüğünde görev yapan başvurucu ile aynı dosyada yargılaması devam eden çoğu
emniyet görevlisi şüphelinin çok sayıda siyasetçi, akademisyen, gazeteci,
yazar, iş adamı, devlet kurumlarında görevli, vakıf, dernek vb. kuruluşların
başkan ve görevlilerini -terör örgütleriyle bağlantılı olduğuna dair herhangi
bir delil olmamasına rağmen- sahte belge ve gerçeğe aykırı beyanlara göre
kurguladıkları Selam Tevhid Kudüs Ordusu soruşturması kapsamına dâhil ederek
haklarında iletişimin tespiti ve kayda alınması kararı verilen kişiler
üzerinden bu kişilerin görüşme gerçekleştirdiği Başbakan, Bakan, MİT müsteşarı
dâhil önemli görevlerde bulunan birçok devlet görevlisini dinlediği ve
konuşmaları kayda alarak yazılı metin hâline getirdiği, başvurucunun da bu
süreçte resmî belgede sahtecilik yapmak suretiyle anılan dinlemelerin -hukuka
aykırı şekilde- gerçekleştirilmesini sağladığı belirtilmiştir. Buna göre
başvurucu hakkındaki tutuklama ve tutukluluğun devamı kararlarında atıf yapılan
ve/veya soruşturma dosyasında bulunduğu ifade edilen delillerin içeriği dikkate
alındığında tutukluluğun ön şartı olan suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin
bulunduğuna ilişkin olarak anılan kararların ilgili ve yeterli olduğu
değerlendirilmiştir.
39. Öte yandan sulh ceza hâkimliklerinin ve ağır ceza
mahkemelerinin tutukluluğun devamı kararlarının gerekçelerinde yer alan
tutuklama nedenlerine ve ölçülülüğe ilişkin açıklamalar incelendiğinde kaçma
şüphesine, delillerin karartılması ihtimalinin bulunmasına, isnat edilen suçun
5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve Kanun
gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasında olmasına, suça göre
tutuklama tedbirinin ölçülü/orantılı olmasına, adli kontrol tedbirlerinin
yetersiz kalacağına dayandığı görülmektedir.
40. Başvurucunun tutuklanmasından yaklaşık iki yıl sonra
Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya
kalmıştır. Bu durumda başvurucu yönünden tutuklama nedenlerinin devam edip
etmediğinin değerlendirilmesinde FETÖ/PDY'nin özelliklerinden kaynaklanan
etkenlerin yanı sıra 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında ortaya çıkan
koşulların da gözardı edilmemesi gerekir.
41. FETÖ/PDY'nin devletin anayasal kurumlarını ele
geçirmeyi, sonrasında devleti, toplumu ve fertleri kendi ideolojisi
doğrultusunda yeniden şekillendirmeyi ve oligarşik özellikler taşıyan bir zümre
eliyle ekonomiyi, toplumsal ve siyasal gücü yönetmeyi amaçlayan, bu doğrultuda
mevcut idari sisteme paralel şekilde örgütlenen bir terör örgütü olduğu Türk
yargı organlarınca kabul edilmektedir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158,
26/7/2017, §§ 20, 21; Alparslan Altan [GK], B. No: 2016/15586,
11/1/2018, § 10). FETÖ/PDY; bir taraftan başta eğitim ve din olmak üzere farklı
sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda yasal faaliyetlerde bulunurken diğer
taraftan bazen bu yasal kuruluşların içinde gizlenmiş olan bazen de yasal
yapıdan tamamen farklı şekilde konumlanan ve hareket eden, özellikle de kamusal
alana yönelik faaliyetlerde bulunan illegal bir yapılanma niteliğindedir (Aydın
Yavuz ve diğerleri, § 26).
42. Türk yargı organları yakın dönemde verdikleri birçok
kararda FETÖ/PDY'nin devletin anayasal kurumlarını ele geçirmeyi, sonrasında
devleti, toplumu ve fertleri kendi ideolojisi doğrultusunda yeniden
şekillendirmeyi ve oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomiyi, toplumsal
ve siyasal gücü yönetmeyi amaçlayan, bu doğrultuda mevcut idari sisteme paralel
şekilde örgütlenen bir terör örgütü olduğunu ve bu örgütün 15 Temmuz 2016
tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğunu
kabul etmişlerdir (Mustafa Baldır, B. No: 2016/29354, 4/4/2018, § 74).
43. Darbe teşebbüsü sırasında gerçekleşen vahim olayların
toplumda oluşturduğu kaygı, teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin
örgütlenmesinin karmaşıklığı ve bu yapılanmanın arz ettiği tehlike (Aydın
Yavuz ve diğerleri, §§ 15-19, 26), darbe teşebbüsüne ilişkin faaliyetler
kapsamında ülke genelinde binlerce kişi tarafından icra edilen, suç
oluşturabilecek nitelikteki on binlerce eylemin aynı anda işlenmesi, bunun yanı
sıra çoğunluğu önemli yerlerde kamu görevlisi olan on binlerce şüpheli hakkında
doğrudan darbeyle ilişkili olmasa da FETÖ/PDY'ye mensubiyet nedeniyle
ivedilikle soruşturma yapılması ihtiyacı birlikte dikkate alındığında
soruşturma / kovuşturma konusu olaylara ilişkin delillerin sağlıklı bir şekilde
toplanabilmesi ve adli süreçlerin güvenlik içinde yürütülebilmesi için
tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir
(Aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, §
271; Selçuk Özdemir, § 78).
44. Öte yandan bu durumun, doğrudan darbe teşebbüsü ile
bağlantılı olmasa dahi FETÖ/PDY ile bağlantılı diğer suçlara ilişkin soruşturma
ve kovuşturmalar için de geçerli olduğu söylenebilecektir. Zira FETÖ/PDY'nin
yüz elliyi aşkın ülkede faaliyet göstermesi ve ciddi seviyede uluslararası
ittifaklarının bulunması, bu yapılanma ile ilgili olarak
soruşturmaya/kovuşturmaya tabi tutulan kişilerin yurt dışına kaçmasını ve yurt
dışında barınmasını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır (benzer yöndeki değerlendirmeler
için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir,
§§ 78, 79). Nitekim söz konusu soruşturma süreçlerinde birçok şüphelinin yurt
dışına kaçtığı görülmektedir.
45. Diğer taraftan başvurucunun FETÖ/PDY ile bağlantılı
olarak tutuklanmasına karar verilen devletin gizli kalması gereken bilgilerini
siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme suçu Türk hukuk sistemi içinde
ağır cezai yaptırım öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça
ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden
durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak,
B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405,
25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3)
numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen
suçlar arasında sayılmıştır (Hüseyin Korkmaz, B. No: 2014/16835,
18/7/2018, § 46).
46. Başvurucuya isnat edilen suçlamanın niteliği,
soruşturma/kovuşturma konusu olayların özellikleri, başvurucunun bağlantısı
bulunduğu iddia edilen terör örgütünün (FETÖ/PDY) yukarıda belirtilen
örgütlenme biçimi ile FETÖ/PDY'nin yüz elliyi aşkın ülkede faaliyet göstermesi
ve ciddi seviyede uluslararası ittifaklarının bulunmasının bu yapılanma ile
ilgili olarak soruşturmaya/kovuşturmaya tabi tutulan kişilerin yurt dışına
kaçmasını ve yurt dışında barınmasını büyük ölçüde kolaylaştırması hususları birlikte
dikkate alındığında tutukluluğun devamı kararlarındaki gerekçelerin
tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın meşruluğunu haklı
gösterecek özen ve içerikte olduğu, dolayısıyla tutukluluk hâlinin devamına
ilişkin bu gerekçelerin ilgili ve yeterli olduğu sonucuna varılmıştır.
47. Öte yandan somut olayda Başsavcılıkça yürütülen
soruşturma sonunda başvurucunun da aralarında bulunduğu 122 şüpheli hakkında
devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk
amacıyla temin etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya
görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütünü kurma veya
yönetme, suç uydurma, özel hayatın gizliliğini ihlal etme, hukuka aykırı olarak
kişisel verileri kaydetme, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme
suçlarından düzenlenen iddianamenin Mahkemece kabul edildiği ve kovuşturma
aşamasının başladığı, 979 mağdurun ve 122 şüphelinin bulunduğu soruşturmanın
yaklaşık bir buçuk yılda tamamlandığı görülmüştür. Yargılamayı yapan Mahkeme
tarafından ise en geç otuz günde bir başvurucunun tutukluluk durumunun
değerlendirildiği, düzenli aralıklarla ve en geç üç ay arayla toplam 217
duruşma yapıldığı, bu duruşmalarda sanıkların, katılanların ve tanıkların
dinlendiği ve sair delillerin toplandığı belirlenmiştir. Bu itibarla genel
olarak soruşturmanın ve davanın yürütülmesinde Savcılık ve derece
mahkemelerince hareketsiz kalınan bir dönem olmadığı gibi yargılamada
özensizlik gösterildiği de tespit edilmemiştir.
48. Bu bağlamda başvurucunun bağlantılı olduğu iddia
edilen örgütün özellikleri, bu örgütün yapılanmasının boyutu ve darbe teşebbüsü
sonrası oluşan koşullar ile birlikte başvurucu hakkındaki tutukluluğun devamına
ilişkin kararların gerekçelerinin hürriyetten yoksun bırakılmanın meşru
nedenlerinin belirtilmesi bakımından ilgili ve yeterli olması,
soruşturma/kovuşturma sürecinin karmaşıklığı ve son olarak
soruşturma/kovuşturma sürecinin yürütülmesinde bir özensizliğin bulunmaması
hususları bir bütün olarak dikkate alındığında 6 yıl 2 ay 7 günlük tutukluluk
süresinin makul olduğu sonucuna varılmıştır.
49. Nitekim Anayasa Mahkemesi benzer nitelikteki
başvurulardan Ömer Köse (B. No: 2017/34237, 23/10/2019, § 76)
başvurusunda 5 yıl 2 ay 3 günlük tutukluluk süresinin, Metin Güneş (B.
No: 2018/17593, 10/3/2020, § 46) başvurusunda 4 yıl 11 aylık tutukluluk
süresinin ve Erkan Ünal (B. No: 2019/39894, 8/7/2020, § 53) başvurusunda
ise 5 yıl 11 aylık tutukluluk süresinin makul olduğu sonucuna varmıştır.
50. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin
yedinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle,
A. Tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası
kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 21/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.