TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET ARSLAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/791)
|
|
Karar Tarihi: 24/11/2021
|
R.G. Tarih ve Sayı: 1/2/2022 - 31737
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Sinan ARMAĞAN
|
|
|
Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet ARSLAN
|
Vekilleri
|
:
|
1. Av. Şivan Cemil ÖZEN
|
|
|
2. Av. Cemile TURHALLI BALSAK
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumuna girişte yapılan arama
sırasında hukuka aykırı güç kullanımı nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 31/12/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda
bulunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. 1979 doğumlu olan başvurucu, silahlı terör örgütüne
üye olma suçundan hakkındaki yargılama nedeniyle tutuklu olup 19/2/2018
tarihinde Diyarbakır D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan Rize L Tipi Kapalı
Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) nakledilmiştir.
A. Olaya
İlişkin Genel Bilgiler
10. İnfaz Kurumuna giriş işlemleri sırasında başvurucunun
üstü aranmak istenmiş, başvurucu yapılmak istenen aramanın hukuka aykırı
olduğunu söyleyerek aramaya itiraz etmiş, zor kullanılarak aranmış ve giriş
işlemlerinin ardından İnfaz Kurumuna yerleştirilmiştir.
11. Anlatımına göre başvurucu, çıplak arama yapılmak
istenmesi nedeniyle aramanın hukuka uygun olmadığını belirterek aramaya karşı
çıkmış; bunun üzerine arama yapılacak yere gelen on infaz memuru
"Başkanlığın burada geçmez aramayı kabul etmezsen sonuçlarına katlanırsın,
burası vatanseverlerin yeri hepiniz bunu öğreneceksiniz." diyerek
başvurucuyu darbetmiş ve ardından çıplak olarak aramıştır.
12. Olayla ilgili olarak beş infaz koruma memuru, aynı
tarihte Üst Arama Tutanağı düzenlemiştir. Tutanakta; terör örgütü üyesi olma
suçundan tutuklanan başvurucunun gizli ve şifreli doküman ve mesaj
bulundurabileceği dikkate alınarak kurumun en yetkili amirinin bilgisi
dâhilinde üst aramasının yapılmak istendiği, bu kapsamda utanma duygusunu ihlal
etmeyecek ve kimsenin görmemesini sağlayacak tedbirlerin alındığı
belirtilmiştir. Tutanağa göre başvurucu, arama yapılmasını istememiş ve kamu görevlilerine
"Türk Silahlı Kuvvetlerinin Afrin'de yaptıklarını burada bana yapmaya
çalışıyorsunuz. Ben [...] eş başkanıyım. Kimse benim üstümü arayamaz.
Ben zaten cezaevinden geliyorum. Sizin kanunlarınızı tanımıyorum." şeklinde
sözler sarf edip fiziki olarak direnmiştir. İnfaz koruma memurlarının tutanakta
belirttiğine göre bu durum üzerine kurum üst amiri bilgilendirilmiş, ayrıca
başvurucuya ilgili tüzük hükümleri uyarınca arama yapılacağı, direnmesi hâlinde
zor kullanılacağı hatırlatılmış; buna rağmen başvurucu aramayı engellemeye ve
diğer hükümlüleri galeyana getirmeye çalışmıştır. Öncelikle başvurucunun üst
giysilerinin çıkarılarak arama işlemine başlandığı ve sonrasında kıyafetleri
giydirilerek iç çamaşırı kalacak şekilde alt kısımdaki giysileri çıkarılarak
aramanın tamamlandığı bilgisine yer verilen tutanakta, arama neticesinde infaz
kurumuna sokulması veya bulundurulması yasak maddeye rastlanmadığı
açıklanmıştır.
13. Arama işlemi ayrıca iki infaz koruma memuru ve
nöbetçi müdürün düzenlediği başka bir tutanakla kayıt altına alınmıştır.
Tutanakta başvurucunun da imzası bulunmaktadır. Başvurucunun adı, arama tarihi
ve saatinin yer aldığı ve el yazısıyla doldurularak hazırlanan tutanak şu
şekildedir:
"Ceza infaz kurumuna 19.02.2018
günü saat 11.20 sıralarında hükümlü/tutuklu olarak gelen Mehmet Arslan'ın
kuruma ilk kabulünde, dışarıdan hiçbir şekilde görülemeyeceği ve görüntü
kaydeden bir cihazın bulunmadığı bir odada, kişinin tenine çıplak elle
dokunulmadan ve giydirilen önlük üzerinden yapılan üst aramasında, kuruma
girmesinde sakınca bulunan herhangi bir yasak madde bulunamamıştır.
İşbu tutanak tarafımızdan tanzim
edilerek hazırda bulunanlara birlikte imza altına alınmıştır.
Başlangıç saati: 11.20
Bitiş saati :11.30
Yapılan aramadan dolayı herhangi bir
zararım veya şikâyetim yoktur."
14. Arama işleminden sonra İnfaz Kurumu Hekimliği
tarafından başvurucunun ilk giriş muayenesi yapılarak hakkında rapor
düzenlenmiştir. 19/2/2018 tarihinde saat 11.27'de yapıldığı belirtilen muayene
sonucunda başvurucunun "her iki kulağında yeni oluşmuş kızarıklık ve
sağ dirseğinde yeni oluşmuş yüzeysel iki kesi" tespit edilmiştir.
B. Adli
Soruşturma Süreci
15. Başvurucu 21/2/2018 tarihinde Rize Cumhuriyet
Başsavcılığına dilekçe yazarak infaz koruma memurlarından şikâyetçi olmuştur.
Başvurucu, şikâyet dilekçesinde; İnfaz Kurumuna getirildiğinde olağanüstü
durumlarda uygulanması gereken ve insani olmayan çıplak arama yöntemine maruz
kaldığını, kamu görevlileriyle bu konuyu müzakere etmeye çalışırken 10-15 kişi tarafından
hastanelik oluncaya kadar darbedildiğini, kameraların yaşananları kaydettiğini,
vücudunun çeşitli yerlerinde morluklar ve şişlikler oluştuğunu ileri sürmüştür.
16. Başvurucunun dilekçesi 23/2/2018 tarihinde Rize
Başsavcılığına gönderilmiştir.Rize Başsavcılığı 27/2/2018 tarihinde,
başvurucunun şikâyetiyle ilgili olayın gerçekleştiği İnfaz Kurumunun adli
yönden Kalkandere Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) bağlı olduğu
gerekçesiyle yetkisizlik kararı vererek dosyayı Başsavcılığa göndermiştir. Başsavcılık
tarafından soruşturma dosyası 30/3/2018 tarihinde kaydedilerek soruşturmaya
başlanmıştır.
17. Başvurucunun avukatı da 12/3/2018 tarihinde
başvurucunun İnfaz Kurumuna girişinde yaşadığı olay nedeniyle Diyarbakır
Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla şikâyetçi olmuştur. Şikâyet dilekçesinde;
bir siyasi partinin eş genel başkanı olan başvurucunun hukuka aykırı ve çıplak
şekilde zorla arandığını, kamu görevlilerince tehdit edilerek bayılıncaya kadar
fiziki saldırıya maruz bırakıldığını, işkence izlerine rağmen kurum doktorunun
darp raporu düzenlemekten kaçındığını iddia etmiştir. Dilekçede ayrıca olay
yerindeki kamera görüntülerinin getirtilmesini, başvurucunun en yakın sağlık
kuruluşuna sevkinin sağlanarak hakkında adli muayene formu düzenlenmesini, olay
yerinde keşif yapılmasını, başvurucunun bilgi sahibi olan oda arkadaşlarının
tanık olarak dinlenmesini, olayın faili olan infaz koruma memurlarının ve kurum
doktorunun kimliklerinin tespit edilmesini talep etmiştir.
18. Bu arada İnfaz Kurumunca olayla ilgili belgeler ve
bir CD 2/3/2018 tarihinde Başsavcılığa gönderilerek suç duyurusunda
bulunulmuştur. Evrakla ilgili adli soruşturma 30/3/2018 tarihinde başvurucunun
şikâyetçi olduğu dosya ile birleştirilerek başvurucu hakkında görevi
yaptırmamak için direnme suçundan soruşturma yürütülmüştür.
19. Başsavcılıkça 17/4/2018 tarihinde başvurucunun
ifadesi alınmıştır. Başvurucunun ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Görevli memurlar üzerimdeki
elbiseleri çıkartarak aramak istedi. Ben de bu uygulamanın doğru olmadığını, bu
olayın insanlık onuruna aykırı olduğunu söyledim. Bunun üzerine infaz koruma
memurları beni darp ettiler. Yere yatırarak üzerimde tepindiler. Kamera
kayıtları incelendiğinde olay anında hangi memurların orada olduğu
görülecektir. Ben üzerimin aranması esnasında hiçbir şekilde direnmedim. Aksine
orada bulunan infaz koruma memurları beni darp etti. Hatta bana karşı işkence
yapıldı... "
20. Arama işlemini gerçekleştiren ve tutanakta imzası
bulunan beş infaz koruma memuru Başsavcılıkta müşteki şüpheli olarak ifade
vermiştir. Bu kişiler beyanlarında; arama yapmak istediklerinde başvurucunun
zaten infaz kurumundan geldiğini belirtip üstünü aratmayacağını söylediğini, eş
başkan olduğunu, Silahlı Kuvvetlerin Afrin'de yaptıklarını kendilerinin de burada
yaptığı şeklinde sözler sarf ettiğini dile getirmiştir. İnfaz koruma memurları,
herkese yapıldığı üzere başvurucunun önce üst, sonra alt kısmındaki
kıyafetlerini çıkararak başvurucuyu usulüne uygun şekilde aradıklarını,
kendisini kesinlikle darbetmediklerini, aramaya direndiği için başvurucudan
şikâyetçi olduklarını belirtmiştir.
21. Başvurucu hakkında ilk kabul muayene raporunu
düzenleyen doktor M.K.nın şüpheli sıfatıyla Başsavcılıkta savunması alınmıştır.
M.K. ifadesinde özetle aynı gün terör mahkûmlarının tutulduğu koğuşlardaki
sayım nedeniyle olaylar yaşandığından 50-60 kadar adli rapor düzenlediğini
belirtmiş; genel uygulamanın mahkûmların kuruma girişleri sırasında sadece ilk
kabul muayene raporu düzenlenmesi olduğunu ancak darp iddiası bulunduğu
takdirde adli rapor düzenlendiğini, başvurucunun da darp şikâyeti olmadığı ve
başka bir infaz kurumundan nakil geldiği için ilk kabul muayenesini yaparak
sadece buna ilişkin rapor düzenlediğini, düzenlenen raporda da gördüğü birtakım
lezyonları yazdığını beyan etmiştir.
22. Arama işleminin yapıldığı koridorda bulunan kamera
kayıtlarının çözümü için Kalkandere İlçe Emniyet Amirliğine 25/4/2018 tarihinde
yazı yazılmıştır. Yazıda; başvurucunun üst araması yapılmasını engellemek
amacıyla fiziki direnişte bulunup bulunmadığı, infaz koruma memurlarının arama
sırasında görev ve sorumluluklarını aşacak şekilde başvurucuya müdahale edip
etmedikleri konusunda tutanak hazırlanması istenmiştir. İki polis memuru
tarafından hazırlanan CD İnceleme Tutanağı'nda dört fotoğraf karesine yer
verilerek şu tespitlerde bulunulmuştur:
- Başvurucu olduğu düşünülen kişi saat 10.14'te İnfaz
Kurumuna giriş yapmıştır.
- Başvurucu, üst araması için infaz koruma memuruyla
odaya saat 10.24'te girmiştir.
- Üst araması devam ederken saat 10.30'da odanın
girişinde infaz koruma memurları kalabalık şekilde beklemektedir.
- Saat 10.40'ta üst araması biten başvurucu, odadan
çıkmıştır.
23. CD İnceleme Tutanağı'nda ayrıca kamera görüntüsünün
kalitesiz olması nedeniyle daha net görüntü elde edilemediği, infaz koruma
memurlarının başvurucuya yönelik fiziki müdahalesinin olmadığı, başvurucunun da
infaz koruma memurlarına fiziki bir direnişte bulunmadığı belirtilmiştir.
24. Başvurucu hakkında Rize Adli Tıp Şube Müdürlüğünden
sağlık raporu alınmıştır. İnfaz Kurumunda düzenlenen ilk kabul muayene raporu
incelenerek ve 22/5/2018 tarihinde başvurucu muayene edilerek aynı gün
düzenlenen raporda; olayla ilgili travmatik lezyon saptanmadığı, meydana gelen
yaralanmanın basit tıbbi bir müdahale ile giderilebilecek nitelikte hafif
olduğu belirtilmiştir.
25. Soruşturma sonunda Başsavcılık; beş infaz koruma
memuru, kurum doktoru ve başvurucu hakkında 9/8/2018 tarihinde kovuşturmaya yer
olmadığına karar vermiştir (Kararda sehven 9/7/2018 tarihi yazıldığı
değerlendirilmiştir.). Kararın ilgili kısmı şu şekildedir:
"30. 04.2018 tarihinde dosyaya ibraz edilen
19.02.2018 tarihli tutanakta, Mehmet Arslan'ın kuruma ilk kabulünde yapılan üst
aramasında üzerine yasak eşya bulunmadığı ve Mehmet Arslan'ın herhangi bir
zarar ve şikayetinin olmadığı, Mehmet Arslan ve görevli infaz koruma
memurlarınca imza altına alındığı görülmekte olup,
Yapılan soruşturma neticesinde, kamera
görüntülerinden tarafların beyanlarında müşteki şüpheli Mehmet Arslan'ın
görevli memurlara karşı fiziki bir direnişte bulunmadığı, fiziki direnişten
bahsedebilmek için cebir veya tehdit unsurlarından birinin olması gerektiği
olayda Mehmet Arslan tarafından görevli memurlara yöneltilmiş bir cebir yada
tehdit unsuru olmadığı anlaşıldığından, görevi yaptırmamak için direnme suçunun
unsurlarının oluşmadığı tespit edilmesi nedeniyle,
Tarafların beyanlarından, kamera
görüntüsünden, 19.02.2018 tarihli üst araması tutanağından, görevli infaz
memurlarının Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Tüzük 46. Maddesi gereğine uygun olarak üst araması yaptıkları, ölçülü
bir şekilde müdahale ettikleri anlaşıldığından, Görevi Kötüye Kullanma, İşkence
Yapma, Halkı Kin ve Düşmanlığa Alanen Tahrik Etme suçlarının unsurlarının
oluşmadığı, yukarıda kimlik bilgileri yazılı şüpheli cezaevi doktorunun
görevini kötüye kullandığına ilişkin her hangi bir delil yada emare
bulunmadığından,
Müşteki şüpheliler ve şüpheli hakkında,
yukarıda açıklanan suçlar bakımından kamu adına KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA...[karar verildi.]"
26. Başvurucu söz konusu karara ilişkin itiraz
dilekçesinde; şikâyet dilekçesinin iki gün sonra Başsavcılığa gönderilerek
işkence izlerinin geçmesinin beklendiği, adli muayene raporunun olaydan elli
bir gün sonra aldırıldığını, tanık olarak dinlenilmesini istediği tutukluların
beyanlarının tespit edilmediğini, Başsavcılığın direnmeyi kabul etmediği hâlde
infaz koruma memurlarının ölçülü müdahalede bulunduklarını kabul etmesinin
çelişki oluşturduğunu belirterek yürütülen soruşturmanın etkisiz olduğunu iddia
etmiştir.
27. Başvurucu ve avukatının itirazı Rize Sulh Ceza
Hâkimliğinin 20/11/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Söz konusu karar
4/12/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
28. Başvurucu 31/12/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
C. Başvurucu
Hakkında Yürütülen Disiplin Soruşturması Süreci
29. Başsavcılıkça 25/4/2018 tarihinde, başvurucunun
kuruma girişi sırasında yaşanan olayla ilgili disiplin soruşturması yapılıp
yapılmadığı İnfaz Kurumundan sorulmuştur. 3/5/2018 tarihli yazıyla verilen
cevapta olayla ilgili olarak disiplin soruşturması yürütüldüğü, başvurucu
hakkında darp ve cebir raporu alınmadığı ancak ilk kabul muayenesi yapıldığı ve
bununla ilgili form düzenlendiği belirtilmiştir.
30. İnfaz Kurumunca başvurucunun üst araması sırasında
sözlü ve fiziki olarak direnişte bulunduğunun tutanakla kayıt altına alındığı
gerekçesiyle hakkında idari soruşturma başlatılacağı ihtar edilerek
başvurucudan üç gün içinde yazılı veya sözlü savunma yapması istenmiştir.
İhtar, olayın yaşandığı 19/2/2018 tarihinde yapılmıştır. Başvurucu, savunma
vermemiştir.
31. Disiplin soruşturması sonucunda başvurucunun arama
işlemi sırasında sözlü ve fiziki olarak direnişte bulunarak uyarılara rağmen
aramaya karşı çıktığı gerekçesiyle bir ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma
cezası ile cezalandırılmasına 28/2/2018 tarihinde karar verilmiştir.
32. Başvurucu; bireysel başvuru formunda, itiraz üzerine
İnfaz Hâkimliğince disiplin cezasının kaldırıldığını bildirmiş ise de dosya
bilgilerini veya kararın bir örneğini sunmamıştır. Bakanlık görüş yazısında söz
konusu karardan bahsedilmektedir. Görüş yazısında belirtildiğine göre başvurucu
hakkındaki disiplin cezası Rize İnfaz Hâkimliğinin 29/3/2018 tarihli kararıyla
kaldırılmıştır. Kararın ilgili kısmı şu şekildedir:
"...Rize L Tipi Kapalı Cezaİnfaz
Kurumunda her ne kadar hakkında aramaya karşı çıkmaktan dolayı disiplin cezası
uygulanmış ise de; hükümlünün Diyarbakır D Tipi kapalı ceza infaz
kurumundan Rize L Tipi Kapalı Cezaİnfaz Kurumuna sevk olarak geldiği, Rize L
Tipi Kapalı ceza infaz kurumuna girişte görevli infaz koruma memurlarının
çamaşırı kalacak şekilde elbiselerini çıkartmalarını istedikleri arama
yapılacağını belirttikleri, itiraz eden hükümlünün bu arama şeklini kabul etmediği,
bunun üzerine görevlilerin itiraz eden hükümlünün kıyafetlerini çıkartarak
arama yaptıkları, hükümlünün kıyafetlerini kendiliğinden çıkartmamakla birlikte
aramayı engelleyecek fiziksel bir direnç göstermediği anlaşılmaktadır.
Çıplak arama, elbetteki kişinin
mahremiyetini ihlal edecek bir uygulamadır. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkındaki Tüzüğün 46. Maddesinin 2 fırkasında Hükümlünün üzerinde,
kuruma sokulması veya bulundurulması yasak madde veya eşya bulunduğuna dair
makul ve ciddi emarelerin varlığı ve kurum en üst amirinin gerekli görmesi
hâlinde, çıplak olarak veya beden çukurlarında arama yapılabileceği hükmünün
mevcuttur. Ancak başka ceza infaz kurumundan sevk ile gelen hükümlünün
belirtilen makul ve ciddi emare olduğuna yönelik delil olmadan çıplak arandığı,
hükümlünün bu nedenle pasif direniş gösterdiği, aramaya karşı koyma suçunun
oluşması için gereken fiziksel direnişi ise göstermediği, bu durumun hükümlünün
ifadelerinde ve tutulan tutanaklarda sabit olduğu, aramaya karşı koyma suçu
oluşmamıştır..."
IV. İLGİLİ
HUKUK
33. İlgili hukuk için bkz. Mahir Birgül, B. No:
2017/37181, 13/10/2020, §§ 22-33; Emre Erdem, B. No: 2017/30219,
20/10/2020, §§ 30-37.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
34. Anayasa Mahkemesinin 24/11/2021 tarihinde yapmış
olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
35. Demokratik Bölgeler Partisi eş başkanı olduğunu
belirten başvurucu, nakil geldiği İnfaz Kurumuna girişte çıplak aramaya maruz
kaldığını ve darbedildiğini ileri sürmüştür. Şikâyet dilekçesinin kamu
görevlileri tarafından kasıtlı olarak Kalkandere yerine Rize Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderildiğini iddia eden başvurucu, işkence iddiasına rağmen
kurum idaresince veya Başsavcılık tarafından resen adli rapor düzenlenmesinin
sağlanmadığını, aramanın yapıldığı odanın kapısında çok sayıda infaz koruma
memurunun bulunmasının ve arama işlemi süresinin uzunluğunun iddialarını
doğrular mahiyette olduğunu, ayrıca vücudunda oluşan morluklar avukatlarıyla yaptığı
görüşmelerdeki kamera kayıtlarına girmesine rağmen bunların görmezden
gelindiğini belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
36. Bakanlık görüşünde özetle her ne kadar fiziki bir
direniş sergilememiş olsa da İnfaz Kurumuna girişte üstünü aratmak istemeyen
başvurucuya infaz koruma memurlarının darbetmeden ölçülü müdahalede
bulundukları, başvurucu hakkında düzenlenen sağlık raporlarının bu durumu
doğruladığı, iddiasının aksine olaya 10-15 infaz koruma memurunun müdahale etmediğinin
ve başvurucunun yürüyerek odadan çıktığının kamera görüntülerinden anlaşıldığı,
kaldı ki arama nedeniyle herhangi bir zarar veya şikâyetinin olmadığına dair
tutanağı imzaladığı, kurum doktorunun beyanında da başvurucunun adli bir
şikâyetinden bahsetmediğini bildirdiği, mevzuat doğrultusunda rutin şekilde
başvurucunun üstünün aranmasının ve bu amaçla yapılan müdahalenin hukuka uygun
olduğu belirtilmiştir. Bakanlık ayrıca Başsavcılığın başvurucunun şikâyeti
doğrultusunda bütün delilleri topladığını fakat iddialara dair herhangi bir
emareye ulaşamadığını ifade etmiştir.
B. Değerlendirme
37. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve
manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Kimseye işkence ve eziyet
yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi
tutulamaz.”
38. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve
görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, …
Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve
mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti
ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
i. Genel
İlkeler
40. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan
maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmış; üçüncü
fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan
haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı
hüküm altına alınmıştır. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu
hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen
şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını
gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme
yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B.
No: 2013/293, 17/7/2014, §§ 80, 81).
41. Bununla birlikte her kötü muamele iddiasının
Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının getirdiği korumadan ve Anayasa'nın
5. maddesiyle birlikte devlete yüklediği pozitif yükümlülüklerden yararlanması
beklenemez. Bu bağlamda kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle
desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için soyut
iddiaya dayanan şüphe ötesinde makul kanıtların varlığı gerekir. Bu kapsamdaki
bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat
edilmemiş birtakım karinelerden oluşabilir. Bu bağlamda kanıtlar değerlendirilirken
ilgililerin süreçteki tutumları da dikkate alınmalıdır (Cezmi Demir ve
diğerleri, § 95).
42. Tutuklu ve hükümlüler ceza infaz kurumu yönetiminin
sorumluluk ve kontrolüne tabidir. Özgürlüklerinden yoksun olan bu kişilerin
kötü muameleye maruz kaldıklarını iddia etmeleri durumunda vücutlarında bir
yaralanma tespit edilmişse söz konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu konusunda
makul bir açıklama getirme yükümlülüğü devlete aittir (Serdar Avci, B.
No: 2015/19474, 9/1/2020, § 56; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, B. No:
2013/8137, 20/4/2016, § 95; S.D. B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 89,
91).
43. Anayasa'nın 17. maddesinde ceza infaz kurumunda
güvenliği sağlamak, düzeni korumak ve suç işlenmesini önlemek için güç
kullanımı yasaklanmamaktadır. Ancak bu kapsamda sınırları belli bazı
durumlarda, mevzuata uygun olarak ve sadece kaçınılmaz hâllerde aşırı olmaması
koşuluyla güvenlik güçleri tarafından fiziksel güce başvurulmasının kötü
muamele olmadığı kabul edilmektedir. Ayrıca kişinin kendi davranışından veya tutumundan
dolayı fiziksel güce başvurmak kesinlikle zorunlu hâle gelmedikçe bu neviden
fiiller prensip olarak kötü muamele yasağını ihlal edecektir (Ali Rıza Özer
ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 81, 82).
44. Çıplak arama yapılması hükümlü ve tutuklular
açısından tek başına kötü muamele yasağını ihlal eden bir durum olarak
değerlendirilemez. Nitekim bu tür bir aramayla ceza infaz kurumlarının
güvenliğinin sağlanması, hükümlü ve tutukluların kurum içinde kendilerine,
diğer hükümlü/tutuklara ve infaz koruma memurlarına zarar verecek veya suç
oluşturacak uyuşturucu maddelerin, kesici ve delici aletlerin sokulmasının
engellenmesi amaçlanmaktadır (Turan Günana (5), B. No: 2013/5545,
15/12/2015, §§ 64, 65). Bununla birlikte çıplak arama usulü ve sıklığı kötü
muamele yasağının ihlal edilmesine sebebiyet verebilir. Çıplak arama usulünün
beraberinde getirdiği kaçınılmaz rahatsızlık seviyesini aşacak şekilde yapılan
uygulamanın bireyin aşağılanması ya da küçük düşmesine sebebiyet vermesi
hâlinde kötü muamele yasağının ihlal edilmesi sonucunu doğurabilecektir (Mahir
Birgül, §§ 41, 42).
45. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma
hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün usule ilişkin bir boyutu
bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve
ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa
cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek
durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları
önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve karıştıkları
olaylarda kamu görevlilerinin ya da kurumlarının kendi sorumlulukları altında
meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve
diğerleri, § 110).
46. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz
edilebilmesi için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı
aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri
toplamaları gerekir. Dolayısıyla kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma
bağımsız bir şekilde hızlı ve derinlikli yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle
yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı; soruşturmayı
sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun
sonuçlara dayanmamalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114). Bu bağlamda
soruşturmanın derhâl başlatılması, bağımsız biçimde, kamu denetimine tabi
olarak, özenli ve süratli yürütülmesi ve bir bütün olarak etkili olması gerekir
(Cezmi Demir ve diğerleri, § 116).
ii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
47. Başvurucu, nakledilerek getirildiği İnfaz Kurumuna
giriş işlemleri sırasında çıplak arama yapılmasına karşı çıkması nedeniyle
infaz görevlilerince darbedildiğini ileri sürmüştür. Aramadan sonra İnfaz
Kurumu Hekimliğinden alınan raporda başvurucunun her iki kulağında yeni oluşmuş
kızarıklık ve sağ dirseğinde yeni oluşmuş yüzeysel iki kesi olduğu tespit
edilmiştir.
48. Öncelikle başvurucunun çıplak arama yapılmasına
ilişkin şikâyetleri incelenmelidir. Başvurucu, çıplak aramaya maruz kaldığını
iddia etmiş fakat aramanın usulüne ilişkin bir ayrıntı dile getirmemiştir.
Diğer taraftan aramanın dışarıdan görülemeyecek, kayıt cihazı bulunmayan bir
ortamda, giydirilen önlük üzerinden ve iç çamaşırı kalacak şekilde,
başvurucunun hemcinsi olan infaz koruma memurları tarafından gerçekleştirildiği
anlaşılmıştır.
49. Anayasa Mahkemesince çıplak arama ile ilgili
şikâyetlerin incelendiği benzer başvurularda (Mehmet Bayraktar B. No:
2014/2316, 15/2/2017; Elif Kaya B. No: 2014/266, 6/4/2017) hükümlü veya
tutukluların aynı cinsiyette olan personel tarafından arandığı, çok sık arama
yapılarak aramanın rencide etme uygulamasına dönüşmediği, başkalarının
karşısında arama yapılmadığı gibi aramaya ilişkin somut diğer uygulama
koşulları irdelenerek gerçekleştirilen uygulamanın kötü muamele yasağını ihlal
etmediği sonucuna ulaşılmıştır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Mahir
Birgül, § 44).
50. Başvuruya yansıdığı kadarıyla şikâyet konusu aramanın
çıplak arama olarak nitelendirilmesi hususunda tereddüt bulunmakla
birlikte başvurucuya uygulanan arama biçiminin aramanın genel olarak
beraberinde getirdiği rahatsızlık seviyesini aşacak düzeyde olduğunu tespit
etmek mümkün görünmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun bu yöndeki iddialarının
gerçekliğinin ortaya konulamadığı değerlendirilmiştir.
51. Diğer taraftan başvurucu, arama işlemi sırasında
infaz koruma memurlarınca darbedildiğini iddia ederek Başsavcılığa şikâyette
bulunmuştur.Başvurucu hakkında adli muayene raporu düzenlenmemiş olsa da kurum
doktoru tarafından olayın hemen ardından düzenlenen ilk giriş muayene raporunda
başvurucunun kulaklarında kızarıklık ve sağ dirseğinde kesi şeklinde tespit
edilen bulgular dikkate alındığında iddiasının savunulabilir olduğunu söylemek
gerekir. Başvurucunun imzaladığı Arama Tutanağı'nda zarar ve şikâyetin olmadığı
belirtilmesine rağmen olay nedeniyle yaralandığı hususunda tereddüt
bulunmadığından söz konusu evrakın başvurucunun iddialarını savunulabilir
olmaktan çıkarmayacağı ortadadır. Bu durumda başvurucunun darp iddiası konusunda
artık soruşturma makamlarının derhâl etkili bir soruşturma yapma yükümlülüğünün
doğduğu kabul edilir.
52. Soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki
inceleme, her soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir. Bu koşullar,
ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın pratik gerçekleri
dikkate alınarak değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın etkililiği
bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma işlemler
listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir (Fahriye
Erkek ve diğerleri, B. No: 2013/4668, 16/9/2015, § 68).
53. Başvurucunun şikâyet dilekçesi İnfaz Kurumu
tarafından iki gün içinde Rize Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilerek
soruşturmaya başlanmıştır. Rize Başsavcılığı olay yerinin sorumluluk bölgesinde
olmadığını birkaç gün içinde değerlendirerek dosyayı soruşturmada yetkili olan
Başsavcılığa göndermiştir. Bu arada İnfaz Kurumunun başvurucu hakkında suç
duyurusunda bulunması nedeniyle açılan soruşturma ve olay nedeniyle yapılan ihbarlardan
dolayı birden fazla açılan soruşturma dosyası bu soruşturmayla bir ay içinde
birleştirilerek işlemler birlikte yürütülmüştür. Başvurucunun iddiasının aksine
soruşturma işlemlerinin yavaşlatılması amacıyla dilekçesinin bir süre işlemsiz
bırakıldığına yönelik veri mevcut değildir.
54. Başsavcılıkça yürütülen soruşturma kapsamında
başvurucunun şikâyet ve delilleri tespit edilmiş, şüpheli infaz koruma
memurları ve doktorun kimliği belirlenerek savunmaları alınmış, başvurucu
hakkında Adli Tıp Kurumu raporu temin edilmiş, olayla ilgili kamera görüntüleri
incelenmiş, aramanın yapıldığı oda kapısını gösteren görüntülerin çözümü
yapılmıştır. Toplanan tüm deliller neticesinde Başsavcılık başvurucunun arama
yapılmasına karşı koyduğunu, bu nedenle başvurucuya orantılı güç kullanılarak
aramanın yapıldığını değerlendirmiştir. Diğer taraftan başvurucunun aramaya
karşı koyma eyleminin infaz görevlilerine karşı cebir veya tehdit unsurunu
içermediği belirtilerek başvurucunun eylemlerinin ceza hukuku yönünden direnme suçunu
oluşturmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
55. Somut olayda tutanağa göre on dakika, kamera
görüntülerine göre on altı dakika süren aramaya karşı başvurucunun direnç
gösterdiği, bu nedenle güç kullanıldığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
Başsavcılıkça başvurucunun eylemlerinin ceza hukuku bağlamında bir suçu
oluşturmadığının değerlendirilmesi bu olguyu değiştirmemektedir.
56. İnfaz kurumuna girişte tutuklu veya hükümlülerin
üzerinde sakıncalı eşyalar bulunup bulunmadığının kontrolü açısından üzerilerinin
aranması ve bu işleme karşı çıkıldığında, diğer bir ifadeyle direnildiğinde bu
kişilere müdahale edilerek dirençlerinin kırılması olağan karşılanmalıdır.
Başvurucunun direnç göstererek hangi eylemde veya eylemsizlikte bulunduğu ya da
infaz görevlilerinin bu dirence müdahalesinin şekli tam olarak Başsavcılık
kararında açıklanmamakta ise de başvurucunun arama yapılmasına izin vermemesi
nedeniyle infaz koruma görevlilerince zor kullanılarak kıyafetlerinin kısmen
çıkarılarak arandığı, bu sırada hafif ölçüde yaralandığı başvuruya yansıyan
olgular ve İnfaz Hâkimliği karar gerekçesinden anlaşılmıştır. Dolayısıyla arama
yapılmasının sağlanması amacıyla infaz görevlilerince zor kullanılmasının
kaçınılmaz hâle geldiği gözlemlenmiştir.
57. Bu aşamadan sonra kötü muamele yasağının ihlal
edilmemesinde kullanılan gücün orantılı olması şartı aranmaktadır. Aramaya
karşı koyan başvurucunun yaralanma şekli ve ağırlığı dikkate alındığında
başvurucunun direncinin kırılması amacıyla kullanılan gücün orantısız olduğu
sonucuna ulaşılması zor görünmektedir.
58. Her ne kadar başvurucu vücudunun birçok yerinde
morluk oluşacak şekilde ağır yaralandığını iddia etmiş ise de Başsavcılık
başvurucunun söz konusu iddiasını destekleyen delil olmadığı kanaatine
varmıştır. İlk muayene raporundaki bulguların yanı sıra incelenen kamera
görüntülerinde de başvurucunun yaralandığına ilişkin emare bulunmadığı
gözetildiğinde Başsavcılığın kanaatinden farklı bir sonuca ulaşmayı gerektiren
herhangi bir delilin başvuru dosyasına yansımadığı anlaşılmıştır. Sonuç olarak
infaz görevlilerinin gereken ölçüyü aşacak şekilde başvurucuya fiziksel
müdahalelerini gösteren bir olgunun bulunmadığı değerlendirilmiştir.
59. Öte yandan başvurucu, darp iddiaları konusunda adli
muayene raporu düzenlenmediğinden şikâyet etmiş ve hakkında düzenlenen ilk
muayene raporunun gerçeği yansıtmadığını iddia etmiş ise de olaydan hemen sonra
bir doktor tarafından muayene edilen ve bazı yaralanma bulguları tespit edilen
başvurucu -muayene sırasında tespit edilen dışında- vücudunun hangi
bölgelerinde ne tür yaralanmalarının mevcut olduğu konusunda açıklama
yapmamıştır. Ayrıca başvurucu, darbedildiği iddiasıyla ilgili olarak kendisini
muayene eden doktora bir söyleminin olup olmadığı veya doktordan adli muayene
raporu düzenlenmesini talep edip etmediği konusunda başvuru formunda bilgi
vermemiştir. Dolayısıyla başvurucunun düzenlenen raporun tek başına gerçek
olmadığına ilişkin söyleminin darp iddiasının gerçekliği hususunda kanaat
oluşturmaya elverişli olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
60. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal
edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence
altına alınan kötü muamele yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
24/11/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.