TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GÜNER MENDERES BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/34118)
|
|
Karar Tarihi: 9/9/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Selçuk KILIÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Güner MENDERES
|
Vekili
|
:
|
Av. Serkan CENGİZ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, mahkeme kararının uygulanmaması ve
yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 8/10/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirilmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Aydın'ın Bozdoğan ilçesindeki Kemer
Barajı'nda su ürünleri yetiştiriciliği yapmaktadır.
9. Başvurucu tarafından, anılan Barajın balıkçılık
faaliyeti yapılmayan kısmında alabalık üretim tesisi kurulmak suretiyle
kapasite arttırılması talebiyle Aydın Valiliği İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Müdürlüğüne (Müdürlük) başvuruda bulunulmuştur.
10. Başvurucunun talebi, su ürünleri yetiştiriciliği için
ayrılan %3'lük kısmın tamamının projeli yetiştiricilik amacıyla kiralamasının
yapıldığı gerekçesiyle 9/8/2011 tarihli işlemle reddedilmiştir.
11. Başvurucu tarafından, talebinin reddine ilişkin işlem
ile tahsis talebinde bulunduğu sahada üçüncü kişiye yönelik yapılan tahsisin
iptali istemiyle 28/9/2011 tarihinde Aydın Valiliğine (İdare) karşı Aydın 1.
İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açılmıştır.
12. Mahkeme 26/9/2012 tarihli kararıyla davanın başvurucunun
talebinin reddine yönelik Müdürlük işlemine ilişkin kısmının reddine, üçüncü
kişiye verilen tahsis kararına ilişkin kısmının ise incelenmeksizin reddine
hükmetmiştir. Kararın gerekçesinde; üreticilere Kemer Barajı yüzeyinde su
ürünleri yetiştiriciliği için verilecek iznin üst sınırının barajın minimum su
kotunun yüzey alanının %3'ünü geçemeyeceği, %3'ün tamamına izin verilmesi
zorunluluğunun da bulunmadığı ve bu husus uyarınca başvurucunun talebinin
reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Davanın üçüncü kişiye verilen tahsis kararının iptali istemine ilişkin kısmı
yönünden ise İdarenin savunma dilekçesinde ve Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğünün başvurucuya hitaben göndermiş
olduğu 14/10/2011 tarihli yazıda Kemer Baraj Gölü'nde 2011 yılı itibarıyla
herhangi bir şahsa yer tahsis edilmediğinin bildirildiği belirtilmiştir. Bu
bağlamda başvurucunun başvuru tarihinden sonra ve dava açma tarihi itibarıyla
anılan baraj gölünde üçüncü bir şahıs adına herhangi bir tahsis kararı
bulunmadığından davanın bu kısmının incelenmeksizin reddine karar verilmesi
gerektiği ifade edilmiştir.
13. Başvurucu tarafından temyiz edilen Mahkeme kararı
Danıştay Onuncu Dairesinin (Daire) 12/12/2013 tarihli kararı ile bozulmuştur.
Kararın gerekçesinde davalı İdarece, su ve su üretim yerleri projeye dayalı
olarak kiraya verilirken ilgili mevzuatta belirtilen amaca en uygun projenin
seçilmesi için tercih kriterlerinin belirlenmesi ve su kaynağını kullanan köy
ve köylülerin de bu sürece katılmasına imkân sağlanarak projeler arasında ihale
yapmak suretiyle yarışma imkânı tanınması gerektiği vurgulanmıştır. Bu durumda
davalı İdarece, başvurucunun talebinin 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet
İhale Kanunu doğrultusunda değerlendirilip işlem yapılması gerekirken istemin
reddi yolunda tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı ifade edilmiştir.
Üçüncü kişiye yapılan tahsis işleminin iptali talebi yönünden ise davalı
İdarece, adı geçen şirketin başvurusunun ilk başvuru kabul edilerek
değerlendirmeye alındığının belirtildiği, başvurucunun üzerine düşen
sorumlulukları yerine getirmesi hâlinde dahi anılan şirkete ön izin verileceği,
bu durumun diğer katılımcıları hak kaybına uğratacağı belirtilmiş ve bu nedenle
söz konusu işlemin kesin ve yürütülebilir işlem olduğunun açık olduğu sonucuna
varılmıştır. Ayrıca, davalı İdarece sadece başvuru önceliği gözönünde
bulundurularak diğer katılımcıların bilgilendirilmesi suretiyle bu sürece
katılmalarına imkân tanınmadan, ortaya çıkabilecek projeler arasında 2886
sayılı Kanun'da yer verilen ihale ve benzeri usullerle yarışma ortamı
sağlanmadan adı geçen şirkete öncelik tanınması suretiyle tesis edilen işlemde
hukuka uyarlılık bulunmadığı da belirtilmiştir.
14. Mahkemece bozma kararına uyularak 24/9/2014 tarihinde
aynı gerekçelerle dava konusu işlemlerin iptaline karar verilmiştir.
15. İdarenin temyiz istemi Dairenin 27/5/2019 tarihli
kararıyla oyçokluğuyla reddedilmiştir. Bir üyenin karşıoy gerekçesinde, kanun
koyucu tarafından 22/3/1971 tarihli ve 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu'ndaki
hükümlere göre daha özel bir düzenleme öngörülerek su ürünleri istihsali
hakkının kiralanması için geçici olarak yeni bir sistem öngörüldüğü ve mevzuat
hükümleri çerçevesinde tesis edilen işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı
hususuna yer verilmiştir.
16. Başvurucu tarafından 24/9/2019 tarihli dilekçe ile
Müdürlüğe başvuruda bulunulmuş, Dairenin 27/5/2019 tarihli kararının lehine
sonuçlandığı ve davayı kazandığından bahisle söz konusu kararın gereğinin
yapılması istenilmiştir. Müdürlüğün 27/9/2019 tarihli cevabı yazısında, anılan
Daire kararına karşı kararın düzeltilmesi başvurusu yapıldığı, nihai kararın
beklendiği ve bu nedenle su ürünleri yetiştiriciliği talebinin Müdürlükçe
değerlendirilmediği başvurucuya bildirilmiştir.
17. İdare 27/9/2019 tarihli dilekçe ile Dairenin
27/5/2019 tarihli kararının düzeltilmesi isteminde bulunmuş, Ulusal Yargı Ağı
Bilişim Sisteminde (UYAP) yapılan araştırma sonucunda yargılamanın kararın
düzeltilmesi aşamasında derdest olduğu anlaşılmıştır.
18. Başvurucu 8/10/2019 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
19. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun "Kararların sonuçları" kenar başlıklı 28.
maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesi şöyledir:
"Danıştay, bölge idare mahkemeleri,
idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin
kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya
eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden
başlayarak otuz günü geçemez."
B. Uluslararası
Hukuk
1. Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi
20. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes medeni hak ve
yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar verecek olan,...
bir mahkeme tarafından davasının ... görülmesini istemek hakkına
sahiptir..."
2. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi İçtihadı
21. Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6.
maddesinde kararların icrasından açıkça bahsedilmemekle birlikte Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM), mahkemeye erişim hakkından yola çıkarak yargı
kararlarının icra edilmesi hakkını adil yargılanma hakkının unsurlarından biri
olarak kabul etmektedir. AİHM'e göre mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı
mahkeme önüne götürme ve aynı zamanda mahkemece verilen kararın uygulanmasını
isteme haklarını da kapsar. Mahkeme kararlarının uygulanması, yargılama
sürecini tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur.
Karar uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır (Hornsby/Yunanistan,
B. No: 18357/91, 19/3/1997, § 40).
22. Ancak AİHM içtihatlarında, icra edilmediğinden
şikâyet edilen ve bu nedenle ihlale konu olan yargı kararlarının kesinliğine ve
nihailiğine vurgu yapıldığı görülmektedir (Hornsby/Yunanistan, § 40; Burdov/Rusya,
B. No: 59498/00, 7/5/2002, § 34; Büker/Türkiye, B. No: 29921/96,
24/10/2000, §§ 28-34; Ahmet Kılıç/Türkiye, B. No: 38473/02, 25/7/2006, §
27). AİHM, üst mercilerin incelemesine tabi olabilecek ya da üst mahkemece
bozulabilecek kararların Sözleşme'nin 6. maddesinin birinci fıkrasının
güvencesi altına alınmadığını açıkça belirtmektedir. Temyiz merciinin ilk
derece mahkemesi kararının uygulanmasını erteleme veya askıya alma gibi bir
etkisinin olup olmadığına bakılmaksızın Sözleşme'nin 6. maddesi sadece nihai ve
bağlayıcı mahkeme kararlarının uygulanmasını korur. AİHM, özellikle de temyiz
merciinin başvuranların taleplerini dayandırdığı kararı bozduğunu gözönünde
bulundurarak iç hukuk tarafından uygulanması zorunlu olsa bile idarenin bu
karara uymamasını 6. maddenin gerekliliklerine aykırı görmemektedir (Ouzounis
ve diğerleri/Yunanistan, B. No: 49144/99, 15/4/2002, § 21).
23. AİHM'e göre herhangi bir mahkeme tarafından verilen
bir kararın icrası, Sözleşme'nin 6. maddesinin amaçları bağlamında davanın
ayrılmaz bir parçası olarak düşünülmelidir (Hornsby/Yunanistan, § 40; Scordino
/ İtalya (No. 1) [BD], B. No. 36813/97, 29/3/2006, § 196). Kamu
otoriteleri, nihai yargı kararına uymak için gerekli önlemleri almada başarısız
olduğu takdirde 6/1. maddenin hükümlerini tüm yararlı etkilerinden mahrum
bırakmış olurlar (Burdov/Rusya, § 37).
24. AİHM, sonuçları davacının medeni hakları üzerinde
belirleyici olan idari uyuşmazlıklara ilişkin yargılamalar bağlamında
yukarıdaki prensiplerin daha büyük bir öneme sahip olduğunu ifade etmektedir.
Gerçekte davacı, devletin en üst idari mahkemesi önünde iptal başvurusunda
bulunmak suretiyle yalnızca hakkında itirazda bulunulan kararın iptalini değil
aynı zamanda ve her şeyden önce söz konusu kararın neticelerinin ortadan
kaldırılmasını talep etmektedir. Dolayısıyla davacının etkili bir şekilde
korunması ve hukuka uygunluğun yeniden sağlanması, idari makamların kararı icra
etme yükümlülüğünün olmasını gerektirir (Hornsby/Yunanistan, § 41; Kyrtatos/Yunanistan,
B. No: 41666/98, 22/5/2003, §§ 31, 32).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
25. Mahkemenin 9/9/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kararın
İcrası Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
26. Başvurucu; Mahkemece bozma kararına uyularak dava
konusu işlemlerin iptaline karar verildiğini, kesinleşmesi beklenilmeden
mahkeme kararlarının gereğinin yerine getirilmesinin zorunlu olduğunu, yaptığı
müracaata karşın mahkeme kararının İdare tarafından uygulanmadığını belirterek
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Bu çerçevede başvurucunun yukarıda yer verilen şikâyetlerinin özünün
yargı kararının uygulanmaması hususuna ilişkin olduğu görüldüğünden belirtilen
ihlal iddiası niteliği gereği kararın icrası hakkı kapsamında incelenmiştir.
28. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasında,
herkesin Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden
Sözleşme kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği
iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabileceği belirtilmiştir. Buna göre
Anayasa ile Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda sadece Anayasa ve
Sözleşme'nin ortak koruma alanı içinde olan temel hak ve özgürlüklerin ihlal
edildiğine ilişkin iddiaları inceleme görevi verilmiştir (Barış Yaslan, B.
No: 2014/14830, 23/3/2017, § 21).
29. Anayasa Mahkemesi de bireysel başvuruda, anılan ortak
koruma alanı içindeki temel hak ve özgürlüklerin ihlali iddialarını
incelemekte; bununla birlikte bu incelemeyi yaparken temel hakların
yorumlanması ile kapsam ve içeriğinin belirlenmesinde Anayasa'nın diğer
maddelerinden destek norm olarak yararlanmaktadır. Örneğin Anayasa Mahkemesi
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin başvurularda
incelemeyi Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yapmakta ve bu maddenin
yorumlanması ile kapsam ve içeriğinin belirlenmesinde Anayasa'nın yargılamaya
ilişkin hususları düzenleyen diğer maddelerinden de faydalanmaktadır (gerekçeli
karara ilişkin Anayasa'nın 141. maddesin üçüncü fıkrası yönünden Vedat Benli,
B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30; makul süreye ilişkin Anayasa'nın 141.
maddesinin dördüncü fıkrası yönünden Güher Ergun ve diğerleri, B. No:
2012/13, 2/7/2013, § 39; kanuni hâkim güvencesine ilişkin Anayasa'nın 142.
maddesi yönünden Mehmet Çelik, B. No: 2015/889, 17/11/2016, § 56).
30. Öte yandan Anayasa'nın 36. maddesine 2001 yılında
yapılan Anayasa değişikliğiyle eklenen "adil yargılanma"
ibaresine ilişkin gerekçede, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerce güvence
altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği
vurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa'nın 36. maddesini Anayasa'nın
yargılamaya ilişkin diğer hükümleri ile Sözleşme'nin 6. maddesi ve Sözleşme'yi
yorumlayan AİHM içtihadı ışığında yorumlamaktadır (Güher Ergun ve diğerleri,
§ 38; Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22; Adnan Oktar,
B. No: 2012/917, 16/4/2013, § 21).
31. Bu çerçevede bireysel başvuruya konu olan mahkeme
kararının icra edilmediğine ilişkin şikâyetin de ancak ortak koruma alanında
olan ve Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı
kapsamında ve Sözleşme'nin 6. maddesi ile buna ilişkin AİHM içtihadı gözönünde
bulundurularak incelenmesi gerekmekte olup Anayasa'nın 125. ve 138. maddeleri
yönünden adil yargılanma hakkından bağımsız bir inceleme yapılması mümkün
değildir.
32. Buna göre bireysel başvuruda yargılamanın tümü
bakımından kesinlik taşımayan kararların icra edilmemesine ilişkin şikâyetlerde
adil yargılanma hakkı yönünden Anayasa Mahkemesi tarafından bakılacak husus, bu
kararın uygulanmamasının ileride başvurucu lehine verilecek muhtemel nihai
kararın icra edilmesini imkânsız hâle getirecek veya aşırı derecede
zorlaştıracak nitelikte olup olmadığıdır. Bu hususun ise her somut olayda
olayın koşulları dikkate alınarak incelenmesi gerekir (Barış Yaslan, §
27).
33. Adil yargılanma hakkına ilişkin ilke bu şekilde
olmakla birlikte diğer temel haklar yönünden kesin ve nihai nitelikte olmayan
kararlarının icra edilmemesi şikâyetinin somut olayın koşulları dikkate
alınarak yargılamanın bütününden bağımsız olarak incelenmesi mümkündür. Nitekim
Anayasa Mahkemesi Yaman Akdeniz ve diğerleri (B. No: 2014/3986,
2/4/2014) başvurusunda yürütmenin durdurulması kararının uygulanmadığına
ilişkin başvuruyu ifade özgürlüğü yönünden incelemiştir. Benzer şekilde Anayasa
Mahkemesi, Kristal-İş Sendikası ([GK], B. No: 2014/12166, 2/7/2015)
başvurusunda yürütmenin durdurulması isteminin reddi üzerine yapılan bireysel
başvuruyu sendika hakkı yönünden incelemiştir.
34. Somut olayda bireysel başvuruya dayanak olan ve
gereğinin yerine getirilmediği ileri sürülen karar, başvurucunun Kemer
Barajı'nın balıkçılık faaliyeti yapılmayan kısmında alabalık üretim tesisi
kurmak suretiyle kapasite arttırılması talebinin reddine ilişkin işlem ile
tahsis talebinde bulunduğu sahada üçüncü kişiye yönelik yapılan tahsisin iptali
istemiyle açılan davada verilen ancak başvuru sırasında henüz kesinleşmemiş
olan karardır. Başvuruya konu yapılan karar esasa ilişkin olmakla birlikte
başvuru tarihi itibarıyla kesin olmadığı (Anılan uyuşmazlık hâlen kararın
düzeltilmesi aşamasındadır.), söz konusu kararın gereği gibi icra edilmemesinin
yargılama sonundaki nihai kararın icra edilmesini imkânsız hâle getirecek veya
aşırı derecede zorlaştıracak bir nitelikte olmadığı, ayrıca başka bir hakla
bağlantısının da tespit edilemediği anlaşılmaktadır.
35. Bu durumda bakılmakta olan başvuruda, kararın
uygulanmadığı şikâyetine ilişkin başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği sonucuna
varılmaktadır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
37. Başvurucu, uzun süren yargılama nedeniyle makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
39. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas
alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50-52).
40. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri,
§§ 41-45).
41. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer
başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda başvuruya konu
dava yönünden 8 yıl 8 aydır devam eden yargılama süresinin makul olmadığı
sonucuna varmak gerekir.
42. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
43. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
44. Başvurucu, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi
tazminat talebinde bulunmuştur.
45. Başvuruda, adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
46. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi
zararları karşılığında başvurucuya net 16.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
47. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi
için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Talepte bulunan başvurucunun bu konuda
herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine
karar verilmesi gerekir.
48. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 364,60 TL harç ve
3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.364,60 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kararın icrası hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul
sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 16.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 364,60 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.364,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Aydın 1. İdare
Mahkemesine (E.2014/721, K.2014/819) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 9/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.