TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
TUĞÇE DAĞDEMİR MUSLU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/34996)
Karar Tarihi: 26/7/2022
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Raportör
Murat İlter DEVECİ
Başvurucu
Tuğçe DAĞDEMİR MUSLU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir sermaye şirketine ait hastanenin doktor olarak görev yapan çalışanının yaşamının korunması için gerekli tedbirleri almaması sonucu meydana gelen ölüm olayı ve bu olay sebebiyle sözü edilen hastane yöneticileri hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliği nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/10/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla temin edilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucunun annesi A.D., doktor olarak çalıştığı Özel Samsun B... A... Hastanesinde (Hastane) 19/11/2015 tarihinde bıçaklı bir saldırıya uğraması sonucunda vefat etmiştir. Saldırı sonrasında Hastanenin beşinci katından aşağıya atlayan ve aynı gün yaşamını yitiren fail Y.D., A.D.nin çalıştığı birimde tıbbi sekreter olarak çalışan Ş.A.nın eski eşidir. A.D., Ş.A. ile Y.D. arasındaki boşanma davasında Samsun 1. Aile Mahkemesince (Aile Mahkemesi) tanık olarak dinlenmiştir.
A. Saldırı Öncesindeki Olay ve Olgular
6. Ş.A. 30/12/2013 tarihinde Y.D.ye karşı boşanma davası açmıştır. Dava dilekçesinde başka hususlar yanında Y.D.nin hakaretlerine, fiziki saldırılarına ve tehditlerine maruz kaldığını iddia eden Ş.A. 8/3/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’a istinaden lehine tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
7. Ş.A.nın tedbir talebini 2/1/2014 tarihinde değerlendiren Aile Mahkemesi, Y.D.nin 6 ay süre ile Ş.A.ya şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına, bunun gereklerine aykırı hareket etmesi hâlinde hakkında zorlama hapsi uygulanacağının Y.D.ye ihtarına karar vermiştir. Karara göre kararın birer örneği Ş.A. ve Y.D.ye tebliğ edilecek, ayrıca karar bilgi için Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne -şimdiki adıyla Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü- gönderilecektir.
8. Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) 14/4/2014 tarihli yazıyla Y.D.nin Ş.A. lehine verilen 2/1/2014 tarihli tedbir kararını ihlal ettiği konusunda Aile Mahkemesini bilgilendirmiş ve Y.D.nin zorlama hapsine tabi tutulmasını talep etmiştir. Anılan yazıda 12/4/2014 tarihinde saat 09.00 sıralarında Y.D. tarafından tehdit edildiği gerekçesiyle Ş.A.nın şikâyetçi olduğu, A.D.nin de Y.D. hakkında şikâyette bulunduğu, Ş.T. isimli kişinin ise olay hakkında bilgi sahibi olduğu ifade edilmiştir. 12/4/2014 tarihli olay nedeniyle yürütülen ceza soruşturmasıyla ilgili belgelere göre A.D., Y.D.nin “Eşimle ayrılmamızın sebebi sizsiniz. Ben size ne yapacağımı bilirim.” diyerek kendisini tehdit ettiği gerekçesiyle şikâyetçi olmuş, Ş.T. de Y.D.nin Ş.A.ya “Nerede o bana söyleyin hemen. Bak, sen ölürsen sebebi A.D.dir.” dediğini ve Ş.A. ile A.D.ye küfredip tehditler savurarak Hastane dışına çıktığını beyan etmiştir.
9. Aile Mahkemesi 27/5/2014 tarihinde A.D.yi tanık olarak dinlemiştir. A.D. ifadesinde, Ş.A.nın Y.D. tarafından fiziksel, psikolojik ve ekonomik şiddete maruz bırakıldığına yönelik beyanlarda bulunmuştur.
10. Aynı gün Aile Mahkemesi, Y.D.nin üç gün zorlama hapsine tabi tutulmasına karar vermiştir. Karara göre Y.D. 12/4/2014 tarihinde saat 09.00 sıralarında Hastaneye gitmiş, tanıkların huzurunda Ş.A.ya tehdit ve hakaret içeren sözler sarf etmiştir.
11. Y.D.nin zorlama hapsi kararına yönelik itirazı, Samsun 2. Aile Mahkemesince reddedilmiştir.
12. 2/1/2014 tarihli tedbir kararında belirtilen altı aylık sürenin 2/7/2014 tarihinde dolması nedeniyle bir bekçi 3/7/2014 tarihinde Ş.A. ile bir görüşme yapmıştır. Bu görüşme nedeniyle düzenlenen rapora göre Ş.A.; Y.D.nin şiddet uygulamadığı, tehdit ve hakaret etmediği, aşağılayıcı söz söylemediği ve herhangi bir şikâyetinin bulunmadığı yönünde beyanda bulunmuştur.
13. Ş.A.nın talebi üzerine Aile Mahkemesi 15/7/2014 tarihinde, 2/1/2014 tarihli tedbir kararının uygulanma süresinin üç ay uzatılmasına karar vermiştir. Karara göre kararın birer örneği Ş.A. ve Y.D.ye tebliğ edilecek, ayrıca karar bilgi için Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne gönderilecektir.
14. Y.D. hakkında verilen zorlama hapis kararı 25/7/2014-28/7/2014 tarihleri arasında uygulanmıştır.
15. Aile Mahkemesinin Ş.A. ile Y.D.nin boşanmalarına ilişkin 16/10/2014 tarihli kararı, kararın taraflarca temyiz edilmemesi üzerine 5/12/2014 tarihinde kesinleşmiştir.
B. Ölüm Olayı Nedeniyle Yürütülen Ceza Soruşturmasıyla İlgili Süreç
16. A.D. ile Y.D.nin ölümü üzerine Başsavcılık ivedilikle bir ceza soruşturması başlatmıştır.
17. Olay günü yapılan ölü muayenesi ve otopsi işlemi A.D.nin bıçaklı saldırı sonucu öldüğünü ortaya koymuştur.
18. Başvurucu, vekili Av. Ö.Ç. aracılığıyla Başsavcılığa sunduğu 24/11/2015 tarihli dilekçesinde bazı iddialarda bulunarak birtakım delillerin toplanmasını istemiştir. Dilekçenin ekindeki vekâletnamede vekil olarak yer alan kişiler Av. H.Y. ile Av. Ö.Ç.dir. Başvurucunun anılan dilekçedeki iddia ve talepleri özetle ve öz itibarıyla şöyledir:
i. Ş.A.nın Y.D. ve Y.D.nin olay günü yaraladığı Ş.S. ile cep telefonu yoluyla kurduğu iletişimler tespit edilerek incelenmelidir zira alınan duyuma göre Ş.S.nin yaralanmasından sonra Ş.A.yı telefonla arayan Y.D. “Sevgilinin işini bitirdim, sıra sende.” demiştir (Başvurucunun Başsavcılığa sunduğu dilekçelerdeki iddialara göre başvuruya konu saldırıdan dakikalar önce Ş.S.yi bıçakla yaralayan kişi Y.D.dir ve Ş.S., Ş.A.nın sevgilisidir).
ii. Ş.S. yaralama olayı nedeniyle Alo 155 Polis İmdat hattını aramış, tedavi için Hastanenin Meydan Şubesine gitmiştir. Arama ve Hastaneye başvurma tarihi tespit edilmelidir. Çünkü yaralama olayının şüphelisi vaktinde tespit edilseydi Y.D. ölüm olayını gerçekleştirmeye vakit bulamayacaktı. Bu nedenle olayın meydana gelmesinde kolluğun ihmali olup olmadığı araştırılmalıdır.
iii. Samsun 3. İcra Mahkemesi 17/10/2015 tarihinde Y.D.nin üç aya kadar tazyik hapsine tabi tutulmasına karar vermiştir. Başsavcılık 10/11/2015 tarihinde Y.D. hakkındaki yakalama emrini kaldırarak Y.D.ye on gün süre vermiştir. Verilen sürenin yerindeliği ve bu sürede kolluğun, hakkında birçok kayıt bulunan Y.D. hakkında tedbir almamasının ölüm olayına sebebiyet verdiği dikkate alınmalıdır.
iv. Y.D. hakkında üç ceza yargılaması (Dilekçeden anlaşıldığına göre bu yargılamalardan ilki 2010, ikincisi 2014, sonuncusu ise 2015 yılında başlamıştır. Dilekçede yargılamaların konusu belirtilmemiştir.) bulunmasına rağmen Y.D. rahatlıkla Hastaneye girebilmiştir. Söz konusu yargılamalar dikkate alınmalıdır.
v. 2/1/2014 tarihinde Ş.A. lehine tedbir kararı verilmiştir.
vi. Hastane yönetimi Ş.A.nın Y.D.den boşandığını, Y.D.nin A.D. ile Ş.A.yı tehdit ettiğini bilmektedir zira söz konusu hususlar hakkındaki yargılamalarla ilgili tebliğler Hastane yönetimine yapılmıştır. Ayrıca Y.D. daha önceki olayları nedeniyle Hastanede tanınmaktadır. Buna rağmen ve Hastanede güvenlik görevlisi ile kamera sistemi olmasına karşın Y.D. bıçakla Hastaneye girip muayenehane önündeki bankta oturarak bir süre beklemiştir.
19. Başsavcılık aynı gün Samsun Emniyet Müdürlüğünden başvurucunun iddialarının araştırılmasını istemiştir. Kolluk gerek Başsavcılığın olay sonrası verdiği talimatlara gerek bu paragrafta sözü edilen talimatına istinaden gerekli işlemleri yapmıştır.
i. İhbarlarla ilgili araştırmaya göre A.D.nin bıçakla yaralanması ve Y.D.nin Hastanenin beşinci katından aşağıya atlaması olay günü saat 11.07’de, Ş.S.nin yaralanması ise saat 11.14’te Alo 155 Polis İmdat hattına ihbar edilmiştir.
ii. Hastanede meydana gelen olay nedeniyle düzenlenen kolluk tutanağına göre saldırının 11.10 sıralarında bildirilmesi üzerine Hastaneye giden kolluk görevlileri olayın Hastanenin beşinci katında meydana geldiğini ve oda içinde ağzı kanlı, büyük bir ekmek bıçağı bulunduğunu saptamıştır.
iii. Olay yeri incelemesiyle ilgili kolluk biriminde görevli kişiler olay yerini inceleyip olay yerinin basit krokisini çizmiştir.
iv. Hastanedeki güvenlik kameralarının görüntüleri temin edilmiştir. Görüntüleri inceleyen kolluk görevlilerince düzenlenen tutanağa göre görüntülerde yer alan zaman gerçek zamanla uyumludur. Görüntülere göre Y.D. 10.59’da Hastanenin beşinci katındaki bir koridora girmiş ve 11.00’de A.D.nin odasına yönelmiştir. Hastanede hasta temsilcisi olarak çalışan E.D. 11.04’te yardım çağırmıştır. Y.D. zemine 11.04’te düşmüştür. 11.05’te koridordaki kalabalık A.D.nin odasına doğru hareket etmiş, A.D. yaralı bir şekilde odasından çıkıp koridorda yürümeye çalışırken düşmüştür.
v. A.D.ya ait cep telefonunun fiziksel imajı alınarak incelenmiştir.
vi. Olay tarihinde Y.D.nin aranan şahıslardan olmadığı tespit edilmiştir. Daha önce bir suç kaydı nedeniyle 23/7/2014 tarihinde, tehdit suçu nedeniyle 25/11/2014 tarihinde, nafakaya ilişkin karara uymadığı gerekçesiyle 30/1/2015 tarihinde Y.D. hakkında işlem (Başvuru dosyasında bu işlemlerin içeriği ile ilgili bilgi bulunmamaktadır.) yapılmıştır. Yakalama sonrasında sözü edilen işlemler sırasıyla 25/7/2014, 15/12/2014 ve 10/11/2015 tarihlerinde kaldırılmıştır.
20. Başvurucu; vekili Av. Ö.Ç. aracılığıyla Başsavcılığa verdiği 30/11/2015 havale tarihli dilekçesinde önceki dilekçesinde yer alan Alo 155 Polis İmdat hattına yapılan aramayla ilgili iddiasının yanlış bilgiye dayandığını, Alo 155 Polis İmdat hattına yapılan ilk aramanın A.D.nin uğradığı saldırı ile ilgili olduğunu belirtmiştir. Başvurucu ayrıca dilekçesinde bir olaydan söz etmiştir. Ş.A.nın A.D.ye anlatırken başvurucunun duyduğu iddia edilen olaya göre Ş.A. 8/11/2015 veya 15/11/2015 tarihinde C. isimli erkek arkadaşı ve C.nin bir arkadaşı ile birlikte bir alışveriş merkezine gitmiştir. C.nin olmadığı bir sırada Ş.A. ve C.A.nın yanına gelen Y.D., Ş.A.ya yanındakinin kim olduğunu sormuştur. Bu esnada olaya dâhil olan C., Y.D.ye “Ş.A.nın etrafında seni görmeyeyim.” demiş, Y.D. de alışveriş merkezinden gitmiştir. Bu bakımdan C.nin yanındaki kişinin kim olduğu, bu kişinin Ş.S. olup olmadığı, Y.D. gelince neden kaçtığı, Y.D.nin annesinin olay günü kendisini arayarak Y.D.nin zarar verebileceği konusunda uyarıp uyarmadığı, Y.D.nin “Seni başkasına yar etmem. Önce seni sonra kendimi öldürürüm.” şeklinde sözler sarf edip etmediği, olay günü telefonda “Sevgilinin işini bitirdim, sıra sende. Oraya geliyorum.” deyip demediği, demişse bunu polis ve Hastane yönetimi ile paylaşıp paylaşmadığı Ş.A.ya sorulmalıdır. Ayrıca gerekirse beyanına başvurulması ve alışveriş merkezinin kamera kayıtlarının celbi hususları değerlendirilmelidir.
21. Kolluk görevlileri 19/11/2015-7/12/2015 tarihleri arasında Ş.A., E.D., E.K., E.G., İ.G., A.T.Ç., E.A., M.K., Y.A., Y.T., M.U. ve Ş.S.nin ifadelerini almıştır.
i. Ş.A. müşteki sıfatıyla verdiği 19/11/2015 tarihli ifadesinde özetle boşanma davası sürerken A.D.nin Y.D.ye uygun bir dille Ş.A. ile evliliği devam ettirmesinin hem Ş.A.ya hem Y.D.ye zarar vereceğini söylediğini, 12/4/2014 tarihinde Hastaneye gelen Y.D.nin A.D.yi kastederek “Sen ölürsen sorumlusu o olur.” dediğini ve yanından ayrılarak bahçede A.D. ile el kol hareketleri yaparak bir şeyler konuştuğunu, A.D.den duyduğuna göre Y.D.nin A.D.yi “Seninle görüşeceğiz.” diyerek tehdit ettiğini ve zorlama hapsi nedeniyle ceza infaz kurumunda tutulduğu sırada Y.D.nin telefonla arayarak bir daha kendisine yaklaşmayacağını söylediğini beyan etmiştir. Ş.A.nin ifadesine göre olay şöyle meydana gelmiştir:
11. 00 sıralarında Y.D.yi koridorda gören Ş.A. hemen poliklinikten içeriye girip kapıyı kapatmaya çalışmış ancak Y.D. onu itekleyerek içeri girip kapıyı kilitlemiştir. Ş.A. bir sandalye ile Y.D.yi iteklemeye çalışmıştır. Bu sırada A.D. sandalyesinde oturmaktadır. Y.D. montunun fermuarını açıp montunun cebinden bir bıçak çıkarmışve “Ben size söylemiştim. Hepiniz ölün!” demiştir. Ş.A. hemen içeride bulunan muayene odasına giderek camı açıp yardım çağırmıştır. Ş.A. kafasını geldiği odaya çevirince Y.D.nin bıçağı A.D.ye doğru kaldırdığını, A.D.nin de kendisi korumak için kollarını kaldırdığını görmüştür. Tekrar cama koşup yardım isteyen Ş.A. kafasını yeniden geldiği odaya çevirmiş ve A.D.nin, karnını tutarak polikliniğin çıkış kapısına gittiğini görmüştür. Ş.A. Y.D.nin kendisine doğru yöneldiği görünce içinde bulunduğu odanın kapısını kilitlemiştir. Y.D. zorlasa da kapıyı açamamıştır. Daha sonra Ş.A. Y.D.nin aşağıya düştüğünü görmüştür. Beyanına göre Ş.A., Ş.S.yi tanımamaktadır, Ş.A. lehine verilen tedbir kararı 2014 yılı sonunda sona ermiştir ve olay esnasında olay yerinde kendisi, A.D. ve Y.D. dışında kimse bulunmamaktadır.
ii. E.D. 19/11/2015 tarihli ifadesinde bir erkek şahsın A.D.nin odasına yönelmesi sonrasında odanın içeriden kilitlendiğine ilişkin sesi duyunca hemen beşinci katın merdivenlerinin bulunduğu yerden ve hasta kayıt bölümündeki camdan bağırarak güvenlik görevlilerinden yardım istediğini, geri döndüğünde A.D.yi koridorda yerde yatarken gördüğünü söylemiştir.
iii. Hastanede hasta temsilcisi olarak çalışan E.A. 19/11/2015 tarihli ifadesinde 11.00 sıralarında koşarak yanına gelen nöroloji polikliniğinde çalışan E. isimli arkadaşının “Çabuk güvenliği ara, Y. geldi. Güvenliği ara!” dediğini, araması üzerine güvenlik görevlilerinin geldiğini ve bu sırada A.D.yi koridorda yerde yatar vaziyette gördüğünü beyan etmiştir.
iv. Hastanenin kafeterya bölümünde işçi olarak çalışan M.K. 19/11/2015 tarihinde alınan ifadesinde çalışırken bir kadının “İmdat!” diye bağırdığını duyduğunu, sesin geldiği yöne bakınca gördüğü esmer bir erkek şahsın beşinci katın pencere camını açarak dışarıya doğru “Ben sana demedim mi lan?” diye bağırdığını ve elindeki ekmek bıçağını odanın içine atıp pencereden aşağıya atladığını söylemiştir.
v. Hastanenin başhekimi Y.A. 26/11/2015 tarihinde alınan beyanında Ş.A.nın eşinden boşandığını bilse de Ş.A.nın eski eşini tanımadığını ve Ş.A. ile eski eşi arasındaki sorunların detayından haberdar olmadığını, A.D.nin kendisine veya iş arkadaşlarına sözlü veya yazılı olarak Ş.A.nın eski eşiyle yaşadığı sorunlardan söz etmediğini, A.D.nin olay öncesinde kendisinden ve Hastaneden can güvenliğiyle ilgili bir talepte bulunmadığını ifade etmiştir.
vi. Hastanenin işletme müdürlüğünü yapan Y.T. 26/11/2015 tarihli ifadesinde Y.D.yi olaydan önce hiç görmediğini, Ş.A.nın yaşadığı ayrılığın sıkıntılı olup olmadığından veya A.D. ile Y.D. arasında sıkıntı olup olmadığınından haberdar olmadığını, olay öncesinde Y.D.nin Hastaneye girmemesi yönünde kendilerine talep gelmediğini, her vardiyada bir güvenlik görevlisinin olduğunu, onun da Hastanenin giriş kapısında görev yaptığını söylemiştir.
vii. Hastanenin özel güvenlik amiri olan M.U. 26/11/2015 tarihinde alınan beyanında A.D.nin kendilerinden herhangi bir talepte bulunmadığını ve kendilerine Ş.A.nın eski eşiyle yaşadığı sorunları aktarmadığını ifade etmiştir.
viii. Ş.S. 7/12/2015 tarihli ifadesinde A.D. ve Ş.A.yı tanımadığını söylemiştir.
ix. Beyanlarından ifadelerine başvurulan diğer kişilerin Y.D.nin Ş.A. ve A.D. ile yaşadığı sorunlar hakkında bilgi sahibi olmadıkları, ayrıca saldırı anını görmedikleri anlaşılmaktadır.
22. Ş.A.nın Y.D.nin tehdidine maruz kalması nedeniyle verdiği 12/4/2014 tarihli ifadesine ait tutanağın bir örneği soruşturma evrakı arasına alınmıştır. İfade tutanağına göre 12/4/2014 tarihinde meydana gelen olay yönünden Ş.A.nın 12/4/2014 tarihli ifadesi ile 19/11/2015 tarihli ifadesi birbiriyle uyumludur.
23. Başsavcılık Ş.A., Y.D. ve Ş.S.nin cep telefonları aracılığıyla 19/10/2015 günü saat 07.00’den 26/11/2015 günü saat 00.00’a kadar kurdukları iletişimlere ait kayıtların celbi için gerekli yazışmayı yapmıştır. Gelen kayıtlar üzerinde kolluğa yaptırılan incelemeye göre şahıslar arasında hiçbir iletişim bulunmamaktadır.
24. Başsavcılık; öldüğü için Ş.A.yı öldürmeye teşebbüs edip A.D.yi de öldürmesi nedeniyle Y.D. hakkında kovuşturmaya yapılamayacağı, olayın meydana gelmesinde Hastane yönetimi ile Samsun Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro Amirliği görevlilerinin kusurlarının bulunmadığı ve Y.D.nin intihar etmesinde başkasına izafe edilebilecek kusur olmadığı gerekçesiyle 27/1/2016 tarihinde soruşturmaya konu bütün eylemler yönünden kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
25. Başvurucu, Başsavcılıkça verilen karara 11/2/2016 tarihinde vekili Av. Ö.Ç. aracılığıyla itiraz etmiştir. Yaptığı itirazda başvurucu başka hususlar yanında şu iddialarda bulunmuştur:
i. Hastane yönetiminin doktorun can güvenliğini sağlamakta kusurunun bulunmadığına ilişkin gerekçe kabul edilemez ve Hastane yönetimi Ş.A. ile Y.D. arasındaki davalardan haberdardır.
ii. A.D., Y.D.den tehdit almadığı için korunma talep etmemiştir.
iii. Olayın bir iş kazası olmasına rağmen bir sosyal güvenlik uzmanından görüş alınmamıştır.
iv. Ş.A. A.D.yi ölüme terk etmiş görünmektedir ve bu konuda bir araştırma yapılmamıştır. Ayrıca Ş.A.nın, aldığı tehditleri Hastaneye ve polise bildirmemesi değerlendirilmemiştir.
v. 30/11/2015 tarihli dilekçede belirtilen hususlar ile Y.D. hakkındaki yargılamalar (bkz. § 18/iv) araştırılmamış, verilen kararlar getirtilmemiştir. Ş.A. ile A.D. bahsi geçen yargılamalarda müşteki olarak yer almıştır.
26. Başvurucunun itirazı Samsun 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin (Hâkimlik) 16/2/2016 tarihli kararıyla kesin olarak reddedilmiştir.
27. Başvurucu Bakanlık Ceza İşleri Genel Müdürlüğünden Hâkimliğin kararına karşı kanun yararına bozma yoluna gidilmesini talep etmiştir. Talebin yerinde görülmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı anılan Hâkimlik kararının kanun yararına bozulmasını istemiştir. Yargıtay 5. Ceza Dairesi, Hâkimlik kararını 5/7/2017 tarihinde kanun yararına bozmuştur. Bu kararın gerekçesi şöyledir:
“...
Somut olayda hakkında soruşturma yapılan şüphelilerin açık kimlik ve adres bilgilerinin tespiti ile ifadelerinin alınması, [Y.D.] tarafından [Ş.A.nın] erkek arkadaşı [Ş.S.] isimli şahsın bıçakla yaralanması olayı ile bu olay saatleri ve yerlerinin net şekilde tespit edilmesi, bahse konu hastanede daha önce benzer olaylar yaşanıp yaşanmadığının araştırılması ve ölen sanık hakkında [Ş.A.ya] yönelik eylemleri nedeniyle koruma tedbiri olup olmadığı ile koruma tedbiri varsa ne şekilde uygulandığının ve hastane yönetimine bilgi verilip verilmediğinin saptanması gerekirken mahkemece kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapılan itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülme[miştir.]...”
28. Anılan bozma kararı üzerine Hâkimlik, Başsavcılıkça verilen kovuşturmaya yer olmadığında dair kararı kaldırmıştır.
29. Başsavcılık, bozma kararında belirtilen eksikliklerin giderilmesi için gerekli adımları atmıştır. Bu kapsamda Başsavcılıkça;
i. A.D. ve Ş.A.ya yönelik eylemleri nedeniyle olay tarihinden önce Y.D. hakkında verilen tedbir kararı bulunup bulunmadığı, olay tarihinde uygulanmakta olan tedbir kararının bulunup bulunmadığı hususunda yazışma yapılmıştır. Gelen cevap yazılarından olay tarihinde Ş.A. ve A.D. lehine verilmiş ve uygulanmakta olan bir tedbir kararının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
ii. Ş.A, E.A., E.K. ve Ş.S.nin ifadesi alınmıştır.
- Ş.A. başka hususlar yanında Y.D.nin 12/4/2014 tarihinden olay tarihine kadar Hastaneye hiç gelmediğini, kendisini ve A.D.yi rahatsız etmediğini, olay tarihinde uygulanmakta olan bir tedbir kararı olmadığını, Ş.S.yi tanımadığını ve Y.D.yi kat koridorunda görmesi ile olayın bitişi arasında 25-30 saniyelik sürenin bulunduğunu beyan etmiştir. Ş.A.ya göre kendisinin durumunu bilen Hastane yönetimi çalıştığı beşinci katta bir güvenlik görevlisi görevlendirebilirdi ve güvenlik görevlilerini uyararak Y.D.nin Hastaneye gelişini önleyebilirdi.
- E.K. çalıştığı odanın önünde A.D.yi eli kanlı bir şekilde göğsünü tutarken görünce yanına gittiği E.A.dan güvenlik görevlisini aramasını istediğini, saldırı öncesinde Y.D.yi görmediğini ve “Güvenliği arayın!” demediğini, ayrıca E.A.ya Y.D.nin geldiği yönünde bir şey söylemediğini zira Y.D.yi tanımadığını ifade etmiştir. E.A. ise önceki ifadesiyle uyumlu beyanda bulunup “Sonradan öğrendiğime göre [E.K.], Y... isimli şahsın A... hanımın odasındayken bağrışma seslerini duymuş, bunun üzerine benim yanıma gelip güvenliği aramamı söylemiş. [E.K.] Y... isimli şahsı tanıyormuş. Sonradan konuştuğumuzda [E.K.] Y...nin bir süre koridorda oturduğunu gördüğünü söyledi. Ancak [E.K.] bana Y...u görür görmez güvenliği ara dememiş.” demiştir.
- Ş.S. özetle Ş.A.yı tanımadığını, olay günü Afitap Sokak’ta yürürken sol arka tarafında bir acı hissederek yere yığıldığını, kendisini Hastanenin Meydan Şubesine arkadaşlarının götürdüğünü ve kendisini bıçakla yaralayan kişinin Y.D. olduğunu polisten öğrendiğini söylemiştir.
iii. Kolluğa yaptırılan araştırma neticesinde Ş.S.nin 19/11/2015 tarihinde saat 10.30 sıralarında Afitap Sokak üzerine bulunan bir pasaj önünde Y.D. tarafından bıçaklı saldırıya uğradığı, Ş.S. hakkındaki genel adli muayene raporunun 10.59’da düzenlendiği, söz konusu yaralama olayının saat 11.14’de ihbar edildiği, Ş.S.nin saldırıya uğradığı yer ile Hastane arasındaki yürüme mesafesinin 550-600 m olduğu ve 2013 yılından olay tarihine kadar Hastanede benzer bir olay yaşanmadığı saptanmıştır.
iv. Kolluk yardımıyla Y.T.nin, olay tarihinde Hastanede sorumlu başhekim yardımcısı ve mesul müdür olarak görevli Ş.K.nın, olay tarihinde Hastanede başhekim yardımcısı olarak görevli H.T.nin ve Hastanede güvenlik görevlisi olarak çalışan ve olayın meydana geldiği sırada görevde olan Er.K.nın şüpheli sıfatıyla ifadeleri alınmıştır. Er.K. özetle Y.D.yi tanımadığını, Ş.A. veya A.D. lehine verilmiş bir tedbir kararı verilip verilmediği konusunda bilgisinin olmadığını, Hastane girişinde kişilerin üstlerinin aranmadığını, her vardiyada tek bir güvenlik görevlisinin görev yaptığını, saatte bir katları kontrol ettiğini ve olay günü öğleye doğru bahçeyi kontrol ettiği sırada duyduğu bağrışma sesleri üzerine beşinci kata çıktığını ifade etmiştir. Beyanlarına göre Y.T., Ş.K. ve H.T., Ş.A. lehine verilen tedbir kararlarından ve Ş.A. ile A.D.nin tehdit edilmesinden haberdar değillerdir, anılan tedbir kararları Hastaneye bildirilmemiştir ve Hastanede daha önce adli makamlara yansıyan benzer bir olay yaşanmamıştır.
30. Yürüttüğü soruşturma sonunda Başsavcılık; olay tarihinde Y.D. hakkında verilmiş yakalama kararı bulunmadığı gibi Y.D. aleyhine verilen ve uygulanmakta olan bir tedbir kararı da olmadığına, Ş.S.nin yaralanması olayının A.D.nin saldırıya uğramasından sonra ihbar edildiğine, Ş.S.nin yaralandığı yer ile Hastane arasındaki mesafeye ve Y.D.nin öldüğüne işaret ederek olayın meydana gelmesinde Samsun Emniyet Müdürlüğü görevlileri ile Hastanenin başhekim yardımcılarına, işletme müdürüne ve güvenlik görevlisine kusur izafe edilmeyeceği ve Y.D. hakkında kamu davası açılamayacağı sonucuna varmıştır. Bu nedenle Başsavcılık 31/1/2019 tarihinde soruşturma konu olaylar hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Bu karar Av. H.Y.ye elektronik tebligat sistemi üzerinden 3/7/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Bununla birlikte sözü edilen karar başvurucunun adresine de tebliğe çıkarılmış ancak tebliğ evrakında Av. H.Y.ye yer verilmiştir. Kararda şüpheliler; Er.K., H.T., Ş.K., Y.T., Y.D. ve Samsun İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri olarak belirtilmiştir.
31. Başvurucu anılan Başsavcılık kararına 12/7/2019 tarihinde itiraz etmiştir. Yaptığı itirazda başvurucu özetle ve öz itibarıyla şu iddialarda bulunmuştur:
i. Ş.S. olay günü saat 10.15’te yaralanmasına rağmen Hastanenin Meydan Şubesi olayı polise A.D.nin vefatından sonra bildirmiştir.
ii. Tedbir kararının ilgililere neden tebliğ edilmediği araştırılmalıdır.
iii. Hastane yönetiminin A.D.nin 12/4/2014 tarihinde Hastane bahçesinde Y.D. tarafından tehdit edildiğinden haberdar olmaması kabul edilebilir değildir.
iv. Hastanedeki yalnızca bir güvenlik görevlisi bulunmaktadır ve bu sayı yetersizdir. Ayrıca güvenlik görevlisi otoparkta vale olarak görev yapmaktadır.
v. E.K.nın beyanları Hastane çalışanlarının Y.D.den haberdar olduklarını göstermektedir.
vi. Y.D. saat 10.59’da beşinci katın koridoruna gelip tuvalete yönelmiştir. E.K., E.A.dan güvenlik görevlisini aramasını istemiştir. Y.D. 11.00’de A.D.nin odasına yönelmiş ve odanın önündeki bankta 11.04’e kadar beklemiştir. Bağrışmaları duyan E.D. koridorda koşarak yardım istemiştir. Bunca çağrıya rağmen güvenlik görevlisi beşinci kata ancak çağrıdan 9 dakika 55 saniye sonra 11.09’da gelebilmiştir.
vii. Hastane çalışanları beyaz kod (Beyaz kod esas olarak sağlık çalışanlarının fiziksel veya sözlü saldırıya uğraması durumunda güvenlik görevlilerinin olaya müdahale edebilmesi için yapılan bir çeşit çağrıdır.) vermemiştir. Bu husus Hastanenin beyaz kod vermediğini veya çalışanlara beyaz kod sistemiyle ilgili yeterli eğitim verilmediğini göstermektedir. Bu konuda inceleme yapılmamıştır.
viii. Ş.A.nın ifadesine kararda değinilmemiştir.
ix. Olay tarihinde güvenlik amiri olan M.U.nun ifadesine başvurulmamıştır.
x. Hastane bahçesini gören kameraya ait kayda göre Y.D. saat 11.04’te yere düşmesine rağmen beşinci kattaki kameraya ait kayıtta Y.D. aynı vakitte koridorda bulunduğu gözükmektedir. Bu bakımdan Hastanenin güvenlik kameralarındaki kayıtlar birbiriyle uyumlu değildir. Bu husus güvenlik konusunda yeterli özen ve hassasiyetin gösterilmediğine işaret etmektedir.
xi. Hastanenin sorumluluğu yeterince irdelenmemiş, Hastanenin güvenlik sistemi ve usulüyle ilgili bilirkişi raporu alınmamıştır.
xii. Hastane binası yıkılacağı için ivedilikle Hastanede keşif işlemi yapılmalıdır.
xiii. Görevi ihmal suçu yönünden değerlendirme yapılmamıştır.
32. Başvurucunun itirazı Samsun 2. Sulh Ceza Hâkimliğince 29/8/2019 tarihinde reddedilmiştir. Bu karar başvurucuya 17/9/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.
C. Tazminat Davasıyla İlgili Süreç
33. Başvurucu 10/11/2021 tarihinde başka yakınlarıyla birlikte Hastaneye karşı Samsun 1. İş Mahkemesi (İş Mahkemesi) nezdinde tazminat davası açmıştır. Dava dilekçesinde özetle A.D.nin Hastanedeki güvenlik tedbirlerinin yetersizliği ve Hastane yönetiminin organizasyon eksikliği sonucu Y.D.nin saldırısına uğrayarak vefat ettiği iddia edilmiştir. Başvurucuya göre olay bir iş kazasıdır. İş Mahkemesince yürütülen yargılama henüz nihayete ermemiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
34. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Taksirle öldürme” kenar başlıklı 85. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
35. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillerden doğan borç ilişkilerinden sorumluluğu genel olarak düzenleyen 49. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”
36. 6098 sayılı Kanun’un borç ilişkilerinden doğan sorumluluktagiderim borcunu genel olarak düzenleyen 112. maddesi şöyledir:
“Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.”
37. 6098 sayılı Kanun’un hizmet sözleşmelerinde işverenin işçinin kişiliğinin korunmasına ilişkin borcunu genel olarak düzenleyen 417. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:
İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür.
İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir.”
38. İş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülükleri 20/6/2012 tarihli ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda düzenlenmiştir. 6331 sayılı Kanun’un 4., 5. ve 10. maddeleri şöyledir:
“İşverenin genel yükümlülüğü
Madde 4 - (1) İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede;
a) Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
b) İşyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.
c) Risk değerlendirmesi yapar veya yaptırır.
ç) Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne alır.
d) Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır.
(2) İşyeri dışındaki uzman kişi ve kuruluşlardan hizmet alınması, işverenin sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.
(3) Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği alanındaki yükümlülükleri, işverenin sorumluluklarını etkilemez.
(4) İşveren, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin maliyetini çalışanlara yansıtamaz.
Risklerden korunma ilkeleri
Madde 5 - (1) İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulur:
a) Risklerden kaçınmak.
b) Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek.
c) Risklerle kaynağında mücadele etmek.
ç) İşin kişilere uygun hale getirilmesi için işyerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı, çalışma şekli ve üretim metotlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek.
d) Teknik gelişmelere uyum sağlamak.
e) Tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek.
f) Teknoloji, iş organizasyonu, çalışma şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirmek.
g) Toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine göre öncelik vermek.
ğ) Çalışanlara uygun talimatlar vermek.
Risk değerlendirmesi, kontrol, ölçüm ve araştırma
Madde 10 - (1) İşveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden risk değerlendirmesi yapmak veya yaptırmakla yükümlüdür. Risk değerlendirmesi yapılırken aşağıdaki hususlar dikkate alınır:
a) Belirli risklerden etkilenecek çalışanların durumu.
b) Kullanılacak iş ekipmanı ile kimyasal madde ve müstahzarların seçimi.
c) İşyerinin tertip ve düzeni.
ç) Genç, yaşlı, engelli, gebe veya emziren çalışanlar gibi özel politika gerektiren gruplar ile kadın çalışanların durumu.
(2) İşveren, yapılacak risk değerlendirmesi sonucu alınacak iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri ile kullanılması gereken koruyucu donanım veya ekipmanı belirler.
(3) İşyerinde uygulanacak iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri, çalışma şekilleri ve üretim yöntemleri; çalışanların sağlık ve güvenlik yönünden korunma düzeyini yükseltecek ve işyerinin idari yapılanmasının her kademesinde uygulanabilir nitelikte olmalıdır.
(4) İşveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden çalışma ortamına ve çalışanların bu ortamda maruz kaldığı risklerin belirlenmesine yönelik gerekli kontrol, ölçüm, inceleme ve araştırmaların yapılmasını sağlar.”
39. 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “İş kazasının tanımı, bildirilmesi ve soruşturulması” kenar başlıklı 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“İş kazası;
a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
...
meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır.
...”
40. Sağlık Bakanlığı Hukuk Müşavirliğinin “Hukuki Yardım ve Beyaz Kod Uygulaması” konulu 2016/3 sayılı Genelgesi’ne göre kamu veya özel sağlık kurulularında sağlık hizmetimi sunumu veya bu görevlerinden dolayı sağlık personeline karşı işlenen eylemler, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olaylarının takibi için oluşturulmuş beyaz kod sistemine bildirilecektir.
41. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 3/12/2019 tarihli ve E.2015/10-3340, K.2019/1274 sayılı kararında bir işçinin işyerinde bulunduğu esnada uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybettiği durumda olayın sosyal güvenlik mevzuatı çerçevesinde iş kazası olarak kabul edileceğinin şüphesiz olduğu belirtilmiştir.
42. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 5/10/2021 tarihli ve E.2017/(21)10-3072, K.2021/1164 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
18. Hizmet sözleşmesinden kaynaklanan iş ilişkisi ise işçi yönünden işverene içten bağlılık (sadakat borcu), işveren yönünden işçiyi korumak ve gözetmek borcu şeklinde ortaya çıkar. Gerçekten işçi, işverenin işi ve işyeri ile ilgili çıkarlarını korumak, çıkarlarına zarar verebilecek davranışlardan kaçınmak, buna karşı işveren de işçinin kişiliğine saygı göstermek, işçiyi korumak, işyeri tehlikelerinden zarar görmemesi için iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak, işçinin özlük hakları ve diğer maddi çıkarlarının gerektirdiği uygun bildirimlerde ve davranışlarda bulunmak, işçinin çıkarına aykırı davranışlardan kaçınmakla yükümlüdür. İşveren gözetme borcu gereği çalıştırdığı işçileri işyerinde meydana gelen tehlikelerden korumak, onların yaşam, bedensel ve ruhsal sağlık bütünlüklerini korumak için iş yerinde teknik ve tıbbi önlemler dâhil olmak üzere bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı tüm önlemleri almak zorundadır.
23. ...İşverenin gözetme borcu iş sözleşmesinden kaynaklandığından işçi, iş kazasından doğan vücut bütünlüğünün zedelenmesi nedeniyle açacağı maddi ve manevi tazminat davasında sözleşmeden doğan sorumluluk hükümlerine (TBK 112 ve 417.) dayanabilecektir. Öte yandan, işverenin bu davranışı, kişi varlıklarını doğrudan korumayı amaçlayan (iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin) emredici kuralların kusurlu bir davranışla ihlali niteliğinde olup, aynı zamanda haksız fiil oluşturur. Bu nedenle işçilerin iş kazasından kaynaklanan tazminat taleplerinde sözleşmeden doğan ile haksız fiilden doğan dava hakları yarışır. İşçinin ölümü veya vücut bütünlüğünün zedelenmesi hâli sözleşmeye aykırılık doğuracak olmakla birlikte bu durum aynı zamanda bir haksız fiilin unsurunu da oluşturur (Oğuzman, Kemal: İş Kazası veya Meslek Hastalığından Doğan Zararlardan İşverenin Sorumluluğu, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C. 34, S. 1-4, 1968, s. 339). İşçi zararının tazmini için sözleşmeye aykırılık veya haksız fiil hükümlerine dayanmakta serbesttir.
26. Bununla birlikte sorumluluğun asli şartı; zararla söz konusu davranış veya olay arasında bir sebep sonuç ilişkisinin bulunmasıdır. Bu sebep sonuç ilişkisine genel anlamda illiyet bağı denir.
41. Öte yandan, iş kazası üçüncü kişinin ağır kusuru sonucu meydana gelmişse işverenin sorumluluğuna gitmek mümkün olmayacaktır. Hukuk Genel Kurulu’nun 20.03.2013 tarihli 2012/21-1121 E. 2013/386 K. sayılı kararında illiyet bağının mücbir sebep, zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusuru nedenleriyle kesilmesi hâlinde işverenin sorumluluğuna gidilmesinin mümkün olmadığına değinilmiştir.
42. Hemen belirtilmesi gerekir ki burada sözü edilen üçüncü kişi ile kastedilen işverenle hiçbir ilgisi olmayan kişilerdir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
43. Anayasa Mahkemesinin 26/7/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
44. Başvurucu, annesi A.D.nin ölümü hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliğinden yakınarak adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bu iddiası kapsamında başvurucu; soruşturmada makul sürenin aşıldığını, sadece Y.D.ye şüpheli sıfatı verildiğini, gerekli araştırma yapılmadan ve mevcut delillerden yararlanılmadan karar verildiğini ve Başsavcılıkça verilen kararın vekâletnamesi olmayan bir avukata kararın verilmesinden altı ay sonra, nihai kararın ise kendisine karar tarihinden bir ay sonra tebliğ edildiğini ileri sürmüştür.
45. Y.D.nin eski eşiyle arasındaki boşanma davası süresince ve bu davanın nihayete ermesinden olay tarihine kadar geçen sürede aralıklarla Hastaneye gelerek Ş.A. ve A.D.yi tehdit ettiğini, bu konuda Hastane yönetimi ile güvenliğinin ihmalkâr ve özensiz olduğunu, güvenlik kameralarının kayıtlarının birbiriyle uyumlu olması konusunda Hastanenin gerekli hassasiyeti göstermediğini ve kanun yararına bozma kararının altı ay sonra işleme alınabildiğini iddia eden başvurucuya göre olayın meydana gelmesindeki Hastanenin kusuru yönünden başvuruya konu ceza soruşturmasındaki eksiklikler özetle şunlardır:
- Kamera kayıtlarına ilişkin inceleme yetersizdir.
- Hastanenin güvenlik sistemi ve usulüyle ilgili bilirkişi raporu aldırılmamıştır. Oysa A.D.nın odası kameranın görüş açısında değildir, Hastanede beyaz kod güvenlik sistemi bulunmamaktadır, Hastane çalışanlarının bu sistem hakkındaki eğitimleri eksiktir, Hastanedeki güvenlik görevlisi sayısı yetersizdir ve güvenlik görevlisi sadece güvenlik görevlisi olarak çalışmamakta, aynı zamanda vale olarak görev yapmaktadır. Ayrıca kamera kayıtları yasal saklama süresince muhafaza edilmemiştir.
- Güvenlik görevlisinin neden yardım çağrısı aldıktan sonra hemen olay yerine gitmediği, güvenlik görevlisinin vale olarak çalışıp çalışmadığı araştırılmamıştır.
- Görevi ihmal suçu yönünden değerlendirme yapılmamıştır.
- Kolluğun olay sonrasında aldığı ifadeler ile sonradan alınan ifadeler arasındaki çelişkiler giderilmemiştir.
- Keşif talebi dikkate alınmamıştır.
- Uzaklaştırma kararının (Başvurucu Ş.A. lehine 6284 sayılı Kanun uyarınca verilen tedbir kararını uzaklaştırma kararı olarak ifade etmektedir) icrası için uzaklaştırma kararının icra edileceği yerdeki ilgililere, yöneticilere tebliği gerekir. Hastane yöneticileri ise karardan haberlerinin olmadığını beyan etmiştir. Bu çelişki giderilmeden karar verilmiştir.
46. Bakanlık görüşünde yaşam hakkının veya vücut bütünlüğünün ihlaline kasten sebebiyet verilmeyen durumlarda pozitif yükümlülüğün her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmediği ve başvuru dosyasında başvurunun başvuruya konu olay nedeniyle tazminat davası açtığına dair bilginin bulunmadığı belirtilerek anılan hususların başvuru kapsamında etkili yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülüğe ve başvuru yollarının tüketilip tüketilmediğine yönelik yapılacak incelemede dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca başvuruya konu ceza soruşturmasında atılan adımlar ayrıntılı bir şekilde açıklanarak yaşam hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesinin konuyla ilgili içtihadı ile somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği savunulmuştur.
B. Değerlendirme
1. İhlal İddialarının Vasıflandırılması Yönünden
47. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü annesinin doktor olarak görev yaptığı hastanenin annesinin yaşamının korunması için gerekli tedbir almaması neticesinde yaşamını yitirdiğine ve olayla ilgili etkili bir ceza soruşturulması yürütülmediğine ilişkindir. Bu nedenle başvurucunun bütün iddialarının yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gerekli ve yeterli görülmüştür.
48. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“ Herkes, yaşama ... hakkına sahiptir.”
49. Anayasa'nın “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, … kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
2. İncelemenin Kapsamı Yönünden
50. Bireysel başvuruların konusu Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ile Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme’ye ek protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğine ilişkin iddialardır. Başvurucunun annesi, kamu tüzel kişilerine ait olmayan bir hastanede çalışırken uğradığı bir saldırı sonucunda vefat etmiştir. Ayrıca başvurucu sağlık çalışanlarının ve/veya kadınların yaşamlarının kamu makamlarının bildiği veya bilmesi gereken tehlikelere karşı korunması için yeterli hukuki düzenleme bulunmadığını ya da annesinin yaşamının tehdit altında olduğunun bilinmesine veya bilinmesinin gerekmesine rağmen kamu makamlarının gerekli tedbirleri almadığını iddia etmemiştir. Bu durumda mevcut başvuru kapsamında incelenecek olan tek husus, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun ihlal edilip edilmediğidir.
3. Kabul Edilebilirlik Yönünden
51. Başvurucunun kabul edilebilirliği yönünden değerlendirme yapabilmek için öncelikle Anayasa Mahkemesinin yaşam hakkı çerçevesinde belirlediği ilkeler somut olayı ilgilendirdiği ölçüde ortaya konulmalıdır.
52. Yaşam hakkını güvence altına alan Anayasa'nın 17. maddesi, devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete, negatif yükümlülükler (kamusal bir yetkiyle güç kullanan görevlilerin kasıtlı ve hukuka aykırı bir şekilde hiçbir bireyin yaşamına son vermeme yükümlülüğü) yanında egemenliği altındaki kişilerin yaşamlarının korunması için bazı pozitif yükümlülükler de yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 50, 51).
53. Pozitif yükümlülüğü kapsamında devlet, başka gereklilikleri gerçekleştirmek yanında yaşam hakkını korumak için oluşturulan yasal ve idari çerçevenin gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili bir yargısal sistem kurmakla da yükümlüdür (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 52).
54. Sözü edilen usul yükümlülüğü uyarınca şüpheli her ölüm olayı hakkında olayın tüm yönleriyle ortaya konulmasına, sorumlu kişilerin belirlenmesine ve gerektiğinde bu kişilerin cezalandırılmasına imkân tanıyan bağımsız bir soruşturma yürütülmelidir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54; Sadık Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 94).
55. Kasten ya da saldırı veya kötü muameleler sonucu meydana gelen ölüm olaylarında devletin sorumluların tespiti ve cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte cezai soruşturmalar yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır ancak yaşam hakkının ihlaline kasten sebebiyet verilmediği durumlarda pozitif yükümlülük mağdurlara hukuki, idari hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık tutulması suretiyle de yerine getirilmiş sayılabilir. Bir başka ifadeyle yaşam hakkının ihlaline kasten sebebiyet verilmediği her olay ceza soruşturması yürütülmesini zorunlu kılmaz (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §§ 55, 59 ).
56. Öte yandan ölüme kasten sebebiyet verilmemiş olsa da olası sonuçların farkında olmalarına rağmen kamu makamlarının kendilerine verilen yetkiler kapsamında tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almadığı, böylece kamu makamlarına atfedilen kusurun muhakeme hatası veya dikkatsizliği aşan bir kusur olduğu ve ölümün bundan ileri geldiği durumlarda bireylerin hayatının tehlikeye girmesine neden olan kişiler aleyhine hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu kişilerin yargılanmaması yaşama hakkının ihlaline neden olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 60. Etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğünün ceza soruşturmasını gerektirdiği durumlarla ilgili örnek kararlar için bkz. Bedrettin Yalçin ve diğerleri, B. No: 2014/16380, 9/1/2018; Dilek Genç ve diğerleri [GK], B. No: 2014/3944, 1/2/2018; Naziker Onbaşı ve diğerleri, B. No: 2014/18224, 9/5/2018; Burcu Demirkaya ve Yücel Demirkaya, B. No: 2015/1232, 30/10/2018; Abdülkadir Yılmaz ve diğerleri (2), B. No: 2016/13649, 29/1/2020; Serap Sivri, B. No: 2019/6198, 23/11/2021).
57. Konuyla ilgili genel ilkeler ışığında somut olaya dönüldüğünde mevcut başvuru kamu makamlarının ihmali ile ilgili olmayıp başvurucunun annesinin yaşamının korunması için gerekli tedbirlerin işveren tarafından alınmaması, bir başka ifadeyle işverenin çalışanının yaşamını koruması için gerekli tedbirleri almada ihmalkârlık göstermesi ile ilgilidir. Bu bakımdan etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük somut olayda başvurucuya işverenin ihmali neticesinde meydana geldiği ileri sürülen ölümden doğan zararların tazmini için gerekli yargısal yolların açık tutulması suretiyle de yerine getirilmiş sayılabilir. Nitekim başvurucu, annesinin işvereni aleyhine İş Mahkemesi nezdinde tazminat davası açmış ve işbu başvuruda anılan yolun etkisiz olduğu yönünde bir iddiada da bulunmamıştır. Bu nedenle başvurucunun, iddiaları yönünden kendisine makul başarı şansı tanıyan tazminat yolunu tüketmeden bireysel başvuruda bulunduğu sonucuna varılmıştır.
58. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden ayrıca incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 26/7/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.