TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
M. Ö. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/36657)
Karar Tarihi: 19/10/2023
RESEN GİZLİLİK KARARI VERİLDİ
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Raportör
Ferhat YILDIZ
Başvurucu
M.Ö.
Vekili
Av. Mahmut KAMACI
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, müşterek çocuğun velayetinin babaya verilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucunun İ.B. ile yaptığı evlilikten 2006 yılında müşterek kız çocukları dünyaya gelmiştir. Başvurucu tarafından 2008 yılında açılan boşanma davasında Ankara 10. Aile Mahkemesince (Mahkeme) 1/7/2009 tarihli ara kararıyla çocuğun velayetinin tedbiren başvurucuya verilmesine ve davalı baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiştir. Mahkeme 1/3/2010 tarihli ara kararıyla çocuğun velayetinin tedbiren düzenlenmesine ilişkin ara kararın değiştirilerek velayetin dava sonuçlanıncaya kadar tedbiren babaya verilmesine karar vermiştir.
3. Mahkeme 2/3/2011 tarihinde boşanmaya, müşterek çocuğun velayetinin babaya verilmesine ve çocukla başvurucu arasında kişisel ilişki kurulmasına karar vermiştir. Kararda boşanma sürecinde davalı baba tarafından çocukla kişisel ilişki kurabilmesi için yapılan icra takiplerine rağmen başvurucunun baba ile çocuk arasında kişisel ilişkinin kurulmasına engel olduğu belirtilmiştir. Dava sürecinde velayetin yeniden düzenlenerek tedbiren davalı babaya verilmesinden sonra da başvurucunun mahkeme kararını önemsemeyerek çocuğu yargılamanın sonuna kadar davalı babaya teslim etmediği, velayet görevini kötüye kullanarak çocuğunun duygusal gelişimini önemsemediği vurgulanmıştır. Çocuğun velayetinin düzenlenmesi konusunda mahkeme uzmanlarından alınan raporda da çocuğun velayetinin davalı babaya verilmesinde yararı olduğunun tespit edildiği belirtilmiştir.
4. Başvurucu 20/5/2013 tarihinde Ankara 5. Aile Mahkemesinde (Mahkeme) velayetin değiştirilmesi davası açmıştır. Dava dilekçesinde müşterek çocuğun fiilen kendisiyle birlikte olduğunu, tüm ihtiyaçlarının kendisi tarafından karşılandığını belirtmiştir. Davalı baba cevap dilekçesinde müşterek çocuğun başvurucu tarafından kaçırıldığını, fiilî durum yaratıldığını belirterek davanın reddini ve çocuğun kendisinde verilmesini talep etmiştir. Mahkeme 26/3/2014 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararda boşanma kararında müşterek çocuğun velayetinin davalı babaya verildiği ancak başvurucunun çocuğu mahkeme kararından sonra da babaya teslim etmediği bu durumu fiilî durum varmış gibi göstererek, çocuğun kendisinde kaldığını ileri sürdüğü ve çocuğun velayetini talep ettiği belirtilmiştir. Kararda başvurucunun iddialarını kanıtlayamadığı gibi dava konusu olayda fiilî durum yaratarak ve kötü niyetli davranarak müşterek çocuğun velayetini alma çabasına girdiği başvurucunun kötü niyeti sonucu hak elde etmesinin mümkün olmadığı vurgulanmıştır.
5. Kararın başvurucu tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi (Daire) 19/11/2014 tarihinde bozma kararı vermiştir. Kararda başvurucu tarafından bildirilen tanıkların usulünce dinlenmediği ve eksik inceleme yapıldığı belirtilmiştir. Mahkeme bozma kararına uymuş, tarafların tanıklarını dinleyip gerekli araştırmaları yaptıktan sonra davayı reddetmiştir. Kararda başvurucunun iddialarını kanıtlayamadığı ve kötü niyetli davranarak çocuğun velayetini almaya çalıştığı belirtilmiştir. Kararın temyiz edilmesi üzerine Daire 17/1/2017 tarihinde yeniden bozma kararı vermiştir. Kararda çocuğun bizzat dinlenilmesi ve çocuk için mahkeme bünyesinde bulunan psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan, her iki ebeveyn ve çocukla görüşmek suretiyle inceleme ve rapor istenip tarafların barınma, gelir, sosyal ve psikolojik durumlarına göre çocuğun sağlıklı gelişimi için velayeti üstlenmeye engel bir durumun bulunup bulunmadığının araştırılması için heyet raporu alınması gerektiği ifade edilmiştir.
6. Mahkeme 21/9/2018 tarihli ara kararıyla başvurucuyla çocuk arasında kurulan kişisel ilişkinin ikinci bir karara kadar durdurulmasına karar vermiştir. Kararda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 17/9/2018 tarihli 2018/164863 sayılı mağdur ifade tutanağında müşterek çocuğun annesinin sevgilisi tarafından cinsel istismara maruz kaldığının anlaşıldığı belirtilmiştir.
7. Mahkeme tarafından çocuk bizzat dinlenmiş ve çocuğun annesi ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesi istemiyle Gazi Üniversitesi Çocuk Koruma, Araştırma ve Uygulama Merkezine yönlendirilerek 10/10/2018 tarihli değerlendirme raporu alınmıştır. Çocuk, anne ve baba ile ayrı ayrı yapılan görüşmeler sonunda hazırlanan raporda özetle çocuğun annesi tarafından sağlık ve eğitim açısından ihmalinin yanında duygusal açıdan daha çok desteklendiği, babası tarafından psikolojik açıdan örselenmesinin yanında eğitim ve sağlık konularında daha çok desteklendiği ve takip edildiği ve annesi ile görüşmelerine düzenli olarak devam etmelerinin önemli olduğu, süreçte yaşadığı zorlanmalar hem de yeni hayatına alışmasının desteklenmesi açısından psikolojik destek almasının uygun ve yararlı olacağı belirtilmiştir.
8. Psikolog ve sosyal çalışmacı tarafından hazırlanan 8/11/2018 tarihli Psikososyal Değerlendirme Raporunda ise çocuğun baba ile uzun yıllar görüşmemiş, babanın yanında hiç kalmamasına rağmen uyum sürecinin bir hayli hızlı devam ettiği, yeni yaşamına sağlıklı biçimde uyum sağladığı belirtilmiştir. Raporda ayrıca anne yanında kaldığı süre boyunca çocuğun gelişimsel özellikleri doğrultusunda gereksinim duyduğu fiziksel, sosyal, eğitsel destek ve rehabilitasyondan faydalandırılmayarak, babası ile görüşmesi engellenerek ihmal edildiği, baba yanında yaşamaya başladıktan sonra çocuğun ihtiyaçlarına uygun destek ve sağlık hizmetlerinden faydalandırıldığı ve gelişimsel olarak ilerleme kaydettiği vurgulanmıştır. Mevcut durumda çocuğun baba yanında psikolojik, fiziksel, sosyal ve duygusal olarak daha mutlu sağlıklı hissettiği mevcut yeni yaşam düzenine uyum sağladığı, babanın velayet konusundaki motivasyonunun üst seviyede olduğu, bu nedenle müşterek çocuğun velayetinin babada kalmasının çocuğun yararına olacağı belirtilmiştir.
9. Mahkeme anılan delillere dayanarak 20/12/2018 tarihinde davanın reddine ve alınacak ikinci bir karara kadar başvurucu ile müşterek çocuk arasındaki kişisel ilişkinin kaldırılmasına karar vermiştir. Kararda müşterek çocuğun velayetinin davalı babaya verilmesine rağmen başvurucunun müşterek çocuğu davalı babadan kaçırdığı, yaklaşık 8 yıl süreyle müşterek çocuğu davalı babaya göstermediği, çocuğu okula dahi göndermediği, bu nedenle davalı babanın bütün araştırmalarına rağmen çocuğa ulaşamadığı ve adresini tespit edemediği belirtilmiştir. Dairenin, çocuğun mahkemece bizzat dinlenilmesi gerektiğini belirtmesi üzerine çocuğun Ankara'ya getirildiği, bu aşamada Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gerçekleştirilen soruşturma sırasında alınan mağdur ifade tutanağında; müşterek çocuğun başvurucunun erkek arkadaşının cinsel istismarına uğradığının bildirildiği, çocuk yararına koruma kararı verildiği ve çocukla başvurucu arasında kişisel ilişkinin ikinci bir karara kadar geçici olarak tedbiren durdurulduğu vurgulanmıştır.
10. Başvurucunun kararı temyizi üzerine Daire 9/4/2019 tarihinde kararın onanmasına karar vermiş, karar düzeltme talebini de 9/10/2019 tarihinde reddetmiştir.
11. Başvurucu, nihai hükmü 22/10/2019 tarihinde öğrendikten sonra 11/11/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
12. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
13. Başvurucu yargılamanın çok uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
14. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
15. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
16. Başvurucu; velayetin değiştirilmesi davasında mahkemenin bozma kararına uymadığı, çocukla gözlem altında kısa sürelerle kişisel ilişki tesisinin tamamen kaldırıldığını belirterek adil yargılanma hakkının ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
17. Başvuru, aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.
18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
19. Aile hayatına saygı hakkı kapsamında devlet için aile hayatına etkili bir biçimde saygının sağlanması bağlamında pozitif yükümlülükleri bireyler arası ilişkiler alanında olsa da aile yaşamına saygıyı sağlamaya yönelik tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 26). Devletin pozitif tedbirler alma yükümlülüğü konusunda Anayasa’nın 20. ve 41. maddeleri; ebeveynin, çocuğuyla bütünleşmesinin sağlanması amacıyla tedbirler alınmasını isteme hakkını ve kamusal makamların bu tür tedbirleri alma yükümlülüğünü içermektedir. 41. maddede, her çocuğun yüksek yararına aykırı olmadıkça anne ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olduğu açıkça belirtilmektedir (Serpil Toros, B. No: 2013/6382, 9/3/2016, § 69). Söz konusu yükümlülük, ebeveyn veya diğer aile bireyleri arasındaki velayet ve kişisel ilişki tesisine ilişkin uyuşmazlıklar için de geçerlidir (Murat Atılgan, § 25).
20. Anayasanın 41. maddesinde ifade edilen çocuğun yüksek yararı mahkemeler, idari makamlar ve yasama organı tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde gözetilmesi gereken bir ilkedir. Bu bağlamda çocuklar üzerinde etki doğuracak bir işlem yapılacağı zaman bu işlemin çocuğun yararına uygun olup olmadığı yönünde bir değerlendirme yapılması aile hayatına saygı hakkının öngördüğü pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmesi açısından oldukça önemlidir (Şükran İrge, B. No: 2016/8660, 7/11/2019, § 33).
21. Somut olayda tarafların evlilik birliği içinde bir müşterek kız çocuklarının olduğu, başvurucunun boşanma sürecinde velayeti kendisine verilen çocuğun babayla kişisel ilişki kurmasına engel olduğu, çocuğun velayetinin babaya verilmesinden sonra da çocuğu babaya vermediği, mahkemenin boşanma davası sonunda çocuğun velayetini babaya verdiği, ancak başvurucunun bu kez de çocuğu başka bir şehre kaçırdığı ve çocuk ile baba arasında uzun yıllar kişisel ilişki kurulmasına engel olduğu anlaşılmaktadır.
22. Başvuru konusu velayetin değiştirilmesi davasına ilişkin yargısal süreç incelendiğinde; ilk derece mahkemesinin yargılama sürecinde tarafların tanıklarını ve müşterek çocuğu bizzat dinlediği, konuya ilişkin uzman raporlarını aldığı görülmektedir. Dava sürecinde Mahkeme tarafından müşterek çocuğa başvurucunun sevgilisi tarafından cinsel istismar suçlamasıyla soruşturma açıldığı ve bu soruşturma kapsamında çocuk yararına koruma kararı verildiği tespit edilmiştir. Neticede, Mahkemece çocukla başvurucu arasında kişisel ilişkinin ikinci bir karara kadar geçici olarak tedbiren durdurulmuş, velayetin değiştirilmesi davası reddedilmiş ve çocuk ile başvurucu arasındaki kişisel ilişkinin kaldırılmasına karar verilmiştir.
23. Yargı makamlarınca uyuşmazlığın özenli şekilde incelenmesi, ilgili tarafların katılım haklarına riayet edilerek iddia, savunma ve delillerinin gereği gibi değerlendirilmesi ve takdirin gerekçelerinin ayrıntılı şekilde ortaya konulması zaruridir. Bu kapsamda yargısal makamlar tarafından ilgili tüm unsurlar incelenmeli ve ilgili menfaatler arasında bir dengeleme yapılmalıdır (Melahat Karkin, B. No: 2014/17751, 13/10/2016, § 63).
24. Şüphesiz çocuğun üstün yararının ne olduğuna ilişkin tespit, bu tür davalarda dikkate alınması gereken en önemli unsurdur. Derece mahkemelerinin, takdirlerinin gerekçelerini, ilgili ebeveynin kanun yoluna müracaat imkânını da etkili şekilde kullanabilmelerini sağlayacak surette ayrıntılı olarak ortaya koymaları ve ulaşılan sonuçların yeterli açıklıktaki bilimsel görüş ve raporlar gibi yeterli ve objektif verilere dayandırılması gerekmektedir (Murat Atılgan, § 45; Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 84; N.Ö., B. No: 2013/19725, 19/11/2015, § 56).
25. Bu bağlamda Mahkeme tarafından alınan 8/11/2018 tarihli psikososyal değerlendirme raporunda, uzun yıllar babasıyla görüşmemiş olan çocuğun babası ile yeni yaşamına sağlıklı biçimde uyum sağladığı, düzen ve bakımıyla ilgili bir olumsuz değerlendirmenin olmadığı belirtilmiştir. Raporda babanın çocuğun sorunlarıyla yakından ilgilenebilen bir ebeveyn olduğu ve baba yanında yaşamaya başladıktan sonra çocuğun ihtiyaçlarına uygun destek ve sağlık hizmetlerinden faydalandırıldığı ve gelişimsel olarak ilerleme kaydedildiği belirtilmiştir. Raporda ayrıca başvurucu yanında kaldığı süreç boyunca çocuğun gelişimsel özellikleri doğrultusunda gereksinim duyduğu fiziksel, sosyal, eğitsel destek ve rehabilitasyondan faydalandırılmayarak, babası ile görüşmesi engellenerek ihmal edildiği, mevcut durumda çocuğun velayetinin babada kalmasının çocuğun yararına olacağı vurgulanmıştır.
26. Mahkeme, çocuk ve davanın tarafları ile birebir görüşmeler yapılarak hazırlanan bu raporda belirtilen tespitlere dayanarak çocuğun velayetinin değiştirilmesi talebini reddetmiştir. Mahkemenin ayrıca soruşturması devam eden cinsel istismar vakasının çocuktaki etkilerini dikkate aldığı ve çocuğun bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimlerinin sağlıklı bir ortamda sağlanmasının temini amacıyla çocuğun velayetinin değiştirilmesi davasını reddettiği ve alınacak ikinci bir karara kadar başvurucu ile çocuk arasındaki kişisel ilişkiyi kaldırdığı anlaşılmaktadır.
27. Velayetin tespitinde uzman raporu, tarafların koşulları, çocuğun maruz kaldığı olaylar/riskler gözetilerek çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimine en uygun çözümün tercih edilmesi ve bunun çocuğun yararına olduğunun yeterli gerekçeyle açıklanması gerekir. Dava sürecinde başvurucunun çocuğun babasıyla kişisel ilişki kurması yönündeki olumsuz davranışları ile erkek arkadaşı tarafından çocuğa yönelik cinsel istismar suçlamasıyla açılan soruşturma kapsamında koruma kararı verildiği dikkate alındığında Mahkeme tarafından velayetin değiştirilmesi davasının reddedilmesi ile çocukla başvurucu arasında kişisel ilişkinin ikinci bir karara kadar kaldırılmasına ilişkin kararın çocuğun üstün yararının korunmasına yönelik olmadığı söylenemez. Ayrıca başvurucunun çocukla kişisel ilişkinin kaldırılması kararının geçici nitelikte olduğu ve değişen koşulların değerlendirilmesi suretiyle yeni bir karar verilmesi önünde bir engel de bulunmadığı açıktır. Bu bağlamda yargılama süreci bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde; velayetin değiştirilmesiyle ilgili Mahkeme tarafından alınan tanık beyanları, bilirkişi raporları gibi velayet davasını etkileyebilecek nitelikteki incelemeler yapıldığı, yeterli ve ilgili bir gerekçe sunulduğu gözetildiğinde, aile hayatına saygı hakkına ilişkin Anayasa'da belirtilen güvenceleri ve çocuğun üstün yararı ilkesini gözeten özenli bir yargılama yapıldığı söylenebilir.
28. Açıklanan gerekçelerle aile hayatına saygı hakkının öngördüğü pozitif yükümlülükler yerine getirildiği anlaşılmakla Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun niteliği gereği kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin RESEN GİZLİ TUTULMASINA,
B. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
D. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/10/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.