TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
TURAN GÜNANA BAŞVURUSU (7)
(Başvuru Numarası: 2019/85)
Karar Tarihi: 26/7/2022
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Raportör
Murat İlter DEVECİ
Başvurucu
Turan GÜNANA
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; arama işlemi sırasında mahpusa karşı gereksiz ve orantısız güç kullanılması, cezalandırmak maksadıyla mahpusun havalandırması olmayan bir odada üç gün süreyle tutulması ve Anayasa Mahkemesinin kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin kararı üzerine anılan iddialar hakkında yeniden yapılan ceza soruşturmasında ihlal kararında belirtilen eksikliklerin giderilmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/12/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla temin edilen belgeler ile Turan Günana (5) (B. No: 2013/5545, 15/12/2015) kararına göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Anayasa Mahkemesinin İhlal Kararına Konu Ceza Soruşturmasıyla İlgili Süreç
5. Başvurucu, Tekirdağ 1 No.lu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunmaktayken 21/12/2012 tarihinde, sevk edildiği Kocaeli 2 No.lu F Tipi Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) ilgili kolluk görevlileri tarafından yanındaki diğer mahpuslarla birlikte teslim edilmiştir.
6. İnfaz Kurumuna kabul aşamasında o tarihte yürürlükte bulunan 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan mülga Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi İle Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün (İnfaz Tüzüğü) 46. maddesi gereğince önce üst kıyafetlerini çıkararak, üst kıyafetlerini giydikten sonra alt kıyafetlerini çıkararak üst araması yapılacağı başvurucu ile diğer mahpuslara memurlarca bildirilmiştir.
7. Başvurucu ile diğer mahpuslardan H.Ö. ve C.A. bu durumun insan onuruna ve ahlakına aykırı olduğunu, ilgili yerlere şikâyet edeceklerini beyan ederek bu şekilde arama yapılmasını kabul etmediklerini ifade etmiştir. Bunun üzerine infaz koruma memurları; başvurucu ve belirtilen kişilere kıyafetlerini çıkarmaları, aksi takdirde zor kullanacakları uyarısında bulunmuştur.
8. Başvurucunun ve belirtilen iki kişinin uyarıları dikkate almayarak kıyafetlerini çıkarmamakta ısrar etmesi üzerine arama işlemi zor kullanılarak icra edilmiştir.
9. Meydana gelen olay nedeniyle İnfaz Koruma Başmemurları M.V. ve Y.Y. ile infaz koruma memurları S.G., Y.V., A.S., F.A. ve V.S.nin düzenleyip Müdür M.K.nın onayladığı 21/12/2012 tarihli tutanak şöyledir:
“21. 12.2012 Cuma günü Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan, kurumumuza sevk edilen PKK terör örgütü tutukluları Mahkum Kabul biriminde jandarma görevlilerinden teslim alınmıştır. Daha sonra [mülga İnfaz Tüzüğü’nün] 46. maddesine göre üst ve eşya aramasına başlanmıştır. Tutukluların ceza infaz kurumuna girmesinde sakınca bulunan eşya veya malzemelerin üzerinde bulunup bulunmadığını tespit etmek amacı ile yapılacak üst araması için tutuklular teker teker arama işleminin yapılacağı odaya alınmışlardır. İnfaz ve Koruma Memur’ları kendilerine önce üst bölgelerindeki kıyafetleri çıkartmalarını; üst bölümün araması sona erdikten sonra alt bölgelerdeki kıyafetlerini çıkartmak suretiyle arama işleminin yapılacağını söylemeleri üzerine, tutuklulardan [H.Ö.], [C.A.] ve Turan GÜNANA aramaya karşı çıkmışlardır. Bu şekilde aramaya karşı olduklarını ve şikayet edeceklerini beyan etmişlerdir. Bu durum üzerine görevli personel, üzerlerindeki kıyafetleri çıkartmalarını aksi takdirde zorla çıkartılacağı[n]ı tutuklulara açıklamış fakat yapılan uyarılara rağmen üzerlerindeki kıyafetleri çıkartmayarak aramaya karşı gelen tutukluların üst aramaları Tüzüğün 46. maddesinin 2. fıkrasına göre Kurum 1. Müdürü [M.K.nın] bilgisi dahilinde zor kullanma yetkisini kullanarak görevli personelce yapılmıştır. Bu esnada tutuklular ‘İnsanlık onuru işkenceyi yenecek. Baskılar bizi yıldıramaz.’ diye slogan atmışlardır. Arama esnasında hiçbir şekilde darp ve şiddet uygulanmamıştır. Tutuklular elbiselerinin çıkartıldığı sırada direnerek personele el kol hareketleriyle mukavemet göstermiş, aktif ve pasif direnmede bulunmuşlardır. Aramaları bitirildikten sonra hükümlüler geçici koğuşa alınmışlardır.”
10. Başvurucu 26/12/2012 tarihinde, çıplak olarak üst araması yapılmak istenmesine karşı çıkması üzerine görevliler tarafından zorla elbiselerinin çıkarıldığı ve 24/12/2012 tarihine kadar havalandırması olmayan bir hücrede tutulduğu iddiasıyla şikâyette bulunmuştur. Başvurucunun şikâyetlerini içeren dilekçesi şöyledir:
“21/12/2012 tarihinde Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Hapishanesinden şu an tutuklu olarak bulunduğum Kocaeli 2 Nolu F Tipi Hapishanesine getirildim. Aynı gün akşam 16:30 saatleri civarında tutuklu kabul bölümünde ‘çıplak üst araması’ dayatıldı. Elbise ve çamaşırlarımı kendi isteğim ile çıkarmamam halinde zor kullanılacağı ifade edildi. Ben de, çıplak aramanın insanlık onuruna bir saldırı olduğunu ve kabul etmeyeceğimi belirtip, üzerimin normal-giyinikken aranmasını talep ettim. Bunun üzerine tutuklu kabul bölümünde bulunan gardiyanlar tarafından yere düşürülüp, iradem dışında elbiselerim çıkarılmaya çalışıldı. ‘İnsanlık onuru işkenceyi yenecek’ sloganı atmaya başlamam üzerine, orada bulunan bir gardiyanın ağzımı ve burnumu kapatıp, nefes alamayacak hale getirmesi uygulamasına maruz kaldım. Hem ellerim, hem ayaklarım başka gardiyanlarca tutulup, üzerine oturulması nedeniyle tamamen hareketsiz kalmıştım. Eliyle ağzımı kapatan gardiyan, nefes almakta zorluk çektiğimi fark edince elini kaldırdı. Tekrardan slogan atmaya başlamam üzerine bir gardiyan iki eliyle boğazımı sıkıp, kafamı zemine çarpmak suretiyle, diğer gardiyan ise tekrardan ağzımı kapatmak suretiyle beni darp ettiler. Hem kafamın zemine çarpması nedeniyle kafamda iki yerde şişme ve morarma hem boğazımda morarma hem de burnumun sol yanında tırnak batması nedeniyle yara oluştu. Bu esnada çırpınmamdan kaynaklı ayaklarımdan ve kollarımdan tutup, ayaklarıma oturan gardiyanların kimi darbelemeleri neticesinde ayak ve kollarımda morarma oluştu. Halen de bu izler mevcuttur.
Ayrıca çıplak aramayı kabul etmediğimden 24/12/2012 tarihine kadar, havalandırması olmayan bir hücrede bekletildim. Havalandırma hakkımdan yararlanamadım.
Sonuç olarak, görevini kötüye kullanan, işkencede bulunan (fiziki ve manevi olarak), görevini ihmal eden [h]apishane amir ve memurlarından şikayetçiyim. Gerekli cezai işlemlerin başlatılmasını talep ediyorum.”
11. Başvurucunun şikâyet dilekçesi aynı gün İnfaz Kurumunca Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığına (Kocaeli Başsavcılığı) iletilmiş, Kocaeli Başsavcılığı da sözü edilen dilekçeyi 10/1/2013 tarihinde soruşturma defterine kaydederek soruşturmaya ilişkin evrakı 11/1/2013 tarihli yetkisizlik kararı ile Kandıra Başsavcılığına (Başsavcılık) göndermiştir.
12. Başsavcılık 20/2/2013 tarihinde İnfaz Kurumundan başvurucunun Kuruma getirildiği gün nasıl arandığı hususunda bilgi istemiştir.
13. İnfaz Kurumunun anılan yazıya cevap olarak sunduğu 28/2/2013 tarihli yazısı şöyledir:
“…
Tutuklu Turan GÜNANA, ceza infaz kurumumuza sevk olarak geldiği 21/12/2012 tarihinde kurumumuz mahkum kabul birimince kabul işlemleri yapılmış, kuruma ilk kabulü olması nedeni ile [İnfaz Tüzüğü’nün] 46. maddesine göre önce üst kısımlarının araması yapılmış, üst kısımları giyildikten sonra kıyafetlerinin alt kısımlarının araması yapılmıştır. Kuruma ilk kabulü olması sebe[b]i ile üzerinde ceza infaz kurumuna sokulması yasak herhangi bir şeyin olup olmadığı veya vücudunda herhangi bir iz olup olmadığı kontrolü açısından yapılması gereken bu üst aramaya tutuklu karşı çıkmış; belirtilen tüzük doğrultusunda görevli personellerce kıyafetleri çıkartılarak herhangi bir darp veya cebir uygulanmadan üst aramaları yapılmıştır.
…”
14. Başsavcılık 26/3/2013 tarihinde İnfaz Kurumu personeli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Bu kararın ilgili kısmı şöyledir:
“... [M]üşteki Turan Günana 26/12/2012 tarihli dilekçesinde; 21/12/2012 günü sevk olarak geldiği Kocaeli 2 Nolu F Tipi Cezaevinde çıplak olarak üst aramasının yapılmak iste(n)diğini, karşı çıkması üzerine görevliler tarafından zor kullanılarak elbiselerinin çıkarıldığını ve darp edildiğini, üst aramasına karşı çıkması nedeniyle de 24/12/2012 gününe kadar havalandırması olmayan bir hücrede tutulduğunu iddia ederek şikayetçi olmuş ise de;
Müştekinin soyut beyanları dışında Ceza İnfaz Kurumu Personeli hakkında ceza yargılamasını gerektirecek somut delil olmadığı, müştekinin darp-cebir raporunun bulunmadığı, cezaevinin 28/02/2013 tarihli cevabi yazısında aramasının usulüne uygun yapıldığının belirtildiği anlaşılmıştır.
...”
15. Başvurucu, Başsavcılıkça verilen karara karşı itiraz yoluna başvurmuştur. Başvurucunun itiraz dilekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“… Kandıra Cumhuriyet Başsavcılığına yapmış olduğum şikayet[t]e ‘…’ denilerek … sözlü beyanlarıma, rapor (darp-cebir) alıp almadığıma, şayet almadıysam bunun nedenine ya da hastaneye sevkimin gerekip gerekmediğine bile ihtiyaç duyulmadan karara gitmiş, dilekçemdeki iddialarım kovuşturulmamıştır, incelenmemiştir.
Çıplak aramaya tabi tutulduğum inkar edilmemektedir. Çıplak arama yapmak her ne kadar … Tüzüğün 46. maddesine dayanılarak yapılmaktaysa da, bu uygulama meşru değildir, ahlaki değildir. [K]aldı ki ‘… Hükümlünün üzerinde, kuruma sokulması veya bulundurulması yasak madde veya eşya bulunduğuna dair makul ve ciddi emarelerin varlığı…’ şeklinde hüküm getirilmiştir. Oysaki bu uygulama … rutin bir uygulamaya dönüştürülmüştür.
Darp edildiğime dair kurum doktoru kısmi bir muayene yapmış ve kimi ilaç ve kremler vermiştir. Ancak tutulan rapor yüzeysel olduğu için, yeterli muayene edilmediğim için imzadan imtina ettim. Yani yüzeysel de olsa bir rapor tutulmuştur. [A]ncak savcılık gerekli soruşturmayı yürütmediğinden bu bilgilere ulaşmamış, talep etmemiştir. Hastaneden rapor alınıp alınmamasının, tedaviye ihtiyaç olup olmadığını soruşturmamıştır. Vücudumun bir çok yerinde oluşan morarmalar ve şişlikler yaklaşık iki hafta sürmüştür. Boynumda oluşan zedelenme halen de sürmektedir.
…
Savcılığın ifade ettiği gibi iddialar soyut değildir. Şayet kamera kayıtları tümüyle izlenirse nasıl yerlerde sürüklenip darp edildiğim, … hiçbir neden yokken soyulup çıplak aramaya tabi tutulduğum, darp izlerimin kurum doktoru tarafından yetersiz de olsa rapora geçirildiği, şu anda hastaneye sevk edilmem durumunda darp emarelerinin rapor edileceği görülecektir.
16. Başvurucunun itirazı Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesince 3/6/2013 tarihinde reddedilmiştir.
B. Başvurucunun Görev Yaptırmamak Suçunu İşlediği İddiası Nedeniyle Yürütülen Soruşturmayla İlgili Süreç
17. İnfaz Kurumu başka mahpuslar yanında başvurucunun da arama işlemi sırasında görev yaptırmamak için direnme suçunu işlediği iddiasıyla Başsavcılığa suç duyurusunda bulunmuş, suç duyurusuyla ilgili yazının ekine 21/11/2012 tarihli tutanağın bir örneği ile kamera görüntülerini içeren CD’yi eklemiştir. Ayrıca C.A. isimli mahpusun arama işlemi sırasında darbedildiğine ve aramadan sonra üç gün boyunca havalandırmaya çıkarılmayarak tecrit edildiğine ilişkin şikâyeti nedeniyle başlatılan soruşturma, görev yaptırmamak için direnme suçu yönünden yürütülen soruşturma ile sonradan birleştirilmiştir.
18. İnfaz Kurumu tarafından sunulan kamera görüntülerinin incelenmesi için A.K. bilirkişi olarak görevlendirilmiştir. A.K. tarafından düzenlenen 4/2/2013 tarihli bilirkişi raporuna göre tutanakla tespit edilen olaya ilişkin doğrudan bir görüntü bulunmamaktadır. Anılan raporun sonuç kısmı şöyledir:
“…[G]üvenlik kamerası görüntüsünün ceza evi içerisini göstermekte olduğu, infaz koruma memurları ve jandarma görevlilerinin tutuklu olduğu düşünülen şahısları götürüp getirdiği, şahısların üzerlerini el yordamı ile kontrol etmek sureti ile aradıkları, görevlilerin, tutuklu oldukları düşünülen şahısların üzerindeki elbiseleri çıkararak arama yapma, darp etme vb. olayların yaşanmadığı, görevlilerin görevlerini nizami bir şekilde yaptıkları, tutuklu oldukları düşünülen şahısların da görevlilere karşı herhangi bir şekilde mukavemette bulunmadıkları izlenen görüntülerden anlaşılmıştır. [L]akin tutuklu oldukları düşünülen şahısların görevlilerce zaman zaman farklı odalara alındıkları ve akabinde görevlilerin de odaya girdiği görülmüş, oda içerisinde yaşananlara ait görüntüler olmadığından inceleme yapılamamıştır.
19. Başsavcılık yürüttüğü soruşturma sonunda mülga İnfaz Tüzüğü’ne uygun olarak yapılan üst aramasının suç olmadığı, mahpusların isnat edilen görev yaptırmamak için direnme suçu işlediğini gösterir dava açmaya yeter kanıt ve emare bulunmadığı, ayrıca görev yaptırmamak için direnme suçunun unsurlarının somut olayda oluşmadığı gerekçesiyle soruşturmaya konu tüm eylemler yönünden kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
C. Anayasa Mahkemesinin İhlal Kararı
20. Başvurucu; Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunarak çıplak kalacak şekilde üst araması yapılmasından, kendisine karşı orantısız güç kullanılmasından ve havalandırması olmayan bir yerde üç gün tutulmasından yakınıp bu hususlarla ilgili etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğini öne sürmüştür (Turan Günana (5), §§ 50, 51). Anayasa Mahkemesi sözü edilen başvuruda aramayla ilgili iddiayı açıkça dayanaktan yoksun bulsa da başvurucunun arama işlemi sırasında kendisine orantısız güç kullanıldığına ve üç gün boyunca havalandırması olmayan bir yerde tutulduğuna ilişkin iddiaları, ihlal iddialarının sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilmesinin devletin etkili soruşturma yükümlülüğünü gerektiği gibi yerine getirip getirmediğinin tespitine bağlı olduğu gerekçesiyle kötü muamele yasağının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında inceleyerek kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir. Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna götüren nedenler şunlardır:
i. Başvurucunun şikâyet dilekçesinin sadece soruşturma numarası alması on beş gün sonra gerçekleşebilmiştir. Fiilen soruşturma işlemlerine girişilmesi ise şikâyet dilekçesinin düzenlendiği tarihten kırk dokuz gün, şikâyete konu olayın gerçekleştiği tarihten elli dört gün sonra sağlanabilmiştir. Ayrıca başvurucunun da aralarında olduğu mahpuslar hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçlaması ile Başsavcılıkça yürütülen soruşturma kapsamında başvurucuya yöneldiği iddia edilen eylemlerden haberdar olunmasına rağmen kötü muamele eylemlerinin işlendiği şüphesi barındıran anılan soruşturmaya konu direnme olayı, bu yönden sorgulanmamıştır.
ii. İnfaz Kurumuna yazılan 20/2/2013 tarihli müzekkere haricinde başvuruya konu soruşturma sürecinin daha kısa sürede tamamlanmamasını haklı kılacak derecede kayda değer bir soruşturma işlemi tespit edilememiştir.
iii. Başvurucunun iddiaları ve İnfaz Kurumu görevlilerince düzenlenen tutanak ve belgelere göre arama işlemine direnen başvurucuya zor kullanıldığı konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Zor kullanma, en hafif şekliyle dahi niteliği gereği asgari düzeyde cebir içeren bir eylemdir. Bu bağlamda kendisine görevlilerce zor kullanıldığı sabit olan başvurucunun İnfaz Kurumuna kabulüne ilişkin rutin muayenesini yapan doktorun herhangi bir adli rapor düzenlememesi ve bu durumun soruşturma makamları tarafından hiçbir şekilde sorgulanmaması da kötü muamele iddialarının etkili soruşturulması bakımından önemli bir eksikliktir.
iv. Başvurucunun şikâyetlerinin temelindeki arama işleminin yapılış şeklini açıklığa kavuşturmak amacıyla sadece İnfaz Kurumu yönetiminden bilgi istenmiş ancak başvurucunun konu ile ilgili görüşleri alınmamıştır. Dış dünya ile bağlantıları son derece sınırlı olarak tutulan kişilere yönelik kötü muamele iddialarına ilişkin soruşturmaların sonuçlandırılması bakımından özellikle şüpheli kamu görevlilerinin hiyerarşisine tabi oldukları idarece sunulan bilgilerin esas alınmasının kötü muamele iddialarının aydınlatılmasını ve sorumluların belirlenmesini oldukça zorlaştırılacağı açıktır. Bu durumun ise ilgili kamu görevlilerinin fiilî bir dokunulmazlıktan yararlanmalarına, dolayısıyla kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarını istismar etmelerine engel olan cezai hükümlerin anlamını yitirmesine neden olması söz konusu olabilir.
v. İnfaz Kurumu görevlilerince olayın oluş şeklini tespit eden bir tutanak düzenlenmiş ve bu tutanağa dayanılarak görevi yaptırmamak için direnme suçunun işlendiği iddiasıyla Savcılığa suç duyurusunda bulunulmuştur. Buna rağmen Savcılık, böyle bir tutanağın varlığını araştırmak ve anılan tutanağı dosyasından veya İnfaz Kurumundan getirtmek gibi bir yola başvurmadığı gibi tutanakta imzaları bulunan infaz koruma memurları, başvurucuyu İnfaz Kurumuna teslim eden jandarma görevlileri, başvurucu ve diğer mahpuslar, başvurucunun muayenesini yapan İnfaz Kurumunda görevli doktor gibi olayın diğer potansiyel tanıklarının ifadelerinin alınması, başvurucunun güncel adli muayenesinin yaptırılması, güvenlik kamerası veya el kamerası kayıtları ile başvurucu hakkında daha önce düzenlenmiş herhangi bir doktor raporunun var olup olmadığının birinci elden araştırılması ve incelenmesi yollarına başvurmayı denememiştir.
vi. Başvuruya konu soruşturma kapsamında başvurucu, şikâyet dilekçesini sunmasından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen aşamaya kadar herhangi bir şekilde Savcılık huzurunda ifade vermek üzere İnfaz Kurumundan getirtilmemiş ve ifadesi alınmamıştır. İfadesi dahi alınmayan başvurucu ayrıca ilgili idarece soruşturma dosyasına sunulan bilgilerden haberdar olup bunlara etkili bir şekilde itiraz etme imkânından da mahrum bırakılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun mağduru olduğu soruşturmanın şeffaflığına ve adalet mekanizmasının işleyişine güvenini temin edecek tedbirler alındığı söylenemez.
21. Anayasa Mahkemesi ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için kararın bir örneğini yeniden soruşturma yapılmak üzere 4/3/2016 tarihinde Savcılığa göndermiştir.
D. İhlal Kararı Sonrasında Yeniden Yapılan Soruşturmayla İlgili Süreç
22. Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararıyla ilgili yazının soruşturma defterine iki kez kayıt edilmesi nedeniyle başvurucunun maruz kaldığını iddia ettiği muameleler hakkında iki ayrı soruşturma yürütülmüş ancak bu soruşturmalar 9/5/2017 tarihinde birleştirilmiştir. Bu soruşturmalar kapsamında yapılan işlemler, işlemin hangi soruşturma kapsamında yapıldığı belirtilmeden aşağıda yer almaktadır.
23. Savcılık 20/6/2016 tarihinde başvurucunun ifadesine başvurmak istemiş ancak başvurucu, Türkçe bilse de kendisini Kürtçe daha iyi ifade edebileceğini düşündüğünü fakat tercüman masrafını ödemeyeceğini beyan etmiştir. Bu nedenle başvurucunun ifadesi anılan tarihte alınamamıştır. Savcılık 2/11/2016 tarihinde başvurucunun ifadesini almak için yeni bir adım atsa da başvurucu ifadesini Kürtçe vermek istediğini ve tercüman için ödeme yapmak istemediğini söylediğinden başvurucunun ifadesi alınamamıştır.
24. Savcılığın İnfaz Kurumu ile yaptığı yazışmalara ve İnfaz Kurumunun gönderdiği fotoğraflara göre;
- Başvurucuyu İnfaz Kurumuna teslim eden jandarmalar K.K. ve H.T.dir.
- Başvurucunun İnfaz Kurumuna giriş yaptığı tarihte İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulunun (Gözlem Kurulu) toplanması için gerekli çoğunluk sağlanamadığı için başvurucu geçici olarak mahkûm kabul bekleme odasına alınmış ancak daha sonra Gözlem Kurulu kararı ile kalıcı odasına yerleştirilmiştir.
- Başvurucunun geçici olarak tutulduğu odada pencere, yatak ve banyo bulunmaktadır. Banyoda tuvalet ve yıkanma ihtiyaçları giderilebilmektedir. Banyoda havalandırma için pencere mevcuttur.
- Başvurucuyu geçici olarak tutulduğu odaya alan görevliler S.Ç., Y.Y. ve Ş.Y.dir.
- İfadeleri alınmak istenen mahpuslar C.A. ile H.Ö. tahliye olmuştur.
- Başvurucunun ilk muayenesi Dr. Ö.A. tarafından 25/12/2012 tarihinde yapılmıştır. Anılan muayene nedeniyle düzenlenen raporda başvurucunun sağ ön kolunun iç orta kısmında 0,5 cm ebadında ekimoz, kafasının sağında 0,5 cm ebadında eski sıyrık bulunduğu ve başvurucunun, boynunun ağrıdığını söylediği belirtilmiştir.
- Başvurucunun konuyla ilgili bir şikâyeti olmadığından yapılan arama işlemi nedeniyle idari bir soruşturma yürütülmemiştir.
25. Cumhuriyet savcısı A.S., S.Ç., S.G., M.V., Ş.Y. ve Y.Y. ile Dr. Ö.A.nın ifadelerini bizzat, Y.V., F.A. ve V.S. ile K.K. ve H.T.nin ifadelerini ise istinabe yoluyla almıştır.
i. M.V.nin konuyla ilgili ifadesi şöyledir:
“...Biz gelen her hükümlüyü kanun ve tüzüğe uygun olarak üzerinde sadece iç çamaşırı kalacak şekilde arayarak daha sonra koğuşlarına göndeririz. Turan Günana'yı getirdiğimizde kendisini arama kabinine aldıktan sonra arama işleminin nasıl yapılacağını anlattık. Kendisi ‘ben aramayı kabul etmiyorum’ dedi. Biz zor kullanacağımızı kendisine bildirdik. Bildirmemize rağmen yine karşı çıktı... Yasak bir eşya bulunmadığını görünce arama işlemini tamamladık. Bunları gerçekleştirirken Turan Günana bize direniyordu... Biz de kollarından tutarak arama işlemini gerçekleştirebildik. O sırada bize karşı herhangi bir saldırıda bulunmamıştır. Sadece kurtulmaya çalışmak için bize direnmiştir... Daha sonra kendisini geçici koğuş olarak adlandırdığımız camı penceresi bulunan, yatağı tuvaleti her türlü imkanı mevcut olan bölüme aldık. Turan Günana'nın bu bölümde kaç gün kaldığını bilmiyorum. Biz mahkumların bu bölümde kalıp kalmayacağı ile ilgili resen karar alma yetkisine sahip değiliz. İdare ve gözlem kurulunun aldığı kararlara göre mahkumları koğuşlarına göndeririz veya orada tutmaya devam ederiz. Oda yerleştirmesi idare ve gözlem kurulu kararı ile yapılıyor. Turan Günana'yı beklettiğimiz yerde havalandırma olduğu konusunda hiç şüphem yoktur...”
ii. A.S., M.V.nin ifadesine benzer beyanlarda bulunması yanında başvurucunun arama işlemine izin vermemesi üzerine müdüre de bilgi vererek başvurucuya karşı zor kullandıklarını, başvurucunun tutulduğu geçici odanın penceresinin açılıp açılmadığını bilmediğini, bu odanın ön tarafında bahçe bulunduğunu fakat odadan bahçeye geçiş olanağının olup olmadığından bihaber olduğunu söylemiştir.
iii. S.G., A.S. ile benzer yönde beyanda bulunmuştur.
iv. Ş.Y. başvurucunun aranması olayını hatırlamadığını beyan etmiştir.
v. Y.Y. olayı tam olarak hatırlayamamış fakat cuma günü özellikle mesai saatinin bitimine az bir süre kala İnfaz Kurumuna gelen mahpusların kalacakları yerin belirlenmesi işi pazartesi gününe sarkabilse de bu mahpusların geçici olarak tutuldukları odada pencere, yatak, tuvalet ve banyonun bulunduğunu ifade etmiştir.
vi. S.Ç. olay tarihinde mahkûm kabul biriminde görev yaptığını, arama işlemlerine katılmadığını, başvurucunun üstünün aranması işleminde %90 ihtimalle görev almadığını, mahkûma ait teslim tutanaklarını kendisi düzenlediği için soruşturmada isminin geçtiğini ve İnfaz Kurumuna ilk kez gelen mahpusların odaları belirleninceye kadar geçici odada tutulduklarını söylemiştir.
vii. Y.V. ifadesinde İnfaz Kurumuna yeni gelmesi nedeniyle mevzuat gereği başvurucunun üstünü aramak istediklerini ancak başvurucunun arama işlemine karşı çıktığını, bunun üzerine nöbetçi müdüre bilgi verip arama yapabilmek amacıyla -başvurucu engellemeye çalışsa da- ellerini ve kollarını tutmak suretiyle başvurucunun üzerindeki kıyafetleri iç çamaşırları hâriç olacak şekilde çıkardıklarını beyan etmiştir. Y.V. ifadesine devamla aramadan sonra başvurucunun mahkûm kabul bölümündeki içerisinde pencere, yatak ve tuvalet bulunan geçici odaya alındığını, kalacakları oda belirleninceye kadar bütün mahkûmların idari gözlem kurulu kararıyla geçici odalarda kaldıklarını söylemiştir.
viii. V.S. olay tarihinde başvurucunun, üzerindeki kıyafetlerin çıkarılmasını istememesi nedeniyle ve infaz koruma başmemuru M.T.nin talimatıyla iç çamaşırı hariç olmak üzere başvurucunun üzerindeki kıyafetleri çıkardıklarını beyan etmiştir.
ix. F.A. başvurucu üstünü aratmayacağını söyleyince müdürün emriyle arama işlemini yaptıklarını ve başvurucunun mahremiyetine saygı gösterecek şekilde ilk önce başvurucunun vücudunun üst tarafını, daha sonra da iç çamaşırı kalacak şekilde vücudunun alttarafını aradıklarını söylemiştir.
x. Ö.A ifadesinde başvurucunun mesai saati bitimine yakın İnfaz Kurumuna getirilmesi, araya hafta sonu tatili girmesi ve 24/12/2012 tarihine bir başka ceza infaz kurumunda görevli olması nedeniyle başvurucunun ilk muayenesini 25/12/2012 tarihinde yaptığını, muayene sırasında başvurucunun sağ ön kolunun iç orta kısmında 0,5 cm ebadında bir ekimoz ile kafasının sağ tarafında 0,5 cmlik eski bir sıyrık tespit ettiğini beyan etmiştir. Ö.A. ifadesine devamla başvurucu boynunun sağ tarafında ağrı tarif etse de harici bir bulguya rastlamadığını ve tespit ettiği ekimozun basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olduğunu açıklamıştır.
xi. H.T. istinabe yoluyla kolluğa aldırılan 4/5/2018 tarihli ifadesinde başvurucuyu hatırlamadığını, başvurucunun İnfaz Kurumuna teslimi sırasında bir sorun yaşansaydı mutlaka hatırlayacağını ve teslimden sonra yaşananlarla ilgili bilgi sahibi olmadığını beyan etmiştir.
xii. K.K. istinabe yoluyla kolluğa aldırılan 31/5/2018 tarihli ifadesinde olay hakkında bilgisi olmadığını beyan etmiştir.
26. Savcılık özetle başvurucunun mahkûm kabul odasında üç gün süreyle tutulmasının mülga İnfaz Tüzüğü’ne uygun olduğunu, ayrıca şüphelilerin birbirleriyle örtüşen ifadesine İnfaz Kurumu ile yapılan yazışmalara göre söz konusu yerin penceresi bulunan ve havalandırması olan bir yer olduğunu, şüpheli ceza infaz kurumu görevlilerinin arama işlemine direnen başvurucuya karşı zor kullanma yetkisinin bulunduğunu ve anılan şüphelilerin görevlerinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullandıklarını gösteren ve kamu davası açmaya yeter nitelikte olan somut delil elde edilemediğini belirterek İnfaz Kurumda görevli dokuz infaz koruma memuru veya başmemuru hakkında 15/8/2018 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Bu kararda ayrıca soruşturmayı sürüncemede bırakmak amacıyla başvurucunun, kendisine ifade vermesi konusunda tanınan imkânı kötüye kullanarak Türkçe bildiği hâlde ifade vermediği gibi tercüman giderini de ödemeyeceğini beyan ettiği ve 4/2/2013 tarihli bilirkişi raporunun içeriği (bkz. § 18) açıklanmıştır.
27. Başvurucu, kendisini Kürtçe daha iyi ifade edebileceğini belirtmesine rağmen kendisinden tercüman için ücret talep edildiğini, bu uygulamanın ayrımcı bir uygulama olduğunu, tercüman çağrılmaksızın kendisinden tercüman gideri istenmesinin Savcılığın ön yargı ile hareket ettiğini gösterdiğini ve ifadesi alınmadan karar verilmesinin usule aykırı olduğunu belirterek, Savcılıkça verilen karara itiraz edip Kürtçe ifade vermesi için gerekli şartların oluşturulmasını talep etmiştir.
28. Kocaeli 2. Sulh Ceza Hâkimliği, Savcılığın delilleri değerlendirmesinde ve Savcılıkça yapılan hukuki nitelendirmede bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle başvurucunun itirazını 26/11/2018 tarihinde reddetmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
29. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “Kuruma alınma ve kayıt işlemleri” kenar başlıklı 21. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Haklarında kesinleşmiş hapis cezasını içeren mahkûmiyet ve ödenmeyen adlî para cezalarının hapse çevrilmesine ilişkin karar bulunanlar, Cumhuriyet Başsavcılığının yazılı emriyle ceza infaz kurumuna gönderilirler. Üstleri ve eşyaları arandıktan sonra kabul odalarına konulur ve hekim muayenesinden sonra kuruma yerleştirme işlemleri yapılır.”
30. 5275 sayılı Kanun’un “Yönetim tarafından alınabilecek tedbirler” kenar başlıklı 49. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Kurumun düzeninin ve kişilerin güvenliklerinin ciddî tehlikeyle karşı karşıya kalması hâlinde, asayiş ve düzeni sağlamak için Kanunda açıkça belirtilmeyen diğer tedbirler de alınır. Tedbirlerin uygulanması, disiplin cezasının verilmesine engel olmaz.”
31. Olay tarihinde yürürlükte bulunan mülga İnfaz Tüzüğü’nün “Güvenlik ve gözetim servisi” kenar başlıklı 22. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“İnfaz ve koruma başmemuru ile infaz ve koruma memuru, kurumun güvenliğini bozan firara teşebbüs, isyan, rehin alma, saldırı, yasaya veya düzenlemelere dayalı bir emre karşı aktif veya pasif fiziki direnme gibi olaylar ile 5237 sayılı Kanunun 25 inci maddesindeki meşru savunma ve zorunluluk hâli ortaya çıktığında kurum en üst amirinin izni ile zor kullanabilir. Acil hâllerde tehlikenin ortadan kaldırılması amacıyla izin alınmaksızın da zor kullanılabilir. Durumu derhâl en üst amire iletir. Zor kullanan personel gerekenden fazla kuvvet kullanamaz.”
32. Mülga İnfaz Tüzüğü’nün 34. maddesine göre kurum müdürünün başkanlığında, gözlem ve sınıflandırmadan sorumlu ikinci müdür, idare memuru, cezaevi tabibi, psikiyatrist, psikolog, sosyal çalışmacı, öğretmen, infaz ve koruma başmemuru ile kurum müdürü tarafından teknik personel arasından seçilen bir görevliden oluşan idare ve gözlem kurulu; mülga İnfaz Tüzüğü’nün 38. maddesine göre mevcut üyelerinin çoğunluğuyla toplanır ve toplantıya katılanların çoğunluğu ile karar verir.
33. Mülga İnfaz Tüzüğü’nün “İdare ve gözlem kurulunun görev ve yetkileri” kenar başlıklı 40. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) İdare ve gözlem kurulu aşağıda sayılan işleri yapmakla görevli ve yetkilidir;
...
b) Hükümlülerin kurumlara kabullerinden sonra kalacakları odaları belirlemek,
34. Mülga İnfaz Tüzüğü’nün “Kuruma alınma ve kayıt işlemleri” kenar başlıklı 67. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Haklarında kesinleşmiş hapis cezasını içeren mahkûmiyet ve ödenmeyen adlî para cezalarının hapse çevrilmesine ilişkin karar bulunanlar, Cumhuriyet başsavcılığının yazılı emriyle kuruma gönderilir.
(4) Hükümlüler hakkında üst ve eşyası arandıktan sonra aşağıdaki işlemler yapılır:
a) Kuruma gelen her hükümlü kabul odasına alınır. Bu süre içerisinde hükümlünün kuruma uyumuna yönelik yardım yapılarak, gerekli olan bilgiler sözlü ve yazılı olarak kendisine bildirilir. Kabul odasına alınan hükümlü burada en çok üç gün kalır,
b) Kabul odasında geçen süre içerisinde cezaevi tabibi tarafından muayeneleri yapılır ve muayene sonucu sağlık fişine kaydolunur,
(5) Kabul odasındaki işlemler bitirildikten sonra hükümlü suç grubuna uygun odaya yerleştirilir.”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
35. Anayasa Mahkemesinin 26/7/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
36. Başvurucu Anayasa’nın 10., 13., 17., 19., 36. ve 38. maddelerinin ihlal edildiğini öne sürerek özetle şu iddialarda bulunmuştur:
i. Başvurucu mahkûm kabul bölümünde darp edilip hakarete uğramıştır.
ii. Başvurucu 21/12/2012-24/12/2012 tarihleri arasında cezalandırma amacıyla havalandırması olmayan bir yerde tutulmuştur. Burada tutulurken başvurucuya açık havaya çıkma fırsatı verilmemiştir.
iii. Doktor gerekli muayeneyi yapmadığı gibi başvurucuyu bir sağlık merkezine de sevk etmemiştir. Ayrıca doktor, revir dışında ve muayene şartlarının bulunmadığı bir ortamda yüzeysel bir muayene ile baş ve eller gibi kıyafetlerin vücudunu kapatmadığı yerlerdeki ekimozları kayıt altına almış, ekimozları da olduğundan küçük göstermiştir.
iv. Başvurucu kendisini Kürtçe daha iyi ifade edebileceğini belirtmesine rağmen başvurucunun ifadesi alınmamıştır. Oysa Savcılığınca yürütülen başka bir soruşturmada talebi kabul edilerek başvurucu için tercüman görevlendirilmiştir. Bu nedenle başvuruya konu soruşturmada görev Cumhuriyet savcısı başvurucuya ayrımcılık yapmıştır.
v. Olayı ve vücudundaki izlerle yaraları gören C.A. ve H.Ö.nün ifadesine başvurulmamıştır.
vi. Talebine rağmen maruz kaldığı muamele nedeniyle başvurucunun adli raporu aldırılmamıştır.
vii. Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı üzerine etkili bir soruşturma yürütülmemiştir. Böylece ihlaller sürdürülmüştür.
37. Bakanlık görüşünde öncelikle başvurucunun üç gün süreyle havalandırması olmayan bir yerde tutulduğuna ve orantısız güç kullanıldığına ilişkin şikâyetleri sebebiyle idare aleyhine herhangi bir tam yargı davası açmadığı belirtilerek bireysel başvuru öncesinde Türk hukuk sistemindeki mevcut hukuki yolların tüketilip tüketilmediği hususundaki takdirin Anayasa Mahkemesine ait olduğu belirtilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca özet olarak başvurucunun iddiaları hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkili olduğu ifade edilmiştir.
38. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formunda dile getirdiği iddiaları tekrar edip ek olarak özetle olaya dâhil olan İnfaz Kurumu personelinden ifadeleri alınmayanlar bulunduğunu, kamera kayıtlarına göre daha fazla sayıda personelin olaya müdahil olduğunu, boynundaki ağrının devam ettiğini, bir infaz koruma başmemurunun söylediğine göre çıplak arama işlemine karşı çıktığı için başka kısımlardan tecrit edilmiş odaya yerleştirildiğini, söyleyen kişiyi teşhis edebileceğini, sözünü ettiği odaya yerleştirilmesi konusunda Gözlem Kurulu kararı olmadığını, bu odadan havalandırma alanına açılan kapının olaydan yıllar sonra açıldığını ve ifadesinin ideolojik saikle alınmadığını ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. İddiaların Vasıflandırılması Yönünden
39. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Anayasa Mahkemesine göre başvurucunun bütün iddialarının kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
40. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı ile üçüncü fıkrası şöyledir:
“Herkes, ...maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz.
41. Anayasa’nın “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri ... kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
2. İncelemenin Kapsamı Yönünden
42. Başvurucunun üç husustan şikâyet ettiği görülmektedir. Bunlardan ilki Turan Günana (5) başvurusunda verilen ihlal kararı üzerine yeniden başlatılan soruşturmada ihlal kararında belirtilen eksikliklerin giderilmediğine, ikincisi arama işleminin icrası sırasında kendisine karşı kullanılan gücün eylemine nazaran orantısız olduğuna ve infaz koruma memurlarının arama işlemi sırasında kendisine hakaret ettiğine, üçüncüsü ise üç gün süreyle havalandırması olmayan bir odada cezalandırmak maksadıyla tutulduğuna ilişkindir. Bu şikâyetlerden ilki kötü muamele yasağının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun ihlal edildiğine, diğer şikâyetler ise kötü muamele yasağının negatif yükümlülüğe ilişkin maddi boyutunun ihlal edildiğine yöneliktir. Bu nedenle Turan Günana (5) başvurusunun aksine mevcut başvuruda kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın incelenmesi için yeterli kanıt bulunduğu gözetilerek hem kötü muamele yasağının maddi boyutu hem kötü muamele yasağının usul boyutu kapsamında inceleme yapılacaktır. Bununla birlikte mevcut başvurunun dayanağını teşkil eden Turan Günana (5) başvurusunda dile getirilmediği için infaz koruma memurlarının başvurucuya hakaret ettiğine ilişkin iddia değerlendirilmeyecektir.
3. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Cezalandırma Amacıyla Havalandırması Olmayan Bir Yerde Üç Gün Tutulma Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının Maddi Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia
43. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
44. Anayasa’nın 17. maddesi, ceza infaz kurumunda tutulan bir mahpusun içinde bulunduğu şartların insan onuruna yakışır bir şekilde olmasını da koruma altına almaktadır. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki muamelelerin mahpusları özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma sokmaması gerekir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 39).
45. Bununla birlikte bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamına girebilmesi için söz konusu muamelenin asgari bir ağırlık düzeyine ulaşması gerekir. Muamelelerin asgari ağırlık düzeyine varıp varmadığı konusundaki değerlendirme ise muamelenin süresi, mağdurun üzerinde bıraktığı fiziksel ve ruhsal etki ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi somut olaydaki tüm faktörlere bağlıdır (Tahir Canan, § 23).
46. Anılan ilkeler ışığında somut olaya dönüldüğünde başvurucunun nakil geldiği İnfaz Kurumunun kabul odasında üç gün süreyle tutulduğu görülmektedir. Başvurucuya göre söz konusu yere cezalandırma maksadıyla konulmuş ve burada tutulurken havalandırma imkânından yararlandırılmamıştır.
47. 5275 sayılı Kanun’un 21. maddesi ile olay tarihinde yürürlükte bulunan mülga İnfaz Tüzüğü’nün 67. maddesinde ceza infaz kurumlarına alınan mahpusların öncelikle üstleri ve eşyaları arandıktan sonra kabul odalarına konulacakları ve doktor muayenesinden sonra kuruma yerleştirme işlemlerinin yapılacağı düzenlenmiştir (bkz. §§ 29, 34). Bu sebeple başvurucunun cezalandırma maksadıyla kabul odasına konulduğuna yönelik iddiasına itibar edilmemiştir.
48. Başvurucu kabul odasında tutulurken açık havaya çıkma imkânından yararlandırılmadığını iddia etse de bunun etkilerinden söz etmemiştir. Bu nedenle başvurucunun kabul odasındaki tutulma süresi ve odanın fiziki şartları (bkz. § 24) dikkate alınarak söz konusu muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının gerektirdiği asgari ağırlık seviyesine ulaşmadığı sonucuna varılmıştır.
49. Açıklanan gerekçelerle cezalandırma amacıyla havalandırması olmayan bir yerde üç gün tutulma nedeniyle kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Gereksiz ve Orantısız Güç Kullanılması Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının Maddi Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia
50. Kendi eylem ve tavırları mutlaka kuvvet kullanılmasını gerektirmedikçe özgürlüğünden mahrum bırakılan bir kişiye karşı zor kullanılması, insan onurunun zedelenmesi ve ilke olarak Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen yasağın ihlal edilmesi sonucunu doğurabilir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 92). Bu nedenle güç kullanımı ile ilgili iddia incelenirken arama işleminin icrası için güç kullanımının gerekli olup olmadığı ve başvurucuya karşı kullanılan gücün başvurucunun eylemine nazaran orantısız olup olmadığı değerlendirilecektir. Bununla beraber mevcut başvurunun dayanağını teşkil eden Turan Günana (5) başvurusunda başvurucunun çıplak kalacak şekilde üst araması yapılmasıyla ilgili iddiası açıkça dayanaktan yoksun bulunduğu için inceleme sırasında arama işleminin icra ediliş tarzının hukuka uygunluğu ile ilgili bir değerlendirme yapılmayacaktır.
51. Somut olayda başvurucu İnfaz Kurumuna kabul işlemi sırasında arama işlemine karşı çıktığı görülmektedir. Bu durumda kuruma sokulması veya bulundurulması yasak madde veya eşyanın bulunmasını amaçlayan İnfaz Kurumu görevlilerinin başvurucunun üstünü aramak için zor kullanmaları gereksiz değildir.
52. Kullanılan gücün orantılılığına gelince İnfaz Kurumunda görevli Dr. Ö.A. tarafından 25/12/2012 tarihinde yapılan muayene nedeniyle düzenlenen raporda başvurucunun sağ ön kolunun iç orta kısmında, 0,5 cm ebadında ekimoz, kafasının sağında ise 0,5 cm ebadında eski sıyrık tarif edilmiş ve başvurucunun boynunun ağrıdığını söylediği belirtilmiştir (bkz. § 24). Başvurucu; doktorun yüzeysel bir muayene ile baş ve eller gibi kıyafetlerin vücudunu kapatmadığı yerlerdeki ekimozları kayıt altına aldığını, ekimozları olduğundan küçük gösterdiğini ve boynundaki ağrının devam ettiğini iddia etse de başvuru dosyasında başvurucunun iddialarını teyit edecek herhangi bir bilgi bulunmaktadır. Ayrıca Ö.A. başvuruya konu soruşturma kapsamında alınan ifadesinde muayene sırasında başvurucunun boynundaki ağrı ile ilgili olarak haricî bir bulguya rastlamadığını beyan etmiştir. Bu koşullar altında Anayasa Mahkemesi, başvurucuda meydana gelen yaraların niteliğini de dikkate alarak Başsavcılığın başvurucunun arama işlemine karşı koyması nedeniyle İnfaz Kurumu görevlilerince kullanılan gücün arama işleminin zor kullanılarak icra edilmesi için gerekli olandan fazla olmadığı yönündeki tespitinden ayrılmak için bir neden görmemektedir. Unutulmaması gerekir ki olaylardaki delillerin değerlendirmesi konusunda asıl yetki soruşturma makamlarına aittir ve Anayasa Mahkemesi ancak kesin ikna edici bulgular varsa soruşturma makamlarından farklı bir değerlendirmede bulunabilir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 58).
53. Açıklanan gerekçelerle gereksiz ve orantısız güç kullanımından dolayı kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Kötü Muamele Yasağının Usul Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia
i. Cezalandırma Amacıyla Havalandırması Olmayan Bir Yerde Üç Gün Tutulmaya İlişkin İddia
54. Başvurucunun maruz kaldığı muamele Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının gerektirdiği asgari ağırlık seviyesine ulaşmamıştır (bkz. § 48). Bu nedenle soruşturma makamları, cezalandırma amacıyla havalandırması olmayan bir yerde üç gün tutulma iddiası hakkında etkili bir soruşturma yürütme konusunda pozitif bir yükümlülük altında değillerdir.
55. Açıklanan gerekçelerle cezalandırma amacıyla havalandırması olmayan bir yerde üç gün tutulma iddiası hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliğinden dolayı kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Gereksiz ve Orantısız Güç Kullanıldığına İlişkin İddia
(1) Genel İlkeler
56. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin usule ilişkin yönü -bireyin Anayasa'nın 17. maddesini ihlal eder biçimde kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması koşuluyla- her türlü fiziksel ve ruhsal saldırıya ilişkin olaylardan sorumlu kişilerin belirlenmesini ve gerekiyorsa bu kişilerin cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirir. Yürütülecek bu soruşturmanın temel amacı kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını, kamu görevlilerinin müdahalesiyle veya onların sorumlulukları altında meydana gelen ya da diğer bireylerin fiilleriyle gerçekleşen yaralanmalar nedeniyle ilgililerin hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, §§ 110, 111).
57. Fiziksel ve ruhsal bütünlüğe yapılan ağır saldırı olayları hakkında yürütülmesi gereken soruşturma şüphesiz cezai nitelikte olmalıdır (Ferit Kurt ve diğerleri, B. No: 2018/9957, 8/6/2021, § 76).
58. Öte yandan etkili soruşturma yükümlülüğü bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Bu bakımdan Anayasa'nın 17. maddesi başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı vermediği gibi devlete tüm yargılamaları mahkûmiyetle sonuçlandırma ödevi de yüklemez (Cezmi Demir ve diğerleri, § 113).
59. Fiziksel ve ruhsal bütünlüğe yönelik ağır bir saldırı olayı hakkında yürütülen ceza soruşturmasının Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği etkinlikte olduğunun kabul edilebilmesi için gerekli şartlar Anayasa Mahkemesince verilen birçok kararda ifade edilmiştir (örnek karar için bkz. Ferit Kurt ve diğerleri, § 78).
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
60. Başvuru, Turan Günana (5) kararı üzerine yeniden yapılan soruşturmada verilen nihai karar sonrasında yapılmıştır. Bu nedenle inceleme başvurucunun iddiaları çerçevesinde ve ihlal kararında belirtilen eksiklikler gözetilerek yapılacaktır.
61. Bahsi geçen ihlal kararında belirtilen ve giderilmesi gereken eksikliklerden ilki başvurucunun ifadesinin alınmamasıdır ve doğrusu ihlal kararı üzerine yeniden yapılan soruşturmada başvurucunun beyanı tespit edilmemiştir. Bununla beraber Başsavcılık başvurucunun ifadesini almak için gerekli çabayı göstermiş ancak başvurucu, Türkçe bilmesine rağmen kendisini Kürtçe daha iyi ifade edebileceğini düşündüğünü fakat tercüman masrafını ödemeyeceğini beyan ederek ifade vermemiştir (bkz. § 23). Üstelik başvurucu, Türkçe bilmesine rağmen kendisini ifade etmede sıkıntı yaşadığını ve tercüman giderlerini ödeme olanağından yoksun olduğunu da iddia etmemiştir. Bu bakımdan başvurucunun ifadesinin alınmaması, soruşturma makamlarına atfedilebilecek bir kusurdan ileri gelmemiştir. Kaldı ki başvurucunun ifadesi alınmadan karar verilmesi somut olay yönünden eksiklik teşkil etmemektedir zira Başsavcılık, ihlal kararı öncesi yürütülen soruşturma ve ihlal kararı dolayısıyla başvurucunun konuyla ilgili iddialarından haberdardır.
62. İhlal kararında; başvurucuya uygulanan gücün orantılı olup olmadığının tespitine engel olan “infaz koruma memurları, başvurucuyu İnfaz Kurumuna teslim eden jandarma görevlileri, diğer mahpuslar ve başvurucunun muayenesini yapan İnfaz Kurumunda görevli doktor gibi olayın potansiyel tanıklarının ifadelerinin alınması" ve "başvurucunun güncel adli muayenesinin yaptırılmaması” gibi bazı eksiklikler belirtilmiştir. Başvurucu söz konusu eksiklikler yönünden olayı ve vücudundaki izlerle yaraları gören C.A. ve H.Ö.nün ifadesine başvurulmadığını, talebine rağmen adli raporunun alınmadığını öne sürmüştür.
63. Başsavcılıkça C.A. ve H.Ö.nün beyanına başvurulmamış ve başvurucunun adli raporu aldırılmamış olsa da başvurucuyu 25/12/2012 tarihinde muayene eden doktor tarafından düzenlenen rapor getirtilmiş, başvuruya konu olay nedeniyle düzenlenen tutanağın altında imzası bulunan bütün infaz koruma başmemurları ile memurların beyanlarına başvurulmuş, başvurucuyu muayene eden doktorun ifadesi alınmış ve başvurucuyu İnfaz Kurumuna teslim eden jandarmalar K.K. ve H.T. ile başvurucuyu geçici olarak tutulduğu odaya alan görevliler S.Ç. ve Ş.Y.nin konuyla ilgili beyanları tespit edilmiştir. Elde edilen deliller başvurucuya uygulanan gücün gerekli olup olmadığının ve başvurucunun eylemine nazaran orantılı olup olmadığının tespitine imkân vermektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi gereksiz ve orantısız güç kullanımı nedeniyle kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddiayı incelemiştir. Bu nedenle başvurucunun sözünü ettiği eksikliklerin soruşturmanın sonucuna etki etmediği ve ihlal kararı üzerine yeniden yapılan soruşturmada ihlal kararının gereğinin yerine getirildiği değerlendirilmiştir.
64. Açıklanan gerekçelerle gereksiz ve orantısız güç kullanıldığına ilişkin iddia hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliğinden dolayı kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 26/7/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.