TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
AHMET İSLAM BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2020/14129)
Karar Tarihi: 19/12/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Hüseyin Ozan ADIYAMAN
Başvurucu
Ahmet İSLAM
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; gözaltına alınırken keyfî olarak kelepçe takılması, gözaltındayken kötü muameleye maruz kalınması ve insani olmayan gözaltı şartlarında tutulma nedeniyle yapılan şikâyetin etkili şekilde soruşturulmadığı iddiasına ilişkindir.
2. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
3. Başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasının üyesi olduğu şüphesiyle 27/9/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır. Toplam on yedi gün gözaltında kalan başvurucu, Bayburt Sulh Ceza Hâkimliğinin 14/10/2016 tarihli kararıyla tutuklanmıştır. Bayburt Ağır Ceza Mahkemesince yargılanan başvurucunun 12 yıl 9 ay hapis cezasıyla mahkûmiyetine hükmedilmiştir. Mahkûmiyet hükmü 4/6/2018 tarihinde Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından onanmıştır. Hakkındaki mahkûmiyet hükmünün kesinleştiğini öğrenen başvurucu; adil yargılanma hakkının, eşitlik ilkesinin ve gözaltındayken kolluk görevlilerinin sözlü ve psikolojik şiddetine maruz kalmasından ve tutulma şartlarından dolayı kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasıyla bireysel başvuruda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi, kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden başvurunun hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yollar tüketilmeksizin yapıldığını açıklayarak kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.
4. Anayasa Mahkemesinin anılan kararının tebliğinden sonra başvurucu 3/2/2020 tarihli dilekçeyle Bayburt Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) suç duyurusunda bulunmuş; gözaltına alındığı esnada ve gözaltında bulunduğu dönemde sözlü ve psikolojik şiddet niteliğinde eylemlerine maruz kaldığını iddia ettiği kolluk görevlilerinden şikâyetçi olmuştur. Başvurucu anılan dilekçede, gözaltına alındığı sırada eşinin ve çocuğunun yanında olduğu hâlde kendisine keyfî şekilde kelepçe takıldığını ifade etmiştir. Bununla birlikte başvurucu, gözaltı süresince üzerine atılı suçu işlediğini kabul etmesi ve üçüncü kişilere işlemedikleri suçları isnat etmesi için kolluk görevlilerinin tehdit ve hakaret içerikli söylemleri ile psikolojik şiddet niteliğindeki eylemlerine maruz kaldığını iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca gözaltı süresinden ve şartlarından yakınmıştır. Şikâyet dilekçesinde başvurucu, kendisine keyfî şekilde kelepçe takılması eylemiyle ilgili olarak eşini tanık göstermiş ve kötü muamelede bulunduğunu iddia ettiği kolluk görevlilerinin sicil numaralarına yer vermiştir.
5. 27/9/2016 tarihinde gözaltına alınan başvurucunun 13/10/2016 tarihinde polis merkezi amirliğinde ve 14/10/2016 tarihinde Başsavcılıkta müdafi eşliğinde ifadesi alınmıştır. Başvurucu, bu ifadelerinde gözaltında kötü muameleye maruz kaldığına dair bir anlatım ya da imada bulunmamıştır.
6. Başsavcılık başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan dolayı verilen mahkûmiyet kararına atıfla soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir. Başvurucunun bu karara karşı yaptığı itiraz Sulh Ceza Hâkimliğince reddedilmiş ve karar başvurucuya 26/3/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 22/4/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
7. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
A. Gözaltında Tutulma Şartlarından Dolayı Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine ilişkin iddia
8. Başvurucu; dört kişilik nezarethanede yedi kişiyle gözaltında tutulduğunu, kendisine yeterli gıda verilmediğini, hijyen şartlarına uygun ortam sağlanmadığını, uyuması ve ısınması için gerekli malzemelerin verilmediğini belirterek yaptığı suç duyurusu üzerine etkili soruşturma yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının, gerekçeli karar hakkının ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
9. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun gözaltında tutulma şartlarının kötü olduğu veyetkili adli makamlarca şikâyetleri hakkında gerekli araştırmaların yapılmadığı yönünde, adil yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak ileri sürdüğü iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağına ilişkin olduğu belirtilmelidir.
10. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
11. Anayasa Mahkemesi; gözaltında tutulan kişilerin nezarethanedeki tutulma şartlarının yetersizliği nedeniyle kötü muameleye maruz kaldıklarına dair iddialarıyla ilgili olarak temel ilkeleri ortaya koyduğu ve değerlendirmelerde bulunduğu kararında, şikâyete konu yetersiz şartlardaki tutulma hâli sona ermişse tazminat davasını etkili bir yol olarak kabul etmiştir (Nebahat Baysal Gül, B. No: 2016/14634, 28/5/2019, §§ 17-31; ayrıca yetersiz miktarda yiyecek ve içecek verilmesi iddiası yönünden bkz. Tuncay Gürsen, B. No: 2016/35379, 15/1/2020, §§ 17-23). Bu başvuruda da anılan içtihatta belirlenen temel ilkeden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
12. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kolluk Görevlilerinin Kasıtlı Eylemlerinden Dolayı Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine ilişkin iddia
13. Başvurucu; gözaltındayken sözlü ve psikolojik olarak şiddete maruz kaldığını, gözaltına alınırken kendisine keyfî olarak kelepçe takıldığını, bu duruma eşi ve çocuğunun tanık olduğunu belirterek yaptığı suç duyurusu üzerine etkili soruşturma yürütülmemesi, herhangi bir açıklama yapılmadan soruşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının, gerekçeli karar hakkının ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
14. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucunun kötü muamele iddiasını olayın hemen ardından karşısına çıktığı Başsavcılıkta, sonrasında Sulh Ceza Hâkimliğinde ileri sürmediği gibi Ağır Ceza Mahkemesi önünde de dile getirmediği, bu kapsamda üzerine düşen özen yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği belirtilmiştir. Ayrıca başvurucunun yargılandığı aşamada kötü muameleye maruz kaldığına dair bir iddia ya da anlatımda bulunmadığına da vurgu yapılmıştır. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında genel olarak başvuru formundaki iddialarını tekrar etmiştir. Bununla birlikte Bakanlığın özen yükümlülüğüne aykırı davrandığı şeklindeki tespiti yönünden bireysel başvurusunun kabul edilemez bulunduğunun tebliğ edilmesinden hemen sonra suç duyurusunda bulunduğunu ifade etmiştir.
15. Başvuru formunda, kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddialar bakımından etkili bir soruşturma yapılmadığı ileri sürülmektedir. Gerekçeli karar ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiği iddiaları da esasen etkili soruşturma yapılmadığı iddiası içinde değerlendirilmelidir. Bu nedenle başvurucunun iddialarının Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altında alınan kötü muamele yasağının usul boyutu yönünden incelenmesi gerekli ve yeterli görülmüştür.
16. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan, maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle negatif yükümlülük olarak kamu otoritelerinin kişilerin fiziksel ve ruhsal olarak zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirdiği gibi ayrıca pozitif yükümlülük olarak devlete kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevi yüklemektedir. Kötü muamele iddialarının savunabilir olduğundan, dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilebilmesi için iddiaların güçlü bir dayanak ile birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirilmesi gerekmektedir. Söz konusu gereklilik sağlanmadığında mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru bir beklentiye girebileceklerini söyleyebilmek mümkün değildir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015; Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013; Beyza Metin, B. No: 2014/19426, 12/12/2018).
17. Somut olayda başvurucu, gözaltında iken kötü muameleye maruz kaldığını ileri sürmüştür. Buna rağmen yaşadığını iddia ettiği olaylardan sonra müdafi eşliğinde ifade veren, Başsavcılıkça yine müdafi eşliğinde ifadesi alınan başvurucunun bu aşamalarda iddia ettiği kötü muamele olayına ilişkin bir anlatımda bulunmadığı görülmüştür (bkz. § 5).
18. Başvurucu iddiaya konu kötü muamele iddiasını ilk kez gözaltı tarihinden yaklaşık 2 yıl sonra yaptığı bireysel başvuruda dile getirmiştir. Buna ek olarak kötü muamelede bulunduklarını iddia ettiği kolluk görevlileri hakkında gözaltı tarihinden yaklaşık 3 yıl 5 ay sonra suç duyurusunda bulunmuştur. Ayrıca başvurucu kendisine kelepçe takılmasına eşi ve çocuğunun tanık olduğundan yakınmış ancak başvuru formunda bu durumun üzerinde yarattığı olumsuz bir etkiden bahsetmemiştir. Yine başvurucunun keyfî olarak kelepçe takıldığına, sözlü ve psikolojik şiddete maruz kaldığına dair iddialarını destekleyen bir kanıt dosya kapsamında bulunmamaktadır. Tüm bu tespitlere göre başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin savunulabilir bir iddia ortaya koyamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
19. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Gözaltında tutulma şartlarından dolayı kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kolluk görevlilerinin kasıtlı eylemlerinden dolayı kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 19/12/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.