TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EKREM ECE BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2020/13187)
|
|
Karar Tarihi: 2/5/2024
|
R.G. Tarih ve Sayı: 18/7/2024-32605
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
Raportör
|
:
|
Osman KODAL
|
Başvurucu
|
:
|
Ekrem ECE
|
Vekili
|
:
|
Av. Nurullah ÖNER
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, işe iade davasında dava açma süresinin hatalı
tespit edilmesi üzerine davanın reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 16/3/2020 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikteBölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu; Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlığında
işçi olarak çalışırken, gözaltına alındığı ve işe devam etmediği gerekçeleriyle
başvurucunun iş akdi feshedilmiştir. Başvurucu, zorunlu arabuluculuk
başvurusunda bulunmuş; 10/8/2018 tarihli tutanakla başvurucu ile işveren
arasındaki arabuluculuk görüşmeleri anlaşamama ile sonuçlanmıştır.
8. Başvurucu 27/8/2018 tarihinde Kızıltepe 1. Asliye
Hukuk Mahkemesinde (iş mahkemesi sıfatıyla) işe iade davası açmıştır. Mahkeme
süre aşımı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"...
Davacının arabulucuya başvurduğu ve
arabuluıculuk son tutanağının 10.08.2018 tarihinde düzenlendiği, davanın ise
27/08/2018 tarihinde açıldığı dikkate alındığında 7036 sayılı kanunda
arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde, son tutanağın
düzenlendiği tarihten itibaren, iki hafta içinde iş mahkemesinde dava
açılabileceğinindüzenlendiği iş bu davanın 2 haftalık süre içerisinde
açılmadığı anlaşıldığından davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm
kurulmuştur.
..."
9. Başvurucu; dava açma süresinin son gününün resmî tatil
günü olan Kurban Bayramı'na denk geldiğini, bu nedenle davayı resmî tatilin
bittiği tarihten sonraki ilk iş günü olan 27/8/2018 tarihinde açtığını
belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi
7. Hukuk Dairesi istinaf başvurusunu reddetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"...
Davacınınarabuluculuk son tutanağının
10.08.2018 tarihinde düzenlendiği, davanın ise 27/08/2018 tarihinde açıldığı
dikkate alındığında 7036 sayılı kanunda arabuluculuk faaliyeti sonunda
anlaşmaya varılamaması hâlinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren,
iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabileceğinindüzenlendiği iş bu
davanın 2 haftalık süre içerisinde açılmadığı anlaşıldığından davacının
istinafı yerinde görülmemiştir.
..."
10. Nihai karar, başvurucuya 19/2/2020 tarihinde tebliğ
edilmiş; başvurucu 16/3/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
11. 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 20.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"İş sözleşmesi feshedilen işçi,
fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir
sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir
ay içinde işe iade talebiyle, İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri uyarınca
arabulucuya başvurmak zorundadır. Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya
varılamaması hâlinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren, iki hafta
içinde iş mahkemesinde dava açılabilir. Taraflar anlaşırlarsa uyuşmazlık aynı
sürede iş mahkemesi yerine özel hakeme de götürülebilir. Arabulucuya başvurmaksızın
doğrudan dava açılması sebebiyle davanın usulden reddi hâlinde ret kararı
taraflara resen tebliğ edilir. Kesinleşen ret kararının da resen tebliğinden
itibaren iki hafta içinde arabulucuya başvurulabilir.
..."
12. 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı mülga İş Mahkemeleri
Kanunu’nun 15. maddesi şöyledir:
"Bu Kanunda sarahat bulunmıyan
hallerde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümleri uygulanır."
13. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 118. maddesi şöyledir:
"(1) Dava, dava dilekçesinin
kaydedildiği tarihte açılmış sayılır. Dava dilekçesine davalı sayısı kadar
örnek eklenir.
(2) Dava dilekçesinin kaydına ilişkin
usul ve esaslar yönetmelikte belirlenir."
14. 6100 sayılı Kanun’un 93. maddesi şöyledir:
"(1) Resmî tatil günleri, süreye
dâhildir. Sürenin son gününün resmî tatil gününe rastlaması hâlinde, süre
tatili takip eden ilk iş günü çalışma saati sonunda biter."
B. Uluslararası
Hukuk
1. Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi
15. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes davasının, medeni hak ve
yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar verecek olan,... bir
mahkeme tarafından ... görülmesini isteme hakkına sahiptir..."
2. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi İçtihadı
16. Sözleşme’de açıkça yer almasa da Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) mahkemeye erişim hakkını adil yargılanma hakkının en temel
unsurlarından biri olarak nitelendirmektedir (Roche/Birleşik Krallık
[BD], B. No: 32555/96, 19/10/2005, § 117; Stanev/Bulgaristan [BD], B.
No: 36760/06, 17/1/2012, § 229). AİHM, mahkemeye ulaşmayı aşırı derecede
zorlaştıran ya da imkânsız hâle getiren uygulamaların mahkemeye erişim hakkını
ihlal edebileceğini vurgulamaktadır (Golder/Birleşik Krallık [GK], B.
No: 4451/70, 21/2/1975, § 36).
17. Bununla birlikte AİHM; dava açma ya da kanun
yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesini, bu süreler dava açmayı
imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça hukuki belirlilik ilkesinin bir gereği
olarak kabul etmekte ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmayacağını
belirtmektedir (Perez de Rada Cavanilles/İspanya, B. No: 28090/95,
28/10/1998, § 45). Ne var ki öngörülen süre koşullarının hukuka açıkça aykırı
olarak yanlış uygulanması ya da yanlış hesaplanması nedeniyle kişilerin dava
açma ya da kanun yollarına başvuru hakkını kullanamamaları söz konusu olduğunda
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi gerektiği
değerlendirilmektedir (Osu/İtalya, B. No: 36534/97, 11/7/2002, § 35).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
18. Anayasa Mahkemesinin 2/5/2024 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
iddiaları
19. Başvurucu, dava açma süresi olan iki haftalık hak
düşürücü sürenin son günü olan 24/8/2018 tarihinin resmî tatil günü olan Kurban
Bayramı'na denk geldiğini, 25/8/2018 ve 26/8/2018 tarihlerinin de hafta sonu
olması sebebiyle davayı 27/8/2018 tarihinde açtığını belirtmiş, mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
20. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti"
kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
1- Adli Yardım
Talebi Yönünden
21. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını
karşılayacak geliri olmadığını beyan ederek adli yardım talebinde bulunmuştur.
Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013)
kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde
güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan
başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne
karar verilmesi gerekir.
2. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Esas
Yönünden
a. Hakkın
Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı
23. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında,
herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve
savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim
hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün
bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma"
ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme'yi yorumlayan AİHM, Sözleşme'nin 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini
belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti.,
B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
24. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı ve uyuşmazlık
kapsamında bir talebi mahkeme önüne taşıyabilmek ve bunların etkili bir şekilde
karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (AYM, E.2013/40,
K.2013/139, 28/11/2013).
25. Somut olayda davanın süre aşımından reddedilmesi
nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin
bulunduğu görülmüştür.
b. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
26. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
27. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler,
demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın
Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu nedenle öncelikle başvurucunun mahkemeye erişim
hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığının
incelenmesi gerekir.
28. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin
ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî
müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin
en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246,
6/2/2014, § 60).
29. Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî
manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Şeklî manada kanun, Türkiye Büyük
Millet Meclisi (TBMM) tarafından Anayasa'da belirtilen usule uygun olarak kanun
adı altında çıkarılan düzenleyici yasama işlemidir. Hak ve özgürlüklere
müdahale edilmesi ancak yasama organınca kanun adı altında çıkarılan
düzenleyici işlemlerde müdahaleye imkân tanıyan bir hükmün bulunması şartına
bağlıdır. TBMM tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün
bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali
Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).
30. Kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının
da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği ölçüde hukuki belirlilik
taşıması gerekir. Bir diğer ifadeyle kanunun kalitesi de kanunilik koşulunun
sağlanıp sağlanmadığının tespitinde önemlidir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri,
B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç
hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların
bulunmasını gerektirir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192,
12/11/2014, § 44). Kanunilik unsuru yönünden değerlendirme yapılırken derece
mahkemelerince müdahaleye imkân tanıyan kanun hükümlerinin yorumu ve bu
hükümlerin olaya uygulanması bariz takdir hatası ya da açık keyfîlik içermediği
sürece bu alanda bir inceleme yapılması bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz.
Ancak derece mahkemelerinin müdahaleye imkân tanıyan kanun hükmünü açık bir
biçimde hatalı yorumladıkları ve uyguladıklarının tespiti hâlinde müdahalenin
kanunilik temelinden yoksun olduğu sonucuna ulaşılabilir (Ramazan Atay,
B. No: 2017/26048, 29/1/2020, § 29).
31. 4857 sayılı Kanun'un 20. maddesinde, iş sözleşmesi
feshedilen işçinin fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen
sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği
tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, İş Mahkemeleri Kanunu
hükümleri uyarınca arabulucuya başvurmak zorunda olduğu,arabuluculuk faaliyeti
sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde son tutanağın düzenlendiği tarihten
itibaren iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabileceği öngörülmüştür.
32. 6100 sayılı Kanun'un 92. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında; süre hafta, ay, yıl olarak belirtilmiş ise başladığı güne son
hafta, ay veya yıl içinde karşılık gelen günün tatil saatinde biteceği, 93.
maddesinde de sürenin son gününün resmî tatil gününe rastlaması hâlinde,
sürenin tatili takip eden ilk iş günü çalışma saati sonunda biteceği
düzenlenmiştir.
33. 17/3/1981 tarihli ve 2429 sayılı Ulusal Bayram ve
Genel Tatiller Hakkında Kanun'un 2. maddesinde de resmî ve dinî bayram günleri
ile yılbaşı günü, 1 Mayıs ve 15 Temmuz gününün genel tatil günleri olduğu
belirtilmiş, Kurban Bayramı'nın da dinî bayram günlerinden olduğu hükme
bağlanmıştır.
34. Başvurucunun işe iade talebiyle açtığı davada Mahkeme
ve Bölge Adliye Mahkemesi Arabuluculuk Anlaşamama Tutanağı'nın düzenlendiği
tarihten itibaren iki haftalık dava açma süresi içinde işe iade davası
açılmadığından hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddi gerektiğini
belirtmiştir.
35. Somut olayda başvurucunun işe iade davasını
Arabuluculuk Anlaşamama Tutanağı'nın düzenlendiği 10/8/2018 tarihinden itibaren
iki haftalık süre içinde açması gerektiği hususunda ihtilaf bulunmamaktadır.
Başvurucu iki haftalık sürenin son günü olan 24/8/2018 tarihinin resmî tatil
olan Kurban Bayramı'nın son gününe rastlaması, 25/8/2018 ve 26/8/2018
tarihlerinin de hafta sonu olan cumartesi ve pazar günlerine denk gelmesi
sebebiyle tatili takip eden ilk iş günü olan 27/8/2018 tarihinde dava açmıştır.
Mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesinin dava açma süresini hesaplarken hak
düşürücü sürenin son günü olan 24/8/2018 tarihini iş günü olarak tespit ve
kabul ettiği görülmüştür. Söz konusu bu kabulün sürenin son gününün resmî tatil
gününe rastlaması hâlinde sürenin tatili takip eden ilk iş günü çalışma saati sonunda
biteceğini belirten düzenlemeye açıkça aykırı olduğu anlaşılmıştır. Bu itibarla
başvurucunun açmış olduğu işe iade davasının süre aşımından reddedilmesinin
kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
37. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 50.000 TL maddi ve
50.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
38. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması
gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875,
7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506,
7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No:
2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
39. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından
tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzereKızıltepe 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2018/1390, K.2018/1601)
GÖNDERİLMESİNE,
E. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama
giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine
ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 2/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLEkarar verildi.