TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULHALIK CAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/331)
|
|
Karar Tarihi: 16/12/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Tuğba TUNA IŞIK
|
Başvurucular
|
:
|
Abdulhalık CAN ve
diğerleri (bkz. ekli tablo)
|
Vekili
|
:
|
bkz. ekli tablonun (F)
sütunu
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, hukuk davasında delillerin değerlendirilmesi
ve hukuk kurallarının uygulanmasında hata yapılarak adil olmayan karar
verilmesi ve uzun yargılama nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Ekli tabloda sıralanan başvurulara ait başvuru formu
ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra başvurular
Komisyonlara sunulmuştur.
3. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Konularının aynı olması nedeniyle ekli tablonun (B)
sütununda numaraları belirtilen başvuru dosyalarının aynı tablonun (1) numaralı
satırında yer alan 2019/331 numaralı bireysel başvuru dosyası ile
birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 71.
maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu alana
ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden incelenmesine
karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular, delillerin değerlendirilmesi ve hukuk
kurallarının uygulanmasında hata yapılarak adil olmayan karar verilmesi ile
yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ve diğer anayasal
haklarının ihlal edildiği iddiasıyla bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
9. Mahkemenin 16/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
10. Başvurucuların bir kısmı, bireysel başvuru harç ve
masraflarını karşılayacak gelirleri olmadığını beyan ederek adli yardım
talebinde bulunmuştur.
11. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini
önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun
olduğu anlaşılan başvurucuların açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım
talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucular
Müfit Yıldırım, Metin Uslu ve Behçet Uslu Yönünden
1. Başvurucuların
İddiaları
12. Başvurucular işçilik alacaklarına ilişkin davalarda
delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının uygulanmasında hata
yapılarak adil olmayan karar verilmesi ve uzun yargılama nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
13. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru
usulü" kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru
yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin
öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir
mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten
itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte
başvurabilirler ... "
14. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün "Başvuru
süresi ve mazeret" kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru
yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin
öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
15. Anayasa Mahkemesi Hüseyin Aşkan (B. No:
2017/15649, 21/7/2020) kararında otuz günlük süre kuralının bireysel başvurunun
ön şartlarından biri olduğunu ve bu sürenin başlangıç tarihinin tespitinde
kanun hükmü gereği öğrenme tarihinin esas alınacağını belirtmiştir (Hüseyin
Aşkan, § 20). Anılan kararda bireysel başvuru süresinin işlemeye başlaması
yönünden nihai kararın gerekçesinin tebliğinin öğrenme şekillerden biri olduğu,
bununla birlikte başka şekillerde de öğrenmenin söz konusu olabileceği ifade
edilmiştir (Hüseyin Aşkan, § 23).
16. Bu doğrultuda Hüseyin Aşkan kararında;
kullanıcıların UYAP üzerinden yaptıkları işlemlerin (doküman oluşturma,
düzenleme, imzalama, açma, okuma ve yazdırma gibi) kayıt altına alındığı evrak
işlem kütüğünün Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesi sonucunda nihai
kararın açılarak okunduğuna ilişkin bir işlemin tespiti hâlinde bu işlemi yapan
ilgililerin işlem sırasında nihai kararın sonucunu öğrendiklerinin kabul
edileceği, böyle bir durumda bireysel başvuru süresinin de bu tarihten itibaren
başlatılması gerektiği belirtilmiştir (Hüseyin Aşkan, §§ 26-29).
17. Başvuru konusu olayda nihai kararlar olan Yargıtay
22. Hukuk Dairesinin 19/6/2019 tarihli ilamlarına ilişkin olarak UYAP evrak
işlem kütüğü üzerinde yapılan incelemede de ilgili kararların başvurucuların
avukatı Mehmet Hamdi Özşarlak tarafından 10/7/2019 günü saat 13.50, 13.51 ve
13.52’de açılarak okunduğu tespit edilmiştir.
18. Buna göre, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 19/6/2019
tarihli ilamlarının başvurucuların avukatı tarafından 10/7/2019 tarihinde UYAP
üzerinden okunduğu, bu kapsamda en geç 10/7/2019 tarihinde bireysel başvuruya
ilişkin nihai karardan haberdar olunduğunun ve bu doğrultuda bireysel başvuru
süresinin 10/7/2019 tarihinden itibaren işlemeye başladığının kabul edilmesi
gerekir. Nitekim ilgili usul kuralları uyarınca sürenin münhasıran tebliğden
itibaren işlemeye başlayacağının kabul edildiği uygulamaların aksine bireysel
başvuru yolunda başvuru süresi, ihlalin öğrenilmesi esasına bağlanmıştır
(benzer yöndeki karar için bkz. Mehmet Özcan, B. No: 2019/6266,
15/1/2020, § 27).
19. Sonuç olarak bireysel başvuru konusu yargılama
sürecine ilişkin nihai karardan 10/7/2019 tarihinde haberdar olduğu anlaşılan
başvurucuların otuz günlük bireysel başvuru süresinden sonra, 9/9/2019,
12/9/2019 ve 10/10/2019 tarihlerinde gerçekleştirdikleri bireysel başvuruların süre
aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
20. Başvurucular, bireysel başvuru konusu yargılamaların
uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüş; ihlalin ortadan kaldırılması ve tazminat taleplerinde
bulunmuştur.
2. Değerlendirme
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
21. Diğer başvurucuların açıkça dayanaktan yoksun
olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden
de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
22. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher
Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50-52).
23. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri,
§§ 41-45).
24. İşe iade davalarında yargılamanın uzaması her iki
taraf için de hukuki belirsizliğin devamına sebep olduğundan bu davaların
ivedilikle sonuçlandırılması ayrı bir öneme sahiptir. Bu durum iş sözleşmesi
feshedilen fakat bir an önce eski işine dönme beklentisi taşıyan ve bu yüzden
yeni bir işe başlamakta tereddüt eden işçi açısından önemli olduğu gibi
sözleşmesini feshettiği işçi yerine yeni bir işçi istihdam ederek iş
organizasyonunu tamamlamak isteyen işveren açısından da önemlidir. Dolayısıyla
iş sözleşmesinin feshine ilişkin uyuşmazlıkların kısa sürede sonuçlandırılması
hem çalışan hem de işverenin yararınadır (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772,
7/11/2013, § 60).
25. 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20.
maddesindeki sürelerin düzenleyici nitelikte süreler olduğu, yapılması gereken
duruşmalar ve duruşma aralıkları, bilirkişi raporlarının beklenmesi, şahitlerin
dinlenmesiyle tebligat işlemleri gözönünde bulundurulduğunda bu sürelerin
aşılabileceği görülmektedir. Bu nedenle öngörülen süreyi aşan her yargılamanın
süresinin makul olmadığı ve adil yargılanma hakkını ihlal ettiği söylenemez.
Bununla birlikte işe iade davalarının başvurucu açısından taşıdığı değer ile
davanın kısa sürede bitirilmesindeki başvurucunun kişisel yararı gözönüne
alındığında bu davaların süre yönünden diğer davalarla aynı nitelikte olduğu da
söylenemez (Nesrin Kılıç, § 67).
26. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında ekli tablonun (G) sütununda belirtilen 3
yıl 10 ay ila 23 yıl 8 ayı bulan yargılama sürelerinin makul olmadığı sonucuna
varmak gerekir.
27. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
D. Diğer İhlal
İddiaları
28. Başvurucular, delillerin değerlendirilmesi ve hukuk
kurallarının uygulanmasında hata yapılarak adil olmayan karar verilmesi
nedeniyle adil yargılanma hakkının ve diğer anayasal haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucuların belirtilen şikâyetleri yönünden açık
bir ihlalin bulunmadığı değerlendirildiğinden başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.
E. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir
veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
30. Başvurucular, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi
tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
31. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
32. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi
zararları karşılığında başvuruya konu her bir davanın özel koşulları dikkate
alınarak hesaplanan ekli tablonun (H) sütununda belirtilen net tutarlarda
manevi tazminatın başvuruculara ödenmesine, tazminata ilişkin diğer taleplerin
reddine karar verilmesi gerekir.
33. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi
için başvurucuların uğradıklarını iddia ettikleri maddi zarar ile tespit edilen
ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Tespit edilen ihlalle maddi zarar
arasında illiyet bağı bulunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar
verilmesi gerekir.
34. Dosyadaki belgelerden tespit edilen ekli tabloda
belirtilen harç ve vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderlerinin
başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinde bulunan başvurucuların adli
yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Başvurucular Müfit Yıldırım, Metin Uslu ve Behçet
Uslu tarafından yapılan başvuruların süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul
sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvuruculara ekli tablonun (H) sütununda belirtilen
tutarlarda manevi tazminatın ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin
REDDİNE,
E. Başvurucular Müfit Yıldırım, Metin Uslu ve Behçet Uslu
tarafından yapılan yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
F. Dosyadaki belgelerden tespit edilen ekli tabloda
gösterilen harç ve vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderlerinin
başvuruculara ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihlerinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin bilgi için ekli tablonun (D)
sütunundaki ilgili mahkemelere GÖNDERİLMESİNE,
I. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 16/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.