TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MURAT DEMİRCAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/37343)
|
|
Karar Tarihi: 22/9/2022
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Basri BAĞCI
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
Raportör
|
:
|
Hilmi Can TURAN
|
Başvurucu
|
:
|
Murat DEMİRCAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Zekeriya YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, aile mahkemelerince verilen tedbir kararına
yönelik esaslı iddiaların itiraz mercii tarafından karşılanmaması nedeniyle
gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 12/11/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4 Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, bir limitet şirketin İngiltere ofisinde
yöneticidir. Başvurucu hakkında, şirketin İstanbul ofisinin yöneticisi aynı
zamanda başvurucunun şirket ortağı S.Ü. 8/3/2012 tarihli ve6284 sayılı Ailenin
Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine dair Kanun kapsamında tedbir
talebinde bulunmuş; kendisine psikolojik şiddet uygulayan başvurucunun şirket
bilgisayarında bulunan kişisel fotoğraflarını eşine göndereceği hususunda
kendisini tehdit ettiğini, fotoğraflarının eşine atılması neticesinde
boşandığını, psikolojik şiddetin devam ettiğini, fiziksel şiddetin de
yaşandığını ileri sürülmüştür.
9. İstanbul 15 Aile Mahkemesi; 13/6/2019 tarihli kararı
ile başvurucunun 6284 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
(a), (c) ve (f) bentleri uyarınca S.Ü.ye karşı şiddet tehdidi, hakaret,
aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına, bu
kişinin bulunduğu konuta, okula ve iş yerine yaklaşmamasına, şiddet mağdurunu
iletişim araçları veya sair suretle rahatsız etmemesi yönünde altı ay süreyle
geçerli olmak üzere itiraz yolu açık olmak üzere tedbir kararına hükmetmiştir.
10. Aile mahkemesi gerekçesinde; önleyici ve koruyucu
tedbir kararının verilebilmesi için şiddet uygulandığına dair delil veya belge
aranmadan kararın geciktirilmeksizin verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
11. Başvurucu; aile mahkemesinin tedbir kararına itiraz
etmiş, 3/3/2019 tarihinden bu yana İngiltere'de yaşadığını, tedbir talebi
tarihinde de İngiltere'de bulunduğunu, ilgili iddiaların bir iftira olduğunu,
mahkemenin tek taraflı beyana dayanarak hüküm kurduğunu, asıl korunmaya muhtaç tarafın
kendisi olduğunu, tedbir talep edenle yaşadığı uyuşmazlıktan kaynaklı kendisini
U.S. olarak tanıtan birinin aradığını ve bu hususta kendisini tehdit ettiğini
belirterek tedbir kararının iptalini talep etmiştir.
12. İstanbul 16. Aile Mahkemesi 14/10/2019 tarihli kararı
ile itirazın reddine kesin olarak hükmetmiştir. Aile mahkemesi gerekçesinde,
6284 sayılı yasa gereği koruma kararı verilmesi için delil aranmayacağı
gibiverilen koruma kararının iddia ve 6284 sayılı yasaya uygun
olduğununanlaşıldığı ifade edilmiştir.
13. Başvurucu 12/11/2019 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
14. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. Erdal
Türkmen, B. No: 2016/2100, 4/4/2019, §§ 19-28.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Anayasa Mahkemesinin 22/9/2022 tarihinde yapmış
olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
16. Başvurucu; hakkında soyut ve gerçekçi olmayan
iddialara dayanılarak 6284 sayılı Kanun'da yer alan tedbirlere hükmedildiğini,
mahkeme kararının herhangi bir şekilde somut gerekçe içermediğini,tedbir talep
eden S.Ü. ile şirket ortağı olduğunu ve ticari olarak aralarındaki uyuşmazlığın
çözülmemesi nedeniyle S.Ü.nün kendisini şirketten uzaklaştırmak ve zor durumda
bırakmak için tedbir talebinde bulunduğunu, tedbir talebinin olduğu tarihte
kendisinin İngiltere'de bulunduğunu, tedbir kararının kendisine tebliğ
edilmediğini, kendisini U.S. olarak tanıtan birinin aradığını ve S.Ü ile
uyuşmazlığına ilişkin tehdit ettiğini, bu nedenle asıl mağdurun kendisi olduğunu
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
17. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
''Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun iddialarının özünün adil yargılanma hakkının
güvencelerinden biri olan gerekçeli karar hakkına ilişkin olduğu ve bu kapsamda bir
inceleme yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
20. Başvuruya konu olayda uygulanacak ilkeler daha önce
Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararlarla ortaya konulmuştur (Salih
Söylemezoğlu, B. No: 2013/3758, 6/1/2016; Erdal Türkmen; T. K.,
B. No: 2017/27041, 11/12/2019).
21. Buna göre 6284 sayılı Kanun’un 5. maddesinde
örnekleyici olarak bir kısım önleyici koruma tedbiri belirlenmiş, 8. maddenin
(3) numaralı fıkrasında Kanun’un 4. maddesinde belirtilen ve hâkim tarafından
verilebilen koruyucu tedbir kararları için şiddetin varlığı hususunda delil
veya belge aranmayacağı ifade edilmiştir. Bunun yanında ağırlıklı olarak
aleyhine tedbir kararı verilen kişinin temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı
niteliği olan ve Kanun’un 5. maddesinde düzenlenen önleyici tedbir kararları
için böyle bir ayrıksı durum öngörülmemiştir (Salih Söylemezoğlu, § 34).
22. 6284 sayılı Kanun'un buna ilişkin gerekçesinde;
şiddete maruz kalan veya maruz kalma tehlikesi altında bulunan kişilerle ilgili
koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için herhangi bir delil araştırması veya
belge ibrazı aranmazken önleyici tedbir kararı verilebilmesi için kişinin
şiddete maruz kaldığı veya maruz kalma tehlikesi altında bulunduğu hususunda
olguların varlığının gerektiği, aksi yöndeki uygulamanın kişilere kanunla
sağlanan hakkın kötüye kullanılmasına sebebiyet verebileceği hususu
vurgulanmıştır (Salih Söylemezoğlu, § 35).
23. Nitekim tedbir kararları ile bir tarafın vücut
dokunulmazlığı veya yaşam hakkı gibi kişi için olmazsa olmaz hak ve
menfaatlerin korunması amaçlanırken diğer taraftan özellikle mahkemece verilen
veya onaylanan önleyici tedbirlerle kişi hak ve özgürlüklerine önemli ölçüde
sınırlamalar getirilmiş olacaktır. Dolayısıyla tedbir kararlarından olumlu ya
da olumsuz etkilenen tarafların temel hak ve özgürlükleri arasındaki dengenin
gözetilmesi gerekmektedir (Salih Söylemezoğlu, § 36).
24. 6284 sayılı Kanun’da düzenlenen tedbir kararlarının
verildiği anda infaz kabiliyetini haiz olması nedeniyle Kanun’da amaçlanan
acil müdahale olgusunun bu aşamada sağlanmış olacağı, bu amacın
gerçekleşmesi adına tedbir kararında şiddetin var olduğuna yönelik kanaate
nasıl ulaşıldığının açıklanması yani gerekçe açısından daha esnek bir yaklaşım
usulünün benimsenebileceği ancak bu yaklaşıma ait sınırın olayların özelliğine
göre gerekçeli karar hakkının temel esaslarına zarar vermeyecek düzeyde
belirlenmesinin de gerekli olduğu açıktır. Bu kapsamda söz konusu kararlarda
yer verilen gerekçelerde, ileri sürülen zarar riski ve olgulara göre talebin
ilgili mevzuat çerçevesinde kabul görmesi için temel unsurları taşıyıp
taşımadığının ortaya konulması yeterli olacaktır (Salih Söylemezoğlu, §
39).
25. Anayasa Mahkemesi Salih Söylemezoğlu
başvurusunda, somut olayda olduğu gibi aciliyet unsurunun ortadan kalktığı ve
başvurucunun itirazlarını sözlü olarak sunamadığı itiraz aşamasında mahkemenin
tek taraflı iddiaya dayanılarak verilen tedbirlerin yerindeliğini, itiraz
edenin ileri sürdüğü beyan ve deliller çerçevesinde her iki taraf için
öngörülen hak ve menfaat dengesini de gözeterek değerlendirmesi gerektiğini
açıklamıştır (Salih Söylemezoğlu, § 40). Sonuç olarak itiraz merciinin
kararında; başvurucunun iddia ve itirazları ile tedbire dayanak olgunun
gerçekliğinin bu çerçevede tartışılmadığı, tedbir kararında esasa ilişkin
hususlarda gerekçe bulunması hâlinde bu karara atıf yapılarak değerlendirme
yapılmasının makul görülebileceği ancak ihlal iddiasına konu itiraz mercii
kararında dosyaya sunulan delillerle sonuç arasında ne şekilde bağ
kurulduğunun, gerekçesiz olarak verilen tedbir kararına yapılan itirazın neden
reddedildiğinin asgari düzeyde dahi açıklanmadığı belirtilerek gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir (Salih Söylemezoğlu, §§ 41,
42).
26. İncelenen başvuruda da itiraz merciinin kararında
başvurucunun iddia ve itirazları ile tedbire dayanak olgunun gerçekliğinin bu
çerçevede tartışılmadığı anlaşılmıştır. Kural olarak tedbir kararında esasa
ilişkin hususlarda gerekçe bulunması hâlinde itiraz merciince bu karara atıf
yapılarak değerlendirme yapılması makul görülebilir. İlk derece mahkemesi kararında
gerekçe bulunmadığı hâllerde ise başvurucu tarafından ileri sürülen esaslı
itirazların itiraz mercii tarafından gerekçeli bir şekilde karşılanması
gerekir. Somut olayda ilk derece mahkemesi kararında gerekçe bulunmamasına
rağmen başvurucu tarafından ileri sürülen esaslı iddiaların itiraz mercii
tarafından karşılanmadığı görülmektedir. İtiraz merciinin tedbir kararı
verilmesini gerektirecek kanaate -dosyada varsa- hangi delille ne şekilde bağ
kurularak ulaştığını anılan kararda göstermediği anlaşılmıştır. Bu kapsamda
somut başvuruda itiraz merciinin gerekçesiz olarak verilen tedbir kararına
yapılan itirazın neden reddedildiğini asgari düzeyde dahi açıklamadığı
değerlendirilmiştir.
27. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
29. Başvurucu ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi
ve 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
30. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B.
No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi
diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine
getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına
geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret
etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
31. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
32. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme,
usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan
kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya
özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi
tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde
usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili
mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir
takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı
mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden
ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet
Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
33. İncelenen başvuruda, itiraz merciinin gerekçesiz
olarak verilen tedbir kararına yapılan itirazı reddederken ilgili ve yeterli
bir gerekçe göstermemesi nedeniyle adil yargılama hakkı kapsamındaki gerekçeli
karar hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
34. Bu durumda gerekçeli karar hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
İstanbul 16. Aile Mahkemesine gönderilmesini sağlamak üzere İstanbul 15. Aile
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
35. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin
başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı
açıktır. Dolayısıyla ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için
gerekçeli karar hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 5.000 TL
manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
36. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 364,60 TL harç ve
9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
amacıyla İstanbul Anadolu 16. Aile Mahkemesine (2019/716 D.İş, K.2019/725)
iletilmek üzere İstanbul Anadolu 15. Aile Mahkemesine(2019/406 D.İş)
GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplan 10.264,60 TL oluşan toplam yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine
ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 22/9/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.