TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YUSUF İSLİBİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/29224)
|
|
Karar Tarihi: 16/12/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Selçuk KILIÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Yusuf İSLİBİ
|
Vekili
|
:
|
Av. Sıracettin EREN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, koruma tedbirleri nedeniyle açılan tazminat
davasının bildirilen eksikliklerinin yasal süre içerisinde giderilmediğinden
reddedilmesi sebebiyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 1/10/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Yabancı uyruklu olan başvurucu, Kayseri Cumhuriyet
Başsavcılığınca (Başsavcılık) yürütülen bir soruşturma kapsamında silahlı terör
örgütüne üye olmak suçlamasıyla 23/3/2017 ile 6/4/2017 tarihleri arasında göz
altında tutulmuştur.
9. Başsavcılıkça tutuklanması istemiyle başvurucu,
Kayseri 4. Ağır Ceza Mahkemesine sevk edilmiştir. Başvurucu 6/4/2017 ile
28/11/2017 tarihleri arasındaki süreyi tutuklu olarak geçirmiştir. Kayseri 4.
Ağır Ceza Mahkemesinin 6/4/2018 tarihli kararı ile başvurucunun beraatine karar
verilmiş, karar istinaf edilmeden kesinleşmiştir.
10. Başvurucunun avukatı, müvekkilinin gözaltı süresiyle
birlikte toplam 8 ay 5 gün tutuklu kalması nedeniyle 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. ve devamı maddeleri gereğince Kayseri 5.
Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) 3/5/2018 tarihinde koruma tedbirleri
nedeniyle tazminat davası açmıştır.
11. Mahkemece, dava dilekçesinde başvurucunun ikamet
adres bilgisinin eksik olması nedeni ile 18/5/2018 tarihli yazı ile başvurucu
vekiline süre verilmiştir. Söz konusu yazıda; dava dilekçesinde başvurucunun
ikametgâh adresinin bildirilmediği gibi ilgilinin mernis kaydına da
rastlanılmadığı, ayrıca ilçe Emniyet Müdürlüğünce yapılan adres araştırması
neticesinde başvurucunun Gaziantep geri gönderme merkezinden ülkesi Suriye’ye
gönderildiği bilgisinin verildiği belirtilmiştir. Bu kapsamda başvurucu
vekilinden, başvurucunun ülke sınırları içerisinde tebligata yarar adresinin
bildirilmesi istenilmiş, aksi halde 5271 sayılı Kanun'un 142. maddesinin (4)
numaralı fıkrası gereğince istemin reddedileceği bildirilmiştir. Ayrıca
Mahkemece başvurucuya dava evrakı tebliğ edilememesi nedeniyle, dosyaya sunulan
vekâletnamenin 26/5/2017 tarihli olmasına karşın vekâlet ilişkisinin devam edip
etmediğinin ve tazminat davasına muvafakat edip etmediğinin anlaşılması
hususunda başvurucunun 11/7/2018 tarihli duruşmada hazır edilmesi gerektiği
tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu vekili; Mahkemeye sunduğu 24/5/2018 havale
tarihli dilekçeyle, tahliye kararından sonra başvurucunun Kayseri Valiliği İl
Göç İdaresi Müdürlüğü tarafından gözetim altına alındığını ve hâlen Gaziantep
Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğünde gözetim altında bulunduğunu belirtmiştir.
13. Mahkemenin talebi üzerine Kayseri Valiliği İl Göç
İdaresi Müdürlüğünce Mahkemeye gönderilen 30/5/2018 tarihli yazıda, başvurucu
hakkında 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu'nun 8. maddesi kapsamında sınır dışı kararı alındığı ve başvurucunun
20/4/2018 tarihinde Kilis/Öncüpınar sınır kapısından sınır dışı edildiği
bildirilmiştir.
14. Mahkemece 11/7/2018 tarihinde dava dilekçesinin
reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucuya ait ikametgâh
adresinin dava dilekçesinde belirtilmemesi ve ilgilinin mernis kaydına da
rastlanılmaması nedeniyle başvurucunun tebligata yarar adresinin bildirilmesi,
aksi halde 5271 sayılı Kanun'un 142. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince
istemin reddedileceği hususunun başvurucu vekiline bildirildiği vurgulanmıştır.
Başvurucu vekilinin 24/5/2018 havale tarihli dilekçesinde, başvurucunun hâlen
Gaziantep Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğünde gözetim altında tutulduğunun
bildirilmesine karşın Mahkemece yapılan yazışmalar neticesinde başvurucunun
20/4/2018 tarihinde sınır dışı edildiği bilgisinin Kayseri Valiliği İl Göç
İdaresi Müdürlüğünün 30/5/2018 tarihli yazıları ile verildiği belirtilmiştir.
Buna göre dava tarihi itibariyle başvurucunun Türkiye Cumhuriyeti sınırları
içinde olmadığı ve başvurucu vekiline eksikliğin giderilmesi hususunda yapılan
bildirimin yasal süresi içerisinde tamamlanmaması nedeniyle 5271 sayılı
Kanun'un 142. maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca itiraz yolu açık olmak
üzere dava dilekçesinin reddine karar verildiği ifade edilmiştir.
15. Karara karşı başvurucu vekili tarafından itiraz
yoluna başvurulmuştur. Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 29/8/2018 tarihli
kararı ile; Mahkemece dava dilekçesinin reddine dair verilen kararın usul ve yasaya
uygun olduğunun ve mezkûr karara vaki itirazın yerinde olmadığının anlaşıldığı
gerekçesiyle başvurucu vekili tarafından yapılan itirazın reddine karar
verildiği hüküm altına alınmıştır.
16. İtirazın reddi kararı başvurucu vekiline 6/9/2018
tarihinde tebliğ edilmiş ve 1/10/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Ulusal
Mevzuat
17. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat istemi"
kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan
veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya
beraatlerine karar verilen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
18. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat isteminin
koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
(3) Tazminat isteminde bulunan kişinin
dilekçesine, açık kimlik ve adresini, zarara uğradığı işlemin ve zararın
nitelik ve niceliğini kaydetmesi ve bunların belgelerini eklemesi gereklidir.
(4) Dilekçesindeki bilgi ve belgelerin
yetersizliği durumunda mahkeme, eksikliğin bir ay içinde giderilmesini, aksi
hâlde istemin reddedileceğini ilgiliye duyurur. Süresinde eksiği tamamlanmayan dilekçe,
mahkemece, itiraz yolu açık olmak üzere reddolunur.
..."
2. Yargıtay
Kararı
19. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 7/7/2014 tarihli ve
E.2014/5080, K.2014/16742 sayılı kanun yararına bozma kararının ilgili kısmı
şöyledir:
"...5271 sayılı CMK'nın 'tazminat
isteminin koşullan' başlıklı 142. maddesinin ... 3. fıkrasında; 'tazminat
isteminde bulunan kişinin dilekçesine, açık kimlik ve adresini, zarara uğradığı
işlemin ve zararın nitelik ve niceliğini kaydetmesi ve bunların belgelerini
eklemesi gereklidir' şeklinde tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesinde
yer alması gereken hususlar, 4. fıkrasında ise; 'dilekçesindeki bilgi ve
belgelerin yetersizliği durumunda mahkeme, eksikliğin bir ay içinde
giderilmesini, aksi hâlde istemin reddedileceğini ilgiliye duyurur, süresinde
eksiği tamamlanmayan dilekçe, mahkemece, itiraz yolu açık olmak üzere
reddolunur' şeklinde dilekçedeki bilgi ve belgelerin eksik olması durumunda bu
eksikliğin tamamlanmasının yolu gösterilmiş, eksikliğin tamamlanmaması halinde
ise dilekçenin mahkemece reddolunacağı hükme bağlanmıştır. Bu düzenlemeye göre
maddenin ... 3. fıkrasında; tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesinde,
'açık kimlik ve adresi ile zarara uğranılan işlemin ve zararın nitelik ve
niceliğinin' bulunması ve bunlara ilişkin belgelerin de dilekçeye eklenmesi
zorunlu kılınmıştır. Maddenin 4. fıkrasında ise, dilekçedeki bilgi ve
belgelerin yetersizliği durumunda mahkemenin, 'eksikliğin bir ay içinde
giderilmesini, aksi hâlde istemin reddedileceğinin' davacıya bildirileceği ve
süresi içinde eksiği tamamlanmayan dilekçenin, mahkemece itiraz yolu açık olmak
üzere reddolunacağı açık ve net bir şekilde belirtilmiş, bu aşamada dilekçedeki
eksikliklerin mahkemece resen yapılacak araştırma ile giderilmesine olanak
tanınmamış, bilgi ve belgeleri yetersiz olan ve verilen sürede eksiklikleri de
tamamlanmayan dilekçelerin reddolunması hususunun takdire bağlı kılınmadığı
emredici bir ifade ile hüküm altına alınmıştır..."
B. Uluslararası
Hukuk
1. İlgili
Sözleşme
20. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes medeni hak ve
yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar verecek olan,...
bir mahkeme tarafından davasının ...görülmesini istemek hakkına
sahiptir..."
2. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi İçtihadı
21. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin
6. maddesinin (1) numaralı fıkrası açık bir biçimde mahkeme veya yargı merciine
erişim hakkından söz etmese de maddede kullanılan terimler bir bütün olarak
dikkate alındığında bu fıkranın mahkemeye erişim hakkını da garanti altına
aldığı sonucuna ulaşıldığını belirtmektedir (Golder/Birleşik Krallık
[GK], B. No: 4451/70, 21/2/1975, §§ 28-36). AİHM'e göre mahkemeye erişim hakkı
Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında mündemiçtir. Bu, Sözleşmeci
devletlere yeni yükümlülük yükleyen, genişletici bir yorum olmayıp Sözleşme'nin
6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesindeki lafzın Sözleşme'nin
amaç ve hedefleri ile hukukun genel prensiplerinin gözetilerek birlikte
okunmasına dayanmaktadır. Sonuç olarak Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrası, herkesin medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili iddialarını mahkeme
önüne getirme hakkına sahip olmasını kapsamaktadır (Golder/Birleşik Krallık,
§ 36).
22. AİHM; mahkeme hakkının bir unsurunu teşkil eden
mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığını, doğası gereği devletin düzenleme
yapmasını gerektiren bu hakkın belli ölçüde sınırlanabileceğini kabul
etmektedir. Ancak AİHM; bu sınırlamaların kişinin mahkemeye erişimini hakkın
özünü zedeleyecek şekilde ve genişlikte kısıtlamaması, zayıflatmaması
gerektiğini ifade etmektedir. AİHM'e göre meşru bir amaç taşımayan ya da
uygulanan araç ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir orantılılık
ilişkisi kurmayan sınırlamalar Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasıyla uyumlu olmaz (Sefer Yılmaz ve Meryem Yılmaz/Türkiye, B. No:
611/12, 17/11/2015, § 59; Eşim/Türkiye, B. No: 59601/09, 17/9/2013, §
19; Edificaciones March Gallego S.A./İspanya, B. No: 28028/95,
19/2/1998, § 34).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
23. Mahkemenin 16/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
24. Başvurucu; Mahkeme tarafından vekâlet ilişkisinin
devam edip etmediği ve davaya muvafakati olup olmadığı hususlarının
belirlenmesi için başvurucunun duruşmada hazır edilmesinin istenildiğini, 5271
sayılı Kanun'da tazminat için böyle bir şartın öngörülmediğini, Mahkemelerce
dosyaya ilişkin gerekli incelemeler yapılmayarak hukuka ve hakkaniyete aykırı
hükümler tesis edildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
25. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti"
kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkeme
hakkının bir unsuru olan mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
28. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri
olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve
uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına
gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız
hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren
sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 52).
29. Mahkemeye erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda
etkili bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye
ulaşmada açık, pratik ve yeterli fırsatlara sahip olmasını gerektirir.
Özellikle hukuki ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim
hakkını ihlal edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.,
B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 34). Bu nedenle mahkemelerin, usul kurallarını
uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten
kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan
kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil
Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).
30. Somut olayda başvurucu vekili tarafından, koruma
tedbirleri nedeniyle tazminat davasına yönelik dilekçenin 3/5/2018 tarihinde
Mahkemeye sunulduğu, bununla birlikte söz konusu dilekçede başvurucunun adres
bilgilerine ise yer verilmediği görülmektedir.
31. 5271 sayılı Kanun'un 142. maddesinde, koruma
tedbirleri nedeniyle tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesine açık kimlik
ve adresine yönelik belgeleri eklemesi gerektiği belirtilmiştir. Yine,
dilekçesindeki bilgi ve belgelerin yetersizliği durumunda mahkemece, eksikliğin
bir ay içinde giderilmesi, aksi hâlde istemin reddedileceğinin ilgiliye
duyurulacağı ve süresinde eksiği tamamlanmayan dilekçenin mahkemece itiraz yolu
açık olmak üzere reddolunacağı hükme bağlanmıştır (bkz. § 18).
32. Yukarıda yer verilen (bkz. § 19) Yargıtay içtihadında
da 5271 sayılı Kanun'un 142. maddesindeki hükmün açık ve net olduğu, bilgi ve
belgeleri yetersiz olan ve verilen sürede eksiklikleri tamamlanmayan
dilekçelerin reddolunması hususunun takdire bağlı kılınmadığının emredici bir
ifade ile hüküm altına alındığı ortaya konulmuştur.
33. Mevcut bireysel başvuruya konu olan yargılama
sürecinde, Mahkemece mernis kaydı da bulunmayan başvurucunun ikamet adres
bilgisinin dava dilekçesinde eksik olması nedeniyle başvurucu vekiline süre
verilmiş; başvurucu vekili tarafından verilen 24/5/2018 havale tarihli cevapta
başvurucunun Gaziantep Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğünde gözetim altında
bulunduğu bildirilmiştir. Mahkemece resen yapılan araştırmada ise başvurucunun
söz konusu dava tarihi olan 3/5/2018 tarihinden önce 20/4/2018 tarihinde sınır
dışı edildiği tespit edilmiş ve dava tarihi itibariyle Türkiye Cumhuriyeti
sınırları içinde olmayan başvurucuya yönelik tazminat talepli dilekçede
başvurucu vekiline eksikliğin giderilmesi hususunda yapılan bildirimin yasal
süresi içerisinde tamamlanmaması nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar
verilmiştir.
34. Davacıların veya davacı vekillerinin, dava
dilekçelerini mevzuatta belirtilen usule göre düzenlemesi, gerekli evrakları
dava dilekçelerine eklemesi, mahkemelerce söz konusu hususa yönelik belirtilen
eksiklikler varsa bunları verilen sürede gidermesi gerekmekte ve bu konuda
gerekli özeni gösterme yükümlülükleri bulunmaktadır. Mahkemelerin görevlerini
gereği gibi yerine getirmelerine imkân sağlamak amacıyla da 5271 sayılı
Kanun'da söz konusu hususlara ilişkin eksikliklerde açık bir yaptırım
öngörülmüştür.
35. Buna göre, koruma tedbiri nedeniyle başvurucu lehine
tazminat isteminde bulunan başvurucu vekilinin mevzuatta açıkça yer almasına
karşın dilekçesinde başvurucunun adresine yer vermediği ve dilekçeye
başvurucunun adresine yönelik belgeleri eklemediği, Mahkemenin eksikliğinin
giderilmesine yönelik bildirimine karşın dilekçe tarihi itibarıyla başvurucunun
ikamet ettiği adrese ilişkin belge sunmadığı, başvurucunun ikamet adresine
ulaşamıyorsa eğer buna dair herhangi bir açıklamada bulunmadığı ve belirtilen
hususa yönelik itiraz dilekçesinde de hiçbir beyana yer vermediği görülmüştür.
Dolayısıyla başvurucu vekilinin usule yönelik dava şartları bakımından üzerine
düşen özen yükümlülüğünü yerine getirmediği sonucuna varılmıştır.
36. Yukarıdaki tespitler ışığında somut olay
değerlendirildiğinde bildirilen eksikliklerinin yasal süre içerisinde
giderilmemesi nedeniyle tazminat istemine yönelik dava dilekçesinin reddedilmesinde
katı ve şekilci bir değerlendirme ve yorumun varlığından söz edilemeyeceği, bu
nedenle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlal olmadığının
açık olduğu anlaşılmaktadır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
Celal Mümtaz AKINCI bu görüşe katılmamıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA, Celal Mümtaz AKINCI'nın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 16/12/2020 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
1- Başvurucu vekili; Mahkeme tarafından vekâlet
ilişkisinin devam edip etmediği ve davaya muvafakati olup olmadığı hususlarının
belirlenmesi için başvurucunun duruşmada hazır edilmesinin istenildiğini, 5271
sayılı Kanun'da tazminat için böyle bir şartın öngörülmediğini, Mahkemelerce
dosyaya ilişkin gerekli incelemeler yapılmayarak hukuka ve hakkaniyete aykırı
hükümler tesis edildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür. (§ 24)
2- Yabancı uyruklu olan başvurucu, Kayseri Cumhuriyet
Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma kapsamında silahlı terör örgütüne üye
olmak suçlamasıyla 23/3/2017 ile 6/4/2017 tarihleri arasını göz altında,
6/4/2017 ile 28/11/2017 tarihleri arasını da tutuklu olarak geçirdikten sonra,
Kayseri 4. Ağır Ceza Mahkemesinin kararı ile beraat etmiş, karar istinaf
edilmeden kesinleşmiştir.
3- Başvurucu vekili, müvekkilinin gözaltı süresiyle
birlikte toplam 8 ay 5 gün tutuklu kalması nedeniyle Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
141. ve devamı maddeleri gereğince Kayseri 5. Ağır Ceza Mahkemesinde tazminat
davası açmıştır.
4- Mahkemece, dava dilekçesinde başvurucunun ikamet adres
bilgisinin eksik olması nedeniyle vekilinden adresinin bildirilmesi istenip,
başvurucuya dava evrakı tebliğ edilememesi nedeniyle, dosyaya sunulan
vekâletnamenin 26/5/2017 tarihli olmasına karşın vekâlet ilişkisinin devam edip
etmediğinin ve tazminat davasına muvafakat edip etmediğinin anlaşılması
hususunda başvurucunun 11/7/2018 tarihli duruşmada hazır edilmesi gerektiği
avukatına bildirilmiştir.
5- Başvurucu vekili mahkemeye, müvekkilinin Kayseri
Valiliği İl Göç İdaresi tarafından gözetim altına alındığını bildirmiştir. Dava
haksız tutuklama nedeniyle açılmış bir tazminat davası olmasına, dosyada da
yasal vekil bulunmasına rağmen mahkeme resen davacı asılı (başvurucuyu) aramaya
başlamıştır. Bu araştırma sonucunda davacı hakkında sınır dışı kararı alındığı
ve başvurucunun 20/4/2018 tarihinde Kilis/Öncüpınar sınır kapısından sınır dışı
edildiği anlaşılmıştır.
6- Mahkeme, dava tarihi itibariyle başvurucunun Türkiye
Cumhuriyeti sınırları içinde olmadığı ve başvurucu vekilince davacının
adresinin bildirilmemesi gerekçesiyle 5271 sayılı Kanun'un 142. maddesinin (4)
numaralı fıkrası uyarınca itiraz yolu açık olmak üzere dava dilekçesinin
reddine karar vermiş, karara vaki itirazın Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesince
reddedilmesi üzerine de bireysel başvuru yapılmıştır.
7- Mahkememiz çoğunluğu; AİHM’nin, “mahkeme hakkının
bir unsurunu teşkil eden mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bu hakkın
belli ölçüde sınırlanabileceği, ancak bu sınırlamaların kişinin mahkemeye
erişimini hakkın özünü zedeleyecek şekilde ve genişlikte hakkı kısıtlamaması,
zayıflatmaması gerektiği yönündeki görüşüne ve yine meşru bir amaç
taşımayan ya da uygulanan araç ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir
orantılılık ilişkisi kurmayan sınırlamalar Sözleşme'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasıyla uyumlu olmaz” şeklindeki içtihatlarına, (Sefer
Yılmaz ve Meryem Yılmaz/Türkiye, B. No: 611/12, 17/11/2015, § 59; Eşim/Türkiye,
B. No: 59601/09, 17/9/2013, § 19; Edificaciones March Gallego S.A./İspanya, B.
No: 28028/95, 19/2/1998, § 34).
Ayrıca Mahkememizin, “mahkemelerin, usul kurallarını
uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten
kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan
kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir” (Kamil
Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65). içtihadına rağmen başvuruyu
mahkemeye erişim hakkı yönünden açıkça dayanaktan yoksun bulmuştur.
8- Açılan bir davada davacının vekili olmaması halinde
dava dilekçesinde davacının adresinin bildirilmesi, davacıya yapılacak duruşma
günü, karar gıyapta verilmiş ise karar vb. tebliği, taraf teşkili açısından
önem arz eden bir husustur.
Dava açılırken davacının yasal temsilcisi/vekili
bulunması halinde tebligatlar temsilci veya vekile yapılabileceğinden tebligat
ve taraf teşkili sorunu olmayacağı için davacının adresinin bulunup bulunmaması
çok önem arz eden bir husus olmasa gerektir. Ayrıca Tebligat Kanunu’nun,
“vekille takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır.”(m.11) hükmü sebebiyle
de davacı asıla tebligat zorunluluğu bulunmadığından asılın adresinin dilekçede
yer almasının mutlak bir zorunluluk kabul edilmesi mahkemeye erişim hakkı
yönünden sorunludur.
9- Öte yandan 2018 yılında açılan bir davada 2017 yılında
tanzim edilmiş bir vekaletname sunulmuş olmasına rağmen derece mahkemesi
tarafından, vekilin azledildiği yolunda bir iddia veya belge olmadığı halde,
vekil müvekkil ilişkisinin devam edip etmediği şüphesiyle resen araştırma
yapılması ve Suriye vatandaşı olan ve sınır dışı edildiği de anlaşılan
davacının adresinin dilekçede bulunmasının mutlak zorunluluk kabul edilmesine
makul bir anlam vermek mümkün olmamıştır.
10- Haksız tutuklama nedeniyle açılan tazminat davasında,
davacı/başvurucunun vekili bulunmasına rağmen davacının adresinin
bildirilmediğinden bahisle usul kurallarının, “yargılamanın hakkaniyetine
zarar getirecek ölçüde katı ve şekilci uygulanması sonucu” davanın
reddedilmesini, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında mahkemeye erişim hakkının
ihlali mahiyetinde olduğunu düşündüğümden çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmadım.