logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mustafa Çakır [2.B.], B. No: 2019/4137, 14/4/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUSTAFA ÇAKIR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/4137)

 

Karar Tarihi: 14/4/2022

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucu

:

Mustafa ÇAKIR

Vekili

:

Av. Cengiz BALCI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; haksız gözaltı tedbiri dolayısıyla açılan tazminat davasında ödenen tazminatın yetersiz olması ve yanlış belirlenmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılama hakkının, tazminat davasında ileri sürülen taleplerin karşılanmaması nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin, derece mahkemelerinin kararlarının gerekçesiz olması nedeniyle de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 5/2/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu 25/7/2016 tarihinde suçu ve suçluyu övmek suçlamasıyla gözaltına alınmış, 26/7/2016 tarihinde ise serbest bırakılmıştır. Yapılan yargılama sonunda başvurucunun beraatine karar verilmiş ve beraat hükmü 1/3/2017 tarihinde kesinleşmiştir.

6. Başvurucu; haksız gözaltı nedeniyle 5.050 TL maddi ve 20.000 TL manevi tazminatın ödenmesi talebiyle dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu, yargılandığı dava nedeniyle avukata 5.000 TL avukatlık ücreti ödediğini, işinden uzak kaldığını, iki gün duruşmaya çıktığını, gazetelerde yargılandığı ve gözaltına alındığı haberlerine yer verildiğini, haksız yere yargılanıp çevresine ve kamuoyuna karşı küçük duruma düştüğünü, tanınmış bir gazeteci olduğunu, gözaltına alınmasının akabinde sanki Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasından gözaltına alınmış gibi pek çok küçük düşürücü haber yapıldığını, mesleki, şahsi, ailevi olarak onurunun ayaklar altına alındığını, kamuoyuna vatan haini gibi lanse edildiğini belirtmiştir.

7. Ağır Ceza Mahkemesi 43,36 TL maddi, 100 TL manevi tazminat ile 770 TL vekâlet ücretinin başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Denetime elverişli bilirkişi raporuna göre davacının gözaltına alındığı tarihteki net kazancının asgari ücretin net tutarından az olduğu anlaşıldığı için davacıya gözaltına alındığı tarihte yürürlükte olan net asgari ücret olan 43,36 TL maddi tazminata hükmedilmesine ve maddi tazminata talep gibi dava tarihi olan 17.03.2017 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir.

Manevi tazminat kişinin maruz kaldığı haksız bir fiil ve eylemin sonucunda duyduğu elem ve acıyı bir nebze hafifletmek amacıyla verilen talep edilen parasal bir karşılıktır. Kuralı da; vereni fakirleştirmeyecek, alanı da zenginleştirmeyecek hakkaniyete uygun bir miktar olmasıdır. Nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durum, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle, hak ve nasafet kurallarına uygun makul ve makbul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerektiğinden mahkememiz davacının sosyal ve ekonomik durumunu, gözaltında kaldığı süreyi gözönünde tutarak 100,00-TL manevi tazminata hükmedilmesine ve manevi tazminata talep gibi dava tarihi olan 17.03.2017 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir.

Her ne kadar davacı dava dilekçesinde avukata ödediği ücretin maddi tazminat olarak kendisine verilmesini talep etmiş ise de; 29/05/1957 tarih ve 4-16 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere, ait olduğu davada hüküm altına alınması gereken vekalet ücreti, yargılama giderleri kapsamında olup bu hak asıl davadan bağımsız olarak dava konusu yapılamayacağından ceza davasında ödenmeyen vekalet ücretinin, maddi tazminat kapsamına dahil edilemeyeceğine kanaat getirilerek davacının bu yöndeki talebinin reddine karar verilmiştir."

8. Başvurucu, hükmedilen tazminatların düşük olduğunu belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde başvurucu, dosyaya sunduğu iş ve gelir kayıtlarına göre koruma tedbirinin uygulandığı dönemde aylık gelirinin asgari ücretin üzerinde olduğunu, bilirkişinin tespitinin gerçeği yansıtmadığını, ayrıca yargılandığı davada iki celseye çıkarak iki mesai gününü kısmen burada geçirmek zorunda kaldığından bu kaybının da maddi tazminat hesabına zarar olarak dâhil edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca maddi tazminat kapsamına ceza dosyasında vekâletnameli avukat için ödediği ve serbest meslek makbuzu ile sabit olan 5.000 TL avukatlık ücretinin dâhil edilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, bu parayı talep edebileceği başka bir hukuki yolun bulunmadığını, gerekçeli kararında bahsedilen içtihadı birleştirme kararının dosyaya uygun bir karar olmadığını, bu içtihadın hukuk yargısı içinde ilamlı icra yoluyla asıl alacağa bağlı şekilde ve birlikte vekâlet ücretinin de tahsil edilmesini ifade ettiğini, bu içtihadın beraat eden sanık lehine vekâlet ücreti hakkında uygulanamayacağını öne sürmüştür. Başvurucu son olarak toplum içindeki sosyo-ekonomik durumu, gözaltı sonrası yaşadığı ilde ve internet medyası üzerinde aleyhine yapılan haksız saldırılar, kamuoyunda darbeci yaftasıyla haksız olarak düşürüldüğü durum gözönüne alındığında 100 TL manevi tazminatın çok yetersiz olduğunu ileri sürmüştür.

9. Bölge Adliye Mahkemesi 4/12/2018 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, ilk derece mahkemesinin kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, delillerin ve yapılan işlemlerin hukuka aykırılık içermediği anlaşıldığından; incelenen hükme yönelik davacı vekili ile davalı vekilinin ileri sürdükleri istinaf itirazları yerinde görülmemiş olmakla, istinaf başvurularının esastan reddine ... [karar verildi.]"

IV. İLGİLİ HUKUK

10. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 7/9/2015 tarihli ve E.2015/11643, K.2015/12590 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Dairemizce gidilen görüş değişikliğine göre, tazminat talebinin dayanağı olan ceza dava dosyasında, beraatine hükmedilen davacının kendisini vekil ile temsil ettirmiş olması nedeniyle, 2.000 TL vekalet ücretinin maddi tazminat kapsamında hüküm altına alınması suretiyle, davacı yararına fazla tazminata hükmedilmesi... [kanuna aykırıdır.]"

11. Aynı Dairenin 18/3/2019 tarihli ve E.2018/8541 K.2019/3660 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Yine dairemizce gidilen görüş değişikliğine göre; tazminat talebinin dayanağı olan ceza dava dosyasında beraat etmiş olması nedeniyle davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmolunması gerektiği, maktu vekalet ücretini aşan ve serbest meslek makbuzu ile ispatlanan kısmın ise davacı ile avukatı arasındaki hukuki ilişkiye dayandığı, bu nedenle koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasında zarar kapsamında değerlendirilemeyeceğinin gözetilmemesi... [kanuna aykırıdır.]"

12. Benzer yöndeki birçok karar arasından bkz. aynı Dairenin 17/6/2019 tarihli ve E.2019/2447, K.2019/7317 sayılı; 13/11/2019 tarihli ve E.2019/714, K.2019/10830 sayılı; 1/2/2021 tarihli ve E.2019/2214, K.2021/934 sayılı kararları.

13. İlgili hukuk için ayrıca bkz. A.A. [GK], B. No: 2017/34502, 21/10/2021, §§ 22-46.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

14. Anayasa Mahkemesinin 14/4/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Hakkaniyete uygun yargılama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

15. Başvurucu; dosyaya sunduğu iş ve gelir kayıtlarına göre koruma tedbirinin uygulandığı dönemde aylık gelirinin asgari ücretin üzerinde olduğunu, bilirkişi raporunun gerçeği yansıtmadığını, yargılandığı davada iki celseye çıkarak iki mesai gününü kısmen burada geçirmek zorunda kaldığından bu kaybının da maddi tazminat hesabına zarar olarak dâhil edilmemesinin tazminat hukukunun temel prensiplerine aykırı olduğunu öne sürmüştür.

16. Başvurucu; maddi tazminat kapsamına ceza davasında vekâletnameli avukat için ödediği ve serbest meslek makbuzu ile sabit olan 5.000 TL avukatlık ücretinin dâhil edilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, bu parayı talep edebileceği başka bir hukuki yolun bulunmadığını, gerekçeli kararda bahsedilen içtihadı birleştirme kararının dosyaya uygun bir karar olmadığını belirtmiştir. Başvurucu ayrıca toplum içindeki sosyo-ekonomik durumu, gözaltı sonrası yaşadığı ilde ve internet medyası üzerinde aleyhine yapılan haksız saldırılar, kamuoyunda "darbeci" yaftasıyla haksız olarak düşürüldüğü durum gözönüne alındığında 100 TL manevi tazminatın çok yetersiz olduğunu ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucu, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmemiştir. Dava dilekçesinde başvurucu, gözaltının haksız olduğu iddiasını beraat kararına dayandırmıştır. Anayasa Mahkemesi A.A. kararında 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi uyarınca açılan davalarda hükmedilen tazminatın yetersiz olduğu yönündeki iddiaların adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiğini belirtmiştir (A.A., § 87). Bu itibarla başvurucunun bu kısımdaki şikâyetlerinin adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

18. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

19. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, derece mahkemesince delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmamasına ilişkin olup derece mahkemesi kararlarında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

20. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu sonucuna varıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

21. Başvurucu, dava dilekçesi ve duruşmadaki sözlü talepleri ile toplanmasını istediği ancak kabul edilmeyen tüm talepleri nedeniyle silahların eşitliği ilkesi çerçevesinde yasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

22. Anayasa Mahkemesi ancak temellendirilebilmiş bir bireysel başvuruyu inceler. Başvurucuların şikâyetlerini hem maddi hem hukuki olarak temellendirme zorunluluğu bulunmaktadır.Başvurucuların maddi dayanaklar yönünden yükümlülüğü şikâyetlerine konu temel olay ve olguları açıklamak, bunlara ilişkin delilleri Anayasa Mahkemesine sunmak; hukuki dayanak yönünden yükümlülüğü ise bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini özü itibarıyla açıklamaktır (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19).

23. Bireysel başvuru incelemesinde Anayasa Mahkemesi, kamu gücü eylem ve işlemleri ile mahkeme kararlarının Anayasa'ya uygunluğunun ve müdahale gerekçelerinin denetimini kendiliğinden yapmaz. Bu sebeple başvurucunun başvurusunun esasını ve bu kapsamda kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığını Anayasa Mahkemesine inceletebilmesi için öncelikle kendisinin ihlal iddialarını gerekçelendirmesi, buna ilişkin olay ve olguları açıklaması ve delillerini sunması zorunludur (Cemal Günsel [GK], B. No: 2016/12900, 12/1/2021, § 24).

24. Somut olayda başvurucu, söz konusu iddiaları soyut bir şekilde ileri sürmüş; hangi taleplerinin hangi celsede kabul edilmediğine ilişkin hiçbir açıklamaya yer vermemiştir. Sonuç olarak başvurucu, şikâyetlerine konu temel olay ve olgular ile bireysel başvuruya konu ettiği temel hak ve özgürlüklerin hangi nedenle ihlal edildiğini açıklamak yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiş; bu bağlamda ileri sürdüğü ihlal iddialarını temellendirememiştir.

25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

26. Başvurucu; olaya uygulanması mümkün olmayan bir içtihadın karara gerekçe yapıldığını, istinaf başvurusunda açıkça belirtmesine rağmen bölge adliye mahkemesince tazminat hukukunun temel prensiplerinin olaya uygulanmadığını, istinaf mahkemesince bireyselleştirme yapılmadan şablon bir ret kararı verildiğini belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

27. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).

28. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).

29. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan mercinin yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması, bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya atıfla kararına yansıtması kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).

30. Somut olayda Mahkemenin başvurucunun beraat ettiği davadaki vekâlet ücretinin maddi tazminat kapsamına dâhil edilmesi gerektiğine ilişkin iddiasını güncel Yargıtay içtihadına (bkz. §§ 10-12) sonucu itibarıyla uygun olarak yeterli gerekçe göstererek reddettiği, yapılan değerlendirme sonunda hükümde başvurucunun davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmaları tartışılarak verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görülmektedir (bkz. § 7). Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda, değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır. Bunun haricinde başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair bir iddiasının mahkemelerce cevapsız bırakılmış olduğuna dair bir şikâyeti de bulunmamaktadır.

31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Hakkaniyete uygun yargılama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 14/4/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Mustafa Çakır [2.B.], B. No: 2019/4137, 14/4/2022, § …)
   
Başvuru Adı MUSTAFA ÇAKIR
Başvuru No 2019/4137
Başvuru Tarihi 5/2/2019
Karar Tarihi 14/4/2022

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, haksız gözaltı tedbiri dolayısıyla açılan tazminat davasında ödenen tazminatın yetersiz olması ve yanlış belirlenmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılama hakkının, tazminat davasında ileri sürülen taleplerin karşılanmaması nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin, derece mahkemelerinin kararlarının gerekçesiz olması nedeniyle de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (hukuka aykırı deliller, bariz takdir hatası vs.) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Silahların eşitliği ilkesi / çelişmeli yargılama ilkesi (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Gerekçeli karar hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 90
91
141
142
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi