logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Zeynep Eren Bozoğlu [2.B.], B. No: 2019/29332, 19/12/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ZEYNEP EREN BOZOĞLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/29332)

 

Karar Tarihi: 19/12/2023

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Ferhat YILDIZ

Başvurucu

:

Zeynep Eren BOZOĞLU

Vekili

:

Av. Betül DURAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, başvurucunun baro levhasına yazılma talebinin reddine karar verilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 20/8/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle başvuru tarihi itibarıyla ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, Gaziosmanpaşa hâkimi olarak görev yaparken Fetullahçı Terör Örgütü ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile irtibat ya da iltisak içinde olduğu gerekçesiyle 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'ye (667 sayılı KHK) dayanılarak Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından meslekten çıkarılmıştır.

6. Kamu görevinden çıkarılmasının ardından başvurucu, baro levhasına avukat olarak yazılma talebiyle 2/5/2017 tarihinde İzmir Barosuna (Baro) başvurmuştur. Başvurucunun talebi Baro Yönetim Kurulunun 20/6/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararda; avukatlık mesleğinin kamu hizmeti niteliği gözönüne alınarak memur ve hâkim olma niteliğinin kaybedilmesinin avukatlığa kabule engel durum oluşturduğundan baro levhasına kayıt taleplerinin reddi gerektiği ifade edilmiştir.

7. Başvurucu anılan karara karşı sunduğu 14/8/2017 tarihli itiraz dilekçesinde; avukatlık mesleğinin kamu görevi olmadığını, kamuda istihdam olarak nitelendirilemeyeceğini vurgulayarak, Baro kararının kaldırılarak talebinin kabul edilmesini talep etmiştir. Türkiye Barolar Birliği tarafından (TBB) 28/9/2017 tarihinde; başvurucunun itirazının kabulüne, Baro kararının kaldırılmasına ve başvurucunun baro levhasına yazılma talebi hakkında yeniden karar verilmek üzere dosyanın Baroya gönderilmesine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucu hakkında kesinleşmiş bir disiplin kurulu kararı bulunmadığı, avukatlığın kamuda istihdam olarak nitelendirilemeyeceği vurgulanmıştır.

8. Söz konusu karar, Bakanlık tarafından bir daha görüşülmek üzere TBB'ye geri gönderilmiştir. Geri gönderme kararının gerekçesinde; başvurucu hakkında FETÖ/PDY üyeliği suçundan kovuşturmanın devam ettiği, 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun (1136 sayılı Kanun) 5. maddesi uyarınca başvurucunun avukatlık mesleğini icra etmesinin mümkün olmadığı ifade edilmiştir.

9. Bakanlığın geri gönderme yazısı gereğince değerlendirme yapan TBB Yönetim Kurulu 5/1/2018 tarihinde önceki kararının kaldırılmasına ve başvurucunun baro levhasına yazılma talebinin reddine ilişkin Baro kararına itirazının reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararda; başvurucu hakkında FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan kovuşturmanın devam ettiği, isnat edilen suçun 1136 sayılı Kanun'un 5. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca "avukatlığa kabule engel" hâllerden olduğu, Bakanlığın geri gönderme gerekçesine bu bakımdan uyulması gerektiği belirtilmiştir.

10. Başvurucu anılan kararın kesinleşmesi üzerine Ankara 17. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) iptal davası açmıştır. Mahkeme 18/12/2018 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucu hakkında FETÖ/PDY'ye üyelik suçundan kovuşturmanın devam ettiği, 1136 sayılı Kanun'un 5. maddesi uyarınca hakkında kovuşturma bulunan kişilerin avukatlığa alınma isteğinin kovuşturma sonuna kadar bekletilmesine karar verilebileceği, TBB kararında hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir.

11. Söz konusu karara karşı başvurucunun istinaf talebi Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) tarafından 12/6/2019 tarihinde reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde; Mahkemece verilen kararın usule ve hukuka uygun olduğu, kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığı belirtilmiştir.

12. Başvurucu, nihai kararı 24/7/2019 tarihinde öğrendikten sonra 20/8/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

13. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucu hakkında terör örgütüne üye olma suçlamasıyla soruşturma başlatılmış ve 24/5/2017 tarihli iddianame ile kamu davası açılmıştır. Başvurucu hakkındaki iptal davasında verilen ret kararının gerekçesinde yer alan ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından gerçekleştirilen yargılama sonucunda 24/12/2019 tarihinde başvurucunun FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan 7 yıl 15 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Söz konusu karara karşı gerçekleştirilen istinaf talebinin reddine 1/6/2021 tarihinde karar verilmiş olup dosya temyiz incelemesi aşamasında derdesttir.

IV. İLGİLİ HUKUK

14. İlgili hukuk için bkz. Tamer Mahmutoğlu [GK], B. No: 2017/38953, 23/7/2020, §§ 37-67; Özlem Kenan, B. No: 2018/25808, 7/4/2021, §§ 18-33; B.A.Y. [GK], B. No: 2019/19788, 5/7/2022, §§ 21-38.

15. 1136 sayılı Kanun'un "Avukatlığa kabulde engeller" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Aşağıda yazılı durumlardan birinin varlığı halinde, avukatlık mesleğine kabul istemi reddolunur :

a) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmak,

...

Adayın birinci fıkranın (a) bendinde yazılı cezalardan birini gerektiren bir suçtan kovuşturma altında bulunması halinde, avukatlığa alınması isteği hakkındaki kararın bu kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesine karar verilebilir.

Şu kadar ki, ceza kovuşturmasının sonucu ne olursa olsun avukatlığa kabul isteğinin geri çevrilmesi gereken hallerde, sonuç beklenmeden istek karara bağlanır."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

16. Anayasa Mahkemesinin 19/12/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

17. Başvurucu; kendisi ile aynı durumdaki kişilerin baro levhasına kayıt taleplerinin kabul edilmesine rağmen talebinin kabul edilmemesi nedeniyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini, avukatlık yapmasına engel olan kanun hükmünde kararnamelerin Anayasa'ya aykırı olduğunu iddia etmiştir. Haksız ve hukuksuz yere mesleğe alınmaması nedeniyle maddi ve manevi varlığının, yaşam ve çalışma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu son olarak avukat olarak çalışmasına bağlı olarak elde edeceği gelir ve maddi menfaatleri nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ifade etmiştir.

18. Bakanlık görüşünde; süreçte verilen kararlara, konuyla ilgili içtihada yer verilmiş ve başvurucu hakkında devam ettiği belirtilen kovuşturma sonucunda ilk derece mahkemesi tarafından mahkûmiyet kararı verildiği ve dosyanın temyiz aşamasında derdest bulunduğu vurgulanmıştır. Başvuruya konu olan kararın OHAL döneminde alınması nedeniyle inceleme esnasında Anayasanın 15. maddesinin de dikkate alınmasının faydalı olacağı ifade edilmiştir. Sonuç olarak Bakanlık görüşünde, başvurucunun özel hayata saygı hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda görüşte yer verilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü şartları dikkate alınarak bir inceleme yapılması gerektiği belirtilmiştir.

19. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında; hakkında verilen mahkûmiyet kararının hakkaniyete aykırı olduğunu ve Yargıtay tarafından bozulacağını, kendisi hakkında gerçekleştirilen işlemlerin OHAL dönemi bittikten sonra gerçekleştirildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca gerçekleştirilen müdahalenin açıkça kanuni dayanağının bulunmadığını, özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ifade etmiştir.

B. Değerlendirme

20. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

21. Anayasa’nın "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

“Herkes, özel hayatına ... saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ... gizliliğine dokunulamaz."

22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

23. Başvurucunun iddialarının baro levhasına yazılma talebinin reddine ilişkin Baro Yönetim Kurulu kararına karşı itirazının TBB tarafından reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğuna, dolayısıyla serbest avukatlık yapmasının engellenmesine ilişkin olduğu görülmüştür. Kişilerin mesleki hayatlarının onların özel hayatlarıyla sıkı bir ilişkisinin olduğu ve meslek hayatına yönelik tedbirlerin ya da müdahalelerin söz konusu olduğu dava süreçlerinde özel hayata saygı hakkının gündeme geldiği yadsınamaz. Bununla birlikte öncelikle bu tür işlemlerin mesleki hayata yönelik tedbirlerin ya da müdahalelerin hangi durumlarda özel hayat kapsamında görülmeye uygun olduğu veya başvuru konusu edilen uyuşmazlıkların hangilerinin bu bağlamda uygulanabilir kabul edileceği hususlarında ölçütler belirlenmesi ve bu ölçütler dikkate alınarak değerlendirmeler yapılması gerekmektedir (Tamer Mahmutoğlu, § 82).

24. Somut başvurunun da bu yönüyle ele alınması ve yapılacak değerlendirmeler neticesinde özel hayata saygı hakkının uygulanabilir olduğu sonucuna ulaşılması durumunda başvurucunun tüm iddialarının özel hayata saygı hakkı bağlamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmektedir.

1. Uygulanabilirlik Yönünden

25. Mesleki hayata yönelik bu tür tedbirlerin ya da müdahalelerin hangi durumlarda özel hayat bağlamında uygulanabilir olduğu hususunda belirlenen ölçütler Tamer Mahmutoğlu (aynı kararda bkz. §§ 84-96) kararında açıklanmıştır. Başvuru dosyası incelendiğinde başvurucunun mesleki hayatına yönelik müdahale özel hayata ilişkin herhangi bir nedene dayanmamaktadır. Bununla birlikte başvurucunun mesleğini yapmasının engellenmesinin onun özel hayatına ciddi şekilde etki ettiği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı görülmüştür. Zira başvurucu hakkındaki işlemlerin başkalarıyla mesleği çerçevesinde ilişki kurabilme ve geliştirebilme imkânının önemli ölçüde zayıflamasına, sosyal ve mesleki itibarını koruyabilmesi açısından ciddi sonuçlar doğurmasına yol açacağı anlaşılmıştır. Bu durum dikkate alındığında somut olayda anılan kararda belirtilen ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmadığı ve başvurucunun iddialarının bir bütün hâlinde, sonuca dayalı nedenlerle özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenebilir nitelikte olduğu değerlendirilmiştir.

2. Kabul Edilebilirlik Yönünden

26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Esas Yönünden

27. Özel hayata saygı hakkına yönelik negatif ve pozitif yükümlülükler arasındaki sınırların kesin biçimde tanımlanması ve birbirinden ayrılması her zaman mümkün değildir. Devlet için öngörülen negatif yükümlülükler, her durumda özel hayata saygı hakkına keyfî surette müdahaleden kaçınmayı gerekli kılar. Pozitif yükümlülükler de özel hayata saygı hakkının korunmasını ve bireyler arası ilişkiler alanında olsa da özel hayata saygının güvencelerini sağlamaya yönelik olaya özgü tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 32; Ömür Kara ve Onursal Özbek, B. No: 2013/4825, 24/3/2016, § 46; Tamer Mahmutoğlu, § 98).

28. Başvurucunun serbest avukatlık yapmasına engel olan ve TBB tarafından verilen kararın iptali amacıyla açılan davanın Mahkemece reddine karar verilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun özel hayatına yönelen müdahalenin kamu gücünü kullanan TBB ve mahkemelerce verilen kararlardan kaynaklandığı dikkate alındığında başvurunun devletin negatif yükümlülükleri bağlamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (Tamer Mahmutoğlu, § 99).

a. Müdahalenin Varlığı

29. Başvurucunun baro levhasına yazılması talebinin reddi yönünde tesis edilen idari işlemin yargı kararıyla hukuka uygun bulunması, söz konusu kararın Bölge İdare Mahkemesinin kararıyla kesinleşmesi ve bu suretle serbest avukatlık faaliyetinden alıkonulması nedeniyle başvurucunun özel hayata saygı hakkına TBB ve yargı makamları tarafından müdahalede bulunulduğu sonucuna ulaşılmıştır.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

30. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

31. Yukarıda belirlenen müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen şartlara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 20. maddesini ihlal edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama kriterlerine uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halil Berk, B. No: 2017/8758, 21/3/2018, § 49; Süveyda Yarkın, B. No: 2017/39967, 11/12/2019, § 32; Şennur Acar, B. No: 2017/9370, 27/2/2020, § 34; R.G. [GK], B. No: 2017/31619, 23/7/2020, § 82).

32. Anayasa Mahkemesi başvurucunun baro levhasına yazılma talebinin reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren benzer başvurularda kanunilik ilkesine ilişkin uygulanması gereken genel ilkeleri ortaya koymuştur (Tamer Mahmutoğlu §§ 103-108; Mehmet Çetinkaya ve D.K. [GK], B. No: 2018/27392, 15/4/2021 §§ 38-43; B.A.Y., §§ 53-58).

33. Anılan genel ilkeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi B.A.Y kararında; iptal davalarında idari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargısal denetiminin söz konusu işlemlerin tesis edildiği tarihteki duruma göre yapılması gerektiğini ifade etmiştir (B.A.Y., § 66). Anılan kararda TBB'nin karar verme aşamasında değerlendirmesinin söz konusu olamayacağı anlaşılan sonradan gelişmiş bir durumun itiraz incelemesinde gözetilmesinin mümkün olmadığı, ayrıca aksine bir yorumun anılan meslek kuruluşuna tanınan takdir yetkisini işlevsiz kılacağı belirtilmiştir (B.A.Y., § 66). Nihayet kararda en geç TBB'nin ısrar kararı tarihinde başvurucu hakkında avukatlık yapmasına engel suçlardan kesinleşmiş mahkûmiyet kararı veya ceza kovuşturması mevcut olmamasına rağmen ceza soruşturmasına ve karar tarihi itibarıyla kovuşturma olmasına dayanılarak Mahkeme tarafından idari işlemin iptaline karar verilmesinin kanuni dayanaktan yoksun olduğu sonucuna ulaşılmıştır (B.A.Y., § 69).

34. Bu bağlamda 1136 sayılı Kanun'un 5. maddesinin üçüncü fıkrasında, aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen suçlardan hakkında kovuşturma bulunanların baro levhasına yazılma taleplerinin kovuşturma sonuna kadar ertelenebileceği belirlenmiştir. Kovuşturma sonunda verilen beraat kararının kesinleşmesi ile, kişilerin mevzuattaki diğer şartların sağlanması hâlinde baro levhasına kayıt yaptırılabileceği açıktır. Bununla birlikte kovuşturma sonucunda verilecek mahkûmiyet kararının kesinleşmesi hâlinde ise baro kaydının silineceği 1136 sayılı Kanun'un 74. maddesinde emredici hüküm olarak düzenlenmiştir (B.A.Y., § 61).

35. Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; başvurucu hakkında FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan 24/5/2017 tarihinde kamu davası açılarak yargılamaya başlanıldığı anlaşılmaktadır. Adalet Bakanlığının TBB kararının yeniden görüşülmesi amacıyla geri gönderme yazısında başvurucu hakkında devam eden kovuşturma bulunduğunu belirttiği ve TBB'nin 5/1/2018 tarihli nihai kararında hakkında kovuşturmanın devam ettiğinden bahisle başvurucunun Baro Yönetim Kurulunun kararına karşı itirazının reddine karar verdiği görülmektedir (bkz. §§ 6-9). Bu itibarla başvurucu hakkındaki kovuşturmanın en geç TBB'nin nihai kararı öncesinde derdest olduğu ve TBB'nin de bu durumu nihai kararında dikkate aldığı açıktır.

36. Buradan hareketle 1136 sayılı Kanun'un 5. maddesinde "avukatlığa alınması isteği hakkındaki kararın kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesine karar verilebil[eceğinin]" düzenlendiği gözetildiğinde hakkında bazı suçlardan kovuşturma olanlarla ilgili olarak kanun koyucunun doğrudan bir yasak öngörmediği, bu konuda baroya ve nihayetinde onay mercii olarak TBB'ye takdir yetkisi verdiği açıktır (B.A.Y., § 64). Somut olayda ise TBB tarafından hakkındaki kovuşturmanın devam ettiği belirtilerek ve 1136 sayılı Kanun'un 5. maddesine dayanılarak, Baro tarafından verilen, başvurucunun baro levhasına yazılma talebinin uygun bulunmamasına yönelik karara karşı itirazın reddine karar verilmiştir. Netice itibarıyla başvurucunun baro levhasına kaydedilme talebinin reddedildiği anlaşılmaktadır. Yargılamayı gerçekleştiren mahkemelerce de başvurucu hakkında devam eden kovuşturma sebebiyle baro levhasına kaydedilmesi talebinin reddedilmesinin kanunen mümkün olup olmadığına yönelik bir gerekçeye yer verilmemiştir.

37. Sonuç olarak başvurucu hakkında kovuşturmanın devam etmesi durumunun 1136 sayılı Kanun'da yer alan baro levhasına yazılma talebinin reddi nedenlerinden biri olarak öngörülmediği anlaşılmaktadır. Öte yandan kişi hakkında devam eden bir kovuşturma bulunması durumunda ilgili baronun, levhaya yazılma talebinin kabulüne karar vermesi veya talep hakkında karar verilmesinin kovuşturma sonuna kadar bekletmesi yönünde takdir yetkisinin bulunduğu görülmektedir. Netice itibarıyla hakkında kovuşturma devam eden kişinin baro levhasına yazılma talebinin reddedilmesi yönünde baroya yetki veren bir kanuni düzenleme bulunmadığından, baronun başvurunun reddine karar vermesinin ve derece mahkemelerince başvurucu tarafından açılan davanın reddedilmesinin kanuni dayanaktan yoksun olduğu anlaşılmıştır.

38. Yukarıda yer verilen tespitler uyarınca başvuruya konu müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı anlaşıldığından söz konusu müdahale açısından diğer güvence ölçütlerine riayet edilip edilmediğinin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.

39. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

VI. GİDERİM

40. Başvurucu; ihlalin tespiti ile yargılamanın yenilenmesine, 100.000 TL maddi ve 200.000 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.

41. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

42. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 17. İdare Mahkemesine (E.2018/1058; K.2018/2518) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

F. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/12/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Zeynep Eren Bozoğlu [2.B.], B. No: 2019/29332, 19/12/2023, § …)
   
Başvuru Adı ZEYNEP EREN BOZOĞLU
Başvuru No 2019/29332
Başvuru Tarihi 20/8/2019
Karar Tarihi 19/12/2023

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, başvurucunun baro levhasına yazılma talebinin reddine karar verilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı KHK-İHRAÇ (OHAL tedbiri, hakim-savcı dışındaki kamu personeli) İhlal Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 1136 Avukatlık Kanunu 1
2
5237 Türk Ceza Kanunu 257
53
6
1136 Avukatlık Kanunu 157
156
153
141
138
136
134
110
76
74
72
62
57
10
9
8
5
KHK 670 Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 2
679 Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 1
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi