TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
KUTBETTİN TURAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/10774)
Karar Tarihi: 24/5/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Mahmut ALTIN
Başvurucu
Kutbettin TURAN
Vekili
Av. Tamer KAHYAOĞLU
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kara yolunda oluşan çökme sonucu binanın kullanılamaz duruma gelmesinde idarenin kusuru bulunmasına rağmen uğranılan zararın karşılanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
A. Uyuşmazlığın Arka Planı
2. Başvurucu, Bitlis'in Merkez ilçesinin Atatürk Mahallesi Seferbey mevkiinde 313 ada 5 parsel sayılı taşınmazda bulunan 1 ve 2 No.lu dükkânların malikidir. 2011 yılı Nisan ayında yağmur sularının birikmesi sonucunda kara yolunda meydana gelen çökme nedeniyle başvuru konusu taşınmaz hasar görmüş ve Bitlis Belediyesi (Belediye) tarafından mühürlenerek tüm bina sakinleri tahliye edilmiştir. 2016 yılı Ocak ayında söz konusu taşınmazlar kamulaştırılarak yapı bedelleri başvurucuya ödenmiştir.
3. Başvurucu ve diğer malikler, söz konusu çökme nedeniyle on daire ve üç dükkândan oluşan binanın oturulamaz hâle gelmesinde kusurlu olanların tespitiyle, oluşan zararın hesaplanması için Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesinden delil tespiti talebinde bulunmuştur. Mahkemece yapılan keşif sonucu düzenlenen 21/3/2016 tarihli inşaat ve mülk bilirkişi raporunda, Nisan 2011-Ocak 2016 arası 4 yıl 8 aylık süre esas alınarak dükkân ve dairelerin yıllık kira bedelleri üzerinden geriye doğru enflasyon miktarı düşülerek yapılan hesaplamada her bir daire için 29.740 TL ve her bir dükkân için 77.160 TL ecrimisil/kira bedeli hesaplanmıştır. Raporda ayrıca binanın zemininin sağlam olmamasına rağmen bina yapılmasına izin veren Belediyenin kusurlu olduğu açıklanmıştır. Öte yandan bina çevresindeki yamaçlardan gelen suyun uzaklaştırılması için yapılan menfez kesitlerinin yeterli olmaması nedeniyle Karayolları Genel Müdürlüğünün (İdare) kusurlu olduğu ifade edilmiştir.
B. Başvuru Konusu Tam Yargı Davaları Süreci
4. Başvurucu, delil tespiti dosyasında alınan bilirkişi raporu esas alınarak oluşan zararın tazmini talebiyle 13/4/2016 tarihinde İdareye başvuru yapmış olmasına karşın İdarece cevap verilmemiştir. Bunun üzerine başvurucu taşınmazları için ayrı ayrı olmak üzere İdarenin hizmet kusurundan dolayı hasar gören taşınmazlarından binanın mühürlenmiş olması nedeniyle Nisan 2011-Ocak 2016 döneminde faydalanamadıklarını ve kira kayıplarının olduğunu belirterek bilirkişi raporuyla tespit edilen zararın olay tarihinden itibaren faiziyle ödenmesi talebiyle Van 2. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) İdare aleyhine tam yargı davaları açmıştır.
5. Mahkemece davaların reddine karar verilmiştir. Mahkeme gerekçesinde, İdarenin, eyleminden doğan zararı ödemekle yükümlü tutulabilmesi için idari eylem ile zarar arasında kabul edilebilir bir nedensellik bağının varlığından başka zararın somut olarak gerçekleşmiş olması gerektiği vurgulanmıştır. Öte yandan henüz gerçekleşmemiş; ileride gerçekleşmesi muhtemel zararlara dayanılarak maddi tazminata hükmedilebilmesinin olanak dışı olduğu belirtilmiştir. Buna göre taşınmazların kiraya verilememesi nedeniyle yoksun kalındığı iddia olunan zararın gerçekleşmesi muhtemel bir zarar olduğu ve başvurucunun söz konusu taşınmazların anılan dönemde kesin olarak kiraya verebileceğine ilişkin kesin bir delil sunmadığı açıklanmıştır. Sonuç olarak İdarenin eyleminden kaynaklanan gerçekleşmiş somut bir kira zararından söz edilemeyeceği ifade edilmiştir. Başvurucunun istinaf kanun yoluna başvuruları, Erzurum Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesince (Daire) kesin olarak reddedilmiştir.
6. Nihai kararlar başvurucu vekiline 2020/10774 numaralı başvuru başvuruda 14/2/2020 tarihinde ve birleşen 2020/25919 numaralı başvuruda ise 13/3/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu birleşen dosyada COVID-19 salgın hastalığı nedeniyle duran sürelerin 15/6/2020 tarihinde işlemeye başladığını belirtmiştir.
7. Başvurucu 2020/10774 numaralı başvuru için 16/3/2020 tarihinde ve birleşen 2020/25919 numaralı başvuru için de -COVID-19 salgını nedeniyle sürelerin durması sonucunda- 15/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
8. 2020/25919 numaralı başvurunun 2020/10774 numaralı başvuru ile birleştirilmesine karar verilmesi gerekir.
9. Başvurucu, binanın İdarenin hizmet kusurundan dolayı hasar görmesiyle tüm bina sakinlerinin binadan tahliye edildiğini ve binanın mühürlendiğini belirterek tahliye edildiği 2011 yılı Nisan ayından kamulaştırmanın yapıldığı 2016 yılı Ocak ayına kadar mülklerinden faydalanamadığından yakınmaktadır. Başvurucu ayrıca anılan dönemde kullanmadığı taşınmazları nedeniyle kira kaybının olduğunu açıklayarak zarara uğradığını öne sürmüştür.
10. Başvurucunun şikâyeti mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
12. Somut olayda başvuruya konu taşınmazların kamulaştırma tarihine kadar başvurucu adına tapuda kayıtlı olduğu anlaşıldığından Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülkün varlığında tereddüt bulunmamaktadır. Derece mahkemelerince başvurucunun taşınmazlarının kara yolundaki çökme nedeniyle hasara uğradığı ve bina sakinlerinin tahliye edilerek apartmanın mühürlendiği tespit edildiğinden tahliye ve mühürleme işleminin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği de açıktır. Bununla birlikte başvuru konusu olayda başvurucunun mülklerinden yoksun bırakılması söz konusu değildir. Başvurucunun taşınmazlarının oturulamaz derecede hasar görmesi nedeniyle tahliye edilmesi ve binanın mühürlenmesi ve bu şekilde yapılan müdahalenin yaklaşık beş yıl sürmesinin mülkiyetin kamu yararına kullanımının kontrolü amacı taşıdığı dikkate alındığında başvurunun mülkiyetin kamu yararına kullanımının düzenlenmesine ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi gerekmektedir.
13. Derece mahkemelerince başvurucunun mülkiyet hakkına müdahale edildiği kabul edilmekle birlikte müdahale neticesinde somut bir zararın oluştuğunun kesin delillerle ispat edilmediği de kabul edilmiştir. Bu durumda somut zararın olmadığı tespitine yönelik derece mahkemelerinin bu yaklaşımının kanunilik ölçütü yönünden de sorunlu olabileceği değerlendirilmekle birlikte somut olay bağlamında derece mahkemelerinin söz konusu yaklaşımları, müdahalenin ölçülülüğü bağlamında değerlendirme yapılarak sonuca varılmasını gerektirmektedir.
14. Başvuru konusu olayda başvurucunun mal ve can güvenliğinin korunması için ağır hasarlı binadan tahliye edilmesinde ve oturmalarının engellenmesine yönelik olarak binanın mühürlenmesinde kamu yararının olduğu ve müdahalenin bu nedenle meşru bir amaç taşıdığı anlaşılmıştır.
15. Anayasa Mahkemesi aynı başvurucunun aynı konu ile ilgili olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Kutbettin Turan ve diğerleri (B. No: 2018/9004, 26/5/2021) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede evvela derece mahkemelerince, ağır hasarlı binanın mühürlenerek bina sakinlerinin tahliye edildiği olgusu kabul edilmiş ancak anılan bilirkişi raporundaki kusur durumu ve zarar miktarına ilişkin tespitler değerlendirilmediği gibi bu hususlara ilişkin olarak İdarenin talebine rağmen yeni bir bilirkişi raporu da alınmadığı vurgulanmıştır. Kararda özellikle tahliye sonrası 4 yıl 8 ay boyunca mühürlü kalması dolayısıyla taşınmazların kullanılamadığı ve kiraya verilme imkânının da olmaması nedeniyle artık muhtemel zararın ötesinde gerçekleşmiş somut bir zararın varlığının aşikâr olduğu ifade edilmiştir. Buna rağmen derece mahkemelerince mülkiyet hakkının kullanılmasına yönelik müdahale nedeniyle delil tespiti dosyasında alınan bilirkişi raporundaki tespitler temelinde İdarenin başvurucu tarafından iddia edilen hizmet kusurunun olup olmadığı ile zarar miktarına ilişkin değerlendirmede bulunulmadığına işaret edilmiştir. Buna göre derece mahkemelerinin kararlarının yeterli ve ilgili bir gerekçe içermediği, mülkiyet hakkının korunmasında usule ilişkin güvencelerin yerine getirilmediği ve böylece başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna varılmıştır.
16. Emsal kararda başvurucunun aynı binadaki 6 No.lu bağımsız bölümü dava konusuyken, başvuru konusu davalarda zemin kat 1 ve 2 No.lu dükkânlar dava konusu yapılmıştır. Dolayısıyla anılan emsal kararda açıklanan ilkeler ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
17. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
18. Başvurucu; her başvuru için ayrı ayrı olmak üzere ihlalin tespiti ve yeniden yargılama ile 10.000 TL manevi tazminat ve 77.160 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur.
19. Başvuruda tespit edilen mülkiyet hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
20. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvuruların BİRLEŞTİRİLMESİNE,
B. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Van 2. İdare Mahkemesine (E.2016/1823, K.2017/1298; E.2017/47, K.2018/579) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. 893,80 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.793,80 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 24/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.