TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
HAYRİ ÖNAL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/27955)
Karar Tarihi: 4/10/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Raportör
Ferhat YILDIZ
Başvurucu
Hayri ÖNAL
Vekili
Av. Zülfü BOZDAŞ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; terör olayı nedeniyle uğranılan manevi zararın tazmini amacıyla açılan davanın reddedilmesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Bireysel başvuru formu ekinde yer alan belgelere göre 1975 doğumlu olan başvurucu olay tarihinde Diyarbakır'ın Sur ilçesinde ikamet etmektedir. Başvurucu sokağa çıkma yasağı ilanının geçerli olduğu dönemde, çatışmaların yaşandığı ortamda evinde ikamet etmek zorunda kalmış ve 10/12/2015 tarihinde sivil vatandaşların tahliyesi kapsamında, eşyalarını da geride bırakarak evini terk edebilmiştir.
3. Başvurucu, evinden eşyalarını çıkaramaması, müzisyenlikle uğraşması ve müzik aletlerinin de evde kalması nedeniyle ekonomik sıkıntı yaşaması, çatışmalar sırasında eşi ve çocuklarının evde mahsur kalması nedeniyle uğradığı manevi zararlarının tazmini amacıyla 28/3/2017 tarihinde İçişleri Bakanlığına başvuruda bulunmuştur. İçişleri Bakanlığı anılan başvurunun Diyarbakır Valiliğince (Valilik) değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek 29/3/2017 tarihinde başvuru dosyasını Valiliğe göndermiştir. Valilik 3/4/2017 tarihinde taşınır eşya zararlarına ilişkin başvurucuya 8.400 TL maddi tazminat teklif etmiş, manevi tazminat talebinin ise 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun'da manevi tazminat ödeneceğine dair bir düzenleme yer almadığı gerekçesiyle reddine karar vermiştir.
4. Başvurucu, Valiliğin maddi zararlarının tazmini amacıyla 8.400 TL teklif edilmesine yönelik verdiği kararın iptali, fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak uğranılan eşya zararı için 8.400 TL, mal varlığına ulaşamamasından dolayı 50 TL, çalışamadığı günler için de 50 TL olmak üzere toplam 8.500 TL maddi tazminatın ödenmesi talebiyle Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Diyarbakır 1. İdare Mahkemesi 19/1/2018 tarihinde dava konusu işlem bakımından davanın reddine, talep edilen tazminatın kısmen kabulü ile 8.400 TL'nin başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte başvurucuya ödenmesine, davanın 100 TL'lik kısmı bakımından ise reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; idarece zarar tespitinin mevzuata uygun yapıldığı, meydana gelen zararların kalem kalem beyan edildiği ve başvurucu da hazır bulundurularak keşif gerçekleştirildiği, tutanağın taraflarca imzalandığı vurgulanmıştır. Anılan karara karşı başvurucunun istinaf talebi Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi tarafından bireysel başvuru tarihinden sonra 4/11/2020 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.
5. Başvurucu, Valiliğin manevi tazminat talebinin reddine yönelik işlemin iptali ve 50.000 TL manevi tazminat ödenmesi istemiyle 1/6/2017 tarihinde Diyarbakır 2. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) tam yargı davası açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; operasyonların sivil vatandaşların can ve mal emniyeti dikkate alınmadan organize edildiğini, kamu hizmetinin eksik ve kötü yürütüldüğünü, uzun süre evinden uzakta yaşamak zorunda kaldığını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca evinin içerisinde bulunan maddi ve manevi değeri olan eşyalarla beraber yıkıldığını, müzisyenlik işi ile uğraştığını, işini icra ederken kullandığı müzik aletlerinin de zarar gördüğünü, bu süreçte çalışamadığını iddia etmiştir.
6. Mahkeme 30/3/2018 tarihli kararıyla dava konusu işlemin iptali ile manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ve 20.000 TL manevi tazminatın başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde;
i. terör eylemlerine maruz kalan vatandaşların hayatları boyunca maruz kalacakları manevi zararların da mevcut bulunduğu, bu manevi zararların büyük sıkıntılara yol açacağının inkâr edilemez bir gerçek olduğu, buna göre bu tür toplumsal olayların sosyal risk ilkesi esasına göre tazmininin lazım geldiği,
ii. idare hukuku kuralları çerçevesinde Anayasa'ya dayalı olarak geliştirilen bir ilke uyarınca manevi zararların karşılanma olanağının, içeriği itibarıyla engelleyici bir hüküm taşımayan yasa ile ortadan kaldırıldığından bahsedilmesinin olanaksız bulunduğu,
iii. somut olayda, her ne kadar hizmetin kötü ve eksik yürütüldüğünden bahisle idareye hizmet kusuru da atfedilmişse de güvenlik güçleri tarafından yürütülen terörle mücadele faaliyetlerinin kapsam ve sınırları dışında fevkalade ölçüsüz bir müdahaleden söz edilemeyeceği, devlet otoritesinin yeniden tesisi ve kamu güvenliğinin sağlanması sırasında başvurucunun taşınır veya taşınmaz mallarına özel bir kastla zarar verilmek istendiği hususunda da somut bir verinin bulunmadığı,
iv. başvurucunun eşi ve üç çocuğunun bulunduğu, çocuklarının 1999, 2000 ve 2004 doğumlu oldukları, Sur ilçesinde uygulanan sokağa çıkma yasakları ve terör örgütü mensupları ile güvenlik güçleri arasında yaşanan çatışmalar sonucunda evlerinin ve eşyalarının zarar gördüğü, evlerinden eşyalarını alamadan tahliye edilmek zorunda kaldıkları, evde zarar gören saz/bağlama ve yardımcı müzik ekipmanlarından anlaşıldığı kadarıyla başvurucunun geçimini müzik aletlerinden sağladığı ve bu sebeple maddi sıkıntıya düştüğü, ifade edilmiştir.
7. Başvurucu ve davalı İçişleri Bakanlığı tarafından karara karşı istinaf yoluna başvurulmuştur. Başvurucu istinaf dilekçesinde, müzik aletlerinin eviyle beraber enkaza karışması nedeniyle uzunca bir süre çalışamadığını, bu olaylar sebebiyle eşiyle boşanma aşamasına geldiğini, bir çocuğunun da okulu bırakmak zorunda kaldığını, verilen tazminat miktarının manevi zararını giderebilecek oranda olmadığını ileri sürmüştür. İçişleri Bakanlığı vekili istinaf dilekçesinde; 5233 sayılı Kanun kapsamında manevi zararların karşılanmasının olanaklı olmadığını, sosyal risk ilkesi gereğince tazminata hükmedilebilmesi için ise davranış ile zarar arasında bir illiyet bağının bulunması gerektiğini ancak 5233 sayılı Kanun'un bu durumun istisnası konumunda bulunduğunu ifade etmiştir.
8. Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) başvurucunun istinaf başvurusunun reddine, İçişleri Bakanlığının istinaf başvurusunun ise kabulü ile Mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararın gerekçesinde;
i. manevi tazminata hükmedilebilmesi için idarenin, ağır hizmet kusurunun varlığı; bir kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında hukuk kurallarının uygulanması dışında, mevzuata aykırı işlem veya eylemi sonucunda ilgililerin kişilik haklarının, şeref ve haysiyetlerinin zedelenmesi ya da ağır bir elem ve acı duymasına neden olunması gerektiği,
ii. sokağa çıkma yasağının, bölücü terör örgütü mensuplarınca mayın ve patlayıcılarla tuzaklanmış hendek ve barikatları bertaraf etmek ve vatandaşların can ve mal güvenliğini korumak ve kamu düzenini sağlamak amacıyla ilan edildiği, kamu düzeninin olağan hayatı kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu, bu süreçte yaşanan olaylarla birçok yapı ve altyapının hasar gördüğü, çatışmalı bölgelerden vatandaşların tahliyesi, gıda, sağlık ve barınma konularında gerekli tedbirlerin alındığı,
iii. kişilerin yaşadığı veya çalıştığı yeri terk etmesinin idari tedbirlerin doğal bir sonucu olduğu; bu suretle, manevi tazminata hükmedilebilmesi için aranan şartların gerçekleşmediği, manevi tazminat talebinin reddine yönelik idari işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı, belirtilmiştir.
9. Karara muhalif kalan üye, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalan ve bu sebeple ailevi, içtimai ve iktisadi düzenleri bozulan vatandaşların yaşadıkları elem ve kederi kısmen de olsa dindirmek amacıyla belirli bir miktarın manevi tazminat olarak ödenmesi gerektiğini ifade etmiştir.
10. Başvurucu nihai kararı 6/7/2019 tarihinde öğrendikten sonra 1/8/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
11. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
12. Başvurucu; ailesi ile birlikte bomba seslerinin ve çatışmanın arasında yaşamak zorunda bırakıldıklarını, kızının yaşadığı travmalar sonucunda eğitim hayatına son verdiğini, eşi ile boşanma aşamasına geldiklerini, hâlen de ayrı yaşadıklarını iddia etmiştir. Ailesi ile birlikte çatışma alanından tahliye edildikten sonra idare tarafından gıda, barınma ve sağlık konularında herhangi bir tedbir alınmadığını, uzun bir süre akrabalarının yanında sığıntı gibi yaşamak zorunda kaldıklarını, bu şekilde yaşam haklarının ellerinden alındığını ileri sürmüştür. Başvurucu son olarak ailesi ile birlikte yaşamlarını normal bir biçimde devam ettirirken, işlemeyen kolluk faaliyetleri neticesinde yaşanan terör olayları ve sonrasındaki süreçte insan onuruna yaraşır bir hayat süremediklerini, bunun da temel sorumlusunun hizmet kusuru bulunan idarenin olduğunu ifade etmiştir.
13. Adalet Bakanlığı görüşünde; özel ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede, görüşte belirtilen mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihatları ile somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınarak değerlendirme yapılması gerektiği vurgulanmıştır.
14. Terör olaylarından kaynaklanan tazminat taleplerinin konu olduğu başvurularda usul güvencelerine ilişkin şikâyetlerin öne çıkması nedeniyle bu tür başvurular adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmiştir (Abbas Emre, B. No: 2014/5005, 6/1/2016). Somut başvuruda da usule ilişkin güvencelerin öncelikle değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varıldığından başvuru, adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.
15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
16. Anayasa Mahkemesinin Nurten Esen (B. No: 2013/7970, 10/6/2015) başvurusunda belirtildiği üzere; bir mahkeme kararının gerekçesi; o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koymalı ve maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı göstermelidir. Tarafların, hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve hukuka uygunluk denetimini yapabilmeleri için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta gösteren bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur (Nurten Esen, § 57). Terör olaylarından kaynaklanan manevi tazminat istemi ile 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan bir başvuruda Anayasa Mahkemesi, manevi tazminat talebi derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesine rağmen verilen kararda iddiaların tam olarak karşılanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır (Abbas Emre, §§ 67-85).
17. Başvurucu; hendek olayları sırasında evde mahsur kalan eşi ve çocuğunun psikolojilerinin olumsuz olarak etkilendiğini, sonrasında da yaşadıkları evden bütün eşyalarını da bırakarak ayrılmak zorunda kaldıklarını, aile düzenlerinin bozulduğunu ve çocuklarının eğitim hayatının aksadığını belirterek manevi tazminat davası açmıştır. Somut olayda Mahkemece idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı kabul edilmekle birlikte sosyal risk ilkesi uyarınca başvurucunun manevi tazminat talebi kısmen de olsa kabul edilerek belirli bir tazminata hükmedilmiştir. Mahkeme 5233 sayılı Kanun'un manevi zararları kapsamadığını kabul etmekle birlikte başvurucunun manevi zararlarının sosyal risk ilkesi gereğince karşılanması gerektiğini vurgulamıştır. Buna rağmen Bölge İdare Mahkemesi olayda idarenin hiçbir şekilde kusuru bulunmadığını ve manevi tazminatın koşullarının oluşmadığını belirterek davanın kesin olarak reddine karar vermiştir. Bununla birlikte başvurucunun yakındığı hususlara sosyal risk ilkesi kapsamında genel gerekçelerle değinilmiş ise de başvurucunun manevi şahsında meydana geldiğini ileri sürdüğü etkilere ve başvurucunun bulunduğu koşullara yönelik bir araştırma yapılmadığı, somut olaya özgü hiçbir değerlendirmede bulunulmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca derece mahkemesince açıklanan gerekçenin, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta göstermediği değerlendirilmektedir. Bu nedenlerle, yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
18. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
19. Başvurucu ihlalin tespiti ile manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
20. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
21. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesine (E.2018/7941, K.2019/1746) iletilmek üzere Diyarbakır 2. İdare Mahkemesine (E.2017/2247, K.2018/589) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 4/10/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.