TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
GENEL KURUL
KARAR
MURAT AĞIREL VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/11655)
Karar Tarihi: 7/4/2022
R.G. Tarih ve Sayı: 16/6/2022 - 31868
Başkan
:
Zühtü ARSLAN
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
Hicabi DURSUN
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
Basri BAĞCI
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR
Raportör
Yusuf Enes KAYA
Başvurucular
1. Barış PEHLİVAN
2. Barış TERKOĞLU
Başvurucular Vekili
Av. Hüseyin ERSÖZ
3. Murat AĞIREL
Vekilleri
Av. Onur CİNGİL
Av. Gizay DULKADİR
4. Aydın KESER
5. Mehmet Ferhat ÇELİK
Av. Özcan KILIÇ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gazeteci olan başvurucular hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 30/3/2020, 2/4/2020 ve 17/4/2020 tarihlerinde yapılmıştır. Komisyon, başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. 2020/12050, 2020/13155, 2020/13156 numaralı başvurular incelenen başvuruyla birleştirilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucular Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
5. Bölüm, başvurunun Genel Kurul tarafından incelenmesine karar vermiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Başvurulara Konu Tutuklamalar Süreci
6. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. 27/11/2019 tarihinde İstanbul’da Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükûmeti arasında Güvenlik ve Askerî İş Birliği Mutabakat Muhtırası imzalanmış ve bu muhtıra 21/12/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından 21/12/2019 tarihli ve 7199 sayılı Kanun'la kabul edilmiştir. Buna dayanarak Libya, Türkiye'den askerî yardım talep etmiş ve Libya'ya asker gönderilmesi konulu Cumhurbaşkanlığı tezkeresi TBMM'de 2/1/2020 tarihinde 1238 sayılı kararla kabul edilmiştir. Bu karar doğrultusunda Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Libya'da görev almaya başlamıştır.
8. Libya'ya gönderilen askerî birliklere yapılan saldırıda bazı Türk askerlerinin şehit edildiği Cumhurbaşkanı tarafından 22/2/2020 tarihli bir konuşmada dile getirilmiştir. Libya'da şehit verildiği kamuya açıklandıktan sonra soruşturma makamlarının tespitlerine göre Yeni Çağ gazetesi yazarı başvurucu Murat Ağırel, Twitter adlı sosyal medya hesabından 22/2/2020 tarihinde "Libya'da şehit olan ve birkaç şehidimiz var diyerek geçiştirilen, tören dahi yapılmadan defnedilen Case Officer meslek memuru kahraman şehitlerimizin isimleri ... dır." şeklinde paylaşımda bulunmuştur. Birgün gazetesi yazarı E.A.nın da 22/2/2020 tarihinde Twitter hesabından "Erdoğan bugün Libya’da birkaç şehit dedi. Kaynaklarımız ise saldırının sarsıcı olduğunu iddia ederek, 2 çok önemli MİT personeli ile TSK’den üst düzey bir komutanın öldüğü, bir MİT personelinin ise yaralandığı belirtiyor. Genel Kurmay’ın detaylı açıklama yapacağını umuyoruz." şeklinde paylaşımda bulunduğu belirtilmiştir.
9. Yeni Yaşam isimli günlük gazete ve aynı gazetenin internet sitesinde 23/2/2020 ve 24/2/2020 tarihlerinde şehit Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensuplarıyla ilgili haber yapıldığı belirtilmiştir. 3/3/2020 tarihinde Oda TV isimli internet sitesinde H.K. adlı muhabir tarafından "Sessiz Sedasız Ve Törensiz Defnedilen Libya Şehidi Mit Mensubunun Cenaze Görüntülerine Oda Tv Ulaştı, Siyah Çelenkte Bakın Ne Yazıyor" başlığıyla bir haber yayımlanmıştır. Haberde ayrıca şehide ait fotoğraflara, şehidin mezarından ve cenaze töreninden fotoğraflara yer verilmiştir.
10. Anılan haberler ve paylaşımlar üzerine MİT Başkanlığınca 4/3/2020 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) suç duyurusunda bulunulmuştur. Bu suç duyurusu üzerine Başsavcılık başvurucuların istihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etme suçundan (1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nun 27. maddesinin üçüncü fıkrası) tutuklanmalarını talep etmiştir. İstanbul Sulh Ceza Hâkimliklerince yapılan sorguların ardından başvurucuların atılı suçtan tutuklanmalarına karar verilmiştir. Başvurucuların bu kararlara karşı yaptıkları itirazlar reddedilmiştir.
11. Başvurular süresi içinde yapılmıştır.
B. Bireysel Başvurulardan Sonraki Süreç
12. Başsavcılığın 23/4/2020 tarihli iddianamesiyle başvurucuların 2937 sayılı Kanun'un 27. maddesinin üçüncü fıkrasında tanımlanan suç ile 6/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 329. maddesinde tanımlanan devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama suçundan cezalandırılması istemiyle haklarında kamu davası açılmıştır.
13. İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi 7/5/2020 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2020/130 sayılı dosya üzerinden kovuşturma başlamıştır. 24/6/2020 tarihli duruşmada başvurucular Aydın Keser, Mehmet Ferhat Çelik ve Barış Terkoğlu'nun tahliyesine karar verilmiştir.
14. Mahkeme 9/9/2020 tarihinde devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama suçundan başvurucuların beraatlerine, istihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etme suçundan ise başvurucu Barış Terkoğlu'nun beraatine, başvurucular Aydın Keser, Mehmet Ferhat Çelik, Murat Ağırel'in 4 yıl 8 ay 7 gün, başvurucu Barış Pehlivan'ın ise 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme aynı tarihte başvurucular Murat Ağırel ve Barış Pehlivan'ın tahliyesine de karar vermiştir.
15. Karara karşı istinaf yoluna başvurulmuştur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi 28/1/2022 tarihinde istinaf başvurularının esastan reddine karar vermiş ve hükümler kesinleşmiştir.
16. Başvurucu Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu haksız tutuklandıkları iddiasıyla ağır ceza mahkemesinde tazminat davası açmıştır. Söz konusu davalar İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 3/11/2020 tarihli, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/9/2020 tarihli kararlarıyla başvurucular hakkındaki davanın kesinleşmediği ve bu nedenle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. ve devamı maddelerindeki yasal şartlar oluşmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Barış Pehlivan'ın istinaf başvurusu temyiz yolu açık olmak üzere reddedilmiştir. Temyiz incelemesi bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla devam etmektedir.
17. Barış Terkoğlu'nun istinaf başvurusu üzerine ilk derece mahkemesi kararı bozulmuş, bozma üzerine yeniden davanın reddine karar verilmiştir. Barış Terkoğlu'nun bu karara karşı yaptığı istinaf başvurusu temyiz yolu açık olmak üzere reddedilmiştir. Temyiz incelemesi bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla devam etmektedir.
18. Başvurucu Murat Ağırel'in açtığı tazminat davası da 15/6/2021 tarihinde İstanbul Anadolu 12. Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmiştir. Dava, istinaf aşamasında derdesttir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Anayasa Mahkemesinin 7/4/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
20. Başvurucular kuvvetli suç şüphesi ve herhangi bir tutuklama nedeni bulunmadan tutuklandıklarını, atılı suçun unsuru olan ifşa eyleminin gerçekleşmediğini zira şehide ilişkin bilgilerin daha önce birçok internet sitesi ve basın organı tarafından kamuoyu ile paylaşıldığını belirtmişlerdir. Başvuruculara göre tutuklamaya konu eylemler gazetecilik faaliyeti ve görevi kapsamında, güncel ve kamuoyunu ilgilendiren bir konuyla ilgili bilgi verilmesinden ibarettir.
21. Bakanlık başvurucuların tahliye edilmiş olduğunu belirterek öncelikle 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinde öngörülen tazminat yolunun tüketilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bakanlık esas bakımından sulh ceza hâkimliklerinin isnat edilen suç bakımından öngörülen yaptırımın ağırlığını, niteliğini ve önemini gözönüne alarak tutuklama tedbirlerinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfî ve temelsiz olduğunun söylenemeyeceğini vurgulamıştır.
22. Başvurucular; Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında, Yargıtay içtihatları gereğince bu yolun etkili olmadığının açık olduğunu belirtmişlerdir.
2. Değerlendirme
23. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulabilmesi için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
24. Anayasa Mahkemesi tutuklama tedbirinin hukuka aykırı olduğu iddiasıyla asıl dava devam ederken tazminat davası açılmasının -Yargıtay kararlarına atıfla- mümkün olmadığını tespit etmiş, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde düzenlenen tazminat yolunun tüketilmesinin gerekli olmadığı sonucuna varmıştır (Özlem Dalkıran [GK], B. No: 2017/35203, 21/1/2021, §§ 83, 84). Ancak koruma tedbirine konu davanın kesinleşmesi hâlinde tutuklamanın hukukiliğine dayalı olarak 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamında tazminat davası açılması mümkündür. Nitekim Anayasa Mahkemesi mahkûmiyet hükmünün kesinleşmiş olması hâlinde başvurucuların tutuklamanın hukuka aykırı olduğu iddiasına yönelik olarak 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamında tazminat davası açabileceğini belirtmiş ve mezkûr iddiayı başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulmuştur (Reşat Ertan, B. No: 2013/5700, 15/4/2015, § 26; Mehmet Emin Güneş, B. No: 2013/5707, 16/4/2015, § 29; Mecit Gümüş, B. No: 2013/9105, 25/6/2015, § 32; Ömer Köse, B. No: 2014/12036, 16/11/2016, § 34). Somut olayda da kesinleşmiş bir hüküm bulunduğundan başvurucuların tutuklama tedbiri açısından 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde düzenlenen tazminat yoluna başvurabilmesi mümkündür (Eyyüp Güneş [GK], B. No: 2017/28308, 21/10/2021, § 88). Nitekim başvurucuların bir kısmının açmış olduğu tazminat davaları, tutuklama tedbirine konu ceza davasının kesinleşmemesi nedeniyle reddedilmiştir.
25. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucuların tutukluluğunun hukuki olmadığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucuların durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır. Başvurucuların bu tazminat yolunu tüketip herhangi bir sonuç alamadıktan sonra tekrar başvuruda bulunmaları mümkündür.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların iddialarına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. İfade ve Basın Özgürlüklerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
27. Başvurucular söz konusu haber ve paylaşımları nedeniyle tutuklanmalarının ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
28. Bakanlık, gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesi gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin konuya ilişkin içtihatları uyarınca devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmasının ifade ve basın özgürlükleri kapsamında değerlendirilemeyeceğini, başvurucuların ifade ve basın özgürlüklerine yapıldığı iddia olunan müdahalenin yasal dayanağı ile meşru amacının bulunduğunu, demokratik toplumda gerekli ve orantılı olduğunu ifade etmiştir.
29. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru dilekçesindeki açıklamalarını yinelemişlerdir.
30. Anayasa Mahkemesi daha önce 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat yolunun suç isnadına bağlı tutukluluk hâli sona ermiş kişiler yönündentutuklama nedeniyle ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine dair şikâyetler bakımından da yeterli giderim sağlama imkânı sunduğunu değerlendirmiştir. Bu noktada ifade ve basın özgürlüklerine müdahalede bulunan tutuklama kararının hukuka aykırı olduğunu tespit etme potansiyeli olan bir yolun bulunması yeterlidir. Yukarıda belirtildiği üzere bu tazminat yolu tutuklamanın hukuki olup olmadığını tespit edebilecek niteliktedir. Ayrıca hukuka aykırılığın tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Bu cihetle bu tazminat yolunun suç isnadına bağlı tutukluluk hâli sona ermiş kişiler yönünden yeterli giderim sağlama imkânı sunduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen yol, koruma tedbirlerinin uygulanması sonucunda (gözaltı, yakalama, tutuklama gibi) diğer haklara müdahale söz konusu olduğunda da etkili bir başvuru yolu niteliğindedir (Benzer yönde bkz. Kıvanç Ersoy ve diğerleri, B. No: 2016/7095, 12/1/2021,§ 58; Mustafa Avci, B. No: 2014/1545, 22/3/2018, § 35).
31. Bu kapsamda başvurucuların tutuklamanın hukuka aykırı olduğu iddiaları yönünden yukarıda yapılan değerlendirme (bkz. §§ 23-26) gözetildiğinde ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği iddiası bakımından da farklı sonuca varılmasını gerekli kılan bir durum bulunmamaktadır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutuklama dolayısıyla ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 7/4/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.