TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET ALİ BAYAT BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/31888)
Karar Tarihi: 31/3/2022
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Murat İlter DEVECİ
Başvurucu
Mehmet Ali BAYAT
Vekili
Av. Lezgin Ahmet BAYBAŞİN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; mahpusun yetersiz sağlık koşulları nedeniyle rahatsızlanıp ısrarlı taleplerine rağmen tedavisinin yaptırılmaması sonucu ölmesi ve bu olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliği nedeniyle yaşam hakkının, kişinin siyasi düşüncesine ve dünya görüşüne istinaden hukuka aykırı bir şekilde tutuklanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, nefret söylemlerinin sonucu olarak mahpusun ötekileştirilip ayrımcılığa maruz bırakılmak suretiyle ceza infaz kurumunda kötü muameleye maruz bırakılması nedeniyle kötü muamele yasağı ile bu yasakla bağlantılı olarak eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/9/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla temin edilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucunun babası V.B., Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen yapıya üye olduğu ve terörizme finansman sağladığı iddiasıyla Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) yürütülen bir soruşturma kapsamında Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hâkimliğince 1/7/2017 tarihinde tutuklanıp aynı gün Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) alınmıştır.
6. Oda yerleşimi için düzenlenen acil risk ihtiyaç raporunda V.B.nin diyabet ve kalp yetmezliği hastası olduğu belirtilmiştir.
7. Başsavcılık 25/12/2017 tarihinde terörizme finansman sağladığı iddiası yönünden V.B.nin tahliyesine karar vermiştir.
8. İnfaz Kurumunda görevli üç kişi tarafından oluşturulan 8/2/2018 tarihli tutanağa göre V.B. aynı gün saat 12.10 sıralarında tutulduğu koğuştan çıkarılarak Van 2. Ağır Ceza Mahkemesince (Ceza Mahkemesi) yapılan bir yargılamada Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla tanık olarak dinlenmek üzere İnfaz Kurumunun SEGBİS odasına götürülmüş ancak V.B. duruşmaya SEGBİS aracılığıyla katılmasından beş dakika sonra baygınlık geçirmiştir. Durum, İnfaz Kurumundaki 15 No.lu Aile Sağlığı Merkezindeki görevliler ile 112 Acil Çağrı Merkezine derhâl bildirilmiştir. Cankurtaran saat 12.45 sıralarında İnfaz Kurumuna gelmiş, yapılan tıbbi müdahale sonrasında V.B.nin saat 12.56 sıralarında Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevki sağlanmıştır. Cankurtaran gelinceye kadar sağlık görevlileri ile bir hekim yaklaşık on beş dakika süreyle V.B.ye tıbbi müdahalede bulunmuştur. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 12/2/2018 tarihli vukuat raporunda, V.B.nin SEGBİS odasına saat 12.23 sıralarında alındığı belirtilmiştir.
9. Hastane tarafından düzenlenen genel adli muayene raporunda V.B.nin cankurtaran ve İnfaz Kurumu görevlilerince yapılan CPR (kardiyopulmoner resüsitasyon, canlandırma) eşliğinde hastaneye ölü olarak getirildiği, yapılan canlandırma işlemine yanıt vermediği ve saat 13.30 itibarıyla öldüğünün kabul edildiği açıklanmıştır.
10. Ölüm olayı üzerine Başsavcılıkça resen başlatılan soruşturma kapsamında ölü muayenesi ve otopsi işlemi olay günü Cumhuriyet savcısının huzurunda bir adli tıp uzmanınca yapılmıştır. Yapılan işlem sırasında vücut genelinde travmatik bir lezyon görülmemiş, sternum 3. İKA (interkostal aralık) ile bazı sağ ve sol kot midklavikular hatta kırık tespit edilmiş ancak genel iskelet sistemi sağlam bulunmuş, ayrıca toksikolojik ve histopatalojik incelemeler için cesetten bazı iç organ parçaları ile vücut sıvıları örneği alınmıştır. Ölü muayenesi ve otopsi işlemini yapan adli tıp uzmanı, kesin ölüm nedeninin tespiti için toksikolojik ve histopatalojik incelemelerin yapılıp soruşturma dosyasının bu inceleme sonuçları ile birlikte Adli Tıp Kurumu (ATK) Diyarbakır Grup Başkanlığına gönderilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
11. Cumhuriyet savcısının talimatına istinaden İnfaz Kurumunda görevli sağlık memurlarından M.T., M.S. ve C.K.nın ifadeleri 10/2/2018 tarihinde, A.A.nın ifadesi ise 11/10/2018 tarihindekollukça alınmıştır.
i. M.T. ifadesinde bir tutuklunun fenalaştığının kendisine söylenmesi üzerine SEGBİS odasına gittiğini, V.B.yi yerde yatar şekilde görünce durumu sağlık memuru arkadaşlarına bildirdiğini, yaptıkları ilk kontrolde nabız ve solunumun olmadığını fark ettiklerini ve V.B.yi daha rahat müdahalede bulunabilecekleri bir yere aldıklarını, bu sırada 112 Acil Çağrı Merkezinin aranmasını istediğini, hekim ve sağlık memuru arkadaşlarıyla birlikte V.B.ye mahkûm kabul biriminde yaklaşık 10 dakika süreyle tıbbi müdahalede bulunduklarını, daha sonra olay yerine gelen cankurtaranda görevli kişilerle müdahaleye devam ettiklerini ve cankurtaran görevlilerinin V.B.yi hastaneye götürdüklerini beyan etmiştir.
ii. M.S., M.T. ile benzer yönde beyanda bulunmuştur.
iii. C.K. saat 12.40 sıralarında V.B.nin mahkûm kabul birimine alındığının bildirilmesi üzerine hemen oraya gidip arkadaşlarına yardım ettiğini, V.B.ye yaklaşık on dakika boyunca tıbbi müdahalede bulunduklarını, cankurtaranın gelmesinden sonra da cankurtaranda görevli kişilerle birlikte V.B.ye müdahaleye devam ettiklerini, cankurtaran görevlilerinin V.B.yi Hastaneye götürdüklerini ifade etmiştir.
iv. M.T. ile benzer şekilde beyanda bulunan A.A. ek olarak nabız ve solunumun olmadığının anlaşılması üzerine entübasyon işlemi ile kalp masajına başladığını söylemiştir.
12. İnfaz Kurumundan alınan kamera görüntülerini inceleyen iki polis memuru tarafından hazırlanan 2/3/2018 tarihli tutanakta özetle cankurtaranın saat 12.41 sıralarında İnfaz Kurumuna girdiği, saat 12.45’te bir sağlık görevlisinin sedye getirdiği, saat12.50’de bir kişinin sedye ile dışarıya çıkarılıp tekerlekli sandalyeye koyulduğu, sedyenin üzerindeki kişinin saat 12.51’de kalp masajı yapılarak cankurtarana alındığı ve cankurtaranın hızla İnfaz Kurumundan ayrıldığı belirtilmiştir.
13. Ölü muayenesi ve otopsi işlemi sırasında cesetten alınan iç organ parçalarının histopatalojik incelemesi sonunda ATK Adana Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesince düzenlenen AHŞA raporunun ilgili kısmı şöyledir:
“...
Kalp: Yaygın nedbe alanları izlendi. Hipertrofik kas lifleri görüldü.
Koroner arter: Lümeni orta-ileri derecede daraltıcı özellikte, kalsifiye aterom plakları izlendi.
Akciğerler: Ödem, konjesyon izlendi.
Böbrek: Kronik pyelonefritis bulguları izlendi.
Karaciğer: Konjesyon izlendi.
Dalak: Konjesyon izlendi.
Beyin: Konjesyon izlendi.
Beyincik: Konjesyon izlendi.
Beyin Sapı: Konjesyon izlendiği kanaatini bildirir rapordur.
SONUÇ
...[E]lde edilerek yukarıya kaydedilen bilgi ve bulgular dikkate alındığında;
Kişinin ölüm nedeni hakkında otopsiyi yapan doktorlardan görüş alınmasının uygun olacağı kanaatini bildirir rapordur.”
14. Toksikolojik inceleme sonucuna ilişkin olup ATK Diyarbakır Grup Başkanlığı Kimya İhtisas Dairesince düzenlenen 22/3/2018 tarihli raporun ilgili kısmı şöyledir:
BULGULAR VE SONUÇ:
1-) İçorganlarda yapılan analiz sonucunda, sistematiğimizdeki maddeler aranmış olup bulunmadığını;
2- )Göziçi sıvısında yapılan analiz sonucunda Alkol (Etanol, Metanol) bulunmadığını
3-)Kanda yapılan analiz sonucunda
a-)Alkol (Etanol, Metanol) bulunmadığını
b-) Sistematiğimizdeki uyutucu-uyuşturucu maddeler aranmış olup bulunmadığını
c-)(816)ng/mL AMİODARONE,(153)ng/mL SALYCLİC ACİDE, (10)ng/mL ATORVASTATİN ve (1)ng/mL CLOPİDOGREL bulunduğunu
4-) Safrada sistematiğimizdeki uyutucu-uyuşturucu maddeler aranmış olup bulunmadığını; Ancak CLOPİDOGREL bulunduğunu, bildirir rapordur.”
15. ATK Diyarbakır Grup Başkanlığında görevli olup ölü muayenesi ve otopsi işlemini yapan adli tıp uzmanının hazırladığı 14/8/2018 tarihli rapora göre;
- Toksikolojik inceleme sırasında vücut sıvıları ve iç organ parçalarında tedavi için kullanılan ilaç etken maddesi dışında aranan toksik maddelerin bulunmadığı dikkate alındığında V.B.nin zehirlenerek öldüğüne dair tıbbi delil bulunmamaktadır.
- Ölü muayenesi ve otopsi işlemi sırasında ölüme neden olabilecek nitelikte travmatik lezyon tanımlanmadığı, sternum ve kot kemik kırıklarının yeniden canlandırma işlemleri ile husulü mümkün olduğu cihetle V.B.nin travmatik tesirle öldüğünün tıbbi delili yoktur.
-Ölüme neden olabilecek nitelikte travmatik lezyon bulunmaması, toksikolojik incelemede cesetten alınan örneklerde tedavi için kullanılan ilaç etken maddesi dışında aranan toksik maddelerin tespit edilmemesi, makroskopik olarak ve histopatolojik incelemede tanımlanan bulgular ve soruşturma evrakında kayıtlı bilgiler (olayın meydana geliş şekli, olay yeri inceleme raporu, ifadeler v.s.) birlikte değerlendirildiğinde V.B. doğal yolla (kalp-damar hastalığı sonucu) ölmüştür.
16. Başsavcılık, V.B.nin hastalığına istinaden doğal yolla öldüğü gerekçesiyle 27/9/2018 tarihinde ölüm olayı hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
17. Başvurucu; V.B.nin yetersiz sağlık koşulları nedeniyle rahatsızlanıp ısrarlı taleplerine rağmen tedavisinin yaptırılmaması nedeniyle öldüğünü, V.B.nin ölümüne kasıtlı olarak veya ihmal suretiyle neden olan İnfaz Kurumu sorumluları da dâhil tüm sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunduklarını, Başsavcılığın eksik ve yetersiz incelemeyle karar verdiğini zira V.B.nin tedaviye ilişkin taleplerinin yeterince karşılanıp karşılanmadığı, kullandığı ilaçların zamanında ve düzenli olarak kendisine verilip verilmediği, bu bağlamda yeterli sağlık hizmeti verilip verilmediği hususlarının araştırılmadığını iddia ederek Başsavcılıkça verilen karara itiraz etmiştir (sözü edilen suç duyurusuyla ilgili bilgi için bkz. § 19).
18. Diyarbakır 4. Sulh Ceza Hâkimliği, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilemediği, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın etkili soruşturma yapılmadan verildiğinin tespit edilemediği gerekçesiyle başvurucunun itirazını 20/8/2019 tarihinde reddetmiştir.
19. Başvurucu; babasının yetersiz sağlık koşulları nedeniyle rahatsızlanıp ısrarlı taleplerine rağmen tedavisinin yaptırılmaması nedeniyle öldüğünü, babasının ölümüne kasıtlı olarak veya ihmal suretiyle neden olan İnfaz Kurumu sorumluları ile tüm sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunduklarını belirten ve Başsavcılığa hitaben düzenlenmiş 31/8/2018 tarihli dilekçeyi başvuru formuna eklemiştir ancak dilekçenin üzerinde herhangi bir havale işlemi yer almadığından sözü edilen dilekçenin Başsavcılığa verilip verilmediği, verilmiş ise sözü edilen dilekçe üzerine hangi işlemlerin yapıldığı tespit edilememiştir.
20. İnfaz Kurumunca V.B.nin ölümü nedeniyle üç infaz koruma memuru ile dört sağlık memuru hakkında idari soruşturma yürütülmüş ve soruşturma sonucunda olayın meydana gelmesinde ihmal veya kasıtlarının bulunmadığı gerekçesiyle haklarında idari soruşturma yürütülen kişiler hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Bununla birlikte anılan soruşturma kapsamında yapılan işlemlerin içeriği saptanamamıştır.
21. Anayasa Mahkemesince Ceza Mahkemesinden V.B.nin beyanının tespit edildiği celseye ait tutanak getirtilmiştir. Anılan tutanağa göre V.B. 8/2/2018 tarihinde Ceza Mahkemesi tarafından tanık olarak dinlemiştir ve tutanakta V.B.nin rahatsızlanması ile ilgili bir bilgi yer almamaktadır.
IV. İLGİLİ HUKUK
22. İlgili ulusal hukuk için bkz. Mahmut Alkan, B. No: 2018/7436, 20/10/2021, §§ 30, 32-35.
23. Bir ihlalin mağduru olduğu iddia edilen kişi yönünden yapılan başvurular bağlamında mağdur sıfatı yönünden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları için bkz. Batuhan Gökçe ve diğerleri, B. No: 2018/36427, 6/10/2021, §§ 61, 62.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Anayasa Mahkemesinin 31/3/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
25. Başvurucu, öncelikle adil yargılanma hakkının alt güvencelerinden olan kanunla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız mahkeme önünde yargılanma hakkının ihlal edildiğinden yakınmıştır. Bu iddiası kapsamında başvurucu, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun yapısı ile hâkim ve savcıların atanmasına, tayinine, meslekte yükselmesine ve bu kişilerle ilgili disiplin işlemlerine ilişkin usulden bahsederek sulh ceza hâkimliklerinin kanunla önceden kurulmuş bağımsız ve tarafsız mahkeme niteliğinde olmadığını iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca soyut ve genel bir biçimde sulh ceza hâkimliklerinin yürütmenin bir projesi olduğunu, bu hâkimliklerde görev alan hâkimlerin çoğunlukla mesleğe başlamadan önce iktidar partisinde görev aldığını, sulh ceza hâkimlerinin tek hâkimli olmasının yeterli hukuki güvence sağlamadığını, bu hâkimliklerin kapalı devre sistemle çalıştığını (Başvurucunun söz konusu ifadesi ile sulh ceza hâkimlerince verilen karara karşı yine sulh ceza hâkimliği nezdinde itiraz edilebildiğini kastettiği değerlendirilmiştir.) ileri sürmüştür.
26. Başvurucu ikinci olarak adil yargılanma hakkının alt güvencelerinden gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğinden şikâyet etmiştir. Başvurucuya göre ölüm olayı üzerine resen harekete geçip etkili bir ceza soruşturması yürütmeyen Başsavcılık, verdiği kararda yeterli ve tatmin edici gerekçe sunmamıştır. Ayrıca kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapılan itiraz üzerine verilen karar, asgari düzeyde de olsa hukuki bir gerekçe içermemektedir.
27. Başvurucu son olarak babası V.B.nin, maruz kaldığı kötü muamele ve işkence ile sağlık hizmetlerinin yetersizliği nedeniyle öldüğünü ve ölüm olayında kasıt veya ihmalin bulunup bulunmadığı konusunda etkili bir soruşturma yapılmadığını belirterek adil yargılanma ile yaşam haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Bu iddiası kapsamında başvurucu; V.B.nin siyasi düşüncesi ve dünya görüşü nedeniyle hukuka aykırı bir şekilde tutuklandığını, nefret söylemlerinin bir sonucu olarak ötekileştirilip ayrımcılığa maruz bırakılmak suretiyle İnfaz Kurumunda kötü muameleye hatta işkenceye uğradığını, birçok kez koğuşundan bir başka yere götürülerek darp ve eziyet edildiğini, buna V.B.nin koğuş arkadaşlarının da tanık olduğunu, V.B.nin yaşadığı haksız ve hukuka aykırı muameleye eklenen kötü muamele ve yetersiz sağlık hizmeti nedeniyle olay günü fenalaştığını, sağlık hizmetinden acil yararlandırılmaması nedeniyle öldüğünü, ölüm olayı hakkında yürütülen ceza soruşturmasında V.B.nin koğuş arkadaşlarının ifadelerine başvurulmadığını, ayrıca otopsi sırasında tespit edilen kaburga ve göğüs kafesi kırıklarının detaylı araştırılmadığını, kamera görüntülerinin soruşturma dosyasına getirtilmediğini öne sürmüştür.
28. Bakanlık görüşünde öncelikle başvurucunun V.B.nin ölümü nedeniyle tam yargı davası açmadığı belirtilerek ihlal iddiası ile ilgili olarak hukuk sisteminde mevcut hukuki yolların başvuru öncesinde tüketilip tüketilmediği konusundaki takdirin Anayasa Mahkemesine ait olduğu ifade edilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca V.B.nin İnfaz Kurumundaki tutulma koşullarına, bu bağlamda İnfaz Kurumunda tutulduğu süre zarfında aldığı sağlık hizmetlerine ve meydana gelen ölüm olayı hakkında yürütülen ceza soruşturması ile idari soruşturmaya işaret edilerek V.B.nin ölümünün kalp ve damar hastalığı sonucu meydana geldiğinin tespit edildiği, idari soruşturmada ceza infaz kurumu personelinin ilk müdahaleyi yapma ve kişiyi hastaneye gönderme hususlarında herhangi bir gecikme veya ihmalinin bulunmadığının belirlendiği, V.B.nin birçok defa çeşitli şikâyetlerine istinaden sağlık hizmetinden yararlandırıldığı, yaşam hakkının usul boyuyla ilgili gerekliliklerin özenle yerine getirildiği açıklanmıştır. Bakanlık görüşünün V.B.nin İnfaz Kurumunda tutulduğu sırada aldığı sağlık hizmetleriyle ilgili kısmı şöyledir:
Başvurucu yakınının barındırıldığı Ceza İnfaz kurumunda bloklarda 7/24 infaz ve koruma memurlarının görev yaptığı, tutuklu/hükümlülerin koğuşlarında bulunan çağrı butonunu kullanarak olası acil ve ihtiyaç durumlarında personelin oda/koğuşa intikalinin sağlandığı, hafta içi mesai saatleri içerisinde kurum revirinde olan 15 No'lu Aile Sağlığı Merkezinde doktor ve hemşirenin, kurum bünyesinde ise sağlık memurlarının mesai saatleri içerisinde görev yaptığı, mesai saatleri dışında ise Acil 112 Servisinin kuruma intikalinin ivedi olarak sağlandığı öncelikle ifade edilmelidir.
Ayrıca adı geçenin, 03.07.2017 tarihinde kurumda yapılan ilk muayenesinde herhangi bir darp izinin bulunmadığı, beyanı ile kalp hastası olduğunu belirttiği, 'Delix, Desal, Dilatrend' ilaçlarını kullandığı,
-04. 07.2017 tarihinde kurumda bulunan 15 No'lu Aile Sağlığı Merkezinde yapılan muayenesinde 'Ator, Delix, Aldactone, Desal' ilaçlarının reçete edilerek kendisine elden teslim edildiği,
-07. 07.2017 tarihinde kurum 15 No'lu Aile Sağlığı Merkezinde yapılan muayene sonucunda, Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Polikliniğine sevk istendiği ve aynı gün ilgili hastaneye sevk edilerek tetkik ve tedavilerinin yapıldığı, 3 ay sonrasına kontrol önerildiği,
-03. 08.2017 tarihinde kurum 15 No'lu Aile Sağlığı Merkezinde yapılan muayenede 'Delix, Aldactone' ilaçlarının reçete edilerek kendisine elden teslim edildiği,
-06. 09.2017 tarihinde kurum 15 No'lu Aile Sağlığı Merkezinde yapılan muayenede 'Ator, Delix, Aldactone, Desal'ilaçlarının reçete edilerek kendisine elden teslim edildiği,
-08. 09.2017 tarihinde kurum 15 No'lu Aile Sağlığı Merkezinde yapılan muayene sonucunda, Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dahiliye Polikliniğine sevk edildiği,
-19. 09.2017 tarihinde Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dahiliye Polikliniğine sevk edilerek tetkik ve tedavilerinin düzenlendiği, Nöroloji Polikliniğine sevk edildiği,
-25. 09.2017 tarihinde kurum 15 No'lu Aile Sağlığı Merkezinde yapılan muayene sonucunda, Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Polikliniğine sevkinin uygun görüldüğü,
-28. 09.2017 tarihinde Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Polikliniğine sevk edilerek tetkik ve tedavilerinin düzenlendiği, EMG çekimi için randevu verildiği,
-02. 10.2017 tarihinde kurum 15 No'lu Aile Sağlığı Merkezinde yapılan muayene sonucunda, 'Ator, Delix' ilaçlarının reçete edilerek kendisine elden teslim edildiği,
-09. 10.2017 tarihinde Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Polikliniğine sevk edilerek tetkik ve tedavilerinin düzenlendiği, 3 ay sonrasına randevu verildiği,
-17. 10.2017 tarihinde Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Polikliniğine sevk edilerek tetkik ve tedavilerinin düzenlendiği, EMG çekimin yapılarak 3 ay sonrasına randevu verildiği,
-24. 10.2017 tarihinde Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Polikliniğine sevk edilerek tetkik ve tedavilerinin düzenlendiği ve reçete düzenlendiği,
-02. 11.2017 tarihinde kurum 15 No'lu Aile Sağlığı Merkezinde yapılan muayene sonucunda 'Aldactone, Atarax, Desol, Delix, Dilatrend' ilaçlarının reçete edilerek kendisine elden teslim edildiği,
-09. 11.2017 tarihinde kurum 15 No'lu Aile Sağlığı Merkezinde yapılan muayene sonucunda 'Coraspin' ilacın reçete edilerek kendisine elden teslim edildiği,
-24. 11.2017 tarihinde kurum 15 No'lu Aile Sağlığı Merkezinde muayenesinin yapıldığı,
-08. 12.2017 tarihinde Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Polikliniğine sevk edilerek tetkik ve tedavilerinin düzenlendiği ve kalp pili takılması amacıyla 3 ay sonrasına randevu verildiği,
-19. 12.2017 tarihinde kurum 15 No'lu Aile Sağlığı Merkezinde yapılan muayene sonucunda 'Aldactone, Dikloron, Talcid, Ulcran, Muscoril' ilaçlarının reçete edilerek kendisine elden teslim edildiği,
-04. 01.2018 tarihinde kurum 15 No'lu Aile Sağlığı Merkezinde yapılan muayene sonucunda 'Aldactone, Delix, Coraspin, Colastin' ilaçlarının reçete edilerek kendisine elden teslim edildiği,
-09. 01.2018 tarihinde kurum 15 No'lu Aile Sağlığı Merkezinde yapılan muayene sonucunda 'Dilatrend' ilacın reçete edilerek kendisine elden teslim edildiği,
-17. 01.2018 tarihinde Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Polikliniğine sevk edilerek tetkik ve tedavilerinin düzenlendiği ve ilaç reçete edildiği,
- 30. 01.2018 tarihinde kurum 15 No'lu Aile Sağlığı Merkezinde yapılan muayenede ayaktan tedavi edildiği ve durum tespiti nedenli heyet raporu sevk işlemlerinin başlatıldığı,
Ceza İnfaz Kurumundaki dosyasından tespit edilmiştir.
...”
2. Değerlendirme
a. İddiaların Vasıflandırılması ve İncelemenin Kapsamı Yönünden
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
30. Başvurucunun iddialarının bir kısmı, Anayasa Mahkemesine göre Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı ile Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine yöneliktir ve aşağıda ayrı bir başlık altında değerlendirilecektir. Başvurucunun, babasının ölümü ile bağlantı kurması nedeniyle sözü edilen iddialara burada da yer verilmiştir.
31. Başvurucunun geriye kalan iddiaları ise özünde V.B.nin maruz kaldığı kötü muamele, işkence, yararlandırıldığı sağlık hizmetlerinin yetersizliği ve sağlık hizmetlerinden acil olarak yararlandırılmaması nedeniyle öldüğüne, V.B.nin ölümüyle ilgili etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğine ilişkindir. Ayrıca başvurucu bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı ile gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğinden yakınsa da ceza yargılaması sürecinde haklarında suç isnadı bulunmayan mağdur, suçtan zarar gören, şikâyetçi veya katılan sıfatını haiz kişiler adil yargılanma hakkının koruma alanı dışındadır (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 24). Bu nedenle bu paragrafta bahsi geçen bütün iddiaların yalnızca yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gerekli ve yeterli görülmüştür.
32. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, yaşama ... hakkına sahiptir.”
33. Anayasa'nın “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, … kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
34. Başvurucunun başvuruya konu soruşturma sürecinde V.B.nin yetersiz sağlık koşulları nedeniyle rahatsızlanıp ısrarlı taleplerine rağmen tedavisinin yaptırılmaması nedeniyle öldüğünü ileri sürmesine karşın bireysel başvuruda babasının neden öldüğüne yönelik birçok iddiada bulunduğu görülmüştür (bkz. §§ 17, 27). Oysa bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak bireysel başvuruya konu yargısal süreçte ileri sürülmeyen iddialar ve ortaya konulmayan bilgilerle belgeler bireysel başvuruya konu edilemez (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20). Bu sebeple,
- V.B.nin yetersiz sağlık koşulları nedeniyle rahatsızlanıp ısrarlı taleplerine rağmen tedavisinin yaptırılmaması nedeniyle öldüğüne ilişkin iddia yaşam hakkının koruma yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutu kapsamında,
- V.B.nin ölümü ile ilgili olarak etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğine yönelik iddia ise yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında tetkik edilecek ancak başvurucunun yaşam hakkı bağlamında dile getirdiği sair iddialar hakkında inceleme yapılmayacaktır.
b. Kabul Edilebilirlik Yönünden
35. Başvurucunun ihlal iddiasının değerlendirilmesine geçmeden önce Anayasa Mahkemesinin konuyla ilgili genel ilkelerinin ortaya konulması gerekmektedir.
36. Anayasa'nın 17. maddesi, devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete birtakım negatif ve pozitif yükümlülükler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 50).
37. Anılan pozitif yükümlülükler kapsamında devlet, yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını kamu görevlilerinin, diğer bireylerin ve hatta kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma ödevi (yaşamı koruma yükümlülüğü) altındadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 51).
38. Sözü edilen koruma ödevini yerine getirilebilmesi için devletin -başka hususlar yanında bir kişinin yaşamına yönelik gerçek ve yakın bir tehlikenin bulunduğunun kamu makamlarınca bilindiği ya da bilinmesi gerektiği durumlarda- görevlileri aracılığıyla makul ölçüler çerçevesinde ve tehlikenin gerçekleşmesini önleyebilecek şekilde önlemler alması gerekir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 53). Bu ödev, özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin tıbbi tedavilerine özen gösterilmesini ve yaşamı üzerinde oluşabilecek olası tehditleri engellemeyi de içerir ve uygun bir tıbbi tedavinin sağlanması konusundaki eksikliklerin yaşam hakkını koruma yükümlülüğüne aykırılık teşkil edebilir (Murat Karabulut, B. No: 2013/2754, 18/2/2016, § 43).
39. Öte yandan yetkili makamlardan yaşamla ilgili her türlü potansiyel tehdidin gerçekleşmesini önlemek için somut tedbirler alması beklenemeyeceği (Mehmet Çetinkaya ve Maide Çetinkaya, B. No: 2013/1280, 28/5/2014 § 60) gibi özellikle insan davranışlarının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlem veya yürütülecek faaliyet tercihi dikkate alındığında koruma yükümlülüğünün kamu makamları üzerinde aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanması da mümkün değildir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 53). Ayrıca yaşam hakkının gerektirdiği pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmesi kapsamında alınacak tedbirlerin belirlenmesi idari ve yargısal makamların takdirinde olan bir husustur. Hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması adına pek çok yöntem benimsenebilir ve mevzuatta düzenlenmiş herhangi bir tedbirin yerine getirilmesinde başarısız olunsa bile pozitif yükümlülükler diğer bir tedbirle yerine getirilebilir (Bilal Turan ve diğerleri (2), B. No: 2013/2075, 4/12/2013, § 59).
40. Yaşam hakkının maddi boyutuyla ilgili genel ilkeler bağlamında son olarak ifade edilmesi gereken husus, devletin yetkili makamlarının tutuklulukta meydana gelen ölüm olaylarında ölüm olayına ilişkin tatmin edici ve inandırıcı bir açıklama getirmekle yükümlü olmasıdır zira bu tür olaylarda gerçekleşme koşullarına ilişkin bilgiler çoğunlukla yetkili makamların erişimindedir (İpek Deniz ve diğerleri, B. No: 2013/1595, 21/4/2016, § 136).
41. Anayasa Mahkemesine göre devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin usule ilişkin yönü (usul yükümlülüğü) ise doğal olmayan her ölüm olayının tüm yönleriyle ortaya konulmasına, sorumlu kişilerin belirlenmesine ve gerektiğinde bu kişilerin cezalandırılmasına imkân tanıyan bağımsız soruşturma yürütülmesini gerektirir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54; Sadık Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 94).
42. Anayasa Mahkemesinin yaşam hakkının usul boyutu konusunda benimsediği genel ilkelere göre şüpheli bir ölüm olayı hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkililiği için;
- Soruşturma makamlarının olaydan haberdar olur olmaz, resen harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57),
- Soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olması ve meşru menfaatlerini korumak için ölen kişinin yakınlarının soruşturma sürecine gerekli olduğu ölçüde katılabilmeleri (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58),
- Soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi (Salih Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013, § 30),
- Soruşturma makamlarınca olayın sebebinin objektif analizinin yapılması ve soruşturma sonucunda alınan kararın elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 99) gerekir.
43. Anılan ilkeler ışığında somut olaya dönüldüğünde başvurucunun V.B.nin yetersiz sağlık koşulları nedeniyle rahatsızlanıp ısrarlı taleplerine rağmen tedavisinin yaptırılmaması nedeniyle öldüğünü ileri sürmesine karşın sağlığında V.B.nin sağlık hizmetlerinin yetersizliğine ve/veya tedavisinin yaptırılmadığına yönelik şikâyetlerini yetkili idari ve/veya adli mercilere taşıdığına dair hiçbir kanıt ortaya koymadığı görülmüştür. Ayrıca başvurucunun iddiasının aksine V.B.nin, İnfaz Kurumunda tutulmaya başladığı günden olay gününe kadar geçen sürede çeşitli şikâyetleri dolayısıyla birçok kez sağlık hizmetinden istifade ettiği ve kendisine yazılan reçetelerde belirtilen ilaçları aldığı (bkz. § 28) anlaşılmıştır.
44. Başvuru dosyasındaki bilgi ve belgelere göre olay günü saat 12.10 sıralarında tutulduğu odadan çıkarılıp saat 12.23 İnfaz Kurumunun SEGBİS odasına götürülen V.B., Ceza Mahkemesince beyanının tespit edilmesinden sonra rahatsızlanmış ve durum hemen 15 No.lu Aile Sağlığı Merkezindeki görevliler ile 112 Acil Çağrı Merkezine bildirilmiştir. Cankurtaran gelinceye kadar sağlık görevlileri ile bir hekim yaklaşık on beş dakika süreyle V.B.ye tıbbi müdahalede bulunmuştur. Cankurtaranın saat 12.45 sıralarında İnfaz Kurumuna gelmesi sonrasında cankurtaran ve İnfaz Kurumu görevlilerince yapılan CPR eşliğinde Hastaneye götürülen V.B., yapılan canlandırma işlemine yanıt vermemiş ve kalp-damar hastalığı sonucu vefat etmiştir (bkz. §§ 8, 9, 11, 15). Bu bakımdan başvurucunun V.B.nin yetersiz sağlık koşulları nedeniyle rahatsızlanıp ısrarlı taleplerine rağmen tedavisinin yaptırılmaması nedeniyle öldüğüne, böylece yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddiası açıkça dayanaktan yoksundur.
45. Yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun ihlal edildiğine yönelik iddiaya gelince V.B.nin vefatı sonrasında Başsavcılık ivedilikle ölüm olayı hakkında bir soruşturma başlatmıştır. Bu soruşturma kapsamında Başsavcılığın talimatına istinaden kollukça İnfaz Kurumunda görevli sağlık memurları M.T., M.S., C.K. ve A.A.nın ifadeleri alınmış, başvurucu aksini iddia etse de İnfaz Kurumundan temin edilen kamera görüntüleri iki polis memuru tarafından incelenmiştir (bkz. § 12). Ölü muayenesi ve otopsi sırasında yapılan işlemler neticesinde V.B.nin zehirlenerek öldüğüne dair tıbbi delil bulunmadığı, sternum ve kot kemik kırıklarının yeniden canlandırma işlemi sonucu meydana gelmesinin mümkün olduğu ve travmatik tesirle öldüğüne dair delil bulunmayan V.B.nin kalp-damar hastalığı sonucu öldüğü tespit edilmiştir. Başvurucu kaburga ve göğüs kafesi kırıklarının detaylı araştırılmadığını ileri sürse de ATK Diyarbakır Grup Başkanlığında görevli olup ölü muayenesi ve otopsi işlemini yapan adli tıp uzmanınca hazırlanan 14/8/2018 tarihli raporda açıkça kemik kırıklarının yeniden canlandırma işlemleri ile husulü mümkün olduğu ve V.B.nin travmatik tesirle öldüğünün tıbbi delilinin bulunmadığı açıklanmıştır (bkz. § 15). Ayrıca başvurucu Başsavcılıkça verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz edebilmiş ve soruşturmaya katılım konusunda bir engelle karşılaşmamıştır.
46. Başvurucu sulh ceza hâkimlerinin bağımsız olmadığı yolunda soyut birçok iddia dile getirse de başvuruya konu soruşturma özelinde soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapılan itirazı inceleyen sulh ceza hâkimiyle ilgili somut hiçbir iddiada bulunmamıştır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi herhangi bir somut olgu ve kanıtla desteklenmeyen, soruşturmanın bağımsız olmadığına yönelik iddiaya katılmamaktadır.
47. Başvurucu, V.B.nin koğuş arkadaşlarının ifadelerine başvurulmadığını öne sürmüştür. Ne var ki ölüm olayını çevreleyen koşulların ve varsa sorumluların tespitine engel olmadığı sürece Anayasa’nın 17. maddesi gereğince yürütülecek soruşturmalarda soruşturma makamlarının olayın gelişimine ve delillerin elde edilmesine ilişkin olarak ölen kişinin yakınlarının her türlü iddialarını ve taleplerini karşılama zorunluluğu bulunmamaktadır (Yavuz Durmuş ve diğerleri, B. No: 2013/6574, 16/12/2015, § 62; Mahpulah Özarslan, B. No: 2016/12544, 15/9/2020, § 62). Somut olayda da sözü edilen eksiklik başvuruya konu ölüm olayını çevreleyen koşulların tespitine engel olmamıştır. O hâlde yaşam hakkının etkili soruşturma yürütme yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddia da açıkça dayanaktan yoksundur.
48. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğine ilişkin iddianın diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
1. Başvurucunun İddiaları
49. Başvurucu; V.B.nin siyasi düşüncesi ve dünya görüşü nedeniyle hukuka aykırı bir şekilde tutuklandığını, nefret söylemlerinin bir sonucu olarak ötekileştirilip ayrımcılığa maruz bırakılmak suretiyle İnfaz Kurumunda kötü muameleye hatta işkenceye uğradığını,birçok kez koğuşundan bir başka yere götürülerek darp ve eziyet edildiğini, buna V.B.nin koğuş arkadaşlarının da tanık olduğunu iddia ederek yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal edildiğini öne sürmüştür.
a. İddiaların Vasıflandırılması Yönünden
50. Başvurucunun V.B.nin tutukluluğunun hukuki olmadığına yönelik iddiasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkında kapsamında, diğer iddiaları ise kötü muamele yasağı ve yasakla bağlantılı olarak eşitlik ilkesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
51. Anayasa’nın iddiaların değerlendirmeye esas alınacak 10. maddesinin birinci fıkrası, 17. maddesinin üçüncü fıkrası ve 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
“Madde 10
Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Madde 17
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz.
Madde 19
Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir.”
52. Anayasa Mahkemesine göre ölenin yakınları tarafından yapılan bireysel başvurularda ancak ölüm olayıyla yakından bağlantılı olması (örneğin ölümün kötü muamele sonucu meydana gelmesi) koşuluyla ölen adına kötü muamele yasağının ve/veya kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialar ileri sürülebilir (daha fazla bilgi için bkz. Batuhan Gökçe ve diğerleri, §§ 85-90).
53. Başvurucu, işbu başvuruyu V.B.nin ölümü hakkında yürütülen soruşturma kapsamında verilen nihai karar üzerine yapsa da V.B.nin kalp-damar hastalığı sonucu ölümü ile V.B.nin tutuklanması ve tutukluluğu süresince maruz bırakıldığını iddia ettiği kötü muameleler arasında yakın bağlantı bulunduğuna dair somut bir veri sunmamıştır. Başvuruya konu edilen ceza soruşturmasındaki hiçbir unsur da bahsi geçen yakın bağlantının varlığına işaret etmemektedir. Ayrıca başvurucu, anılan ihlal iddialarının incelenmesini zorunlu kılan bir nedenden de söz etmemiştir. Bu koşullar altında Anayasa Mahkemesi kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, kötü muamele yasağının ve bu yasakla bağlantılı olarak eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddialar yönünden başvurucunun mağdur sıfatının bulunmadığı sonucuna varmıştır.
54. Açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, kötü muamele yasağının ve bu yasakla bağlantılı olarak eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yaşam hakkının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, kötü muamele yasağının ve bu yasakla bağlantılı olarak eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 31/3/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.