logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ahmet Kartalkuş [2.B.], B. No: 2019/39635, 19/3/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AHMET KARTALKUŞ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/39635)

 

Karar Tarihi: 19/3/2024

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Murat AZAKLI

Başvurucu

:

Ahmet KARTALKUŞ

Vekili

:

Av. Makbule TANIŞ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, ıslah talebinin zamanaşımı gerekçe gösterilerek reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu 16/10/2001 tarihinde Antalya 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde K.Y., U. Grup Müh. Boya İzolasyon İnş. Tic. Ltd. Şti. (U. Ltd. Şti.) ve L. Hast. Özel Sağlık Hiz. A.Ş. (L. A.Ş.) aleyhine açtığı davada; L. A.Ş.ye ait hastane inşaatında çalışmak için gezdiği ve inceleme yaptığı sırada hiçbir güvenlik önlemi alınmamış olması nedeniyle asansör boşluğundan düşmek suretiyle yaralandığını ileri sürerek 6.000 TL maddi, 6.000 TL manevi tazminatın tahsilini talep etmiştir.

3. Antalya 5. Asliye Hukuk Mahkemesi 27/1/2003 tarihinde görevsizlik kararı vererek dosyayı Antalya 1. İş Mahkemesine göndermiş, Antalya 5. İş Mahkemesinin (Mahkeme) kurulmasından sonra anılan Mahkemenin 2012/13 Esas numarasına kaydı yapılan dosyada yargılamaya devam edilmiştir.

4. Başvurucunun şikâyeti üzerine Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesinde K.Y. ve C.G. aleyhine açılan kamu davasında yapılan yargılamanın sonunda başvurucunun taksirle yaralanması suçuna ilişkin olarak 7,5 yıllık uzamış zamanaşımı süresinin geçmesi nedeniyle sanıklar hakkında düşme kararı verilmiştir.

5. Başvurucunun 9/2/2010 tarihinde K.Y., U. Ltd. Şti. ve L. A.Ş. ile Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) aleyhine kazanın iş kazası olduğunun tespiti talebiyle Antalya 2. İş Mahkemesinde açtığı davanın önce reddine karar verilmiştir. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin bozma kararı sonrası yapılan yargılama sonunda, 10/10/2013 tarihinde kazanın iş kazası olduğunun tespitine karar verilmiş; hüküm Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 27/2/2014 tarihli kararıyla onanmıştır.

6. Mahkeme tarafından alınan ve kusur oranlarının tespit edildiği 27/5/2009 tarihli rapora göre davalıların inşaat alanında gerekli güvenlik önlemlerini almamaları nedeniyle toplam %80 oranında, davalı alt işveren U. Ltd. Şti.nin %50, asıl işveren L. A.Ş.nin %25, K.Y.nin %5, başvurucunun ise %20 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir.

7. SGK'nın 12/8/2015 tarihli sürekli iş göremezlik derecesi tespitine ilişkin sağlık kurulu kararında, başvurucunun meslekte kazanma gücü kaybının %73 olduğu belirtilmiştir.

8. Mahkeme 22/7/2016 tarihinde aktüerya bilirkişi raporu, tarafların itirazı üzerine de 26/5/2017 tarihli ek rapor almış; başvurucunun gerçek zararının 97.928,99 TL olduğu tespit edilmiştir.

9. Başvurucu 28/11/2017 tarihinde ıslah dilekçesi vererek tazminat talebini artırmıştır.

10. Mahkeme; olayda gelişen bir durumun veya müstakbel bir zararın söz konusu olmadığı, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesinin 3/10/2003 tarihli raporundan başvurucuda devamlı uzuv zaafı olduğunun tespit edildiğinin anlaşıldığı, dolayısıyla iş kazasının gerçekleştiği 18/10/2000 tarihinden itibaren zamanaşımı süresinin başlatılması gerektiği, Adli Tıp Kurumu raporunun tarihi esas alınsa dahi ıslah tarihi olan 28/11/2017'ye kadar zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle maddi tazminata ilişkin davanın kısmen kabulüne, 6.000 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 18/10/2000'den itibaren yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, manevi tazminata ilişkin talebin kabulüne, 6.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar vermiştir.

11. İstinaf talebi üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi davalıların istinaf taleplerinin reddine, başvurucunun istinaf talebinin kabulüne karar vermiştir. İstinaf Mahkemesi; zamanaşımının failin ve zararın öğrenildiği tarihten başladığı, başvurucunun sürekli iş göremezlik oranının SGK'nın tespit süreci nedeniyle 12/8/2015 tarihinde belirlenmiş olmasının sonucu değiştirmeyeceği, somut olayda 28/11/2017 tarihli ıslah dilekçesinin davalılar K.Y. ve U. Ltd. Şti.ne tebliğ edildiği, 13/12/2017 tarihinde zamanaşımı definde bulundukları için anılan davalılar yönünden fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin reddine; davalı L. A.Ş. vekilinin herhangi bir zamanaşımı definde bulunmadığı dikkate alınarak anılan davalı yönünden maddi tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir. İstinaf Mahkemesi bu gerekçelerle mahkeme kararının kaldırılmasına, 6.000 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalılar K.Y. ve U. Ltd. Şti. yönünden fazlaya ilişkin tazminat talebinin reddine, 91.928,99 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalı L. A.Ş.den tahsiline; 6.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar vermiştir.

12. Temyiz üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 1/10/2009 tarihli kararla manevi tazminata yönelik temyiz taleplerinin miktar yönünden kesin olduğu için reddine, maddi tazminata yönelik İstinaf Mahkemesi kararının onanmasına karar vermiştir.

13. Başvurucunun talebi ile Antalya 16. İcra Dairesinin 2019/444 Esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibi üzerine 15/1/2019 tarihinde davalılara ilama dayalı icra emri gönderilmiştir. Antalya 16. İcra Dairesinin kapatılması üzerine Antalya Genel İcra Dairesinin 2020/37817 sayılı dosyasında takibin devam ettiği, mahkeme kararıyla hüküm altına alınan alacakların henüz tamamıyla tahsil edilemediği, ödemeden aciz vesikası da düzenlenmediği anlaşılmıştır.

14. Başvurucu 30/10/2019 tarihinde Yargıtay kararını öğrenmiş ve 29/11/2019 tarihinde başvuru yapmıştır.

15. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

16. Başvuru formu ve eklerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

17. Başvurucu; bedensel zararlarda zamanaşımı süresinin kaza tarihinden değil kesin rapor tarihinden itibaren başlatılması gerektiğini, maluliyet oranının SGK'nın 12/8/2015 tarihli raporuyla belirlendiğini, önceki raporların maluliyet durumunu bildiren raporlar olmadığını, kaza tarihi itibarıyla zararın tam olarak belli olmadığını, kesin rapor tarihinde zararın tespit edildiğini, dolayısıyla bu tarihten itibaren zamanaşımı süresinin başlayacağını, 12/8/2015 tarihinden itibaren ıslah tarihine kadar zamanaşımı süresinin de geçmediğini, bu nedenle K.Y. ve U. Ltd. Şti. yönünden zamanaşımının gerçekleşmediğini belirtmiştir. Başvurucu, bu nedenlerle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

19. Anayasa Mahkemesi Çetin Akboğa ([GK], B. No: 2019/430, 23/3/2023) kararında, başvurucu tarafından açılan davada ıslah edilen alacağın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi suretiyle mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının olduğu tespitini yapmıştır (Çetin Akboğa, § 53). Somut olayda da 2/4/1926 tarihli ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun dava tarihi itibarıyla yürürlükte olan 125. maddesi ile karar tarihinde yürürlükte bulunan 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 146. maddesinde düzenlenen "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.'' hükmüne göre verilen zamanaşımından ret kararının kanuni dayanağının bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bunun yanında dava açılmasının veya ıslah talebinin 10 yıllık süre şartına bağlanmasının meşru bir amacının olduğu da belirtilmiştir (Çetin Akboğa, § 54). Ölçülülük yönünden yapılan değerlendirmede ise zamanaşımı süresinin bu şekilde uygulanmasının başvurucuyu tazminatın tamamını talep edebilme imkânından mahrum bıraktığına dikkat çekilmiştir. Davaya konu söz konusu zararın tespit edilmesinin teknik değerlendirmeler içerdiği, dolayısıyla belli bir uzmanlık gerektirdiğine işaret eden Anayasa Mahkemesi, bu nedenle başvurucunun zararının boyutunun belirlenebilmesi için bilirkişi raporu hazırlanmasına karar verildiğine vurgu yapmıştır. Dolayısıyla davanın niteliği ve meselenin karmaşıklığı gözönüne alındığında bilirkişiler tarafından yapılan değerlendirmeler ile açığa çıkarılan zararının tamamını yargılamanın başlangıcında bilmesinin başvurucudan beklenemeyeceği belirtilmiştir. Sonuç olarak mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçüsüz olduğu kanaatine varılmıştır (Çetin Akboğa, §§ 38-69).

20. Somut olayda da bu ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Nitekim başvuru konusu olayda başvurucunun meslekte kazanma gücü kaybı oranı ile zarar miktarını bilirkişi raporu alınmadan bilebilmesi ihtimalinin olmadığı ortadadır. Başvuru konusu davaya özgü şartlar dikkate alındığında, zamanaşımı süresinin bu şekilde uygulanması başvurucuyu tazminatın tamamını talep edebilme imkânından mahrum bırakmaktadır. Nitekim başvurucunun meslekte kazanma gücü kaybı 12/8/2015 tarihli raporla, zararın kesin olarak tespiti ise 26/5/2017 tarihli raporla açıklığa kavuşturulmuştur. Başvurucunun açtığı davanın tarihi ise 16/10/2001'dir. Dolayısıyla meslekte kazanma gücü kaybına dair raporun dava tarihinden yaklaşık 14 yıl sonra, zarar miktarının tespitine ilişkin raporun ise yaklaşık 16 yıl sonra düzenlendiği görülmektedir.

21. Somut başvuruda başvurucunun dava tarihi itibarıyla davaya konu tazminat miktarını tespit edebilmesinin mümkün olmadığı, tazminat tutarının ancak bilirkişi raporuyla belirlenebildiği ve bu raporun ise zamanaşımı süresinin geçmesine yol açacak şekilde olay tarihinden yaklaşık 16 yıl sonra alınabildiği gözetilmelidir. Üstelik başvurucunun bu sürenin uzamasına yönelik bir kusuru da ortaya konulamamıştır. Başvurucunun zamanaşımı süresi dolmadan önce talep edeceği tazminat tutarını gerekirse uzman görüşü de alarak yaklaşık olarak belirleyebileceği şeklindeki bir yorum ise davanın sonunda aleyhe hükmedilebilecek yargılama giderleri de dikkate alındığında adaletin iyi yönetimi ilkesiyle bağdaşmayacağı gibi böylesine bir kabul, Anayasa'nın 141. maddesinin son fıkrasında öngörülen "Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir." şeklindeki hüküm ile de bağdaşmamaktadır. Neticede Mahkemenin ve Bölge Adliye Mahkemesinin zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden zararın öğrenilmesi kavramını dar yorumlamak suretiyle başvurucunun zararının miktarını dava açtığı tarihte bilebilmesinin mümkün olmadığı hususunu dikkate almaması başvurucunun bilirkişi raporuyla belirlenen tazminat tutarının tamamını talep edebilme imkânını ortadan kaldırmıştır.

22. Öte yandan başvurucunun Antalya 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davada verilen görevsizlik kararı sonrası yargılamanın Antalya 1. İş Mahkemesinde sürdürülmesi, Antalya 5. İş Mahkemesinin kurulmasından sonra davaya anılan Mahkemede devam edilmesi, Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesindeki ceza davası süreci ile kazanın iş kazası olduğunun tespiti talebiyle Antalya 2. İş Mahkemesinde açılan davanın sürecinin de değerlendirilmediği dikkatten kaçmamalıdır. Dolayısıyla somut olayın şartları altında davaya konu alacağın niteliği ve yargılama sırasında belirlenen miktar da dikkate alındığında mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahale başvurucuya aşırı bir külfet yüklemiştir.

23. Sonuç olarak başvurucunun açtığı davada, ıslah ile artırdığı tazminat talebinin zamanaşımı gerekçesiyle reddedilmesine ilişkin yorumun başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği, başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfet ile hedeflenen meşru amaç karşılaştırıldığında külfetin orantısız olduğu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

24. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

25. Başvurucu; yargılamanın uzun sürdüğünü ve bu nedenle alacaklarını tahsil edemediğini, icra sürecinin devam ettiğini belirterek makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

26. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulabilmesi için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16). Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir başvuru yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).

27. Başvuru yollarının tüketilip tüketilmediği, ilke olarak Anayasa Mahkemesine başvurunun yapıldığı tarihteki duruma bakılarak değerlendirilir. Ancak Anayasa Mahkemesi bazı durumlarda bireysel başvuru yapıldıktan sonra oluşturulan yeni başvuru yollarının tüketilmesi gerektiğine de karar verebilir. Özellikle belli bir konudaki yapısal ve sistemik sorunlara çözüm bulmak amacıyla sonradan oluşturulmuş bir yol söz konusu ise ikincillik ilkesi, o konudaki temel hak ve özgürlüklerin ihlali iddialarının -bu yol vasıtasıyla- öncelikle idari ve yargısal makamlarca değerlendirilmesine imkân tanınmasını gerekli kılabilir (Sait Orçan, B. No: 2016/ 29085, 19/7/2017, § 35).

28. Her hâlükârda bir başvuru yolunun tüketilmesinin gerekli olması için ulaşılabilir olması, ihlal iddiaları yönünden makul bir başarı şansı sunması ve yeterli giderim sağlaması gerekir. Belli bir başvuru yolunun soyut olarak belirtilen nitelikleri haiz olması yeterli değildir. Bu yolun uygulamada da anılan nitelikleri haiz olması ya da en azından haiz olmadığının kanıtlanmamış olması gerekir. Bununla birlikte soyut olarak makul bir başarı sunma kapasitesi bulunan bir yolun uygulamada başarıya ulaşmayacağına dair şüphe, o başvuru yolunun tüketilmemesini haklı kılmaz. Özellikle sonradan oluşturulan ve henüz uygulaması olmayan bir başvuru yolunun bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir (Sait Orçan, § 36).

29. Dolayısıyla bireysel başvuru yapıldıktan sonra yeni bir başvuru yolunun oluşturulması hâlinde Anayasa Mahkemesinin görevi söz konusu başvuru yolunun düzenleniş şekli itibarıyla ulaşılabilir olup olmadığını, ihlal iddiaları yönünden makul bir başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama niteliğini haiz olup olmadığını değerlendirmektir (Sait Orçan, § 37).

30. 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Tazminat Komisyonunun Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Kanun'a göre kurulan Tazminat Komisyonuna, 7499 sayılı Kanun'la6384 sayılı Kanun'un 2. maddesine eklenen (3) numaralı fıkrasında öngörülen düzenlemeyle birlikte ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddiasıyla doğrudan yapılan başvurularda da manevi tazminat taleplerini inceleme görevi verilmiştir.

31. 7499 sayılı Kanun'la 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici 5/A maddesine göre Tazminat Komisyonuna müracaatın soruşturma, kovuşturma veya yargılama sürecinde ya da en geç bunların kesin bir kararla sonuçlandığının öğrenilmesinden itibaren bir ay içinde yapılabileceği hükme bağlanmıştır. Yine aynı Kanun'a eklenen geçici 3. maddeye göre Anayasa Mahkemesince verilen düşme ve başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararlarından sonra üç ay içinde Tazminat Komisyonuna başvuru imkânı getirilmiştir. Bu şekilde yargılamaların makul sürede sonuçlanmadığı iddialarıyla ilgili olarak doğrudan Tazminat Komisyonuna başvuru yolu ihdas edilmiştir. Ceza davaları, hukuk davaları ve idari yargı alanına ilişkin davalarda yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı iddiasıyla yapılacak başvuruların değerlendirilerek karara bağlanmasında izlenecek yol belirlenmiştir. 7499 sayılı Kanun'la getirilen bu başvuru yolunun ulaşılabilirlik açısından, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi yönünden ayrı ayrı incelenmesi gerekir.

32. Anayasa Mahkemesi Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) ve Veysi Ado ([GK], B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararlarında Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun etkililiğini incelemiştir. Anılan kararlarda; Tazminat Komisyonuna başvuruların nasıl yapılacağının detaylı olarak düzenlenmesi, kişileri mali külfet altına sokmaması ve kişilere makul bir süre içinde doğrudan başvuru imkânı tanıyarak başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu sonucuna varılmıştır. Tazminat Komisyonunun yapısının kanun ile önceden belirlenmiş olması, özellikle kararlarına karşı yargı yolunun açık olması, bu kapsamda adil yargılanma hakkına ilişkin güvencelerin yargılama sırasında sağlanmasının Anayasa'nın 36. maddesi gereği zorunluluk arz etmesi ve kanun ile bu konuda sınırlama getirilmemiş olması hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde söz konusu başvuru yolunun düzenleniş şekli itibarıyla başvurucunun ihlal iddiaları yönünden makul bir başarı şansı sunma kapasitesi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Kararlarda ayrıca Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun başvuruculara tazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi imkânları sunması nedeniyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu sonucuna varılmıştır.

33. 7499 sayılı Kanun'la 6384 sayılı Kanun'da yapılan değişiklik öncesi Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararlara da değinmek gerekir. Anayasa Mahkemesi ilk olarak Nevriye Kuruç ([GK], B. No: 2021/58970, 5/7/2022) kararında, makul sürede yargılanma hakkına ilişkin olarak Anayasa Mahkemesine bireysel başvurudan önce başvuru yapılabilecek idari veya yargısal başvuru yolunun bulunmaması nedeniyle Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkı ile bu hakla bağlantılı 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Kararda böyle bir yolu oluşturmanın gerekliliği açıklandığı gibi bu konuda yapısal sorun olduğu tespit edilmiş ve pilot karar usulünün uygulanmasına karar verilmiştir.

34. Anılan pilot kararın yayımlanmasından sonra 6384 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile değişiklik yapılmıştır. 5/4/2023 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren geçici 2. maddeye göre 9/3/2023 tarihi itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı veya mahkeme kararlarının geç ya da eksik icra edildiği veya icra edilmediği iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Anayasa Mahkemesince başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilecek kabul edilemezlik kararından sonra Tazminat Komisyonuna başvuru yapılmasının yolu açılmıştır. Ancak Nevriye Kuruç kararındaki tespitlere, İnsan Hakları Eylem Planı'nda belirlenen ilkelere, yasama ve yürütme organlarının ortaya koyduğu hedeflere rağmen makul sürede yargılama yapılmaması nedeniyle ortaya çıkan zararların telafi edilmesi amacıyla Anayasa Mahkemesine başvuru yapılmadan önce başvuru yapılabilecek daimî bir başvuru yolunun ihdas edilmediği anlaşılmıştır.

35. Anayasa Mahkemesi bu nedenle Keser Altıntaş ([GK], B. No: 2023/18536, 25/7/2023) kararında yeni bir değerlendirme yapılması gerektiği sonucuna ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesine göre Nevriye Kuruç kararında belirtilen ilkeler doğrultusunda bireysel başvuru yapılmadan idari veya yargısal bir başvuru yolunun oluşturulmaması, makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddialarının Anayasa Mahkemesince ilk elden incelenmesine devam edilmesi verilen pilot kararın anlam ve önemini ortadan kaldıracaktır. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla yapılan başvurulardaki inceleme yöntemi, verilen ihlal kararının sayısı ve pilot kararda belirtilen ilkeler dikkate alındığında anılan ihlal iddiasıyla yapılan başvuruların Anayasa Mahkemesince incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden kalmadığı ortadadır. Anayasa Mahkemesi tüm bu nedenlerle Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 80. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendine göre makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla yapılan başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmediği için başvurunun düşmesine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi ayrıca bireysel başvuru yapılmadan önce makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla başvuru yapılabilecek idari veya yargısal başvuru yolunun ihdas edilmesi hâlinde anılan yolun etkili ve erişilebilir olup olmadığı, yeterli bir giderim sağlayıp sağlamadığı hususlarında Anayasa Mahkemesince yeniden bir değerlendirme yapılacağını belirtmiştir (Keser Altıntaş, §§ 52-86).

36. Keser Altıntaş kararında verilen düşme kararından sonra yasama organı tarafından 6384 sayılı Kanun'da değişiklik yapılmıştır. Bu kapsamda 7499 sayılı Kanun'la 6384 sayılı Kanun'da yapılan değişiklikle Anayasa Mahkemesine başvuru yapılmadan önce makul sürede yargılama yapılmadığı iddiasıyla ilgili olarak doğrudan Bakanlık Tazminat Komisyonuna başvuru yapılabilmesi imkânı sağlanmıştır. Yine aynı düzenleme ile Anayasa Mahkemesince makul sürede yargılama yapılmadığı ididasıyla yapılan başvurular üzerine verilen düşme veya başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararlarından sonra Tazminat Komisyonuna başvuru imkânı getirilmiştir. Anılan değişiklikler 12/3/2024 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe girmiştir.

37. Somut olayda Antalya 5. İş Mahkemesinde 16/10/2001 tarihinde açılan davanın1/10/2019 tarihli Yargıtay kararıyla kesinleştiği, bu hâliyle üç dereceli yargılamanın yaklaşık 18 yıl sürdüğü ve icra sürecinin de devam ettiği anlaşılmıştır.

38. 7499 sayılı Kanun'la 6384 sayılı Kanun'daki değişiklik sonrasında yapılan incelemede, yargılamaların uzun sürdüğü ve makul süre içinde sonuçlanmadığı iddialarıyla ilgili olarak doğrudan Tazminat Komisyonuna nasıl başvuru yapılacağı ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre Tazminat Komisyonuna müracaatın; soruşturma, kovuşturma veya yargılama sürecinde ya da en geç bunların kesin bir kararla sonuçlandığının öğrenilmesinden itibaren bir ay içinde yapılabileceği, haklı bir mazeret nedeniyle süresi içinde müracaat edemeyenlerin, mazeretin kalktığı tarihten itibaren on beş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte müracaat edebilecekleri, müracaatta bulunan kişinin dilekçesinde açık kimlik ve adresini, zarara uğradığı işlemi, zararın nitelik ve niceliğini belirtmesi ve bunların belgelerini dilekçesine eklemesi gerektiği, dilekçedeki bilgi ve belgelerin yetersizliği durumunda eksikliğin bir ay içinde giderilmesi, aksi hâlde istemin reddedileceği, Tazminat Komisyonuna müracaatın Cumhuriyet başsavcılıkları aracılığıyla da yapılabileceği, başvurunun harca tabi olmadığı, verilen kararlara karşı Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz edilebileceği ve kararın kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde tazminatın Bakanlık tarafından ödeneceği ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Sonuç olarak Tazminat Komisyonuna doğrudan başvurunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve kişilere makul bir süre içinde doğrudan başvuru imkânı tanıyarak başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir, makul bir başarı şansı sunma ve potansiyel olarak yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu sonucuna varılmıştır.

39. Öte yandan aynı düzenleme ile Anayasa Mahkemesince makul sürede yargılama yapılmadığı ididasıyla yapılan başvurular üzerine verilen düşme veya başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararlarından sonra Tazminat Komisyonuna başvuru imkânı sağlanmıştır.

40. Tazminat Komisyonunun Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği tazminat miktarlarına uygun olarak tazminat miktarı belirlemesi gerektiği ve kararından sonra yargısal başvuru yollarının bulunduğu dikkate alınmalıdır. Tazminat Komisyonu ve devamında yargısal yolların tüketilmesinden sonra Anayasa Mahkemesine başvuru yapılabileceği ve Tazminat Komisyonu tarafından verilen tazminatın başvurucu açısından yeterli giderim sağlayıp sağlamadığının değerlendirileceği gözönünde tutulmalıdır.

41. Sonuç olarak 12/3/2024 tarihinde yürürlüğe giren 7499 sayılı Kanun'la 6384 sayılı Kanun'a eklenen 5/A maddesi ve ayrıca anılan Kanun'un geçici 3. maddesinde yapılan değişiklik gereği, 12/3/2024 tarihi itibarıyla Anayasa Mahkemesinde derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddiasıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak ilk bakışta ulaşılabilir ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı değerlendirildiğinden başvuru yollarının tüketilmediği kanaatine varılmıştır.

42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

43. Başvurucu, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

44. Başvuruda mahkemeye erişim hakkı yönünden tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

45. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapmanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Antalya 5. İş Mahkemesine (E.2012/13, K.2018/105) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/3/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ahmet Kartalkuş [2.B.], B. No: 2019/39635, 19/3/2024, § …)
   
Başvuru Adı AHMET KARTALKUŞ
Başvuru No 2019/39635
Başvuru Tarihi 29/11/2019
Karar Tarihi 19/3/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ıslah talebinin zamanaşımı gerekçe gösterilerek reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (hukuk) İhlal Yeniden yargılama
Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi