logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Emre Bayram [1.B.], B. No: 2019/40656, 22/2/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

EMRE BAYRAM BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/40656)

 

Karar Tarihi: 22/2/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Hasan SARAÇ

Başvurucu

:

Emre BAYRAM

Vekili

:

Av. Kadir GÜNDOĞAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, vazife malullüğü aylığının yükseltilmesi talebine ilişkin davanın hakkaniyete aykırı şekilde reddedilmesi nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 13/12/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, Bitlis Polis Meslek Yüksekokulunda (Yüksekokul) öğrenci iken 21/9/2011 tarihinde bölücü terör örgütü mensupları tarafından yapılan saldırıda -daha sonra alınan raporlara göre- %84 oranında engelli olacak nitelikte yaralanmıştır.

9. Başvurucuya 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ve ilgili diğer mevzuat uyarınca vazife malullüğü aylığı bağlanmıştır.

10. Başvurucu, iç güvenlik ve asayişin korunması görevi sırasında yaralandığını, bu nedenle 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 21. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca, kendisine emsallerine göre ödenmesi gereken aylığın ödenip ödenmediğini, ödenmiyorsa bu farkın hesaplanarak anılan hüküm uyarınca faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından (SGK) talep etmiş ve talebi zımnen reddedilmiştir.

11. Başvurucu anılan zımni ret kararının iptali ve tazminata karar verilmesi için SGK aleyhine Ankara 11. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açmıştır. Başvurucu, dava dilekçesinde SGK'ya başvuru aşamasında ileri sürdüğü hususları tekrarlamıştır. Başvurucu; dava dilekçesinde özetle 3713 sayılı Kanun’un 21. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca verilecek vazife malullüğü aylığının daha yüksek tutarda olduğunu, kendisinin de bu madde kapsamında olduğunu, buna rağmen talebinin kabul edilmediğini iddia etmiştir.

12. İdare Mahkemesi 22/1/2018 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. İdare Mahkemesi kararının ilgili kısmı şöyledir:

''... [D]osyanın incelenmesinden; Bitlis Polis Meslek Yüksekokulunda öğrenci adayı olan davacının 21.09.2011 tarihinde terör örgütü üyeleri tarafından yapılan saldırıda yaralandığı, bu olay neticesinde malul olan davacıya 3713 sayılı Kanun'un yukarıda aktarılan 21. maddesinin 1. fıkrasının (i) bendi kapsamında vazife malulü aylığı bağlandığı ve bu aylığına 5434 sayılı Kanun'un ek 77. maddesi uyarınca asgari ücretin net tutarının iki katı oranında ek ödeme eklendiği, davacının bu defa vazife malullüğü aylığının emsal görev aylığından az olmayacak şekilde düzeltilmesi talebiyle davalı idareye başvuruda bulunduğu ve bu başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ile bu işlem nedeniyle yoksun kalındığı iddia olunan parasal hakların yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi talebiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda aktarılan mevzuatta, terörle mücadeleden kaynaklanan olaylar nedeniyle yaralanan polis meslek yüksekokulu öğrencilerine 2330 sayılı Kanun kapsamında vazife malulü aylığı bağlanacağının düzenlendiği görülmektedir.

Bakılmakta olan davada da davacının yukarıda aktarılan mevzuat kapsamında vazife malulü aylığından yararlandığı ve fakat bu aylığın emsal görev aylığından az olmayacak şekilde düzeltilmesini talep ettiği anlaşılmaktadır. Ancak 3713 sayılı Kanun'un yukarıda aktarılan hükümleri uyarınca bağlanan vazife malulü aylığının, emsal görev aylığından az olamayacağına ilişkin olan kural, aylık bağlanması gerektiren olay tarihinde görevde bulunan veya emekli olan emniyet hizmetleri sınıfına dahil olanlara ilişkindir. Davacı ise aylık bağlanması gerektiren olayın gerçekleştiği tarihte polis meslek yüksekokulu öğrencisidir ve bu haliyle davacının emsali görev yapan olmadığından, emsal görev aylığı da bulunamamaktadır. Keza polis meslek yüksekokulu öğrencilerinin aylık alma usulü 3713 sayılı Kanun'un yukarıda aktarılan 21. maddesinin 1. fıkrasının (i) bendinde ayrıksı olarak belirlenmiş ve davacı bu hüküm kapsamında aylıktan yararlanmıştır.

Bu durumda; vazife malulü aylığı bağlanmasını gerektiren olayın gerçekleştiği tarihte polis meslek yüksekokulu öğrencisi olan davacının görev yapan emsali olmadığından, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında bağlanan vazife malullüğü aylığının, emsal görev aylığından az olmayacak şekilde düzeltilmesi talebiyle yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ve bu işlem nedeniyle davacının yoksun kaldığı herhangi bir parasal hakkı olmadığı anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davanın reddine... [karar verilmiştir.]''

13. Anılan karar aleyhine yapılan istinaf başvurusu da Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesinin (Bölge İdare Mahkemesi) 31/10/2019 tarihli kararı ile reddedilmiştir.

14. İstinaf başvurusunun reddine dair kararın 20/11/2019 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine başvurucu 13/12/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

15. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 16. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

''1. Dava dilekçelerinin ve eklerinin birer örneği davalıya, davalının vereceği savunma davacıya tebliğ olunur.

2. Davacının ikinci dilekçesi davalıya, davalının vereceği ikinci savunma da davacıya tebliğ edilir. Buna karşı davacı cevap veremez. Ancak, davalının ikinci savunmasında, davacının cevaplandırmasını gerektiren hususlar bulunduğu, davanın görülmesi sırasında anlaşılırsa, davacıya cevap vermesi için bir süre verilir…''

16. 3713 sayılı Kanun’un ''Yardım'' kenar başlıklı 21. maddesinin birinci fıkrasınınilgili kısmı şöyledir:

"Kamu görevlilerinden yurtiçinde ve yurtdışında görevlerini ifa ederlerken veya sıfatları kalkmış olsa bile bu görevlerini yapmalarından dolayı terör eylemlerine muhatap olarak yaralanan, engelli hâle gelen, ölen veya öldürülenler hakkında 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanır. Ayrıca;

a) Malul olanlarla, ölenlerin aylığa müstehak dul ve yetimlerine bağlanacak aylığın toplam tutarı, bunların görevde olan emsallerinin almakta oldukları aylıklardan; emekli olanların öldürülmeleri halinde ise, dul ve yetimlerine bağlanacak aylığın toplam tutarı ve Kanuna göre kendisine bağlanabilecek emekli aylığından az olamaz.

..

i)Polis Akademisi ile Polis Meslek Eğitim Merkezlerinde veya üniversitelerin fakülte ve yüksekokullarında Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına öğrenim görenler veya kendi hesabına öğrenim görmekte iken Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına öğrenim görmeye devam edenler, Emniyet Genel Müdürlüğü veya Millî İstihbarat Teşkilatı hesabına açılan okullarda öğrenim görenler ile Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı veya Emniyet Genel Müdürlüğü adına öğrenim görmek üzere temel ve intibak eğitimine tabi tutulanlardan; 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı sayılmamış olup bu öğrenimleri veya eğitimleri nedeniyle bu Kanun kapsamındaki terör eylemlerinde hedef alınarak hayatını kaybedenler ile yaralanan veya engelli hâle gelenlerden ilgili mevzuatına göre malullük aylığı bağlanması koşullarının oluştuğu tespit olunanların kendileri, 2330 sayılı Kanuna göre aylık bağlanması hakkından ve bu fıkranın (c), (d) ve (g) bentlerindeki haklardan, bunların eş, ana ve babaları ile bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamına giren çocukları da bu fıkranın (d) bendinde düzenlenen haklardan yararlandırılır.''

17. 2330 sayılı Kanun’un "Amaç" kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:

"Bu kanunun amacı; barışta güven ve asayişi korumak, kaçakçılığı men, takip ve tahkikle, trafik ve yol güvenliğini veya tutuklu ve hükümlülerin sevk ve nakillerini sağlamakla görevli olanların; Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Teşkilatında bulunan patlayıcı maddelerin incelenmesi, muhafazası, nakli, imha edilmesi ve zararsız hâle getirilmesi işlemlerinde görevlendirilenlerin bu görevlerinden dolayı ya da görevleri sona ermiş olsa bile yaptıkları hizmet nedeniyle derhal veya bu yüzden maruz kaldıkları yaralanma veya hastalık sonucu ölmeleri veya engelli hâle gelmeleri halinde ödenecek nakdi tazminat ile birlikte bağlanacak aylığın ve bu yüzden yaralanmaları halinde ödenecek nakdi tazminatın esas ve yöntemlerinin düzenlenmesidir.’’

18. 2330 sayılı Kanun’un ''Yönetmelik'' kenar başlıklı 10. maddesi şöyledir:

''Bu kanuna göre verilecek nakdi tazminatların ödenme şekli ile 3 ncü maddenin (b) bendi uyarınca ödenecek tazminatların tutarları ve bu kanunla ilgili diğer hususlar bir yönetmelikle düzenlenir.’'

19. 25/11/1992 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Yönetmelik’in 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

''a) İç güvenlik ve asayişin korunmasında, kaçakçılığın men, takip ve tahkikinde, trafik ve yol güvenliğini veya tutuklu ve hükümlülerin sevk ve nakillerini sağlamada, güven ve asayişi ihlal eden eylemler nedeniyle yakalanan, gözaltına alınan, tutuklanan veya hükümlü bulunanların muayene ve tedavilerinde, kaçakçılığın men, takip ve tahkiki maksadıyla mayınlanmış sahaların temizlenmesinde, 2935 sayılı Kanunun 28 inci maddesinde belirtilen görev ve işlerin yerine getirilmesinde, Devlet istihbarat faaliyetlerinde, Devletin kara sınırlarının korunması ve güvenliğinin sağlanmasında ve terörle mücadele faaliyetlerinde ve patlayıcı madde ve şüpheli cisimlerin tespiti, incelenmesi, muhafazası, nakli, imhası ve zararsız hale getirilmesinde görevlendirilen;

 (1) ... Emniyet Genel Müdürlüğü ..... personelinin,

bu görev ve yardımlarından dolayı veya görev ve yardımları sona ermiş olsa bile yaptıkları bu görev ve yardımları nedeniyle ya da Devlet güçlerini sindirme amacına yönelik saldırı sonucu, derhal veya bu yüzden maruz kaldıkları yaralanma ve hastalık sonucu ölmeleri halinde, 2330 sayılı Kanunda belirtilen hak sahiplerine verilecek nakdi tazminat ile dul ve yetimlerine bağlanacak aylıkların, engelli hale gelmeleri halinde kendilerine verilecek nakdi tazminat ile bağlanacak aylığın, yaralanmaları halinde ise kendilerine verilecek nakdi tazminatın ve yapılacak öğrenim ve sağlık yardımının esaslarını kapsar.’’

V. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Anayasa Mahkemesinin 22/2/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Maddi ve Manevi Varlığın Korunması Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

21. Başvurucu, açmış olduğu davanın reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

22. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu kapsamda karmaşık veya zorlama şikâyetler, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki şikâyetler, başvurucunun ihlal iddialarını temellendiremediği şikâyetler ile temel haklara yönelik bir ihlalin olmadığı açık olan şikâyetler açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Cemal Günsel [GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021, § 21).

23. Anayasa Mahkemesi ancak temellendirilebilmiş bir bireysel başvuruyu inceler. Başvurucunun şikâyetlerini hem maddi hem hukuki olarak temellendirme zorunluluğu bulunmaktadır. Maddi dayanaklar yönünden başvurucunun yükümlülüğü şikâyetlerine konu temel olay ve olguları açıklamak ve bunlara ilişkin delilleri Anayasa Mahkemesine sunmak, hukuki dayanak yönünden yükümlülüğü ise bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini özü itibarıyla açıklamaktır (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19).

24. Nitekim 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına ilave olarak Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 59. maddesinde de başvurucuların yükümlülükleri kapsamında şikâyetin maddi ve hukuki temellerine başvuru formu ve eklerinde yer verilmesi gerektiği açıkça belirtilmiş, böylece başvuru koşullarının öngörülebilirliği kuvvetlendirilmiştir (Cemal Günsel, § 23).

25. Bireysel başvuru incelemesinde Anayasa Mahkemesi kamu gücü eylem ve işlemleri ile mahkeme kararlarının Anayasa'ya uygunluğunun ve müdahale gerekçelerinin denetimini kendiliğinden yapmaz. Anayasa Mahkemesinin başvurucunun yerine geçerek ihlal iddialarını gerekçelendirme, olay ve olguları ortaya koyma ve delil toplama görev ve yükümlülüğü bulunmamaktadır. Söz konusu yükümlülükler başvurucuya aittir (Cemal Günsel, § 25).

26. Başvurucunun anılan yükümlülüklere uymaması hâlinde şikâyetlerini temellendiremediği için başvurusu açıkça dayanaktan yoksun bulunabilir. Anayasa Mahkemesi temellendirmeye ilişkin incelemesini her başvurunun somut koşullarında yapar. Kuşkusuz başvurunun bu yükümlülüklere elinde olmayan nedenlerle uymamasının ikna edici gerekçelerini Anayasa Mahkemesine sunması ya da Anayasa Mahkemesinin bu durumu işin niteliğinden anlaması hâli müstesnadır (Cemal Günsel, § 26).

27. Somut olayda başvurucu, söz konusu iddiaları soyut bir şekilde ileri sürmüş; bireysel başvuru formunda aylığının yükseltilmesi talebinin reddedilmesi nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının nasıl ihlal edildiği iddialarıyla ilgili başka bir açıklamaya yer vermemiştir. Bu nedenle söz konusu iddiaların temellendirilmemiş şikâyet kapsamında kabul edilmesi gerekmektedir.

28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

29. Başvurucu, SGK'ya (bkz. § 10) ve İdare Mahkemesine (bkz. § 11) verdiği dilekçelerinde bazı hususları yinelemiştir. Başvurucu, ilk olarak davalı idarenin ikinci dilekçesinin kendisine tebliğ edilmeksizin karar verilmesi nedeniyle savunma hakkının kısıtlandığını öne sürmektedir.

30. Başvurucu, bunun yanında kendisine bağlanan maaşın 2330 sayılı Kanun yerine 3713 sayılı Kanun kapsamında verilmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Başvurucu, olay tarihinde polis adayı öğrencisi olduğunu, anılan engellilik hâlinin bu görevden kaynaklandığını, 3713 sayılı Kanun’a göre malul sayılması hâlinde emsallerine göre almakta olduğu maaştan daha az maaş alamayacağını, İdare Mahkemesinin ise 3713 sayılı Kanun’da yer aldığı şekliyle bir emsalinin bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddettiğini, bu yorum ve kabulün hukuka aykırı olduğunu iddia ederek Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden şikâyet etmektedir. Başvurucu; bu doğrultuda olmak üzere kendi emsalinin bulunup bulunmadığını İdare Mahkemesinin araştırması gerektiğini, bunun ise yapılmadığını beyan ederek davanın hakkaniyete uygun şekilde aydınlatılmadığını iddia etmiştir.

31. Bakanlık görüşünde 2330 sayılı Kanun'un 21. maddesinin (a) ve (i) bentlerine yer verildikten sonra 4/7/2012 tarihli ve 6353 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un yürürlük tarihi olan 12/7/2012 tarihinden itibaren, polis meslek eğitim merkezlerinde öğrenim görmeye devam eden ve söz konusu öğrenim sürecinde 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 4. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında sigortalı sayılmayan ancak bu öğrenimlerinden dolayı 3713 sayılı Kanun kapsamındaki terör eylemlerinde hedef alınarak hayatını kaybedenler ile yaralanan veya engelli hâle gelenlerden ilgili mevzuata göre malullük aylığı bağlanması koşullarının oluştuğu tespit olunanların 2330 sayılı Kanun'a göre aylık bağlanması hakkından ve anılan 21. maddenin birinci fıkrasının (e), (d) ve (g) bentlerindeki haklardan yararlandırılacaklarının açıkça hüküm altına alındığını, anılan maddenin (a) bendinde ise kamu görevinin fiilen yürütülmesi sırasında terör eylemlerine maruz kalanlara ilişkin ayrı bir düzenleme yapıldığı belirtilmiştir.

32. Bakanlık, bunun yanında benzer mahiyetteki bazı uyuşmazlıklar nedeniyle verilen Ankara 10. İdare Mahkemesi ile Danıştay Onuncu ve Onbirinci Dairesinin bazı kararlarını örnek göstererek 3713 sayılı Kanun'un 21. maddesinde ayrı ayrı düzenlemeler yapılması nedeniyle şartları ve statüleri farklılaşan kişilerin aynı Kanun'un 21. maddesinde tanınan tüm haklardan otomatik olarak yararlanamayacağını ifade etmiştir. Bakanlık, anılan hükümlerin ve dosyadaki tüm bilgi ve belgelerin Bölge İdare Mahkemesi tarafından incelendiğini, terör eylemi sırasında polis okulu öğrencisi olan başvurucunun 3713 sayılı Kanun'un 21. maddesinin (a) bendinde sayılan haklardan faydalanması için emsalinin bulunmadığını değerlendirerek davayı reddettiğini belirterek bu hususların adil yargılanma hakkı kapsamında yapılacak incelemede gözönünde bulundurulması gerektiğini açıklamıştır.

33. Bakanlık görüşüne karşı başvurucu, uyuşmazlıkta temel sorununun emsalinin bulunup bulunmadığının tespit edilmesi olduğunu, 5510 sayılı Kanun'un 4. maddesi kapsamında emsalinin polis meslek yüksekokullarında okuyan ve normal koşullarda mezun olan polisler olduğunu, yaralanmayıp mezun olsaydı devre arkadaşları ile aynı mali haklara sahip olacağını, emsalleri olmasına rağmen İdare Mahkemesinin hakkaniyete uygun olmayan değerlendirmelerde bulunduğunu ifade etmiş; bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü iddia ve talepleri tekrar etmiştir.

2. Değerlendirme

34. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun şikâyetlerinin özünün İdare Mahkemesinde açılan davanın hakkaniyete uygun şekilde incelenmeyerek reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

36. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı maddi adaleti değil şeklî adaleti temin etmeye yönelik güvenceler içermektedir. Bu bakımdan adil yargılanma hakkı davanın taraflardan biri lehine sonuçlanmasını garanti etmemektedir. Adil yargılanma hakkı temel olarak yargılama sürecinin ve usulünün hakkaniyete uygun olarak yürütülmesini teminat altına almaktadır (M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 80).

37. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).

38. Ancak temel hak ve özgürlüklere müdahalenin söz konusu olduğu durumlarda derece mahkemelerinin takdir ve değerlendirmelerinin Anayasa'daki güvencelere etkisini nihai olarak değerlendirecek merci Anayasa Mahkemesidir. Bu itibarla Anayasa'da öngörülen güvenceler dikkate alınarak bireysel başvuru kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir inceleme kanun yolunda gözetilmesi gereken hususun incelenmesi olarak nitelendirilemez (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, § 53).

39. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi çok istisnai durumlarda temel hak ve özgürlüklerden biri ile doğrudan ilgili olmayan bir şikâyeti kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin yasak kapsamına girmeden inceleyebilir. Açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsıldığı ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvencelerin anlamsız hâle geldiği çok istisnai durumlarda aslında yargılamanın sonucuna ilişkin olan bu durumun bizatihi kendisi usule ilişkin bir güvenceye dönüşmüş olur. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin değerlendirmelerinin usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirip getirmediğini ve açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsılıp sarsılmadığını incelemesi yargılamanın sonucunu değerlendirdiği anlamına gelmez. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi derece mahkemelerinin delillerle ilgili değerlendirmelerine ancak açık bir keyfîlik ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getiren bir uygulama varsa müdahale edebilecektir (Ferhat Kara [GK], B. No: 2018/15231, 4/6/2020, § 149; M.B., § 83).

40. Başvurucuların medeni haklarıyla ilgili uyuşmazlıklarda uygulanan hukuk kurallarının açıkça keyfî veya hakkın tesliminden kaçınacak (adaleti hiçe sayacak) biçimde yorumlanması usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getireceği için adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden söz edilebilir. Zira bu durumda derece mahkemesinin yorumunun başvurucu tarafından öngörülmesi mümkün olmayıp hukuk kurallarının öngörülemez biçimde yorumlanması hukuk devleti ilkesini örseler (M.B., § 86).

41. Somut olayda, başvurucu tarafından açılan davada İdare Mahkemesi (bkz. § 12) başvurucunun 3713 sayılı Kanun kapsamında vazife malulü aylığının emsalleri ile aynı olacak derecede düzeltilmesi talebinin reddine dair hükmünü verirken başvurucunun baştan beri ileri sürdüğü iddiaları (bkz. §§ 10, 11) hakkında inceleme yapmıştır. İdare Mahkemesi, bu iddialar ile talebin gerçekleşebilmesi için şartların bulunup bulunmadığını ilgili mevzuat çerçevesinde değerlendirmiştir. İdare Mahkemesi özetle olayda 3713 sayılı Kanun’un 21. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendindeki açık hükmü (bkz. § 16) gözönünde bulundurarak anılan hükmün kapsamının yalnızca görevde bulunan veya emekli olan emniyet hizmetleri mensupları ile sınırlı olduğu değerlendirmesinde bulunmuştur. İdare Mahkemesine göre başvurucu, anılan terör saldırısının yapıldığı tarihte henüz bu statüde olmayan polis meslek yüksekokulu öğrencisidir. Bu tespitlerden hareketle İdare Mahkemesi, var olan yasal koşullar altında başvurucunun emsali görev yapan bir örneğinin bulunmadığını, böylece emsal görev aylığının da olamayacağını değerlendirmiştir. Bunlara ilaveten İdare Mahkemesi, anılan fıkra kapsamına giren kişilerden farklı olarak öğrencilerin statülerinin aynı maddenin (i) bendinde açıkça düzenlendiğini (bkz. § 16), başvurucunun da bu yasal dayanağa istinaden vazife malullüğü aylığına bağlandığını kabul etmiştir. Tüm bu tespitlere yer verdikten sonra İdare Mahkemesi, anılan gerekçelerle başvurucunun talebinin zımnen reddine dair işlemin hukuka uygun olduğu değerlendirmesinde bulunmuştur.

42. Bu tespit ve değerlendirmeler sonrasında başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğu tespit edilmiş, kararda bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

43. Başvurucunun iddiaları arasında yer alan özetle davalı idarenin ikinci cevabının kendilerine tebliğ edilmeksizin karar verildiğine ilişkin iddiasının da değerlendirilmesi gerekmektedir.2577 sayılı Kanun'un 16. maddesinde yer alan açık düzenlemeye göre (bkz. § 15) idarenin ikinci savunmasının tebliğ edilmesi gerekli olmakla birlikte başvurucunun buna cevap hakkının olmadığı, istinaf aşamasında söz konusu savunmaya ilişkin iddialarının tamamını ileri sürebildiği anlaşılmıştır. Adil yargılanma hakkı, usul kurallarının doğru uygulanıp uygulanmadığının tespitinden çok bir bütün olarak başvurucunun usule ilişkin olanaklar bakımından zayıf duruma düşürülüp düşürülmediğinin ve böylece yargılamanın bütünün adil olup olmadığının denetlenmesine imkân tanımaktadır. Bu kapsamda bireysel başvuruya konu olan somut uyuşmazlığa ve yargılamanın bütününe bakıldığında yargılamanın adil olmadığının söylenemeyeceği kanaatine varılmıştır. Bu durum karşısında başvurucunun ileri sürdüğü bu hususla ilgili olarak salt idarenin cevabının kendisine tebliğ edilmeksizin karar verilmesinin bir ihlale sebebiyet vermediğinin açık olduğu değerlendirilmiştir.

44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianınaçıkça dayanaktanyoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 22/2/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Emre Bayram [1.B.], B. No: 2019/40656, 22/2/2022, § …)
   
Başvuru Adı EMRE BAYRAM
Başvuru No 2019/40656
Başvuru Tarihi 13/12/2019
Karar Tarihi 22/2/2022

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, vazife malullüğü aylığının yükseltilmesi talebine ilişkin davanın hakkaniyete aykırı şekilde reddedilmesi nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı Fiziksel ve ruhsal bütünlük (şiddet, kazalar vs) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (bariz takdir hatası, içtihat farklılığı vs.-idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu 16
3713 Terörle Mücadele Kanunu 21
2330 Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun 1
10
Yönetmelik 25/11/1992 Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Yönetmelik 2
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi