TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ALAETTİN MENTEŞE VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/10979)
Karar Tarihi: 3/10/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Kamber Ozan TUTAL
Başvurucular
1. Alaettin MENTEŞE
2. Alper AÇILAN
3. Mehmet AKMAN
Başvurucular Vekili
Av. Nedim KOÇ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, alacağın tahsili amacıyla borçlu aleyhine başlatılan icra takibi sırasında tahsil edilen bedelin nemasının alacaklıya ödenmek yerine Hazineye irat kaydedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucular tarafından başlatılan icra takibinde borçluya ait bir taşınmaz haczedilerek satılmıştır.(Kapatılan) Nazilli 2. İcra Dairesi (İcra Dairesi), sıra cetveline itiraz davası açılması üzerine satış bedeli olan 192.411,34 TL'yi nemalandırılmak üzere bir bankaya yatırmıştır.
3. Sıra cetveline itiraz davasının sonuçlanmasının ardından satış bedeli alacaklılara paylaştırılmıştır. Bununla birlikte İcra Dairesi dava süreci boyunca nemalandırılan satış bedelinden elde edilen 11.393,29 TL nemanın Nazilli Mal Müdürlüğüne (Mal Müdürlüğü) aktarılmasına karar vermiştir.
4. Başvurucular; nemalandırılan satış bedeli ile nemanın Mal Müdürlüğü ile hiçbir ilgisi ve ilintisi olmadığını, haklarına el konularak devlete haksız kazanç sağlandığını ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini belirterek İcra Dairesinin işleminin iptali için dava açmıştır.
5. Nazilli İcra Hukuk Mahkemesi (İcra Hukuk Mahkemesi) şikâyeti kesin olmak üzere reddetmiştir. Kararda 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerinde sıra cetveline itiraz edilmesi hâlinde paranın nemalandırılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığı kaydedilmiştir. 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 36. maddesi, Yargıtay kararı ile Adalet Bakanlığı (Bakanlık) genelgesine atıfta bulunularak sıra cetveline itiraz edilmesi hâlinde alacaklılara ödenmeyen paranın nemalandırılması sonucu elde edilen faiz gelirinin alacaklıya ödenmesine yönelik yasal bir dayanak bulunmadığından nemalandırma sonucu elde edilen paranın Hazineye ait olduğu belirtilmiştir.
6. Başvurucular, nihai hükmü 11/2/2020 tarihinde öğrendikten sonra 10/3/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucular; nemalandırılan paranın alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibi kapsamında borçluya ait taşınmazın satışıyla elde edilen bedel olduğunu, söz konusu paranın Mal Müdürlüğü ile bir ilgisi bulunmadığını ve alacaklarına haksız olarak el konulduğunu belirtmiştir. Başvurucular bu gerekçelerle mülkiyet hakkının, adil yargılanma hakkının ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde, nemalandırılan bedelin nemalarıyla birlikte hak sahibine ödenmesinin mevzuat hükümleri gereğince yalnızca ihalenin feshi davalarında mümkün olduğundan başvurucuların mevcut bir mülk veya meşru beklentilerinin bulunmadığı belirtilmiştir. Tüm nema bedelinin başvuruculara ödenmesi talebinin kabul edilebilir olmadığı, başvurucuların borçluyu temerrüde düşürerek alacağını faiziyle birlikte tahsil edebileceği, dolayısıyla başvurucuların başkaca bir hukuki yola başvurmadıkları iddia edilmiştir. Son olarak sıra cetveline itiraz üzerine paranın nemalandırılacağına ve nemanın da ilgililere ödeneceğine ilişkin hüküm bulunmadığı, nema gelirinin devlete ait olacağı kaydedilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı çıkarak başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.
9. Başvuru, mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
10. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir hukuk yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemelerinde, olağan kanun yolları ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması çerçevesinde giderilememesi durumunda başvurulabilir (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, §§ 16-20). Başvurucular, nemalandırma neticesinde elde edilen faiz gelirinin Mal Müdürlüğüne aktarılmasına ilişkin olarak İcra Dairesinin işlemine karşı 2004 sayılı Kanun'un 16. maddesi uyarınca İcra Hukuk Mahkemesine şikâyette bulunmuştur. Şikâyeti inceleyen İcra Hukuk Mahkemesi iddiayı yerinde bulmayarak davayı reddetmiştir. İhtilafa konu nema bedelinin İcra Dairesinin uhdesinde bulunan satış bedelinden elde edilmiş olması karşısında nema bedelinin Hazineye aktarılması şikâyeti yönünden başvurucuların olağan başvuru yollarını tükettiği değerlendirilmiştir. Dolayısıyla başvurucuların İcra Dairesi işlemine karşı olağan kanun yolunu tükettikten sonra bireysel başvuruda bulundukları anlaşılmaktadır.
11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
12. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir." denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Anayasa'nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60). Somut olayda başvurucunun borçlu aleyhine başlattığı icra takibi sonucunda alacağın varlığı kesinleşmiştir. Kesinleşmiş alacaklar icra edilebilir nitelik kazandığından Anayasa'nın 35. maddesi bağlamında mülk teşkil etmektedir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Fatma Yıldırım, B. No: 2014/6577, 16/2/2017, § 45).
13. Anayasa Mahkemesi, icra iflas dairelerinin borçlulardan tahsil ettiği paranın durumunu incelediği Fatma Yıldırım kararında borçludan tahsil edilen bedelin alacaklıya ödendiği ana kadar borçlunun veya alacaklının para üzerinde tasarrufta bulunma, parayı kullanma veya paranın değerinin enflasyon karşısında aşınmasını önleyici tedbirler alma imkânı olmadığına dikkat çekmiştir. Borçludan tahsil edilen bedelin bu süreçte henüz icra müdürlüğünün kontrolü altında olduğunu, dolayısıyla bu paranın enflasyon karşısında kıymet yitirmesini önleyebilecek olanın da para üzerinde tasarrufta bulunma kudretini elinde bulunduran icra dairesi olduğunu belirtmiş; tahsil edilen paranın alım gücünü kaybetmesini engellemenin yolunun da bunun nemalandırılması olduğunu ifade etmiştir (Fatma Yıldırım, §§ 60, 61). Anayasa Mahkemesi sonuç olarak cebri icra organlarının tahsil ettiği parayı bir mevduat hesabına yatırılması biçiminde alacağı basit bir tedbirle icra sürecinin hızlı işlememesinin borçlu üzerinde oluşturduğu olumsuz etkileri asgari seviyeye indirememesinin mülkiyet hakkının devlete yüklediği koruma pozitif yükümlülüğünün ihlali sonucunu doğurduğunu kabul etmiştir (Fatma Yıldırım, §§ 60-63).
14. Anayasa Mahkemesi 492 sayılı Kanun'un 36. maddesinin birinci fıkrasının iptali talebi hakkındaki norm denetimi kararında; yoruma açık olmayan ve borçludan tahsil edilen bedelin nemasının Hazineye intikalini öngören bu hükmün Anayasa'nın 35. maddesine aykırı olduğunu tespit etmiş ve hükmün iptaline karar vermiştir. Kararda, borçludan tahsil edilen paranın enflasyon karşısında değer yitirmesini önlemeye yönelik bir tedbir olarak vadeli mevduat hesabına yatırılması neticesinde elde edilen nemanın Hazineye irat kaydedilmesinin karşılıksız yararlanma hükmünde olduğunu ve herhangi bir haklı temelinin bulunmadığını vurgulamıştır. Kararda ifade edildiği üzere devletin zorlayıcı nedenler olmaksızın özel bir kişinin mal varlığından karşılıksız yararlanması düşünülemez. Devletin sunduğu yargı ve takip hizmetleri karşılığında zaten harç alınmakta, ayrıca yapılan yargılama ve takip giderleri de ilgili taraflardan tahsil edilmektedir. Bu durumda bankaya yatırılan paranın nemasının Hazineye irat kaydedilmesinin sunulan yargı ve takip hizmetlerinin giderinin kısmen ilgililere yükletilmesi amacı taşıdığı da söylenemez. Kararda netice itibarıyla icra iflas dairelerine tevdi edilen ve özel hukuk kişilerine ait olan paraların nemasının Hazineye intikal ettirilmesinin anayasal açıdan meşru bir amaca dayanmadığı belirtilmiş ve itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 13. ve 35. maddelerine aykırı olduğundan iptaline hükmedilmiştir (AYM, E.2023/48, K.2023/72, 5/4/2023, § 19).
15. Anayasa Mahkemesi yine eldeki başvuruya benzer bir başvuruyu Muharrem Pınarbaşı (B. No: 2020/91, 4/10/2023) kararında incelemiş ve başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Anılan karara konu olayda, başvurucunun alacaklı olduğu icra dosyasına borçlu tarafından yatırılan paranın bankada nemalandırılması sonucu elde edilen faiz geliri 492 sayılı Kanun'un 36. maddesi uyarınca Hazineye aktarılmıştır. Anayasa Mahkemesi, yoruma açık olmayan ve borçludan tahsil edilen bedelin nemasının Hazineye intikalini öngören bu hükmün Anayasa'nın 35. maddesine aykırı olduğunu tespit edildiğini ve hükmün iptaline karar verildiğini belirtmiştir. İptal kararında icra iflas dairelerine tevdi edilen ve özel hukuk kişilerine ait olan paraların nemasının Hazineye intikal ettirilmesinin anayasal açıdan meşru bir amaca dayanmadığı açıklanmıştır (Muharrem Pınarbaşı, § 43). Sonuç olarak ise borçludan tahsil edilen paranın nemasının Hazineye intikal ettirilmesinin meşru bir amacı olmadığından bu durumun Anayasa'nın 35. maddesini ihlal ettiğine karar verilmiştir (Muharrem Pınarbaşı, § 46).
16. Somut olayda da sıra cetveline itiraz sürecinde borçludan tahsil edilen bedelin nemalandırılmasından elde edilen faiz tutarı hak sahiplerine ödenmek yerine Hazineye gelir olarak kaydedilmiştir. Yukarıda anılan kararlarda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
17. Başvurucular, ihlalin tespiti ile 13.197 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
18. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
19. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucuların tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Nazilli İcra Hukuk Mahkemesine (E.2018/289, K.2020/74) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuların tazminat talebinin REDDİNE,
E. 446,90 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.446,90 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.