TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÖMER AKGÜN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2020/31577)
|
|
Karar Tarihi: 29/4/2025
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
Raportör
|
:
|
Murat BAŞPINAR
|
Başvurucu
|
:
|
Ömer AKGÜN
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanığın sanık tarafından duruşmada sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvuruda başkaca temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiaları da bulunmaktadır.
2. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu şüphesiyle adliye yapılanmasına ilişkin soruşturma kapsamında başvurucu hakkında soruşturma başlatmıştır. Başvurucu hakkında aynı suçtan sevk edildiği İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğince 23/08/2016 tarihinde tutuklama tedbiri uygulanmıştır.
3. Soruşturma neticesinde Başsavcılık, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle başvurucuyla birlikte toplam yüz yirmi dokuz şüpheli hakkında 7/2/2017 tarihinde iddianame düzenlemiştir. İddianamede, silahlı terör örgütü ile mücadele kapsamında kamu görevinden çıkarılan edilen başvurucunun ByLock kullanıcısı olması neticesinde üzerine atılı suçu işlediğini iddia etmiştir.
4. İddianamenin kabulü ile açılan dava, İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) görülmeye başlanmıştır. Yargılamada 24/2/2017 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda -diğerlerinin yanı sıra- kriptolu haberleşme programı ByLock kullandığı iddia edilen başvurucunun ne zaman hangi telefon ve telefon numarası ile ne zamana kadar kullandığının ve tespit edilebilmesi hâlinde hangi tarihte kimlerle mesajlaştığı hakkında ayrıntılı rapor düzenlenmesi için Kaçakçılıkla Mücadele Şube Müdürlüğüne yazı yazılmasına karar verilmiştir. Ayrıca başvurucuyla ilgili internet, sosyal medya hesapları, haklarında yapılan idari soruşturmalar ve itirafçı beyanları gibi kaynaklardan açık kaynak araştırması yapılması için soruşturmayı yürüten İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğüne yazı yazılmasına karar verilmiştir. Başvurucuyla ilgili beyanı bulunan Ö.P.nin tanık sıfatıyla beyanının alınması için istinabe mahkemelerine yazı da yazılmıştır.
5. Duruşma on celsede bitirilmiştir. 24/4/2017 tarihli ilk celse savunması alınan başvurucu suçlamayı kabul etmemiştir. Başvurucu savunmasında; 2009 yılında zabıt kâtibi olarak göreve başladığını, soruşturma aşamasında hakkında yürütülen algı çalışması nedeniyle tutuklandığını, ByLock kullanmadığını, dört yıldır kullandığı cep telefonunu emniyete teslim ettiğini, kendisinin ByLock kullandığı iddiasını kabul etmediğini, bilişimci olduğundan dolayı bütün popüler uygulamaları denediğini ve bu nedenle anılan tespitin yapılmış olabileceğini belirtmiştir. Mahkeme, devam eden celselerde başvurucunun 0 553 ... 57 nolu telefonunda ByLock kullandığının tespit edildiğine dair KOM Şube Müdürlüğünün yazısı ve ilk tespitin yapıldığı 13/8/2014 ile son tespitin yapıldığı 29/12/2014 tarihleri arasında "cep telefonundan bağlanarak ByLock kullandığına ilişkin toplam 19832 adet sinyal tespit edildiğine" dair BTK'nın yazısını okumuştur.
6. Başvurucuyla ilgili beyanda bulunan tanık Ö.P.nin Kumru Asliye Ceza Mahkemesinde 15/5/2017 tarihinde verdiği beyan, başvurucuya 19/9/2017 tarihli celsede okunmuştur. Tanık Ö.P., 2009-2012 yılları arasında Bakırköy Adliyesinde çalıştığını, A.K. ve Ömer Akgün'ü orada tanıdığını, A.K. ve Ömer Akgün'ün örgüt tarafından düzenlenen sohbetlere düzenli olarak katıldığını, A.K.nın grup sorumlusu olduğunu, sohbeti yapan kişinin S.T. adlı kişi olduğunu, kendisinden düzenli olarak himmet istendiğini beyan etmiştir. İddia makamı, aynı celsede başvurucunun cezalandırılması yönünde esas hakkındaki mütalaasını sunmuştur.
7. Başvurucu, müdafiinin de hazır bulunduğu 27/11/2017 tarihli celsede esas hakkında mütalaaya karşı savunmasını yapmıştır. Mahkeme 7/12/2017 tarihli celsede başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Kararda; başvurucunun FETÖ/PDY'nin en çok önem verdiği kurumlardan birisi olan yargı teşkilatında Bakırköy Adliyesinde zabıt katibi olarak çalıştığı, kullandığı telefon hattı ile 13/8/2014 ile 29/12/2014 tarihleri arasında ByLock sağlayıcısına bağlandığı ve teknik olarak toplam 19832 sinyal tespiti yapıldığı, tanık olarak dinlenen Ö.P.nin beyanlarına göre sohbet olarak nitelendirilen örgütsel toplantılara katıldığı belirtilerek silahlı terör örgütü üyesi olma suçunun sübut bulduğu kanaatine ulaşıldığı ifade edilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Sanığın iddianamede ayrıntılarıyla anlatıldığı üzere FETÖ terör örgütünün en çok önem verdiği kurumlardan birisi olan yargı teşkilatına sızan, Bakırköy Adliyesinde Zabıt Katibi olarak çalışmakta olan kişilerden birisi olduğu, 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilmek istenen darbeden sonra FETÖ terör örgütü ile ilişkisi şüpheli görülüp açığa alındığı ve Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden ihraç edildiği, başlatılan soruşturmada sanığın kendi üzerine kayıtlı olan ve bizzat kendisinin kullandığını beyan ettiği 0 553 ... 57 no'lu telefon hatlarında münhasıran FETÖ terör örgütü mensuplarının bir kısmı tarafından kullanılan Bylock programını kurup 13/08/2014 ile 29/12/2014 tarihleri arasında kullandığı, deliller kısmında belirtildiği üzere Bylock'un serverına bağlandığının teknik olarak toplam (19832) sinyal tespiti, ile şüpheye yer bırakmayacak şekilde tespit edildiği, tanık [Ö.P.nin] beyanına göre FETÖ'nün sohbet adı altında düzenlenen örgütsel toplantılarına katıldığı ve bu şekilde örgüt faaliyetlerine devam ettiği, Bylock programının FETÖ örgütü mensubu olmayanlara kurulmamış ve bu örgütün mensubu olmayanlarca bu program kullanılmamış olduğu, MİT teknik raporu ve bir kısım itirafçı beyanları nedeniyle bilindiğinden sanığında bu örgütün hiyerarşik yapısına dahil olarak hiyerarşik olarak kendisinden daha üst seviyedeki kişiler tarafından telefonuna yüklenen bu programı kullandığı, örgüt içerisindeki konumu net olarak tespit edilememiş ise de örgütün içerisinde yer aldığı, hiyerarşik yapıya dahil olduğu, bu nedenle emir ve talimat alabilecek konumda bulunduğu, böylece silahlı terör örgütü FETÖ üyesi olmak suçunu işlediği kanaatine varıldığından, örgüt için müstakilen suç oluşturan bir eylem gerçekleştirdiği tespit edilememiş olsa da devlet ve toplum için tehlikeli olduğu kabul edilen örgüte mensubiyeti nedeniyle bir tehlike suçu olarak düzenlenmiş silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan cezalandırılmasına karar vermek gerekmiş, MİT'den gelen bilgiler doğrultusunda KOM şube müdürlüğünce yapılan tespitler ve bu tespitlerin BTK'dan gelen internet HTS kayıtlarıyla doğrulanmış olması ve tanık [Ö.P.nin] beyanı nedeniyle sanığın inkara yönelik savunmasına itibar edilmemiştir."
8. Başvurucu; istinaf ve temyiz dilekçelerinde -diğerlerinin yanı sıra- hükme gerekçe yapılan tanığın mahkeme huzurunda dinlenmediğini ve soru sorma hakkının kullandırılmadığını, anılan delili tartışma imkânı sunulmadığını ileri sürmüştür. Hüküm, kanun yolu denetimlerinden geçerek 2/7/2020 tarihinde kesinleşmiştir. Başvurucu, kesinleşen cezasının infazı kapsamında ceza infaz kurumundan 29/3/2021 tarihinde tahliye edilmiştir.
9. Başvurucu, nihai hükmü öğrendikten sonra 16/9/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. Komisyon; başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasının gerekmesi nedeniyle kabul edilebilirlik hususu karara bağlanmadan, şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına 5/7/2024 tarihinde karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
11. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
A. Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
12. Başvurucu; diğer bir sanığa okunmasıyla dosyaya giren ve hakkında da beyanda bulunan tanık beyanına karşı yargılama sırasında diyeceklerinin sorulmadığını, savunma imkânı verilmediğini, kendisine tanığa soru sorma ve anılan bu delili tartışma imkânı tanınmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
13. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, öncelikle kabul edilebilirlik şartlarının karşılanıp karşılanmadığının incelenmesi gerektiği, kabul edilebilirlik şartlarının karşılandığı değerlendirildiği takdirde başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği ifade edilmiştir.
14. Başvurucu, Bakanlık görüşü görüşe karşı verdiği cevapta başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.
15. Başvurucunun iddiaları, adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.
16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
17. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesinin geçerli bir nedeninin varlığına bakılmalıdır. Ancak buna ilişkin geçerli bir nedenin ortaya konulmamış olması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığı değerlendirilmelidir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu zorlukların telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (Atila Oğuz Boyalı [2. B.], B. No: 2013/99, 20/3/2014, §§ 34-56; Selçuk Demir [2. B.], B. No: 2014/9783, 22/1/2015, §§ 27-46; AZ. M. [2. B.], B. No: 2013/560, 16/4/2015, §§ 45-67; Baran Karadağ [2. B.], B. No: 2014/12906, 7/5/2015, §§ 49-76; Orhan Güleryüz [1. B.], B. No: 2019/30221, 28/12/2021, §§ 33-42; Abdurrahim Balur [2. B.], B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay [1. B.], B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim [2. B.], B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51; Metin Akdemir (2) [1. B.], B. No: 2020/3964, 21/9/2022, § 36; Uğur Özcan [1. B.], B. No: 2021/12137, 26/7/2022, § 40).
18. Başvuru konusu olayda incelenmesi gereken ilk sorun, tanık Ö.P.nin duruşmada dinlenmemesinin geçerli bir nedene dayanıp dayanmadığıdır. Mahkeme, başvurucunun mahkûmiyetine karar verirken istinabe yoluyla dinlenen tanık Ö.P.nin beyanlarına da dayanmıştır. Tanık, başvurucu ve müdafiinin yokluğunda istinabe mahkemesince dinlenmiş ve başvurucu aleyhinde çeşitli açıklamalarda bulunmuştur. Mahkeme, tanığın duruşmaya getirilmesinin mümkün olup olmadığıyla ilgili bir değerlendirme yapmamış; tanığın bulunduğu yerin Mahkemenin yargı çevresi dışında olmasını tanığın istinabe yoluyla dinlenmesi için yeterli bir sebep saymıştır. İlgili duruşma tutanağı ve gerekçeli kararda, tanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenilmemesinin hangi geçerli nedene dayandığına ilişkin bir açıklamaya da yer verilmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun tanık sorgulama imkânından yararlandırılmamasının gerekçelendirilmesi yükümlülüğü somut olayda kamu makamları tarafından yerine getirilmemiştir. Ancak geçerli bir neden ileri sürülmemesi, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir.
19. İkinci olarak hükmün başvurucunun duruşmada sorgulama imkânına sahip olmadığı bir tanık tarafından verilen ifadeyetek veya belirleyici ölçüde dayalı olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır. Mahkeme, gerekçeli kararda başvurucunun 13/8/2014 ile 29/12/2014 tarihleri arasında ByLock'un sunucusuna bağlandığının (19832 kez) tespitine, tanığın sohbet adı altında düzenlenen örgütsel toplantılarına katılmasına ilişkin beyanlarına istinaden mahkûmiyet sonucuna ulaşmıştır.
20. Yargıtay içtihadı uyarınca kişinin ByLock kullanıcısı olduğunun tespiti açısından -somut olayda da olduğu gibi- sadece Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan getirtilen CGNAT kayıtlarının yeterli delil olarak kabul edilmemektedir [birçok karar arasından bkz. (kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 30/6/2021 tarihli ve E.2020/2018, K.2021/4527; Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 4/10/2022 tarihli ve E.2021/18943, K.2022/5428 sayılı kararları].
21. Gerekçeli karar içeriği ve hükme esas alınan delillere ilişkin Yargıtay uygulaması gözönüne alındığında istinabe kanun yolu ile beyanı alınan tanık Ö.P.nin başvurucunun sohbetlere katıldığına ilişkin beyanının başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olduğu yönündeki kanaatin oluşmasında dikkate alındığı sonucuna ulaşmak mümkündür. Diğer bir ifadeyle sorgulama imkânı tanınmayan tanık beyanının mahkûmiyet kararına götüren tek olmasa da belirleyici nitelikte delil olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.
22. Yargılama sürecinde başvurucuya olayları kendi bakış açısına göre anlatma ve delillerini sunma imkânı tanınmıştır. Buna ek olarak hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanığın beyanı dışında başka delillere de dayanılmıştır. Ancak Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanığı başvurucunun da onlara soru sormasına imkân sağlayacak şekilde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) gibi vasıtalarla neden dinlemediğine ya da tanığın istinabe olunan Mahkemede dinlenirken başvurucunun haberdar edilip edilmediğine ilişkin bir bilgi ve belgeye ulaşılamamıştır. Tanığın istinabe mahkemelerince alınmış yazılı beyanları duruşmada okunmuşsa da başvurucu, tanığın beyanlarının tespiti sırasında hazır bulunmadığından ses ve görüntü nakli yoluyla da olsa onları sorgulayamamış; sorulan sorulara verdiği cevaplar hakkında izlenim edinme fırsatı elde edememiştir. Bu yüzden tanığın tepkileri konusunda Mahkemenin dikkati çekilememiş, tanığın beyanlarının doğruluğu ve güvenilirliği test edilememiştir. Mahkeme de tanık beyanda bulunurken tepkileriyle ilgili olarak izlenim edinememiştir. Öte yandan hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanığın beyanı dışında başka delillere de dayanılmış olmasının beyanları belirleyici ölçüde mahkûmiyete temel alınan tanığı sorgulama imkânı tanınmaması nedeniyle savunma makamının maruz kaldığı sınırlamayı telafi ettiğini söylemek de mümkün gözükmemektedir. Sonuç olarak güvenilirliği ve doğruluğu test edilmemiş tanık beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alındığı hâlde savunmanın karşılaştığı zorlukları telafi edecek karşı dengeleyici güvencelerin sağlanmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda tanıkların duruşmada veya SEGBİS yoluyla dinlenmemesinin bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.
23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
24. Başvurucu ayrıca; suçta ve cezada kanunilik ilkesinin, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ve haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden kararda varılan sonuca ve uygun görülen giderime göre ileri sürdüğü anılan diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına bu aşamada gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
25. Başvurucunun tutuklama tedbirinin hukuki olmaması ve tutukluluğun makul süreyi aşması nedenleriyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının Fırat İşgören ([1. B.], B. No: 2014/6425, 17/11/2016, § 34), Mehmet Emin Kılıç ([2. B.], B. No: 2013/5267, 7/3/2014, §§ 19-32) kararları doğrultusunda süre aşımı nedeniyle; eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddiasının açıklamada bulunma yönündeki yükümlülük yerine getirilmediğinden ve dolayısıyla bu iddia temellendirilemediğinden Cemal Günsel ([GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021) kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
26. Başvurucu ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Talep edilen tazminat miktarına ilişkin bir açıklamada bulunmamıştır.
27. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
28. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
29. Maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunulmadığı için maddi tazminat talebinin; ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından da manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının kabul edilebilirlik kriterlerini karşılamaması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ve haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/16, K.2017/179) GÖNDERİLMESİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE, 29/4/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.