TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MESUT ÇAKAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2020/11455)
|
|
Karar Tarihi: 19/10/2023
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
Raportör
|
:
|
Ayşe Didem ÖZDEMİR AKCA
|
Başvurucu
|
:
|
Mesut ÇAKAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Hüseyin BOĞATEKİN
|
I. BAŞVURUNUN
ÖZETİ
1. Başvuru, kolluk görevlilerinin fiziksel şiddet
kullanması şikâyeti hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi
nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, başvuru formunda 12/2/2018 tarihinde gece
saat 02.00 sıralarında İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde bulunan evinin penceresini
açıp sigara içmek üzereyken dışarıdan sivil giyimli polislerce çağrıldığını,
aşağıya indiğinde kolluk görevlilerinin hakaretine, tehdidine, küfrüne ve
fiziksel şiddetine maruz kaldığını belirtmektedir.
3. Başvurucu, olay günü sabah saatlerinde Haseki Eğitim
ve Araştırma Hastanesinden adli muayene raporu almıştır. Raporda; başvurucunun
darp edildiğini beyan ettiği belirtilerek “sağ lateral boyun bölgesinde
ekimoz bilateral dizlerde yüzeyel sıyrık sol toraks bazalinde ağrı hassasiyet
bilateral el bilekte ağrı” tespiti yapılmıştır. Raporun sonuç kısmında
tetkiklerde acil patoloji saptanmadığı, hayati tehlikesinin bulunmadığı, basit
tıbbi müdahale ile giderilebileceği ifade edilmiştir.
4. Başvurucu, olay sebebiyle aynı gün İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığına (Başsavcılık) sunduğu şikâyet dilekçesinde özetle; evinin
penceresindeyken aşağıdan kendisine bakan kişi tarafından aşağıya inmesinin
istendiğini, bu kişiye kim olduğunu sorduğunda polis olduğunu söylediğini,
aşağıya indiğinde aynı kişinin kimlik ve telefonunu istediğini, telefonunu
neden istediğini sorunca polis memurunun sövdüğünü, 3 defa tokat attığını,
üçüncü tokattan sonra 6-7 kişinin kollarından ve bacaklarından tutarak yere
yatırdıklarını, ellerini arkadan kelepçelediklerini, kelepçeli olarak evden
kimlik ve telefonunu getirmesini istediklerini, telefon ve kimliğini
getirdikten sonra karanlık bir sokağa götürdüklerini, Genel Bilgi Toplama
Sistemi (GBT) sorgulaması yaptıkları hâlde kaydının olup olmadığını sorup
sonrasında tehdit ederek evinin önünde getirdiklerini ve kelepçeyi açtıklarını
belirtmiştir.
5. Soruşturma kapsamında alınan 16/2/2018 tarihli Adli
Tıp Kurumu raporunda, Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinin adli muayene
raporu ile aynı bulguların mevcut olduğu tespit edilmiştir.
6. Başsavcılık tarafından şikâyete ilişkin olarak
14/2/2018 tarihinde yazılan yazıya İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünce (Emniyet
Müdürlüğü) verilen 21/3/2018 tarihli cevapta şikâyetçi hakkında herhangi bir
sorgulama veya işlemin yapılmadığı bildirilmiştir.
7. Başsavcılık 5/4/2018 tarihinde şikâyetçinin mücerret
iddiası dışında şüpheli emniyet görevlilerinin atılı suçları işlediklerine dair
haklarında dava açılmasını gerektirir nitelikte delil olmadığı gerekçesiyle
kimliği belirsiz polis memurları hakkında basit yaralama, hakaret, tehdit
suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir.
8. Başvurucu; etkili soruşturma yürütülmediğini, olayın
gerçekleştiği bölgedeki güvenlik ve işyeri kamera kayıtlarının taranmadığını,
olay yerine yakın çalışan sivil polis memurlarının listesinin getirtilmediğini
belirterek karara itiraz etmiştir.
9. Başvurucunun itirazın inceleyen İstanbul 2. Sulh Ceza
Hâkimliğince 18/6/2018 tarihinde fotoğraf teşhisi yapılması ve teşhis hâlinde
şüphelilerin ifadesinin alınması gerekliliklerinden bahsedilerek itirazın
kabulüne ve kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına karar
verilmiştir.
10. Başsavcılık tarafından soruşturmanın genişletilmesi
kararı üzerine yeniden yürütülen soruşturmada İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yazı
yazılarak olay saatinde görevli polis memurlarının açık kimlik bilgileri ve
fotoğraflarının temin edilmesi, müştekiye fotoğraflardan şüphelilerin
teşhisinin yaptırılması ve kimlikleri tespit edilecek şüphelilerin ifadelerinin
alınması istenmiştir.
11. İstanbul Emniyet Müdürlüğünce başvurucunun müşteki
sıfatıyla ifadesi alınmış, görevli personel listesi temin edilmiş, başvurucuya
fotoğraf üzerinde teşhis işlemi yaptırılmış ve başvurucunun bir polisi kesin ve
net olarak teşhis ettiğini beyan etmesi üzerine bu kişinin ve olay tarihinde
güven timinde birlikte görev yaptığı diğer 7 polisin ifadeleri alınmıştır.
Şüpheliler ifadelerinde müştekinin GBT kontrolünü yapıp yapmadıklarını
hatırlamadıklarını, olayın gerçekleşmesinin mümkün bulunmadığını, görev
yaptıkları sırada kişisel veri yardımcısı (PDA) cihazı olmadığı için kontrolün
telefon ile şubeyi arayarak gerçekleştirildiğini belirtmiştir.
12. Başsavcılık tarafından 10/6/2019 tarihinde olay günü
güven timinde görev yaptığı tespit edilen 8 şüpheli hakkında hakaret, basit
yarama ve tehdit suçlarından yürütülen soruşturma neticesinde müştekinin soyut
iddiası dışında şüphelilerin isnat edilen suçu işlediklerine dair dava
açılmasını gerektirir delil bulunmadığı gerekçesi açıklanarak kovuşturmaya yer
olmadığına dair karar verilmiştir.
13. Başvurucu karara polis memurlarının ifadelerinde PDA
cihazları bulunmadığını söyledikleri hâlde bu hususta araştırma yapılmadığını,
GBT araştırması yapılıp yapılmadığının araştırılmadığını, şüphelilerin cep
telefonu sinyal bilgilerinin ve HTS kayıtlarının çıkartılmadığını belirterek
itiraz etmiştir.
14. Başvurucunun itirazını inceleyen İstanbul 11. Sulh
Ceza Hâkimliğince 10/1/2020 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın
usul ve yasaya uygun olduğu, kararda değişiklik yapılmasını gerektirir bir
neden bulunmadığı gerekçesiyle itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.
15. Başvurucu, nihai hükmü 18/2/2020 tarihinde
öğrendikten sonra 18/3/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
16. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun
adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
17. Başvurucu, kolluk görevlilerinin fiziksel şiddetine
maruz kalması sebebiyle etkili ceza soruşturması yürütülmediğini belirterek
kötü muamele yasağı ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğinden şikâyet
etmiştir. Adalet Bakanlığı (Bakanlık), kovuşturmaya yer olmadığına dair
karardan ayrılmak için kuvvetli neden bulunmadığı görüşünü bildirmiştir.
Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı soruşturma sırasında verdiği bilgilerin
değerlendirilmediğine, soruşturmanın bağımsız ve yeterli olmadığına ilişkin
beyanda bulunmuştur.
18. Başvuru, kötü muamele yasağı kapsamında
incelenmiştir.
19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
20. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu
hakka müdahale etmemelerini yani Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında
belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden
olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı
gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve
diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
21. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma
hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu
çerçevesinde bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve
Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna
ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde olay hakkında etkili bir
resmî soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir (Cezmi Demir ve diğerleri,
§ 110; Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25).
22. Ancak bir soruşturma yükümlülüğünün başlaması için
öncelikle işkence ve kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle
desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğinin tespit edilebilmesi için
her türlü makul şüpheden uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir
kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen
birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde
bir soruşturma yükümlülüğünün bulunduğundan bahsedilebilir (C.D., B. No:
2013/394, 6/3/2014, § 28). Öte yandan bir şikâyet yapılmadığında bile kötü
muameleyi gösteren yeterli belirtiler olduğunda soruşturma açılması
sağlanmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 116).
23. Kötü muameleye maruz kalması nedeniyle mağdur
olduğunu ileri süren kişilerin kötü muamele yasağı kapsamına giren ağırlıkta
bir muamele görmüş olabileceklerini gösteren emareleri ve delilleri sunmaları
gerekir. Bu kapsamda mağdur olduğunu ileri süren kişilerin olgulara dayanmayan
yetersiz açıklamaları, iddialarının delillerle desteklenmemesi hatta kimi zaman
delillerin uyumsuzluğu, kötü muamelenin yapıldığı yer, zaman ve diğer
konulardaki çelişkili ifadeleri gibi hususlar kötü muamelenin gerçekliğini
şüpheye düşürür. Bu durumda iddiaların savunabilir olduğundan, dolayısıyla bu
iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz
edilemeyecektir. Bu gibi durumlar -iddiaların güçlü dayanak ile birlikte
yetkili merciler nezdinde dile getirilmemesi- söz konusu olduğunda mağdur
olduğunu ileri süren kişilerin etkili soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru
(haklı) bir beklentiye girebileceklerini söyleyebilmek de mümkün değildir (Beyza
Metin, B. No: 2014/19426, 12/12/2018, §§ 45, 46).
24. Etkili soruşturma yükümlülüğünün yerine
getirildiğinin kabulü için;
- Yetkili makamların olaydan haberdar olur olmaz resen
harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini
sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri (Cezmi Demir ve diğerleri,
§ 114),
- Soruşturmanın kamu denetimine açık olması ve
mağdurların meşru menfaatlerini korumak için soruşturmaya gerekli olduğu ölçüde
etkili katılımlarının sağlanması (Cezmi Demir ve diğerleri, § 115),
- Soruşturmadan sorumlu ve incelemeleri yapan kişilerin
olaylara karışan kişilerden bağımsız olması (Cezmi Demir ve diğerleri, §
117),
- Soruşturmaların makul özen ve süratle yürütülmesi (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 114),
- Soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde
edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması
(Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 99) gerekir.
25. Başvurucu, kolluk görevlileri tarafından hukuka
aykırı şekilde fiziksel müdahaleye maruz kalarak yaralandığını iddia etmiş ve
kolluk görevlileri hakkında şikâyetçi olmuştur.
26. Başvurucu, olay yeri ve zamanını belirterek maruz
kaldığını iddia ettiği muameleyi ayrıntılarıyla şikâyet dilekçesinde
açıklamıştır. Ayrıca olay günü düzenlenen adli muayene raporunu soruşturma
dosyasına sunmuştur. Başvurucu hakkında olay günü düzenlenen raporda
başvurucunun fiziksel şiddete maruz kaldığına ilişkin beyanlarına yer verildiği
ve fiziki yaralanma bulgularının tespit edildiği dikkate alındığında başvurucunun
iddiasının savunulabilir olduğu kabul edilmelidir. Kötü muamele yasağı
hususunda savunulabilir bir iddia mevcut ise etkili soruşturma yükümlülüğünden
söz edilebilecektir.
27. Başvurucu, yürütülen soruşturmanın etkili ve yeterli
olmadığını ileri sürmüştür.
28. Başvurucu, olay günü aldığı adli raporu takiben aynı
gün şüpheliler hakkında şikâyetçi olmuş ve bu şikâyet üzerine derhâl soruşturma
işlemlerine başlanmıştır.
29. Başsavcılık tarafından yürütülen soruşturma
kapsamında başvurucu tarafından sunulan sağlık raporuna göre yaralanmasının
niteliğinin belirlenmesi amacıyla Adli Tıp raporu alınmış, olay günü görev
yapan kolluk görevlilerinin tespiti, fotoğraftan teşhis işlemi yaptırılması ve
ifadelerinin alınması için Emniyet Müdürlüğüne yazı yazılmıştır. Soruşturma
neticesinde şüpheli kolluk görevlileri hakkında isnat edilen eylemlerin
gerçekleştiğine dair delil bulunmadığına kanaat getirilerek kovuşturma
yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmiştir.
30. Soruşturma mercii tarafından, şüpheli polis memurlarının
ifadelerinde müştekinin GBT kontrolünü yapıp yapmadıklarını hatırlamadıklarını,
görev yaptıkları sırada PDA cihazı olmadığı için kontrolün telefon ile şubeyi
arayarak gerçekleştirildiğini belirtmelerine rağmen olay saatlerinde cep
telefonu vasıtası ile gelen kontrol talebi bulunup bulunmadığına ilişkin bir
araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır.
31. Diğer taraftan, kovuşturmaya yer olmadığına dair
kararda, başvurucunun olay günü yaralandığını destekleyen adli muayene raporu
ile şüphelilerin olayın gerçekleşmediğine ilişkin ifadelerinin meydana
getirdiği çelişki tartışılmaksızın iddiaları destekleyen delil bulunmadığı
sonucuna ulaşılmasından dolayı soruşturma makamınca delillerin nesnel olarak
analiz edildiği hususunda tereddüt oluşmuştur.
32. Bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde
yürütülecek adli sürecin mutlaka bir dava açılması ya da açılan davanın belli
bir hükümle sonuçlanması gerektiği anlamına gelmemekle birlikte başvurucuya
karşı kötü muamele oluşturduğu iddia edilen eylemlere yönelik olayın
aydınlatılması amacıyla etkili bir ceza soruşturması yürütülmediği sonucuna
ulaşılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun
ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
34. Bu aşamada kötü muamele yasağının maddi boyutu
yönünden bir inceleme yapılmasına olanak bulunmadığı değerlendirilmiştir.
35. Selahaddin MENTEŞ bu görüşe katılmamıştır.
III. GİDERİM
36. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama
yapılması ile miktar belirtmeksizin maddi ve manevi tazminat talebinde
bulunmuştur.
37. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği soruşturma mercilerince
yapılması gereken iş, yeniden soruşturma işlemlerini başlatmak ve Anayasa
Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında
belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK],
B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B.
No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK],
B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
38. Ayrıca başvurucuya manevi zararları karşılığında net
60.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
39. Başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge
sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence
altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE
OYBİRLİĞİYLE,
D. Kötü muamele yasağının maddi boyutu yönünden bir
inceleme yapılmasına YER OLMADIĞINA Selahaddin MENTEŞ'in karşıoyu ve
OYÇOKLUĞUYLA,
E. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının usul
boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma
yapılmak üzere İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2018/108345)
GÖNDERİLMESİNE,
F. Başvurucuya net 60.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
G. Vekâlet ücretinden oluşan toplam 18.800 TL yargılama
giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
H. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine
ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 19/10/2023 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY
1. Anayasa Mahkemesi 1.Bölüm 2020/11455 Esas sayılı
dosyada sayın çoğunluk başvurucunun Anayasanın 17. Maddesinde 3. Fıkrasında yer
alan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Somut olayda kötü muamele yasağının maddi boyutunun da ihlal edildiği
gerekçesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.
2. Olay ve olgular mahkemenin gerekçeli kararında
özetlenmiştir.
3. Başvurucu 12/2/2018 tarihinde gece 02.00 sularında
İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde bulunan evinin penceresini açıp sigara içmek
üzereyken dışarıdan sivil giyimli polislerce çağrıldığını aşağıya indiğinde
kolluk görevlilerinin hakaretine ve tehditine ve fiziksel şiddetine maruz
kaldığını belirtmiştir. Başvurucu olayın görevlilerin kendisinden kimlik ve cep
telefonunu istemesi üzerine kendisinin kimliğini getirebileceğini ancak cep
telefonunu neden istediğini anlamadığını ifade etmesi üzerine polisin kendisine
tokat attığını dayaktan kurtulmak için polisi ittirmesi üzerine görevlilerin
kendisine kelepçe taktıklarını kafasına tekme ve yumruklarla vurduklarını
polisin evden cep telefonu ile kimliğini aldığını GBPT’sine baktığını daha
sonra polisin kendisini serbest bıraktığını belirtmiştir. Başvurucu sabah
saatlerinde kendi imkanlarıyla Haseki Eğitim Araştırma Hastanesinde adli rapor
almıştır. Rapora göre “sağ lateral boyun bölgesinde ekimos bileteral dizlerde
yüzeyel sıyrık sol torost bazelinde ağrı hassasiyet bileteral el bilekte ağrı”
tespiti yapılmıştır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan şikayet üzerine
ATK raporunda da Haseki Araştırma Hastanesinin bulgularının mevcut olduğu
tespit edilmiştir. Olayla ilgili Cumhuriyet Başsavcılığınca takipsizlik kararı
verilmiştir. Başvurucu takipsizlik kararına itiraz etmiş Sulh Ceza Hakimliği
fotoğraf teşhisi yapılmadığı için kararı kaldırmıştır.Bilhare Cumhuriyet
Başsavcılığınca müştekinin soyut iddiası dışında şüphelilerin suçu
işlediklerine dair dava açılmasını gerektirir delil bulunmadığı gerekçesi ile
kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
4. Kötü muameleye maruz bırakılma iddiaları hakkında
etkili soruşturma yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği
iddiasına ilişkin genel ilkeler Mahkememizin Turan Günana (B. No: 2015/9042,
4/4/2019) kararında aşağıdaki şekilde ortaya konulmuştur.
5. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan
maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü
fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan
haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm
altına alınmıştır
6. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu
hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen
şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını
gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme
yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri,
B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
7. Devletin negatif yükümlülüğünün yanı sıra etkili ceza
soruşturması yürütülmesine ilişkin pozitif bir yükümlülüğü de bulunmaktadır. Bu
usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, doğal olmayan her türlü fiziksel ve
ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa
cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek
durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları
önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve kamu
görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda bunların sorumlulukları
altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 110).
8. Buna göre bireyin bir devlet görevlisi tarafından
hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir
muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması
hâlinde Anayasa’nın 17. maddesi -"Devletin temel amaç ve görevleri"
kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- etkili
bir resmî soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma,
sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli
olmalıdır. Bu mümkün olmazsa anılan madde, sahip olduğu öneme rağmen pratikte
etkisiz hâle gelecek ve bazı durumlarda devlet görevlilerinin fiilî
dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarını
istismar etmeleri mümkün olacaktır (Tahir Canan, § 25).
9. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi
ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde
uygulanmasını ve sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap
vermelerini sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil, uygun araçların
kullanılması yükümlülüğüdür (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013, § 56). Ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve
cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır.
Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edilebilmesi için soruşturma
makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların
tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir. Dolayısıyla kötü
muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma, bağımsız, hızlı ve derinlikli bir
şekilde yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle yetkililer, olay ve olguları
ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı; soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını
temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdırlar. Bu
kapsamda yetkililer diğer deliller yanında görgü tanıklarının ifadeleri ile
kriminalistik bilirkişi incelemeleri dâhil söz konusu olayla ilgili kanıtları
toplamak için alabilecekleri bütün makul tedbirleri almalıdırlar (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 114).
10. Soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki
inceleme, başvuruya konu soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir.
Bu koşullar, ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın pratik
gerçekleri dikkate alınarak değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın
etkililiği bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma
işlemler listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir.
Bununla birlikte soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen
tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması gerekir
(Fahriye Erkek ve diğerleri, B. No: 2013/4668, 16/9/2015, § 68,69).
11. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan,
maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü
negatif yükümlülük olarak kamu otoritelerinin kişilerin fiziksel ve ruhsal
olarak zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirdiği gibi ayrıca pozitif
yükümülük olarak devlete kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle
bağdaşmayan bir ceza veya muameleye maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler
alma ödevi yüklemektedir. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal
ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli
olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak
kendisini göstermesi gerekmektedir. Müdahalenin demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygun olup olmadığı incelenirken derece mahkemelerinin kararlarında
ortaya konulan gerekçeler değerlendirilmeli ve müdahaleyi doğuran gerekçelerin
inandırıcı bir şekilde ortaya konulup konulmadığına ve müdahalenin ölçülülük
ilkesine uygun olup olmadığına bakılmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri,
B. No: 2013/293, 17/7/2014; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No:
2013/3924, 6/1/2015; Serdar Avci, B. No: 2015/19474, 9/1/2020; Cengiz
Kahraman ve Kenan Özyürek, B. No: 2013/8137, 20/4/2016; S.D. B. No:
2013/3017, 16/12/2015; Turan Günana (5), B. No: 2013/5545, 15/12/2015; Ferhat
Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018; Beşir Doğan, B. No:
2013/2335, 15/12/2015).
12. Bir kişinin devletin gözetimi altındayken vücudunda
yaralanma tespit edildiği durumlarda, söz konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu
hususunda makul bir açıklama getirme ve mağdurun bu yöndeki iddialarını şüphede
bırakacak kanıtları sunma yükümlülüğünün devlete aittir (S.D. §§ 89,
90).
13. Somut olay yukarıda belirtilen ilkeler bağlamında
değerlendirildiğinde başvurucunun iddialarının ceza soruşturma sırasında
aydınlatılmadığı açıktır. Her şeyden önce başvurucunun fiziki bir müdahaleye
maruz kaldığı iki ayrı kurumdan alınan raporla sabittir. Savcılıkça verilen
kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar müştekinin soyut iddiası gerekçesi
ile sonuçlandırılmıştır. Başvurucunun yaralanma iddiasının soyut olmadığı iki
ayrı kurumdan alınan hekim raporları ile sabittir. Sadece kamu görevlilerine
yönelik iddiasına soyut iddia denilebilir. Ancak bu iddianın soyut kalabilmesi
için Cumhuriyet savcılığınca etkili bir soruşturma yürütülmelidir. Yürütülen
soruşturma içerik itibarıyla yetersizdir. Maddi olayı aydınlatmaya yönelik
deliller araştırılmamıştır. Yapılan araştırmada maddi olay aydınlatmamıştır.
Başvurucu eline kelepçe takıldığını, karakola özellikle götürülmediğini, tenha
bir alanda şiddete maruz kaldığını olayın sıcaklığı içerisinde ileri sürmüştür.
Hemen akabinde Cumhuriyet savcılığına gidip şikâyette bulunmuştur. Üstelik
kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara karşı yaptığı itirazdan sonra
fotoğraf teşhisinde bir kişiyi de teşhis etmiştir. Başvurucunun iddiaları bu
yönüyle kamu makamları tarafından açıklığa kavuşturulmamıştır. Başvurucunun
görevli polis memurlarıyla bir husumeti bulunmakta mıdır?Yoksa kendi kendini mi
yaralamıştır? Ya da başka biri tarafından yaralandığı hâlde görevli polisleri
mi suçlamaktadır? Bütün bunlar soruşturmanın maddi boyutunun da ihlal edildiği
anlamına gelmektedir. Bu çerçevede soruşturma makamlarınca bu yönleriyle de
soruşturmanın yürütülerek aydınlatılması gerekmektedir. Başvurucunun sayın
çoğunluk tarafından karakolda görevli polislerin hâkimiyet alanına girmediği,
bu nedenle sadece kötü muamele yasağının usul boyutu yönüyle soruşturmada ihlal
sonucuna varması yönündeki görüşü yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesi
kararlarıyla uyumlu değildir. Başvurucu evinden çağrılarak kendisine kelepçe
takıldığını ve kötü muameleye maruz kaldığını iddia etmektedir. Başvurucu evinden
çağrıldıktan sonra görevli polislerin gözetimi altına girmiştir. Bu sebeple S.D.
kararında belirtildiği üzere devletin gözetimi altındayken başvurucunun
vücudunda yaralanma meydana gelen yaralanmanın nasıl oluştuğu hususunda makul
bir açıklama getirme ve başvurucunun bu yöndeki iddialarını şüphede bırakacak
kanıtları sunma yükümlülüğü devlete ait olup başvuru konusu olayda bu
yükümlülüğün yerine getirilmediği kanaatindeyim.Dolayısıyla başvuruda kötü
muamele yasağının maddi boyutuyla da ihlal edildiğine karar verilmesi gerektiği
düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.