TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ALPAY ALVER VE AYLİN ÖZDEMİR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/38334)
Karar Tarihi: 3/3/2022
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Volkan ÇAKMAK
Başvurucular
1. Alpay ALVER
2. Aylin ÖZDEMİR
Başvurucular Vekili
Av. Volkan ERKAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ölüm olayı ile ilgili soruşturmanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/10/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAYLAR VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Askerlik görevini ifa eden S.B. 16/8/2001 tarihinde arkadaşı C.İ. ile birlikte nöbet yerinden karakola döndükleri sırada askerî yasak bölge içinde kaçak göçmenler bulunduğu yönünde ihbar almıştır. Göçmenlerin sınırdan geçmelerine aracılık ettiği belirtilen başvurucuların babası Y.A., kendisini askerlere ihbar ettiğini düşündüğü U.D.nin üzerine yürümüş ve U.D.ye müdahale etmeye çalışmıştır. Y.A.yı durdurmak isteyen asker S.B., Y.A.ya önce tokat atmış; eylemin devam etmesi üzerine elindeki tüfeğin kasaturası ile Y.A.yı yaralamıştır. Y.A. sağ akciğer üst lobda meydana gelen kesi nedeniyle oluşan hemotoraks ve gelişen hipovolemik şok sonucu hayatını kaybetmiştir.
6. Gelibolu 2. Kolordu Komutanlığı Askerî Savcılığı tarafından olayla ilgili olarak soruşturma başlatmıştır. Yürütülen soruşturma neticesinde S.B. hakkında kanunun ya da zaruretin tayin ettiği sınırı tecavüz etmek suretiyle adam öldürme suçundan Kara Kuvvetleri Komutanlığı İkinci Kolordu Komutanlığı Askerî Mahkemesinde (Askerî Mahkeme) kamu davası açılmış, Askerî Mahkeme 30/12/2002 tarihli kararıyla, S.B.nin terhis olması sebebiyle görevsizlik kararı vermiştir.
7. Verilen görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Ceza Mahkemesi) yaptığı yargılama neticesinde 26/11/2008 tarihinde, S.B.nin eylemini meşru savunma sınırını mazur görülebilecek bir heyecan, korku ve telaşla aşması sonucu gerçekleştirdiğini kabul ederek 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Hüküm, başvurucu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
8. Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesi (Daire) 15/6/2010 tarihli kararında, S.B.nin eyleminin tahrik altında kasten öldürme suçunu oluşturduğu düşünülmeden karar verildiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir. Bozma kararına uyan Ceza Mahkemesi 7/6/2013 tarihli kararıyla S.B.nin tahrik altında kasten öldürme suçunu işlediği gerekçesiyle 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Anılan hüküm S.B.nin müdafii ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmiştir.
9. Temyiz incelemesini yapan Daire 25/2/2015 tarihli kararıyla 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu ile 26/9/2004 sayılı ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun tüm hükümlerinin olaya uygulanarak somut karşılaştırma yapıldıktan sonra karar verilmesi gerektiği, asgari düzeyde tahrik indirimi yapılmak suretiyle fazla ceza tayin edildiği gerekçeleriyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.
10. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 28/4/2015 tarihinde suçun meşru savunmada sınırın mazur görülebilecek bir heyecan, korku ve telaşla aşılması suretiyle işlendiği gerekçesiyle, mahkûmiyet kararının bozulması düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur. 5271 sayılı Kanun'un 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Daire 24/6/2015 tarihinde itiraz nedenini yerinde görmeyerek dosyayı Yargıtay 1. Başkanlığına göndermiş ve sonuç olarak dosya, değerlendirilmek üzere Yargıtay Ceza Genel Kurulu önüne gelmiştir.
11. Bu aşamada başvurucuların annesi -Y.A.nın eşi- R.A. 27/5/2016 tarihinde, yargılama sürecinin uzun zamana yayılmış olması nedeniyle yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiği iddiasıyla bireysel başvuruda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi 2016/10550 sayılı dosya üzerinden 17/7/2019 tarihinde verdiği karar ile 2001 yılında meydana gelen olayla ilgili olarak yürütülen soruşturma makul bir sürede sonuçlandırılmadığından yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yükümlülüğü yönünden ihlal sonucuna ulaşmış ve 45.000 TL manevi tazminat ödenmesine, kararın bir örneğinin de bilgi için ceza mahkemesine gönderilmesine hükmetmiştir.
12. Devam eden ceza yargılamasında dosya hakkında değerlendirmesini yapan Yargıtay Ceza Genel Kurulu 5/2/2019 tarihli kararıyla S.B.nin eyleminin haksız tahrik altında kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğu gözetilmeden hüküm kurulmasının isabetsiz olduğunu belirterek Ceza Mahkemesinin 7/6/2013 tarihli kararının bozulmasına karar verilmiştir.
13. Bozma kararı sonrası yargılama yapan Ceza Mahkemesi 16/7/2019 tarihli duruşmasında, S.B.nin haksız tahrik altında kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu işlediğini sabit görerek neticeten 8 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Anılan karar S.B.nin müdafii tarafından temyiz edilmiştir.
14. Bu aşamada Y.A.nın çocukları olan başvurucular 21/10/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
15. Yargıtay 1. Ceza Dairesi 21/1/2021 tarihinde 16/7/2019 tarihli Ceza Mahkemesikararını bozmuştur. Ceza yargılaması süreci henüz sonuçlanmamıştır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Anayasa Mahkemesinin 3/3/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
17. Başvurucular; babalarının hayatını kaybetmesine neden olan olayın karmaşık olmadığını, ceza yargılanmasının makul sürede sonuçlandırılmadığını, dava zamanaşımı süresi dolmadan sanık hakkında herhangi ceza verilemeyeceğinden endişe ettiklerini, adalete olan güvenlerinin sarsıldığını, yas tutamadıklarını belirterek ihlalin tespit edilip sonuçlarının ortadan kaldırılması için manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
18. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemesi ve şartları” kenar başlıklı 48. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“(5) Kabul edilebilirlik şartları ve incelemesinin usul ve esasları ile ilgili diğer hususlar İçtüzükle düzenlenir.”
19. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün “Düşme kararı” başlıklı 80. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendi ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Bölümler ya da komisyonlarca yargılamanın her aşamasında aşağıdaki hallerde düşme kararı verilebilir:
…
ç) Bölümler ya da Komisyonlarca saptanan herhangi bir başka gerekçeden ötürü, başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmemesi.
(2) Bölümler ya da Komisyonlar; yukarıdaki fıkrada belirtilen nitelikteki bir başvuruyu, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel haklarının kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde incelemeye devam edebilir.”
20. Anayasa Mahkemesi, Y.A.nın öldürülmesi ile ilintili olan ceza yargılamasının Anayasa'nın 17. maddesi ile güvence altına alınan etkili soruşturma yükümlülüğü bağlamında makul bir süratle yürütülmemesi sonucu oluşan ihlali 2016/10550 numaralı başvuruda verdiği 17/7/2019 tarihli karar ile tespit etmiş ve bu konuda ilgili mercilere bildirimde bulunmuştur. İhlal ile sonuçlanan söz konusu başvuru, başvurucuların annesi (vefat eden kişinin eşi) tarafından yapılmıştır. Anılan başvuruda, somut başvuruyu yapan başvurucuların da yer alabileceği fakat bunu tercih etmedikleri anlaşılmıştır. Başvurucular 17/7/2019 tarihli ihlal kararının ardından sadece üç ay sonra aynı iddia (soruşturmanın makul süreyi aşması) ile aynı süreci temel alarak bireysel başvuruda bulunmuştur. Söz konusu başvurunun mükerrer olmadığı açıktır zira başvuran kişiler aynı değildir ancak bununla beraber aynı süreç esas alınarak bireysel başvuruda bulunulmuştur.
21. Ölüm ile sonuçlanmış olan vakalara ilişkin olarak yaşam hakkı temelinde yapılan bireysel başvurularda başvurucular, vakanın dolaylı mağdurları konumundadır. Bir başka ifadeyle asıl mağdur, ölen kişi olup tespit edilen ihlal, ölen kişiye yönelik olarak gerçekleşmiş ihlaldir. Dolayısıyla ihlal kararı uyarınca sağlanacak giderim başvurucuların uğramış olduğu bir zararla doğrudan ilişkili değildir. Bu bağlamda daha önce yaşam hakkına yönelik olarak tespit edilmiş bir ihlale konu vaka için aynı sebeplerle farklı kişilerin başvuruda bulunması zaten ihlal tespit edilmiş hususta yeniden inceleme yapılmasını gerektirmeyebilir. Zira yaşam hakkı bağlamında yapılan ihlal tespiti ve öngörülen giderim bizzat başvurucunun uğradığı mağduriyet ile ilgili olmayıp ihlalin tespiti ve giderim ile amaçlanan; yaşamı etkili ve caydırıcı yaptırımlarla koruma altına almak, yaşam hakkını koruyan hukuku etkili bir şekilde uygulayabilmek, benzer vakaların önlenmesini sağlamaktır (benzer değerlendirmeler için bkz. Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013; Şenol Gürkan, B. No: 2013/2438, 9/9/2015; Seyfullah Turan ve diğerleri, B. No: 2014/1982, 9/11/2017).
22. Somut başvuru 2016/10550 numaralı başvurudaki yargılama sürecine ilişkin olup anılan ihlal kararından sadece üç ay sonra yapılmış bir başvurudur ve ihlale konu olan makul sürede soruşturmanın sonuçlandırılmaması şikâyetini içermektedir. Yukarıdaki açıklamalar bağlamında, daha önce ihlal saptanmış olan ve ihlale neden olan hususlar -yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanabilmesi adına ilgili birimlere bildirilen sürece ilişkin olarak aynı hususlar- üzerinde değerlendirme yapılmasına yer olmadığı izahtan varestedir.
23. Açıklanan gerekçelerle başvuruyu incelemeyi haklı kılan bir neden bulunmadığından başvurunun kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin düşmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun DÜŞMESİNE,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 3/3/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.