TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ÖMER ER BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/30311)
Karar Tarihi: 20/9/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Kenan YAŞAR
Raportör
Mustafa Erdem ATLIHAN
Başvurucu
Ömer ER
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, gözaltı sürecinde kolluk görevlilerince darbedilmeye dair şikâyetin etkili soruşturulmaması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkindir.
2. Başvuru formundaki ve şikâyet dilekçesindeki anlatıma göre başvurucu 9/3/2018 günü görevini yapmadığı iddiasıyla Marmaray Sirkeci İstasyonu'nda görevli kadın polis memurunun fotoğrafını çekmiş, 16/3/2018 günü aynı noktadan geçerken yine bu polis memuruna fotoğrafı ile birlikte onu şikâyet edeceğini söylemiş, taraflar arasında tartışma çıkmıştır. 26/3/2018 tarihinde saat 16.00 civarında başvurucu, tartışma nedeniyle polis memurlarınca alıkonulmuş; önce istasyon içinde bulunan güvenlik noktasındaki kapalı odada bir saat kadar, daha sonra ise aynı istasyonun elleri arkadan kelepçeli olarak götürüldüğü çıkış merdiveni yanındaki başka bir kapalı alanında iki saat kadar dövülmüştür. İstasyondan çıkarılarak beyaz renkli, sivil bir araçla hastaneye götürülen başvurucu için polisler doktora "C1 raporu alacağız." diyerek raporu aldıktan sonra hastane çıkışı başvurucuyu tekrar metro istasyonuna getirmiş, başvurucu burada iki polis memuru tarafından tekrar bayıltıncaya kadar dövülmüştür. Aldığı darbelerden her iki kulağını da hissedemez hâle gelen başvurucuya polis memurları kendine geldiği zaman elle yazılmış uzunca bir tutanak imzalatmıştır. Aynı gün saat 22.00 sıralarında yakındaki polis merkezine götürülen başvurucuyu gece yarısı karakola gelen babası almış, başka bir devlet hastanesine götürerek muayenesini yaptırmış ve durumuyla ilgili rapor almıştır.
3. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelerden kolluk görevlilerince olayla ilgili olarak düzenlenen tutanakta olayın gelişimi anlatılmış olup hem bu tutanakta hem de soruşturma dosyasında bulunan diğer tutanak ve ifadelerde başvurucunun alıkonulmasına karşı bir direnişinin olduğu ya da kendisine karşı zor kullanıldığına ilişkin herhangi bir kayıt olmadığı anlaşılmıştır.
4. Olaya ilişkin soruşturma dosyasında bulunan C. Savcısı ile Görüşme ve Talimat Alma Tutanağı'na göre başvurucu, rızası hilafına görevi başındaki bir polis memurunun fotoğrafını çektiği gerekçesiyle kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu şüphesiyle polis memurları tarafından gözaltına alınmıştır.
5. Gözaltına alınan ve cep telefonuna el konulan başvurucu hakkında Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinde düzenlenen raporda, başvurucunun yapılan muayenesinde fiziksel yakınmasının ve vücudunda haricî yeni travmatik bulgunun olmadığı belirtilmiştir. Bu raporun saat kaçta alındığı rapor örneği üzerinden okunamamakla beraber 26/3/2018 tarihinde saat 19.15'te kolluk görevlileri ve başvurucunun tuttuğu tutanakta başvurucunun doktor raporuyla Sirkeci Polis Merkezi Amirliğine teslim edildiği bilgisinin verildiği anlaşılmıştır.
6. Başvurucu hakkında 27/3/2018 günü saat 01.12'de Üsküdar Devlet Hastanesinde düzenlenen adli muayene raporunda ise kulak kepçelerinde hassasiyet, ödem ve eritem, el bileklerinde kelepçeden kaynaklı eritem, elmacık kemiklerinde hassasiyet, ödem ve kızarıklık mevcut olduğu belirtilmiştir.
7. UYAP üzerinden erişilen soruşturma dosyasındaki CD İzleme Tutanağı, ön inceleme raporu ve diğer belgelere göre başvurucu 26/3/2018 günü saat 16.28'de istasyona girmiş, hemen sonrasında polis memurlarınca bir odaya alınmış, saat 16.37'de elleri arkadan kelepçeli olarak odadan çıkarılmış ve istasyon dışındaki merdivenlerden polis memurlarının ifadelerinde "tutanak düzenledikleri oda" olarak tabir ettikleri, kameranın olmadığı bir yere görevlilerce götürülmüş, ardından saat 19.30 sıralarında polis merkezine teslim edilmiş, Serbest Bırakma Tutanağı'na göre 27/3/2018 günü saat 00.06'da polis merkezinden salıverilmesinin ardından ikinci raporu almak üzere hastaneye gitmiştir.
8. Başvurucu 29/3/2018 tarihinde savcılığa verdiği dilekçe ile gözaltında kötü muameleye maruz kaldığını ileri sürmüş ve şikâyetçi olmuştur. Savcılık başvurucunun soyut beyanı dışında ilgili polis memurları hakkında kamu davası açılmasını gerektirir delil ve emare elde edilemediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Başvurucunun bu karara karşı yaptığı itiraz sulh ceza hâkimliğince reddedilmiştir. Söz konusu karar 25/6/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 25/7/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
9. Başvurucu, gözaltı sürecinde kolluk görevlilerince darbedilmeye dair şikâyetinin etkili soruşturulmaması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğini öne sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, somut olayda savcılık tarafından tüm delillerin bir değerlendirmesi yapılarak gerçekleştirilen soruşturmanın etkili olduğundan bahisle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasının gerçeği yansıtmadığı bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
10. Somut olayda başvurucu; yaralanmasına neden olan olayın etkili şekilde soruşturulmadığı iddiası yanında kötü muamele yasağının maddi boyutunun da ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasıyla, bireylere işkence veya eziyet yapılması ya da bireylerin insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulmaları yasaklanmıştır. Bu yasak mutlak bir nitelik taşımaktadır ve öncelikle kamusal yetkiyle güç kullanan görevlilerin kişilerin beden ve ruh bütünlüğüne hiçbir şekilde zarar vermemelerini gerektirir (aynı yöndeki çok sayıda karar arasından bkz. Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
11. İşkence ve kötü muamele yasağına ilişkin şikâyetlerin incelenmesinde yasağın maddi ve usul boyutlarının ayrı ayrı ele alınması gerekmektedir. Yasağın maddi boyutu iki ayrı yükümlülük içermektedir. Bunlardan ilki, bireyleri işkence ya da insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye ya da cezaya tabi tutmamaktır (negatif yükümlülük). İkincisi ise bireylerin bu tür muameleye maruz kalmasını engelleyecek etkili, önleyici mekanizmaların kurulmasıdır. Yasağın usul boyutu ise işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine yönelik tartışılabilir ve makul şüphe uyandıran iddialarla ilgili etkili bir ceza soruşturması yapılması yükümlülüğü getirmektedir (aynı yöndeki çok sayıda karar arasından bkz. Cihan Koçak, B. No: 2014/12302, 21/9/2017, §§ 45, 46). Başvurucunun iddialarının kötü muamele yasağının maddi ve usul boyutları yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
13. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır.
14. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
15. Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen hak kapsamında devletin pozitif yükümlülükleri bulunmaktadır. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu çerçevesinde devlet, doğal olmayan her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak, kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda, bunların sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110).
16. Buna göre bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesi -“Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- etkili resmî soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Bu olanaklı olmazsa madde sahip olduğu öneme rağmen pratikte etkisiz hâle gelecek ve bazı hâllerde devlet görevlilerinin fiilî dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarını istismar etmeleri mümkün olacaktır (Tahir Canan, § 25).
17. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını, sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap vermelerini sağlamaktır. Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 56).
18. Başvurucu, yakalama sırasında kolluk görevlilerince darbedildiğini ileri sürmüştür. Gerek olay tutanağında ve şüpheli polis memurlarının soruşturma kapsamında alınan ifadelerinde gerekse de başvurucunun 29/3/2018 tarihinde savcılığa verdiği dilekçe üzerine başlatılan soruşturma neticesinde verilen takipsizlik kararında olayda herhangi bir gerekçeyle başvurucunun direnmesi ve bu direnme nedeniyle güç kullanılarak yakalandığı kaydı düşülmemiş ya da bilgisi verilmemiştir.
19. Başvurucunun yakalandığı istasyondan polis merkezine götürülmeden önce düzenlenen sağlık raporuna (bkz. § 4) fiziksel yakınmasının ve vücudunda haricî yeni travmatik bulgunun olmadığı kaydı düşülmüştür. Ancak başvurucunun şikâyet dilekçesi ekinde savcılığa sunduğu 27/3/2018 günü saat 01.12'de düzenlendiği görülen adli muayene raporunda (bkz. § 5) kulak kepçelerinde hassasiyet, ödem ve eritem, el bileklerinde kelepçeden kaynaklı eritem, elmacık kemiklerinde hassasiyet, ödem ve kızarıklık mevcut olduğu tespit edilmiştir.
20. Başvurucunun sağlıklı hâldeyken gözaltına alındığı, kamu makamlarının hüküm ve gözetimi altında bulunduğu süre içinde vücudunda yaralanmalar meydana geldiği sabittir. Başvurucu; istasyon binası içinde iki farklı noktada polis memurları tarafından darbedildikten sonra sağlık raporu alınmak üzere hastaneye götürüldüğünü, hastane çıkışında tekrar istasyon binasına götürülüp yine polis memurları tarafından darbedildiğini, saat 22.00 sıralarında polis merkezine götürüldüğünü ileri sürmüştür. Başvurucunun saat kaçta alındığı tespit edilemeyen ve kendisini istasyondan alıp hastaneye götüren polislerce doktora "C1 raporu alacağız." denilerek bir tetkik yapılmaksızın alınan rapora (Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan rapor) bir itirazının olmadığı görülmüştür.
21. Dosyada bulunan ve olay günü saat 19.15'te tutulduğu kaydını içeren tutanak ile 19.30 saatli C. Savcısı ile Görüşme ve Talimat Alma Tutanağı'nda başvurucunun yasal işlemlerin yapılabilmesi için Sirkeci Polis Merkezi Amirliğine teslim edildiği bilgisi yer almakta; yine dosyadaki tahkikat evrakına müracaat saati olarak 22.00 kaydı düşüldüğü, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçlamasıyla gözaltına alınan başvurucunun ifadesinin saat 23.41'de, şikâyetçi kadın polis memurunun ifadesinin ise saat 22.10'da alındığı görülmüştür.
22. Soruşturma kapsamında ifadesine başvurulan polis memurları başvurucunun yaralanmasına ilişkin herhangi bir açıklama getirmemiştir. Savcılık da kovuşturmaya yer olmadığına dair kararında başvurucunun yaralanma sebebine bir açıklama getirmemiş, dosyaya başvurucunun şikâyet dilekçesi ile giren adli muayene raporu hiç yokmuş gibi sonuca ulaşmıştır.
23. Buna göre başvurucunun sağlıklı şekilde girdiği gözaltı sürecinde, kamu makamlarının gözetiminde bulunduğu zaman diliminde vücudundaki yaralanmanın nasıl meydana geldiğine ilişkin ikna edici bir açıklamanın olmadığı görülmüştür. Bu durumda devletin Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında negatif yükümlülüğüne aykırı davrandığı sonucuna ulaşılmıştır. Başvurucunun yaralanmasının ve maruz kaldığı muamelenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele kapsamında nitelendirilmesi mümkün görülmüştür.
24. Bunun yanı sıra bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde sorumluların belirlenmesini ve gerekirse cezalandırılmasını sağlamaya elverişli, etkili bir soruşturmanın yapılması gerekir.
25. Başvurucu, metro istasyonunda görevli polis memurlarınca alıkonulmasından başlayarak yaşadıklarını ve gözaltındayken kötü muamele gördüğü iddialarını 29/3/2018 tarihli şikâyet dilekçesi ile Cumhuriyet başsavcılığına verdiği dilekçede dile getirmiştir.(bkz. § 4) Bunun üzerine başlatılan soruşturma neticesinde başvurucunun şikâyet dilekçesi ekinde sunduğu adli muayene raporu ile tespit edilen bulgular ortadayken maddi olay aydınlatılmaksızın, başvurucunun nasıl yaralandığı ortaya konulmaksızın soyut beyanı dışında ilgili polis memurları hakkında kamu davası açılmasını gerektirir delil ve emare elde edilemediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Devletin hüküm ve kontrolü altındaki bir zaman diliminde meydana gelen yaralanma olayına ilişkin olarak yürütülen soruşturmada varılan sonuçların tüm bulguların kapsamlı ve nesnel analizine dayalı olması gerekirken bu şekilde somut ve açık bir delil üzerinde hiç durulmaksızın ya da rapor ile tespiti yapılan bulgular diğer delillerle birlikte değerlendirilerek sorgulanmaksızın gerçekleştirilen soruşturmanın gerekli özenle yürütüldüğünün kabul edilmesi de mümkün değildir.
26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
III. GİDERİM
27. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve miktar belirtmeksizin manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
28. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği soruşturma mercilerince yapılması gereken iş, yeniden soruşturma işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan GK, B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019,§§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) GK, B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
29. Başvurucuya manevi zararları karşılığında net 100.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan kötü muamele yasağının maddi ve usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin insan haysiyetiyle bağdaşmayan kötü muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na (Sor. No: 2008/57880) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 100.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
E. 364,60 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.