TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ÇİĞDEM YILMAZOK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/12216)
Karar Tarihi: 2/5/2024
R.G. Tarih ve Sayı: 18/7/2024-32605
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Raportör
Ayşenur TUNCER
Başvurucu
Çiğdem YILMAZOK
Vekili
Av. Ada Jale ORHAN
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, önleyici tedbir kararının kaldırılması nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu ve eşi arasındaki 15/1/2019 tarihli boşanma davası başvuru tarihi itibarıyla devam etmektedir. Başvurucu; aleyhine tedbir istediği eşinin ve oğlunun kendisine kötü davranış, şiddet ve tehdit eylemlerinde bulundukları iddiasıyla 27/2/2019 tarihinde 8/3/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında tedbir talebinde bulunmuştur. Mahkeme, 6284 sayılı Kanun'un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca üç ay süreyle geçerli olmak üzere önleyici tedbir uygulanmasına 28/2/2019 tarihinde karar vermiştir. Bu kararın süresi sona erdikten sonra 29/5/2019 tarihli kararla tedbir süresi üç ay uzatılmıştır. Anılan tedbir kararının süresi dolunca ise 29/8/2019 ve 1/11/2019 tarihlerinde tedbirlerin süresinin ikişer ay uzatılmasına karar verilmiştir.
3. Öte yandan başvurucu lehine 1/11/2019 tarihinde verilen tedbirin uzatılmasına ilişkin karar itiraz üzerine 25/11/2019 tarihinde kesin olarak kaldırılmıştır. Akabinde başvurucu 16/12/2019 tarihinde 6284 sayılı Kanun gereğince yeniden tedbir talebinde bulunmuştur. Bu talep üzerine 16/12/2019 tarihinde üç ay süreyle tedbir kararı verilmiştir. Bu karara başvurucunun eşi itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde özetle anlaşmalı boşanma teklifi kabul edilmeyince ilk tedbir talebinde bulunduğunu, başvurucunun şiddet iddiasının gerçeği yansıtmadığını, hiçbir delille desteklenmediğini, verilen tedbirlere yönelik itirazlarının gerekçesiz şekilde reddedildiğini, bu nedenle Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte eşiyle uzun süredir yüz yüze görüşmediklerini, ancak ihtiyaç duyduğunda boşanma aşamasında olduğu eşine mesajlar gönderdiğini ve onu telefonla aradığını, şiddet tehdidi altında olan bir kişinin eşinden yardım istemesinin ve onu aramasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu iddialara ilişkin delillerini sunduğunu vurgulamıştır. Son olarak tedbir kararı bulunmadığı tarih aralığında eşiyle arasında herhangi bir şiddet olayı yaşamadığına ve kendisinin kötü niyetli olarak tedbir talep etme yoluna başvurduğuna işaret etmiştir.
4. Başvurucunun eşinin itirazı üzerine İstanbul Anadolu 23. Aile Mahkemesince (Mahkeme) tedbirlerin kaldırılmasına 9/1/2020 tarihinde karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; taraflar arasındaki diğer tedbir dosyalarının da ele alındığı belirtilerek tehlikelilik hâlinin varlığı durumunda herhangi bir belge veya bilgi aranmadan 6284 sayılı Kanun kapsamında tedbir kararı verildiği ancak somut olayda tehlikelilik hâlinin devam etmediği, bu hâlin ortadan kalktığı durumlarda 6284 sayılı Kanun'la verilebilecek tedbirlerin yaşam boyu sürdürülmesinin kanunun amacına da aykırı olacağı belirtilmiştir. Bunun yanında itiraza konu talep dilekçesinde 27/2/2019 tarihli dilekçede yer alan aynı olaya dayanıldığı, başka bir olayın belirtilmediği, ileri sürülen olayın gerçekleştiği kesin olarak kabul edilse dahi eylemin üzerinden geçen süre içinde tehlikeliliğin devam ettiğinin anlaşılamadığı, buna dair iddiada bulunulmadığı vurgulanmıştır.
5. Anılan kararda ayrıca tedbirlerin ihlal edilmediği, ihlale dayalı bir iddia ileri sürülmediği, sunulan arama kaydı ve mesaj içerikleri de dikkate alınarak verilen tedbirlerin kaldırılması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Kararda itiraz yolu açık gösterildiğinden başvurucu karara karşı itiraz yoluna başvurmuştur. Mahkeme, verilen kararın kesin olduğunu ve sehven itiraz yolunun açık bırakıldığını belirterek itiraz hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair kararı 31/1/2020 tarihinde kesin olarak vermiştir.
6. Başvurucu, nihai kararı 12/2/2020 tarihinde öğrendikten sonra 13/3/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucu 5/10/2018 tarihinde eşinin kendisine yönelik tehdit içeren söz söyleyerek elinde bıçakla üstüne yürüdüğünü ve evden kovduğunu belirterek 27/2/2019 tarihinde tedbir uygulanmasını talep ettiğini, bir süre tedbir kararlarının uygulandığını, boşanma davalarının başvuru tarihi itibarıyla devam ettiğini ifade etmiştir. Başvurucu, şiddet tehdidi altında olduğunu ileri sürmesine rağmen önleyici tedbir kararının kaldırılmasının devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmemesi sonucunu doğurduğunu belirterek özü itibarıyla maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
9. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucunun şikâyetlerinin incelenmesinde Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formundaki hususları tekrar etmiştir.
10. Başvurucunun bahse konu ihlal iddialarını münhasıran aile mahkemesi tarafından tedbir kararının kaldırılmasına dayandırdığı anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesinin benzer konulardaki daha önceki kararları da dikkate alınarak başvurucunun tüm şikâyetleri Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı kapsamında incelenmiştir (Eylem Çetin Demir, B. No: 2014/2302, 9/11/2017, § 28; A.Z.Ö., B. No: 2014/546, 19/12/2017, § 60; Ö.T., B. No: 2015/16029, 19/2/2019, § 25; K.Ş., B. No: 2016/14613, 17/7/2019, § 32).
11. 6284 sayılı Kanun’da düzenlenen tedbir kararlarının verildiği anda infaz niteliğini haiz olması nedeniyle Kanun’da amaçlanan acil müdahale olgusunun bu aşamada sağlanmış olacağı, bu amacın gerçekleşmesi adına tedbir kararında şiddetin var olduğuna yönelik kanaate nasıl ulaşıldığının açıklanmasının yani gerekçe açısından daha esnek bir yaklaşım usulünün benimsenebileceği ancak bu yaklaşıma ait sınırın olayların özelliğine göre hakkın özüne zarar vermeyecek düzeyde belirlenmesinin de gerekli olduğu açıktır. Bu kapsamda söz konusu kararlarda yer verilen gerekçelerde, ileri sürülen zarar riski ve olgulara göre, talebin ilgili mevzuat çerçevesinde kabul görmesi için temel unsurları taşıyıp taşımadığının ortaya konulması yeterli olacaktır (Salih Söylemezoğlu, B. No: 2013/3758, 6/1/2016, § 39).
12. Derece mahkemeleri, taraflarca ileri sürülen tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) başvuru konusu olayda olduğu gibi aciliyet unsurunun ortadan kalktığı ve itirazların sözlü olarak sunulamadığı itiraz aşamasında mahkemenin tek taraflı iddiaya dayanılarak verilen tedbirlerin yerindeliğini, itiraz edenin ileri sürdüğü beyan ve deliller çerçevesinde her iki taraf için öngörülen hak ve menfaat dengesini de gözeterek değerlendirmesi gerekmektedir (Salih Söylemezoğlu, § 40).
13. Somut olayda başvurucunun şiddet tehlikesinin devam ettiği iddiasıyla Mahkemelerden talepte bulunması üzerine eşi aleyhinde yaklaşık dokuz ay boyunca önleyici tedbir kararlarının verildiği görülmüştür. Son olarak 16/12/2019 tarihinde verilen tedbir kararı başvurucunun eşinin itirazı üzerine kaldırılmıştır. Başvurucu bu nedenle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği iddia etmiştir.
14. Öte yandan başvuru konusu olay tüm kapsamıyla değerlendirildiğinde başvurucunun eşinin 26/12/2019 tarihli itiraz dilekçesinde tedbir kararına dayanak olguların varlığını bertaraf edecek ve ayrıca değerlendirilmesini gerektirecek hususları ileri sürdüğü ve buna ilişkin delillerini sunduğu anlaşılmıştır. Diğer bir deyişle itiraz mercii tarafından tedbire dayanak iddiaların tartışılmasını gerektirecek nitelikte delilin dosyaya sunulduğu, bu açıdan itiraz merciince değerlendirme yapıldığı görülmüştür.
15. Bunun yanında yargılama süreci bir bütün hâlinde incelendiğinde başvurucunun yaşadığını ileri sürdüğü kötü davranış, şiddet ve tehdit olayına ilişkin herhangi bir delil sunmadığı gibi olaya ilişkin devam eden bir soruşturma veyahut ceza dava dosyasının bulunduğunu da ileri sürmediği gözönüne alındığında maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı yönünden yargısal makamlarca kullanılan takdir yetkisinin sınırının aşılmadığı değerlendirilmiştir. Bu bağlamda itiraz eden tarafından sunulan deliller değerlendirilmek suretiyle tedbir kararını kaldıran Mahkemenin kararında konuyla ilgili ve yeterli gerekçeye yer verdiği söylenebilir.
16. Bu durumda kamu makamlarının 6284 sayılı Kanun'un amacına aykırı şekilde hareket ettikleri ve kadının korunmasına yönelik pozitif yükümlülüklerinin yerine getirilmesi konusunda acil tedbirlerin hayata geçirilmesini sağlamak adına olaya gereken özenle yaklaşmadıkları sonucuna ulaşılamaz. Kararda yer verilen tespit ve gerekçeler itibarıyla da maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı yönünden başvurucunun usule ilişkin güvencelerden etkili biçimde yararlandırıldığı dikkate alındığında anılan hak yönünden açık ve görünür bir ihlalin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
17. Açıklanan gerekçelerle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 2/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.