TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ERKAN ÜNAL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/39894)
Karar Tarihi: 8/7/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Burhan ÜSTÜN
Muammer TOPAL
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Murat BAŞPINAR
Başvurucu
Erkan ÜNAL
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/12/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Başvurucuya İlişkin Süreç
8. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) 12/5/2010 tarihinde, Selam-Tevhid Kudüs Ordusu isimli bir terör yapılanmasının olduğundan bahisle soruşturma başlatılmıştır. Bu soruşturmanın başlatılmasına gerekçe olarak ise 1990'lı yıllarda N.Ş. isimli şahsın önderliğinde kurulan bu örgütün bu kişinin 2004 yılında ceza infaz kurumundan çıkması üzerine tekrar faaliyetlerine başlaması gösterilmiştir. Ancak bu soruşturma kapsamında gazeteci/yazar, iş adamı, akademisyen, bürokrat, diplomat, siyasetçi, üst düzey devlet yetkilisi konumundaki çok sayıdaki kişinin ailevi, mesleki, ticari ve özel hayata ilişkin telefon görüşmelerinin gerekçe gösterilerek dinlendiği hatta bu soruşturma kapsamında Başbakan'ın Filistin Devlet Başkanı ve Somali Cumhurbaşkanı ile yaptığı dış politikaya ilişkin telefon görüşmelerinin, Bakanlar ve Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı'nın devlet güvenliğine ilişkin telefon görüşmelerinin dinlenerek kaydedildiği, bu görüşmelerin bir kısmının yazılı hâle getirildiği tespit edilmiştir (Ömer Köse ve Yurt Atayün, B. No: 2015/7285, 11/12/2018, § 7).
9. Başsavcılıkça Selam Tevhid Kudüs Ordusu kapsamında soruşturmaya dâhil edilen ve haklarında iletişimin tespiti ve teknik araçlarla izleme kararı alınan kişilerin terörle ilişkilendirilebilecek herhangi bir faaliyetinin olmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
10. Selam-Tevhid Kudüs Ordusu isimli yapılanmayı konu alan bu soruşturmadaki usulsüzlük iddiaları kapsamında Türkiye Cumhuriyeti devletinin güvenliği veya ulusal ve uluslararası yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken görüşmelerinin dinlendiği, kaydedildiği ve bir kısmının iletişim tespit tutanağı hâline getirilerek terörle ilişkilendirildiği gerekçesiyle başvurucunun da aralarında olduğu çok sayıda kolluk görevlisi hakkında Başsavcılıkça ceza soruşturması başlatılmıştır.
11. Başvurucu, anılan soruşturma kapsamında 22/7/2014 tarihinde gözaltına alınmıştır. Başsavcılık 26/7/2014 tarihinde başvurucuyu tutuklanması istemiyle İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Hâkimlik 29/7/2014 tarihinde, başvurucunun sorgusunun yapılamadığı gerekçesiyle tutuklama talebinin reddine karar vermiştir.
12. Başsavcılık serbest bırakma kararına 4/8/2014 tarihinde itiraz etmiştir. İtiraz talebi üzerine İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliği 8/8/2014 tarihli kararla başvurucu hakkında yakalama kararı çıkartmıştır. Bu kapsamda Başsavcılık başvurucuyu 19/8/2014 tarihinde tutuklanması istemiyle yeniden İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Hâkimlik 20/8/2014 tarihinde, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal ve askerî casusluk amacıyla temin etme suçundan başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir.
13. Kararın gerekçesi şöyledir:
"Siyasal ve askeri casusluk amacı ile devletin gizli kalması gereken bilgileri temin etme suçundan şüphelinin çalışmış olduğu terörle mücadele şubesinde dosyaya ilişkin konumu, uzun süredir büroda çalışıyor olması ve şüphelinin devletin üst yöneticileri olan sayın Başbakan, Adalet Bakanı, TBMM başkanı danışmanları ve MİT Müsteşarı’nın özel sekreterinin ve milletvekillerinin uzun süre ve koordineli şekilde dinlenmesi ve dinlemelere ilişkin kayıtların yöneticilik konumu gereğince biliyor olması ve dosyada çok sayıda dinleme kararına ilişkin talep ve sunum yazılarında imzasının olması, ayrıca 29/7/2014 tarihli 2014/53 sorgu sayılı İstanbul 1.Sulh Ceza Hakimliği’nin tutuklama gerekçelerini de kapsayarak somut deliller olduğu kabul edilerek ve ayrıca atılı isnadın yasada öngörülen alt ve üst sınırı nazara alınarak delillerin tamamının toplanmamış oluşu ve karartılma ihtimalinin de bulunuşu gözetilerek CMK'nın 100 maddesi uyarınca tutuklanmasına... [karar verildi.]"
14. Başvurucunun tutuklama kararına itirazı İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 25/8/2014 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Şüphelinin yapılan sorgu sonucunda TEM şubesinde çalıştığı, bu şubedeki görevi ve konumu, uzun süre aynı görevi yapıyor olması ve bu görev dolayısıyla devletin üst yöneticileri olan Başbakan, Adalet Bakanı, TBMM Başkanı, danışmanlaır ve MİT müsteşarının özel sekreterinin ve miletvekillerinin çok uzun süre planlı ve organize bir şekilde dinlendiği, bu dinlemelere ilişkin kayıtların şüphelinin yönetici konumu pozisyonunda olması hasebiyle bilmesi gerektiği, bu anlamda çok sayıda dinleme kararına ilişkin talep yazılarında imzasınında bulunduğu, buna göre atılı suçun işlendiği hususunda somut delillerin bulunduğu, atılı suçun yasada ön görülen cezasının üst sınırı, delillerin tamamının henüz toplanmamış olması, karartılma ihtimalinin bulunduğu da göz önünde tutulduğunda, bu aşamada adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı ve umulan faydayı sağlamayacağı, tutuklamanın kaldırılmasını gerektirir şartların oluşmadığı, yeni herhangi bir delilinde elde edilmediği, bu itibarla İstanbul 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 19/8/2014 tarih ve 2014/41 sorgu sayılı kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından itirazın reddine [karar verildi.]"
15. Başsavcılık; başvurucunun da aralarında olduğu 122 şüpheli hakkında 23/10/2015 tarihli iddianamesi ile devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütünü kurma veya yönetme, suç uydurma, resmî belgede sahtecilik, özel hayatın gizliliğini ihlal etme, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetme, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçlarını işlediklerinden bahisle cezalandırılmaları istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.
16. İddianamede öncelikle Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasından (FETÖ/PDY) ve örgüt liderinin talimatları doğrultusunda Kudüs Ordusu terör örgütü soruşturmasının başlatılması ve yürütülmesi sürecinden, anılan soruşturmanın 17-25 Aralık ve MİT tırları soruşturması ile bağlantısından ayrıntılı şekilde bahsedildikten sonra başvurucu ve diğer şüpheliler hakkında suçlama konusu yapılan olay ve olgulara yer verilmiştir. Bu bağlamda iddianamede özetle;
i. FETÖ/PDY'nin kurucusu ve lideri Fetullah Gülen ile yöneticisi sanık E.U.nun talimatları doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmak ve görevlerini yapmasını engellemek amacıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca Selam Tevhid Kudüs Ordusu adı altında bir örgüt kurgulanarak soruşturma başlatıldığı, soruşturma kapsamında haklarında herhangi bir delil bulunmadığı hâlde veya gerçeğe aykırı şekilde üretilen belgelerle başta Başbakan, Bakanlar, MİT Müsteşarı ve milletvekilleri olmak üzere çok sayıda kişi, kurum, vakıf ve derneğin iletişiminin tespit edilerek kayda alındığı, teknik araçlarla izleme tutanakları düzenlendiği, bu kişilerin terör örgütü üyesi olarak gösterilmeye çalışıldığı, Türkiye Cumhuriyeti devletinin millî güvenliği ya da iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken, üst düzey devlet yetkililerinin yaptıkları görüşmelerin kayıt altına alındığı, bu kapsamda İstanbul ve Bursa Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde çeşitli kademelerde görev yapan FETÖ/PDY üyesi emniyet teşkilatı mensubunun gerçeğe aykırı şekilde tanık beyanları aldığı, haklarında terör örgütü üyeliğine ilişkin hiçbir delil bulunmayan şikâyetçi ve mağdurlarla ilgili iletişimin tespiti ve teknik araçlarla izleme kararı talep edebilmek için gerçeğe aykırı raporlar düzenledikleri, usulsüz dinleme ve izleme yaptıkları, suç unsuru içermeyen görüşmeleri imha etmeleri gerekirken iletişim tespit tutanağı hâline getirip kişilerin terör örgütü ile irtibatları bulunduğu algısını oluşturmaya çalıştıkları, sahte iletişimin tespiti ve fiziki takip tutanakları düzenledikleri, 17 Aralık soruşturmasıyla ilgili olarak İstanbul Emniyet Müdürlüğünde bulunan belgeleri kaçırdıkları ve log kayıtlarını sildikleri, FETÖ/PDY üyesi bir kısım şüphelinin ise MİT'e ait tırların 1/1/2014 tarihinde Kırıkhan, 19/1/2014 tarihinde ise Ceyhan'da durdurulması ve aranması eylemlerinden sorumlu olduğu belirtilmiştir.
ii. Suç tarihlerinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde başkomser olarak görev yapan başvurucu ile aynı dosyada yargılaması devam eden ve çoğu emniyet görevlisi olan şüphelilerin Başbakan da dâhil olmak üzere çok sayıda devlet adamı, siyasetçi, akademisyen, gazeteci, yazar, iş adamı, vakıf, dernek vb. kuruluşların başkan ve görevlilerini -terör örgütleriyle bağlantılı olduklarına dair herhangi bir delil olmamasına rağmen- sahte belge ve gerçeğe aykırı beyanlara göre kurguladıkları Selam Tevhid Kudüs Ordusu kapsamına dâhil ederek hukuka aykırı şekilde yaptıkları dinleme ve takipler sonucunda elde ettikleri gizli bilgileri Türkiye Cumhuriyeti devleti aleyhine kullanarak bir kısım devlet görevlisi ile vakıf ve yöneticilerinin terör örgütleriyle bağlantılı olduğu yönünde algı oluşturmak suretiyle Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini devirmeye çalıştıkları iddia edilmiştir.
17. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) iddianame kabul edilerek E.2015/297 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamış ve 1/2/2016 tarihinde ilk duruşma yapılmıştır.
18. Mahkeme 2/2/2016 tarihinde yaptığı duruşmada başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Tutuklu sanıklar ...yönünden üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, buna göre tutuklu sanıklar yönünden 'iletişim tespit tutanakları, araştırma raporları, müşteki beyanları, fiziki takip tutanakları, tanık ve gizli tanık anlatımları, görev belgeleri, tanık K.Y.nin ifadeleri ve bu tanık tarafından dosyaya sunulan materyaller, MİT, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlıktan gelen yazı cevapları, teftiş raporları, dinlemeye ilişkin ses çözüm tutanakları, diplomatik dokunulmazlığı olan kişilerle ilgili dinleme yapılmış olması, mail adreslerinin takip edilmiş olması' kapsamında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut kanıtlar bulunması, sanıklara atılı bir kısım suçların tutuklama nedenlerinin yasal karine olarak var sayıldığı 5271 sayılı CMK.nun 100/3-a.11 alt bendinde sayılan katalog suçlardan oluşu, sanıklara atılı suçların kanunda öngörülen cezalarının alt ve üst sınırlarının kaçma kuşkusunu somutlaştırması, sanıkların savunmalarının henüz alınmamış oluşu, müştekilerin ve sanıklara atılı eylemlerin sayısal çoğunluğu da dikkate alındığında sanıkların suçunun sübutu halinde yargılama sonucunda verilmesi muhtemel ceza veya güvenlik tedbiri ile tutuklama tedbirinin ölçülü oluşu, tüm bu nedenlerle sanıklar üzerinde adli kontrol hükümleri ile yeterli ve etkili hukuksal denetim sağlanamayacak oluşu hususlarına nazaran adı geçen sanıkların CMK.nın 100 ve devamı maddeleri uyarınca tutukluluk hallerinin ayrı ayrı devamına, adı geçen sanıklarla ilgili tahliye istemlerinin ayrı ayrı reddine... [karar verildi.]"
19. Mahkeme sonraki tarihlerde yaptığı duruşmalarda da benzer gerekçelerle başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
20. Mahkemece 2/9/2016 tarihinde yapılan duruşmada, dosyanın Yargıtay 16. Ceza Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılaması yapılan E.2016/2 sayılı dosya ile birleştirilmesine karar verilmiştir. Anılan dosya hâkimler M.B. ve M.Ö.nün yargılandığı davadır. Bu dava, adı geçen hâkimlerin görev ve yetkileri olmadığı hâlde, dava dosyalarını da incelemeleri söz konusu olmadan başvurucunun da aralarında olduğu çok sayıda şüpheliyi FETÖ/PDY'den aldıkları talimat uyarınca tahliye etmelerine ilişkindir (bu sürece ilişkin ayrıntılar için bkz. Mustafa Başer ve Metin Özçelik, B. No: 2015/7908, 20/1/2016, §§ 149-161). Yargıtay 16. Ceza Dairesinin birleştirmeye muvafakat etmemesi üzerine dosya, birleştirme uyuşmazlığının çözülmesi için Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu ise 22/11/2016 tarihli kararıyla İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin birleştirme kararının kaldırılarak yargılamanın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince yapılmasına karar vermiştir.
21. Anılan karar üzerine yargılamaya İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2017/2 sayılı dosyası üzerinden devam edilmiştir. Mahkeme 9/3/2017 tarihinde yaptığı duruşmada başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Tutuklu sanıklar ... yönünden üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, buna göre tutuklu sanıklar yönünden 'iletişim tespiti tutanakları, araştırma raporları, müşteki beyanları, fiziki takip tutanakları, şahıs tespit tutanakları, tanık ve gizli tanık anlatımları, görev belgeleri, tanık K.Y.nin ifade ve teşhisleri ile bu tanık tarafından dosyaya sunulan materyaller, MİT, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlıktan gelen yazı cevapları, teftiş raporları, dinlemeye ilişkin ses çözüm tutanakları, diplomatik dokunulmazlığı olan kişilerle ilgili dinleme yapılmış ve mail adreslerinin takip edilmiş olması, 2011/762 soruşturma sayılı soruşturmada görev yapan ve sanıkların eylem ve işlemleri ile irtibatlı oldukları iddia edilen hâkim ve savcılarla ilgili yargılamanın devam ediyor olması' kapsamında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut kanıtlar bulunması, sanık ve müşteki sayısı, sanıklara yüklenen eylemlerin yoğunluğu, suçlamaların niteliği ile dosya kapsamının geniş oluşusanıklara atılı bir kısım suçların tutuklama nedenlerinin yasal karine olarak var sayıldığı 5271 sayılı CMK'nın 100/3-a.11 alt bendinde sayılan katalog suçlardan oluşu, sanıklara atılı suçların kanunda öngörülen cezalarının alt ve üst sınırlarının kaçma şüphelerini somutlaştırması, bir kısım sanıkların savunmalarının henüz alınmamış oluşu, tutuklama sebep ve şartlarında sanıklar lehine bu aşamada değişiklik meydana gelmemiş oluşu, müştekilerin ve sanıklara atılı eylemlerin sayısal çoğunluğu da dikkate alındığında sanıkların suçunun sübutu halinde yargılama sonucunda verilmesi muhtemel ceza veya güvenlik tedbiri ile tutuklama tedbirinin ölçülü oluşu, tüm bu nedenlerle sanıklar üzerinde adli kontrol hükümleri ile yeterli ve etkili hukuksal denetim sağlanamayacak oluşu hususlarına nazaran adı geçen sanıkların CMK'nın 100., 102/2-cümle.2 maddeleri uyarınca tutukluluk hallerinin ayrı ayrı devamına... [karar verildi.]"
22. Mahkeme sonraki tarihlerde yaptığı duruşmalarda da benzer gerekçelerle başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
23. Mahkeme 11/10/2019 tarihinde resen yaptığı değerlendirmede başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... tutuklu sanıklardan Erkan Ünal ... adlarına kayıtlı/kullanılan GSM hatlarından Bylock programının kullanılmış olduğuna dair dosyada bulunan tespitler ile tespit ve değerlendirme tutanakları, K.Y.nin 26/2/2014 tarihinde ve 27/2/2014 tarihinde alınan beyanlarında 2011/762 sayılı soruşturmasındaki ifadeleriyle ilgili aleyhe beyanları, gizli tanık Ş.nin 20/8/2014 tarihinde alınan beyanında 2011/762 sayılı soruşturmasındaki ifadesiyle ilgili aleyhe beyanları, 2011/762 sayılı soruşturmanın yürütüldüğü tarihlerde sanıklarla aynı birimde çalışan M.S.nin 11/12/2014 tarihli aleyhe ifadeleri ve aynı yöndeki dilekçesi, sanıkların 2011/762 sayılı soruşturmanın yürütüldüğü süreçte, bulundukları konum ve ifa ettikleri görevleri, 2011/762 sayılı soruşturma kapsamında yapılan iletişimin tespiti/dinleme işlemlerine konu seslerden bazılarının T.C. Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğünün 06/2/2015 tarihli ... yazıları ekinde bulunan Değerlendirme Raporu ve T.C. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinin 26/1/2015 tarihli ... yazıları uyarınca Türk Ceza Kanununun 328 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen 'Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgiler' kapsamında olduğunun bildirilmesi, dosyamıza Cumhuriyet Başsavcılıklarınca gönderilen etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen kişilerin tutuklu sanıklar aleyhine beyan ve teşhislerine ilişkin ifade ve teşhis tutanakları, dosya münderacatında bulunan konuyla ve sanıklarla ilgili tanzim olunan diğer tüm tutanak, kayıt ve belgeler, müşteki beyanları, tanık anlatımları, raporlar, görev belgeleri, 2011/762 sayılı soruşturma dosyası evrakları, iletişim tespit tutanakları, teşhis, tespit ve takip tutanakları, tape kayıtları, dijital materyaller ve inceleme raporları, cevabi yazı içerikleri, hts kayıtları gibi tüm kayıt, bilgi ve belgeler hep birlikte değerlendirildiğinde sanıkların üzerlerine atılı suçu/suçları işledikleri yönünde kuvvetli suç şüphesinin devam ettiği, tutukluluğa konu suçların yasada belirlenen cezalarının ağırlığı ve bu suçlardan bir kısmının (TCK Md. 312 ve 314) kanunen bir tutuklama nedeni yasal karine olarak var sayılan 5271 sayılı CMK'nın 100/3-a.11 alt bendinde sayılan suçlardan olduğu, sanıklar aleyhine tutuklama tedbirinin devamına yeter derecede kuvvetli suç şüphesini ortaya koyan somut olguların halen varlığını sürdürmesi ve maddi gerçeğin tam olarak ortaya çıkartılmasının sağlanması amacıyla tutukluluk halinin devamına karar verilmesinin gerekliliği ve adli kontrol tedbirlerinin yeterli olmayacağı değerlendirilerek tutuklama tedbirinin devamının işlendiği iddia olunan suçlara ve dosyadaki aleyhe mevcut delil durumuna göre ölçülü ve zorunlu olduğu kanaatine varıldığından, sanıkların 5271 sayılı CMK'nın 100, 101, 102 maddeleri uyarınca tutukluluk hallerinin devamına ... [karar verildi.]"
24. Başvurucunun anılan karara yaptığı itiraz, İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesince 28/11/2019 tarihinde reddedilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Sanıkların üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, yargılama dosyası kapsamındaki tutanak içerikleri, aşamalardaki ifade içerikleri, itiraz dilekçesinde ileri sürülen sebepler, tutuklama nedenlerinde bir değişiklik bulunmaması, sanıkların kaçma şüphesinin bulunması, tutukluluğun devamı kararında atılı suçu işlediğine ilişkin somut kuvvetli suç şüphesinin varlığına ilişkin mahkemenin gösterdiği gerekçe ve değerlendirmenin usul ve yasaya uygun olduğu, tüm dosya kapsamı dikkate alınarak itiraza konu kararın usul ve yasaya uygun bulunduğu görülmekle yerinde olmayan itirazın ayrı ayrı reddine ... [karar verildi.]"
25. Anılan karar başvurucuya 2/12/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.
26. Başvurucu 6/12/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
27. Mahkeme 28/2/2020 tarihli duruşmada yaptığı değerlendirmede başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"...
Tutuklu sanıklar Erkan Ünal ... tahliye talepleri ve tutukluluk durumlarının devam edip etmeyeceği yönünden yapılan incelemede:
Tutuklu sanıklardan ... Erkan Ünal ... adlarına kayıtlı/kullanılan GSM hatlarından Bylock programının kullanılmış olduğuna dair dosyada bulunan tespitler ile tespit ve değerlendirme tutanakları, K.Y.nin 26/2/2014 tarihinde ve 27/2/2014 tarihinde alınan beyanlarında 2011/762 sayılı soruşturmadaki ifadeleriyle ilgili aleyhe beyanları, gizli tanık Ş.nin 20/8/2014 tarihinde alınan beyanında 2011/762 sayılı soruşturma ifadesiyle ilgili aleyhe beyanları, 2011/762 sayılı soruşturmanın yürütüldüğü tarihlerde sanıklarla aynı birimde çalışan M.S.nin 11/12/2014 tarihli aleyhe ifadeleri ve dilekçesi, sanıkların 2011/762 sayılı soruşturmanın yürütüldüğü süreçte bulundukları konum ve ifa ettikleri görevleri, 2011/762 sayılı soruşturma kapsamında yapılan iletişimin tespiti/dinleme işlemlerine konu seslerden bazılarının T.C. Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğünün 06/2/2015 tarihli 41654118/663-07/00211 sayılı yazıları ekinde bulunan Değerlendirme Raporu ve T.C. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinin 26/1/2015 tarihli 80971375-663.07-125 sayılı yazıları uyarınca Türk Ceza Kanununun 328 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen 'Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgiler' kapsamında olduğunun bildirilmesi, dosyamıza Cumhuriyet Başsavcılıklarınca gönderilen etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen kişilerin tutuklu sanıklar aleyhine beyan ve teşhislerine ilişkin ifade ve teşhis tutanakları, dosya münderacatında bulunan konuyla ve sanıklarla ilgili tanzim olunan diğer tüm tutanak, kayıt ve belgeler, müşteki beyanları, tanık anlatımları, raporlar, görev belgeleri, 2011/762 sayılı soruşturma dosyası evrakları, iletişim tespit tutanakları, teşhis, tespit ve takip tutanakları, tape kayıtları, dijital materyaller ve inceleme raporları, cevabi yazı içerikleri, hts kayıtları gibi tüm kayıt, bilgi ve belgeler hep birlikte değerlendirildiğinde sanıkların üzerlerine atılı suçu/suçları işledikleri yönünde kuvvetli suç şüphesinin devam ettiği, tutukluluğa konu suçların yasada belirlenen cezalarının ağırlığı ve bu suçlardan bir kısmının (TCK md. 312 ve 314) kanunen bir tutuklama nedeni yasal karine olarak var sayılan 5271 sayılı CMK'nın 100/3-a.11 alt bendinde sayılan suçlardan olduğu, sanıklar aleyhine tutuklama tedbirinin devamına yeter derecede kuvvetli suç şüphesini ortaya koyan somut olguların halen varlığını sürdürmesi ve maddi gerçeğin tam olarak ortaya çıkartılmasının sağlanması amacıyla tutukluluk halinin devamına karar verilmesinin gerekliliği ve adli kontrol tedbirlerinin yeterli olmayacağı değerlendirilerek tutuklama tedbirinin devamının işlendiği iddia olunan suçlara ve dosyadaki aleyhe mevcut delil durumuna göre ölçülü ve zorunlu olduğu kanaatine varıldığından, sanıkların 5271 sayılı CMK'nın 100, 101, 102 maddeleri uyarınca tutukluluk hallerinin devamına... [karar verildi.]"
28. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir. Başvurucunun tutukluluk durumu devam etmektedir.
B. İlgili Süreç
29. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda FETÖ ve/veya PDY olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
30. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında darbe girişimiyle bağlantılı ya da darbe girişimiyle doğrudan bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak ülke genelinde Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51, Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
IV. İLGİLİ HUKUK
31. İlgili hukuk için bkz. Yurt Atayün. B. No: 2017/34216, 29/5/2019, §§ 36-44.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 8/7/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
33. Başvurucu; uzun süredir tutuklu olduğunu, tahliye taleplerinin ve itirazlarının -tutukluluğun devamını meşru kılacak- ilgili ve yeterli gerekçe olmadan, şahsını ilgilendirmeyen ve kişiselleştirilmemiş gerekçelerle reddedildiğini, tutukluluğun devamına karar veren Mahkemenin her seferinde genel, soyut ve aynı matbu gerekçelerle tahliye taleplerini reddettiğini, somut gerekçeleri gösterilmeden beş yıllı aşkın süreyle devam eden tutukluluğunun makul süreyi aştığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. Bakanlık görüşünde, başvurucuya isnat edilen suçlamanın niteliği, başvurucunun bağlantılı olduğu iddia edilen terör örgütünün (FETÖ/PDY) örgütlenme biçimi ve işleyişi, soruşturma/kovuşturma konusu edilen olayların özellikleri birlikte dikkate alındığında tutukluluğun devamı kararlarındaki gerekçelerin tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içerikte olduğu, dolayısıyla tutukluluk hâlinin devamına ilişkin bu gerekçelerin tutukluluk süresi itibarıyla ilgili ve yeterli olduğu değerlendirilmektedir. Bakanlık, başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığı şikâyetinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi içtihatları ile somut olayın kendine özgü koşulları bağlamında açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunmasına karar verilmesi gerektiği kanaatindedir.
35. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru formundakilere benzer beyanlarda bulunarak Bakanlık görüşünü kabul etmediğini ifade etmiştir.
B. Değerlendirme
36. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
"Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir."
37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla somut olayda başvurucunun iddialarının özünün tutukluluk süresinin makul süreyi aştığına yönelik olduğu anlaşıldığından şikâyetlerinin Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
39. Genel ilkeler için bkz. Erdal Tercan [GK], 2016/15637, 12/4/2018, §§ 190-200.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
40. Başvurucu 17/25 Aralık operasyonlarından sonraki süreçte, Selam-Tevhid Kudüs Ordusu soruşturmasındaki usulsüzlük iddialarına ilişkin olarak başlatılan soruşturma kapsamında İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 19/8/2014 tarihli kararıyla devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme suçundan tutuklanmıştır. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucunun tutukluluk hâli devam etmektedir. Buna göre başvurucunun tutukluluk süresi 5 yıl 10 ay 19 gündür.
41. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 102. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde tutukluluk süresinin en çok iki yıl olduğu belirlendikten sonra zorunlu hâllerde gerekçesi gösterilerek bu sürenin uzatılabileceği belirtilmiştir. Kanun'da bu uzatma süresinin toplam üç yılı geçemeyeceği ifade edilmiştir. Böylelikle uzatma süreleri dâhil toplam tutukluluk süresi azami beş yıl olabilecektir (Hamit Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 40). Bununla birlikte 15/8/2017 tarihli ve 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 141. maddesiyle -1/2/2018 tarihli ve 7078 sayılı Kanun'un 136. maddesiyle de aynen kabul edilerek yasalaşmıştır- anılan fıkraya eklenen son cümle ile 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun İkinci Kitap, Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölüm'ünde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda uzatma süresinin beş yılı geçemeyeceği düzenlenmiştir. Dolayısıyla anılan suçlara ilişkin olarak kanun koyucu azami tutukluluk süresini 7 yıla çıkarmıştır. Başvurucuya yöneltilen suçlamanın da bu kapsamda olduğu görülmektedir. Bu kanun değişikliğinin başvurucunun tutukluluk süresinin beş yılı bulmasından önce gerçekleşmesi dolayısıyla bu tutukluluk bakımından Kanun'da öngörülen azami tutukluluk süresinin aşıldığının kabulü mümkün değildir (Metin Güneş (2), B. No: 2018/17593, 10/3/2020, § 34).
42. Başvurucu, kamu makamlarınca ve yargı organlarınca 17/25 Aralık operasyonlarının ve 15 Temmuz darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu değerlendirilen FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu belirtilen emniyet mensuplarına yönelik olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma kapsamında tutuklanmıştır. Başvurucunun isnat edilen suç yönünden kuvvetli suç şüphesi altında olduğu sulh ceza hâkimlikleri ve yargılamayı yapan ağır ceza mahkemesi tarafından verilen tutukluluğa ilişkin kararlarda açıkça belirtilmiştir. Bu bağlamda soruşturma makamlarınca 17/25 Aralık operasyonları öncesinde, suç tarihlerinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde görev yapan başvurucu ile aynı dosyada yargılaması devam eden çoğu emniyet görevlisi şüphelinin çok sayıda siyasetçi, akademisyen, gazeteci, yazar, iş adamı, devlet kurumlarında görevli, vakıf, dernek vb. kuruluşların başkan ve görevlilerini -terör örgütleriyle bağlantılı olduğuna dair herhangi bir delil olmamasına rağmen- sahte belge ve gerçeğe aykırı beyanlara göre kurguladıkları Selam Tevhid Kudüs Ordusu soruşturması kapsamına dâhil ederek haklarında iletişimin tespiti ve kayda alınması kararı verilen kişiler üzerinden bu kişilerin görüşme gerçekleştirdiği Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı, Bakan, MİT müsteşarı ve önemli görevlerde bulunan bürokratlar da dâhil olmak üzere birçok devlet görevlisini dinlediği ve konuşmaları kayda alarak yazılı metin hâline getirdiği, başvurucunun da bu süreçte resmî belgede sahtecilik yapmak suretiyle anılan dinlemelerin -hukuka aykırı şekilde- gerçekleştirilmesini sağladığı belirtilmiştir. Buna göre başvurucu hakkındaki tutuklama ve tutukluluğun devamı kararlarında atıf yapılan ve/veya soruşturma dosyasında bulunduğu ifade edilen delillerin içeriği dikkate alındığında tutukluluğun ön şartı olan suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunduğuna ilişkin olarak anılan kararların ilgili ve yeterli olduğu değerlendirilmiştir.
43. Öte yandan sulh ceza hâkimliklerinin ve ağır ceza mahkemelerinin tutukluluğun devamı kararlarının gerekçelerinde yer alan tutuklama nedenlerine ve ölçülülüğe ilişkin açıklamalar incelendiğinde kaçma şüphesine, delillerin karartılması ihtimalinin bulunmasına, isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve Kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasında olmasına, suça göre tutuklama tedbirinin ölçülü/orantılı olmasına, adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağına dayandığı görülmektedir (bkz. §§ 13, 14, 18, 21-24, 27).
44. Başvurucunun tutuklanmasından yaklaşık iki yıl sonra Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmıştır. Bu durumda başvurucu yönünden tutuklama nedenlerinin devam edip etmediğinin değerlendirilmesinde FETÖ/PDY'nin özelliklerinden kaynaklanan etkenlerin yanı sıra 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında ortaya çıkan koşulların da göz ardı edilmemesi gerekir.
45. FETÖ/PDY'nin devletin anayasal kurumlarını ele geçirmeyi, sonrasında devleti, toplumu ve fertleri kendi ideolojisi doğrultusunda yeniden şekillendirmeyi ve oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomiyi, toplumsal ve siyasal gücü yönetmeyi amaçlayan, bu doğrultuda mevcut idari sisteme paralel şekilde örgütlenen bir terör örgütü olduğu Türk yargı organlarınca kabul edilmektedir (ilgili kararların bir kısmı için bkz. Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, §§ 20, 21; Alparslan Altan, § 10).
46. FETÖ/PDY; bir taraftan başta eğitim ve din olmak üzere farklı sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda yasal faaliyetlerde bulunurken diğer taraftan bazen bu yasal kuruluşların içinde gizlenmiş olan bazen de yasal yapıdan tamamen farklı şekilde konumlanan ve hareket eden, özellikle de kamusal alana yönelik faaliyetlerde bulunan illegal bir yapılanma niteliğindedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 26).
47. Türk yargı organları yakın dönemde verdikleri birçok kararda FETÖ/PDY'nin devletin anayasal kurumlarını ele geçirmeyi, sonrasında devleti, toplumu ve fertleri kendi ideolojisi doğrultusunda yeniden şekillendirmeyi ve oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomiyi, toplumsal ve siyasal gücü yönetmeyi amaçlayan, bu doğrultuda mevcut idari sisteme paralel şekilde örgütlenen bir terör örgütü olduğunu ve bu örgütün 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğunu kabul etmişlerdir (Mustafa Baldır, B. No: 2016/29354, 4/4/2018, § 74).
48. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme ve resmî belgede sahtecilik suçları, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırım öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasında sayılmıştır (Hüseyin Korkmaz, B. No: 2014/16835, 18/7/2018, § 46).
49. Başvurucuya isnat edilen suçlamanın niteliği, başvurucunun bağlantılı olduğu iddia edilen terör örgütünün (FETÖ/PDY) yukarıda ifade edilen örgütlenme biçimi ve işleyişi, soruşturma/kovuşturma konusu edilen olayların özellikleri birlikte dikkate alındığında tutukluluğun devamı kararlarındaki gerekçelerin tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içerikte olduğu, dolayısıyla tutukluluk hâlinin devamına ilişkin bu gerekçelerin tutukluluk süresi itibarıyla ilgili ve yeterli olduğu sonucuna varılmıştır.
50. Diğer taraftan soruşturma mercilerince, darbe teşebbüsünün başlamasıyla birlikte doğrudan darbe teşebbüsüyle bağlantılı eylemlere veya FETÖ/PDY'nin -yargı organları da dâhil olmak üzere- kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına ve faaliyetlerine yönelik olarak da soruşturmalar yapılmış ve bu soruşturmalar çerçevesinde çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır. Anılan türdeki soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre daha zor ve karmaşık olduğu konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 52).
51. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma sonunda başvurucu hakkında devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütünü kurma veya yönetme, suç uydurma, resmî belgede sahtecilik, özel hayatın gizliliğini ihlal etme, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetme, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçlarından düzenlenen iddianame İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmiş ve kovuşturma aşaması başlamıştır.
52. Başvurucunun bağlantılı olduğu iddia edilen örgütün özellikleri, bu örgütün yapılanmasının boyutu ve faaliyetlerinin niteliği, bu türdeki soruşturmaların yürütülmesinin diğer soruşturmalara göre zorluğu da dikkate alındığında Savcılık tarafından 979 mağdurun ve aralarında başvurucunun da olduğu 122 şüphelinin bulunduğu soruşturma yaklaşık bir buçuk yılda tamamlanarak kamu davası açılmıştır. Yargılamayı yapan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince en geç otuz günde bir başvurucunun tutukluluk durumunun değerlendirildiği, düzenli aralıklarla ve en geç üç ay arayla toplam 194 duruşma yapıldığı, bu duruşmalarda sanıkların, katılanların ve tanıkların dinlendiği ve sair delillerin toplandığı görülmektedir. Bu itibarla genel olarak soruşturmanın ve davanın yürütülmesinde Savcılık ve derece mahkemelerince hareketsiz kalınan bir dönem olmadığı gibi yargılamada özensizlik gösterildiği de tespit edilmemiştir.
53. Bu bağlamda başvurucu hakkındaki tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin hürriyetten yoksun bırakılmanın meşru nedenlerinin belirtilmesi bakımından ilgili ve yeterli olması, soruşturma/kovuşturma sürecinin zor ve karmaşık olması ve soruşturma/kovuşturma sürecinin yürütülmesinde bir özensizliğin tespit edilmemiş olması dikkate alındığında yaklaşık 5 yıl 11 aylık tutukluluk süresinin makul olduğu sonucuna varılmıştır.
54. Nitekim Anayasa Mahkemesi benzer nitelikteki başvurulardan Ömer Köse (B. No: 2017/34237, 23/10/2019, § 76) başvurusunda 5 yıl 2 ay 3 günlük tutukluluk süresinin, Metin Güneş (B. No: 2018/17593, 10/3/2020, § 46) başvurusunda ise 4 yıl 11 aylık tutukluluk süresinin makul olduğu sonucuna varmıştır.
55. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle,
A. Tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.