logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Faruk Çelik [2.B.], B. No: 2019/42693, 7/2/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

FARUK ÇELİK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/42693)

 

Karar Tarihi: 7/2/2024

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Kübra KAYA

Başvurucu

:

Faruk ÇELİK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, işin görülmesi sırasında uğranılan zararın tazmin edilmemesi nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, tekstil sektöründe hizmet veren bir şirkette işçi olarak çalışmakta iken 1/6/2007 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu sağ kolunda meydana gelen maluliyet oranının tespiti talebiyle Kayseri 1. İş Mahkemesinde (Mahkeme) 17/6/2013 tarihinde dava açmıştır. Mahkemece 29/12/2015 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; Adli Tıp İhtisas Kurulunun (Kurul) 12/10/2015 tarihli raporuna göre başvurucunun iş kazası nedeniyle oluşan bir maluliyetinin bulunmadığı belirtilmiştir. Kurul raporunda; başvurucunun iş kazasından yaklaşık bir yıl önce geçirdiği trafik kazası nedeniyle %39 oranında meslekte kazanma gücü kaybının oluştuğu, iş kazasından sonra ise anılan maluliyet oranının değişmediği tespitlerine yer verilmiştir. Başvurucunun iş kazası nedeniyle gelişen bir araz durumunun bulunmadığı belirtilmiştir.

3. Başvurucu 14/1/2016 tarihli dilekçesiyle temyiz başvurusunda bulunmuştur. Başvurucu temyiz dilekçesinde; geçirdiği iş kazası ve bir yıl önceki trafik kazası sırasında sağ kolunun aynı yerden kırıldığını ancak trafik kazasından sonra tedavi görüp iyileşmiş iken iş kazası nedeniyle sağ kolunu kullanamaz hâle geldiğini ileri sürmüştür.

4. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi (Yargıtay) 6/6/2017 tarihinde anılan kararın bozulmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; Yüksek Sağlık Kurulundan da rapor alınması gerektiği, Kurul raporuyla çelişki oluşturması hâlinde ise Adli Tıp Genel Kurulundan (Genel Kurulu) rapor alınarak çelişki giderildikten sonra karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

5. Yargıtayın bozma kararı sonrası Mahkemece Yüksek Sağlık Kurulundan 27/6/2018 tarihli rapor alınmıştır. Anılan raporun da Kurul raporuyla aynı yönde olduğu gerekçe gösterilerek 2/10/2018 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir.

6. Başvurucu anılan karara karşı önceki iddialarını tekrarla 22/10/2018 tarihinde temyiz başvurusunda bulunmuştur. Yargıtay 14/11/2019 tarihinde onama kararı vermiştir.

7. Başvurucu, nihai hükmü 3/12/2019 tarihinde tebellüğ ettikten sonra 24/12/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

II. DEĞERLENDİRME

A. Maddi ve Manevi Varlığın Korunması ve Geliştirilmesi Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden

8. Başvurucu; daha önce trafik kazası geçirmiş ise de koluna plak takıldığını ve gördüğü tedaviler sonucunda iyileştiğini ileri sürmüştür. Başvurucu olay günü konfeksiyon atölyesinde havluları taşımak için el gücüyle çalışan arabayı kullandığı sırada arabanın tekerinin çukura girmesiyle havluların üzerine yıkıldığını ve kolunun üstüne düştüğünü ifade etmiştir. İş kazası gerçekleşmeden önce sağ kolunu tamamen kullanabilir vaziyette iken kazanın kolundaki plakların kırılmasına ve bu nedenle çok sayıda operasyon geçirmesine yol açtığını iddia etmiştir. Başvurucu iş kazasından önce konfeksiyon atölyesinde elini kullanmasını gerektirir bir işte çalıştığına, iş kazasından sonra ise sağ elini ve kolunu tamamen kullanamaz duruma gelmesine rağmen bilirkişi raporlarında yeni bir maluliyetin oluşmadığı tespitlerine yer verilmesinin haksız olduğuna işaret etmiştir.

9. Bakanlık görüşünde delillerin değerlendirilmesi işinin öncelikle idari ve yargısal makamlara ait olduğuna işaret edilmiştir. Anayasa Mahkemesince derece mahkemelerinin özel kişiler arasındaki uyuşmazlığın çözümünde takdir yetkilerini kullanırken adil bir denge gözetip gözetmediği hususlarının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

10. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, geçirdiği iş kazası nedeniyle sağ kolunu kullanamaz hale gelmesine ilişkin olduğundan başvurunun Anayasa'nın 17. maddesi uyarınca maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı kapsamında incelenmesi gerekmiştir.

11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

12. Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı kapsamında hukuki sorumluluğu ortaya koymak adına derece mahkemelerinin bu tür olaylara ilişkin yürüttükleri yargılamalarda Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği seviyede derinlik ve özenle bir inceleme yapıp yapmadıklarının ya da ne ölçüde yaptıklarının da Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira derece mahkemeleri tarafından bu konuda gösterilecek hassasiyet, yürürlükteki yargı sisteminin daha sonra ortaya çıkabilecek benzer hak ihlallerinin önlenmesinde sahip olduğu önemli rolün zarar görmesine engel olacaktır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Yasin Çıldır, B. No: 2013/8147, 14/4/2016, § 57; Tevfik Gayretli, B. No: 2014/18266, 25/1/2018, § 32).

13. Diğer taraftan belirtmek gerekir ki olayların oluşumuna ilişkin delillerin değerlendirilmesi öncelikle idari ve yargısal makamların ödevidir. Aynı şekilde başvuru dosyasında bulunan tıbbi bilgi ve belgelerden hareketle bilirkişilerin vardığı sonuçların doğruluğu hakkında fikir yürütmek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (Mehmet Çolakoğlu, B. No: 2014/15355, 21/2/2018). Ancak kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında yerine getirmek zorunda olduğu usul yükümlülüklerinin somut olayda yerine getirilip getirilmediğinin nesnel bir şekilde değerlendirilmesi için ilgili anayasal kurallar bağlamında derece mahkemelerinin kendilerine tanınmış takdir yetkileri çerçevesinde hareket edip etmediklerinin denetlenmesi gerekir. Bu bağlamda müdahaleyi haklı göstermek için öne sürülen gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığı incelenmelidir (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 44).

14. Somut olayda, başvurucunun sağ kolu iş kazasında ve onun yaklaşık bir yıl öncesinde geçirdiği trafik kazasında aynı yerden kırılmıştır. Başvurucunun daha önce geçirdiği trafik kazası sonucunda maluliyet oranı %39 olarak tespit edilmiştir. Başvurucu, trafik kazası sonrası gördüğü tedaviler üzerine sağ kolunun tamamen iyileştiğini, iş kazasının kolunun yeniden kırılmasına ve kalıcı olarak malul olmasına yol açtığını ileri sürmüş, kamusal makamlar ve derece mahkemeleri ise iş kazası dolayısıyla oluşan yeni bir maluliyet olmadığına karar vermiştir.

15. Maluliyet oranının tespitine ilişkin hususlara Kurul ve Yüksek Sağlık Kurulunun raporlarında yer verildiği anlaşılmıştır. Buna göre başvurucunun daha önce geçirdiği trafik kazası nedeniyle hâlihazırda malul olduğu, iş kazasının ise maluliyet durumuna yeni bir etkisinin olmadığı belirtilmiştir. Ancak Yargıtayın bozma ilamı sonrasında rapor düzenleyen Yüksek Sağlık Kurulunca başvurucunun muayene edilmediği, başvurucunun iddiaları üzerinde araştırma yapılmadığı ve tıbbi belgeler üzerinden eski karara atıfla yetinildiği görülmüştür.

16. Bununla birlikte başvurucunun daha önce geçirmiş olduğu trafik kazasından sonra tamamen iyileştiği, bu durumun elini kullanmayı gerektiren iş görmesinden de anlaşıldığı iddialarının derece mahkemelerince karşılanmadığı görülmektedir. Bu bağlamda yargılama sürecinde alınan bilirkişi raporlarında da bu konuyu açıklığa kavuşturmak için bir değerlendirme ve araştırma yapılmadığı tespit edilmiştir. Bu durumda devletin maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkına ilişkin pozitif yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirdiğinden söz edilemez.

17. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar Yönünden

18. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

19. 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinin birinci fıkrasında yer alan tarih 9/3/2023 olarak değiştirilmiş ve 9/3/2023 tarihi itibarıyla Anayasa Mahkemesinde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Tazminat Komisyonu tarafından inceleneceği düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesi Veysi Ado ([GK], B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir. Mevcut başvuruda da söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

20. Açıklanan gerekçeyle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

21. Başvurucu ihlalin tespitine, yargılamanın yenilenmesine ve miktar belirtmeksizin maddi ve manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.

22. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

23. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kayseri 1. İş Mahkemesine (E.2017/263, K.2018/582) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 364,60 TL başvuru harcından oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Faruk Çelik [2.B.], B. No: 2019/42693, 7/2/2024, § …)
   
Başvuru Adı FARUK ÇELİK
Başvuru No 2019/42693
Başvuru Tarihi 24/12/2019
Karar Tarihi 7/2/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, işin görülmesi sırasında uğranılan zararın tazmin edilmemesi nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı Fiziksel ve ruhsal bütünlük (şiddet, kazalar vs) İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi