logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Utku Öner [2.B.], B. No: 2019/34103, 10/1/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

UTKU ÖNER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/34103)

 

Karar Tarihi: 10/1/2024

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Osman KODAL

Başvurucu

:

Utku ÖNER

Vekili

:

Av. Ertan MANTAŞ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; arabuluculuk görüşmeleri sonunda anlaşmaya varılamamasına ilişkin arabuluculuk son tutanağında kanun yolu ve süresinin gösterilmemesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 7/10/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu iş akdinin feshedilmesi üzerine dava şartı olan zorunlu arabuluculuğa başvurmuş, görüşmeler sonunda "anlaşamama" ile sonuçlanan 16/10/2018 tarihli hukuk uyuşmazlıklarında dava şartı olan arabuluculuk tutanağı başvurucu vekili ve işveren vekili tarafından imzalanmıştır. Başvurucu 1/11/2018 tarihinde İstanbul 2. İş Mahkemesinde (Mahkeme) işe iade davası açmış, Mahkeme 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 20. maddesi uyarınca anlaşamamaya ilişkin son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki haftalık süre içinde işe iade davası açılmadığından hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar vermiştir.

8. Başvurucu 16/10/2018 tarihli Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağında kanun yolları ve başvuru sürelerinin gösterilmediğini, bu hususun mahkemece dikkate alınmadan karar verildiğini belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

9. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28. Daire Başkanlığı 19/7/2019 tarihli kararı ile başvurucunun istinaf talebinin esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.

10. Bu karar 9/9/2019 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir. Başvurucu vekili 7/10/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

11. 7/6/2012 tarihli ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun "Dava şartı olarak arabuluculuk" kenar başlıklı 18/A maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.

 (2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.

...

 (10) Arabulucu; taraflara ulaşılamaması veya taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması ya da tarafların anlaşması yahut tarafların anlaşamaması hâllerinde arabuluculuk faaliyetini sona erdirir ve son tutanağı düzenleyerek durumu derhâl arabuluculuk bürosuna bildirir.

..."

12. 4857 sayılı Kanun'un "Fesih bildirimine itiraz ve usulü" kenar başlıklı 20. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri uyarınca arabulucuya başvurmak zorundadır. Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren, iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabilir. Taraflar anlaşırlarsa uyuşmazlık aynı sürede iş mahkemesi yerine özel hakeme de götürülebilir. Arabulucuya başvurmaksızın doğrudan dava açılması sebebiyle davanın usulden reddi hâlinde ret kararı taraflara resen tebliğ edilir. Kesinleşen ret kararının da resen tebliğinden itibaren iki hafta içinde arabulucuya başvurulabilir.

..."

13. 12/10/2017 tarihli ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun "Dava şartı olarak arabuluculuk" kenar başlıklı 3. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

" (1) Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.

...

 (8) Taraflara ait iletişim bilgileri, görevlendirilen arabulucuya büro tarafından verilir. Arabulucu bu iletişim bilgilerini esas alır, ihtiyaç duyduğunda kendiliğinden araştırma da yapabilir. Elindeki bilgiler itibarıyla her türlü iletişim vasıtasını kullanarak görevlendirme konusunda tarafları bilgilendirir ve ilk toplantıya davet eder. Bilgilendirme ve davete ilişkin işlemlerini belgeye bağlar.

...

 (11) Arabulucu, taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması yahut yapılan görüşmeler sonucunda anlaşmaya varılması veya varılamaması hâllerinde arabuluculuk faaliyetini sona erdirir ve son tutanağı düzenleyerek durumu derhâl arabuluculuk bürosuna bildirir.

..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

14. Anayasa Mahkemesinin 10/1/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

15. Başvurucu, arabuluculuk bürolarının adliyede bulunduğunu, faaliyetin kamusal yargı faaliyeti olduğunu, bu nedenle anlaşmazlık tutanağında kanun yolu ve başvuru süresinin gösterilmesi gerektiğini, mahkemenin bu hususları dikkate almadan arabuluculuk tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren iki haftalık süre içinde dava açılmadığından süre aşımı nedeniyle işe iade davasını reddetmesinin mahkemeye erişimhakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.

B. Değerlendirme

16. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özünün arabuluculuk son tutanağında kanun yolu ve süresinin gösterilmemesi nedeniyle dava açma süresinin kaçırılması ve mahkemenin süre aşımı gerekçesiyle davanın reddine karar vermesine yönelik olması sebebiyle başvuru, adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında yer alan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Hakkın Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı

19. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34)

20. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

21. Somut olayda işe iade davasında zorunlu arabuluculuk görüşmeleri sonunda anlaşmaya varılamamasına ilişkin arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren iki haftalık süre içinde dava açılmadığından süre aşımı nedeniyle işe iade davasının reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına bir müdahale teşkil ettiği açıktır.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

22. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:

“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

23. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen şartları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.

24. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, meşru bir amaç taşıma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

i. Kanunilik

25. Mahkemenin işe iade davasını, zorunlu arabuluculuk görüşmeleri sonunda anlaşmaya varılamamasına ilişkin arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren iki haftalık süre içinde açılmadığından süre aşımı nedeniyle reddetmesinin4857 sayılı Kanun'un 20. maddesine dayalı olduğu görülmektedir. Bu kapsamda somut olayda başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu anlaşılmıştır.

ii. Meşru Amaç

26. Anayasa'nın 13. maddesi temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını, ilgili hak ve özgürlüğe ilişkin Anayasa maddesinde gösterilen özel sınırlandırma sebeplerinin bulunmasına bağlı kılmıştır. Anayasa’nın 36. maddesinde özel sınırlama nedeni düzenlenmemiştir. Anayasa’nın 36. maddesinde, adil yargılanma hakkı için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu düşünülemez. Anayasa Mahkemesi kararlarında, Anayasa'nın başka maddelerinde yer alan hak ve özgürlükler ile devlete yüklenen ödevlerin özel sınırlama sebebi gösterilmemiş hak ve özgürlüklere sınır teşkil edebileceği kabul edilmektedir (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014; AYM, E.2014/177, K.2015/49, 14/5/2015).

27. Adil yargılanma hakkı niteliği gereği devletin düzenleme yapmasını gerektiren bir haktır. Zira bu hakkın Anayasa'da zikredilmiş olması kendi başına bir anlam ifade etmemekte, bireylerin bu haktan yararlanabilmesi için devletin en azından yargı teşkilatını kurması ve yargılama usullerini belirlemesi gerekmektedir. Devletin düzenleme yetkisini haiz olduğu alanlarda belli ölçüde takdir yetkisine sahip olduğunun kabulü gerekir. Bu sebeple adil yargılanma hakkına yönelik sınırlamalar getirilirken kanun koyucuyu bağlayan belli bir meşru amaçlar listesi bulunmamaktadır. Ancak kanun koyucunun bu takdir yetkisinin Anayasa Mahkemesinin denetimine tabi olduğu açıktır (İsmail Avcı, B. No: 2019/12190, 22/2/2022, §55)

28. Hukuki işlem ve kuralların sürekli dava tehdidi altında olması hukuk devletinin unsurları olan hukuki güvenlik ve istikrar ilkeleriyle bağdaşmaz. Bu nedenle mahkemeye erişim hakkı ile hukuki güvenlik ve istikrar gerekleri arasında makul bir denge gözetilmelidir (AYM, E.2014/177, K.2015/49, 14/5/2015). Dava açılmasının belli bir süre koşuluna bağlanmasının hukuki güvenlik ve istikrarın sağlanması amacına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Bu bağlamda dava açmanın bir süreye bağlanmasının en genel ifadeyle hukuki istikrarın sağlanması şeklinde bir meşru amacının bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.

iii. Ölçülülük

 (1) Genel İlkeler

29. Anayasa Mahkemesi; bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

30. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).

31. Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrasında devletin işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını, başvuru sürelerini belirtmek zorunda olduğu ifade edilmiştir. Kanun koyucu; devlet organlarının tesis ettiği işlemlere karşı kanun yolları, hangi mercilere başvurulacağı ve başvuru süresi bakımından tarafların doğru bilgi sahibi olmalarını sağlayarak dağınık mevzuat karşısında hangi yola müracaat edeceğini bilmeyen yahut tereddüt eden bireylerin hak arama özgürlüğünü etkin ve sağlıklı bir şekilde kullanmalarını amaçlamıştır (Kommersan Kombassan Mermer Maden İşletmeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. ve diğerleri, B. No: 2013/7114, 20/1/2016, § 50).

32. Usul hükümlerine göre mahkeme kararlarının hüküm kısmında kanun yolu ve süresinin belirtilmesi zorunluluğu, tarafların karara karşı öngörülen kanun yolunu etkili ve işlevsel bir şekilde kullanmaları açısından önem arz etmektedir (Cemile Akyıldız, B. No: 2014/1382, 22/9/2016, § 40).

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

33. 6325 sayılı Kanun’un 2. maddesinde "arabuluculuk" sistematik teknikler uygulayarak görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, tarafların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmelerini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak tanımlanmıştır.

34. Kural olarak arabuluculuğa başvurma "ihtiyari" olmakla birlikte kanun koyucu bazı uyuşmazlıkların niteliğini ve yargılama sürelerini de gözeterek "zorunlu arabuluculuk" diğer bir ifadeyle "dava şartı olan arabuluculuk" müessesesini öngörmüştür. Bu bağlamda 7036 sayılı Kanun'un 3. maddesinde "Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır." denilmek suretiyle zorunlu arabuluculuk kabul edilmiştir. Dolayısıyla kanundan, bireysel veya toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan işçi veye işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade davalarında dava açmadan önce arabuluculuğa başvurmak zorunludur.

35. Zorunlu veya ihtiyari arabuluculuk faaliyetleri sonunda tarafların anlaştıkları, anlaşamadıkları veya arabuluculuk faaliyetinin nasıl sonuçlandığı bir tutanak ile belgelendirilmekte, arabulucu tarafından düzenlenecek bu belge arabulucu, taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatlarınca imzalanmaktadır.

36. 6325 sayılı Kanun'un 18. maddesine göre taraflar arabuluculuk faaliyeti sonunda bir anlaşmaya varırlarsa, bu anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesini talep edebilirler. Dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuşsa, anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, arabulucunun görev yaptığı yer sulh hukuk mahkemesinden talep edilebilir. Davanın görülmesi sırasında arabuluculuğa başvurulması durumunda ise anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, davanın görüldüğü mahkemeden talep edilebilir. Bu şerhi içeren anlaşma, ilam niteliğinde belge sayılır.

37. 6325 sayılı Kanun'un 18. maddesinde belirtilen icra edilebilirlik şerhi verilebilen ve bu nedenle ilam niteliğinde olduğu kabul edilen tutanak tarafların anlaşması ile sona eren tutanaktır. Diğer taraftan tarafların arabuluculuk görüşmeleri anlaşamama ile sonuçlanmış ise bu durumda icra edilebilecek bir tutanak olmadığı gibi bu tutanağa icra edilebilirlik şerhi verilmesi de mümkün değildir. Bu bağlamda "anlaşamama" ile sonuçlanan bu tutanak ilam niteliğinde olmamakla birlikte durumu tespit eder niteliktedir.

38. Somut olayda; iş akdi feshedilen başvurucunun vekili, kanuna uygun olarak arabuluculuğa başvurmuş, işveren vekili ile başvurucu vekili arasında yapılan arabuluculuk görüşmeleri anlaşamama ile sonuçlanmış ve buna ilişkin 16/10/2018 tarihli arabuluculuk son tutanağı düzenlenmiştir. Başvurucu vekili 16/10/2018 tarihli son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki haftalık süre geçtikten sonra 1/11/2018 tarihinde iş mahkemesinde işe iade davası açmıştır. Mahkeme arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren iki haftalık süre içinde dava açılmadığından hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar vermiştir. Başvurucu vekili arabuluculuk son tutanağında başvurulacak kanun yolunun ve süresinin gösterilmemesinden yakınmaktadır.

39. 6325 sayılı Kanun'un 11. maddesi uyarınca arabulucu, arabuluculuk faaliyetinin başında, tarafları arabuluculuğun esasları, süreci ve sonuçları hakkında gerektiği gibi aydınlatmakla yükümlü olup bu kapsamda arabulucu, gerekli bilgilendirmeyi yaparak bilgilendirme tutanağı düzenlemekte ve söz konusu bu tutanak taraflarca imzalanmaktadır. Somut olayda arabuluculuk görüşmelerine başvurucunun vekili bizzat katılmış olup arabuluculuk süreci ve sonuçları ile ilgili bilgilendirme yapılmadığı iddiasında bulunmamıştır.

40. Bu itibarla arabuluculuk görüşmelerine bizzat katılan vekilin 4857 sayılı Kanun'un 20. maddesi gereğince son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki haftalık süre içinde dava açılması gerektiği hususunda bilgi sahibi olmadığından söz edilemez. Öte yandan başvurucu tarafından iki haftalık süre içinde dava açılmamasına ilişkin herhangi bir mazeret de sunulmamıştır.

41. Bu bakımdan mahkeme ilamı niteliği bulunmayan taraflar arasındaki arabuluculuk görüşmelerinin anlaşamama ile sonuçlandığını gösteren arabuluculuk son tutanağında başvurulacak kanun yolu ve süresinin gösterilmesinin zorunlu olduğu söylenemez. Diğer taraftan 4857 sayılı Kanun'un 20. maddesinde öngörülen süre koşulunun başvurucunun dava açmasını imkânsız hâle getirmediği, aşırı derece zorlaştırmadığı ya da süreye ilişkin kuralların Mahkemece katı (aşırı şekilci) yorumlanmadığı anlaşılmaktadır. Arabuluculuk anlaşamama tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılması gerektiği hususunun 4857 sayılı Kanun'da açıkça düzenlendiği, bu konudaki mevzuatın karışık ve dağınık olmadığı görülmektedir. Bu itibarla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

42. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/1/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Utku Öner [2.B.], B. No: 2019/34103, 10/1/2024, § …)
   
Başvuru Adı UTKU ÖNER
Başvuru No 2019/34103
Başvuru Tarihi 7/10/2019
Karar Tarihi 10/1/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, arabuluculuk görüşmeleri sonunda anlaşmaya varılamamasına ilişkin arabuluculuk son tutanağında kanun yolu ve süresinin gösterilmemesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (hukuk) İhlal Olmadığı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6325 Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A
4857 İş Kanunu 20
7036 İş Mahkemeleri Kanunu 3
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi