TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TRAVNİK ÜNİVERSİTESİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/33627)
|
|
Karar Tarihi: 19/11/2020
|
R.G. Tarih ve Sayı: 5/1/2021-31355
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Eren Can BENAKAY
|
Başvurucu
|
:
|
Travnik Üniversitesi
|
Vekili
|
:
|
Av. Zayim BİLİR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, yurt dışındaki üniversitenin denkliğinin
kaldırılmasına ilişkin işleme karşı açılan davada hukuka aykırı karar verilmesi
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 23/8/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu; Bosna Hersek’te kurulmuş, Travnik şehrinde
faaliyet gösteren ve özel hukuk tüzel kişiliği olan bir üniversitedir.
10. Dışişleri Bakanlığının 23/10/2014 tarihli yazısında;
başvurucu Üniversitede verilen eğitimin dili ve barınma konusunda taahhüt
edilenlerin yerine getirilmediği, öğrencilerin mağdur edildiği yönünde gelen
şikâyetler üzerine Saraybosna Büyükelçiliği vasıtasıyla yerinde incelemeler
yapıldığı belirtilmiştir. Yazıda; bu inceleme sonucunda yapılan değerlendirmede
Üniversitedeki eğitimin yetersiz olduğu, Üniversitede para karşılığı diploma
verildiği, Türkiye'den herhangi bir eğitim görevlisinin bulunduğuna dair ikna
edici bir göstergenin mevcut olmadığı ifade edilmiş ve eğitim dili Boşnakça
olan bir üniversitede Türk öğrencilere ayrı sınıf açılmasının şüphe uyandırıcı
nitelik taşıdığı vurgulanmıştır.
11. Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı (YÖK) Genel Kurulunun
12/2/2015 tarihli toplantısında, Travnik Üniversitesi hakkındaki şikâyetler
neticesinde söz konusu Üniversitenin tanınmamasına ve Başkanlıkça oluşturulacak
heyet tarafından Bosna Hersek'te inceleme yapılmasına karar verilmiştir.
12. Anılan karar uyarınca 27/3/2015 tarihinde Travnik
Üniversitesine bir ziyaret gerçekleştirilmiştir. Ziyaret sonucunda hazırlanan
değerlendirme raporunda;
- Üniversitenin herhangi bir sınav sonuç belgesi
aramaksızın ücret karşılığında öğrenci kabul ettiği ve söz konusu durumun
Türkiye'de mevcut sınav sistemini dolanma amacı taşıdığı ifade edilmiştir.
- Diş hekimliği ve hukuk fakültelerinde Türk öğrenciler
için ayrı sınıf açılmış olmasının Türkiye'den gelecek öğrenciler hesaba
katılarak yatırım yapıldığı görüntüsü verdiğine işaret edilmiştir.
- Üniversitenin Türkiye'den ders vermek üzere gelen
öğretim görevlilerinin isim listesini vermek istemediği vurgulanmıştır.
- Üniversiteye kaydolmak üzere gelen 20 öğrencinin sınır
dışı edildiği ancak bunun sebebinin açıklanmadığı dile getirilmiştir.
- Üniversitenin 550 Türk öğrencisi olmasına rağmen Türkçe
eğitim konusunda pilot uygulamaya geçtiği söylenerek Türk öğrencilerin pilot
uygulama konusunda denek olarak kullandığı belirtilmiş ve sonuç olarak tanıma
kararının kaldırılmasının yerinde olduğu rapor edilmiştir.
13. Başvurucu tarafından, Üniversitenin denkliğinin
tanınmasının kaldırılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle 20/4/2015
tarihinde dava açılmıştır. Dava dilekçesinde YÖK tarafından tanınma için
gerekli tüm şartları taşımasına rağmen denkliğin kaldırılmasının hukuk
kurallarına açıkça aykırı olduğu, Türkiye'den gelecek öğrencilerin alacağı
eğitim koşullarına ilişkin olarak büyük yatırımlar yapıldığı belirtilmiş ve
tesis edilen işlem nedeniyle maddi açıdan büyük bir zararla karşılaşılacağı
ileri sürülmüştür.
14. İdarenin cevap dilekçesinde, başvurucu ile ilgili
olarak yapılan şikâyetler neticesinde dava konusu kararın alındığı ve
oluşturulan heyetçe yapılan ziyaret sonrasında düzenlenen değerlendirme
raporunda yer alan tespitlerin tesis edilen işlemin yasal ve yerinde olduğunu
ispatladığı belirtilmiştir.
15. Ankara 2. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 2/1/2017
tarihinde davayı reddetmiştir. Kararda, yukarıda belirtilen değerlendirme
raporunda yer alan hususlar açıklandıktan sonra davacı Üniversite hakkında
gelen şikâyetler neticesinde mevzuatın verdiği yetki kapsamında dava konusu
işlemin tesis edildiği belirtilerek değerlendirme raporuna dayanak olan heyet
ziyaretinin dava konusu işlemin tesis edildiği tarihten sonra yapılmış olduğu
ifade edilse de başvurucu tarafından bunların aksini gösteren bilgi ya da belge
sunulmadığı vurgulanmıştır.
16. Başvurucu 27/4/2017 tarihinde istinaf yoluna
başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde, tesis edilen işlemden sonra işleme dayanak
olarak inceleme yapılmasının işlemin hukuka aykırılığını açıkça gösterdiğini
belirtmiştir. Ayrıca herhangi bir şikâyet olmamasına rağmen dava konusu işlemin
tesis edildiğini, işleme dayanak olarak alınan raporun objektif olmadığını ve
derece mahkemesi tarafından bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğini ifade
etmiştir.
17. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi
14/6/2017 tarihinde istinaf talebini reddederek mahkeme kararını kesin olarak
onamıştır.
18. Nihai karar başvurucuya 24/7/2017 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
19. Başvurucu 23/8/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. İlgili
Sözleşme
20. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes davasının medeni hak ve
yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar[ın] ... esası konusunda karar verecek olan ... bir mahkeme
tarafından ... görülmesini isteme hakkına sahiptir..."
B. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi İçtihadı
21. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre
Sözleşme'nin 6. maddesinin medeni hukuk alanına giren konularda
uygulanabilirliği ilk olarak bir uyuşmazlığın varlığına bağlıdır. İkinci olarak
uyuşmazlık en azından savunulabilir bir şekilde iç hukukta tanınmış olduğu
söylenebilecek hak ve yükümlülükler ile ilgili olmalıdır. Son olarak ise bu hak
ve yükümlülükler -her ne kadar bizzat 6. madde bu hak ve yükümlülüklere
Sözleşmeci devletlerin hukuk sistemi içinde belirli bir anlam atfetmese de-
Sözleşme anlamında medeni nitelikte olmalıdır (James ve
diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 8793/79, 21/2/1986, § 81).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
22. Mahkemenin 19/11/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
23. Başvurucu, tanınma için tüm koşulları taşıdığını ve
bu nedenle tanınmama kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir.
Tanınmama kararı sonucu kayıtlarını sildiren öğrenciler ve planlanan yatırımlar
nedeniyle maddi zarara uğradığını ifade eden başvurucu; yabancı uyruklu bir
özel hukuk kişisi olması nedeniyle ayrımcılık yapıldığını belirterek eşitlik
ilkesinin, özenli yargılama yapılmaması ve haklı olduğu hâlde davanın reddine
karar verilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
24. Bakanlık görüşünde; tanımama kararının sonucu olarak
Üniversiteye bu kararın alındığı tarihten sonra kayıt yaptıran Türk
öğrencilerin Türkiye’de bu diplomanın verdiği haklardan yararlanabilmesi için
Türkiye'de yeniden seviye tespit sınavına tabi tutulacakları vebu kararla
öğrencilerin anılan Üniversiteye kayıt yaptırmalarının yasaklanmadığı ifade
edilmiştir. Devletin yabancı üniversiteler tarafından verilen diplomalara
otomatik olarak ya da bir seviye sınavı uygulamak suretiyle denklik tanımasının
devletin egemenlik yetkisinin bir sonucu olduğunun vurgulandığı görüş
yazısında, başvurucu hakkındaki şikâyetler ile hakkındaki raporun
değerlendirilmesi sonucunda alınan tanınmama kararının yerinde olduğu
belirtilmiştir. Öte yandan başvurucu Üniversitenin diplomasının başlangıçta
tanınmasına karar verilmiş olmasının Üniversitenin iç hukuk uyarınca mutlak
surette böyle bir hakka ilelebet sahip olması sonucunu doğurmayacağının,
Anayasa'da yabancı üniversitelerin diploma denkliğinin tanınmasına ilişkin
konularda herhangi bir düzenlemeye de yer verilmediğinin ve bunun sonucu olarak
da başvurucunun bu yönde meşru bir beklentiye sahip olmasının yasal dayanağı
bulunmadığının altı çizilmiştir. Sonuç olarak Anayasa'nın 36. ve Sözleşme'nin
6. maddesinde güvence atına alınan adil yargılama hakkının ortak koruma alanı
kapsamında kalan korunmaya değer bir hakkın varlığından söz edilmesine
imkân olmadığı değerlendirmesinde bulunulmuştur.
25. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, ihlal
edildiğini ileri sürdüğü hakkın Anayasa'da güvence altına alındığı gibi
Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde de koruma altına alındığını
dile getirmiştir.
B. Değerlendirme
26. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci
cümlesi şöyledir:
"Herkes, Anayasa'da güvence altına
alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla
Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
27. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre Anayasa
Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu
gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa'da güvence altına
alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye'nin taraf olduğu ek
protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve
Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan
Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
28. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti"
kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
29. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında,
herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde
davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma ile adil yargılanma
hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak hakkın kapsamı düzenlenmemiştir.
3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanun'un Anayasa'nın 36. maddesinin birinci
fıkrasına "ile adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin
14. maddesinin gerekçesine göre "değişiklikle Türkiye Cumhuriyeti'nin
taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınmış olan adil
yargılama hakkı metne dahil" edilmiştir. Dolayısıyla Anayasa'nın 36.
maddesinde herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu ibaresinin
eklenmesinin amacının Sözleşme'de düzenlenen adil yargılanma hakkını anayasal
güvence altına almak olduğu anlaşılmaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No:
2014/6673, 25/7/2017, § 53). Bu itibarla Anayasa'da güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının kapsam ve içeriği belirlenirken Sözleşme'nin "Adil
yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin ve buna ilişkin AİHM
içtihadının da gözönünde bulundurulması gerekir (Onurhan Solmaz, § 22).
30. Sözleşme, bir kişinin sahip olduğunu ileri sürebileceği
tüm hak ve yükümlülükler bakımından adil yargılanma hakkını güvenceye
almamaktadır. Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde
adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile
ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara
bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla
sınırlandırılmıştır. Hak arama hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle
bireysel başvuruda bulunabilmek için ya başvurucunun medeni hak ve yükümlülükleriyle
ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya yönelik bir suç
isnadının esası hakkında karar verilmiş olması gerektiği anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali
iddiasına dayanan başvurular Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı kapsamı
dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, §
23).
31. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı suç isnadına bağlı yargılamaların yanında bir kimsenin medeni
hak ve yükümlülüklerinin karara bağlanmasıyla ilgili yargılamalarda da
uygulanır. Anayasa'nın 36. maddesinin (1) numaralı fıkrasının medeni
meselelerde uygulanabilmesi için ortada hukuk düzeni tarafından kişiye tanınmış
veya en azından savunulabilir temeli bulunan bir hakkın bulunması
gerekir. Bu hakkın Anayasa'da doğrudan veya dolaylı olarak tanımlanan ve
güvence altına alınan bir hakka ilişkin olması zorunlu değildir. Bu bakımdan
kanunla kişilere tanınan ve savunulabilir bir temeli bulunan hak ve
ayrıcalıklar da -mahkemelerde ileri sürülebilmesi koşuluyla- Anayasa'nın 36.
maddesi bağlamında hak kavramına dâhildir (bazı farklarla birlikte bkz. Mehmet
Güçlü ve Ramazan Erdem, B. No: 2015/7942, 28/5/2019, § 28; M.B.,
[GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 67).
32. Bir hakkın bulunup bulunmadığının tespitinde hakkın
tanınması hususunda yetkili otoritelere takdir yetkisi verilip verilmediği de
büyük önem taşımaktadır. Bir hakkın kişiye tanınıp tanınmaması hususunda
yetkili otoritelere mutlak takdir yetkisi tanınmış ise Anayasa'nın 36. maddesi
bağlamında adil yargılanma hakkının kapsamına giren bir hakkın varlığından söz
edilemeyecektir (Mehmet Güçlü ve Ramazan Erdem, § 29). Ayrıca bu hakka
ilişkin olarak ilgili kişinin menfaatini etkileyen bir uyuşmazlık mevcut
olmalıdır. Bu uyuşmazlık ihtilaf konusu hakkın tespiti ve bu haktan
yararlanılması bakımından belirleyici bir nitelik arz etmelidir (Mehmet
Güçlü ve Ramazan Erdem, § 28). Son olarak söz konusu hakkın medeni
karakterli olması gerekir. Devletin egemenlik yetkisinin çekirdek alanına
ilişkin haklar adil yargılanma hakkının kapsamına girmez.
33. Somut uyuşmazlıkta suç isnadına bağlı bir
yargılamanın mevcut olmadığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Bununla
birlikte uyuşmazlığın niteliği itibarıyla medeni hak ve yükümlülükler
kapsamında görülüp görülemeyeceği, bu husustaki değerlendirmeden hareketle söz
konusu uyuşmazlığa ilişkin başvurunun Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma
alanı içinde yer alıp almadığı yönünden bir irdeleme yapılması gerekmektedir.
34. Devletin bir bireye, salt egemenlik yetkisini
kullanarak tanıdığı hak ya da yüklediği yükümlülüklerin medeni hak ve
yükümlülük kapsamında değerlendirilemeyeceğini belirtmek gerekir (Yusuf
Gürkan, [GK], B. No: 2014/11067, 18/10/2017, § 35). Anayasa'nın hiçbir
maddesi devletin başka bir ülkede kurulan eğitim ve öğretim kurumlarını
tanımasını ve düzenlediği diplomaların denkliğini kabul etmesini zorunlu
kılmamaktadır. Yabancı bir devletin kanunlarına tabi olan bir üniversitenin
tanınıp tanınmaması devletin egemenlik yetkisinin tezahürü olan ve müdahaleye
kapalı bulunan çekirdek alanını oluşturmaktadır. Dolayısıyla bahsi geçen
konunun medeni hak ve yükümlülük kapsamında olmadığının ve söz konusu
duruma ilişkin yargılama süreçleriyle ilgili adil yargılanma şikâyetlerinin
Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında olduğunun kabul edilmesi
gerekmektedir (askere alma işlemleri yönünden benzer değerlendirme için bkz. Yusuf
Gürkan, § 36).
35. Somut olayda bireysel başvuruya dayanak davanın
açılmasına sebep olan olgu Travnik Üniversitesinin tanınmasının
kaldırılmasıdır. Dolayısıyla uyuşmazlığın özünün devletin yabancı bir
üniversiteyi tanıyıp tanımamasına ilişkin yetkisinin kullanımıyla ilgili olduğu
anlaşılmaktadır. Bu itibarla devletin mutlak egemenlik yetkisiyle doğrudan
bağlantılı görülen yabancı bir üniversitenin tanınmamasıyla ilgili uyuşmazlığın
medeni hak ve yükümlülük kapsamında değerlendirilemeyeceği açıktır.
36. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
şikâyetin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 19/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.