TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
EMEL ADSIZ VE OSMAN ADSIZ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/31545)
Karar Tarihi: 16/3/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Mustafa Erdem ATLIHAN
Başvurucular
1. Emel ADSIZ
2. Osman ADSIZ
Başvurucular Vekili
Av. Neslihan FİLİKCİ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; gözaltında darp, tehdit ve hakarete maruz kalınması, bu hususta yapılan soruşturmanın etkisiz olması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvuru formundaki ve şikâyet dilekçesindeki anlatıma göre başvurucular evli olup eğitim amacıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) yaşamaktadır. 1/6/2017 tarihinde KKTC polisince başvurucuların evi aranmış, 20/6/2017 tarihinde başvurucu Osman Adsız, bir sonraki gün ise diğer başvurucu Emel Adsız terör örgütü (Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması) üyeliği şüphesi nedeniyle Türkiye'de yürütülen soruşturma nedeniyle KKTC polisince gözaltına alınmıştır.
3. Başvurucular;
- Gözaltına alındıkları tarihten kendilerini INTERPOL (Uluslararası Polis Komisyonu) polisi olarak tanıtan üç kişi eşliğinde uçakla Ankara'ya getirildikleri 30/6/2017 tarihine dek devam eden KKTC'deki on günlük gözaltı sürecine ilişkin olarak F. isimli KKTC polis memurunun başvurucu Osman Adsız'a hakaret ettiğini vegözaltına alındığı ilk gün olan 20/6/2017 tarihinde saatlerce ayakta bekletildiğini, başvurucu Emel Adsız oruçlu olmasına rağmen kendisine iftar saatinde yemek verilmediğini ve kendisine havaalanı yolundayken bir KKTC polis memurunun hakaret ettiğini,
- 30/6/2017 tarihinde Ankara Esenboğa Havalimanı'nda Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü (TEM) polislerine teslim edildikten sonra havalimanındaki sürece ilişkin olarak, bir bildirimleri olmamasına rağmen pasaportlarına zayi işlemi yapılıp buna ilişkin evrakın zorla imzalatıldığını ve kendilerine eşlik eden INTERPOL polisleri G.E., Y.D. ve C.G.nin istekleri dışında kendileriyle fotoğraf çektirdiklerini,
- Türkiye'deki gözaltı sürecine ilişkin olarak ise başvurucu Osman Adsız'ın havalimanından Ankara TEM şube binasına getirilirken yolda araç içindeki bir polis memurunun hakaretine uğradığını, 1/7/2017 tarihinde S. adlı polis memuru ile bir diğer polis memurunun başvurucu Osman Adsız'ın başına ve kulağına yumruk attığı, saçlarından çektiği, tekmelediği, sağ ve sol diz kapaklarına vurduğu, kendisine cop sokacakları şeklinde tehdit ettiklerini, yaşadığını ileri sürdüğü bu kötü muameleyi avukatına iletmesi üzerine 2/7/2017 tarihinde polis eşliğinde hastaneye götürülerek dizindeki morlukların rapor altına alındığını ancak bu raporun sonradan değiştirilmiş olabileceğini iddia etmişlerdir.
4. Başvurucu Osman Adsız hakkında 30/6/2017 ile 6/7/2017 tarihleri arasında toplam sekiz adli muayene raporu düzelenmiş olup 2/7/2017 tarihinde saat 14.42'de düzenlenen raporda da -Devlet Hastanesinde görevli doktorlarca 30/6/2017 ile 6/7/2017 tarihleri arasını kapsayan dönemde günlük olarak düzenlenen diğer genel adli muayene raporlarında olduğu gibi- darp ve cebir izi tarif edilmemiş ancak 2/7/2017 tarihinde saat 16.00 sıralarında gerçekleşen müdafi görüşmesi sonrası başvurucu müdafii Görüşme Tutanağı'na "Müvekkilim Osman Adsız'a şiddet uygulanarak yazılı beyanı alınmıştır." şeklinde kayıt düştüğünden başvurucu, tekrar hastaneye götürülmüş ve saat 17.35'de hakkında alınan adli muayene raporunda "sağ diz kapağı yanında kızarıklık, hareketler normal" tespitine yer verilmiştir.
5. Başvurucu Emel Adsız hakkında Devlet Hastanesinde görevli doktorlarca 30/6/2017 ile 6/7/2017 tarihleri arasını kapsayan dönemde günlük olarak düzenlenen genel adli muayene raporlarında herhangi bir darp ve cebir izi tarif edilmemiştir.
6. Başvurucu Osman Adsız 4/7/2017 tarihinde müdafi eşliğinde kollukta,6/7/2017 tarihinde ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile Cumhuriyet Savcılığında ifade vermiştir. Başvurucunun 6/7/2017 tarihinde önce Ankara Sulh Ceza Hâkimliğince, sonrasında ise SEGBİS'le Aydın Sulh Ceza Hâkimliğince savunmaları alınmıştır.
7. 6/7/2017 tarihinde SulhCeza Hâkimliğince hakkında tutuklama kararı verilen başvurucu Osman Adsız ceza infaz kurumuna yerleştirilmiş; diğer başvurucu Emel Adsız ise adli kontrol altına alınarak serbest bırakılmıştır.
8. Başvurucular vekilleri aracılığıyla Başsavcılığa verdikleri 20/12/2018 tarihli dilekçe ile gözaltında kötü muameleye maruz kaldıklarını ileri sürmüş ve şikâyetçi olmuştur. Başsavcılık soruşturmayı başlatarak başvurucuların gözaltında bulunduğu süre içinde tanzim edilen doktor raporu, tutanak ve diğer belgeler ile varsa güvenlik kamera kayıtlarının gönderilmesini müzekkere ile talep etmiştir. Bilgi ve belgeler gönderilmiş ancak olay tarihi üzerinden uzun süre geçmesi nedeniyle görüntülere ulaşılamamıştır.
9. Şikâyet konusunu üçe ayırarak değerlendiren Ankara Başsavcılığı KKTC'de gerçekleştiği iddia edilen fiiller bakımından isnat edilen suçun Türkiye'de işlenmediğinden, şüphelilerin de Türkiye'de bulunmadığından, 30/6/2017-6/7/2017 tarihleri arasında Ankara İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğünde meydana geldiği iddia edilen olaylar yönünden ise başvurucuların soyut iddiaları dışında, şikâyet ettikleri kamu görevlileri hakkında kamu davası açılması gerektirecek yeterli delil elde edilemediğinden bahisle kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Ankara Başsavcılığı, havalimanında yaşanan olaylar yönünden ise yetkisiz olduğunu düşünerek tefrik kararı ile dosyayı Çubuk Başsavcılığına göndermiştir.
10. Çubuk Başsavcılığı, soruşturma neticesinde havalimanında yapılan işlemlerin idari işlem niteliğinde olduğunu ve soyut iddia dışında suç işlendiğine dair delil elde edilmediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
11. Başvurucuların bu kararlara yaptığı itirazlar Sulh Ceza Hâkimliklerince reddedilmiştir (Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliğinin karar tarihi 31/7/2019, tebliğ tarihi 21/8/2019; Ankara 4. Sulh Ceza Hakimliğinin karar tarihi 16/7/2019, tebliğ tarihi 28/8/2019'dur.). Söz konusu kararların başvuruculara tebliğinden sonra başvurucular 4/9/2019 tarihinde ve süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
12. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucuların adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
A. Türkiye'de Gerçekleştiği Öne Sürülen Eylemler Yönünden Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
13. Başvurucular gözaltı sürecinde kolluk görevlilerinin darp, tehdit ve hakaretine maruz kaldıklarına dair şikâyetin etkili soruşturulmaması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğini öne sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) iddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için her türlü makul şüpheden uzak kanıtların varlığı gerektiğini ancak bu koşulların tespiti hâlinde soruşturma yükümlülüğü gerekliliğinden bahsedilebileceğini belirterek somut olayda soruşturma makamınca etkili soruşturma ve araştırma işlemi yapılarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini belirtmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı başvurucu Osman Adsız'ın uğradığı kötü muameleye ilişkin iddiasını ilk defa şikâyet dilekçesinde değil tüm aşamalarda ileri sürdüğünü özellikle belirtmiş ve başvuru formunda dile getirdikleri hususları yinelemiştir.
14. Kötü muamele yasağının maddi boyutu bakımından ihlal edildiği iddialarının incelenebilmesi için olayı çevreleyen maddi koşulların inceleme yapmaya olanak verecek şekilde aydınlatılmış olması gerekmektedir. Olayın aydınlatılması ise ihlal iddiaları ile ilgili etkili bir soruşturma yapılmasına bağlıdır. Dolayısıyla kötü muamele yasağının maddi boyutu bakımından ihlal edilip edilmediğinin belirlenebilmesi, devletin etkili soruşturma yükümlülüğünü gerektiği gibi yerine getirip getirmediğinin tespitine bağlıdır. Bu nedenle başvurucunun tüm iddialarının Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altında alınan kötü muamele yasağının usul boyutu yönünden incelenmesi gerekli ve yeterli görülmüştür.
15. Genel ilkeler için bkz. Şinasi Demir, B. No: 2017/33745, 3/11/2020, §§ 29-44.
16. Somut olayda başvurucu Osman Adsız 2/7/2017 tarihinde müdafi yardımından yararlanmış, bu görüşme sonrasında başvurucunun müdafii Görüşme Tutanağı'na "Müvekkilim Osman Adsız'a şiddet uygulanarak yazılı beyanı alınmıştır." kaydını düşmüştür. Ancak Ulusal Yargı Ağı Bilişim Ssitemi (UYAP) aracılığı ile erişilen belgelerin incelenmesi neticesinde avukatın Savcılığa bir başvuru yapmadığı, başvurucunun ise 4/7/2017 tarihinde müdafii eşliğinde kollukta,6/7/2017 tarihinde SEGBİS'le Cumhuriyet Savcılığında verdiği ifadeleri ile 6/7/2017 tarihinden önce Ankara Sulh Ceza Hâkimliği, sonrasında SEGBİS'le Aydın Sulh Ceza Hâkimliğince alınan savunmalarında bu iddiaları ileri sürmediği, başvurucunun kötü muamele iddiasını ilk defa 10/5/2018 tarihinde yargılamasını yapan mahkeme huzurunda dile getirdiği görülmüştür.
17. Başvurucu Osman Adsız hakkında 2/7/2017 tarihinde saat 17.35'te alınan adli muayene raporunda "sağ diz kapağı yanında kızarıklık hareketler normal" tespitine yer verilmiştir. Bunun dışında bu rapordan önceki ve sonraki tarihlerde düzenlenen sağlık raporlarında başvurucunun vücudunda herhangi bir darp veya cebir izinin yer almadığı belirtilmiştir (bkz. § 4).
18. Başvurucu Osman Adsız'ın kendisini muayene eden doktorlara kötü muamele gördüğüne dair bir beyanda bulunduğuna dair bireysel başvuru dosyasına sunduğu bir bilgi mevcut değildir ayrıca doktor raporlarına herhangi bir itirazının da bulunmadığı görülmüştür.2/7/2017 tarihinde saat 17.35'te düzenlenen raporda yer bulan bulguya (sağ diz kapağı yanında kızarıklık) aynı tarihte saat 14.42'de düzenlenen raporda ve 3/7/2017 tarihli raporda yer verilmemiştir. Bu durumda, gerçekleştiği iddia edilen ve dizde kızarıklığa sebep olan şiddet fiilinin 2/7/2017 günü saat 14.42'den sonraki bir zamanda gerçekleştiğinin kabulü gerekir ki başvurucu, olay anlatımında 2/7/2017 günü kendisine şiddet uyguladığını ileri sürmemiştir. Başvurucu her ne kadar gözaltına alındıktan sonra İl Emniyet Müdürlüğünde bulunduğu sırada şiddete maruz kaldığını ileri sürmekte ise de sağlık raporuyla tespit edilen yaralanmanın bu iddiaları karşılamadığı anlaşılmıştır.
19. Başvurucuların kötü muameleye maruz kaldıklarını ileri sürdükleri tarih ile Cumhuriyet Başsavcılığına verdikleri dilekçe arasında on yedi aydan fazla bir süre söz konusudur. Başvurucular, kötü muamele iddialarını yetkili makamlara iletebilmelerinin önünde engel teşkil edecek bir durumun varlığından da söz etmemiştir. Başvurucular kötü muamele iddialarıyla ilgili olarak gözaltı tarihinden yaklaşık bir buçuk yıl sonra Savcılığa başvurmakla, Savcılığın soruşturma kapsamında alınacak yeni bir sağlık raporuyla dosya içindeki raporlar arasında çelişkiyi giderme, varsa olası yaralanmalar ile olaya ilişkin kamera görüntülerini tespit etme ve böylece iddianın gerçekliğini denetleyebilme imkânını elinden almıştır.
20. Sonuç olarak 2/7/2017 tarihli sağlık raporunun ileri sürülen ciddi fiziksel şiddet iddialarını desteklemediği değerlendirilmiş, başvurucu Osman Adsız'ın sağlık raporlarına ilişkin olarak hiçbir aşamada itirazda bulunmadığı görüldüğünden başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin savunulabilir bir iddia ortaya koyamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
21. Etkili soruşturma yükümlülüğünün ancak kötü muameleye ilişkin savunulabilir bir iddia ortaya konulması hâlinde söz konusu olacağına ilişkin ilkeler hatırlandığında başvurucunun hiçbir aşamada itiraz etmediği sağlık raporlarının iddiaları doğrulamadığı soruşturma makamları tarafından dikkate alınarak başkaca delil toplanmaması etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlali olarak değerlendirilemeyecektir. Bir devlet görevlisi tarafından Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulmaya ilişkin bir iddianın soruşturma makamına iletilmesi durumunda etkili soruşturma yükümlülüğünün başlaması için öncelikle gerekli olan husus, söz konusu iddianın savunulabilir olmasıdır. İddianın savunulabilir olması, açık ve olgulara ilişkin ayrıntı içermesinin yanında ancak makul kanıtlarla desteklenmesiyle mümkündür. Bu nitelikte bir iddianın ortaya konulmaması hâlinde ceza soruşturması başlatma yükümlülüğünden dahi bahsedilemeyecektir.
22. Başvurucu Emel Adsız yönünden ise başvurucu hakkında düzenlenen sağlık raporlarında başvurucunun vücudunda herhangi bir darp veya cebir izine rastlanmadığı belirtilmiştir. Başvurucunun doktor raporlarına herhangi bir itirazı olmayıp başvurucunun ileri sürdüğü kötü muamele iddialarının hakaret düzeyinde kaldığı görülmüştür.
23. Başvurucular, başvuru formunda hakaret ve tehdide maruz kaldıklarını belirtmiş ise de bu sözlerin içeriği ile ilgili açıklama yapmamıştır. Dosya kapsamındaki mevcut delillerin başvuruya konu sözlü şiddet iddiasını desteklemediği sonucuna ulaşılmıştır.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. KKTC'de Gerçekleştiği Öne Sürülen Eylemler Yönünden Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
25. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ve 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türkiye'nin taraf olduğu buna ekprotokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğini iddia eden herkese Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapma hakkı tanınmıştır. Dolayısıyla belirtilen bu hak ve özgürlüklerin kamu gücünü kullanan organlar tarafından ihlal edildiğine ilişkin iddialar bireysel başvuru yoluyla ileri sürülebilir. 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesi kapsamında başvurunun konusu kamu gücünün işlemleri, eylemleri ya da ihmalleridir. Kamu gücünü kullanan organlar ise başta devlet tüzel kişiliği içinde yer alan yasama, yürütme ve yargı organları, ve bu organlara tabi olan merciler ile yerinden yönetim kuruluşlarıdır (Ali Kemal Renklioğlu, B. No: 2012/171, 12/2/2013, § 15).
26. Anayasa'nın 148. ve 6216 sayılı Kanun'un 45. maddeleri uyarınca işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle bireysel başvuruda bulunulan kamu gücü faaliyeti, Türkiye Cumhuriyeti devletine ait veya onun adına kullanılmış olmalıdır. Bu anlamda ancak Türkiye Cumhuriyeti devletinin kamu gücü kullanan organlarına atfedilebilir şekilde gerçekleşmiş temel hak ve özgürlük ihlalleri bireysel başvuru konusu olabilir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesinin, yabancı devletlerin işlemleri aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceleme yetkisi bulunmamaktadır (Ali Kemal Renklioğlu, § 17).
27. Somut olayda başvurucular 20/6/2017 tarihinde KKTC'nin Güzelyurt şehrinde yakalanmış, on gün süreyle bu ülkede gözaltında tutulmuş ve 30/6/2017 tarihinde Türkiye'ye getirilmiştir. Başvuru formunda başvurucular, bu on günlük süreçteki eylemlerin KKTC görevlilerince gerçekleştirildiğini belirtmiş olup bu eylemleri Türkiye Cumhuriyeti kamu görevlilerinin KKTC'ye gelerek bizzat ya da KKTC kamu görevlileriyle birlikte gerçekleştirdiği iddiasında bulunmamıştır. Başvurucuların KKTC kolluk kuvvetlerine mensup şahıslarca yapıldığını iddia ettikleri darp, hakaret ve tehdit eylemleri yönünden temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddiaları, Türkiye Cumhuriyeti devletine atfedilemez. (Ali Zeki Irmak, B. No: 2014/15990, 16/2/2017, § 69)
28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun yer bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Türkiye'de gerçekleştiği öne sürülen eylemler yönünden kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. KKTC'de gerçekleştiği öne sürülen eylemler yönünden kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın yer bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/3/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.