TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
M.K. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/6351)
Karar Tarihi: 27/2/2024
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Raportör
Hasan SARAÇ
Başvurucu
M.K.
Vekili
Av. Can DOĞUSOY
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; vergi müfettişliği yeterlik sınavının yazılı bölümünün iptali talebiyle açılan davanın ehliyet yönünden reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Maliye Bakanlığında vergi müfettiş yardımcısı olarak görev yapan başvurucu 9/10 Ekim 2013 tarihlerinde katıldığı vergi müfettişliği yeterlik sınavında başarısız sayılmıştır.
3. Başvurucu, anılan sınavın yazılı bölümü ile bu sınavadayanak teşkil eden ilgili yönetmelik hükümlerinin iptali talebiyle Danıştayda dava açmıştır. Danıştay İkinci Dairesi (İkinci Daire) ilk derece mahkemesi sıfatıyla baktığı davanın yeterlik sınavının yazılı bölümünün iptali talebine ilişkin kısmını 13/3/2017 tarihli kararıyla, başvurucunun bir yarışma sınavı olmayan yeterlik sınavının tamamının iptalini istemekte güncel bir menfaatinin bulunmadığı gerekçesiyle ehliyet yönünden reddetmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
''...Diğer yandan, kariyer nitelikte bir meslek olan vergi müfettişliği görevine atanabilmek için; müfettiş yardımcılığı süresinde performans değerlendirmesinin olumlu olması ve yeterlik sınavında başarılı olunması koşullarının sağlanmasının yeterli olduğu, bu koşullar sağlandığı takdirde, idarenin vergi müfettişliğine atama konusunda bağlı yetki içinde olduğu, diğer bir ifade ile takdir yetkisi bulunmadığı açıktır.
Bu durumda; sınav sonucunda başarısız sayılmasına ilişkin bireysel işlemin iptalini istemekte kişisel, meşru ve güncel bir menfaati bulunan ve başarısız sayılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle idare mahkemesi nezdinde dava açmış olan davacının; bir yarışma sınavı olmayan yeterlik sınavının tamamının iptalini istemekte güncel bir menfaatinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Ayrıca, davacının başarısız sayılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada, dava konusu işlemin hukuka aykırı bulunarak iptal edilmesi ve bunun sonucunda davacının vergi müfettişi olarak atanması halinde; davacının, emsali müfettiş yardımcılarının müfettiş kadrosuna atandığı tarih ile kendisinin müfettiş olarak atandığı tarih arasında oluşacak parasal kayıpları ile kariyer mesleğin niteliği gereği sahip olunan kıdem ve diğer özlük haklara ilişkin kayıplarının, davalı idarece, T.C. Anayasası'nın 125. maddesi gereğince tazmin edilmesi bir zorunluluktur. Nitekim idari yargı yerlerinin kararları da bu yöndedir. ''
4. Başvurucu, anılan karara karşı İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK) nezdinde temyiz başvurusunda bulunmuştur. Temyiz dilekçesinde yeterlik sınavınınhem yarışma hem de kontenjan sınavı niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sınav olduğunu belirten başvurucu, sınavda alınan puanların başarı sırasını etkilediğini, en başarılı adayların farklı gruplarda görevlendirildiğini, ayrıca bu puanın başmüfettişliğe atanma hususunda önemli olduğunu ve ilerleyen süreçte performans puanlarını da doğrudan etkilediğini ifade etmiş; bu sebeple dava açmaehliyetininbulunduğunu iddia etmiştir.
5. İDDK, İkinci Dairenin kararını 1/11/2018 tarihinde onamıştır.
6. Başvurucu, nihai kararın 29/1/2019 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine 27/2/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Komisyon başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
8. Başvurucu, dava konusu yaptığı işlemin kendisiyle de ilgili olduğunu ve menfaatini doğrudan etkilediğini belirtmiş; davanın sadece şeklen değerlendirilmesi ve esasının incelenmemesi nedeniyle etkili başvuru hakkının, hukuka aykırı şekilde oluşturulan sınav kurulu tarafından yapılan sınav sonucuna göre başarılı sayılanlar ile başarısız sayılanlar arasında statü bakımından farklılıklar ortaya çıkmasına sebebiyet verildiğinden eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
9. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Somut olayda başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
10. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).
11. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
12. Mahkemeye erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda etkili bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve yeterli fırsatlara sahip olmasını gerektirir. Özellikle hukuki ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 34). Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).
13. Dava konusu edilen bir idari işlemin bireyin menfaatini ihlal edip etmediğini belirleme ve mevzuatı bu yönüyle yorumlama görevi esasen derece mahkemelerine aittir. Derece mahkemeleri, önlerindeki uyuşmazlığın niteliğini ve ilgili mevzuat hükümlerini gözönünde bulundurarak dava konusu işlemin davacının hukuki durumu üzerinde yaratabileceği etki ve sonuçlardan hareketle menfaatini ihlal edip etmediğini değerlendirir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi gereği, dava konusu edilen işlemin başvurucunun menfaatini ihlal edip etmediğinin belirlenmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol, idari işlemin bireyin menfaatini etkilemediğiyle ilgili derece mahkemelerinin yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut olayın şartları ışığında incelemektir (Levent Tütüncü, B. No: 2015/3690, 18/7/2018, § 53).
14. Derece mahkemeleri, dava konusu edilen işlemin bireyin menfaatini ihlal edip etmediğini irdelerken ve buna dair usul kurallarını uygularken söz konusu düzenlemenin getirilmesiyle ulaşılmak istenen kamu yararı ile bireyin menfaatleri arasında adil bir denge gözetmelidir. Bu bağlamda menfaat ihlali koşulundan hareketle uyuşmazlığın esasının incelenebilirliğinin değerlendirilmesinde kamu yararı ile bireyin menfaatleri arasındaki denge kurulurken dava konusu edilen işlemin mahiyeti, başvurucunun hukuki durumuna ve gelecek yaşantısına ne şekilde etkilerinin olduğu, işlemin hukuka uygunluk denetiminin gerçekleştirilmemiş olmasından dolayı bertaraf edilemeyen bu etkilerin başvurucuya bir külfet yükleyip yüklemediği gibi hususlar gözönünde bulundurulabilir (Levent Tütüncü, § 54).
15. Bireysel başvuruya konu davada İkinci Dairenin başvurucunun yeterlik sınavının tamamının iptalini istemekte güncel bir menfaati olmadığı, dolayısıyla dava açma ehliyetinin olmadığı sonucuna ulaşırken dava konusu yapılan yazılı sınava katılan diğer kişilerin başarılı olup olmamalarının başvurucunun durumunu etkilemediği, zira sınava giren vergi müfettiş yardımcısı kadar vergi müfettişi kadrosu bulunduğundan başvurucunun müfettiş olarak atanılabilmesi için başarı sıralamasında belirli sayıda kişi arasına girme zorunluluğu bulunmadığı, bu itibarla sınava katılan tüm yardımcıların başarılı olma şansının olduğu değerlendirmesinden hareket ettiği görülmüştür. Bununla birlikte İkinci Daire söz konusu değerlendirmeyi yaparken başvurucunun sınav sonucunda başarısız sayılmasına ilişkin bireysel işlemin iptalini istemekte kişisel, meşru ve güncel bir menfaati olduğuna, nitekim başarısız sayılmasına ilişkin işlemin iptali talebiyle idare mahkemesinde dava açtığına da dikkati çekmiş; ayrıca anılan işlemin idare mahkemesince hukuka aykırı bulunarak iptal edilmesi ve bunun sonucunda başvurucunun müfettiş olarak atanması hâlinde emsallerinden daha geç atanması sebebiyle kıdem ve diğer özlük haklarıyla ilgili olarak oluşan kayıplarının tazmininin anayasal bir zorunluluk olduğunu hatırlatmıştır.
16. Bu durumda Danıştayın gerek uyuşmazlık konusu olguyu gerekse bu olgudan hareketle dava açma ehliyeti bulunup bulunmadığını belirlemesiyle ilgili yorum ve değerlendirmesinin öngörülemez nitelikte olmadığı, başvurucunun dava açmasını aşırı derecede zorlaştıracak ya da imkânsız kılacak nitelikte katı bir yaklaşım içermediği anlaşılmıştır.
17. Bu itibarla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
18. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
19. Anayasa Mahkemesi, Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvurularda uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
20. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik kriterleri yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 27/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE ile karar verildi.