TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
GAZANFER GÜLEN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/4108)
Karar Tarihi: 28/11/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Ferhat YILDIZ
Başvurucu
Gazanfer GÜLEN
Vekili
Av. Servet ALPAY
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, idari merci tarafından tesis edilmiş bir işlem bulunmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar verilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucunun idari personel olarak görev yaptığı İzmir Üniversitesi (Üniversite) 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) 2. maddesiyle kapatılmış ve başvurucunun iş sözleşmesi herhangi bir işlem yapılmadan kendiliğinden sona ermiştir.
6. Başvurucu; Üniversitenin kapatılması sonucunda iş akdinin sona ermesi işleminin hukuka aykırı olduğu, siciline kanun hükmünde kararname (KHK) ile işten çıkarıldığı şerhinin düşürüldüğü, bu nedenle başka bir kurumda çalışmasının imkânsız hâle geldiği iddialarıyla İzmir 3. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) 21/9/2016 tarihinde iptal davası açmıştır. Mahkeme 25/10/2016 tarihinde başvurucunun iş sözleşmesinin hiçbir işleme gerek kalmaksızın sona erdiği, idare tarafından hiçbir işlem tesis edilmediği gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar vermiştir.
7. Başvurucunun istinaf talebi, İzmir Bölge İdare Mahkemesi 5. İdare Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) tarafından 1/2/2017 tarihinde reddedilmiştir. Başvurucunun temyiz talebini inceleyen Danıştay Beşinci Dairesi (Daire) 12/11/2018 tarihinde Bölge İdare Mahkemesi kararının onanmasına kesin olarak karar vermiştir.
8. Başvurucu nihai kararı 2/1/2019 tarihinde tebliğ aldıktan sonra 1/2/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
9. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İptal ve tam yargı davaları" kanar başlıklı 12. maddesi şöyledir:
"İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 nci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır."
10. 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un "Kapatılan kurum ve kuruluşlara ilişkin tedbirler" kenar başlıklı 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı veya irtibatı belirlenen;
...
ç) Ekli (IV) sayılı listede yer alan vakıf yükseköğretim kurumları,
kapatılmıştır.
..."
11. 8/3/2018 tarihli ve 7091 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun'un"Devir işlemlerine ilişkin tedbirler" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan Kanun Hükmünde Kararnameler gereğince kapatılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının her türlü taşınır, taşınmaz, malvarlığı, alacak ve hakları ile belge ve evraklarının (devralınan varlık);her türlü tespit işlemini yapmaya, kapsamını belirlemeye, idare etmeye, avans dahil her türlü alacak, senet, çek ve diğer kıymetli evraka ilişkin olarak dava ve icra takibi ile diğer her türlü işlemi yapmaya, devralınan varlıklarla ilgili olup kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle tevsik edilen borç ve yükümlülükleri tespite ve hiçbir şekilde devralınan varlıkların değerini geçmemesi, ek mali külfet getirmemesi, kefaletten doğmaması ve Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY)’ne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olmayan kişilerle gerçek mal veya hizmet ilişkisine dayanması şartıyla bu varlıkların değerlendirilmesi suretiyle bunları uygun bir takvim dahilinde ödemeye, kapatılan kurum ve kuruluşların taahhüt ve garanti ettiği ancak vermediği mal ve hizmet bedellerinin ödemesini durdurmaya veya ödemeye, tahsili mümkün olmadığı anlaşılan veya tahsilinde ve takibinde yarar bulunmayan hak ve alacaklar ile taahhüt ve garantilerin tahsilinden vazgeçmeye, her türlü sulh işlemini yapmaya, devralınan varlıklarla ilişkili kredi veya gerçek bir mal veya hizmet ilişkisine dayanan borçlar nedeniyle konulmuş ve daha önce kaldırılmış takyidatları kredinin veya borcun ödenebilmesini sağlamak amacıyla kaldırıldığı andaki koşullarla tekrar koydurmaya ve ihyaya, menkul rehinleri dikkate almaya, devralınan varlıklara konulan takyidatların sınırlarını belirlemeye ve kaldırmaya, finansal kiralama dahil sözleşmelerin feshine veya devamına karar vermeye, devralınan varlıkların idaresi, değerlendirilmesi, elden çıkarılması için gerekli her türlü tedbiri almaya, gerektiğinde devralınan varlıkların tasfiyesi veya satışı amacıyla uygun görülen kamu kurum ve kuruluşlarına devretmeye, devir kapsamında olmadığı belirlenen varlıkları iadeye, kapatılanların gerçek kişiye ait olması halinde devralınacak varlıkların kapsamını belirlemeye, tereddütleri gidermeye, uygulamaları yönlendirmeye, bütün bu işlemleri yapmak amacıyla usul ve esasları belirlemeye, vakıflar yönünden Vakıflar Genel Müdürlüğü, diğerleri yönünden Maliye Bakanlığı yetkilidir.
(3) Kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının bağlı oldukları şirketlerin faaliyetleri sonlandırılarak ticari sicil kayıtları resen terkin edilir. Bunların devralınan varlıkları dışındaki varlıkları da Hazineye bedelsiz devredilmiş sayılır. Bu durumda şirketlere daha önce atanmış kayyımlar tasfiye memuru olarak görevlendirilebilir veya bu şirketlere tasfiye memuru atanabilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye ve birinci fıkrada yer alan hususları bu şekilde devralınan varlıklar için de uygulamaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.
(4) Birinci fıkra kapsamında tespite konu edilebilecek borç ve yükümlülüklere ilişkin olarak hak iddiasında bulunanlarca bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış günlük hak düşürücü süre içerisinde ilgili idaresine kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle müracaat edilir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak kapatma işlemlerinde ise altmış günlük süre kapatma tarihinden itibaren başlar..."
12. 8/3/2018 tarihli ve 7082 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun'un "Dava ve takip usulü" kenar başlıklı 16. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(3)20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler veya kapatılma ya da resen terkin üzerine Maliye Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü aleyhine 17/8/2016 tarihi dahil bu tarihten sonra açılan davalar ile icra ve iflas takipleri hakkında 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi gereğince dava veya takip şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine veya takibin düşmesine karar verilir.
(4) Birinci ve ikinci fıkralar uyarınca verilen kararlarda davacı veya alacaklının 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinde belirtilen usule uygun olarak ilgili idari makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde başvurabileceği belirtilir. İdari başvuru üzerine idari merci tarafından verilecek karar aleyhine idari yargıda dava açılabilir. İdari yargının verdiği karar kesin olup, uyuşmazlık adli yargıda hiçbir şekilde dava konusu yapılamaz."
13. 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun ek 11. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
(Ek fıkra: 19/11/2014-6569/31 md.) Vakıf yükseköğretim kurumlarının denetimi ve bu denetim sonucu ilgili yükseköğretim kurumu hakkında yol gösterici, düzeltici, kısıtlayıcı veya faaliyet iznini kaldırıcı önlemlerin alınmasına ilişkin usul ve esaslar, Üniversitelerarası Kurulun görüşü alınarak Yükseköğretim Kurulu tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir. "
14. 31/12/2005 tarihli ve 26040 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 19/11/2015 tarihinde değiştirilen "Faaliyet izninin kaldırılmasının hüküm ve sonuçları" başlıklı 27. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
Faaliyet izninin kaldırılması kararı verilen vakıf yükseköğretim kurumunda çalışmakta olan akademik ve idari personelin hizmet sözleşmeleri vakıf yükseköğretim kurumunun tüzel kişiliğinin ortadan kalktığı tarih itibarıyla sona erer."
15. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından çıkarılan "FETÖ/PDY kapsamında kapatılan işyerleri" konulu 2/8/2016 tarihli ve 2016/16 sayılı Genelge'nin (Genelge) ilgili kısımları şöyledir:
23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı (2.mükerrer) Resmi Gazete’de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin(KHK) 2 nci maddesi ile milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı veya irtibatı belirlenen ... 15 vakıf yükseköğretim kurumu, ... olmak üzere toplam 2351 kurum ve kuruluş kapatılmıştır.
.
..
Söz konusu KHK’larda belirtilen özel sağlık kurum ve kuruluşu, özel öğretim kurum ve kuruluşları ile özel öğrenci yurtları ve pansiyonları, vakıf ve dernekler ile bunların iktisadi işletmeleri, vakıf yüksek öğretim kurumu, sendika, federasyon ve konfederasyonlar 23/7/2016 tarihi, özel radyo ve televizyon kuruluşları ile gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları 27/7/2016 tarihi itibariyle kapatılmış olup bu kuruluşlardan 5510 sayılı Kanun kapsamında işyeri sayılanlar başka bir anlatımla 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı çalıştıranlar ile bu kuruluşların işverenlerinin 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalılıklarının sona erdirilmesi hakkında yapılacak işlemler aşağıda açıklanmıştır.
2- İşten ayrılış bildirgesi işlemleri
2. 1- Kapatılan işyerlerinden işten ayrılışı yapılacak sigortalılar
667 sayılı KHK’da sayılan işyerlerinde 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine tabi çalışan sigortalıların işyerlerinin kapatılması nedeniyle iş akitleri 23/7/2016 tarihinden itibaren fesh edilmiş sayılacağından işten ayrılış tarihi 23/7/2016, 668 sayılı KHK’da sayılan işyerlerinde çalışan sigortalılar için işten ayrılış tarihi 27/7/2016 olarak dikkate alınacaktır.
Bu sigortalıların işten ayrılış bildirgesi ünitelerce re’sen düzenlenecek olup işten ayrılış nedeni olarak '36-KHK ile işyerinin kapatılması' (Değişik, 25/01/2022 tarihli ve2022/2 sayılı Genelge) kodu kullanılacaktır.
Ünitelerce sigortalı işten ayrılış bildirgesinin düzenlenmesinde, sigortalının işten ayrıldığı ay ve bir önceki aya ait prime esas kazancın bildirgede bulunması gerekmekte olup prime esas kazancın bulunmadığı durumlarda, '0' gün ve '0' kazanç girilerek bildirge düzenlenecek eksik gün nedeni olarak '10- Genel hayatı etkileyen olaylar' kodu kullanılacaktır.
İşyerinin KHK’lar kapsamında kapatılması nedeniyle sadece bu işyerlerinden işten çıkan sigortalılarla sınırlı olmak üzere re’sen düzenlenecek işten ayrılış bildirgesi düzenleme nedeni olarak 'KHK ile işyerinin kapatılması' (Değişik, 25/01/2022 tarihli ve 2022/2 sayılı Genelge) kodu kullanılacaktır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Anayasa Mahkemesinin 28/11/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
17. Başvurucu; iş sözleşmesinin idarece resen tek taraflı olarak feshedilmekle anayasal haklarının ihlal edildiğini, iş sözleşmesinin Genelge'ye dayanılarak sonlandırıldığını, Mahkemece inceleme yapılmadan karar verildiğini ileri sürerek adil yargılanma hakkının, hukuki güvenlik ilkesinin ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Sosyal güvenlik siciline KHK nedeniyle işten çıkarıldığı şerhi konulduğunu vurgulayan başvurucu; özel hayata saygı, çalışma, mülkiyet haklarının ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ifade etmiştir.
18. Bakanlık görüşünde, başvurucunun 7091 ve 7802 sayılı Kanunlarda öngörülen idari başvuru şartını yerine getirmediği hususunun öncelikle dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Ayrıca başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede görüşte yer verilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınmasının faydalı olacağı belirtilmiştir.
19. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı başvuru formundaki beyanlarını tekrar etmiş; ayrıca KHK ile değil icrai bir işlemle görevine son verildiğini, etkili başvuru ile mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiğini ve Bakanlık görüşünün aleyhe olan kısımlarına katılmadığını ifade etmiştir.
B. Değerlendirme
20. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, sosyal güvenlik kaydına şerh konularak işine son verilmesi ile ailesinin geçimini sağlayamayacağını ileri sürerek özel hayata saygı hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüşse de iş sözleşmesinin feshedilmesinin sebebinin veya sonuçlarının özel hayatı nasıl etkilediğine dair somut açıklamalarda bulunmamıştır. Bu nedenle başvurucunun esas şikâyeti çalışmakta olduğu vakıf üniversitesinin kapatılması sonucunda iş sözleşmesinin feshedilmesi üzerine açılan davanın esasının incelenmemesine yönelik olduğu değerlendirildiğinde başvurunun mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı
23. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No:2014/13156, 20/4/2017, § 34).
24. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olamaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).
25. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
26. Öte yandan Anayasa'nın 36. maddesinin ikinci fıkrasında hiçbir mahkemenin görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda adil yargılanma hakkı, koşulları bulunduğu takdirde kişilere davanın görüldüğü mahkemeden uyuşmazlığın esasının incelenmesini isteme güvencesini de sağlar (Ahmet Özdoğan, B. No: 2017/26326, 9/1/2019, § 35).
27. Somut başvuruya konu davada Mahkemece idari davaya konu bir işlem bulunmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar verilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun iş akdinin feshedilmesi işleminin iptali istemli açtığı davanın esası hakkında bir inceleme yapılmadığından mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
28. Adil yargılanma hakkının görünümlerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı, mutlak bir hak olmayıp bu hakkın sınırlandırılması mümkündür. Ancak mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin gözönünde bulundurulması gerekmektedir.
29. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
30. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu nedenle öncelikle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekir.
31. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60).
32. Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Şeklî manada kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından Anayasa'da belirtilen usule uygun olarak kanun adı altında çıkarılan düzenleyici yasama işlemidir. Hak ve özgürlüklere müdahale edilmesi ancak yasama organınca kanun adı altında çıkarılan düzenleyici işlemlerde müdahaleye imkân tanıyan bir hükmün bulunması şartına bağlıdır. TBMM tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).
33. Mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağı bağlamında Anayasa Mahkemesinin yapacağı denetim öncelikle müdahaleye imkân tanıyan şeklî manada bir kanunun bulunup bulunmadığının tespitini gerektirmektedir. Anayasa Mahkemesi kural olarak bu kanunun doğru uygulanıp uygulanmayacağıyla kanunilik denetimi bağlamında ilgilenmemektedir ancak kanunun açık lafzına aykırı bir uygulamanın bulunduğunun tespiti hâlinde müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşabilecektir.
34. Öte yandan kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik taşıması gerekir. Bir diğer ifadeyle kanunun kalitesi de kanunilik koşulunun sağlanıp sağlanmadığının tespitinde önem arz etmektedir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44).
35. Başvuru konusu uyuşmazlık ele alındığında derece mahkemesi tarafından davanın, dava şartının sağlanmaması sebebiyle usulden reddedildiği görülmüştür. Mahkeme, başvurucunun çalıştığı üniversitenin 667 sayılı KHK ile kapatılması sonucunda iş sözleşmesinin hiçbir işleme gerek kalmaksızın sona erdiği, idare tarafından hiçbir işlem tesis edilmediği ve KHK hükmünün idari yargıda dava konusu edilmesinin de mümkün bulunmadığı gerekçelerine dayanmıştır. Bununla birlikte Bakanlık görüşünde de 7091 ve 7802 sayılı Kanun hükümlerinde öngörülen idari başvuru şartının başvurucu tarafından yerine getirilmediği vurgulanmıştır.
36. Öncelikle Mahkemece dayanak alınan 667 sayılı KHK'ya göre kapatılan vakıf üniversitelerinde çalışan personelin iş sözleşmesinin sona ereceğine dair bir düzenleme mevcut değildir. Öte yandan 2547 sayılı Kanun'da faaliyeti sonlandırılan vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışan akademik ve diğer personelin hizmet sözleşmeleri hakkında 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun uygulanacağı belirtilmiştir (bkz. § 11). Bununla birlikte Mahkemece de kararda değinilen Yönetmelik'te faaliyeti sonlandırılan vakıf üniversitelerinde çalışanların iş sözleşmelerinin kendiliğinden sona ereceğine dair bir düzenleme bulunmaktadır (bkz. § 13). Bunun yanında Genelgede de 667 sayılı KHK gereğince kapatılan kurum çalışanlarının iş sözleşmelerinin hangi tarihte sona ermiş sayılacağına ve bu kişilerin sosyal güvenlik kayıtlarına yönelik bilgilere yer verilmiştir (bkz. § 14). Tüm bunlara rağmen Mahkemece 667 sayılı KHK gereğince iş sözleşmesinin sona erdiği ve başvurucu hakkında idari bir işlemin bulunmadığı kabulü yapılarak Yönetmelik ve Genelge hükümleri gözardı edilmiştir.
37. Öte yandan Anayasa Mahkemesi Şennur Atalar başvurusunda 7091 ve 7802 sayılı Kanunlarda idari dava şartı olarak öngörülen idareye başvurma yükümlülüğünün sadece birtakım alacak talepleri yönünden geçerli olduğunu ifade etmiştir. Anılan karara konu somut olayda başvurucunun menfi tespit davası açtığını vurgulayan Yüksek Mahkeme 7091 ve 7802 sayılı Kanun hükümlerinin başvurucu hakkında uygulanmasının kanuni dayanağının bulunmadığını ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini kabul etmiştir (Şennur Atalar, B. No: 2019/38925, 13/12/2023, §§ 37-43). Somut olayda da başvurucu tarafından iş sözleşmesinin feshine yönelik dava açılmış olup anılan kararda ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum yoktur.
38. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği ilgili mevzuatı yorumlamak derece mahkemelerinin görevi olup Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruda incelediği husus, derece mahkemelerinin gerekçelerine esas yorumun ölçülü olup olmadığı ve buna göre Anayasa'da güvence altına temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilip edilmediğidir (Şeyma Kayaoğlu, B. No: 2014/5491, 5/7/2017, § 53). Özellikle mahkemeye erişim hakkı olmak üzere hak ve özgürlüklere getirilen sınırlayıcı hükümlerin geniş yoruma tabi tutularak kanun koyucu tarafından amaçlananın ötesinde sınırlandırılmaması gerekir. Eldeki uyuşmazlık da bu ilke çerçevesinde incelenecektir.
39. Somut olayda başvurucu üniversitenin kapatılmasına veya 7091 ve 7802 sayılı Kanunlarda belirtilen alacaklara yönelik değil, sözleşmesinin feshedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek dava açmıştır. Bununla birlikte Mahkeme; başvurucunun sözleşmesinin KHK ile sona erdiğini, başvurucu hakkında tesis edilen bir işlem bulunmadığını kabul ederek, mahkemeye erişim hakkı yönünden getirilen sınırlandırıcı bir yorum geliştirerek davanın usulden reddine karar vermiştir.
40. Yukarıdaki bilgiler dikkate alındığında 667 sayılı KHK'da başvurucunun iş sözleşmesinin sonlanacağına yönelik bir düzenleme mevcut olmamasına rağmen Mahkemece başvurucunun iş sözleşmesinin KHK ile sonlandığı kabul edilerek davanın esası incelenmemiştir. Öte yandan Mahkemenin başvurucunun somut durumu ile doğrudan ilgili bulunan Yönetmelik ve Genelge hükümlerini dikkate almadan, başvurucunun durumu hakkında düzenleme bulunmayan 667 sayılı KHK'yı yargılamaya tatbiki başvurucunun mahkemeye erişim hakkına kanuni dayanağı bulunmayan bir müdahale yaratmıştır.
41. Açıklanan gerekçeyle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
VI. GİDERİM
42. Başvurucu, ihlalin tespiti ve tazminat talebinde bulunmuştur.
43. Başvuruda tespit edilen adil yargılanma hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
44. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir 3. İdare Mahkemesine (E.2016/1227, K.2016/1353) GÖNDERİLMESİNE,
D. Tazminat talebinin REDDİNE,
E. 364,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.364,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.