logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Savaş İlhan [1. B.], B. No: 2019/35406, 29/4/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SAVAŞ İLHAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/35406)

 

Karar Tarihi: 29/4/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Muhammed Cemil KANDEMİR

Başvurucu

:

Savaş İLHAN

Vekilleri

:

Av. Birgül DEĞİRMENCİ

 

 

Av. Nedim DEĞİRMENCİ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, sendika kararına istinaden hazırlanan dilekçenin imzalanması ve kamu binasında duyurulması nedeniyle disiplin cezası verilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, başvuruya konu olayların yaşandığı tarihte Aydın'da bir ilkokulda İngilizce öğretmeni olarak görev yapmaktadır. Başvurucu Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonuna (KESK) bağlı olan Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Sendika) üyesidir.

3. KESK'in 28/9/2016 tarihli "mücadele programı hk." konulu yazı kapsamında, Sendika 28/9/2016 tarihli ve "29 Eylül-15 Ekim mücadele programı hk." konulu bir karar almıştır. Başvurucu, mezkûr Sendika kararına uyarak Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığına hitaben yazılan dilekçeyi görev yaptığı okula getirerek kendisi imzalamış veöğretmenler odasındaki masanın üzerine bırakmıştır. Söz konusu dilekçenin metni şöyledir:

"TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

'Darbecilerle Mücadele' adı altında kamu emekçilerine, işçilere, toplumsal muhalefete, seçilmişlere, yönelik çok ağır bir saldırının başlatıldığı bir zulüm döneminden geçiyoruz. Siyasi iktidar güvencesiz, esnek istihdamı temel istihdam biçimi haline getirmek için darbe girişimini 'lütuf' olarak görüyor. Üyelerinin hak ve çıkarlarını korumakla, geliştirmekle görevli her sendikanın, her konfederasyonun yapması gereken sendikal faaliyetler darbe girişimi fırsatçıları tarafından açığa almaların, ihraçların, gözaltı ve tutuklamaların, iş güvencemizi ortadan kaldırmanın gerekçesi haline getirilmek isteniyor. Bu saldırılar derhal durdurulmalıdır. Bizler; OHAL'in kaldırılmasını, KHK'ların geri çekilmesini, ihraç edilen ve açığa alınan kamu emekçilerinin derhal görevlerine iade edilmesini, iş güvencesini ortadan kaldırmayı hedefleyen düzenlemelerin geri çekilmesini talep ediyoruz."

4. Konunun okul müdürüne intikal etmesi sonrasında başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır. Soruşturmacı tarafından 4/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Kanun'un 125.maddesinin E bendinin (g) alt bendi uyarınca başvurucunun devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılması teklif edilmiştir. Teklif edilen disiplin cezası, Millî Eğitim Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 24/1/2018 tarihli kararı ile orantılılık ilkesi ile bağdaşmayacağı gerekçesiyle reddedilmiştir. Bu karar üzerine Aydın Valiliğinin 27/3/2018 tarihli kararıyla 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin C bendinin (ı) alt bendindeki "hizmet içinde devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak davranışta bulunmak" disiplin suçu uyarınca başvurucu 1/30 oranında aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmıştır.

5. Başvurucu hakkındaki soruşturma raporundan; başvurucunun söz konusu dilekçeyi görev yaptığı okula getirdiği, dilekçeyi imzalayarak öğretmenler odasındaki masanın üzerine bıraktığı, okuldaki sendika üyelerini konu hakkında bilgilendirdiği, yazıyı başvurucu haricinde bir öğretmenin daha imzaladığı, okulda bulunan diğer öğretmenlerin dilekçeyi imzalamaları hususunda başvurucunun herhangi bir yönlendirme yahut teşvikinin olmadığı anlaşılmaktadır.

6. Başvurucu, hakkında tesis edilen disiplin cezasının iptali talebiyle idare mahkemesinde iptal davası açmıştır. Aydın 2. İdare Mahkemesi (Mahkeme) davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

"...uyuşmazlık konusu olayda davacının 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL dönemine ilişkin hazırlanan dilekçenin imzalanması ve çevresindeki iş arkadaşlarına duyurulmasına ilişkin eyleminin nedeninin, siyasi ve ideolojik amaçlarla hareket etmeye yönelik olduğunun sabit olup, kamu görevlilerinin, ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerinin ve bu kapsamda özlük ve parasal haklarının, çalışma koşullarının korunması, iyileştirilmesi, geliştirilmesi amacını taşımayan sözü edilen eyleme katılan ve bu nedenle bahse konu dilekçeyi imzalayan ve iş arkadaşlarına duyuran davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır."

7. Başvurucu, anılan karara karşı Bölge İdare Mahkemesine istinaf talebiyle başvurmuştur. İstinaf değerlendirmesinde, Mahkeme kararının kaldırılması için gerekli nedenlerin bulunmadığı belirtilerek istinaf talebinin reddine kesin olarak karar verilmiştir.

8. Başvurucu, nihai kararı 26/9/2019 tarihinde öğrendikten sonra 23/10/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Başvurucu; üyesi olduğu Sendikanın aldığı karar uyarınca imza kampanyasına katılması üzerine kendisine disiplin cezası verilmesi nedeniyle örgütlenme ve ifade özgürlüğünün, eylemin yargılama mercilerince sendikal faaliyet kapsamında olduğunun değerlendirilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucunun şikâyetlerinin yargılama mercilerince delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasına ilişkin olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Görüş yazısında ayrıca, başvurucunun ifade hürriyetine bir müdahalenin bulunup bulunmadığı hususu değerlendirilirken Anayasa ve ilgili güncel mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının da gözetilmesi gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

11. Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında kamu görevlileri sendikalarının faaliyet alanlarına ilişkin oldukça geniş açıklamalarda bulunmuştur (Ahmet Parmaksız [GK], B. No: 2017/29263, 22/5/2019, §§ 50,62; Ayfer Altuntaş ve İkbal Ünzile Gürsoy[1. B.], B. No: 2018/24874, 31/3/2022, §§ 26, 36). Bu bağlamda Sendikanın somut olaydaki imza kampanyasına ilişkin eylem çağrısının çalışma hayatına ilişkin olmadığı ve çekirdek faaliyet alanında kalmadığı anlaşıldığından başvurunun sendika hakkı kapsamında kalmadığı değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmeler ve başvurucunun iddiaları dikkatte alınarak başvuru ifade özgürlüğü kapsamında incelenmiştir (sendika kararından kaynaklı benzer eylemlerin ifade özgürlüğü kapsamında incelendiği kararlar için bkz. Elif Özkan [2. B.], B. No: 2018/7757, 8/6/2021, §§ 18-21; Ayfer Altuntaş ve İkbal Ünzile Gürsoy, § 36).

12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

13. İfade özgürlüğüne yönelik müdahalenin dayanağı olan 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinin birinci fıkrasının C bendinin (ı) alt bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Müdahalenin devlet memurunun itibar ve güveninin sağlanmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amacını taşıdığı değerlendirilmiştir. Müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğu yönünden inceleme yapılacaktır.

14. İfade özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72). Yargılama mercileri, bireylerin fikirlerini ifade özgürlüğü yoluyla ifade etme hakları ile Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçlar arasında adil bir denge sağlamalıdır (Bekir Coşkun, §§ 44, 47, 48; Hakan Yiğit [2. B.], B. No: 2015/3378, 5/7/2017, §§ 58, 61, 66). Derece mahkemeleri söz konusu dengelemeyi yaparken ve ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılayıp karşılamadığını değerlendirirken belirli bir takdir yetkisine sahiptir (Kemal Kılıçdaroğlu [1. B.], B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 57). Bununla birlikte kamu gücünü kullanan organlar değerlendirmelerinde ifade özgürlüğünün demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemde olduğunu gözönünde bulundurmak zorundadır (Bekir Coşkun, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın, §§ 42, 43; Tansel Çölaşan [1. B.], B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38).

15. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) devletin kamu hizmetinde çalışan memurları yönünden sadakat yükümlülüğü öngörmesinin, ayrıca onlara ödev ve sorumluluklar yüklemesinin memurların statüleri gereği meşru bir durum olduğunu belirtmiştir. Fakat kamu görevlilerinin de birey olduğunu, siyasi görüş sahibi olma, ülke sorunlarıyla ilgilenme, tercih yapma gibi sosyal yönlerinin bulunduğunu ve bu doğrultuda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. ve 11. maddelerinden yararlandıklarının şüpheden uzak olduğunu da ifade etmiştir. Bununla birlikte memurun bulunduğu konum ve görev yaptığı alanla ilgili olarak ödev ve sorumluluk derecesinin belirlenmesinde ulusal makamların bir takdir marjı olduğunu da eklemiştir (İsmail Sezer/Türkiye, B. No: 36807/07, 24/3/2015, §§ 52-54; Vogt/Almanya [BD], B. No: 17851/91, 26/9/1995, §§ 51-53; Ahmed ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 22954/93, 2/9/1998, §§ 53, 54; Otto/Almanya (k.k.), B. No: 27574/02, 24/11/2005).

16. Anayasa Mahkemesi, kamu görevlisi olmanın sağladığı birtakım ayrıcalıklar ve avantajların yanında bazı külfet ve sorumluluklara katlanmayı ve diğer kişilerin tâbi olmadığı sınırlamalara tâbi olmayı da gerektirdiğini belirtmiştir. Kişinin kamu görevine kendi isteği ile girmekle bu statünün gerektirdiği ayrıcalıklardan yararlanmayı ve külfetlere katlanmayı kabul etmiş sayıldığını, kamu hizmetinin kendine has özelliklerinin bu avantaj ve sınırlamaları zorunlu kıldığını ifade etmiştir (İhsan Asutay [2. B.], B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 38; Ramazan Kavak [GK], B. No: 2017/20729, 5/9/2024, § 39).

17. Kamu görevlilerinin de siyasi ve sosyal meseleler başta olmak üzere toplumu ilgilendiren konularda serbestçe düşüncesini ifade etme özgürlüğüne sahip olduğu hususu gerek AİHM kararları (bkz. § 15) gerekse Anayasa Mahkemesi kararıyla (bkz. § 16) teyit edilmiştir. Bu bakımdan kamu görevlisi sıfatı olan kimseler tarafından yapılan ifade açıklamalarının -aynı zamanda birer vatandaş oldukları da gözetildiğinde siyasi ve sosyal meselelere temas etmesi koşuluyla- anayasal garanti altında olduğu tartışmasızdır. Bununla birlikte kullanılan ifadelerin aleniyetten uzak ve özel ilişkiler alanında dile getirildiği durumlarda anayasal korumanın kamu görevlisi açısından daha uygulanabilir ve geçerli olacağı kuşkusuzdur (benzer değerlendirmeler için bkz. Levent Tunçel [2. B.], B. No: 2017/34185, 16/3/2022, §§ 38, 40; Ramazan Kavak, § 46).

18. Kamu görevlileri tâbi oldukları devlet memurluğu statülerinin kanun ve diğer alt mevzuata dayanan gereklerini yerine getirmemeleri hâlinde bir disiplin cezası ile karşılaşacaktır. Disiplin uygulamaları devlet organizasyonu içinde düzenin sağlanması ve korunması, memurun görevine bağlanması, hizmetlerin en etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi için kullanılır; hukuki gerekçeleri ve sonuçları vardır. Disiplin uygulamalarının nihai hedefi sağlanan düzen sayesinde verimli bir çalışma ortamının ve nihai olarak da kamu yararının sağlanmasıdır. Bu bakımdan disiplin cezaları memurların görevlerini layıkıyla ve uyum içinde yerine getirmesi için önemli bir araçtır (Ayfer Altuntaş ve İkbal Ünzile Gürsoy, § 53). Öte yandan münhasıran memurların görevleriyle ilgili olması disiplin cezaları hakkında yapılan değerlendirmelerin ciddiyetini azaltmamaktadır. Çünkü düşünce açıklamaları karşılığında uygulanan disiplin cezalarının kamu görevlilerinin temel hak ve özgürlükleri üzerinde bir caydırıcı etki oluşturacağı açıktır (Mehmet Alanç ve diğerleri [GK], B. No: 2017/15462, 29/9/2021, § 49; Şah İsmail Harmancı [1. B.], B. No: 2018/15359, 17/11/2021, § 41).

19. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında, düşünce açıklamaları nedeniyle kamu görevlileri hakkında verilen disiplin cezalarına ilişkin olarak idarenin ve bu tür cezaların hukuka uygunluğunu denetleyen yargı mercilerinin -subjektif yorumlardan kaçınmaları için- yapmaları gerekenleri açıklamıştır. Somut olayda kamu görevlisi, başvurucunun eyleminin (bkz. § 3) hizmet içinde devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak davranış olarak kabul edildiği de gözönüne alındığında idare ve yargı mercilerinin en azından şu değerlendirmeleri yapmaları beklenir (Lale Çalıkoğlu [1. B.], B. No: 2018/36354, 18/10/2022§ 34):

i. Söz konusu olan ifade özgürlüğü olduğu için devlet memurlarının da birer birey olduğu, siyasi görüş sahibi olma, ülke sorunlarıyla ilgilenme, tercih yapma gibi sosyal yönlere sahip olma haklarının bulunduğu gözardı edilmemelidir (Hasan Güngör [2. B.],B. No: 2013/6152, 24/2/2016, § 49; Zeki Çınar [1. B.], B. No: 2016/3585, 12/6/2019, §§ 34, 35; Ömer Yalçın [1. B.],B. No: 2017/30798, 29/9/2020, § 27).

ii. İfade açıklamasının kamu görevlisinin bulunduğu konum ve üstlendiği devlet görevinin -içeriğiyle birlikte değerlendirildiğinde- itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte olduğu ortaya konulmalıdır (Hasan Taş ve diğerleri [2. B.], B. No: 2020/21790, 10/7/2024, § 22). Bununla birlikte somut olayın şartlarında kamu görevlisinin düşünce açıklamasını kamu görevi statüsünün ve görev yaptığı alanın kendisine sağladığı ünvanı dâhil herhangi bir imkânı kullanarak yapmış ise bunun gösterilmesi gerekir (kamu görevinin niteliğine ilişkin olarak bkz. Adem Talas [GK], B. No: 2014/12143, 16/11/2017, § 47).

iii. Buna ilaveten yapılan düşünce açıklamasının kamu hizmetlerinin sürekliliğini, etkinliğini, verimliliğini ya da gereği gibi yerine getirilmesini ne şekilde etkilediğinin ve cezayı gerekli kılan -devlet organizasyonu içinde düzenin bozulması, hizmetlerin yürütülememesi gibi- sonuçların neler olduğunun veya bu tür sonuçlara neden olmasının kuvvetle muhtemel olduğunun ortaya konulması gerekir (disiplin cezası ile cezalandırılabilmeleri için kamu görevlisinin fiillerinin memuriyetlerini etkilediğinin gösterilmesi gerekliliğine ilişkin olarak bkz. Yasin Agin ve diğerleri [GK], B. No: 2017/32534, 21/1/2021, §§ 61, 63; Levent Tunçel, §§ 42, 44; disiplin hukukunun amaçları için bkz. Ayfer Altuntaş ve İkbal Ünzile Gürsoy, § 53).

iv. Her durumda kamu görevlisinin ödev ve sorumluluk derecesinin bulunduğu konum ve görev yaptığı alanla bağlantılı olarak belirlenmesi gerekir (Hikmet Aslan [2. B.], B. No: 2014/11036, 16/6/2016,§ 55; Hasan Güngör [2. B.], B. No: 2013/6152, 24/2/2016,§ 48; öğretmenler yönünden benzer değerlendirmeler için bkz. Elif Güneysu, § 54; Cem Özaydın [1. B.], B. No: 2017/26800, 13/1/2022, §§ 42, 43; sağlık çalışanları (hekimler) yönünden benzer değerlendirmeler için bkz. Levent Tunçel, § 43).

v. Hükmedilen disiplin cezasıyla kamu görevlisinin cezalandırılmasının zorunlu bir sosyal ihtiyaca karşılık geldiği gösterilmeli; düşünce açıklamasının kamu görevini etkileme derecesiyle orantılı bir disiplin cezasına hükmedilmelidir (Mehmet Alanç ve diğerleri, § 45; Şah İsmail Harmancı, § 37; Ayfer Altuntaş ve İkbal Ünzile Gürsoy, § 45).

vi. Değerlendirmeler oldukça açık, spesifik ve tekil yapılmalıdır (Sinan Ok [1. B.], B. No: 2018/24902, 16/11/2023, § 30; bireyselleştirilmiş değerlendirme zorunluluğuna ilişkin olarak bkz. Şah İsmail Harmancı, § 41).

20. Somut olayda, başvurucunun üyesi olduğu sendikanın aldığı karara uyarak TBMM Başkanlığına hitaben yazılan dilekçeyi olayların yaşandığı tarihte görev yaptığı okula getirerek imzalamasının ve diğer öğretmenlerin de imzalaması için öğretmenler odasına bırakmasının, hizmet içinde devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak davranışlardan olduğu gerekçesiyle başvurucu hakkında disiplin cezası uygulanmıştır (bkz. § 4). Mahkeme, başvurucunun eyleminin siyasi ve ideolojik amaçlarla hareket etmeye yönelik olduğu, kamu görevlilerinin, ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerinin ve bu kapsamda özlük ve parasal haklarının, çalışma koşullarının korunması, iyileştirilmesi, geliştirilmesi amacını taşımadığını belirterek davanın reddine karar vermiştir (bkz. § 6). Anılan karar istinaf kanun yolunda kesinleşmiştir.

21. Anayasa Mahkemesi, çok sayıdaki kararında, ifade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahalelerin Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edeceğini ifade etmiştir. İfade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olması gerekir (diğerleri arasından bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 120).

22. Başvurucuya TBMM Başkanlığına hitaben yazılmış dilekçeyi imzalaması ve kamu binasında duyurması nedeniyle disiplin cezası verilmiştir. Başvurucuya disiplin cezası verilmesine neden olan dilekçe Anayasa'nın "Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı" kenar başlıklı 74. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Vatandaşlar ... kendileriyle veya kamu ile ilgili ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir." hükmü kapsamında kalmaktadır. Kişilerin kamu makamlarına seslerini duyurabilmeleri amacına hizmet eden dilekçe hakkı, hak arama özgürlüğünün en önemli araçlarından biridir. Bu anlamda dilekçe hakkı, kişilerin adaleti bulma, hakkı olanı elde etme ve haksızlığı giderme yollarından biri olarak hak arama özgürlüğünün işlerlik kazanması, korunması ve sağlanması bakımından önemli bir role sahiptir (benzer değerlendirmeler için bkz. Hasan Ercan [2. B.], B. No: 2015/54, 12/11/2019, §§ 40-41). Dolayısıyla kişilerin dilek, şikâyet ve taleplerine ilişkin olarak yetkili makamlara yaptıkları yazılı başvurular, ifadenin dile getiriliş şekline dair özel bir güvence tesis eden söz konusu anayasal hakkın kullanımına da denk gelmektedir. Bu yönüyle ifade özgürlüğünün Anayasa'nın özel olarak güvence altına aldığı kamu makamlarına dilekçe verme şeklindeki kullanımının, bu özgürlüğe yapılan kamusal müdahalelere ilişkin yargısal denetimde göz önüne alınması gerekebilir.

23. Başvurucunun aylıktan kesme disiplin cezasının iptali talebiyle açtığı davada yargılama mercileri, başvurucunun söz konusu dilekçeyi imzalaması ve çevresindeki iş arkadaşlarına duyurması eylemini siyasi ve ideolojik amaçlarla hareket etmeye yönelik olduğu gerekçesiyle hizmet içinde devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak davranış olarak değerlendirmişlerdir. Somut olayda başvurucunun -disiplin cezası almasına neden olan- üyesi olduğu sendika tarafından TBMM Başkanlığına sunulmak üzere hazırlanan dilekçeyi imzalamasının ve kamusal binada diğer öğretmenlere duyurmasının anayasal bir hakkın kullanımı kapsamında olduğunun yargısal merciler tarafından yapılan değerlendirilmelerde dikkate alınmadığı görülmektedir.

24. Başvurucunun imzalayarak öğretmenler odasına bıraktığı belgede esasen; darbe teşebbüsü sonrası ilan edilen Olağanüstü Hâl (OHAL) durumunun darbecilerle mücadele amacının ötesine geçerek çalışanlara yönelik haksızlıklara yol açtığı, çalışanların istihdam güvencesinin zayıflatıldığı, bu doğrultuda açığa alma, kamu görevinden çıkarmaveya adli işlemlere muhatap edilmenin kolaylaştığı, bu nedenle OHAL'in kaldırılarak kamu görevinden çıkarılanların görevlerine iade edilmesi gerektiği görüşünün savunulduğu görülmektedir. Bu ifadelere bir bütün hâlinde bakıldığında başvurucunun neden siyasi ve ideolojik amaçlarla hareket ettiği kanaatine varıldığı, dahası bu ifadelerin neden devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak davranışı oluşturduğu konusunda mahkeme kararında yeterli açıklamanın bulunmadığı değerlendirilmiştir. Diğer bir ifadeyle yargılama mercilerinin Anayasa Mahkemesinin kamu görevlisinin ifade özgürlüğüne yapılan böyle bir müdahalede yapılmasını beklediği ve yukarıda sıralanan değerlendirmelerin yapılmadığı görülmektedir. Bu durumda başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan ve yeterli bir gerekçeyle izah edilmeyen müdahalenin demokratik toplumda zorunlu bir ihtiyacı karşıladığı söylenemez.

25. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

26. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılmasını talep etmiştir. Başvurucu ayrıca başvuru konusu yargılama sürecinde ödemek zorunda kaldığı yargılama giderleri nedeniyle 1.734,50 TL maddi tazminat ve25.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

27. Başvuruda tespit edilenana yasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

28. Ayrıca başvurucuya manevi zararları karşılığında talebiyle bağlı kalınarak net 25.000 TL manevi tazminat ödenmesine, yeniden yargılama yapılması yönünde ulaşılan sonuç dikkate alındığında yargılama giderine ilişkin maddi tazminat taleplerinin ise reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğü ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Aydın 2. İdare Mahkemesine (E.2018/533, K.2019/10) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 25.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.364,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 29/4/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Savaş İlhan [1. B.], B. No: 2019/35406, 29/4/2025, § …)
   
Başvuru Adı SAVAŞ İLHAN
Başvuru No 2019/35406
Başvuru Tarihi 23/10/2019
Karar Tarihi 29/4/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, sendika kararına istinaden hazırlanan dilekçenin imzalanması ve kamu binasında duyurulması nedeniyle disiplin cezası verilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
İfade özgürlüğü Kamu görevlisi disiplin cezası İhlal Yeniden yargılama
İhlal Manevi tazminat
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi