TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ABDULLATİF ERDEN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/11600)
Karar Tarihi: 22/11/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
M. Emin KUZ
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Mehmet ALTUNDİŞ
Başvurucular
1. Abdullatif ERDEN
2. Bahrem AY
3. Hüseyin ERDEN
4. Mahmut AY
5. Rauf ERDEM
Başvurucular Vekili
Av. Mirzan AY
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; kamulaştırılan taşınmazın bedelinin düşük belirlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, uzun süren yargılama nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/3/2020 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
9. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) tarafından Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santrali Projesi kapsamında baraj gölü alanında kalan, başvuruculara ait Siirt ili Merkez ilçesine bağlı Yazlıca köyünde bulunan 324 parsel sayılı taşınmaz hakkında kamulaştırma kararı alınmıştır.
10. Tarafların kamulaştırma bedeli üzerinde anlaşamamaları üzerine DSİ tarafından 17/7/2013 tarihinde kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili talebiyle Siirt Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) dava açılmıştır.
11. Mahkemece 18/9/2013 tarihinde taşınmaz mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Bilirkişi heyetince hazırlanan 9/10/2013 tarihli raporda, taşınmazın tamamı kamulaştırıldığı için arta kalan kısım söz konusu olmadığından taşınmazın değerinde bir artış ya da azalma meydana gelmediği belirtilmiştir. Taşınmazda tarla sebzeciliği üretimi yapıldığı varsayımıyla %6 kapitalizasyon faizi uygulanmak suretiyle net gelir yöntemiyle ziraat değeri hesaplanmıştır. Raporda ayrıca taşınmazın değerini etkileyen objektif nedenler de dikkate alınmıştır. Buna göre taşınmazın köy yerleşim yeri içinde olması, Yazlıca köyünün Siirt merkez ile bağlantılı kara yolunun mevcut olması, nehir ve derelere yakın olması ile bölgedeki sulu tarım arazisi varlığının azlığı nedeniyle bu niteliğe sahip bir taşınmazın özel rağbet görmesinin taşınmazın değerini %10 oranında artırdığı kabul edilmiştir. Bu doğrultuda taşınmazın ziraat değeri 61.705,46 TL olarak tespit edilmiştir.
12. Anılan keşif ve bilirkişi incelemesi kapsamında ayrıca taşınmazda yer alan binaların değeri de tespit edilmiştir. Bilirkişilerce taşınmaz üzerinde yapılan incelemelerde parsel üzerinde taban alanı 341, 345 ve 360 m² olan betonarme olarak inşa edilen, görünümü itibarıyla 0-3 yaşlarında olduğu belirlenen ve giriş kapısı demir imalattan, pencereleri ise PVC imalatından yapılmış olan üç bina ile taban alanı 1.120 m² olan tek katlı betonarmeden yapılmış 0-1 yaşlarında ve bina yapısı L şeklinde olan bir ahırın yer aldığı tespit edilmiştir. Anılan yapıların değeri hesaplanırken Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 24/4/2013 tarihli ve 28627 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 16/7/1985 tarihli ve 85/9707 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe giren "Mimarlık ve Mühendislik Hizmetleri Şartnamesi"nin 3.2. maddesi gereğince mimarlık ve mühendislik hizmet bedellerinin hesabında kullanılacak 2013 Yılı Yapı Yaklaşık Birim Maliyetleri Hakkındaki Tebliğ dikkate alınmıştır. Buna göre taşınmazın üzerinde bulunan yapıların değeri tespit edilirken resmî birim fiyatları esas alınıp yıpranma payı düşülerek değer biçilmesi yöntemi uygulanmıştır. Bu yöntemin uygulanması suretiyle üç binanın eksik bırakılan işlerinin %30 seviyesinde olduğu, ahır için bu oranın %39,50 olduğu belirtilmiştir. Amortisman hesabı yapılarak eksik kalan işlerin düşülmesi sonucu binalara (üç adet bina ve ahır için) toplam 892.675,84 TL değer biçilmiştir.
13. Sonuç olarak bilirkişiler dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin 892.675,84 TL bina bedelleri ve 61.705,46 TL ziraat değeri olmak üzere toplam 954.381,50 TL olduğu görüşünü bildirmiştir.
14. İdare tarafından bilirkişi raporuna itiraz edilmiştir. İtiraz dilekçesinde; kamulaştırılan taşınmaz üzerinde yapılan binaların 2013 yılından sonra kamulaştırmadan faydalanmak maksadıyla inşa edildiği, taşınmazın derenin bitişiğinde yer alması nedeniyle taşkın riski olduğu ve bu durumun değer kaybı olarak hesaba katılması gerektiği belirtilmiştir.
15. Mahkeme 5/11/2013 tarihli kararıyla çıplak tarım arazi bedeli üzerinden hesaplanan kamulaştırma bedelinin 49.364,37 TL olduğunun tespitine, dava konusu taşınmaz tapusunun iptali ile idare adına tapuya tesciline ve baraj göl sahası içinde kalması nedeniyle 21/6/1987 tarihli ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16/C maddesi uyarınca tapudan terkinine karar vermiştir. Mahkeme kararında, köy merkezi yerleşim alanında olmayan tarım arazisi niteliğinde olan taşınmaz üzerinde inşa edilen binaların kullanım maksadıyla yapılmadığı ve bina bedellerinin kamulaştırma bedeli olarak hüküm altına alınmasının dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı kanaatine varılmıştır.
16. Taraflar mahkeme kararına karşı temyiz yoluna başvurmuştur. Başvurucular, kapitalizasyon faiz oranının yüksek belirlendiğini, bina bedellerinin hesaba katılmamasının hakkaniyete aykırı olduğunu; İdare ise tarım arazisi için raporda hesaba katılan verilerin hatalı olduğunu, Siirt'teki genel arazi durumu ve nüfusa göre kapitalizasyon faiz oranının düşük belirlediğini iddia etmiştir.
17. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi (Daire) 3/7/2014 tarihli kararla taşınmaz üzerinde yer alan yapıların dosyaya yansıyan özelliklerine göre 2/8/2013 tarihinden önce yapıldıklarından yapı bedellerinin tahsiline karar verilmesi gerektiği, mevcut yapıların niteliği ve dosyaya yansıyan özelliklerine göre "eksik imalat oranının %65'den az olamayacağı", buna göre yapı bedelleri tekrardan belirlenip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına karar vermiştir.
18. Mahkeme 20/10/2014 tarihli kararla bozma kararına uymayarak ilk kararında ısrar etmiştir. Mahkemenin ısrar kararına karşı taraflar temyiz yoluna başvurmuştur. Hukuk Genel Kurulu, 21/2/2018 tarihli kararıyla incelenebilecek nitelikte teknik anlamda gerekçe içeren bir ısrar kararı olmadığından Mahkemenin ısrar kararının bozulmasına karar vermiştir.
19. Mahkeme ısrar kararının bozulmasından sonra 12/11/2018 tarihli duruşmada yeniden bilirkişi raporu alınmasına karar vermiştir. Bilirkişi heyetince hazırlanan 5/12/2018 tarihli ikinci raporda Daire kararında "eksik imalat oranının %65'den az olamayacağı" kararlaştırıldığından hesabın bu orana göre yapılması gerektiği belirtilmiştir. Yeniden yapılan hesaplamada üç bina ve ahır için 462.340,418 TL değer biçilmiştir. Rapora karşı başvurucular itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde; ilk raporda ziraat değerinin 61,705,46 TL hesaplandığından bu miktarın hesaba dâhil edilmesi gerektiği, binalarla ilgili hesaplamaların eksik olduğu, eksik imalat oranının bozma kararında nasıl hesaplandığının açıklanmadığı ve hukuki bir dayanağı bulunmadığı belirtilmiştir.
20. Mahkeme 7/3/2019 tarihli kararıyla Dairenin bozma kararında belirlenen eksik imalatın oranını uygulayarak (yüzde 65) kamulaştırma bedelinin, 462.340,48 TL bina bedelleri, 49.364,37 TL ziraat değeri olmak üzere toplam 511.704,85 TL olduğuna karar vermiştir.
21. Taraflar Mahkemenin 7/3/2019 tarihli kararına karşı temyiz yoluna başvurmuştur. Başvurucular; bilirkişi raporunda eksik imalat kalemlerinin nelerden ibaret olduğunun ortaya konulmadığını, bozma kararında eksik imalat oranının nasıl hesaplandığının açıklanmadığını, kapitalizasyon faiz oranının çok yüksek uygulandığını, aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmiş olmasının taşınmazın gerçek karşılığını elde etmelerini engellemiş olduğunu iddia etmiştir. İdare tarafından kullanım amacı dışında olan yapıların 0-1 yaş arasında olduğu ve yerleşim alanı dışında bulunan tarım arazisinde yapılmış olması sebepleriyle dürüstlük ve hakkaniyet kurallarına aykırı olmasından dolayı yapıların bedellerine hükmedilmemesi gerektiği belirtilmiştir.
22. Daire 15/1/2020 tarihli kararla arazi niteliğindeki taşınmazın zeminine net gelir esas alınarak, üzerindeki yapılara 2013 yılı yapı maliyet birim cetveline göre resmî birim fiyatları esas alınarak ve yıpranma payı düşülerek değer biçilmesinde yöntem itibarıyla bir isabetsizlik bulunmadığına, buna karşılık depo edilen fark bedele işletilecek yasal faizin bitiş tarihinin kararın kesinleşme tarihi olması gerektiği yönünden kararın düzeltilerek onanmasına karar vermiştir.
23. Bu karar 8/2/2020 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
24. İlgili hukuk için bkz. Abdulaziz Çelik ve Diğerleri, B. No: 2015/18941, 29/11/2018, §§ 18-24.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Anayasa Mahkemesinin 22/11/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kapitalizasyon Faiz Oranının Yüksek Belirlenmesi Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiası ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucular sulu tarım arazilerinde kapitalizasyon faiz oranın %5 olması yönündeki emsal Yargıtay içtihatlarının aksine somut olayda kapitalizasyon faiz oranının %6 kabul edilmesi nedeniyle kamulaştırma bedelinin düşük belirlendiğinden şikâyet etmektedir. Başvuruculara göre sulu tarım arazi niteliğinde olan taşınmazları için bu oranın %5 olarak uygulanması gerekmektedir.
27. Bakanlık görüş yazısında, kapitalizasyon faiz oranının belirlenmesine yönelik somut bir açıklama getirilmemekle birlikte kamulaştırma bedelinin bilirkişi raporu doğrultusunda hesaplandığı belirtilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
2. Değerlendirme
28. Kapitalizasyon faizi taşınmazın bedelinin belirlenmesinde hesaba katılan bir unsur olup yıllık net geliri ile gerçek satış bedeli arasındaki oranı ifade etmektedir. Kapitalizasyon faizi, bir kapital (sermaye) olarak taşınmazın yıllık getirisinin (semeresinin), bunun gerçek değerine olan oranını göstermektedir. Kapitalizasyon faizi ile taşınmazın değeri arasında ters bir orantı söz konusudur. Bu oran küçüldükçe taşınmazın değeri artmaktadır. Taşınmazın metrekare birim fiyatı belirlenirken taşınmazın yıllık net geliri bölgedeki kapitalizasyon faizi oranına bölündüğünden kapital faizi oranı (bölen) ne kadar küçük olursa sonuç da o kadar büyük olmaktadır. Bilimsel veriler Türkiye'de bu oranın %3 ile %15 arasında değiştiğini göstermektedir. Bu oran belirlenirken taşınmazın toprak yapısının yanında bölgedeki nüfus yoğunluğu, arazinin kıtlığı, arazinin mevkii, yerleşim yerlerine uzaklığı, pazara yakınlığı gibi unsurlar dikkate alınmaktadır.
29. Başvuru formu incelendiğinde kapitalizasyon faiz oranın %5 olması yönünde Yargıtayın yerleşik içtihadı olduğu beyanı dışında herhangi bir açıklama yapılmadığı, bu içtihatlara yönelik yeterli bilgi verilmediği gibi kapitalizasyon faiz oranının %5 uygulandığı emsal taşınmazlar bakımından da herhangi bir bilgi sunulmadığı görülmektedir. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki inceleme yetkisinin sınırları ve niteliği gözetildiğinde başvurucuların kapitalizasyon faiz oranının yüksek belirlendiği iddiasına yönelik daha öte bir inceleme yapılmasına yetecek verilerin başvurucular tarafından temin edilmediği görülmektedir.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların sulu tarım arazilerinde kabul edilen kapitalizasyon faiz oranının yüksek belirlenmesi yönünden mülkiyet hakkının ihlali iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Eksik İmalat Oranının Yüksek Belirlenmesi Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
31. Başvurucular; kamulaştırma bedelinin hesaplanmasında değerlendirmeye alınan %65 oranında eksik imalat oranın nasıl hesaplandığının Dairenin bozma kararında açıklanmadığını, Dairenin soyut bir biçimde belirlediği oran üzerinden hesaplanan kamulaştırma bedelinin binaların gerçek değerini ortaya koymadığını belirtmiştir. Bakanlık görüşünde, mahkemenin ilk kararı üzerine tespit edilen kamulaştırma bedelinin tamamının yasal faizi ile birlikte banka hesabından çekildiği, bu kapsamda başvurucuların mağdur sıfatının devam edip etmediği hususunun değerlendirilmesi gerektiği, kamulaştırma bedelinin bilirkişi raporu doğrultusunda hesaplandığını belirtmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
32. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Mülkün ve Müdahalenin Varlığı ile Türü
34. Somut olayda başvurucuların taşınmazları kamulaştırılmıştır. Taşınmaz mal varlığının Anayasa’nın 35. maddesinde yer alan mülkiyet hakkının kapsamına dâhil olduğunda tereddüt bulunmamaktadır. Başvurucuların taşınmazlarının baraj yapımı çerçevesinde tapudan terkin edilmesinin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır. Anayasa Mahkemesinin çok sayıda kararında da belirtildiği üzere taşınmazın kamulaştırılması mülkiyetten yoksun bırakma niteliği taşımaktadır (benzer yöndeki karar için bkz. Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013).
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
35. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
36. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun düşebilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir.
(1) Kanunilik
37. Kamulaştırmanın usul ve esasları 2942 sayılı Kanun'da düzenlenmiştir. Somut olayda başvurucuların taşınmazlarının Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santrali Projesi kapsamında baraj gölü yapımı amacıyla idare kararıyla kamulaştırıldığı ve kamulaştırma sürecinin 2942 sayılı Kanun’a göre sürdürülerek tamamlandığı görülmektedir. Bu durumda mülkiyetten yoksun bırakmanın kanuni dayanağının bulunduğu anlaşılmaktadır.
(2) Meşru Amaç
38. Somut olayda başvurucunun taşınmazı baraj amacıyla kamulaştırılmıştır. Baraj yapılmasında kamu yararı bulunduğu açıktır.
(3) Ölçülülük
(a) Genel İlkeler
39. Kamu makamlarınca başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacın gerçekleştirilmesi için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir.
40. Anayasa Mahkemesi, kamulaştırma bedelinin taşınmazın gerçek değerini yansıtmadığı yönündeki şikâyetleri daha önce çeşitli kararlarında mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü çerçevesinde incelemiştir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi Mehmet Akdoğan ve diğerleri (B. No: 2013/817, 19/12/2013), Mukadder Sağlam ve diğerleri (B. No: 2013/2511, 22/1/2015), Abdülkerim Çakmak ve diğerleri (B. No: 2014/1964, 23/2/2017), Ali Taşgeldi (B. No: 2018/30814, 16/11/2021) ve Kamil Darbaz ve Gmo Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti. (B. No: 2015/12563, 24/5/2018) kararlarında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu kararlarda, taşınmaz bedelinin tespitinin teknik ve uzmanlık gerektirmesi nedeniyle kamulaştırılan taşınmazın bedelinin tespiti uzman mahkemelerin ve Yargıtayın bu konudaki uzman dairelerinin yetki ve görevinde olduğu, Anayasa Mahkemesinin görevinin kamulaştırma bedelinin tespiti yönteminin gerçek bedelin ödenmesini temin edip etmediğini incelemekten ibaret olduğu vurgulanmıştır. Öte yandan Anayasa Mahkemesinin bir temyiz mercii olmadığı, inceleme yetkisinin sınırlı olduğu ve bir temyiz mercii gibi hareket ederek derece mahkemesi kararlarını her yönüyle hukuka uygunluk denetimine tabi tutmayacağına dikkat çekilmiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 46. maddesine gerçek değerin kamulaştırma bedeli olarak ödenmesi mülkiyetten yoksun bırakılan malikler için anayasal bir güvencedir. Bu madde ışığında Anayasa'nın 13. ve 35. maddelerine göre müdahalenin ölçülü olabilmesi için gerçek değerin ödenmesini sağlayabilmek için gerekli usule ilişkin güvencelerin etkili bir biçimde uygulanması ve mahkemelerin ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gerçek değeri belirlemeleri gerekir.
(b) İlkelerin Olaya Uygulanması
41. Başvurucular kamulaştırma bedelinin hesaplanmasında dikkate alınan "eksik imalat oranının" yüksek belirlenmesinden şikâyetçidir. Arazi üzerinde yer alan binalar tam olarak tamamlanmamış olduğu için eksik imalat oranının doğru belirlenmesi kamulaştırma bedelinin hesabında gerçek değere ulaşılması bakımından önem taşımaktadır. 9/10/2013 tarihli bilirkişi raporunda binalar için eksik imalat oranları ayrı ayrı hesaplanmış ve açıklanmıştır. Buna göre eksik imalat oranları, kaplamalar için %7, elektrik tesisatı için %5, sıhhi tesisat için %7 ve münferit işler ve çevre düzenlenmesi için %11 olmak üzere toplam %30 olarak hesaplanmış ve üç binaya toplam 688.853,76 TL değer biçilmiştir. Bilirkişi raporunda ahır için eksik imalat oranı, demir donatısı ve beton için %15, iç sıva için %4, boya ve badana için %1,5 kaplamalar için % 7, elektrik tesisatı için %5 ve sıhhi tesisat için %7 olmak üzere toplam % 39,5 olarak belirlenmiş ve ahıra 203.822,08 TL değer biçilmiştir. Nihayetinde bilirkişiler üç bina ve ahır için toplam 892.675,84 TL değer biçmiştir.
42. Daire 3/7/2014 tarihli bozma kararında bilirkişi raporunda tespit edilen eksik imalat oranlarını kabul etmeyerek eksik imalat oranının %65'den az olamayacağına karar vermiştir. Mahkeme herhangi bir açıklama getirmeksizin bozma kararındaki eksik imalat oranını uygulayarak üç bina ve ahır için hesaplanan 892.675,84 TL bina bedelini 462.340,48 TL'ye düşürmüştür.
43. Bilirkişi, uyuşmazlığın çözümünü etkileyen ve hâkimin hukuki bilgisiyle aydınlatılamayan bilimsel ve teknik meseleleri açıklığa kavuşturmak, bu tür meselelerde mahkemeyi bilgilendirmek amacıyla görüşüne başvurulan uzman kişi olup bilirkişi görüşünün mahkemeyi bağlamayacağı muhakkaktır. Bilirkişi raporu, hâkimin uyuşmazlığı çözerken dikkate alacağı takdirî bir delilden ibarettir. Hâkim; bilirkişi görüşünü içeren raporun yeterliliğini, raporda açıklanan görüş ve kanaatin itibar edilebilirliğini, dayandığı olguları gözönünde bulundurarak hükme esas alınıp alınmayacağını serbestçe değerlendirir ve takdir eder. Bu bağlamda hâkim, bilimsel ve teknik bakımdan yetersiz ve çelişkili bulduğu bilirkişi raporlarını hükme esas almak zorunda değildir. Bu durum, karar verme ve hüküm kurma yetkisinin hâkime ait olmasının doğal bir sonucudur. Aksi takdirde şekil olarak hükmü kuran hâkim olsa da gerçekte hüküm bilirkişi tarafından verilmiş olur ki bu durum yargı yetkisinin devri anlamına gelir.
44. Bununla birlikte bilirkişinin bilimsel veya teknik uzmanlık gerektiren ve objektif olarak bakıldığında mahkemenin vâkıf olmadığı meselelerde görüş beyan ettiği dikkate alındığında mahkemenin bilirkişi raporunu yetersiz görmesi durumunda bunun gerekçesini ortaya koyması gerekir. Mahkemenin, gerekçesini açıklamadan bilirkişi raporunu hükme esas alınamaz bulması, raporun lehine olduğu kişi açısından yargılama adaletini olumsuz yönde etkileyebileceği gibi kamulaştırma bedelinin tespit edildiği davalarda taşınmazın gerçek bedelinin veya taşınmazda meydana gelen değer kaybının gerçek miktarının tespit edilmesini de engelleyebilir.
45. 9/10/2013 tarihli bilirkişi raporunda, arazi üzerinde yer alan binaların özellikleri dikkate alınarak eksik imalat oranları ayrı ayrı belirlenmiştir. Bu oran üç bina için %30, ahır için %39,50 olarak hesaplanmıştır. Raporda binalar için amortisman oranları ahır için %6, diğer binalar için ise %4 olarak belirlenmiştir. Raporda bu hesaplamaların ve amortisman oranlarının Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 24/4/2013 tarihli ve 28627 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 16/7/1985 tarihli ve 85/9707 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe giren "Mimarlık ve Mühendislik Hizmetleri Şartnamesi"nin 3.2. maddesi gereğince mimarlık ve mühendislik hizmet bedellerinin hesabında kullanılacak 2013 Yılı Yapı Yaklaşık Birim Maliyetleri Hakkındaki Tebliğe göre yapıldığı açıklanmıştır. Buna karşılık Yargıtay Dairesince, bozma kararında, bilirkişi raporunda yer alan ve kamulaştırma bedelinin hesaplanmasında dikkate alınan eksik imalat oranına yönelik somut herhangi bir eleştiri de bulunulmaksızın dosyaya yansıyan belge ve bilgilere göre eksik imalat oranının %65'den az olamayacağına karar verilmiştir. Mahkeme de Yargıtay bozma ilamında dosyadaki bilgi ve belgelere göre tespit edildiği belirtilmemekle birlikte nasıl belirlendiği somut olarak gösterilmeyen %65 eksik imalat oranını yeni hesaplamada kullanmıştır.
46. Sonuç olarak Mahkemece eksik imalat oranının %65'ten az olamayacağına yönelik Yargıtay bozma ilamının kabulünden hareketle ikinci bir bilirkişi raporu alınması yoluna başvurulmaksızın ve daha önceden belirlenen bedelden uzaklaşılması yeterli ve ilgili gerekçeyle ortaya konulmaksızın karar verilmiş olması nedeniyle mülkiyet hakkının korunmasında usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirilmediği kanaatine varılmıştır. Dolayısıyla Anayasa'nın 46. maddesinin birinci fıkrasında yer alan gerçek karşılık güvencesi çerçevesinde ve Anayasa'nın 13. ile 35. maddelerinin gerektirdiği mülkiyet hakkının korunması gerekliliği ile müdahalenin dayandığı kamu yararı arasında olması gereken adil denge başvurucular aleyhine bozulmuş olup mülkiyet hakkına yapılan müdahale ölçüsüzdür.
47. Açıklanan nedenlerle kamulaştırma bedelinin hesaplanmasında değerlendirmeye alınan eksik imalat oranının yüksek belirlenmesi yönünden Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
48. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğinden şikâyetçidir. Bakanlık görüşünde; yapılacak incelemede başvurucunun tutumunun, davanın karmaşıklığının, toplanması ve değerlendirilmesi gereken delillerin çeşitliliğinin, kapsamının ve içeriğinin, olağanüstü hâl ve pandemi koşulları ile somut olayın kendine özgü koşullarının gözönünde bulundurulması gerektiği ifade edilmiştir. Bakanlık görüşüne karşı başvurucu beyanda bulunmamıştır.
49. Başvuru, makul sürede yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.
50. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır.
51. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. GİDERİM
52. Başvurucu; ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi ile 50.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
53. Mülkiyet hakkının kamulaştırma bedelinin hesaplanmasında değerlendirmeye alınan eksik imalat oranı yönünden başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan, B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3), B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
54. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kamulaştırma bedelinin hesaplanmasında değerlendirmeye alınan kapitalizasyon faiz oranı yönünden açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kamulaştırma bedelinin hesaplanmasında değerlendirmeye alınan eksik imalat oranı yönünden KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının kamulaştırma bedelinin hesaplanmasında değerlendirmeye alınan eksik imalat oranı yönünden İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının kamulaştırma bedelinin hesaplanmasında değerlendirmeye alınan eksik imalat oranı yönünden ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Siirt 2. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2018/174, K.2019/223) GÖNDERİLMESİNE,
D. Tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,
E. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 22/11/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.