TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR BAŞVURUSU (4)
(Başvuru Numarası: 2019/9346)
Karar Tarihi:16/11/2022
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Hasan HÜZMELİ
Başvurucu
Filiz KERESTECİOĞLU DEMİR
Vekili
Av. Gülşah KAYA
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; bir protesto eyleminin hukuka aykırı olarak genel yasak olduğu gerekçesiyle engellemesinin başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını, kolluk güçlerinin müdahale sırasında orantısız güç kullanması ve buna ilişkin ceza soruşturmasının etkili yürütülmemesinin kötü muamele yasağını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/3/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Arka Plan Bilgisi
5. 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü nedeniyle 18/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl (OHAL) ilan edilmiştir. OHAL, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından alınan kararlarla üçer ay uzatılmış ve 19/7/2018 tarihinde sona ermiştir.
6. Ankara Valiliği 21/1/2018 tarihinde toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenlenmesine ilişkin olarak yasaklama kararı vermiştir. Söz konusu karar şöyledir:
"...
İlimiz genelinde çeşitli sivil toplum örgütleri/kurulları tarafından basın açıklaması adı altında kitlesel katılımlarla, protesto eylemleri yapılarak yaya ve araç trafiği akışını engelleyerek, çevrede ses ve gürültü kirliliği ile kamu düzenini bozacak şekilde birtakım kanuna aykırı eylem ve etkinlikler düzenlediği bilinmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından ülkemiz sınırları içinde ve/veya dışında güvenlik ve istikrarı sağlamak maksadıyla ülke güvenliğimize tehdit oluşturan ve Suriye'nin Kuzeybatısındaki Afrin bölgesinde bulunan çeşitli terör örgütü mensubu/ unsurlarını etkisiz hale getirmek üzere, 20.01.2018 Cumartesi günü saat 17.00’de 'Zeytin Dalı Operasyonu' başlatılmıştır.
Çeşitli siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları tarafından sosyal medya üzerinden yapılan çağrılarla; 'Zeytin Dalı' operasyonunu protesto etmek amacıyla, ilimizin muhtelif yerlerinde birtakım eylem/etkinlikler yapılacağı yönünde paylaşımlarla toplanma çağrısında bulunulduğuna dair istihbarî bilgiler elde edilmiştir.
Yine, OHAL kapsamında çıkarılan KHK'lar ile görevlerinden ihraç edilen ve işe geri dönme talebiyle basın açıklaması adı altında etkinlik, açlık grevi, oturma eylemi vb. kanuna aykırı olarak düzenlenen eylem/etkinlikler ile ilgili olarak, güvenlik kuvvetleri tarafından terör örgütlerine yönelik olarak yapılan operasyonlar neticesinde, gözaltı ve/veya tutuklamaları protesto etmek amacıyla, 24 saat esasına göre İlimiz muhtelif (açık/ kapalı) yerlerinde, umuma açık alanlarında/parklarında açlık grevi, oturma eylemi vb. türünde eylem düzenleneceğine dair bilgiler alınmıştır.
Bu tür eylemlerin, umuma açık alanları/parkları istirahat ve dinleme amacıyla tercih ederek yoğun şekilde kullandığı da dikkate alındığında, eylem/etkinliği gerçekleştiren katılımcı grup/ şahıslar ile vatandaşlarımız arasında sözlü ve fiziksel istenmeyen olayların yaşanmasıyla karşı karşıya geldiği de dikkate alındığında, terör örgütleri tarafından katılımcılar ve vatandaşlarımıza yönelik olarak eylem yapılabileceği, böylelikle kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasını tehlikeye düşürebileceği değerlendirilmektedir.
Bu nedenlerle; Ankara genelinde park/bahçe, genel yollar, kamu binalarının önleri ve umuma açık/kapalı alanlarda, 21 Ocak 2018 tarihinden itibaren, ‘Zeytin Dalı Operasyonu’ süresince, umuma açık ve/veya kapalı yer toplantıları, basın açıklaması, açlık grevi, oturma eylemi, anma toplantısı/toplanma, konser, şenlik, şölen ve bu gibi toplu eylem / etkinlikler; 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/C maddesine göre ilimiz sınırları içerisinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyet kamu esenliğinin sağlanması amacıyla, 2911 sayılı Toplantı Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17’nci maddesi ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 11/m maddesi hükümleri doğrultusunda Valiliğimizden izin alınmadan yapılması yasaklanmıştır.
Yukarıda belirtilen düzenlemelere uymayanlar hakkında, fiilleri ile ilgili olarak kanunlarda özel bir hüküm bulunmadığı takdirde, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17’nci ile 28’nci maddeleri, 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 11/m maddesi ile 25/b maddeleri, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/C ile 66’ncı madde hükümleri, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu gereğince yasal işlem yapılacaktır."
B. Somut Olaya İlişkin Bilgiler
7. Başvurucu, olayın meydana geldiği tarihte Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara milletvekilidir.
8. Başvurucu 3/9/2018 tarihinde, İranlı bir aktiviste verilen idam kararının uygulanmasının engellemesi için mensubu bulunduğu siyasi partiyi üyeleriyle birlikte İran Büyükelçiliği (Büyükelçilik) önüne siyah çelenk bırakmak ve basın açıklaması yapmak istemiştir.
9. Başvurucunun beyanına göre kolluk görevlileri, Büyükelçilik önüne siyah çelenk bırakmalarına ve basın açıklaması yapmalarına izin vermemiş; ayrıca müdahale sırasında orantısız güç kullanmıştır. Gösterinin yapıldığı tarihte olağanüstü hâl olmamasına rağmen Ankara Valiliğinin (Valilik) olağanüstü hâl tedbiri kapsamındaki yasaklama kararı uyarınca gösteriye müdahale edilmiştir. Başvurucu, bireysel başvuru dosyasına müdahaleye ilişkin görüntü kaydını içerir bir CD sunmuştur.
10. Başvurucunun sunduğu görüntü kaydının Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesi neticesinde yaklaşık 13 kişiden oluşan bir grup, birinin elinde siyah çelenk olacak şekilde Büyükelçilik binasına doğru yürürken kolluk güçleri tarafından durdurulmuştur. Başvurucu ile kolluk görevlisi arasında kısa süreli konuşma gerçekleşmiştir. Kolluk görevlisi, çelenk bırakılmasına izin verilmeyeceğini başvurucuya bildirmiştir. Kolluk güçleri ses yükseltici cihazla gruba uzaklaşmaları yönünde ikazlarda bulunmuş, akabinde grubu uzaklaştırmak için müdahale etmiştir. Bu esnada grup ile kolluk güçleri arasında arbede yaşanmıştır. Görüntü kayıtlarından başvurucunun uzaklaştırılması için bir kez sırtından hafif şekilde itildiği belirlenmiş, başkaca fiziksel bir müdahale tespit edilememiştir.
11. Kolluk görevlilerince düzenlenen 3/9/2018 tarihli tutanakta olayların gelişimi şöyle anlatılmıştır:
- 4/9/2018 tarihinde İran'da bir aktivistin idam edilmesi ile ilgili olarak HDP ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Ankara İl Başkanlıkları 3/9/2018 tarihinde saat 13.00'te İran Büyükelçiliği önünde basın açıklaması yapma ve siyah çelenk bırakma eylemini organize etmiştir.
- 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 17. maddesi, 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun 11. maddesinin (C) bendi ve Ankara Valiliğinin 21/1/2018 tarihli yasaklama kararına göre her türlü eylem ve etkinliği yasaklaması nedeniyle kolluk görevlileri saat 12.00'de Büyükelçilik önü ve civarında anılan nitelikteki faaliyetleri engellemek için önlemler almıştır.
- Saat 12.45 sıralarında aralarında başvurucu ve HDP milletvekillerinin de olduğu yaklaşık 25 kişilik grup, kolluk görevlilerince Tahran Caddesi'nde bulunan Hilton Oteli önünde durdurulmuştur. Kolluk görevlileri, Valiliğin 21/1/2018 tarihli yasaklama kararı olması nedeniyle dağılmaları gerektiğini ses yükseltici cihazla gruba duyurmuştur. Gruba dağılmamaları hâlinde zor kullanacakları yönünde üç kez ikazda bulunan kolluk görevlileri, dağılma istikametini de bildirmiştir.
- Çevik Kuvvet polisi dağılmayan grubu, orantılı güç kullanarak Nene Hatun Caddesi istikametine doğru uzaklaştırmıştır. Akabinde grup, saat 13.10 sıralarında Büklüm Sokak'ta bulunan HDP Genel Merkezi binasına girmiştir. Eylem ve işlemler Foto Film Şube Müdürlüğü görevlilerince kayıt altına alınmıştır.
12. Başvurucunun aralarında olduğu üç kişi 17/9/2018 tarihinde, barışçıl nitelikteki bir protesto faaliyetini hukuka aykırı olarak engelleyen ve müdahale sırasında orantısız güç kullanan kolluk görevlilerinin tespit edilmesi ve sorumluların yaralama, eziyet ve görevi kötüye kullanma suçlarından cezalandırılması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) suç duyurusunda bulunmuştur. Suç duyurusunda, kolluk görevlerinin yaralayıcı ve eziyet verici eylemlerine ilişkin herhangi açıklama yapılmamış olup sadece olaya ilişkin haberlerin yer aldığı internet adresi (url/tekdüzen kaynak bulucu) bilgisine yer verilmiştir. Ayrıca başvurucu, müdahaleye ilişkin olarak herhangi bir sağlık raporu sunmadığı gibi dilekçede muayene talebinde de bulunmamıştır.
13. Başsavcılık şikâyete ilişkin iddialarla ilgili bilgi verilmesi ve olaya dair görüntü kayıtlarının gönderilmesi için Ankara İl Emniyet Müdürlüğüne (Müdürlük) müzekkere yazmıştır. Müdürlük yukarıda açıklanan 3/9/2018 tarihli tutanağı (bkz. § 11), Valiliğin 21/1/2018 tarihli yasaklama kararını ve olaya ilişkin olarak Foto Film Şube Müdürlüğü görevlilerince kaydedilen görüntüleri Başsavcılığa göndermiştir.
14. Başsavcılık 13/2/2019 tarihinde, kolluk görevlileri hakkındaki zor kullanma yetkisinde sınırın aşılması suçuyla ilgili şikâyetin 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanun'un 4. maddesinin son fıkrası uyarınca işleme konulmamasına karar vermiştir. 3/9/2018 tarihli tutanağa dayanılarak verilen kararda usulüne uygun ihtara rağmen göstericilerin dağılmaması nedeniyle gösteriye müdahale edildiği ve kolluk görevlilerince kullanılan gücün orantılı olduğu değerlendirilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... İran islam cumhuriyeti büyükelçiliği önünde basın açıklaması akabinde siyah çelenk koyma eylemi yapılacağı bilgisi ile ilgili olarak alınacak önlemler gereği saat: 12.00’dan itibaren '2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüş kanununun 17. maddesi, 5442 sayılı il idaresi kanununun 11/c maddesi ve ankara valiliğinin 21.01.2018 gün ve 58604142. 6738.12257-1938-2018 Sayılı Yasaklama Kararına istinaden bu konuda her türlü eylem ve etkinliğin yasaklanmış olması' nedeniyle yapılabilecek olan bu türden bir eylemin men edilmesi için bahse konu adreste ve civarında gerekli Emniyet tedbirlerinin alındığı, saat: 12.45 sıralarında HDP Genel Merkezinden Çıkan ve ellerinde siyah çelenk bulunan ve aralarında HDP Milletvekilleri Filiz KERESTECİOĞLU, [M.I.] ve [S.A.]’nde bulunduğu yaklaşık 20-25 kişilik grup Saat: 12.50 sıralarında İran Elçiliği yanında bulunan Hilton öteli önünde Tahran Caddesi üzerinde durdurulduğu, gruba yapmış oldukları eylemin yasal olmadığı, Milletvekillerinin İran Elçiliği önüne geçerek orada basın açıklaması yapabilecekleri ancak diğer şahısların uzaklaşması gerektiği söylenmiş, milletvekillerinin grupla birlikte elçilik binası önüne ısrarla geçeceklerini belirtmeleri üzerine şahıslara ... ses yükseltici megafon cihazı marifeti ile grubun tamamının duyup anlayabileceği şekilde ... gruba hitaben üç defa uyarıda bulunulmuş, grubun dağılmamakta ısrar etmesi üzerine çevik kuvvet marifeti ile orantılı güç kullanılarak grup Nene Hatun Caddesi istikametine uzaklaştırılmış, daha sonra grup toplu olarak Büklüm Sokakta bulunan HDP genel Merkezine 13.10 sıralarında giriş yaptığı' bildirildiği anlaşılmakla,
Usûlünce yapılan ihtara rağmen dağılmayarak direnen göstericilere yönelik orantılı güç kullanılmak suretiyle müdahale edildiği anlaşılmakla, dilekçenin 4483 Sayılı Kanunun 4/Son maddesi uyarınca İŞLEME KONULMAMASINA..."
15. Başvurucu, Başsavcılığın şikâyetin işleme konulmaması kararı üzerine Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu'nun "Amaç" yan başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"Bu Kanunun amacı,
a) Tabii afet, tehlikeli salgın hastalıklar veya ağır ekonomik bunalım,
b) Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması,
Durumlarında olağanüstü hal ilan edilmesi ve usulleriyle olağanüstü hallerde uygulanacak hükümleri belirlemektir."
17. 2935 sayılı Kanun'un 11. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi gereğince olağanüstü hal ilanında; genel güvenlik, asayiş ve kamu düzenini korumak, şiddet olaylarının yaygınlaşmasını önlemek amacıyla 9 uncu maddede öngörülen tedbirlere ek olarak aşağıdaki tedbirler de alınabilir:
...
m) Kapalı ve açık yerlerde yapılacak toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yasaklamak, ertelemek, izne bağlamak veya toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapılacağı yer ve zamanı tayin, tespit ve tahsis etmek, izne bağladığı her türlü toplantıyı izletmek, gözetim altında tutmak veya gerekiyorsa dağıtmak,"
18. 5442 sayılı Kanun'un 11. maddesinin (C) bendi şöyledir:
"İl sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteaallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi valinin ödev ve görevlerindendir. Bunları sağlamak için vali gereken karar ve tedbirleri alır.
Vali, kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu ya da bozulacağına ilişkin ciddi belirtilerin bulunduğu hâllerde on beş günü geçmemek üzere ildeki belirli yerlere girişi ve çıkışı kamu düzeni ya da kamu güvenliğini bozabileceği şüphesi bulunan kişiler için sınırlayabilir; belli yerlerde veya saatlerde kişilerin dolaşmalarını, toplanmalarını, araçların seyirlerini düzenleyebilir veya kısıtlayabilir ve ruhsatlı da olsa her çeşit silah ve merminin taşınması ve naklini yasaklayabilir."
19. 2911 sayılı Kanun'un 17. maddesi şöyledir:
"Bölge valisi, vali veya kaymakam, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla belirli bir toplantıyı bir ayı aşmamak üzere erteleyebilir veya suç işleneceğine dair açık ve yakın tehlike mevcut olması hâlinde yasaklayabilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Anayasa Mahkemesinin 16/11/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
21. Başvurucu;
-Mensubu olduğu siyasi partinin üyeleri ile birlikte organize ettiği siyah çelenk bırakma şeklindeki protesto gösterisinin ve basın açıklamasının engellenmesine yönelik kolluk görevlilerince gereksiz ve orantısız güç kullanılması nedeniyle kötü muameleye maruz kaldığını,
-Kolluk görevlilerinin gruba saldırdığını, bu sırada kendisinin de yaralandığını,
-Yaralama eylemi açıkça görülmesine karşın soruşturma makamının emniyet görevlilerince düzenlenen tutanağı esas alarak soruşturmayı sonuçlandırdığını,
-Kullanılan gücün kaçınılmaz ve orantısız olup olmadığının değerlendirilmediğini, sorumlular hakkında olayın aydınlatılmasına yönelik soruşturma başlatılmaması ve etkili bir soruşturma yürütülmemesinin kötü muamele yasağı ile adil yargılanma hakkı ve etkili başvuru hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
22. Bakanlık görüşünde; iddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için soyut iddiaya dayanan şüphe ötesinde makul kanıtların varlığı gerektiği, somut olayda ise başvurucunun bu iddialara dayanak sağlık raporunu soruşturma dosyasına sunmadığı belirtilmiştir. Bu nedenle etkili bir soruşturma yapılmasının da ön şartı olan savunulabilir bir iddianın mevcut olmadığı ifade edilmiştir.
23. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında; kolluk güçlerinin fiziki müdahalesinde ağır derecede yaralanmadığı için sağlık raporu almadığı, ancak şiddete ilişkin kamera kaydı bulunduğu, ayrıca ulusal basında yer alan haberde "Milletvekili Kerestecioğlu tartaklandı." şeklinde bir başlık olduğunu belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
24. Başvurucu, protesto faaliyeti barışçıl nitelikte olduğu hâlde kolluk görevlilerinin orantısız müdahalesi nedeniyle yaralandığını ve buna ilişkin olarak yaptığı şikâyetin etkin soruşturulmayarak sonuçsuz kaldığını belirterek kötü muamele yasağı ile etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bu olaylardan sorumlu olan kolluk görevlilerinin yargılanması gerektiğini belirtmiştir.
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurudaki iddiaların Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı kapsamında ileri sürüldüğü sonucuna varılmıştır.
26. Yetkili soruşturma makamının şikâyetleri hakkında gerekli araştırmaları yapmadığı, olayın aydınlatılmasına yönelik delillerin incelenmediğine ilişkin başvurucunun adil yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak ileri sürdüğü iddiaların kötü muamele yasağının usul boyutuna ilişkin olduğu belirtilmelidir.
27. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı ile üçüncü fıkrası şöyledir:
"Herkes, … maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz, kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
28. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı belirtilmiştir (Cezmi Demir ve Diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).
29. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin vücut ve ruh sağlığını korumadan kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve Diğerleri, § 81).
30. Bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının olması hâlinde olay hakkında etkili resmî bir soruşturma yürütülmelidir (Tahir Canan, § 25). Ancak bu konuda bir soruşturmanın başlayabilmesi için öncelikle işkence ve kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için her türlü makul şüpheden uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde bir soruşturma yükümlülüğünün bulunduğundan bahsedilebilir (C.D., B. No: 2013/394, 6/3/2014, § 28; Elif Güneş Yıldırım, B. No: 2014/12391, 5/4/2017, § 23).
31. Öte yandan Anayasa Mahkemesi, asgari eşik seviyesini aştığı varsayılan kötü muamele iddialarının makul şüphe kalmayacak şekilde kanıtlanması şartını aramakta ve başvurularda öncelikle bu konudaki kanıtlama sorununu ele almaktadır. Burada kötü muameleye maruz kalması nedeniyle mağdur olduğunu ileri süren kişilerin -ispat külfetinin devlete geçtiği durumlar istisna olmak üzere- kötü muamele yasağı kapsamına giren ağırlıkta bir muamele görmüş olabileceklerini gösteren emare ve delil sunmaları gerektiğini belirtmek gerekir (Beyza Metin, B. No: 2014/19426, 12/12/2018, § 45).
32. Somut olayda başvurucunun da aralarında olduğu şikâyetçiler, kolluk görevlilerinin toplantıya müdahale sırasında gruba yönelik orantısız güç kullandıklarını, bu esnada yaralama ve eziyet suçunu işlediklerini iddia ederek Başsavcılığa suç duyurusunda bulunmuştur. Suç duyurusunda müdahaleye yönelik somut herhangi bir açıklamada bulunmamış, iddiaları genel ifadelerle ileri sürmüştür.
33. Öte yandan başvurucu, şiddete maruz kaldığına dair herhangi bir sağlık raporu sunmadığı gibi buna ilişkin bir talebi olduğundan da bahsetmemiştir. Başvurucunun gözaltına alınmadığı da gözetildiğinde şiddete yönelik iddiaları delillendirmek için sağlık raporu talep etme imkânının olduğu açıktır. Bununla birlikte başvurucu, kolluk müdahalesi sonucunda herhangi bir sağlık kuruluşuna başvurmaması konusunda herhangi bir gerekçe de ileri sürmemiştir.
34. Mağdur olduğunu ileri süren kişilerin olgulara dayanmayan, yetersiz açıklamaları, iddialarının deliller ile desteklenmemesi hatta kimi zaman delillerin uyumsuzluğu gibi hususlar kötü muamelenin gerçekliğini şüpheye düşürür. Bu durumda iddiaların savunabilir olduğundan ve dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilemez. Dolayısıyla bu gibi hâllerde mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili bir soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru (haklı) bir beklentiye girebileceklerini söyleyebilmek de mümkün değildir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Beyza Metin, § 46).
35. Bireysel başvuru formu ekinde Anayasa Mahkemesine sunulan görüntü kaydının incelenmesi neticesinde kolluk görevlilerinin kötü muamele yasağını ihlal ettiğine dair herhangi tespit yapılamamıştır (bkz. § 10). Dolayısıyla başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığına dair makul bir açıklamasının ve iddiasını destekleyen bir delilinin olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle somut başvuruda -etkili bir soruşturma yapılmasının da ön şartı olan- savunulabilir bir iddianın kamu makamlarına sunulduğu savunulamaz.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
37. Başvurucu, protesto eylemi gerçekleştirilmek istenen tarihte olağanüstü hâlin sona ermiş olmasına rağmen Ankara Valiliğinin 2935 sayılı Kanun uyarınca verdiği yasaklama kararına dayanılarak toplantının engellendiğini belirtmiştir. Basın açıklaması yapılacağına dair bildirim yapılmamış ise de polislerin olay yerinde önceden önlem aldıklarını belirten başvurucu, kolluk görevlilerinin önlemleri planlamak için yeterli zamanın olduğunu ancak buna rağmen barışçıl nitelikteki toplantıya sabır ve tolerans gösterilmediğini, olayla ilgili etkili bir soruşturma yürütülmediğini vurgulamıştır. Bu nedenlerle ifade hürriyeti ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ile etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
38. Bakanlık görüşünde, toplanma özgürlüğünün kullanımından kaynaklı kamu düzenine yönelik tehditlerin gerçeklik değeri taşıması hâlinde yetkili makamların bu tehditleri bertaraf edecek tedbirleri alabileceklerine yönelik Anayasa Mahkemesi kararına atıf yapılmıştır. Görüntü İnceleme Tutanağı'ndaki bilgiler özetle şöyle ifade edilmiştir: Kolluk görevlileri başvurucuya, Büyükelçilik binasına müsaadesiz girilmesine, binaların tahrip edilmesine, huzurunun bozulmasına veya onurunun kırılmasına engel olmak amacıyla gerekli her türlü tedbirleri almakla yükümlü olduklarını söylemiş; grubun alandan ayrılmasını istemiştir. Başvurucu ve diğer milletvekillerine, grubu alandan göndermeleri hâlinde kendilerine basın açıklaması yaptırılacağı yönünde bilgilendirme yapmış ancak ikazlara rağmen kendilerinin İran Büyükelçiliği önüne çelenk bırakılarak grup ile basın açıklaması yapmakta ısrar etmiş; grup, Tahran Caddesi'ni tamamen araç trafiğine kapatmış; gruptaki bazı şahısların pankart açmak istemeleri üzerine -milletvekillerinin gruptan ayrılarak güvenli alana alınmaları sonrası- kısa süreli iteklemek suretiyle gruba müdahale edilmiştir. Hiçbir fiziki müdahalede bulunulmadan milletvekilleri ve grup dağıtılmıştır. Bakanlıkça, görüntü kayıtlarının incelendiği tutanaktaki bilgilerin, diğer belge ve bilgilerin gözetilerek müdahalenin meşru amacı olup olmadığı, kanunun uygulanması niteliğinde olup olmadığı, ilgili ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
39. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formlarındaki iddialarını yinelemiştir. Toplanılan tarihte OHAL sürecinin sona erdiğini ve ilgili kanunun zaman bakımından uygulanma imkânının olmadığını vurgulamıştır.
40. Anayasa’nın "Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesi şöyledir:
"Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir."
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
41. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı
42. Somut olayda başvurucunun da içinde bulunduğu grubun basın açıklaması yapmasına ve siyah çelenk bırakarak protesto faaliyetinde bulunmasına engel olunmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahale teşkil ettiği kabul edilmelidir.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
43. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
44. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olma koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
(1) Genel İlkeler
45. Hak ya da özgürlüklere bir müdahale söz konusu olduğunda öncelikle tespiti gereken husus, müdahaleye yetki veren bir kanun hükmünün mevcut olup olmadığıdır. Anayasa’nın 34. maddesi kapsamında yapılan bir müdahalenin kanunilik şartını sağladığının kabul edilebilmesi için müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunması zorunludur (kanunilik şartına başka bağlamlarda dikkat çeken kararlar için bkz. Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 36; Tuğba Arslan [GK], B. No: 2014/256, 25/6/2014, § 82; Hayriye Özdemir, B. No: 2013/3434, 25/6/2015, §§ 56-61; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş. [GK], B. No: 2014/19270, 11/7/2019, § 35).
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
46. Ankara Valiliği başvuru konusu müdahaleye dayanak yasaklama kararını, 2935 sayılı Kanun'un 11. maddesinin (m) bendi, 5442 sayılı Kanun'un 11. maddesinin (C) bendi ve 2911 sayılı Kanun'un 17. maddesi uyarınca vermiştir. Somut olayda "Zeytin Dalı operasyonu devam ettiği sürece" geçerli olacağı öngörülen yasaklama kararı şeklindeki müdahalenin kanunilik şartını karşılayıp karşılamadığı değerlendirilmelidir.
47. 2935 sayılı Kanun'un ve öngörülen tedbirlerin yalnızca olağanüstü hâlin devam ettiği sürede ve yerlerde uygulanabileceği açıktır (bkz. § 16). Valiliğin 21/1/2018 tarihli yasaklama kararının verildiği tarihte ülke genelindeki olağanüstü hâl devam ediyor ise de 19/7/2018 tarihinde olağanüstü hâl sona ermiştir. Bu doğrultuda anılan yasaklama kararı olağanüstü hâlin sona ermesinden sonra 3/9/2018 tarihinde gerçekleştirilen bir toplantıya müdahalenin kanuni dayanağı olarak kabul edilemez. Diğer bir anlatımla başvuruya konu toplantıya müdahale esnasında olağanüstü hâl mevcut olmadığından toplantıya müdahale bir OHAL tedbiri olarak değerlendirilemez (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Onur Erden, B. No: 2019/5403, 31/3/2022, § 38; Eser Budak, B. No: 2020/12955, 13/4/2022, § 35).
48. Diğer yandan Valilik, etkinlikleri izne bağlamaya yönelik ilgili kararına dayanak olarak 2911 sayılı Kanun'un 17. maddesi ile 5442 sayılı Kanun'un 11. maddesinin (C) bendini göstermiştir. 2911 sayılı Kanun'un 17. maddesi gereğince bir toplantı ve gösteri yürüyüşüne müdahale edilebilmesinin koşulları şöyledir:
i. Müdahalenin millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacını taşıması
ii. Müdahalenin belirli bir toplantıya yönelik olması
iii. Toplantıya yönelik ertelemenin bir ayı aşmaması
iv. Suç işleneceğine dair açık ve yakın tehlikenin mevcut olması
49. 5442 sayılı Kanun'un 11. maddesinin (C) bendinin ikinci fıkrası gereğince valinin bir toplantı ve gösteri yürüyüşüne müdahale edilebilmesinin koşulları ise şöyledir:
i. Kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu ya da bozulacağına ilişkin ciddi belirtilerin bulunması
ii. On beş günün geçirilmemesi
50. Görüldüğü üzere kanun koyucu her iki Kanun yönünden de bir toplantı ve gösteri yürüyüşüne müdahale edilebilmesi için belirli şartların sağlanmasını ve belirli sürelerle müdahale edilebileceğini düzenlemektedir. Söz konusu düzenlemelerle bir toplantı ve gösteri yürüyüşü ancak belirli sürelerle ertelenebilir yahut yasaklanabilir. Bu kapsamda Valiliğin söz konusu izne bağlama kararının kısıtlama süresinin on beş günle sınırlandığı 5442 sayılı Kanun'un 11. maddesinin (C) bendi veya toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin ertelenebileceği sürenin bir ayla sınırlandırıldığı 2911 sayılı Kanun'un 17. maddesi uyarınca verildiğinin kabulü de mümkün görünmemektedir. Nitekim söz konusu iki Kanun hükmü uyarınca da Zeytin Dalı operasyonu devam ettiği sürece şeklinde bir yasak süresi belirlenemeyeceği açıktır. Öte yandan 2911 sayılı Kanun müdahalenin belirli bir toplantıya yönelik olarak yapılabileceği düzenlemesini içermesine karşın Valiliğin ilgili kararında her türlü toplantının yasaklandığı görülmektedir. Böyle bir düzenlemenin de ilgili Kanun gereğince yapılamayacağı açıktır (Onur Erden, § 41; Eser Budak, § 38).
51. O hâlde Valiliğinin anılan kararında belirlenen "Zeytin Dalı operasyonu devam ettiği sürece" şeklindeki bir yasak süresinin kanuni olarak öngörülüp öngörülemeyeceğinden bağımsız olarak Anayasa Mahkemesine, hâlihazırda anılan yasaklama kararına dayanak olabilecek başka bir kanun hükmü bulunduğu da gösterilememiştir.
52. Açıklanan gerekçelerle Valiliğin 21/1/2018 tarihli kararı uyarınca yapılan müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde açıkça emredilen kanunilik ölçütünü karşılamadığı değerlendirilmiştir.
53. Başvuruya konu müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı anlaşıldığından söz konusu müdahale açısından diğer güvence ölçütlerine riayet edilip edilmediğinin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
54. Sonuç olarak Anayasa'nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
55. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesi, hak ihlalini gerçekleştirenlerin yargılanması ve 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
56. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Başvuruda tespit hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için basın açıklaması ve protesto edilmek istenilen olayın üzerinden zaman geçtiği ve önemini kaybettiğinden yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
57. Öte yandan ihlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya net 13.500 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 13.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.