logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(S.S. [2.B.], B. No: 2019/26530, 20/9/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

S.S. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/26530)

 

Karar Tarihi: 20/9/2023

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

RESEN GİZLİLİK KARARI VERİLDİ

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Murat İlter DEVECİ

Başvurucu

:

S.S.

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, sanığın akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri kapsamında yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınmasına karar verilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 26/7/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formuyla eklerine ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla temin edilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, vekâletname çıkarmak için 2013 yılının Şubat ayı başında Tunceli 2. Noterliğine gitmiştir. Vekâletnamenin hazırlanması için gerekli işlemlerin yapılması sırasında başvurucu ile noter A.B., A.B.nin eşi N.B. ve noter kâtibi G.K. arasında tartışma yaşanmıştır.

6. A.B. ve N.B. konuyla ilgili şikâyetlerini bildirmek için 8/2/2013 tarihinde Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) müracaat etmiştir. A.B.nin iddiasına göre işlem yapılabilmesi için nüfus cüzdanı istenince başvurucu “Geri zekâlılar, siz kimsiniz? Ben size sorarım! Kime güveniyorsunuz, kendinizi ne zannediyorsunuz? Benim tüm ailem avukat. Bu genel vekâlet. Benim tüm malvarlığımı satmaya mı çalışıyorsunuz?” diyerek kendilerine bağırmıştır. Vekâletnamenin hazırlanmasından sonra da başvurucu kendilerine ve G.K.ya “Siz beni mi kandırıyorsunuz, benim malımı mülkümü mü satmaya kalkışıyorsunuz?” demiştir. N.B., eşinin ifadelerine benzer şekilde beyanda bulunmuştur. N.B.nin yakınları olan G.A. ve C.Y. 11/2/2013 tarihinde Başsavcılıkça alınan ifadelerinde A.B.nin beyanlarını doğrulamıştır. Başsavcılığın 12/2/2013 tarihinde ifadesine başvurduğu G.K. ise olay günü başvurucunun A.B. ile N.B.ye “Siz ne biçim notersiniz, siz noter misiniz? Kim olduğunuzu sanıyorsunuz? Size gösteririm! Ben size sorarım! Kime güveniyorsunuz? Benim tüm ailem avukat.”, kendisine de “Sen ne yaptığını sanıyorsun gerizekalı, karşında çocuk mu var? Benim sülalem avukat, ne işlem yaptığımı gayet iyi biliyorum. Benim tüm mal varlığımı satmaya mı çalışıyorsun?” dediğini beyan etmiş ancak başvurucudan şikâyetçi olmamıştır.

7. Başsavcılık 25/2/2013 tarihinde, hakaret ve tehdit eylemleri yönünden başvurucunun eylemlerinin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin bulunup bulunmadığı hususunda inceleme yapılması için başvurucunun doktor olarak görev yaptığı Tunceli Devlet Hastanesine bir müzekkere yazmıştır. Bu müzekkereye verilen cevaba göre başvurucu muayene olmayı kabul etmemiştir ve başvurucunun Elâzığ Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesine (Elâzığ Hastanesi) sevki uygundur.

8. Başvurucu 28/2/2013 tarihinde Başsavcılığa giderek hakkında iddianame düzenlenmesi nedeniyle Başsavcılıktan şikâyetçi olmak istediğini bildirmiştir. Başvurucu hakkında yürütülen soruşturmadan sorumlu Cumhuriyet savcısı ile bir zabıt kâtibi tarafından düzenlenen tutanağa göre hakkındaki iddialarla ilgili beyanda bulunmayıp çelişkili ve tutarsız cümleler kurması nedeniyle başvurucunun ifadesi alınamamıştır. Ayrıca başvurucu, Cumhuriyet savcısının hakaret ve tehdit ifadelerini açıklamamasının suç oluşturduğunu belirtip “Senin adını öğrendim. Seni Yargıtaya şikâyet edeceğim.” diyerek Başsavcılıktan ayrılmıştır.

9. Başsavcılık 1/3/2013 tarihinde, başvurucunun akıl hastalığının olup olmadığının ve akıl hastalığı var ise hastalığın başvurucunun davranışları üzerindeki etkisinin saptanması için Tunceli Sulh Ceza Mahkemesinden başvurucunun gözlem altına alınmasını talep etmiştir. Bu talebe ilişkin yazıda başvurucunun hakaret ve tehdit suçlarını işlediğine dair kuvvetli şüphe bulunduğu belirtilmiştir. Tunceli Sulh Ceza Mahkemesinin talebi üzerine Tunceli Barosunca başvurucu için bir müdafi görevlendirilmiştir. Başvurucunun müdafiini dinleyen Tunceli Sulh Ceza Mahkemesi 4/3/2013 tarihinde, başvurucunun bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde üç hafta kadar gözem altına alınmasına karar vermiştir. Başvurucu müdafiinin anılan karara yönelik itirazı 6/3/2013 tarihinde reddedilmiştir.

10. Başvurucu aynı gün polis eşliğinde Elâzığ Hastanesine götürülmüştür.

11. Elâzığ Hastanesinde görevli dört psikiyatri uzmanı, başvurucu ile ilgili raporlarını12/3/2013 tarihinde tamamlamıştır. Sözü edilen raporda; başvurucunun paranoid şizofreni hastası olduğu, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azaldığı, olay tarihinde başvurucunun ceza sorumluluğunun bulunmadığı ve başvurucunun muhafaza edilerek tedavi edilmesinin gerekli olduğu belirtilmiştir.

12. Başsavcılık, başvurucunun vesayet altına alınmasıyla ilgili bir çekişmesiz yargı işi bulunduğunu tespit etmiş ve sözü edilen işte görevli İstanbul Anadolu 3. Sulh Hukuk Mahkemesi ile yazışma yapmıştır. Başsavcılığın UYAP aracılığıyla temin ettiği belgelere göre;

- Başvurucu İstanbul’da hizmet veren özel bir hastanede major depresyon tanısıyla 1999 yılında birkaç kez, bipolar bozukluk tanısıyla ise 10/7/2007-12/7/2007 ve 30/12/2009-15/1/2010 tarihleri arasında yatarak tedavi görmüştür.

- Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinde (Erenköy Hastanesi) görevli üç doktor tarafından düzenlenen 23/11/2009 tarihli raporda ruhsal durumu açıklanarak başvurucunun kendisi ve/veya toplum için tehlike oluşturduğu ve tedavi amacıyla hastaneye yatırılması gerektiği belirtilmiştir. Rapora göre başvurucu şizofreni hastasıdır.

- Başvurucu için vasi tayinine gerek olup olmadığı konusunda Erenköy Hastanesinden alınan 18/10/2010 tarihli raporda rahatsızlığının doğası gereği başvurucunun hak ve sorumluluklara sahip olamayacağı, sürekli olarak bir başkasının bakım ve gözetimine ihtiyaç duyduğu, bu nedenle başvurucuya vasi tayininin uygun olduğu ifade edilmiştir.

13. Başsavcılık, başvurucunun zincirleme şekilde kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret ve basit tehdit suçlarını işlediği iddiasıyla 8/4/2013 tarihinde Tunceli Sulh Ceza Mahkemesinde dava açmıştır. İddianamede; başvurucunun işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış olduğu belirtilerek başvurucu hakkında akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerine hükmedilmesi istenmiştir.

14. Başvurucu hakkında yürütülen yargılamada dinlenen G.K., G.A. ve C.Y. soruşturma aşamasında verdikleri ifadelere benzer şekilde beyanda bulunmuştur. A.B. ve N.B. ise alınan beyanlarında soruşturma aşamasındaki ifadelerini tekrar ettiklerini ve şikâyetlerinden vazgeçtiklerini söylemiştir.

15. Elâzığ Hastanesinden taburcu olması, ev ve işyeri adreslerinden de kendisine ulaşılamaması nedeniyle yargılamada başvurucunun sorgusu yapılamamıştır. Bu nedenle Tunceli Sulh Ceza Mahkemesi, başvurucunun savunmasını almaktan vazgeçerek 1/10/2013 tarihinde;

- Şikâyetçilerin şikâyetlerinden vazgeçmesi nedeniyle basit tehdit suçundan açılan davanın düşmesine,

- Zincirleme şekilde kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunu işlediği sabit olsa da başvurucunun suç tarihinde ceza sorumluluğunu ortadan kaldıracak derecede akıl hastası olduğu anlaşıldığından başvurucu hakkında ceza verilmesine yer olmadığına,

- Toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan kalktığının veya önemli ölçüde azaldığının belirlenmesine dek başvurucunun yüksek güvenlikli bir sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınmasına ve bu suretle başvurucu hakkında güvenlik tedbiri uygulanmasına karar vermiştir.

16. Başvurucu müdafiinin talebi üzerine 19/10/2015 tarihinde dosyanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 18. Ceza Dairesi (Ceza Dairesi), hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılamayacağı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.

17. Yasa değişikliğiyle sulh ceza mahkemeleri kapatıldığı için bozma sonrası yargılama Tunceli Asliye Ceza Mahkemesince (Ceza Mahkemesi) yapılmıştır.

18. Sanığın sorgusu için yapılan istinabe taleplerine olumsuz cevap verilmesi üzerine Ceza Mahkemesi 19/9/2017 tarihinde sanık hakkında yakalama emri düzenlemiştir. Bu yakalama emri üzerine 18/10/2017 tarihinde yakalanan başvurucunun sorgusu Kocaeli 8. Asliye Ceza Mahkemesince yapılmıştır. Başvurucunun talebi olmadığı için sorguda müdafi hazır bulundurulmamıştır. Sorguda müdafinin hazır bulunmaması nedeniyle Ceza Mahkemesi, başvurucunun yakalama emri üzerine yapılan sorgusunda verdiği adres dikkate alınarak yapılan önceki tarihli istinabe talebine olumsuz cevap verildiğini belirterek başvurucu hakkında yeni bir yakalama emri düzenlemiştir. Bu yakalama emri nedeniyle başvurucu 18/4/2018 tarihinde Ankara’da yakalanmıştır. Başvurucunun sorgusu 19/4/2018 tarihinde müdafi eşliğinde yapılmıştır. Sorgusunda suçlamaları kabul etmeyen başvurucu, olay tarihinde sağlık durumunun iyi olmadığını ve ilaç kullanmadığını ancak hâlihazırdaki sağlık durumunun iyi olduğunu beyan etmiştir.

19. Ceza Mahkemesi 30/10/2018 tarihinde; zincirleme şekilde kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunu işlediği sabit olsa da akıl hastası olduğu anlaşıldığından başvurucu hakkında ceza verilmesine yer olmadığına, başvurucunun yüksek güvenlikli bir sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınmasına ve toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan kalktığının veya önemli ölçüde azaldığının sağlık kurumunca bildirilmesi hâlinde serbest bırakılmasına karar vermiştir.

20. Başvurucu ve müdafii temyiz başvurusu yapsalar da anılan karar, Ceza Dairesince 27/3/2019 tarihinde onanmıştır.

21. Başvurucu, Ceza Dairesinin kararını 19/7/2019 tarihinde öğrenip 26/7/2019 tarihinde başvuruda bulunmuştur.

22. Ceza Mahkemesince verilen kararın gereğini yerine getirmekle yetkili olan İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı (Anadolu Başsavcılığı) 29/1/2020 tarihinde, başvurucu hakkında düzenlenen bir sağlık kurulu raporuna işaret ederek infaz konusunda Ceza Mahkemesinden ek bir karar almasını Başsavcılıktan istemiştir. Bu talebe ilişkin yazının ilgili kısmı şöyledir:

 “...

Hükümlü daha önceden Elazığ (Kapatılan) 3. Sulh Ceza Mahkemesinin ... ilamına istinaden 02/04/2015 tarihinden Bakırköy Prof Dr. Mazhar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğtim ve Araştırma hastanesine yatırılarak tıbbi kontrol ve tedavisi sonucu hakkında 5 yıl süreyle 3 ay aralıklarla tıbbi kontrol ve takibinin uygun olduğu bu şekilde taburcu edilebileceği yönünde ilgili hastanenin 02/04/2015 tarih ve 2185 sayılı sağlık kurulu raporunun bulunduğu, söz konusu rapor doğrultusunda Elazığ 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen Ek karar ile taburcu edildiği ve bu zamana kadar 3 ay da bir tıbbi takip ve kontrolünün yapılması için Cumhuriyet Başsavcılığımızca hastaneye sevkinin sağlanarak sosyal şifa halinin devam ettiği yönünde raporların bulunduğu anlaşılmakla. ilgili raporlar müzekkeremiz ekinde gönderilmiş olup,

Cumhuriyet Başsavcılığınıza ait ilgili ilamların da Bakırköy Prof Dr. Mazhar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğtim ve Araştırma Hastanesinin bahse konu raporu doğrultusunda infazının sürdürülmesi yönünde mahkemesine görüş sorularak mahkemesinden aldırılacak Ek kararın Cumhuriyet Başsavcılığımıza gönderilmesi hususlarında ... rica olunur.”

23. Bahsi geçen yazının ekindeki belgelere göre;

i. Kasten yaralama suçunu işlediği iddiasıyla başvurucu hakkında tespit edilemeyen bir tarihte(kapatılan) Elâzığ 3. Sulh Ceza Mahkemesinde (Elâzığ Mahkemesi) dava açılmıştır. Elâzığ Mahkemesi 24/12/2013 tarihinde, akıl hastalığı nedeniyle başvurucu hakkında ceza verilmesine yer olmadığına ve başvurucunun yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınmasına karar vermiştir. Verilen karar uyarınca başvurucu, Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinde (Araştırma Hastanesi) tedavi görmeye başlamıştır. Araştırma Hastanesinin başvurucunun toplum için tehlikeli olma durumunun önemli ölçüde azaldığına ilişkin raporunu ve raporda belirtilen muayene ve kontrol aralıklarını dikkat alan Elâzığ Mahkemesi 3/4/2015 tarihinde; başvurucunun serbest bırakılarak taburcu edilmesine, muayene ve kontrollerinin bulunduğu yere en yakın tam teşekküllü bir hastanede beş yıl süreyle ve üçer aylık zaman aralıklarıyla yaptırılmasına karar vermiştir.

ii. Araştırma Hastanesinin 4/8/2015, 23/11/2015, 8/3/2016 ve 15/8/2017 tarihli raporlarında başvurucunun toplum için tehlikeli olma durumunun önemli ölçüde azaldığı belirtilmiştir.

iii. Başvurucu 16/10/2017, 15/1/2018, 16/4/2018, 17/4/2018 ve 15/4/2019 tarihlerinde Araştırma Hastanesinde muayene edilmiştir.

24. Başsavcılığın talebi üzerine Ceza Mahkemesi 29/1/2020 tarihinde, Araştırma Hastanesinde gördüğü tedavi ile şifa bulan başvurucunun taburcu edilmesine, başvurucunun ikamet ettiği yere en yakın devlet ya da üniversite hastanesinde beş yıl süreyle ve üçer aylık periyotlarla muayene ve tedavisinin yaptırılmasına karar vermiştir.

25. Başsavcılık ve Anadolu Başsavcılığı ile yapılan yazışmalara göre Anadolu Başsavcılığı zaman zaman Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Kliniğinden (Psikiyatri Kliniği) başvurucunun toplum açısından tehlikeli olma durumunun artıp artmadığı, artmış ise koruma ve tedavi altına alınmasının gerekli olup olmadığı konusunda rapor hazırlamasını istemiştir. Psikiyatri Kliniğince düzenlenen;

- 14/9/2020, 21/1/2021, 29/7/2021, 28/10/2021, 6/10/2022 tarihli raporlarda başvurucunun sosyal şifa hâlinin devam ettiği açıklanmıştır.

- 16/2/2022 tarihli yazıda başvurucunun 31/1/2022 tarihinde kliniğe başvurduğu ancak bekleyemeyeceğini ve daha sonra geleceğini bildirerek klinikten ayrıldığı belirtilmiştir.

- 5/4/2022 tarihli yazıda başvurucunun 4/4/2022 tarihinde Psikiyatri Kliniğine yatırıldığı ve tedavisine başlandığı ifade edilmiştir.

26. Başvurucunun 4/4/2022 tarihinde Psikiyatri Kliniğine yatırılarak tedavi altına alınmasının sebebi konusunda Psikiyatri Kliniği ile yazışma yapılmıştır. Psikiyatri Kliniğinin gönderdiği belgelere göre;

- Başvurucu hakkında 24/2/2022 tarihinde üst soya karşı kasten yaralama suçunu işlediği iddiasıyla yürütülen bir soruşturma kapsamında başvurucu, akıl hastalığının olup olmadığının ve akıl hastalığı var ise hastalığın başvurucunun davranışları üzerindeki etkisinin tespiti için 2022 yılı Nisan ayında Psikiyatri Kliniğine sevk edilmiştir. Psikiyatri Kliniği konuyla ilgili raporunu 21/4/2022 tarihinde düzenlemiştir. Sözü edilen raporda; 25/2/2022 tarihli muayenede ilaç uyumsuzluğu, sinirliliği ve paranoid hezeyanları tespit edilen başvurucunun 26/2/2022-23/3/2022 tarihleri arasında Psikiyatri Kliniğinde yatarak tedavi gördüğü, 4/4/2022 tarihli kontrolde sinirlilik, saklayıcı ve savunucu tutumu görülen başvurucunun şizoaffektif bozukluk-manik epizod tanısıyla tekrar Psikiyatri Kliniğine yatırıldığı ve olay sırasında manik epizodda olan başvurucunun ceza sorumluluğunun bulunmadığı belirtilmiştir.

-Başvurucunun 4/4/2022 tarihinde Psikiyatri Kliniğine yatırılmasının sebebi, hastalığı nedeniyle kendisi ve/veya toplum için tehlike oluşturması ve kişisel korunmasının başka türlü sağlanamamasıdır. Başvurucunun zorla hastaneye yatırılışınındayanağı,22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 432. maddesidir. Psikiyatri Kliniği durumu vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesine ve Anadolu Başsavcılığına bildirmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

27. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Akıl hastalığı” kenar başlıklı 32. maddesi şöyledir:

 “(1) Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.

 (2) Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.”

28. 5237 sayılı Kanun’un “Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri” kenar başlıklı 57. maddesi şöyledir:

 “(1) Fiili işlediği sırada akıl hastası olan kişi hakkında, koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir. Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilen akıl hastaları, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınırlar.

 (2) Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilmiş olan akıl hastası, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca düzenlenen raporda toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan kalktığının veya önemli ölçüde azaldığının belirtilmesi üzerine infaz hâkimi kararıyla serbest bırakılabilir.

 (3) Sağlık kurulu raporunda, akıl hastalığının ve işlenen fiilin niteliğine göre, güvenlik bakımından kişinin tıbbi kontrol ve takibinin gerekip gerekmediği, gerekiyor ise, bunun süre ve aralıkları belirtilir.

 (4) Tıbbi kontrol ve takip, raporda gösterilen süre ve aralıklarla, Cumhuriyet savcılığınca bu kişilerin teknik donanımı ve yetkili uzmanı olan sağlık kuruluşuna gönderilmeleri ile sağlanır.

 (5) Tıbbi kontrol ve takipte, kişinin akıl hastalığı itibarıyla toplum açısından tehlikeliliğinin arttığı anlaşıldığında, hazırlanan rapora dayanılarak, infaz hâkimliğince yeniden koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir. Bu durumda, bir ve devamı fıkralarda belirlenen işlemler tekrarlanır.

 (6) İşlediği fiille ilgili olarak hastalığı yüzünden davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişi hakkında birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre yerleştirildiği yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda düzenlenen kurul raporu üzerine, mahkûm olduğu hapis cezası, süresi aynı kalmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, infaz hâkimi kararıyla akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.

 (7) Suç işleyen alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlısı kişilerin, güvenlik tedbiri olarak, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılarına özgü sağlık kuruluşunda tedavi altına alınmasına karar verilir. Bu kişilerin tedavisi, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılığından kurtulmalarına kadar devam eder. Bu kişiler, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca bu yönde düzenlenecek rapor üzerine infaz hâkimi kararıyla serbest bırakılabilir.”

29. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Gözlem altına alınma” kenar başlıklı 74. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Fiili işlediği yolunda kuvvetli şüpheler bulunan şüpheli veya sanığın akıl hastası olup olmadığını, akıl hastası ise ne zamandan beri hasta olduğunu ve bunun, kişinin davranışları üzerindeki etkilerini saptamak için; uzman hekimin önerisi üzerine, Cumhuriyet savcısının ve müdafiin dinlenmesinden sonra resmî bir sağlık kurumunda gözlem altına alınmasına, soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından karar verilebilir.

 (2) Şüpheli veya sanığın müdafii yoksa hâkim veya mahkemenin istemi üzerine, baro tarafından bir müdafi görevlendirilir.

 (3) Gözlem süresi üç haftayı geçemez. Bu sürenin yetmeyeceği anlaşılırsa resmî sağlık kurumunun istemi üzerine, her seferinde üç haftayı geçmemek üzere ek süreler verilebilir; ancak sürelerin toplamı üç ayı geçemez.

 (4) Gözlem altına alınma kararına karşı itiraz yoluna gidilebilir; itiraz, kararın yerine getirilmesini durdurur.

...”

30. 4721 sayılı Kanun’un akıl hastalığı veya zayıflığı nedeniyle kişinin kısıtlanmasını düzenleyen 405. maddesi şöyledir:

“Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır.

Görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idarî makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.”

31. 4721 sayılı Kanun’un koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanmasının koşullarını düzenleyen 432. maddesi şöyledir:

 “Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arzeden bulaşıcı hastalık veya serserilik sebeplerinden biriyle toplum için tehlike oluşturan her ergin kişi, kişisel korunmasının başka şekilde sağlanamaması hâlinde, tedavisi, eğitimi veya ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirilir veya alıkonulabilir. Görevlerini yaparlarken bu sebeplerden birinin varlığını öğrenen kamu görevlileri, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.

Bu konuda kişinin çevresine getirdiği külfet de göz önünde tutulur.

İlgili kişi durumu elverir elvermez kurumdan çıkarılır.”

32. 4721 sayılı Kanun’un 433. maddesine göre koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanmasına karar verme yetkisi, ilgilinin yerleşim yerinin veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde bulunduğu yerin vesayet makamına aittir. Kanun’un 434. maddesi, kısıtlı bir kişi bir kuruma yerleştirildiği veya alıkonulduğu ya da ergin bir kişi hakkında vesayete ilişkin diğer önlemlerin alınmasına gerek görüldüğü takdirde kişinin bulunduğu yerin vesayet makamına veya özel kanunlarda öngörülen ilgililere, durumu yerleşim yeri vesayet makamına bildirme yükümlülüğü yüklemektedir.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

33. Anayasa Mahkemesinin 20/9/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

34. Başvurucu; hakkında yürütülen ceza yargılamasıyla ilgili süreçten ve bu süreçte yakalama emri nedeniyle bir gece nezarethanede kaldığından söz edip olayın mağduru olmasına rağmen kendisine atılan iftira sonucu hakkında dava açıldığını, ceza davasında ön yargılı davranılarak haksız yere yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınmasına karar verildiğini, sağlıklı olduğunu ve tedaviye ihtiyacının olmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

35. Bakanlık görüşünde, başvurucunun Elâzığ Mahkemesince verilen 3/4/2015 tarihli karar uyarınca taburcu edildiğine işaret edilerek başvurunun süresinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca konuyla ilgili mevzuat hükümleri ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bazı kararları Anayasa Mahkemesinin dikkatine sunulmuştur.

B. Değerlendirme

36. Başvuru formunda hakkında yürütülen kovuşturma kapsamında çıkarılan yakalama emri nedeniyle bir gün nezarethanede tutulduğundan bahsetse de başvurucu, Ceza Mahkemesince verilen 30/10/2018 tarihli karar uyarınca yüksek güvenlikli bir sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınacak olmasından yakınmıştır. Bu nedenle başvurucunun bir gün nezarethanede tutulması, hakkında yürütülen soruşturmada gözlem altına alınması veya bahsi geçen kararın infazı dışındaki bir amaçla sağlık kurumlarında tedavi altına alınması işbu başvurunun konusu dışında kalmaktadır.

37. Anayasa’nın 19. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının ilgili kısmı şöyledir:

“Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

Şekil ve şartları kanunda gösterilen:

Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi ... halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.”

38. Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi kapsamında tutulması kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale edilmesine izin verilen durumlardan biri olarak kabul edilmiştir. Bu durumda Ceza Mahkemesinin anılan kararı uyarınca başvurucunun yüksek güvenlikli bir sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınması, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında değerlendirilmelidir.

39. Anayasa Mahkemesine göre kişi hürriyetine yönelik bir müdahalenin varlığından söz edilebilmesi için kişi, rızası olmaksızın en azından rahatsızlık verecek uzunlukta bir süre boyunca belirli bir yerde fiziki olarak tutulmalıdır. Dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının güvence altına aldığı şey, bireylerin yalnızca fiziksel özgürlüğüdür (Galip Öğüt [GK], B. No: 2014/5863, 1/3/2017, §§ 34, 35) ve kişinin hürriyetine müdahale edilmesi sonucunu doğuracak yargısal kararlar yerine getirilmedikçe kişi hürriyetine yönelik bir müdahale söz konusu değildir. Bu nedenle kesinleşmiş mahkûmiyet kararının infazı kapsamında yakalama emri çıkarılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasının incelendiği Galip Öğüt kararında başvurucu hakkında çıkarılan yakalama emri henüz infaz edilmediği için başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalede bulunulmadığı sonucuna varılarak ihlal iddiası açıkça dayanaktan yoksun bulunmuştur (Galip Öğüt, §§ 42, 44).

40. Somut olayda başvurucunun yüksek güvenlikli bir sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınmasına ilişkin yargısal karar kesinleşmiş ve yerine getirilmek üzere Anadolu Başsavcılığına iletilmiştir. Anadolu Başsavcılığı, başvurucu hakkında Elâzığ Mahkemesince verilen aynı nitelikteki bir karar nedeniyle başvurucunun Araştırma Hastanesinde tedavi gördüğüne ve Elâzığ Mahkemesinin 3/4/2015 tarihinde, başvurucunun serbest bırakılarak taburcu edilmesine, muayene ve kontrollerinin bulunduğu yere en yakın tam teşekküllü bir hastanede beş yıl süreyle ve üçer aylık periyotlarla yaptırılmasına karar verdiğine işaret ederek Başsavcılıktan infaz konusunda Ceza Mahkemesinden ek bir karar almasını istemiştir (bkz. §§ 22, 23). Başsavcılığın talebi üzerine Ceza Mahkemesi; Araştırma Hastanesinde daha önce gördüğü tedavi ile şifa bulan başvurucunun taburcu edilmesine, başvurucunun ikamet ettiği yere en yakın devlet ya da üniversite hastanesinde beş yıl süreyle ve üçer aylık periyotlarla muayene ve tedavisinin yaptırılmasına karar vermiştir (bkz. § 24). Anadolu Başsavcılığı Psikiyatri Kliniğinden başvurucunun toplum açısından tehlikeli olma durumunun artıp artmadığı, artmış ise koruma ve tedavi altına alınmasının gerekli olup olmadığı konusunda rapor almıştır (bkz. § 25). Bu süreçte başvurucu 26/2/2022-23/3/2022 tarihleri arasında Psikiyatri Kliniğinde yatarak tedavi görmüş ve 4/4/2022 tarihli kontroldeki tutumu nedeniyle şizoaffektif bozukluk-manik epizod tanısıyla tekrar Psikiyatri Kliniğine yatırılmış ise de Psikiyatri Kliniği ile yapılan yazışma; sözü edilen yatışların Ceza Mahkemesince verilen 30/10/2018 tarihli kararın infazı kapsamında olmadığını, bahsi geçen ilk yatışın başvurucu hakkında yürütülen başka bir soruşturmaya ilişkin olduğunu, ikinci yatışın ise 4721 sayılı Kanun’un 432. maddesine dayandırıldığını ortaya koymuştur (bkz. § 26). O hâlde Ceza Mahkemesinin 30/10/2018 tarihli kararı çerçevesinde başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına henüz bir müdahalede bulunulmamıştır.

41. Açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun niteliği gereği kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin RESEN GİZLİ TUTULMASINA,

B. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 20/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(S.S. [2.B.], B. No: 2019/26530, 20/9/2023, § …)
   
Başvuru Adı S.S.
Başvuru No 2019/26530
Başvuru Tarihi 26/7/2019
Karar Tarihi 20/9/2023

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, sanığın akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri kapsamında yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınmasına karar verilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Akıl hastası, bağımlı, serserinin tutulması Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 32
57
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 74
4721 Türk Medeni Kanunu 405
432
433
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi