Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
Raportör
|
:
|
Ferhat YILDIZ
|
Başvurucu
|
:
|
Gazanfer GÜLEN
|
Vekili
|
:
|
Av. Servet ALPAY
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, idari merci tarafından tesis edilmiş bir
işlem bulunmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar verilmesi
nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. Komisyon, başvurunun
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucunun idari personel olarak görev yaptığı İzmir
Üniversitesi (Üniversite) 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun
Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) 2. maddesiyle kapatılmış ve
başvurucunun iş sözleşmesi herhangi bir işlem yapılmadan kendiliğinden sona
ermiştir.
6. Başvurucu; Üniversitenin kapatılması sonucunda iş
akdinin sona ermesi işleminin hukuka aykırı olduğu, siciline kanun hükmünde
kararname (KHK) ile işten çıkarıldığı şerhinin düşürüldüğü, bu nedenle başka
bir kurumda çalışmasının imkânsız hâle geldiği iddialarıyla İzmir 3. İdare Mahkemesinde
(Mahkeme) 21/9/2016 tarihinde iptal davası açmıştır. Mahkeme 25/10/2016
tarihinde başvurucunun iş sözleşmesinin hiçbir işleme gerek kalmaksızın sona
erdiği, idare tarafından hiçbir işlem tesis edilmediği gerekçesiyle davanın
incelenmeksizin reddine karar vermiştir.
7. Başvurucunun istinaf talebi, İzmir Bölge İdare
Mahkemesi 5. İdare Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) tarafından 1/2/2017
tarihinde reddedilmiştir. Başvurucunun temyiz talebini inceleyen Danıştay
Beşinci Dairesi (Daire) 12/11/2018 tarihinde Bölge İdare Mahkemesi kararının
onanmasına kesin olarak karar vermiştir.
8. Başvurucu nihai kararı 2/1/2019 tarihinde tebliğ
aldıktan sonra 1/2/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
9. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun "İptal ve tam yargı davaları" kanar başlıklı 12.
maddesi şöyledir:
"İlgililer haklarını ihlal eden bir
idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan
doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte
açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması
üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde
verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan
dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası
açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 nci madde uyarınca idareye başvurma
hakları saklıdır."
10. 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabul Edilmesine Dair Kanun'un "Kapatılan kurum ve kuruluşlara ilişkin
tedbirler" kenar başlıklı 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili
kısmı şöyledir:
"(1) Milli güvenliğe tehdit
oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY) aidiyeti,
iltisakı veya irtibatı belirlenen;
...
ç) Ekli (IV) sayılı listede yer alan
vakıf yükseköğretim kurumları,
kapatılmıştır.
..."
11. 8/3/2018 tarihli ve 7091 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Kabul Edilmesine Dair Kanun'un"Devir işlemlerine ilişkin
tedbirler" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064
sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal
kapsamında yürürlüğe konulan Kanun Hükmünde Kararnameler gereğince kapatılan ve
Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen kurum, kuruluş, özel radyo
ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının her türlü
taşınır, taşınmaz, malvarlığı, alacak ve hakları ile belge ve evraklarının
(devralınan varlık);her türlü tespit işlemini yapmaya, kapsamını belirlemeye,
idare etmeye, avans dahil her türlü alacak, senet, çek ve diğer kıymetli evraka
ilişkin olarak dava ve icra takibi ile diğer her türlü işlemi yapmaya,
devralınan varlıklarla ilgili olup kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle
tevsik edilen borç ve yükümlülükleri tespite ve hiçbir şekilde devralınan
varlıkların değerini geçmemesi, ek mali külfet getirmemesi, kefaletten
doğmaması ve Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY)’ne aidiyeti, iltisakı veya
irtibatı olmayan kişilerle gerçek mal veya hizmet ilişkisine dayanması şartıyla
bu varlıkların değerlendirilmesi suretiyle bunları uygun bir takvim dahilinde
ödemeye, kapatılan kurum ve kuruluşların taahhüt ve garanti ettiği ancak
vermediği mal ve hizmet bedellerinin ödemesini durdurmaya veya ödemeye, tahsili
mümkün olmadığı anlaşılan veya tahsilinde ve takibinde yarar bulunmayan hak ve
alacaklar ile taahhüt ve garantilerin tahsilinden vazgeçmeye, her türlü sulh
işlemini yapmaya, devralınan varlıklarla ilişkili kredi veya gerçek bir mal
veya hizmet ilişkisine dayanan borçlar nedeniyle konulmuş ve daha önce
kaldırılmış takyidatları kredinin veya borcun ödenebilmesini sağlamak amacıyla
kaldırıldığı andaki koşullarla tekrar koydurmaya ve ihyaya, menkul rehinleri dikkate
almaya, devralınan varlıklara konulan takyidatların sınırlarını belirlemeye ve
kaldırmaya, finansal kiralama dahil sözleşmelerin feshine veya devamına karar
vermeye, devralınan varlıkların idaresi, değerlendirilmesi, elden çıkarılması
için gerekli her türlü tedbiri almaya, gerektiğinde devralınan varlıkların
tasfiyesi veya satışı amacıyla uygun görülen kamu kurum ve kuruluşlarına
devretmeye, devir kapsamında olmadığı belirlenen varlıkları iadeye,
kapatılanların gerçek kişiye ait olması halinde devralınacak varlıkların
kapsamını belirlemeye, tereddütleri gidermeye, uygulamaları yönlendirmeye,
bütün bu işlemleri yapmak amacıyla usul ve esasları belirlemeye, vakıflar
yönünden Vakıflar Genel Müdürlüğü, diğerleri yönünden Maliye Bakanlığı
yetkilidir.
...
(3) Kapatılan kurum, kuruluş, özel
radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının bağlı
oldukları şirketlerin faaliyetleri sonlandırılarak ticari sicil kayıtları resen
terkin edilir. Bunların devralınan varlıkları dışındaki varlıkları da Hazineye
bedelsiz devredilmiş sayılır. Bu durumda şirketlere daha önce atanmış kayyımlar
tasfiye memuru olarak görevlendirilebilir veya bu şirketlere tasfiye memuru
atanabilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye ve
birinci fıkrada yer alan hususları bu şekilde devralınan varlıklar için de
uygulamaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.
(4) Birinci fıkra kapsamında tespite
konu edilebilecek borç ve yükümlülüklere ilişkin olarak hak iddiasında
bulunanlarca bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış günlük hak
düşürücü süre içerisinde ilgili idaresine kanaat getirici defter, kayıt ve
belgelerle müracaat edilir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra
yapılacak kapatma işlemlerinde ise altmış günlük süre kapatma tarihinden
itibaren başlar..."
12. 8/3/2018 tarihli ve 7082 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul
Edilmesine Dair Kanun'un "Dava ve takip usulü" kenar başlıklı
16. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(3)20/7/2016 tarihli ve
2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen
olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler
gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi,
yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler
veya kapatılma ya da resen terkin üzerine Maliye Bakanlığı ile Vakıflar Genel
Müdürlüğü aleyhine 17/8/2016 tarihi dahil bu tarihten sonra açılan davalar ile
icra ve iflas takipleri hakkında 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci
maddesi gereğince dava veya takip şartının bulunmaması nedeniyle davanın
reddine veya takibin düşmesine karar verilir.
...
(4) Birinci ve ikinci fıkralar uyarınca
verilen kararlarda davacı veya alacaklının 670 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 5 inci maddesinde belirtilen usule uygun olarak ilgili idari
makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde
başvurabileceği belirtilir. İdari başvuru üzerine idari merci tarafından
verilecek karar aleyhine idari yargıda dava açılabilir. İdari yargının verdiği
karar kesin olup, uyuşmazlık adli yargıda hiçbir şekilde dava konusu yapılamaz."
13. 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanunu'nun ek 11. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
(Ek fıkra: 19/11/2014-6569/31 md.) Vakıf
yükseköğretim kurumlarının denetimi ve bu denetim sonucu ilgili yükseköğretim
kurumu hakkında yol gösterici, düzeltici, kısıtlayıcı veya faaliyet iznini
kaldırıcı önlemlerin alınmasına ilişkin usul ve esaslar, Üniversitelerarası
Kurulun görüşü alınarak Yükseköğretim Kurulu tarafından çıkarılan yönetmelikle
düzenlenir. "
..."
14. 31/12/2005 tarihli ve 26040 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 19/11/2015
tarihinde değiştirilen "Faaliyet izninin kaldırılmasının hüküm ve
sonuçları" başlıklı 27. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Faaliyet izninin kaldırılması kararı
verilen vakıf yükseköğretim kurumunda çalışmakta olan akademik ve idari
personelin hizmet sözleşmeleri vakıf yükseköğretim kurumunun tüzel kişiliğinin
ortadan kalktığı tarih itibarıyla sona erer."
15. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından
çıkarılan "FETÖ/PDY kapsamında kapatılan işyerleri" konulu
2/8/2016 tarihli ve 2016/16 sayılı Genelge'nin (Genelge) ilgili kısımları
şöyledir:
"...
23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı
(2.mükerrer) Resmi Gazete’de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin(KHK) 2 nci maddesi ile
milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne
(FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı veya irtibatı belirlenen ... 15 vakıf
yükseköğretim kurumu, ... olmak üzere toplam 2351 kurum ve kuruluş kapatılmıştır.
.
..
Söz konusu KHK’larda belirtilen özel
sağlık kurum ve kuruluşu, özel öğretim kurum ve kuruluşları ile özel öğrenci
yurtları ve pansiyonları, vakıf ve dernekler ile bunların iktisadi işletmeleri,
vakıf yüksek öğretim kurumu, sendika, federasyon ve konfederasyonlar 23/7/2016
tarihi, özel radyo ve televizyon kuruluşları ile gazete, dergi, yayınevi ve
dağıtım kanalları 27/7/2016 tarihi itibariyle kapatılmış olup bu kuruluşlardan
5510 sayılı Kanun kapsamında işyeri sayılanlar başka bir anlatımla 4 üncü
maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı çalıştıranlar ile bu
kuruluşların işverenlerinin 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi
kapsamındaki sigortalılıklarının sona erdirilmesi hakkında yapılacak işlemler
aşağıda açıklanmıştır.
.
..
2- İşten ayrılış bildirgesi işlemleri
2. 1- Kapatılan işyerlerinden işten
ayrılışı yapılacak sigortalılar
667 sayılı KHK’da sayılan işyerlerinde
5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine tabi
çalışan sigortalıların işyerlerinin kapatılması nedeniyle iş akitleri 23/7/2016
tarihinden itibaren fesh edilmiş sayılacağından işten ayrılış tarihi 23/7/2016,
668 sayılı KHK’da sayılan işyerlerinde çalışan sigortalılar için işten ayrılış
tarihi 27/7/2016 olarak dikkate alınacaktır.
Bu sigortalıların işten ayrılış
bildirgesi ünitelerce re’sen düzenlenecek olup işten ayrılış nedeni olarak
'36-KHK ile işyerinin kapatılması' (Değişik, 25/01/2022 tarihli ve2022/2 sayılı
Genelge) kodu kullanılacaktır.
Ünitelerce sigortalı işten ayrılış
bildirgesinin düzenlenmesinde, sigortalının işten ayrıldığı ay ve bir önceki
aya ait prime esas kazancın bildirgede bulunması gerekmekte olup prime esas
kazancın bulunmadığı durumlarda, '0' gün ve '0' kazanç girilerek bildirge
düzenlenecek eksik gün nedeni olarak '10- Genel hayatı etkileyen olaylar' kodu
kullanılacaktır.
İşyerinin KHK’lar kapsamında kapatılması
nedeniyle sadece bu işyerlerinden işten çıkan sigortalılarla sınırlı olmak
üzere re’sen düzenlenecek işten ayrılış bildirgesi düzenleme nedeni olarak 'KHK
ile işyerinin kapatılması' (Değişik, 25/01/2022 tarihli ve 2022/2 sayılı
Genelge) kodu kullanılacaktır.
..."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Anayasa Mahkemesinin 28/11/2024 tarihinde yapmış
olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
17. Başvurucu; iş sözleşmesinin idarece resen tek taraflı
olarak feshedilmekle anayasal haklarının ihlal edildiğini, iş sözleşmesinin
Genelge'ye dayanılarak sonlandırıldığını, Mahkemece inceleme yapılmadan karar verildiğini
ileri sürerek adil yargılanma hakkının, hukuki güvenlik ilkesinin ve mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Sosyal güvenlik siciline KHK
nedeniyle işten çıkarıldığı şerhi konulduğunu vurgulayan başvurucu; özel hayata
saygı, çalışma, mülkiyet haklarının ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini
ifade etmiştir.
18. Bakanlık görüşünde, başvurucunun 7091 ve 7802 sayılı
Kanunlarda öngörülen idari başvuru şartını yerine getirmediği hususunun
öncelikle dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Ayrıca başvurucunun adil
yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edilip edilmediği
konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede görüşte yer verilen
Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın
kendine özgü koşullarının da dikkate alınmasının faydalı olacağı
belirtilmiştir.
19. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı başvuru formundaki
beyanlarını tekrar etmiş; ayrıca KHK ile değil icrai bir işlemle görevine son
verildiğini, etkili başvuru ile mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiğini ve
Bakanlık görüşünün aleyhe olan kısımlarına katılmadığını ifade etmiştir.
B. Değerlendirme
20. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak
alınacak “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
21. Anayasa
Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile
bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir
Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, sosyal güvenlik
kaydına şerh konularak işine son verilmesi ile ailesinin geçimini sağlayamayacağını
ileri sürerek özel hayata saygı hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüşse de
iş sözleşmesinin feshedilmesinin sebebinin veya sonuçlarının özel hayatı nasıl
etkilediğine dair somut açıklamalarda bulunmamıştır. Bu nedenle başvurucunun
esas şikâyeti çalışmakta olduğu vakıf üniversitesinin kapatılması sonucunda iş
sözleşmesinin feshedilmesi üzerine açılan davanın esasının incelenmemesine
yönelik olduğu değerlendirildiğinde başvurunun mahkemeye erişim hakkı
kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Müdahalenin
Varlığı ve Hakkın Kapsamı
23. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında
herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve
savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim
hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün
bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma
ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını
içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic.
Ltd. Şti., B. No:2014/13156, 20/4/2017, § 34).
24. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak
arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden
gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili
güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi
ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi
için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir.
Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden
yararlanmak mümkün olamaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896,
23/2/2016, § 33).
25. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru kapsamında
yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme
önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 52).
26. Öte yandan Anayasa'nın 36. maddesinin ikinci
fıkrasında hiçbir mahkemenin görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan
kaçınamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda adil yargılanma hakkı, koşulları
bulunduğu takdirde kişilere davanın görüldüğü mahkemeden uyuşmazlığın esasının
incelenmesini isteme güvencesini de sağlar (Ahmet Özdoğan, B. No:
2017/26326, 9/1/2019, § 35).
27. Somut başvuruya konu davada Mahkemece idari davaya
konu bir işlem bulunmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar
verilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun iş akdinin feshedilmesi işleminin iptali
istemli açtığı davanın esası hakkında bir inceleme yapılmadığından mahkemeye
erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
28. Adil yargılanma hakkının görünümlerinden biri olan
mahkemeye erişim hakkı, mutlak bir hak olmayıp bu hakkın sınırlandırılması
mümkündür. Ancak mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve
özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın
13. maddesinin gözönünde bulundurulması gerekmektedir.
29. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
30. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler,
demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın
Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu nedenle öncelikle başvurucunun mahkemeye erişim
hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığının
incelenmesi gerekir.
31. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin
ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî
müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin
en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246,
6/2/2014, § 60).
32. Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî
manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Şeklî manada kanun, Türkiye Büyük
Millet Meclisi (TBMM) tarafından Anayasa'da belirtilen usule uygun olarak kanun
adı altında çıkarılan düzenleyici yasama işlemidir. Hak ve özgürlüklere
müdahale edilmesi ancak yasama organınca kanun adı altında çıkarılan
düzenleyici işlemlerde müdahaleye imkân tanıyan bir hükmün bulunması şartına
bağlıdır. TBMM tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün
bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali
Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).
33. Mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin kanuni
dayanağı bağlamında Anayasa Mahkemesinin yapacağı denetim öncelikle müdahaleye
imkân tanıyan şeklî manada bir kanunun bulunup bulunmadığının tespitini
gerektirmektedir. Anayasa Mahkemesi kural olarak bu kanunun doğru uygulanıp
uygulanmayacağıyla kanunilik denetimi bağlamında ilgilenmemektedir ancak
kanunun açık lafzına aykırı bir uygulamanın bulunduğunun tespiti hâlinde
müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşabilecektir.
34. Öte yandan kanunun varlığı kadar kanun metninin ve
uygulamasının da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar
hukuki belirlilik taşıması gerekir. Bir diğer ifadeyle kanunun kalitesi de
kanunilik koşulunun sağlanıp sağlanmadığının tespitinde önem arz etmektedir (Necmiye
Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin
kanuna dayalı olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve
öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası
A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44).
35. Başvuru konusu uyuşmazlık ele alındığında derece
mahkemesi tarafından davanın, dava şartının sağlanmaması sebebiyle usulden
reddedildiği görülmüştür. Mahkeme, başvurucunun çalıştığı üniversitenin 667
sayılı KHK ile kapatılması sonucunda iş sözleşmesinin hiçbir işleme gerek
kalmaksızın sona erdiği, idare tarafından hiçbir işlem tesis edilmediği ve KHK
hükmünün idari yargıda dava konusu edilmesinin de mümkün bulunmadığı
gerekçelerine dayanmıştır. Bununla birlikte Bakanlık görüşünde de 7091 ve 7802
sayılı Kanun hükümlerinde öngörülen idari başvuru şartının başvurucu tarafından
yerine getirilmediği vurgulanmıştır.
36. Öncelikle Mahkemece dayanak alınan 667 sayılı KHK'ya
göre kapatılan vakıf üniversitelerinde çalışan personelin iş sözleşmesinin sona
ereceğine dair bir düzenleme mevcut değildir. Öte yandan 2547 sayılı Kanun'da
faaliyeti sonlandırılan vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışan akademik ve
diğer personelin hizmet sözleşmeleri hakkında 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı
İş Kanunu'nun uygulanacağı belirtilmiştir (bkz. § 11). Bununla birlikte
Mahkemece de kararda değinilen Yönetmelik'te faaliyeti sonlandırılan vakıf
üniversitelerinde çalışanların iş sözleşmelerinin kendiliğinden sona ereceğine
dair bir düzenleme bulunmaktadır (bkz. § 13). Bunun yanında Genelgede de 667
sayılı KHK gereğince kapatılan kurum çalışanlarının iş sözleşmelerinin hangi
tarihte sona ermiş sayılacağına ve bu kişilerin sosyal güvenlik kayıtlarına
yönelik bilgilere yer verilmiştir (bkz. § 14). Tüm bunlara rağmen Mahkemece 667
sayılı KHK gereğince iş sözleşmesinin sona erdiği ve başvurucu hakkında idari
bir işlemin bulunmadığı kabulü yapılarak Yönetmelik ve Genelge hükümleri
gözardı edilmiştir.
37. Öte yandan Anayasa Mahkemesi Şennur Atalar başvurusunda
7091 ve 7802 sayılı Kanunlarda idari dava şartı olarak öngörülen idareye
başvurma yükümlülüğünün sadece birtakım alacak talepleri yönünden geçerli
olduğunu ifade etmiştir. Anılan karara konu somut olayda başvurucunun menfi
tespit davası açtığını vurgulayan Yüksek Mahkeme 7091 ve 7802 sayılı Kanun
hükümlerinin başvurucu hakkında uygulanmasının kanuni dayanağının bulunmadığını
ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini kabul etmiştir (Şennur Atalar,
B. No: 2019/38925, 13/12/2023, §§ 37-43). Somut olayda da başvurucu tarafından
iş sözleşmesinin feshine yönelik dava açılmış olup anılan kararda ulaşılan
sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum yoktur.
38. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği
ilgili mevzuatı yorumlamak derece mahkemelerinin görevi olup Anayasa
Mahkemesinin bireysel başvuruda incelediği husus, derece mahkemelerinin
gerekçelerine esas yorumun ölçülü olup olmadığı ve buna göre Anayasa'da güvence
altına temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilip edilmediğidir (Şeyma
Kayaoğlu, B. No: 2014/5491, 5/7/2017, § 53). Özellikle mahkemeye erişim
hakkı olmak üzere hak ve özgürlüklere getirilen sınırlayıcı hükümlerin geniş
yoruma tabi tutularak kanun koyucu tarafından amaçlananın ötesinde
sınırlandırılmaması gerekir. Eldeki uyuşmazlık da bu ilke çerçevesinde
incelenecektir.
39. Somut olayda başvurucu üniversitenin kapatılmasına
veya 7091 ve 7802 sayılı Kanunlarda belirtilen alacaklara yönelik değil,
sözleşmesinin feshedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek dava
açmıştır. Bununla birlikte Mahkeme; başvurucunun sözleşmesinin KHK ile sona
erdiğini, başvurucu hakkında tesis edilen bir işlem bulunmadığını kabul ederek,
mahkemeye erişim hakkı yönünden getirilen sınırlandırıcı bir yorum geliştirerek
davanın usulden reddine karar vermiştir.
40. Yukarıdaki bilgiler dikkate alındığında 667 sayılı
KHK'da başvurucunun iş sözleşmesinin sonlanacağına yönelik bir düzenleme mevcut
olmamasına rağmen Mahkemece başvurucunun iş sözleşmesinin KHK ile sonlandığı
kabul edilerek davanın esası incelenmemiştir. Öte yandan Mahkemenin
başvurucunun somut durumu ile doğrudan ilgili bulunan Yönetmelik ve Genelge
hükümlerini dikkate almadan, başvurucunun durumu hakkında düzenleme bulunmayan
667 sayılı KHK'yı yargılamaya tatbiki başvurucunun mahkemeye erişim hakkına
kanuni dayanağı bulunmayan bir müdahale yaratmıştır.
41. Açıklanan gerekçeyle Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
VI. GİDERİM
42. Başvurucu, ihlalin tespiti ve tazminat talebinde
bulunmuştur.
43. Başvuruda tespit edilen adil yargılanma hakkı
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince
yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa
Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında
belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un
50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü
yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için
bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66;
Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
44. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından
tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere İzmir 3. İdare Mahkemesine (E.2016/1227, K.2016/1353) GÖNDERİLMESİNE,
D. Tazminat talebinin REDDİNE,
E. 364,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 30.364,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 28/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.