logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Muharrem Çiçek [2.B.], B. No: 2019/29479, 17/11/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUHARREM ÇİÇEK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/29479)

 

Karar Tarihi: 17/11/2022

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Kemal ÖZEREN

Başvurucu

:

Muharrem ÇİÇEK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, tıbbi ihmal sonucu zarara uğranıldığından bahisle açılan tam yargı davasında hükmedilen tazminat miktarının yetersiz olması nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu 22/7/2015 tarihinde karın ağrısı şikâyetiyle Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesine (Hastane) başvurmuş, safra kesesinde taş olduğu teşhisiyle aynı gece Hastaneye yatırılmıştır. Ertesi gün başvurucuya stajyer hemşire tarafından enjeksiyon uygulanmış ve başvurucu, ince bağırsak nekrozundan ameliyat edilmiştir. Narkozun etkisinin geçmesinden sonra başvurucunun sağ bacağında uyuşma ve yanma şikâyeti üzerine yapılan muayenede sağ bacak sinirlerinin ağır derecede tahrip olduğu anlaşılmıştır. Akabinde Şanlıurfa Mehmet Akif İnan Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulu tarafından düzenlenen raporda başvurucunun siyatik sinir hasarı ile %40 oranında engelli kaldığı tespit edilmiştir.

3. Başvurucunun zararının karşılanması talebiyle idareye yaptığı başvuru zımnen reddedilmiştir. Bunun üzerine başvurucu 250.000 TL manevi, fazlaya ilişkin kısmı saklı kalmak üzere 100 TL maddi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istemiyle tam yargı davası açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu, tıbbi ihmal nedeniyle sağ ayağının malul kaldığını, sosyal ve iş hayatında maddi ve manevi zarara uğradığını vurgulamıştır. Diyarbakır 3. İdare Mahkemesi (Mahkeme) tarafından yargılama safahatında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunca (ATK) düzenlenen 28/7/2017 tarihli raporda enjeksiyonun yanlış yere yapıldığını gösteren tıbbi belge bulunmadığı, enjeksiyon doğru yere yapılmış olsa dahi bu durumun sinire zarar verebileceği belirtilerek enjeksiyonu uygulayan kişiye kusur atfedilemeyeceği sonucuna varılmıştır. Mahkeme 8/11/2017 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde ATK raporuna atıfta bulunarak somut olayda hizmet kusuru bulunmadığı ifade edilmiştir.

4. Başvurucu tarafından bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf dilekçesinde başvurucu dava dilekçesindeki beyanlarına ilaveten enjeksiyon öncesinde aydınlatılmış onamının alınmadığını ifade etmiştir. Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi 30/3/2018 tarihinde başvurucunun talebini kısmen kabul ederek Mahkeme kararının kaldırılmasına ve başvurucuya 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; sorumlu personel hakkında görevi ihmal nedeniyle soruşturma yapılmasına karar verildiğinden bahsedilmiş, somut olayda maddi gerçeğe hiçbir zaman ulaşılamayacağı gerekçesiyle sağlık hizmetinin sunumundaki bu eksikliğin sonuca etkisi olmasa da başvurucunun yaşadığı elem ve kederin tazmin edilmesi gerektiği belirtilmiştir.

5. Başvurucu bu kararı temyiz etmiştir. Danıştay Onuncu Dairesi 13/5/2019 tarihinde Bölge İdare Mahkemesi kararının gerekçeli şekilde onanmasına karar vermiştir. Danıştayın gerekçesinde başvurucuya yapılan enjeksiyondan önce risklerin anlatılıp başvurucudan yazılı onamın alınmamış olması ve başvurucunun aydınlatılma ve onay verme hakkının elinden alınması sebebiyle yürütülen sağlık hizmetinin gereği gibi işletilmediği hususunun başvurucuda endişe ve üzüntüye yol açacağı vurgulanmıştır.

6. Başvurucu nihai hükmü 23/7/2019 tarihinde öğrendikten sonra 20/8/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

8. Başvurucu, kendisine uygulanan yanlış tedavi sonucunda bacağında hasar kaldığını ve sekel duruma düştüğünü, düzenlenen bilirkişi raporunun baştan savma düzenlendiğini ve idarenin kusurunu gizlemeye yönelik hazırlandığını belirtmiştir. Bununla birlikte başvurucu Hastaneye başvurması sonucunda malul kaldığını, geçimini sağlamak konusunda zorlandığını ve takdir edilen tazminat miktarının yetersiz olduğunu ifade etmiştir. Öte yandan başvurucu hangi temel hakkının ihlal edildiğine yönelik bir iddia ve açıklamada bulunmamıştır. Adalet Bakanlığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi içtihadı ile somut olayın kendine özgü koşulları gözönüne alınarak değerlendirme yapılması gerektiği görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

9. Başvuru, Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında incelenmiştir.

10. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında devlet, ister kamu isterse özel sağlık kuruluşları tarafından yerine getirilsin sağlık hizmetlerini hastaların maddi ve manevi varlıklarının korunmasına yönelik gerekli tedbirlerin alınabilmesini sağlayacak şekilde düzenlemek zorundadır. Delillerin değerlendirilmesi veya hukuk kurallarının yorumu açıkça keyfî olmadığı veya bariz bir takdir hatası içermediği sürece yargı makamlarının görevidir. Ancak kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının gerektirdiği usul yükümlülüklerinin yerine getirilip getirilmediğinin her somut olayın kendine özgü koşulları altında denetlenmesi gerekmektedir. Bu çerçevede yargı makamlarının Anayasa’nın 17. maddesinin gerekliliklerine uygun ve özenli bir inceleme yapılıp yapılmadığı incelenmelidir.

11. Somut olayda başvurucu 250.000 TL manevi, fazlaya ilişkin kısmı saklı kalmak üzere 100 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur. Bölge İdare Mahkemesi ise başvurucuya 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir. Öte yandan Danıştay tarafından Bölge İdare Mahkemesinin kararı, gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanmıştır. Bu bağlamda derece mahkemelerince yapılan yargılamada tıbbi ihmal iddialarının araştırılması ve durumun açıklığa kavuşturulması için alınan uzman bilirkişi raporunda yeterli somut bulgu ve tespitlere yer verilerek başvurucunun iddialarının ayrıntılı bir biçimde tartışıldığı ve karşılandığı görülmektedir. Yürütülen yargılama sonucunda başvurucunun aydınlatılma ve onay verme hakkının elinden alınması sebebiyle yürütülen sağlık hizmetinin gereği gibi işletilmediği gerekçesiyle başvurucuya manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.

12. Bununla birlikte başvurucu, bireysel başvuru formunda kendisine yapılan enjeksiyon öncesi aydınlatılmış onamının alınmamasına ya da bu onamın aynı zamanda maddi tazminat ödenmesini gerektireceğine yönelik herhangi bir şikâyette bulunmamış, hükmedilen tazminat miktarının yetersiz olduğundan yakınmıştır. Bu bağlamda tazminatın nasıl hesaplanacağı konusu hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin bir mesele olarak derece mahkemelerinin takdirindedir. Bariz takdir hatası veya keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesinin derece mahkemesinin bu takdirine müdahale etmesi mümkün değildir. Somut olayda ise derece mahkemesince hükmedilen manevi tazminat miktarının keyfî veya bariz takdir hatası içerdiği hususunda herhangi bir kanaate ulaşılamamıştır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Fatma Kılıç ve İbrahim Haldız, B. No: 2017/37387, 21/4/2021, § 39).

13. Ayrıca yargılama sürecinde avukat tarafından temsil edilen başvurucunun bilirkişi raporuna ve kararlara karşı kanuni yollara başvurabildiği ve bu surette meşru çıkarlarının korunması için söz konusu davaya gerekli olduğu ölçüde etkili katılımının sağlandığı, dava dosyasını inceleyip ayrıca bilgi ve belge sunabildiği, toplanan delillerden haberdar edildiği anlaşılmaktadır.

14. Sonuç olarak uyuşmazlığın çözümü için esaslı olan iddiaların derece mahkemelerince Anayasa'nın 17. maddesinin gerektirdiği özen ve derinlikte incelendiği anlaşılmaktadır. Somut olay bakımından kamu makamlarınca pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmediği söylenemeyeceğinden kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edilmediği açıktır.

15. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 17/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Muharrem Çiçek [2.B.], B. No: 2019/29479, 17/11/2022, § …)
   
Başvuru Adı MUHARREM ÇİÇEK
Başvuru No 2019/29479
Başvuru Tarihi 20/8/2019
Karar Tarihi 17/11/2022

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tıbbi ihmal sonucu zarara uğranıldığından bahisle açılan tam yargı davasında hükmedilen tazminat miktarının yetersiz olması nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı Tıbbi ihmal-Tıbbi uygulamalar Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi