Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Büyük [1.B.], B. No: 2019/29610, 9/1/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET BÜYÜK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/29610)

 

Karar Tarihi: 9/1/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Eren Can BENAKAY

Başvurucu

:

Mehmet BÜYÜK

Vekili

:

Av. Muhammet KAÇAR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, güvenlik görevlisi olarak çalışan başvurucunun güvenlik kartının iptali nedeniyle iş sözleşmesinin feshedilmesi üzerine açtığı işe iade davasında davanın sonucuna etkili iddianın kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/8/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Hukuk Yargılamasına İlişkin Süreç

6. Başvurucu 13/5/2006 tarihinden itibaren çeşitli taşeron şirketler bünyesinde Rize Devlet Hastanesinde (Hastane) güvenlik görevlisi olarak çalışmakta iken 21/11/2016 tarihinde başvurucunun iş sözleşmesi feshedilmiştir.

7. Başvurucu, feshin geçersizliğinin tespitine ve işe iadesine karar verilmesi talebiyle 2/11/2017 tarihinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde, savunması alınmaksızın iş akdinin feshedildiğini belirtmiş; hangi gerekçe ile iş akdinin feshedildiğini bilmemekten yakınmıştır. Ortada fesih nedeni yokken iş akdinin feshedildiğini ileri sürmüş; herhangi bir terör örgütü ile bağlantısının bulunmadığını ifade etmiştir.

8. Rize İş Mahkemesi (Mahkeme) 31/1/2019 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Dosya incelendiğinde; İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün 19/10/2016 tarih ve 124 sayılı yazıları ile özel güvenlik hizmetinin kamu güvenliğini tamamlayıcı mahiyette olması nedeniyle bu sektörde çalışanların FETÖ/ PDY terör örgütü ile irtibatlı ve irtisaklı olup olmadığının il emniyet müdürlükleri tarafından gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, araştırma neticesinde terör örgütüne bağlantısı tespit edilenler hakkında gerekli işlemlerin başlatılması, kimlik kartlarının ve çalışma izinlerinin iptal edilmesinin istendiği, yine İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün 08/11/2016 tarih ve 164269 sayılı yazılarının ekinde davacının 'arttıran Bank Asya hesabının bulunması' tespit edildiğinden özel güvenlik kimlik kartının 17/10/2017 tarih ve 2017/9 sayılı işlemi ile iptal edildiği görülmüştür.

Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; Feshin geçerli olup olmadığının fesih tarihine göre belirlenmesi gerektiği, Rize Valiliği Özel Güvenlik Komisyonunun kararı ile davacının güvenlik kartının ve çalışma izin belgesinin fesih tarihinde iptal edilmiş olduğu, dava dışı idare tarafından yapılan idari işlem mahiyetindeki bu iptal işlemini davalıların fesih tarihi itibariyle denetleme imkan ve görevlerinin bulunmadığı, özel güvenlik çalışması ile özel güvenlik kimlik kartı iptal edilen davacının bu çalışma izni ve güvenlik kimlik kartı olmadan çalışmasının mümkün bulunmadığı, fesih tarihinde dava dışı idarenin idari işlemi nedeniyle davacıyı çalıştırma imkanı bulunmayıp, davalılarca fesih işleminin fesih tarihi itibariyle geçerli olarak kabul edilmesi gerektiği, yapılan feshin fesih tarihi itibariyle geçerli olduğu ve işe iade davasında geçerli feshin ispatının yeterli olduğu ile davalı tarafça geçerli feshin ispat edildiği kabul edilmekle davanın reddine karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."

9. Başvurucu, karara karşı 15/3/2019 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde dava dilekçesinde belirttiği hususları tekrar ettikten sonra özel güvenlik kartının iptal edilmesi işlemine karşı açtığı Rize İdare Mahkemesi nezdindeki iptal davasının derdest olduğunu ve bu davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini söylemiştir.

10. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 5/7/2019 tarihinde istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir.

11. Nihai karar başvurucuya 28/7/2019 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 15/8/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İdari Yargılamaya İlişkin Süreç

12. Başvurucunun Bank Asya hesabı olduğu iddiasıyla Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) aidiyeti, bu örgütle iltisakı ve irtibatı olduğu değerlendirilmiş ve özel güvenlik kimlik kartı 17/10/2017 tarihinde iptal edilmiştir. Başvurucu, söz konusu işlemin iptali talebiyle 27/11/2017 tarihinde iptal davası açmıştır.

13. Rize İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) 11/4/2018 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararda, başvurucunun polis sorumluluk bölgesinde aktif olarak çalışan özel güvenlik görevlilerinden olup FETÖ/PDY'ye aidiyeti, bu örgütle iltisakı ve irtibatı tespit edilen kişilerin yer aldığı listede isminin olduğu belirtilmiştir. Bunun yanı sıra artan Bank Asya hesabının bulunması nedeniyle özel güvenlik kimlik kartının iptaline ilişkin dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu ifade edilmiştir.

14. Başvurucu, karar karşı 21/5/2018 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

15. Samsun Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 22/2/2019 tarihinde istinaf başvurusunu reddetmiştir.

16. Başvurucu, karara karşı 9/4/2019 tarihinde temyiz yoluna başvurmuş olup Danıştay Onuncu Dairesinin 3/10/2023 tarihli kararıyla Bölge İdare Mahkemesinin kararı bozulmuş olup yargılama halen derdesttir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Mevzuat Hükümleri

17. İlgili mevzuat için bkz. Berrin Baran Eker [GK], B. No: 2018/23568, 2/7/2020, §§ 20-25.

B. Yargıtay Kararları

18. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 22/10/2007 tarihli ve E.2007/16878, K.2007/30923 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Davalı işveren, davacının geçmişten gelen sabıkası ve özellikle yasadışı örgütle bağlantısı nedeni ile güvenlik önlemi olarak iş sözleşmesini feshetmiştir. Bu fesih Alman Hukukunda ve Alman Federal Mahkemelerinde şüphe feshi olarak adlandırılmaktadır. Böyle bir fesihte, işverenin işçisine karşı duyduğu şüphe, aralarındaki güven ilişkisinin zedelenmesine yol açmaktadır. İşverenden katlanması beklenemeyecek bir şüpheden dolayı, işçinin iş ilişkisinin devamı için gerekli olan uygunluğu ortadan kalktığından, güven ilişkisinin sarsılmasına yol açan şüphe, işçinin kişiliğinde bulunan bir sebeptir. Ciddi, önemli ve somut olayların haklı kıldığı şüphe, güven potansiyeline sahip olmaksızın ifa edilemeyecek iş için işçinin uygunluğunu ortadan kaldırdığından, şüphe feshi, işçinin yeterliliğine ilişkin fesih türü olarak gündeme gelecektir. Davacının geçmişte yasadışı örgüt üyesi olması, davacının görev yaptığı bölgede terör olaylarının artması ve demiryolu ulaşımının da hedefte bulunması, davalı işveren açısından iş ilişkisinin devamı için gerekli olan güvenin sarsıldığı, elverişli objektif olay ve vakıalara dayanan güçlü bir şüphenin bulunduğu anlamına gelmektedir. Davacının iş sözleşmesinin feshinin geçerli nedenle yapıldığı kabul edilmelidir. Davanın reddi yerine yazılı şekilde kabulü hatalıdır."

19. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15/11/2018 tarihli ve E.2015/22-2715, K.2018/1720 sayılı kararı şöyledir:

"...şüphe feshinin söz konusu olabilmesi için iş ilişkisinin devamı için gerekli olan güveni yıkmaya elverişli, objektif olay ve vakıalara dayanan güçlü bir şüphe mevcut olması ve ayrıca olayın aydınlatılması için işverenin kendisinden beklenebilecek bütün çabaları göstermesine karşın eylemin gerçekleştiğinin kanıtlanamaması gerektiğinden, somut uyuşmazlıkta davacının sabit olan, doğruluk ve bağlılığa uymayan nitelikteki eyleminin şüphe feshi teşkil etmediği de açıktır..."

20. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 3/10/2018 tarihli ve E.2018/10430, K.2018/20956 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...

Yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde değerlendirme yapılacak olursa, somut olayda davacının iş sözleşmesinin feshi ile ilgili yasal dayanakların 4857 sayılı İş Kanunu ile birlikte Bakanlar Kurulu kararı ile ülke genelinde ilan edilen Olağanüstü Hal kapsamında çıkartılan kanun hükmünde kararnameler olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Söz konusu kararnamelerin iş sözleşmesi ile çalışan işçilere yönelik hükümleri incelendiğinde, gerek 667 sayılı KHK’nin 4. maddesi gerekse 673 sayılı KHK’nin 7. maddesinde bu kanun hükmünde kararnameler kapsamında iş sözleşmesi feshedilen işçilerin bir daha yeniden doğrudan veya dolaylı olarak eski işinde veya benzer işlerde görevlendirilemeyecekleri, bunların işe iadesinin mümkün olmadığı şeklinde emredici nitelikte düzenlemelerin yer aldığı görülecektir. Bu yasal düzenlemelerin nitelik itibariyle, kamu düzenine ilişkin ve açıkça emredici nitelikte olduğu değerlendirildiğinde, açılacak davalarda taraflarca hazırlama ilkesine üstünlük tanınamayacağı göz önüne alınmalıdır. Bu itibarla, ilgili kanun hükmünde kararnameler kapsamındaki fesihlere ilişkin olarak açılan işe iade davalarında, taraflarca hazırlama ilkesi yerine istisnai nitelikteki kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulanması gerekmektedir.

Buna göre görülmekte olan davada, sözleşmenin feshine dayanak bilgi ve belgelerin mahkemece resen araştırılması gerekmekte ise de, dosyada sadece Erzurum Cumhuriyet Baş Savcılığına davacı hakkında soruşturma veya kovuşturma olup olmadığı yönünde yazılan yazı cevabi ile yetinildiği, bu yönde başkaca bir araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır. Davacının iş sözleşmesinin feshine dayanak objektif değerlendirmelerin neler olduğu, hangi bilgi ve belgelerin feshe gerekçe yapıldığı davalı bankadan sorularak; bunun yanında resen araştırma ilkesi kapsamında davacı hakkında mevcut ise adli ya da idari soruşturma evrakları, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın Terörle Mücadele, Kaçakçılık, Organize Suçlar ve İstihbarat ile ilgili birimlerinden ve Bilgi Teknolojileri Kurumu’ndan getirtilmeli, varsa davacı ile ilgili bilgi ve belgeler ile yine Bank Asya nezdinde açılmış mevduat hesapları, hesap hareketleri ve bankacılığa ilişkin işlemler olup olmadığı sorulmalı, tüm bilgi ve belgeler değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır. Eksik incelemeyle yazılı gerekçe ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davacının davasının kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirir."

21. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 26/11/2018 tarihli ve E.2018/11097, K.2018/25472 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Taraf iradesine öncelik verilmesi sadece davanın açılmasında değil, yargılama sırasında taraflara ait bir çok usul işleminde de kendisini gösterir...Yani, yargılamada esas olan, dava malzemelerinin taraflarca toplanması ve mahkemeye sunulması olarak tanımlayabileceğimiz 'taraflarca hazırlama (getirilme) ilkesi' dir. Bu ilkenin geçerli olduğu davalarda, dava malzemelerinin mahkemeye tam olarak getirilmemesinin sorumluluğunu taraflar üstlenmiş olup; hakim, kural olarak tarafların ileri sürmediği vakıaları ve belirli bir delili kendiliğinden araştıramaz ve taraflara hatırlatamaz. Diğer yandan, kamu düzenini ilgilendiren davalarda, irade serbestisinin ve taraf iradesine tanınan üstünlüğün bir sonucu olan 'taraflarca hazırlama ilkesi' yerine, kendiliğinden (resen) araştırma ilkesinin uygulanması esastır. Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda; hâkim, davanın ispatı için gereken bütün delillere kendiliğinden başvurur; taraflar da yargılama bitinceye kadar delil gösterebilirler. Bu davalarda bir bakıma, dava ile ilgili olguların hazırlanmasında, tarafların yanında, hakimin de görevli olması söz konusudur.

Bu açıklamalar karşısında kamu ya da özel hukuk tüzel kişiliği de olsa işçinin terör örgütleri ile irtibatının bulunması halinde bu durumun hem kamu güvenliğini hem de özel güvenliği tehdit edeceği açıktır. Bu nedenle davalı tarafın cevap dilekçesi ile davacının iş akdinin .../... bağlantısı bulunduğuna dair kuvvetli şüphe duyulması sebebi ile feshedildiğini belirttiği görülmekle; eldeki davada taraflarca hazırlama ilkesi yerine istisnai nitelikteki kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulanması gerekmektedir."

22. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 5/7/2018 tarihli ve E.2018/3181, K.2018/14806 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Somut uyuşmazlıkta davacının iş sözleşmesinin 15.07.2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişimi sonrası illegal yapılarla ilişki içinde olan emir talimat alanlarla ilgili her türlü takibat soruşturma ve kovuşturma başlatıldığı bu kapsamda kuruma ulaşan bilgiler ışığında 22.07.2016 tarihinde 4857 sayılı İş Kanunu'nun 25/II. maddesi kapsamında sonlandırıldığı bildirilerek feshedilmiştir.

Davalı Belediye fesih bildiriminde davacının illegal yapılarla ilişki içerisinde olduğunun değerlendirmesi kapsamında davacının darbe girişimi öncesi ve sonrası bir kısım sosyal medya paylaşımlarını sunmuşsa da ilgili sosyal medya paylaşımlarında hakaret, tehdit içeren bir ifade olmadığı, davacının eleştiri kapsamında kendi düşüncelerini açıkladığı, davacı hakkında adli yönden herhangi bir terör soruşturması bulunmadığı gibi davalı Kurum içi idari bir soruşturmasının da bulunmadığı, davacının ... irtibatının bulunduğunun kanıtlanmadığı, Anayasa’nın 25. maddesi ve siyasi görüşün fesih için geçerli sebep oluşturmayacağına dair 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesinin 3. fıkrasının d bendi dikkate alındığında davacının iş sözleşmesinin feshinin geçerli nedene dayanmadığı açık olduğundan davanın kabulü yerine reddi hatalıdır.

4857 sayılı İş Yasasının 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir."

23. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 21/9/2017 tarihli ve E.2017/36442, K.2017/18738 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Somut olayda, veri kayıt personeli olarak çalışan davacının iş sözleşmesi, 20/07/2016 günü anayasal düzeni bozucu darbe girişimi ile ilgili olarak sosyal medyada devlet ve hükümet aleyhine yazılı ve görsel paylaşımlar yapması nedeniyle Sağlık Bilimleri Üniversitesi... Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından Hastane Yöneticisi, Baştabip Yardımcısı, İdari ve Mali İşler Müdür Yardımcıları ile Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü imzasıyla diğer davalı ...'ne gönderilen 19/07/2016 tarih ve 3 sayılı kararı gereği feshedildiği, sosyal medya paylaşımlarının dosyada belgelendiği dikkate alındığında, davacının dosyaya sunulan sosyal medya paylaşımları içeriğinde eleştiri sınırlarını aştığı, paylaşımlar içeriğine göre davalı işverenin iş ilişkisini sürdürmesi beklenemeyeceği, güvenin yıkılması veya ağır biçimde zedelenmesi nedeniyle işverenden katlanması beklenemeyecek bir şüpheden dolayı iş sözleşmesinin feshedildiği kanaatine varılmaktadır. Zira en azından artık iş ilişkisinin sürdürülmesinin davalı-işveren açısından önemli veya makul ölçüler içerisinde beklenemeyeceği, bu durumda 4857 sayılı Kanun'un 19. maddesi gerekçesi ve 158 sayılı İLO sözleşmesinin 7. maddesi uyarınca işverenden savunma almasının beklenemeyeceği ve işveren feshinin geçerli nedene dayandığı kabul edilmelidir."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Anayasa Mahkemesinin 9/1/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

25. Başvurucu, feshin geçerli bir nedene dayanmadığını, yazılı bildirim yapılmadığını ve kendisine savunma hakkının tanınmadığını ifade etmiştir. Hukuka aykırı olarak çalışma kartına el konulmasına rağmen söz konusu durum Mahkeme tarafından değerlendirilmeksizin, haksız ve hukuka aykırı olarak davanın reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

26. Bakanlık görüşünde, başvuranın özel güvenlik görevlisi kimlik kartının ilgili kurum tarafından iptal edilmesi ve işveren kurumda çalışmasının uygun bulunmadığı gerekçesiyle iş sözleşmesinin feshedildiği ve derece mahkemelerince, şüphe feshinin hukuka uygun olduğuna karar verildiği ifade edilmiştir. Hukuk kurallarını yorumlama yetkisinin derece mahkemelerine ait olduğu, derece mahkemelerinin iş hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklarda hangi nedenlerin haklı ve geçerli fesih nedeni oluşturduğuna ilişkin yorum ve değerlendirmesinin mevzuata uygun olup olmadığını denetlemenin Anayasa Mahkemesinin görevinde olmadığı ileri sürülmüştür.

2. Değerlendirme

27. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucunun temel iddiası, fesih işleminin geçerli bir nedeninin olmamasıdır. Bu nedenle başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

30. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı maddi adaleti değil şeklî adaleti temin etmeye yönelik güvenceler içermektedir. Bu bakımdan adil yargılanma hakkı davanın taraflardan biri lehine sonuçlanmasını garanti etmemektedir. Adil yargılanma hakkı temel olarak yargılama sürecinin ve usulünün hakkaniyete uygun olarak yürütülmesini teminat altına almaktadır (M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 80).

31. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü -kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde- diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bağlamda Anayasa’nın bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Vedat Benli, B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30).

32. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Derece mahkemeleri, dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini makul şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Bu gerekçelerin oluşturulmasında açıkça bir keyfîlik görüntüsünün olmaması ve makul biçimde gerekçe gösterilmesi hâlinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemez (İbrahim Ataş, B. No:2013/1235, 13/6/2013, § 23).

33. Makul gerekçe davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır. Zira tarafların o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olan bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur (İbrahim Ataş, § 24).

34. Kararların gerekçeli olması, davanın taraflarının mahkeme kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven duymalarını sağladığı gibi tarafların kanun yoluna etkili başvuru yapmalarını mümkün hâle getiren en önemli faktörlerdendir. Gerekçesi bilinmeyen bir karara karşı gidilecek kanun yolunun etkin kullanılması mümkün olmayacağı gibi bahsedilen kanun yolunda yapılacak incelemenin de etkin olması beklenemez (Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, § 34).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

35. Somut olayda başvurucunun iş sözleşmesi, özel güvenlik görevlisi kimlik kartının ilgili kurum tarafından iptal edilmesi ve işveren kurumda çalışmasının uygun bulunmadığı gerekçesiyle feshedilmiştir. Başvurucu, feshin geçersizliği ve işe iade talebiyle dava açmıştır. Mahkeme, başvurucunun özel güvenlik kimlik kartının artan Bank Asya hesabının bulunması nedeniyle iptal edildiğini belirttikten sonra başvurucunun güvenlik kimlik kartı olmadan çalışmasının mümkün olmadığını ifade etmiştir. Bu nedenle fesih işleminin fesih tarihi itibarıyla geçerli olarak kabul edilmesi gerektiğini söylemiştir.

36. Özel güvenlik kimlik kartının iptal edilmesi işlemine karşı açılan davada İdare Mahkemesi, başvurucunun FETÖ/PYD'ye aidiyeti, bu örgütle iltisakı ve irtibatı tespit edilenlerin yer aldığı listede isminin yer almasının yanı sıra başvurucunun artan Bank Asya hesabının bulunması nedeniyle işlemin hukuka uygun olduğunu belirtmiştir.

37. Benzer uyuşmazlıklar yönünden Yargıtay içtihadında, şüphenin işçinin kişiliğinden kaynaklanan bir sebebe dayanması, bu sebebin de ciddi, önemli ve somut nitelikte objektif olay ve vakıalar ile desteklenmesi gerektiği açıklamıştır. Aksine bir yorum, hukuk devletinin bir gereği olan hukuki güvenlik ilkesine aykırı şekilde keyfî uygulamalara sebebiyet verebileceği için bu içtihadın göz önünde bulundurulması gerekir.

38. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir (AYM, E.2013/39, K.2013/65, 22/5/2013). Bu noktada gerekçeli karar hakkının hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerinin tesisinde önemli bir araç olarak işlev gördüğünü söylemek gerekir. Zira kişiler ancak gerekçeli karar vasıtasıyla somut olayın hukuk kuralları karşısında nasıl konumlandırıldığını öğrenebilmekte ve buna karşı etkili bir savunma geliştirme imkânı bulabilmektedir.

39. Derece mahkemelerince gerçekleştirilen araştırma ve incelemeler neticesinde tespit edilen hususların hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini temin edecek ve keyfî uygulamaların önüne geçecek şekilde somut olayın özelliği dikkate alınarak gerekçeli kararda ortaya konulması gerekir. Bu kapsamda sadece şeklî anlamda bir gerekçenin varlığı yeterli değildir; aynı zamanda gerekçenin ilgili ve yeterli olması şartı aranmaktadır. Buna göre mahkemelerin dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini ortaya koyması zorunludur.

40. Yargıtay, şüphe feshi kapsamında açılan davalarda taraflarca hazırlama ilkesine üstünlük tanınamayacağını belirtmiştir. Bu kapsamda mahkemelerden beklenen, öncelikle işveren kurumun niteliği ile sözleşmesi feshedilen işçinin burada hangi pozisyonda çalıştığı, işinin mahiyeti ve öneminin ne olduğu hususlarının belirlenmesidir. Zira şüpheyi doğuran olay yahut durum, farklı pozisyonlarda çalışan kişiler yönünden farklı değerlendirme yapmayı gerektirebilmektedir. Bunun yanı sıra şüphe feshini doğuran durum veya olayın/vakıa -Yargıtay içtihadında da değinildiği gibi- doğrudan işçinin şahsından kaynaklanmalı, millî güvenliği tehdit eden yapı veya oluşum ile işçi arasında güncel ve kişisel bir bağlantıyı ortaya koyabilecek nitelikte olmalıdır. Yine bu noktada derece mahkemelerince söz konusu bağlantının nasıl kurulduğunun detaylı bir şekilde gerekçelendirilmesi, keyfîliğin önüne geçilebilmesi adına önemlidir. Söz konusu kriterlerin -özellikle millî güvenlik ile ilgili hususlarda- esnek değerlendirilebileceği düşünülse dahi bu durumda da makul ve hakkaniyetli bir şekilde mevzu ele alınmalı, hem işçi yönünden hem işveren yönünden adil bir denge kurulmalıdır.

41. Anayasa Mahkemesinin İrfan Şen (B. No: 2019/39177, 11/1/2023) kararına konu olayda başvurucu, özel güvenlik görevlisi olarak işçi statüsünde çalışmakta iken başvurucunun özel güvenlik kimlik kartı ve çalışma izni iptal edilmiş; daha sonra buna istinaden iş sözleşmesi feshedilmiştir. Başvurucu, özel güvenlik kimlik kartının iptal edilmesine karşı iptal davası açmıştır. İdare mahkemesi öncelikle işlemin yürütmesinin durdurulmasına, daha sonra ise iptaline karar vermiştir. Başvurucu, aynı zamanda idari yargı süreci devam ederken işveren aleyhine ayrıca tespit ve işe iade davası açmıştır. İş mahkemesi başvurucunun işe iadesine karar vermesine rağmen Bölge Adliye Mahkemesi davayı reddetmiştir. Kararda, özel güvenlik kartının iptal edilmesine dair işlemin yürütmesi durdurulmuş olsa dahi işverence fesih işleminin yapıldığı tarih itibarıyla başvurucunun silahlı-silahsız özel güvenlik belgesi iptal edildiğinden şirketten başvurucuyu güvenlikçi olarak istihdam etmesinin beklenemeyeceği ifade edilmiştir (İrfan Şen, §§ 6-21). Anayasa Mahkemesi iptal davası ile işe iade davası arasında doğal ve rasyonel bir bağlantının bulunduğunu, söz konusu yargılamalardan çıkacak kararların uyumlu olmasının icrai noktada önem arz ettiğini vurgulamıştır. İdare mahkemesince verilen iptal kararı ile geriye dönük olarak hukuka aykırı işlem ortadan kalkmasına rağmen Bölge Adliye Mahkemesi söz konusu idari işlemi feshin yapıldığı tarih itibarıyla geçerli kabul ederek hukuk âleminde birbirinden farklı kararlar ortaya çıktığını söylemiştir. Farklı kararlar çıkmasına bağlı olarak da yargılamanın hakkaniyetinin zedelendiği kanaatine varmış, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (İrfan Şen, § 55).

42. Anayasa Mahkemesinin İslam Ekin (B. No: 2018/20020, 11/5/2023) kararına konu olayda başvurucu, özel güvenlik görevlisi olarak çalışmaktayken telefonunda Bylock programının yüklü olması nedeniyle FETÖ/PDY ile irtibatı olduğu tespit edildiğinden bahisle başvurucunun özel güvenlik kimlik kartı ve çalışma izni iptali edilmiş; sonrasında işveren tarafından iş akdi feshedilmiştir. Başvurucu öncelikle işe iade davası açmıştır. İş mahkemesi davayı reddetmiştir. Kararda, kimlik kartı ve dolayısıyla çalışma izni olmayan kişinin özel güvenlik görevlisi olarak çalışmasının mümkün olmadığı ifade edilmiştir. Karara karşı yapılan istinaf başvurusu esastan reddedilmiştir. Başvurucu hakkında başlatılan ceza soruşturması takipsizlikle sonuçlanmıştır. Kararda, başvurucunun adına kayıtlı telefon numarasını başkasının kullandığı, kullanan kişi hakkında başlatılan ceza yargılamasında söz konusu hususu itiraf ettiği ifade edilmiştir. Başvurucu, işe iade davasından sonra güvenlik kartının iptal edilmesine yönelik işleme karşı iptal davası açmıştır. İdare mahkemesi davayı reddetse de bölge idare mahkemesi işlemin iptaline karar vermiştir. Kararda başvurucu hakkında yürütülen ceza soruşturmasının takipsizlik ile sonuçlandığı bilgisine yer verilmiştir. Başvurucunun üzerine kayıtlı telefon numarasını başka bir şahsın kullandığı söylenmiştir (İslam Ekin, §§ 5-23). Anayasa Mahkemesi başvurucu hakkında işvereni şüphe feshine götüren olgunun ByLock tespiti olduğunu ifade etmiştir. Başvurucunun işe iade davası görülmekte iken telefon hattını başkasının kullanıldığına, ByLock uygulamasını aynı kişinin indirdiğine dair mahkeme huzurunda verdiği beyanını iş mahkemesine ibraz etmiş ve idari yargı sürecinin bekletici mesele yapılmasını talep ettiği bilgisine yer vermiştir. Buna rağmen derece mahkemeleri tarafından başvurucunun ByLock kullanmadığı yönündeki somut birtakım verilerle desteklenen iddia ve itirazlarının incelenmediği, diğer yargısal süreçlerin bekletici mesele yapılmasına dair taleplerinin karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (İslam Ekin, §§ 50-57).

43. Farklı yargı kollarında yer alan mahkemelerin verdiği kararların birbirleri yönünden mutlak surette bağlayıcı olduğunu söylemek mümkün değildir. Zira her bir yargı kolunda derece mahkemeleri, önlerine gelen uyuşmazlığı kendi açılarından ele almakta; ilgili mevzuat kapsamında farklı hukuki değerlendirme ve nitelendirmelere tabi tutmaktadır. Buna mukabil bazı durumlarda da aynı somut olaya ilişkin hususlar yönünden farklı yargı kollarından farklı kararlar çıkması hukuki uyuşmazlığın çözümü noktasında tereddütlere sebep olabilmekte, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkesini zedeleyebilmektedir. Bu gibi durumlarda mahkemeler, diğer yargı kolunda görülen uyuşmazlığı bekletici mesele yapabilmekte; buradan çıkan sonucu referans alarak çelişkili kararların ortaya çıkmasına engel olabilmektedir (İrfan Şen, § 53).

44. Somut olayın ise bu durumdan ve yukarıda değinilen Anayasa Mahkemesi kararlarından farklı olduğunun altı çizilmelidir. Başvurucunun güvenlik kartının iptal edilmesine dair işleme karşı açılan iptal davası reddedilmiş olup karar temyiz aşamasındadır. İşe iade davası ise güvenlik kartının iptal edilmesi nedenine bağlı olarak reddedilmiştir yani adli ve idari yargı tarafından verilen kararların aynı yönde olduğunu söylemek mümkündür.

45. Ancak başvuruya konu olayda Mahkeme, başvurucunun iş akdinin feshedilmesini artan Bank Asya hesabının bulunması nedeniyle özel güvenlik kartının iptal edilmesi olgusuna dayandırmıştır. İdare Mahkemesi de özel güvenlik kartının iptal edilmesini artan Bank Asya hesabı bulunması nedeniyle hukuka uygun görmüştür. Ancak her iki Mahkeme de başvurucunun Bank Asya hesabına ilişkin herhangi bir bilgi vermemiştir. Söz konusu hesabın ne zaman açıldığı, hangi tarihlerde hesapta ne kadar bir artış olduğu ve bu artışların makul bir açıklamasının olup olmadığı kararlarda tartışılmamıştır. Öte yandan idari yargıda açılan dava kesinleşmemiş, Mahkeme tarafından da bu husus bekletici mesele yapılmaksızın karar verilmiştir.

46. Dolayısıyla Mahkeme kararından iş akdinin neden feshedildiği anlaşılamamıştır. Her ne kadar özel güvenlik kartının iptal edilmesi gerekçe gösterilse de özel güvenlik kartının iptal edilme nedeni olan Bank Asya hesabı ve hesaptaki artışa ilişkin hiçbir değerlendirme yapılmamıştır. Özel güvenlik kartının iptal edilmesine ilişkin işleme dair idari yargıdaki süreçten bahsedilmediği gibi söz konusu yargılamanın kesinleşmediği ve yargılamanın başvurucu lehine sonuçlanma ihtimali bulunduğu gözönüne alındığında başvurucu hakkında elde edilen verilerin neden iş akdini feshedilmesi olgusunu ortaya çıkaracağı hususunun Mahkeme tarafından ortaya konulması gerekmektedir. Öte yandan feshe son çare olarak başvurulması gerektiği dikkate alındığında güvenlik kartının iptali nedeniyle güvenlik görevlisi olarak çalışmasının mümkün olmadığını kabul eden Mahkeme başvurucunun başka bir görevde çalışabilmesinin mümkün olup olmadığını da tartışmamıştır.

47. Kural olarak derece mahkemesi kararında esasa ilişkin hususlarda yeterli gerekçe bulunması hâlinde istinaf merciince bu karara atıf yapılarak değerlendirme yapılması makul görülebilir. İlk derece mahkemesi kararında gerekçe bulunmadığı hâllerde ise başvurucular tarafından ileri sürülen esaslı itirazların istinaf mercii tarafından gerekçeli bir şekilde karşılanması gerekir. Somut olayda başvurucunun temel iddialarının ilk derece mahkemesince kararda tartışılmamasına ve gerekçe oluşturulmamasına rağmen başvurucunun esaslı iddiaların Bölge Adliye Mahkemesince de karşılanmadığı görülmüştür.

48. Sonuç olarak başvurucu hakkında elde edilen bilginin neden iş akdinin feshedilmesini gerektirdiği hususunun derece mahkemelerinin gerekçelerinde yer almadığı görülmüştür. Mahkemelerden, başvurucunun Bank Asyadaki hesabının ve hesapta yaşanan hareketlerin iş akdini feshetmedeki hukuki etkisi ve benzeri boyutları ile işin esasıyla ilgili kendi değerlendirmesini ortaya koyması beklenmektedir. Diğer bir ifadeyle iş akdinin haksız olarak feshedildiğine ilişkin başvurucunun iddiaları yargılama sonunda yeterli bir şekilde açıklığa kavuşturulmamıştır. Güvenlik kartının iptal edilmesine ilişkin yargı sürecinin devam ettiği ve başvurucunun dava açtığını her aşamada ileri sürdüğü dikkate alındığında idari yargı süreci değerlendirilmeden, başvurucu hakkındaki deliller tartışılmadan, yalnızca güvenlik kartının iptaline bağlı olarak iş akdinin feshedilmesinin hukuka uygun bulunmasının yargılamanın hakkaniyetini de zedelediği açıktır. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

49. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

50. Başvurucu, iş akdinin haksız olarak feshedilmesi nedeniyle çalışma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

51. Başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden çalışma hakkının ihlal edildiğine yönelik iddiaları hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

VI. GİDERİM

52. Başvurucu; ihlalin tespitine, yeniden yargılama yapılmasına ve 1.000.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

53. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

54. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Rize İş Mahkemesine (E.2017/375, K.2019/30) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 9/1/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Mehmet Büyük [1.B.], B. No: 2019/29610, 9/1/2024, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET BÜYÜK
Başvuru No 2019/29610
Başvuru Tarihi 15/8/2019
Karar Tarihi 9/1/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, güvenlik görevlisi olarak çalışan başvurucunun güvenlik kartının iptali nedeniyle iş sözleşmesinin feshedilmesi üzerine açtığı işe iade davasında davanın sonucuna etkili iddianın kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Gerekçeli karar hakkı (idare) İhlal Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 4857 İş Kanunu 2
18
19
20
21
25
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi