TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
FATİH YARIMBAŞ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/39172)
Karar Tarihi: 4/10/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Raportör
Ferhat YILDIZ
Başvurucu
Fatih YARIMBAŞ
Vekili
Av. Ayten İZMİRLİ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, tutuklu olan başvurucuya avukatı tarafından gönderilen posta içeriğinin savunma kapsamında kalıp kalmadığı konusunda karar verilmek üzere ceza infaz kurumu tarafından infaz hâkimliğine yapılan müracaat konusunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin haberleşme hürriyeti ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından tutuklu bulunan başvurucuya avukatı A.İ. tarafından posta yoluyla bazı evraklar gönderilmiştir. Ceza infaz kurumu idaresi; PKK terör örgütü lideri ve üyelerinin fotoğrafları, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) mensuplarının kaynağı belirsiz sosyal medya haber çıktıları ile bazı internet sitelerinde 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili haber çıktıları bulunan gönderiyi başvurucuya teslim etmeyerek, bu evrakların tutuklunun savunmasına ilişkin olup olmadığı konusunda karar verilmesi için infaz hâkimliğine müracaat etmiştir.
3. İnfaz hâkimliği 16/10/2019 tarihinde tutukluya posta yoluyla gönderilen evrakın savunma kapsamında kalıp kalmadığı konusunda soruşturma aşamasında savcılık, kovuşturma aşamasında ise mahkemece karar verilmesi gerektiğinden bahisle karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Başvurucunun bu karara karşı yaptığı itiraz ağır ceza mahkemesi tarafından 25/10/2019 tarihinde reddedilmiştir.
4. Başvurucu, nihai hükmü 4/11/2019 tarihinde öğrendikten sonra 28/11/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
6. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
7. Başvurucu; savunmada kullanılmak üzere avukatının posta yoluyla gönderdiği belgelerin somut ve haklı bir nedene dayanmaksızın kendisine verilmemesinin savunma hakkını, etkili soruşturma yükümlülüğünü, hak arama hürriyeti ile eşitlik ilkesini ihlal ettiğini öne sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, süreçte verilen kararların gerekçelerine ve ilgili mevzuat ile içtihada yer verilmiştir. Bakanlık, başvurucunun infaz hâkimliği kararında işaret edilen ilgili soruşturma/yargılama merciine müracaat etmeden bireysel başvuruda bulunduğu gerekçesiyle başvuru yollarının tüketilmediğini ifade etmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki bilgileri yinelemiştir.
8. Başvuru, haberleşme hürriyeti ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkı yönünden incelenmiştir.
9. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
10. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektupların denetlenmesine dayanak oluşturan mevzuata yer vermiştir (Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20; Mehmet Fatih Göksan (2), B. No: 2017/38886, 8/9/2020, §§ 15-25). Mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde hükümlü ya da tutuklunun savunma için avukatına gönderdiği mektubun incelenmesi şartlarının düzenlediğini ancak mahpus ile avukatın yüz yüze görüşmesi dışında avukattan gelen mektubun denetlenmesiyle ilgili açık bir düzenlemenin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Öncelikle mevzuatta mahpusun avukatıyla haberleşmesinin savunma hakkı ve bu hakla bağlantılı olarak avukat-müvekkil ilişkisinin gizliliği ilkesi kapsamında ayrıcalıklı olduğunun kabul edildiği vurgulanmalıdır. Bu nedenle mahpusların avukatlarıyla yazışmalarının anılan hak ve ilkeyi koruyacak güvenceler kapsamında gerek avukata gönderilen gerekse avukattan gelen mektubun aynı denetleme yöntemine tabi olması gerektiği kabul edilmelidir (İrfan Kaplan, B. No: 2017/34518, 23/6/2020, §§ 63, 64).
11. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'da açıkça düzenlenerek mahpus ile avukatı arasındaki yazışmaya ayrı bir önem verildiği görülmüştür. Bu bağlamda 5275 sayılı Kanun'da belirtilen suçlardan hükümlü ya da tutuklu olanların avukatına gönderdiği veya avukatından gelen mektup, faks ve telgrafın savunmaya ilişkin olup olmadığı değerlendirilmeden infaz kurumunca fiziki olarak denetlenmesi, iletişimin kötüye kullanıldığı düşünülüyorsa ve bu yönde makul gerekçelerin varlığı hâlinde söz konusu belgelerin incelenmek üzere infaz hâkimliğine yollanması gerekmektedir. İnfaz hâkimliği avukattan gelen mektubun savunmaya yönelik olup olmadığı yönünde inceleme yaparak karar vermelidir. Savunmaya ilişkin olmadığının tespiti hâlinde ise mevzuatın diğer hükümleri kapsamında gösterilecek makul gerekçeyle mektubun sakıncalı olup olmadığına dair karar verilebileceği anlaşılmaktadır (İrfan Kaplan, § 65).
12. İnfaz hâkimliklerinin görev alanına giren şikâyetlerin esasa girilmeden reddedilmesi üzerine etkili başvuru hakkına aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine birçok başvuru yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi bu başvurularda özel hayata saygı hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (Meral Danış Beştaş (3), B. No: 2017/34087, 13/10/2020; Uğur Eldemir (2), B. No: 2018/26139, 15/3/2022; Hüseyin Sinan, B. No: 2019/34480, 4/7/2022; Mesut Geçer, B. No: 2019/40371, 19/10/2022).
13. Somut olayda avukatının gönderdiği posta içeriğinin savunma hakkı kapsamında kalıp kalmadığına yönelik olarak ceza infaz kurumu müdürlüğünde posta içeriğinin başvurucuya verilip verilmeyeceği konusunda tereddüt oluşmuştur. Bu tereddüdün giderilmesi amacıyla posta içeriği infaz hâkimliğine gönderilerek bu konuda karar verilmesi talep edilmiştir. Ancak infaz hâkimliğince bu hususun kendi görev alanına girmediği, başvurucu hakkında soruşturma ya da yargılama yapan adli makam tarafından karar verilmesi gerektiğinden bahisle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Bu karara yapılan itiraz da ağır ceza mahkemesince reddedilmiştir. İnfaz hâkimliğinin bu yaklaşımı başvurucunun savunulabilir nitelikteki iddialarının incelenmesine ve etkili bir hukuk yolunun işletilmesine engel olmuştur. Verilen kararın bu yönüyle ilgili ve yeterli gerekçeler içermediği, başvurucunun iddialarının incelenmesine ve uygun bir telafi şansı sunmaya elverişli olmadığı anlaşılmaktadır. Neticede somut olaydaki müdahalenin ortadan kaldırılması için başvurabileceği ve asgari güvenceleri içeren, pratikte de işleyen etkili bir hukuk yolunun sunulmadığı sonucuna varılmıştır.
14. Açıklanan gerekçelerle haberleşme hürriyeti ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
15. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
16. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
17. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 18.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Haberleşme hürriyeti ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyeti ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin haberleşme hürriyeti ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara Batı 1. İnfaz Hâkimliğine (E.2019/3022, K.2019/3027) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
F. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 4/10/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.