TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AHMET TANGU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/42605)
Karar Tarihi: 19/10/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Raportör
Ferhat YILDIZ
Başvurucu
Ahmet TANGU
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, naklen atama işlemi nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu 1998 yılında Polis Akademisinden mezun olmuş ve Emniyet Genel Müdürlüğü Bilgi İşlem Daire Başkanlığında komiser yardımcısı olarak göreve başlamıştır. 2011-2013 yılları arasında Erzurum'da ikinci bölge hizmetini yaptıktan sonra Emniyet Genel Müdürlüğü Bilgi Teknolojileri Daire Başkanlığına şube müdürü olarak atanmıştır. Başvurucu 28/2/2014 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğüne geçici olarak görevlendirilmiş, 14/4/2014 tarihinde Elmadağ Polis Meslek Yüksekokulu (PMYO) Müdürlüğüne öğretim görevlisi olarak atanmıştır. Başvurucu son olarak 3/11/2014 tarihli işlemle Trabzon PMYO Müdürlüğüne öğretim görevlisi olarak atanmıştır.
3. Başvurucu, yapılan atama işleminin iptali talebiyle 14/1/2015 tarihinde Ankara 9. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Dava dilekçesinde; atama işleminin hukuki bir nedeninin bulunmadığını, görevi kapsamında hukuka uygun olmayan işlemler yaptığı şeklinde değerlendirme ve yorumlara neden olduğunu, bunun kendisini eşi, ailesi ve çevresindekiler nezdinde itibarsızlaştırdığını, durumu açıklamakta zorlanması nedeniyle stres ve kaygı yaşadığını ifade etmiştir. İçişleri Bakanlığı (İdare) savunma dilekçesinde başvurucunun 1. Bölge birimlerden olan Elmadağ PMYO Müdürlüğü kadrosunda görev yapmakta iken yine 1. Bölge birimler arasında yer alan Trabzon PMYO Müdürlüğü kadrosuna hizmet gereği atandığını, görev yaptığı Elmadağ PMYO Müdürlüğü kadrosunda Emniyet Müdürü "Öğretim Görevlisi" ünvanında kırk altı personelin, buna karşılık başvurucunun atandığı Trabzon PMYO Müdürlüğü kadrosunda aynı ünvanda on personelin görev yaptığı, bu bağlamda atama işleminin hizmet ihtiyacı doğrultusunda gerçekleştirildiği belirtilmiştir. Ayrıca başvurucunu atama ile rütbesinin karşılığı eşdeğer görev ünvanında görevlendirildiği, görevlendirme işlemi sonrasında başvurucunun rütbesinde 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu çerçevesinde sahip olduğu haklarında, memuriyet kıdem ve derecesinde bir hak kaybı bulunmadığı vurgulanmıştır.
4. Mahkeme 30/12/2015 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararda emniyet hizmetlerinin önemi gereği ülke içinde bu hizmetin öngörülen seviyede ve aksama olmadan yürütülmesinin mutlak koşullarından birisinin istenilen yer ve/veya görev için planlanan seviyede personel bulundurulması olduğu belirtilmiştir. Bu durumda, idarenin kamu hizmetinin gerekleri doğrultusunda personelin görev yerini değiştirme konusunda kanunen sahip olduğu takdir yetkisini emniyet hizmetlerinin önem ve özelliğine uygun olarak kullandığı, bu takdir yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri dışında subjektif (öznel) nedenlerle kullandığına dair herhangi bir bilgi belge de bulunmadığı vurgulanmıştır. Kararda son olarak başvurucunun kadro derecesi değişmeden görevinin gereği yeni bir göreve atandığı dikkate alındığında dava konusu işlemde kamu yararına ve hizmet gereklerine aykırılık görülmediği ifade edilmiştir.
5. Başvurucunun anılan kararı temyiz etmesi üzerine Danıştay 5. Dairesi (Daire) tarafından 8/3/2017 tarihinde onama kararı verilmiştir. Başvurucunun karar düzeltme talebi Daire tarafından 2/10/2019 tarihinde reddedilmiştir.
6. Başvurucu, nihai hükmü 11/11/2019 tarihinde tebellüğ ettikten sonra 11/12/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
8. Başvurucu, yargılamanın çok uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
9. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığıiddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
10. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
11. Başvurucu 3/11/2014 tarihli atama işleminin hukuka aykırı olduğunu, iki yıllık evli olduğunu, evini taşımadığını, eşinin Ankara'daki evinde yalnız kaldığını, yaklaşık altı ay Trabzon'a gidip geldiğini, haftanın çoğu gün ve gecelerinde eşinden ayrı olduğunu, evliliği henüz pekişmeden uzun süreli ayrılıklar nedeniyle aile bütünlüğünün bozulduğunu, maddi ve manevi olarak yıprandığını belirterek özel hayata ve aile hayatına saygı ile kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
12. Başvuru, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.
13. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkına kamu gücünün işlem, eylem veya ihmali nedeniyle bir müdahalenin varlığı tespit edilirse bu müdahalenin Anayasa’nın 13., 20. ve 41. maddelerinde öngörülen şartlara uygun olup olmadığı değerlendirilmelidir. Bu çerçevede müdahalenin hukuki dayanağının ve meşru bir amacının olup olmadığı ile ölçülü ve demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığı hususlarının tartışılarak ihlal iddiası hakkında bir sonuca varılması gerekir (Salih Karakoç, B. No: 2013/2954, 19/12/2013, § 38).
14. Başvurucu 3/11/2014 tarihli işlemle Trabzon Polis Meslek Yüksek Okulu Müdürlüğüne öğretim görevlisi olarak atanmıştır. Dolayısıyla atama işleminin tesis edilmesiyle kamusal bir makam tarafından başvurucunun özel hayatına ve aile hayatına saygı hakkına bir müdahalede bulunulduğu değerlendirilmektedir.
15. Somut olaya konu olan müdahalenin 657 sayılı Kanun'un 76. maddesi dayanak alınarak gerçekleştirildiği görülmektedir. Dolayısıyla müdahalenin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
16. Anayasa'nın 5. maddesi uyarınca devletin; bireylerin temel hak ve hürriyetlerinin korunması ve gerçekleştirilmesi, toplumun huzur ve düzen içerisinde yaşamını sürdürmesi, kamu düzeninin korunması amacıyla ülke çapında güvenliği temin etmek yükümlülüğü olduğu açıktır. Bu yükümlülüğün yerine getirilmesi kapsamında ülkenin her yöresinde emniyet ve asayişin sağlanmasını teminen emniyet hizmetleri sınıfına mensup personele yukarıda belirtilen mevzuat uyarınca ülkenin birinci bölge ve ikinci bölge şeklinde belirlenen illerinde görev yapma yükümlülüğü getirilmiştir. Dolayısıyla polis memuru olarak görev yapan başvurucunun aile hayatına söz konusu müdahalenin kamu düzeninin korunması ve kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin sağlanması amacını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın 5. ve 20. maddeleri çerçevesinde meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Raziye Koçaş, B. No: 2014/16794, 12/1/2017, § 42).
17. Bundan sonra müdahalenin temelini oluşturan meşru amaç karşısında, bireye düşen fedakârlığın ağırlığının gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Bu noktada kamu hizmetlerinin sürekliliği ve düzenliliği ilkesi ile kamu görevlilerinin özel hayatı ve aile hayatına saygı hakları arasında adil bir dengenin gözetilmesi gerekir (Z.K., B. No: 2015/1550, 26/12/2018, § 23; Raziye Koçaş, § 43).
18. Kişinin kamu görevlisi olması, kendisine sağladığı birtakım ayrıcalıklar ve avantajların yanında birtakım külfet ve sorumluluklara katlanmayı, diğer kişilerin tabi olmadığı birtakım sınırlamalara bağlı olmayı gerektirmektedir. Kişi kamu görevine kendi isteği ile girmekle bu statünün gerektirdiği ayrıcalıklardan yararlanmayı ve külfetlere katlanmayı kabul etmiş sayılmakta ve kamu hizmetinin kendine has özellikleri, bu avantaj ve sınırlamaları zorunlu kılmaktadır (İhsan Asutay, B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 38). İdarenin atama işlemleri konusunda belirli bir takdir alanı bulunduğu kabul edilmelidir. Kamu hizmetinin sağlıklı ve kesintisiz bir şekilde yerine getirilmesi için gerekli tedbirleri almak, ilgili idarenin öncelikli görevi ve sorumluluğudur (İhsan Asutay, § 39).
19. Kişilerin zorunlu hizmete tabi olacaklarını ve yurdun tüm bölgelerinde görevlendirileceklerini bilerek polislik görevine girdikleri, emniyet hizmetleri sınıfına mensup personelin zorunlu atama işlemleri gerçekleştirilirken zorunlu görev sürelerinin il ve ilçelere göre açık olarak belirlendiği, personelin eş durumu, sağlık durumu gibi mazeretlerinin hangi durumlarda dikkate alınacağının ayrıntılı şekilde düzenlenmiş olduğu görülmektedir (Raziye Koçaş, § 46).
20. Başvurucu, söz konusu atama işleminin hukuka aykırı olduğunu, iki yıllık evli olan bir çift olarak yaklaşık altı ayın çoğu zamanını eşinden ayrı geçirmek zorunda kaldığını belirtmiştir. İdari ve yargısal makamlarca açıklanan gerekçelerden anlaşıldığı üzere başvurucunun görev yaptığı Elmadağ PMYO Müdürlüğü kadrosunda Emniyet Müdürü "Öğretim Görevlisi" ünvanında kırk altı personelin görev yaptığı, buna karşılık başvurucunun atandığı Trabzon PMYO Müdürlüğü kadrosunda Emniyet Müdürü "Öğretim Görevlisi" ünvanında on personelin görev yaptığı, bu bağlamda atama işleminin hizmet ihtiyacı doğrultusunda gerçekleştirildiği belirtilmiştir. Başvurucunun bölge içi atama ile rütbesinin karşılığı eşdeğer görev ünvanında görevlendirildiği, görevlendirme işlemi sonrasında başvurucunun rütbesinde 657 sayılı Kanun çerçevesinde sahip olduğu haklarında, memuriyet kıdem ve derecesinde bir hak kaybı bulunmadığı vurgulanmıştır. İdarenin kamu hizmetinin gerekleri doğrultusunda personelin görev yerini değiştirme konusunda kanunen sahip olduğu takdir yetkisini emniyet hizmetlerinin önem ve özelliğine uygun olarak kullandığı, bu takdir yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri dışında subjektif (öznel) nedenlerle kullandığına dair herhangi bir bilgi belge de bulunmadığı ifade edilmiştir.
21. Somut olayda başvurucunun atama işleminin hangi somut gerekliliklerin bulunduğunun açıkça ortaya konulduğu, başvurucunun atanmaya hak kazandığı kadroda çalışmasına imkân sağlandığı gözetildiğinde atama işleminin hukuka aykırı olduğu yönündeki iddiaların temelsiz olduğu değerlendirilmiştir. Öte yandan Mahkeme başvurucunun atama işlemine ilişkin mevzuata, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına atıf yaparak emniyet hizmetlerinin önemi gereği ülke içinde bu hizmetin öngörülen seviyede ve aksama olmadan yürütülmesinin mutlak koşullarından birisinin de istenilen yer ve/veya görev için planlanan seviyede personel bulundurulması gerektiği tespitinde bulunmuştur. Bu bağlamda İdarenin takdir yetkisi içinde söz konusu atama işlemini yapabileceğini kabul eden idari ve yargısal kararların müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı konusunda ikna edici nitelikte ilgili ve yeterli gerekçeleri içerdiği söylenebilir. Neticede somut olaydaki müdahale demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşulunu sağlamaktadır.
22. Diğer yandan başvurucunun eşinin Ankara'da çalışmakta olduğuna veya mazereti nedeniyle Ankara'da bulunma zorunluluğu ile bunun nedenlerine ilişkin bir açıklamada bulunmadığı görülmektedir. Bu bağlamda başvurucunun evini yeni görev yerine taşımak suretiyle aile birliğini tesis edebileceği veya bunun aksinin mümkün olmadığına yönelik bilgi veya belge sunmadığı da dikkate alındığında kamu hizmetinin gerekleri kapsamında yapılan atamanın başvurucunun aile yaşamına etkisi bakımından çekilmez bir ağırlık ve yoğunluk derecesine ulaşmadığı kanaatine varılmıştır. Dolayısıyla başvuru konusu işlemde açık ve görünür bir ihlal saptanmamıştır.
23. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 19/10/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.