TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
AKGÜN TOPRAK SAN. İNŞ. VE TİC. A.Ş. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/11912)
Karar Tarihi: 18/7/2024
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Raportör
Olcay ÖZCAN
Başvurucu
Akgün Toprak San. İnş. ve Tic. A.Ş.
Vekili
Av. Mehmet Can ERDÜNDAR
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, idare tarafından yapılan satış işleminin yolsuz olduğu gerekçesiyle tapu kayıtlarının iptal edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Bilecik Osmaneli Organize Sanayi Bölgesi Müteşebbis Heyet Başkanlığı (OSB) 10/11/2003 ve 21/2/2006 tarihli kararları ile Bilecik Osmaneli Organize Sanayi Bölgesi içinde yer alan 102 ada 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazları seramik üretim tesisi kurmak amacıyla başvurucu Şirkete tahsis etmiştir. Osmaneli Noterliğinin taraflar arasında imzalanan 25/5/2006 tarihli düzenleme şeklindeki arsa tahsis sözleşmesiyle, tesisin kurulması ve tapunun başvurucuya bedeli karşılığında devri için bazı şartlara yer verilmiştir. Sözleşmeye göre başvurucunun bir yıl içinde projeleri hazırlayıp OSB'ye onaylatması, iki yıl içinde inşaata başlaması, üç yıl içinde de tesisi üretime geçirmesi gerekmektir. Aksi hâlde tahsis iptal edilecektir.
3. Bilecik İl Özel İdaresi (İdare) 10/7/2006 tarihinde parsellerin 12/4/2000 tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Kanunu'nun geçici 6. maddesi uyarınca başvurucuya devrinin yapılmasına karar vermiştir. İdare 8/8/2006 tarihinde taşınmazları başvurucuya satış suretiyle temlik etmiştir.
4. OSB, başvurucuya gönderdiği 24/7/2006 tarihli yazıda projelerin süresinde sunulmadığını belirtmiş; projelerin 31/8/2006 tarihine kadar sunulmaması hâlinde tahsisin iptal edileceğini bildirmiştir. 4/7/2008 ve 5/8/2008 tarihli yazılarda da iki yıl geçmesine rağmen projeler sunulmadığından yasal işlem yapılacağını ihtar etmiş, 23/12/2008 tarihli yazısında ise sunulan projelerin eksik olduğunu ifade ederek eksikliğin giderilmesini istemiştir.
5. OSB 7/9/2009 tarihinde İdareye gönderdiği yazıda, 4562 sayılı Kanun'un geçici 6. maddesi uyarınca yalnızca OSB adına tescil edilebilecek taşınmazın yetki aşımı yapılarak başvurucu adına tescil edildiğini, ayrıca başvurucunun üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini belirtmiş; İdarenin taşınmazların başvurucuya devrine ilişkin 10/7/2006 tarihli kararını geri almasını talep etmiştir.
6. İdare 14/9/2009 tarihinde taşınmazların devrine ilişkin 10/7/2006 tarihli kararını yetkisi bulunmadığı gerekçesiyle geri almıştır.
7. OSB ve İdare, 23/3/2010 tarihinde Osmaneli Asliye Hukuk Mahkemesinde (Asliye Hukuk Mahkemesi) başvurucu aleyhine tapu iptali ve tescil davası açmıştır. Bu davada, taşınmazların 4562 sayılı Kanun'un geçici 6. maddesi uyarınca sadece OSB tarafından satılabileceğini, OSB adına tahsis edilmesi gerekirken İdarece başvurucuya satılıp tescil edildiğini ve başvurucunun üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini ileri sürmüştür.
8. OSB, 18/8/2010 ve 11/4/2011 tarihli kararları ile başvurucu adına yapılan tahsisi iptal etmiştir.
9. Asliye Hukuk Mahkemesi 25/1/2012 tarihinde İdare tarafından açılan davayı husumet yokluğundan reddetmiş, OSB tarafından açılan davanın kabulüne taşınmazın başvurucu adına olan tapu kaydının iptaline ve OSB adına tesciline karar vermiştir.
10. Temyiz edilen karar Yargıtay 1. Hukuk Dairesince (Yargıtay Dairesi) 26/9/2013 tarihinde bozulmuştur. Bozma gerekçesinde 4562 sayılı Kanun'da ve uygulama yönetmeliğinde sözü geçen organize sanayi bölgesinin uhdesindeki parseller ile organize sanayi bölgesine ait parseller kavramlarının farklı anlamlar taşıdığı ifade edilmiştir. Organize sanayi bölgesinin uhdesindeki parsellerin katılımcılara yatırım amacıyla tahsisi ve satışı yapılan sanayi parselleri olduğu, organize sanayi bölgesine ait parsellerin ise organize sanayi bölgesi içinde yer alan ve sanayi parseli niteliğinde olmayan ortak kullanım alanları, hizmet ve destek alanları gibi işlerde kullanılan taşınmazları ifade ettiği belirtilmiştir. Bu nedenle tapu kayıtlarının ilk tesisinden itibaren getirtilerek taşınmazların OSB ye mi yoksa İdareye mi ait olduğunun ve niteliklerinin belirlenmesinden sonra karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
11. Asliye Hukuk Mahkemesi bozmaya uymuş ve 29/12/2017 tarihinde İdarenin davasını husumet yokluğundan reddetmiş; OSB tarafından açılan davanın kabulüne, taşınmazların başvurucu adına olan tapu kaydının iptaline ve OSB adına tesciline karar vermiştir. Kararın gerekçesinde özetle;
i. 4562 sayılı Kanun'un 15. ve geçici 6. maddeleri uyarınca İdare tarafından organize sanayi bölgesi kurulması için satın alınan ve kamulaştırılan taşınmazların OSB adına tescil edilmesi gerektiği, organize sanayi bölgesinde faaliyet göstermek isteyen katılımcıların talebi üzerine yapılabilecek arsa tahsislerinin OSB tarafından yapılması, daha sonra ise kanun ve yönetmelikteki şartların sağlanması hâlinde devir ve satış işlemlerinin yapılabileceği ifade edilmiştir.
ii. Somut olayda başvurucunun talebi üzerine OSB'nin 10/11/2003 ve21/2/2006 tarihli kararıyla taşınmazların başvurucu adına tahsis edildiği, bu kararın ardından Osmaneli Noterliğinin 25/5/2006 tarihli düzenleme şeklindeki arsa tahsis sözleşmesi ile taşınmazların hangi şartlar altında satışının yapılabileceğinin belirlendiği belirtilmiştir. İdarenin 10/7/2006 tarihli kararı ile 4562 sayılı Kanun'un geçici 6. maddesi uyarınca taşınmazların başvurucuya devrine karar verildiği ve Tapu Müdürlüğünün 8/8/2006 tarihli işlemi ile başvurucu adına tescil işlemi yapıldığı ifade edilmiştir.
iii. Yasal prosedüre göre taşınmazların satışının arsa tahsisi sözleşmesi ile yönetmelik hükümlerinde belirtilen şartlara uygun şekilde OSB tarafından yapılması gerekirken gerçekleşen satış ve devir işlemi ile bu işlemlere dayalı tescilin yasal düzenlemelere aykırı olduğu açıklanmıştır. Ayrıca İdare tarafından taşınmazların başvurucuya devrine ilişkin işlemin geri alındığı ve tescilin dayanağının ortadan kalktığı belirtilmiştir.
12. Temyiz talebini inceleyen Yargıtay Dairesi 5/11/2019 tarihinde kararı onamış ve yapılan karar düzeltme talebini 24/2/2020 tarihinde reddetmiştir.
13. Başvurucu, nihai hükmü 4/3/2020 tarihinde öğrendikten sonra 31/3/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvuru süresi içinde yapılmıştır.
14. Başvurucu, bireysel başvuru tarihinden sonra 23/10/2020 tarihinde yeniden tahsis talebinde bulunmuştur. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü talebi uygun bulmuştur. OSB 2/11/2020 tarihinde 102 ada 1, 2 ve 3 sayılı taşınmazlar ile imar uygulaması ile oluşacak bazı kısımların bedeli karşılığında başvurucuya tahsisine karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
15. Başvurucu, özel hukuk sözleşmesi ile satın aldığı taşınmazların OSB adına tescil edilmesi gerektiği gerekçesiyle tapusunun iptal edilmesinin haksız olduğunu ve yapılan satışı yolsuz hâle getirmeyeceğini ileri sürmüştür. Alınan satış kararının İdare tarafından OSB ye gönderilmesinin üzerinden üç yıl geçtikten sonra böyle bir davanın açılmasının ve idari işlemin geri alınmasının ona bağlı olan özel hukuk işlemini de geçersiz hâle getirmesinin anayasal güvenceleri ortadan kaldırdığını, tapudaki kayda güvenerek satın aldığı taşınmazların mülkiyetini 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesi uyarınca iktisap ettiğini ifade etmiştir. Yatırım, hafriyat, kazı ve dolgu çalışmaları yapıldıktan sonra taşınmazın tapusunun iptal edilmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu belirterek mülkiyet hakkının ve sözleşme özgürlüğünün ihlal edildiğinden şikâyet etmiştir.
16. Adalet Bakanlığı görüşünde, söz konusu taşınmazlar hakkında bireysel başvuru tarihinden sonra OSB ile başvurucu arasında yeniden tahsis yapıldığının anlaşılması nedeniyle başvurucunun mağdur sıfatının bulunup bulunmadığının dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir. Başvurucunun anılan işlemlere karşı süresinde idari yargıda dava açmadığı gibi uğradığını ileri sürdüğü zararlara karşı da tazminat davası açmadığı belirtilerek etkili hukuk yollarının tüketilmesi gerektiği belirtilmiştir.
17. Başvuru, mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
18. Somut olayda, tahsis işlemi sonrasında başvurucu adına tescil edilen taşınmazların mülk teşkil ettiği hususunda kuşku bulunmamaktadır. Ayrıca İdarenin taşınmazların devrine ilişkin işlemini geri alması üzerine tescil işleminin dayanağının kalmadığı gerekçesiyle tapu kayıtlarının iptal edilmesinin mülke müdahale niteliğinde olduğu da anlaşılmaktadır. Söz konusu müdahalenin devletin negatif yükümlülükleri kapsamında mülkiyet hakkının kontrolü ve düzenlenmesine ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.
19. Uyuşmazlığa konu müdahalenin 4562 sayılı Kanun'un 15. ve geçici 6. maddelerine dayanılarak yapıldığı, dolayısıyla şeklî anlamda bir kanun hükmünün bulunduğu görülmüştür. Bu kanun hükmünün müdahaleye ilişkin olarak yeterince erişilebilir ve öngörülebilir olduğu da açıktır. Organize sanayi bölgesi kurularak bazı taşınmazların belirli tesislerin kurulması amacıyla özel kişi veya şirketlere tahsis edilmesinin, tahsis işleminin yetkili merci tarafından yapılmasının ve tahsis sonrasında amacına uygun işlemler yapılmaması hâlinde tahsisin, dolayısıyla tapu kayıtlarının iptal edilmesinin sanayinin geliştirilmesine ve işlemlerin denetlenmesine yönelik meşru bir amacının bulunduğu değerlendirilmiştir. Dolayısıyla kanuni dayanağı ve meşru amacının bulunduğu değerlendirilen müdahalenin ölçülü olup olmadığı tespit edilerek sonuca varılacaktır.
20. Somut olayda, organize sanayi bölgesinde kurulması planlanan seramik üretim tesisi için başvurucuya arsa tahsis edilmiştir. İdare taşınmazların başvurucuya tahsisine karar vermiş ve sonrasında da taşınmazları tapuda başvurucu adına tescil etmiştir. OSB, başvurucunun arsa tahsis sözleşmesine uymadığını, bunun yanında İdarenin de taşınmazları devre yetkisinin bulunmadığını iddia etmiş; İdareden taşınmazların devrine ilişkin kararını geri almasını talep etmiştir. Bunun üzerine İdare taşınmazların devrine ilişkin önceki işlemini geri almıştır.
21. Taşınmazların devrine ilişkin idari işlemin geri alınması sonrasında OSB ve İdare, taşınmazların başvurucu adına olan tapu kayıtlarının iptaline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır. Asliye Hukuk Mahkemesi 4562 sayılı Kanun'un geçici 6. maddesinin birinci fıkrasının ''Kanunun yürürlüğe girmesinden önce OSB kurmak amacı ile müteşebbis heyeti meydana getiren kurum ve kuruluşlar adına iktisap edilmiş bulunan tüm arsalar, araziler ve tüm gayrimenkuller ile bilahare bunlar üzerinde müteşebbis heyeti meydana getiren kurum ve kuruluşlar adına inşa edilmiş olan tüm binalar ve ortak tesisler OSB tüzel kişiliği lehine tapuda tashihen tescil edilir.'' şeklinde olduğunu, anılan hükmün başvuruya konu taşınmazları kapsadığını, taşınmazların OSB adına tescil edilmesi gerektiğini ve taşınmazların başvurucuya devrine ilişkin işlemin İdare tarafından geri alınması nedeniyle tescilin dayanağının ortadan kalktığını ifade etmiştir. Dolayısıyla mahkeme kararlarında taşınmazların devrinin yetkisiz merci tarafından yapıldığı ve işlem dayanağının ortadan kalktığı kabul edilmiştir.
22. Öncelikle taşınmazların başvurucu adına tapuya tescil edilmesine ilişkin işlemin dayanağı olan 10/7/2006 tarihli İdare işleminin 14/9/2009 tarihinde geri alındığına ve başvurucunun 14/9/2009 tarihli geri alma işlemine karşı bir dava açtığına yönelik herhangi bir bilgi ve belge sunmadığına vurgu yapmak gerekir. Bunun yanında Asliye Hukuk Mahkemesi de 4562 sayılı Kanun'un geçici 6. maddesinin birinci fıkrası uyarınca taşınmazların devrinin yetkisiz merci tarafından yapıldığını tespit etmiştir. Başvuru dosyası ve eklerindenbaşvurucunun satış işlemleri için ödediğini ileri sürdüğü bedelin iade edilip edilmediğine ilişkin bir tespitte bulunmak mümkün olmamıştır. Başvurucu da satış için ödediği bedelin iade edilmediğine yönelik bir şikâyet ileri sürmemiştir. Kaldı ki taşınmazların başvurucu adına olan tapu kayıtlarının iptaline karar verildiğinden satış için ödenen bedelin sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde talep edilebileceği değerlendirilmiştir. Ayrıca bireysel başvuru tarihinden sonra yeniden bazı taşınmazların başvurucuya tahsis edilmesine karar verildiği ve başvurucunun taşınmazlar için yatırım, hafriyat, kazı ve dolgu çalışmaları yapması nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü zararları için tazminat davası da açabileceği dikkate alındığında başvurucuya yüklenen külfetin müdahalenin içerdiği kamu yararı amacıyla karşılaştırıldığında ölçülü olduğu değerlendirilmiştir. Sonuç olarak tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde mülkiyet hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
23. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 18/7/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.