TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MUSTAFA CEYHAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/13362)
Karar Tarihi: 19/10/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Raportör
Fatih ALKAN
Başvurucu
Mustafa CEYHAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, mahpus hakkında disiplin cezası verilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/3/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, silahlı terör örgütü üyesi olma suçu kapsamında tutuklanarak Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) konulmuştur.
6. Başvurucunun eşi ile haftalık telefon görüşmesi yaptığı sırada görüşmeye üçüncü bir kişinin dâhil olduğu Ceza İnfaz Kurumu görevlilerince tespit edilmiş ve başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır. Soruşturma neticesinde, kurumda korku, kaygı ve panik oluşturacak davranışta bulunduğu gerekçesiyle başvurucu hakkında bir ay süreyle ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası verilmiştir. 22/11/2019 tarihinde verilen kararın gerekçesinde, başvurucunun telekonferans yöntemiyle görüşme yapmasının kurumda kaygı ve panik uyandıracak nitelikte olduğu ifade edilmiştir.
7. Başvurucu; daha önce kuruma bildirdiği telefon numarası üzerinde eşiyle görüştüğü esnada oğlunun telefonu eline aldığını, oğluna nasıl olduğunu sorduğunu, iyiyim şeklinde gelen cevabın akabinde telefon görüşmesinin kesildiğini, kendisinin telekonferans yöntemiyle görüşme yapmadığını, böylesi bir eylemin eşine yöneltilebileceğini, disiplin cezasının denetimli serbestlik imkânından yararlanmasına engel oluşturabileceğini belirterek cezanın kaldırılması talebiyle infaz hâkimliğine şikâyet yoluyla başvurmuştur. İnfaz hâkimliği, konuşma dökümlerinden başvurucunun beyanlarının doğru olduğunun anlaşıldığı ve telefonla görüşme hakkı olan kişiyle yapılan görüşme nedeniyle bu türden bir disiplin cezası verilmesinin kabul edilemeyeceği gerekçesiyle 28/1/2020 tarihinde şikâyetin kabulüne karar vermiştir.
8. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı; başvurucunun eyleminin Ceza İnfaz Kurumunun bilgisi, izni ve kontrolü dışında olduğu, başvurucuya isnat edilen suçun türü de dikkate alındığında asayişi bozabilecek nitelikte olabileceği, telekonferans yöntemiyle görüşme yapılmasının kurum idaresi üzerinde kaygı uyandıracak bir davranış niteliğinde olduğu gerekçesiyle karara itiraz etmiştir.
9. Ağır ceza mahkemesinin 24/2/2020 tarihli kararıyla itirazın kabulüne ve infaz hâkimliği tarafından verilen kararın kaldırılmasına hükmedilmiştir. Kesin olarak verilen kararın gerekçesinde; 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan mülga Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 88. maddesine aykırılık oluştuğu, izin verilen kişiden farklı bir kişiyle telefon görüşmesi yapılmasının yasal düzenlemelere aykırı olduğu, izin verilmeyen kişiyle görüşme yapılmasının hakkın kötüye kullanılması anlamına geldiği ve örgütsel iletişim sağlanmasına yol açabileceği, bu durumun idarenin zafiyet içerisinde bulunduğu telakkisine neden olabileceği belirtilmiştir.
10. Nihai karar, başvurucu tarafından 13/3/2020 tarihinde öğrenilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
11. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un "Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma" kenar başlıklı 43. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası, hükümlünün bir aydan üç aya kadar ziyaretçi görüşüne çıkarılmamasıdır.
(2) Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
... d) Kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunmak. .."
12. 14/4/2020 tarihli ve 7242 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 24. maddesiyle 5275 sayılı Kanun'un "Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama" kenar başlıklı 42. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen (f) bendi şöyledir:
"Kurum idaresine bildirilen telefon numarası aracılığıyla ya da teknik müdahale ile başka bir hatta yönlendirme yapmak suretiyle görüşme hakkı olmayan kişilerle görüşmek."
13. Mülga İnfaz Tüzüğü'nün "Telefonla görüşme hakkı" kenar başlıklı 88. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Kapalı kurumda bulunan hükümlüler, belgelendirmeleri koşuluyla eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ve vasisi ile telefon görüşmesi yapabilir.
(2) Telefonla görüşmeleri aşağıda belirtilen esaslara göre yapılır:
a) Hükümlüler, haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakılma veya kısıtlama cezası ile hücreye koyma cezasının infazı sırasında olmamak koşuluyla, idarenin kontrolünde bulunan ve kurumun uygun yerlerine yerleştirilen telefonlardan yararlandırılır,
b) Disiplin cezaları olsa bile, anne, baba, eş, çocuk ve kardeşlerin ölüm veya ağır hastalıkları veya doğal afet hâllerinde, hükümlülerin telefon görüşme hakları hiçbir şekilde engellenemez,
... f) Hükümlülerin telefonla görüşme gün ve saatleri, kurumda bulunan telefon adedi, başvuru sırası, kurumun asayiş ve güvenliği dikkate alınarak idare tarafından belirlenir. Hükümlüler görüşebilecekleri yakınlarından bir veya birden fazla kişi ile haftada bir kez ve bir telefon numarasıyla bağlantı kurarak kesintisiz görüşme yapabilir. Herhangi bir nedenle görüşme gerçekleşememişse daha önceden bildirilen numaralardan bir diğeriyle görüşebilir. Konuşma süresi görüşme başladığı andan itibaren on dakikayı geçemez. Ancak tehlikeli hükümlü oldukları idare ve gözlem kurulu tarafından belirlenen hükümlüler onbeş günde bir kez olmak ve on dakikayı geçmemek üzere sadece eşi, çocukları, annesi ve babası ile görüşebilir,
g) Hükümlünün, kurumun güvenliğini tehlikeye düşüren, suç oluşturan veya bir suça azmettirme ya da yardım etme sonucunu doğurabilecek konuşmalarda bulunduğu dinleme sırasında belirlendiğinde, görüşme derhâl kesilir. Bu hâlde hükümlü hakkında adlî veya idarî soruşturmaya esas olacak işlemler kurum en üst amiri tarafından yapılır,
... n) Konuşma sırası gelen hükümlünün kurum içindeki tehlikelilik durumu da dikkate alınarak gerekli güvenlik önlemleri alınmak suretiyle telefon görüşmesi yapılacak yere getirilir. Hükümlü, öncelikle konuşmasına kendi adını ve soyadını söyleyerek başlar. Görüştüğü karşıdaki kişiye, adını, soyadını ve telefon numarasını tekrar etmesini isteyerek konuşmasına devam eder. Bu işlemin yapılması zorunlu olup, konuşma bittikten sonra, telefon görüşme istek formunun konuşmanın yapıldığına ilişkin bölümü doldurulur, konuşmayı yapan hükümlü ve görevli memur tarafından imzalanır. Bu formdaki bilgiler, deftere kaydedilmek üzere güvenlik ve gözetim servisine verilir,
... (4) Kapalı kurumlarda bulunan hükümlülerin, bu maddede belirtilen yakınları ile yaptığı telefon görüşmeleri, idare tarafından dinlenir ve elektronik aletler ile kayda alınır. ..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Anayasa Mahkemesinin 19/10/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebinin Değerlendirilmesi
15. Ödeme gücünden yoksun olduğunu belirten başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir (Mehmet Şerif Ay, B. No: 2012/1181, 17/9/2013).
B. Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
16. Başvurucu; idarenin kontrol ve denetiminde olan telefon görüşmesinin korku veya kaygıya neden olmayacağını, kıyas yoluyla tespit edilen bir disiplin suçu üzerinden verilen cezanın keyfî olduğunu, söz konusu cezanın kanuni dayanağının bulunmadığını belirterek aile hayatına saygı hakkının, haberleşme hürriyeti ile suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
17. Bakanlık tarafından sunulan görüş yazısında, Anayasa Mahkemesinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarına yer verilerek değerlendirmelerin olayın somut koşulları dikkate alınarak anılan içtihatlar ışığında yapılmasının uygun olacağı ifade edilmiştir.
2. Değerlendirme
18. Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, ... aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. ... aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda mahpus olan başvurucu hakkında bir ay süreyle ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası verildiği ve söz konusu disiplin cezasının aile ilişkilerini etkileyecek düzeyde olduğu dikkate alındığında başvurucunun iddialarının aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
21. Aile hayatına saygı hakkı Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınmıştır. Madde gerekçesi de dikkate alındığında resmî makamların özel hayata ve aile hayatına müdahale edememesi ile kişinin ferdî ve aile hayatını kendi anladığı gibi düzenleyip yaşayabilmesi gereğine işaret edildiği görülmekte olup söz konusu düzenleme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesi çerçevesinde korunan aile hayatına saygı hakkının Anayasa’daki karşılığını oluşturmaktadır. Ayrıca Anayasa’nın 41. maddesinin -Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği- özellikle aile hayatına saygı hakkına ilişkin yükümlülüklerin değerlendirilmesi bağlamında dikkate alınması gerektiği açıktır (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 22; Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 36).
22. Hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatının sınırlanması hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Öte yandan hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır (Mehmet Zahit Şahin, B. No: 2013/4708, 20/4/2016, § 36).
23. Bununla beraber bu yükümlülük yerine getirilirken ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal sonuçlarının gözetilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi ile özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı arasında adil bir denge sağlanmalıdır. Ancak ceza infaz kurumunda bulunmanın doğal sonucu olarak idarenin tutuklu ve hükümlülerin özel ve aile hayatına müdahale konusunda takdir yetkisinin daha geniş olduğu gözetilmelidir (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, § 89).
i. Müdahalenin Varlığı
24. Başvurucu hakkında tesis edilen ve uygulanan disiplin cezasının aile hayatına saygı hakkına müdahale oluşturduğu değerlendirilmektedir.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
25. Tespit edilen müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 20. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
26. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir. Bu bakımdan öncelikle müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığı incelenmelidir.
27. Anayasa uyarınca temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamaların öncelikle kanunla öngörülmüş olması gerekir. Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadına göre, Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan kanunilik ölçütünün karşılanması için müdahale şekli anlamda bir kanuna dayanmalıdır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 31; Bülent Polat [GK], B. No: 2013/7666, 10/12/2015, § 75; Fatih Saraman [GK], B. No: 2014/7256, 27/2/2019, § 65). Bununla birlikte temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına ilişkin kanunların şeklen var olması yeterli değildir. Kanunilik ölçütü aynı zamanda maddi bir içeriği de gerektirmekte olup bu noktada kanunun niteliği önem kazanmaktadır. Kanun, sınırlamanın erişilebilirliğini, öngörülebilirliğini ve kesinliğini ortaya koymalı ve böylece hukuk güvenliği teminatını sağlamalıdır.
28. Ayrıca müdahalenin kanuni dayanağının bulunduğunun söylenebilmesi için yargı organlarınca müdahalelere dayanak olarak gösterilen kanuni düzenlemelerin erişilebilir, öngörülebilir ve kesin nitelikte olup olmadığını irdelenmeli ve ilgili kanuni düzenlemeler anılan çerçevede kalınarak genişletici bir yoruma tabi tutulmadan öngörülebilir şekilde uygulanmalıdır (Tamer Mahmutoğlu [GK], B. No: 2017/38953, 23/7/2020, §§ 103-108).
29. Somut olayda, başvurucunun eşiyle telefon görüşmesi yaptığı esnada üçüncü bir kişinin görüşmeye dâhil olduğu, bunun üzerine Ceza İnfaz Kurumu görevlilerince görüşmenin sonlandırıldığı ve başvurucu hakkında kurumda korku, kaygı ve panik oluşturacak davranışta bulunduğu gerekçesiyle disiplin soruşturması başlatıldığı görülmektedir. Soruşturma neticesinde başvurucu, anılan disiplin suçu kapsamında bir ay süreyle ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezasıyla cezalandırılmıştır. Şikâyet başvurusu üzerine infaz hâkimliği, konuşma dökümlerinden başvurucunun oğluyla görüştüğünün anlaşıldığını ve üçüncü kişinin telefonla görüşme hakkı olan kişilerden olduğunu belirterek şikâyetin kabulüne ve disiplin cezasının kaldırılmasına karar vermiştir. İtiraz üzerine inceleme yapan ağır ceza mahkemesi ise üçüncü kişinin telefon görüşmesine dâhil olmasının mülga İnfaz Tüzüğü'nün 88. maddesine aykırılık oluşturduğu, usul dışında ve izin verilmeyen kişiyle görüşme yapılmasının hakkın kötüye kullanıldığını gösterdiği ve örgütsel iletişime neden olabileceği gerekçesiyle infaz hâkimliğince verilen kararın kaldırılmasına hükmetmiştir.
30. Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma disiplin cezası, 5275 sayılı Kanun'un 43. maddesinde düzenlenmektedir. Söz konusu maddede ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezasını gerektiren eylemler arasında kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunmak da sayılmaktadır. Somut başvuru açısından öncelikle ele alınması gereken husus, soruşturmaya konu olan ve cezalandırılan eylemin anılan disiplin suçu kapsamında olup olmadığına, dolayısıyla müdahalenin kanunilik koşuluna uygun olup olmadığına ilişkin olacaktır.
31. Disiplin cezasının yargısal denetimini yapan ağır ceza mahkemesince verilen kararda, haftalık telefon görüşmesi esnasında üçüncü kişinin görüşmeye dâhil olmasının mülga İnfaz Tüzüğü'nün 88. maddesine aykırı olduğu vurgulanmıştır. Söz konusu düzenleme gereğince başvuruya konu olan eylemin usule uygun olmayan bir yöntem olarak nitelendirilmesi yorum yoluyla mümkün olmakla birlikte bir eylemin usule aykırı olması ile disiplin suçu olarak nitelendirilmesi birbirinden farklı hukuki değerlendirmeleri gerektirmektedir. İsnat edilen bir eylemin disiplin suçu olarak kabul edilebilmesi ancak açıkça bir disiplin suçu olarak düzenlemesi halinde mümkündür.
32. 5275 sayılı Kanun'un 43. maddesinde yer alan hüküm gereğince, başvurucuya isnat edilen eylemin disiplin suçu olarak kabul edilebilmesi için ceza infaz kurumunda korku, kaygı ya da panik oluşturacak nitelikte olması gerekir. Somut olayda eşiyle telefonda görüştüğü esnada konuşmaya başvurucunun çocuğunun da dâhil olduğu Ceza İnfaz Kurumunca tespit edilmiş ve tespitin hemen ardından telefon görüşmesi sonlandırılmıştır. Başvurucunun görüşme hakkı olmayan kişilerle telefonda görüşmesi durumunun gerçekleştiği açık olmakla birlikte bu durumun kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunma eylemi kapsamında kaldığı hususunun ilgili idare ve yargı makamlarınca ortaya konulması gerekir. Mevcut koşullarda ise başvurucunun çocuğunun telefon görüşmesine dâhil olmasının kurumda ne şekilde korkuya, kaygıya ya da paniğe neden olduğu hususunda ikna edici bir açıklamada bulunulmadığı görülmektedir. Bu durumda üçüncü kişinin telefon görüşmesine dâhil olması eylemini kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunma şeklindeki disiplin suçu kapsamında kabul eden derece mahkemesince anılan düzenlemelerin makul olmayacak biçimde genişletici ve öngörülemez bir yoruma tabi tutulduğu değerlendirilmektedir.
33. Kaldı ki bireysel başvuru yapıldıktan sonraki süreçte 5275 sayılı Kanun'un 42. maddesinde 14/4/2020 tarihinde yapılan değişiklikle, kurum idaresine bildirilen telefon numarası aracılığıyla ya da teknik müdahale ile başka bir hatta yönlendirme yapmak suretiyle görüşme hakkı olmayan kişilerle görüşme eylemi disiplin suçu olarak düzenlenmiş ve yaptırıma bağlanmıştır.
34. Neticede başvurucuya konu olan koşulların gerçekleştiği tarihte mahpusların görüşme hakkı olmayan kişilerle telefonda görüşmesi eylemi açıkça disiplin suçu olarak düzenlenmemesine rağmen yasal düzenlemelerin genişletici ve öngörülemez bir yoruma tabi tutulması nedeniyle müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığı değerlendirilmektedir.
35. Yukarıda yer verilen tespitler uyarınca başvuruya konu müdahalenin kanunilik koşulunu sağlamadığı anlaşıldığından söz konusu müdahale açısından diğer güvence ölçütlerine riayet edilip edilmediğinin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
c. Giderim Yönünden
37. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılamaya karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
38. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin aile hayatına saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Silivri Ağır Ceza Mahkemesine (2020/696 D.İş) iletilmek üzere Silivri 1. İnfaz Hâkimliğine (E.2020/697, K.2020/787) GÖNDERİLMESİNE,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/10/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.